• Ana Sayfa
  • Ayhan Aydın
    • Özgeçmiş
    • KENDİMLE İLGİLİ KISA BİR DEĞERLENDİRME
    • Ayhan Aydın Arşiv Listesi
    • ŞAHKULU SULTAN DERGAHI GÖRSEL ARŞİVİ
    • Hakkındaki Yazılar
    • Hakkındaki Şiirler
    • Hakkındaki Haberler
  • Şiran
  • Söyleşiler
    • Dedeler
    • Babalar
      • BABAGAN (BALIM SULTAN ERKANI) KOLU
      • ÇELEBİLER KOLU
      • SULTAN SÜCEATTİN VELİ OCAĞI (DERGAHI) KOLU
      • ALİ KOÇ KOLU
    • Ozanlar
    • Yazarlar
    • Aydınlar Gazeteciler
    • Bilim İnsanları (Akademisyenler)
    • Kanaat Önderleri
    • Kurum Temsilcileri
    • Sanatçılar
    • Hocalar Mürebiler
    • İzzettin Doğan
  • Gezi Notları
    • Anadolu
    • Avrupa
      • Batı Avrupa Gezi Notları
    • İran
    • Suriye
    • IRAK
  • Yazılar
    • Basındaki Yazılar
    • Denemelerim
    • Etkinlik Haber Yorum
    • Cem Vakfı Yazıları
    • Kitapların Dünyası
    • Şiir Denemelerim
  • Kültür Sanat
    • Kültür Dünyası Söyleşileri
    • KÜLTÜR SANAT YAZILARI
  • Ahmet Hezarfen
    • Ayhan Aydın Kitap Yazıları
    • Osmanlı Arşivinde Aleviler Bektaşiler
    • Diğer Çeviri Belgeleri
    • Yazıları- Anıları - Görüşleri
    • Ahmet Hezarfen'le İlgili Yazılar
    • Ahmet Hezarfen Balkanlar(Rumeli)
    • Dergahlar Türbeler
      • Balkanlar Rumeli
        • Bulgaristan
          • Otman Baba
          • Demir Baba
          • Akyazılı Sultan
          • Ali Koç Baba
          • Elmalı Baba
          • Hüseyin Baba
          • Dallı Ali Baba Türbesi
          • Yunus Abdal
          • Saçlı Koçlu Babalar
          • Alan Mahallede Ali Baba Türbesi
        • Makedonya
          • Sersem Ali (Harabali) Baba
          • Sarı Saltuk
          • Hıdır Baba
          • Cafer Baba
          • Üsküp Halveti Tekkesi
        • Yunanistan
          • Seyyid Ali (Kızıldeli) Sultan
          • Ece (İce) Sultan
          • Nefes Baba
          • Atatürkün Evi Selanik
      • İran
      • Suriye
      • Diğerleri
      • Anadolu
        • Hacı Bektaş
        • Sultan Sucaettin Veli
        • Abdal Musa
        • Kolu Açık Acim Sultan
        • Seyyit Garip Musa
        • Haydar Sultan
        • Diğer
      • İstanbul
        • Şahkulu Sultan
        • Kurucu Ahmet Sultan
        • Garip Dede Türbesi
        • Erikli Baba Türbesi
        • Nafi Baba (Şehitlik)
        • Karaağaç
        • Karyağdı
        • Duvar Baba
    • Semahlarımız
      • Rumeli Semahları
      • Anadolu Semahları
      • Sultan Sucaettin Veli Ocağı-Dergahı Semahları
    • Atatürk Fotoğrafları
    • Etkinlik Fotoğrafları
      • Türkiye
      • Balkanlar
      • Avrupa
      • Diğer
    • İnanç Önderleri
      • Dedeler
        • Fetfi Erdoğan Dede
        • Aşık Ali Metin Dede
        • Hüsamettin Aydın (Seyyid)
        • Nevzat Demirtaş
        • Musa Küçük
        • Veli Akkol
        • Hüseyin Orhan
        • Celal Arslan
        • Dedeler Diğerleri
      • Babalar
        • Hakkı Saygı
        • Abidin Harman
        • Mehmet Şilli
        • Reşat Bardi Dedebaba
        • Babalar Diğerleri
      • Zakirler
      • Çelebiler
      • Dervişler
    • Cemlerimiz
    • Yazarlar
      • Abidin Özgünay
      • Baki Öz
      • Cahit Tanyol
      • Mehmet Yaman Dede
      • Mehmet Yardımcı
      • Refik Engin
      • Şevki Koca
      • Ahmet Hezarfen
      • Yazarlar Diğer
    • Ozanlar
      • Adil Ali Atalay (Vaktidolu)
      • Ahmet Akar
      • Ali Ekber Çiçek
      • Aşık Durmuş Günel
      • Aşık Veysel
      • Hüseyin Çırakman
      • Hasan Papur
      • Hüseyin Yorulmaz (Seyfili)
      • Aşık İhsani
      • Mahzuni Şerif
      • Muharrem Yazıcıoğlu
      • Murtaza Şirin
      • Müslüm Sümbül
      • Telli Suna Gölpek
      • Ozanlar Diğerleri
      • Ozanlarla İlgili Simgeler
    • Gümüşhane-Şiran (Kırıntı-Yeniköy
      • Yeniköy (2010) Sayı Sayma Oyunu
      • Yeniköy Kış - Güssün Aydın Cenaze 2000
      • Kırıntı Yeniköy Düğün 2003
      • Kırıntı Yeniköy
    • Ayhan Aydın
      • Hısım Akrabalarım-Arkadaşlarım
      • Cem Tv Proğramlarım
      • Ayhan Aydın Resimleri
      • Ayhan Aydın'ın İstanbulu
      • Ayhan Aydının Manzaraları Şehirleri
  • Önemsediklerim
  • Konuk Yazarlar
  • Site Haritası
  • Balkanlar (Rumeli)

Aydın ve Süleyman Selman (Veliev); Ölümsüz Can İnsanlar…

Cuma, 18 Şubat 2022 21:41 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 447

Aydın ve Süleyman Selman (Veliev); Ölümsüz Can İnsanlar…

Öyle aileler, öyle insanlar vardır ki, dünyanın her yerinde gerçekten de topluma çok yararlı, insanlığa hizmet eden kişiler diye anılırlar. Bulgaristan’da çok sevgili dost insan Veysel Bayram sayesinde tanıştığım Süleyman Dedemizin ne köklü bir aile olduğunu hemen anlamıştım; misafirperver, insana candan davranan, arada hiçbir sınırın olmadığı tam da hoşgörünün, barışın, sevginin adresinde olduğunuzu hissettiren bir bilge insan ve Selmangiller Ocağı piri.

Zalim dünya insanları birbirinden ayırabiliyor. Hele de bazen sonsuza kadar can insanları göremeyebiliyorsunuz. Bulgaristan’la önüme duvar örüldü. Yıllardır çözemiyoruz. Çetelerin boy attığı dünyada, insan olmak kolay değil, insan kalmak kolay değil. Yağma, ajanlık, çetecilik, dedikodu, kahpelik boy veriyor her yerde. Ben de bu gül yüzlü insanlara hasrettim, hasret kaldım.

Süleyman Selman Veliev Dedemiz ve onun gül yüzlü oğlu Aydın Veliev gerçek anlamda olgunluğun, insan sevmenin, insanlığa ve yolumuza hizmet etmenin adeta sembolleriydiler. Çünkü onlar yollarına hizmet için çırpındılar, çalıştılar, çok da güzel işler de yaptılar. Hem dede soyundan olmaları, hem de mütevazı kişilikleri, hem elde ettikleri varlıkları bu yol için sarf etmeleri gerçekten de bahsedilmesi gereken şeylerdir.

Razgrat Adaköy (Ostrovo) Köyü’nden Süleyman Selman Cem Vakfı çalışmalarını çok beğeniyor, Bulgaristan’da Aleviler adına Alevilik adına bir şeyler yapılmasını canı gönülden destekliyordu.

Onun bizlere en büyük emaneti ise Voden Milli Parkı içinde adeta yıkılmış bir durumda olan Hüseyin Abdal Tekkesi’ni, hem de tüm kişisel ilişkilerini kullanıp, her türlü masrafını üstlenerek orijinal şekliyle onartması, yok olmaktan kurtarmasıdır. Bu tarihe geçecek bir hizmettir. Tüm dünya Alevileri, Bektaşileri olarak ona ve onun ailesine minnettarız.

Oğlu Aydın canımız da aynı şekilde aynı yürekte bir can insandı.

Öyle büyük üzüntüler ki anlatılmaz…

1965 doğumlu olan Aydın Veliev 28 Haziran 2020’de Hakk’a nail olup sonsuzluk âlemine göçtü. Babası Süleyman Selman ise geçen sene 17 Ağustos 2021’de sonsuzluğa göçtü.

Geçenlerde Veysel Bayram can dostla telefonda görüşürken onları andık, yâd ettik. Gerçekten gözlerimden yaşlar boşaldı…

Hakk geride kalanlara ömür versin, yaptıkları hizmetler erenlerimizin ulu ocağına / dergâhına yazılsın…

Muhabbet ehline aşk ile…

 

Ayhan Aydın

18 Şubat 2022

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Salih Bolat

Cuma, 18 Şubat 2022 10:13 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 448

Çok Üzüldüm…

Ne diyeyim ki, ortaokuldayken “şair” deyince zihin dünyamda; bunların dünyadaki çok sıra dışı kişiler olduğunu, daha doğrusu bizim gibi yürüyen, konuşan insanlar olmadıklarına yakın derin bir his yapısına sahiptim. İlkokulda başladı ölmez şiir aşkım. Dolayısıyla şairler de şiirleri yazanlar olduklarına göre, onlar bambaşka varlıklardı benim gözümde… Bu ne hikmettir uzun süre böyle devam etti. Çünkü onların yazdıkları büyülü, herkesin değil hemen hiç kimsenin söyleyemeyeceği şeylerdi, onlar belki de filozoflar gibi insanlardı…

Sosyal medyadan da sürekli takip ediyordum, çünkü şiirlerini çok seviyordum. Bizim oradan, Mamak’tan vs. bahsetmişti bir şiirinde, bu can insanla buluşup sohbet etmek isterim, söyleşmek isterim, diyordum.

İnanmak çok güç, yanlış hatırlamıyorsam, geçen aylarda bir imza günü de vardı. Yahu dedim, evdeki kitabı götürür imzalatırım, hem de kitaplarımı götürür, bir vesileyle tanışırım… Evren bir şaka mı, diyorlar. Ölümcül bir şakadan ibaret yaşamlar… Her ölüme çok üzülüyorum, Salih Bolat’ın kaybına da bir başka üzüldüm…

Evrenin sonsuzluğunda birer yıldız gibi parlayan eserleriyle yaşayacak…

 

Ayhan Aydın

16 Şubat 2022

 

İLYAS ÖLDÜRMEDİ

dün gece ilyas’la mutluluktan konuşmuştuk

ekvator yağmurlarından süzülmüş bir zenci gözüydü gökyüzü

bir yıldız tutuşarak kaymıştı, ürpermiştik

açlığıyla, uykusuzluğuyla koca kent uykudaydı

yalnız yılanlar, çıyanlar uyanıktı bir baykuş pusudaydı

bütün sular kararmıştı

biz susmuştuk kuşlar ağlamıştı

dün gece ilyas’la mutluluktan konuşmuştuk… (sayfa: 9)

….

 

GÜN DOĞARKEN DIŞKAPI

gün doğmadan sokaktayım

çiğ düşmüş söğüt yapraklarına ve kasımpatılara

erkenci güvercinlerin kanatlarına

çiğ düşmüş yorgunluğuma, uykusuzluğuma

sızlayan mısralarıma çiğ düşmüş

gün doğmadan sokaktayım

ağzımda acı bir türkü

işte dışkapı’dayım. (sayfa: 22)

….

 

YOLCU

bir kentin en kalabalık kaldırımında karşılaştım kendimle

gözlerinde açan akasyalarla ürktüm önce

hemen içimin derinliklerine sokuldum

ama her yeri görüyordu o

duvarların arkasını

                seslerin ötesini

                               denizlerin dibini

anladım ki o benim yaramdı

o benim yenilmişliğimdi

artık çıkmalıydım saklandığım sesimden

o benim çaresizliğimdi. (sayfa: 29)

…..

 

GÜZ ŞARKISI

…..

 

aralık ayı kim bilir nerede sırasını bekliyor

nerede saklanıyor pazartesi

bulutlar, eğitimden dönen askerlerin postallarındaki toz

karşıda hıdırlıktepe, mamak, hüseyingazi sırtları

sanki yoksulluğu seviyorlar ve öyle kalmak istiyorlar

kimsenin karışmasını istemiyorlar camlardaki saksılara

                saksılardaki begonyalara

                küpe çiçeklerine, sardunyalara

kimsenin karışmasını istemiyorlar avlularındaki güneşe

                güneşte ısınan serçelere

                ipteki çamaşırlara

kimsenin karışmasını istemiyorlar sofralarındaki ekmeğe

                acılarına, sevinçlerine

                iyi – kötü yaşayıp gitmelerine

kimsenin karışmasını istemiyorlar geçmişlerine,

geleceklerine

                demirde ve gecede söylenen öykülerine:

o zamanlar şafağın sütüyle uyanırdık

çalışmaktan ve düşünmekten sağılmış

kapıda bizi beklerdi dünden verilmiş söz

tarlalar orda bizi beklerdi ışıklı topraklarıyla

                yabanıl bitkileriyle, birazdan sökeceğimiz

saygıyla koklardık kekikleri ve kuşburnu tomurcuklarını (sayfa: 200)

…

 

(Salih Bolat, İlk Kar, Toplu Şiirler (1983-2014), Varlık Yayınları, Nisan 2016, İstanbul)

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

SODEV'in Suriyeli Göçmenler Raporu Açıklandı

Pazar, 06 Şubat 2022 10:17 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 478

SODEV'in Suriyeli Göçmenler Raporu:

"Türkiyeli Yurttaşlar Suriyelileri İstemiyor"

Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) tarafından, İstanbul Taksim POINT Otel'de bugün düzenlenen, yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen, "Suriye'li Göçmenler Raporu" yapılan bir toplantıyla kamuoyuyla paylaşıldı.

SODEV Yönetim Kurulu Üyesi Av. Turgay Keskin'in açış konuşması ve SODEV Ar- Ge Koordinatörü, Doç. Dr. Cem Okan Tuncel'in "Sosyal Dışlanma Kalkınma ve Türkiye" isimli bilgilendirici konuşmalarından sonra SODEV Başkanı Ertan Aksoy; "Göçün 10. Yılında Türkiye Toplumunun Suriyelilere Bakışı Araştırması Raporu"nu elde edilen veriler ışında grafiklerle açıkladı.

Oldukça detaylı sorular karşısında detaylı veri sonuçlarına dayalı konusmasında Ertan Aksoy elde edilen sonuçların çok düşündürücü olduğunu söyledi.

Buna göre; Türk halkının, hemen tüm siyasi partili seçmenlerinin büyük çoğunluğu işin özü ve özeti olarak, Suriyeliler konusunda çok ciddi ön yargılara sahipler.

Halkın hemen tümünün Suriyelilere olumlu bakmadıkları, Suriyelilerin bir an önce ülkelerine geri dönmeleri gerektiğine inandıkları, Suriyelilere güvenmedikleri, işlerini ellerinden aldıkları, bazı şiddet olaylarına karıştıklarını duydukları, çocuklarının onlarla evlenmesini istemedikleri gibi sayısız veriyi ekleyenlerle paylaşan Ertan Aksoy, meselenin görünenden daha ciddi boyutlarda olduğunu söyledi.

Yaklaşık 2 saat süren sunumda birçok dinleyici konunun daha da aydınlanması için çesitli sorular yönelttiler.

Sayın Ertan Aksoy da olayı daha da aydınlatan cevaplarıyla konu üzerinde ciddiyetle durulması gerektiğini vurguladı.

 

Sonuçta; Türkiye'de Suriye Meselesi, Suriyeliler, Göçmenler, Sığınmacılar konularının aslında çok önemli bir sorun olmaya devam ettiği, alttan alta çok ciddi bir meselenin tedbir alınmazsa Türkiye'nin önünde belireceği net olarak ortaya çıkıyor.

 

Ayhan Aydın

5 Şubat 2022

 

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

İsmail Kaygusuz'u Kaybettik...

Cuma, 04 Şubat 2022 10:47 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 623

İsmail Kaygusuz Sonsuzluğa Göçtü…

Çok Büyük Kaybımız...

Alevilik konusunda sayısız araştırmaları, kitapları olan; tüm yaşamını tarih, kültür, edebiyat, arkeoloji çalışmalarına sarf etmiş, çok değerli büyüğümüz, aydınımız, Arapkir Onar Köyü - Onar Ocağı'ndan İsmail Kaygusuz Hakk'a nail olup, sonsuzluk alemine göçmüştür.

Bir süredir kanser tedavisi gören, çok değerli canımızın devr-i daim, devr-i asan, menzili mübarek olsun... Sonsuz ışıklarda yatsın.

Bugüne kadar yaptığı hizmetler ulu erenlerimizin dergahına yazılsın, insanlığın üzerine Hızır'ın eli gibi değsin.

Değerli dostumuz Ahmet Koçak'tan aldığım bilgiye göre, değerli aydınımızın naşı vasiyeti üzerine, memleketi olan Malatya Arapkir, Onar Köyü'ne götürülüp Toprak Ana'nın bağrına sırlanacaktır...

Tüm Alevi camiasının, sevenlerinin, yakınlarının ve cümlemizin başı sağ olsun...

 

Ayhan Aydın

3 Şubat 2022

 

KAYGUSUZ’UN Kısa ÖZGEÇMİŞİ

 

12 yıl öğretmenlik yaptı. Öğretmenliğini sürdürürken İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Klasik Diller ve Edebiyatları Bölümünü bitirdi. Eskiçağ Tarihi ve Klasik Arkeoloji sertifikaları yaptı. Aynı Bölümde Grek Epigrafisi(Yazıtbilim) doktorasını verdi. 9 yıl Klasik Arkeoloji ve Klasik Filoloji Bölümlerinde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Yaz ayları Van-Urartu, Enez ve Perge arkeolojik kazılarına epigraf-arkeolog olarak katıldı. Kazı sempozyum ve tarih kongrelerinde bildiriler sundu, seminerler verdi. Katıldığı kazılardaki epigrafik-arkeolojik buluntulara ilişkin, yerli ve yabancı bilimsel dergilerde çok sayıda inceleme-araştırma yazıları yayınlandı. Bu arada bir yıl Fransa’da “Université de Nancy II” ve “Collége de France”da Bizans dili ve epigrafisi üzerinde çalıştı.

1986 yılının başından itibaren 6 yıl yaşadığı Fransa’da 1987’de Strasbourg Üniversitesi’nde başlamış olduğu “13.yüzyıl Türk Halk Tasavvufu ve Bizans Mistikleri” üzerinde araştırmayı konu alan ikinci doktora tezi çalışmasını, özel yaşam koşullarının engellemesi yüzünden tamamlayamadı.

1992 yılının başında Londra’ya yerleşen Kaygusuz çalışma ve araştırmalarını burada sürdürmektedir. Heterodoks İslam (Alevilik), batıni tasavvuf inanç kurumları, felsefesi ve tarih üzerinde ondan fazla araştırma-inceleme kitabı, birçok tiyatro oyunu, roman ve anı-öykü kitapları yayınlanmış bulunan İsmail Kaygusuz 1944 yılı Arapkir/Onar köyü doğumludur.

 

İsmail Kaygusuz’un araştıma-inceleme Kitapları:

 

• Onar Dede Mezarlığı ve Şeyh Hasan Oner, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul-1983

• Musahiblik, Alev Yayınları, İstanbul-1991 (genişletilmiş 2.Baskı, Alev Yay.İstanbul, 2004)

• Alevilik’te Dar ve Pirleri, Alev Yayınları, İstanbul-1993

• Alevilik İnanç Kültür ve Siyaset Tarihi I, Alev Yayınları, İstanbul-1995

• Görmediğim Tanrıya Tapmam, 2.Baskı, Su Yayınları, İstanbul, 2009

• Hünkar Hacı Bektaş Veli, Alev Yayınları, İstanbul-1998

• Alevilik, Diyanet Siyaset, Alev Yayınları, İstanbul- 2004

• Hasan Sabbah ve Alamut (Öğretisi,tarihi, felsefesi), Su Yayınları, İstanbul-2004

• Anadolu Bilgeleri (Anadolu’yu aydınlatan düşün ve eylem adamları), Su Yayınları, İstanbul-2005

• İslam İmparatorluklarında İktidar Mücadeleleri ve ALEVİLİĞİN DOĞUŞU, Su Yayınları, İstanbul-2005

• Müslümanlık ve Hristiyanlığın İnanç Öğretilerinde ÖTEKİ GERÇEKLER, Su Yayınları, İstanbul-2006

• Abdal Musa Sultan Velâyetnamesi, Karacaahmet Sultan Derneği Yayınları, İstanbul, 2008

• Makalat-ı Şeyh Safi, Alevi Akademisi Yayınları, Ankara, 2009

• Ummü’l Kitab, Demos Yayınları, İstanbul, 2009

Romanları:

• Son Görgü Cemi (Roman), Alev Yayınları, İstanbul- 1991

• Kentin Kızı PLANKİA MAGNA (Roman), Alev Yayınları, İstanbul-1997

• Perge’nin Kızı Plancia Magna (Tarihsel roman), 2.Baskı, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2008

• SAVAŞLI YILLAR 1-2, Son Görgü Cemi/Çileli Günler (Roman), Alev Yayınları, İstanbul, 2006

 

Tiyatro Oyunları:

• Silvanlı Kadınlar, Alev Yayınları, İstanbul-1999

• Satılık (Evlilik Oyunu),Alev Yayınları, İstanbul-1999

• Kısır, Alev Yayınları, İstanbul-1999

• Pascal ile Stephanie (Paris’te bir Kafe Tiyatro’nun doğuşuna katkı), Alev Yayınları, İstanbul-1999

• Plankia Magna, Alev Yayınları, İstanbul-1999

• Oğlan Şeyh Maşuki Duruşması, Alev Yayınları, İstanbul-1999

• Baba Erenler, Alev Yayınları, İstanbul-1999

• “Dünya mülkü halkındır”dedi Baba Resul, Alev Yayınları, İstanbul-2001

• Arkeolog (Baskıya hazır)

• İnsanoğlu Çifttir/July ile Jale (Baskıya hazır)

Anı-Öyküler:

• Darbe Günleri (Üniversite ve Bilim-Araştırma Çevresinden Yaşanmış Öyküler ve Anılar), Alev Yayınları, İstanbul-2001

• Dünden Bugüne Alevi Olmanın Bedeli (Yaşanmış Öyküler), Alev Yayınları, İstanbul-2004

• Şarabi Öyküler, Su Yayınları, İstanbul, 2008

 

(http://www.ismailkaygusuz.com/index.php/biyografim)

 

 

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Hızır Günleri Kutlu Olsun

Cuma, 04 Şubat 2022 10:46 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 605

HIZIR GÜNLERİ KUTLU OLSUN

CARIMIZA YETİŞ YA BOZ ATLI HIZIR!

Alevi – Bektaşi Öğretisi, yüzyıllar boyunca kendi değerleriyle bugüne gelmiş, dünyaya, yaşama, tüm insanlığa kendi dünya görüşünün yansımasıyla hep aydınlık bir pencereden bakmıştır.

Her türlü karanlık ve karamsarlık içinde umudu var eden bir inanç ve kültür öğretisi olarak; tüm yaşamı, senenin her döngüsünü, bir insan ömrünü, dünyayı ve evreni de yine tüm insanlığın ortak tarihi ve kültürel bilinç dünyasının gözüyle görmüş, Alevi – Bektaşi toplumu da bu ilkelerle yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

Birçok inanç ve uygarlıkta olan Hızır ve de Hızır – İlyas Kültü, İnancı Aleviliğin ve Bektaşiliğin de temel yapı taşlarından birisidir.

Hızır; zaman zaman bir peygamber, bir eren, bir veli kimliğinde daha çok sırlarla örülü bir gizemli varlık olarak tasavvur edilmiştir.

Hızır dar günlerin, zor günlerin, imdat istenilen anların kurtarıcısı, insanın ve insanlığın sığındığı, çağırdığı, beklediği gizli güçleri olan insan – üstü bir kimliktir.

Hızır bir anda ortaya çıkar, Hızır bilinmez diyarlardan gelir, Hızır mağruptan maşruğa dek sınırsız bir çizgide tüm insanlığın dertlerinin ortağı, kurtuluş müjdecisidir.

Hızır; Ekmeği tükenene un, dermansız hastalara sağlık, kederler içinde yaşama aşkını tüketenlere bir umut kaynağıdır.

Hızır’da zaman, mekân mefhumu yoktur. O her yerde hazır ve nazırdır.

Hızır’dan hiçbir zaman umut, ümit kesilmez, Hızır’a asla ve asla beddua edilmez, Hızır her daim hazır ve nazır bilinir ve o sadece sevgiyle anılır.

Anadolu’da özellikle kırsal alanda, Doğu Anadolu’da; karlar – tipiler yaşamı çok güçleştirir, ağalar / beyler insanın emeğini sömürür, yaşam koşulları insanları çaresiz bırakır. Tarlası kıraç, harmanı kesat, yüce dağ başlarında fırtınalar içinde çaresiz kalan yüz binler her daim bir umut kapısı aramışlar kendilerine. Bir kurtarıcı, ellerinden tutacak bir iyilik meleği, onları dertlerden, açlıktan, sefaletten çekip alacak bastığı yerler yeşeren bir hayat kaynağı düşlemişler tarihler boyunca.

Denizler de ise türlü fırtınalar içinde kalan denizciler, yolcular da yine bir kutlu peygamber, bir eren çağırmışlar rüzgârlara katarak seslerini; İlyas, Elyas olmuş o da Hızır’ın can yoldaşı, kan kardeşi, en sevdiği sırdaşı, gönüldaşı, mühasip kardeşi ve biricik sevdiceği.

Onlar Hıdırellez (Hızır – Elyas’ta yani 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece buluşup sabahlara kadar en saf, en temiz bir şekilde muhabbet eyleyip her tarafı pür-ü pak ederek, yazı karşılamışlar.

Artık 21 Martta doğanın uyanması tamamlanmış, toprak – su bütünleşmiş doğa can suyunu alıp, canlanmış yaz maşlamıştır.

Ama zemheri ayında yani, bugün hala Yunanistan’daki Alevi – Bektaşi toplumunun 8 Kasım günü (Kasım Kurbanı Etkinlikleri) yaptıkları gibi, kış başlayıp harman – ekim – dikim bitip canlılık yer altına çekilince Aralık ayından sonra kışın en zor günleri başlar. İşte bu günler de Abdal Musa Lokması verilip “Birlik Cemleri” kurulur. Ocak sonu ve şubat boyunca ise Alevi – Bektaşi İnancı’nda “Hızır Günleri” başlamış olur. Yani kışın en sert, soğuk, zor günlerinde Alevi – Bektaşi toplumu daha fazla Hızır’ı çağırır, anar, onun anısını yaşatır.

 

HIZIR GÜNLERİ

Hızır adına oruçlar tutulur, lokmalar yapılıp dağıtılır, cem meydanları açılır. Anadolu’nun farklı tarihlerinde olsa da yani ocak sonu şubat ayı içinde, artık yaygınlaştığı için 13-14-15 Şubat tarihlerinde yoğun olmak üzere oruçlar tutulur.

Hızır aşkına bazı yörelerde 3 gün, Dersim (Tunceli), Tokat, Amasya gibi yörelerde ise Perşembe akşamı başlayıp diğer Perşembe akşamına kadar sürecek 7 gün “Hızır Oruçları” tutulur.

Hızır aşkıyla coşa gelen âşıklar, zakirler, sadıklar sürekli Hızır nefesleri, şiirleri söylerler.

Hızır’ın aşkı âlemi sararken, insanlar ellerinde ne var ne yoksa ibadethanelere yani; ocaklara, tekkelere, dergahlara, ziyaret mekanlarına, kutsal mezarlıklara, cemevlerine, derneklere, vakıflara getirirler, insanlarla paylaşırlar.

Bu iş geleneksel olarak; insanların ortaklaşa veya dileyen kişi olursa onun niyetine kurban adakları getirilip dedeler, babalarla dualar alınıp tığlanır… Gülbanklar (gülbenk) çekilir, insanlar evlerinde ellerinden gelen bildikleri hamur işlerini yaparlar bol bol getirirler diğer insanlarla pay ederler.

Özellikle Hızır Oruçlarında getirilen lokmaların tümü bir araya getirilir, herkese eşit bir şekilde pay edilir.

Hızır Orucundan sonra kurbanlar kesilir, etli pilav tüm gelenler ayrım gözetmeksizin pay edilir.

Özellikle Hızır günlerinde tüm inanç merkezlerinde insanlar toplanır “Allah, Allah, Allah, Ya Hızır, Ya Hızır, Ya Hızır, Ya Boz Atlı Hızır, Medet Mürvet Kapıları Açılsın, Derdimizin Dermanı Sensin Ya Hızır…” denilerek hep beraber nefesler söylenir, yüksek sesle dualar okunur, gülbenkler çekilir…

Bu bolluğun ve bereketin sembolüdür.

Hızır Hanenize Uğrasın, denir. Hızır El Vursun, denir, Hızır Gadanızı, Balanızı Kaf Dağı’nın Ardına Atsın, denir. Medet Senden Ya Boz Atlı Hızır, Yetiş Car (Zor) Günlerimize, denir…

Hızır’la ilgili Anadolu’da sayısız inanç ve gelenek vardır. Bir haneye Hızır’ın uğraması bolluk, bereket, sağlık, mutluluk yani yeryüzündeki en büyük keramet ve kısmetinin gelmesi demektir. Öyle ki, bir boş odaya, bir tepsi üzerine un konulur, o gece Hızır haneye gelmişse o una el bastığına inanılır, insanlar büyük sevinçler duyarlar. Kış aylarında olmasına rağmen evler tümüyle havalandırılır, temizlenir, çeşmelerden taze sular getirilip evlere, evlerin önlerine serpilir. Ateşler yakılır, hamur işleri olmak üzere yemekler yapılır. Eğlenceler yapılır, oyunlar oynanır… İnsanlara büyük bir sevinç ve mutluluk gelir. Hızır’ın gelmesiyle koyunlar kuzular… Bolluk, bereket, sağlık umutları her tarafı kaplar.

Bir peygamber, eren, veli olduğuna inanılan, kerametler gösteren, gerçek anlamda darda, zorda kalanlara el attığına inanılan Hızır inancı Alevi – Bektaşi Öğretisi’nin temel sembol şahıslarından – uygulamalarından birisidir.

Alevi – Bektaşi toplumu Hızır adına ant içer, onun adı kutsaldır.

Hızır aslında saf iyilik halidir, İnsan-ı Kamil olma, olgun olma halidir.

Bir insan özüyle, tümüyle kendi isteğiyle ve öz bilinciyle bir insana, topluma bir fedakârlıkta bulunup, hiçbir etki altında kalmadan kendi alın teri, kendi bilinci, kendi sevinci ile bir yardımda bulunur, iyilik ederse onun eli Hızır’ın elidir.

Hızır onun elini kullanmıştır, dünyayı zalimliklerden, fakirliklerden, yokluklardan kurtarmıştır.

İnsan yaşamı kutsaldır. Hızır da bir insan vasıtasıyla bir yaşamı kolaylaştırarak yeryüzünde adaletin sağlanmasına vesile olmaktadır.

Gerçeküstü bir varlık gibi görünen Hızır ve İlyas aslında Alevi – Bektaşi Öğretisinin ve bunu istismar etmeyen tüm dünya insanlığının ortak iyilik aklıdır, ruhudur.

Her bir insan bir diğerinin Hızır’ı olmalıdır.

Bir öğrenci okutan, darda kalana yardımcı olan, bir hastayı iyileştiren, mesleğini namusuyla, özverili bir şekilde yapan çalışkan insanının elinden de Hızır tutmuş demektir.

Hakk cümlemizi Hızır’ın bereketiyle nurlandırsın, zalimlere fırsat vermesin, dünya insanlığını ve güzel yurdumuzu karanlıklar içinde, yokluklar içinde bırakmasın…

Hızır hanenize uğrasın…

Hakk eyvallah. Aşk ile…

 

Muhabbetlerimle…

 

Ayhan Aydın

1 Şubat 2022

 

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

ŞENGÜL ÇAYOĞLU HAYATINI KAYBETTİ

Cuma, 04 Şubat 2022 10:45 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 622

Gözyaşları Sel Oldu, Ağıtlar Yakıldı

Şengül Abla Rumelihisarüstü Halkı Seni Hiç Unutmayacak...

 

Önceki gün hayata veda eden, tüm Rumelihisarüstü ve Kayacık Köylülerinin çok sevdiği Şengül Çayoğlu bugün son yolculuğuna uğurlandı.

Şengül Çayoğlu için ilk cenaze erkanı; Pir Sultan Abdal Sarıyer Şubesi Zeynep Yıldırım Cemevi'nde (Armutlu) yapıldı. Okunan dualar ve cenaze namazından sonra, Rumelihisarüstü'ndeki evinin önünde helallik alındı.

Sonrasında ağıtlar, dualarla son yolculuğu için Sarıyer Yeniköy Mezarlığı'na getirilip toprak ananın bağrına sırlanıp defnedildi.

Şengül Çayoğlu'nun ölüm haberi herkesi yasa boğdu. Çok derin bir üzüntüyle; tüm sevenleri, yakınları, komşuları, gözyaşlarına boğuldular.

Cenaze merasimine Sarıyer Belediye Başkanı Sayın Şükrü Genç de katıldı.

Çok sevgili canımızın devr-i daim, devr-i asan, menzili mübarek olsun. Nurlarda yatsın.

Tüm sevenlerinin, yakınlarının başı sağ olsun...

 

Ruhu şad olsun...

 

Ayhan Aydın

29 Ocak 2022

 

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Diğer Makaleler...

  1. AYDIN İLERİ SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI
  2. YAŞAM
  3. Hüzünlü, Kederli Ama Nerede Ah O Umut Dolu Günler, Köy Enstitüleri
  4. Ah, Rumeli - Balkanlar; Öz Vatan
  5. Alevi – Bektaşi Yolu’nu Yaşatan Babalar / Zakirler: Veli Altın Baba
  6. İstanbul Büyük Otogarı'nda Köy Enstitüleri ve Hasan Ali Yücel Anma Programı
  7. Selçuk Haznedar, Can Dost...
  8. ÇIKARCI ALEVİLERE GÜN DOĞDU
  9. Bir Anadolu Çınarı Olmak: ALİ KARA (KÜRT ALİ)
  10. Şeyh Bedreddin

Sayfa 17 / 89

BaşlangıçÖnceki12131415161718192021SonrakiSon

Ayhan AYDIN İnternet Sitesi  erenler@ayhanaydin.info E POSTA

İLKEZGİ SANATEVİ SİTE VE TEMA TASARIMI MUSTAFA KARAÇİFTCİ 0542 559 11 80.