Alevi Kurumları Arasında Geniş Katılımlı Ortak Birlik Toplantısı
Alevi Kurumları Arasında Geniş Katılımlı
Ortak Birlik Toplantısı
Alevi kurumları, bugün, 22 Şubat Salı günü saat 12:00’de Kartal Cemevi Vakfı’nda bir araya gelerek, Alevilerin yaşadıkları temel sorunlar ve son zamanlardaki gelişmelerle ilgili bir basın toplantısı gerçekleştirdiler.
Toplantıya; Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Vakıfları Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu, Alevi Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu başkan ve temsilcileriyle bazı sivil toplum kuruluşları, Alevi aydın, yazar, hukukçu ve gazeteciler katıldılar.
Toplantıda kurum temsilcileri, hukukçular; Alevilerin uzun yıllardır yaşadıkları sorunların devam ettiğini, Türkiye'nin bugünkü iktidarın çağdışı zihniyetinin uygulamaları sonucunda baskılarla, kadın cinayetleriyle, intiharlarla, ayrımcılıkla, yokluklarla boğuşan bir ülke haline geldiğini dile getirdiler.
Ülkede gericiliğin hortladığını, çağ dışı eğitimin Türkiye'de çocukların, gençlerin geleceğini yok edecek boyuta geldiğini söyleyen kurum başkanları ortaklaşa yaptıkları açıklamada; 27 Şubat pazar günü, saat: 15.00'de, Kadıköy Rıhtım'da çok geniş katılımlı, Çağdaş Eğitim, Demokrasi ve Laiklik Buluşması çağrı yaptılar.
Ayhan Aydın
22 Şubat 2022
Hızır Uğradı / TACİM BAKIR DEDE'yle Söyleşi
Hızır Uğradı
Kartal Cemevi Vakfı'nda - Cemevi'nde bugün yapılan toplantı sonrası, çok sevgili Haydar Baki Doğan'ın tanıştırması sonrası en ünlü Kantarma Dedelerinden, Sinemilli Ocağı'ndan Büyük Tacim Dede'nin oğlu Tacim Bakır'la yaklaşık 4 saatlik tarihi bir söyleşi yaptım.
Söyleşiyle, sevgili dedemizden Tacim Dede, Kantarma yöresi dedeleri, cemleri, gelenekleri hakkında detaylı bilgiler derlemeye çalıştım.
Biz bu yola can vermişiz; çok sevgili Haydar Baki beni onunla tanıştırmasa, İzmit'ten bir otobüsle buraya gelen ve hemen geri dönecek sevgili dedemiz beni kırmayıp saatlerini bana ayırmasaydı, bu bilgileri derleyemezdim.
Hem çok bilgili, hem büyük tevazu sahibi, kendisini yetiştirmesinin dışında geleneksel bilgileri taşıyıp çok güzel aktaran gül yüzlü dedemiz bin selam olsun.
Bu Hızır'ın el vurmasıdır. Belki bu dedemizle hiç tanışamayacaktık.
Bu yola aşkla bağlı olanlara can kurban.
Bin muhabbetlerimle...
Ayhan Aydın
22 Şubat 2022
Bizi Alaattin'in Sihirli Lambası Kurtarabilir mi?
Bizi Alaattin'in Sihirli Lambası Kurtarabilir mi?
(Recep Tayyip Erdoğan 3 Günlüğüne Kongo'ya, Afrika'ya Gidecek, Basından)
Alaattin'in Sihirli Lambası ve içindeki cin ortaya çıksa, Kongo'da bir dakikada benzersiz bir saray yapsa, bunu gören Muktedir Recep Tayyip Erdoğan'ın aklı başından gitse, büyülense, ben artık ebediyen burada yaşayacağım, dese, Türkiye'deki bütün ama bütün yandaşlarını, beslemelerini yanına toplasa oraya yerleşse 3 gün, 3 gece, 40 gün 40 gece, bir sene Türkiye'de düğün / bayram olur.
Olur, olur da Kongo dahil tüm Afrika kıtası halkları kısa süre sonra bizlere beddua etmekle kalmayıp, o cini ne yapıp edip lambaya gerisin geri sokarlar, sarayı da hemen yıkarlar.
Çünkü o para için kan içen vampirler gibi her yolu kullanıp sözde projeler yapan müteahhitler, onlardan beslenen yandaş medyası, hamam tellalı olamayacak sözde idareciler Afrikalıları da canlarından bezdirirler, onları isyan ettirirler.
Eğer cini bulup lambaya sokamaz, sarayı da yıkamazsalarsa, siz yeryüzünde bulunamayacak kadar ne farklı, ne muhteşem bir milletsiniz böyle ki yeryüzünde zaten benzeriniz yok, derler. Hatta nesli tükenmiş bu ejderhalara bugüne kadar fazla ses çıkarmadan onları beslemeye devam ettiğinize göre, tüm Afrika kıtasındaki insanları pek ala da siz besleyebilirsiniz, diye vallahi de, billahi de, tillahi de denizleri, kıtaları aşıp Türkiye'ye kalıcı olarak gelip yerleşirler...
Evet yerleşirler mi, yerleşirler.
Haksız olurlar mı?
Ne münasebet...
Bu millet bu kafayla daha çok sızlayıp, sızlayıp kendi kendisini avutup yıllarını geçirir durur.
Velhasıl, bu kabustan kurulduğumuz gün, 2. Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrasındaki bayram yeri olur her taraf...
Ama gerçek bayram, gerçek kurtuluş günü; bu yığınlar halinde ırkçılıkla, bölgecilikle, inanç, din, dil, mezhep, cinsiyet, çeşitli düşünce farklılıklarıyla boş yere zaman zaman birbirine düşürülen halkımızın tam bir millet olma bilinciyle bir araya gelmeleriyle yaşanabilir.
Çağdaş eğitimle, demokratik hukuk düzeniyle, birlikte üretip hakça paylaşmanın, adaletin, tam insan haklarının olmadığı, tam bir örgütlenme bilincinin bulunmadığı yerlerde bir hırsız gider bin hırsız, yağmacı gelir; bir otokrat despot yönetici gider yüz otokrat yönetici gelir; bir Tayyip Erdoğan gider, on Tayyip Erdoğan gelir. Masallarda olduğu şekliyle; hiçbir insanüstü güç bir insanı da, bir toplumu da, milleti de kurtaramaz...
İnsanın kurtuluşu insanoğlunun ortak yüksek bilincinde, mücadelesinde, aklında ve eylemindedir.
Aşk ile, muhabbet ile sevgili dostlar...
Ayhan Aydın
21 Şubat 2022
Harşit Vadisi
Harşit Vadisi
Harşitin suyu serin
Onulmaz bu yara derin
Nerede bahçeler anam
Nerede o güzel ellerin
Gümüşhaneli Şair Şinasi Özdenoğlu
Dün Harşit Vadisi ve Kurtuluş Savaşı'nda Harşit Savunmasıyla ilgili bir panele katıldım.
Oldukça güzel bilgilerin sunulduğu paneli dinlerken ben de benim de yören olan Gümüşhane'yi ve orada yaşanan Alevi varlığını düşündüm.
Bizim Gümüşhane Şiran, Giresun Alucra'nın da içinde yer aldığı ve toplumsal hafızada yer eden "Rus İşgali"ne karşın verilen mücadeleler, Kırıntı, Yeniköy ve çevre köylerdeki insanların bugün bile ziyaret ettikleri "Büyük Şehit, Küçük Şehit" ziyaretleri ve buralardaki siperler büyük ölçüde bu mücadelenin yadigârlarıdır.
Harşit Çayı; Gümüşhane'den doğup Kürtün'den Trabzon'a uzanıp Karadeniz'e dökülen bir akarsuyumuzdur. Ama coğrafya kültürü de insan yaşamını belirleyen ana belirleyici faktörlerdendir.
Harşit Vadisi de; Anadolumuzun her yerinde olduğu gibi yurdumuzun derin bir kültür merkezinin de ismidir.
İşte her bir karış toprağında, tarih, emek, kan, göz yaşı ve mücadele olan Türkiye'nin bu yöresi de gerçekten çok ihmal edilmiş çok önemli coğrafi- kültürel bir mirası barındırmaktadır.
Gümüşhanemizin çok köklü tarih ve kültür mirasına sahip bir ilimizdir. Sanki sağdan soldan kıstırılan, kıstırılmak istenen bu yurt toprağının her ne kadar tarihi, coğrafi, kültürel mirası varsa bunlar gün yüzüne çıkarılmalı, aynı zamanda hep ihmal edildiği gibi ulusal kurtuluş savaşındaki yeri ve önemi de ortaya serilmelidir.
Mesele bunula da sınırlı değildir. Bizim kitabımızda bağnazlık, hoşgörüsüzlük olamaz.
Dünkü panelde konuşmacıların da ifade ettikleri gibi, her türlü tarihi gerçek, bizim geçmişimiz ve gerçeğimimizdir.
"Şeyh Cüneyt tepesi, semah düzlüğü, Hz. Ali Atının izi" gibi sayısız kanıtın, halk anlatılarının burada yani Harşit Vadisi'nde derin bir Kızılbaş - Alevi varlığını göstermektedir. Bunlar Şah İsmail / Yavuz Sultan Selim yani Osmanlı ve Safavi arasındaki mücadelere tarihlense de, aslında burada çok daha derin kökler vardır.
Anadolu'nun aydınlanmacı manevi önderlerinden Serçeşme Pir Hacı Bektaş Veli'nin (öl. 1270) en büyük halifelerinden (yardımcı ve vekillerinden) birisi olan Güvenç Abdal'ın en önemli yerleşim, irşat (aydınlanma) merkezlerinden birisi hem de birincisi Gümüşhane Kürtün Güvendi Yaylası'ndadır. Burası Alevi maneviyatının Karadeniz Bölgesi'ndeki ilk önemli merkezi olmuştur.
Kendisi de bir Çepni olduğu söylenen Hacı Bektaş'ın Güvenç Abdal'ı Karadeniz bölgesine göndermesi bir tesadüf değildir.
İşte Türk / Türkmen boyları yani 24 Türk Boyu içinde kimliğini yüzyıllar boyunca koruyan Çepni boyları içinde Hacı Bektaş Veli'nin aşk ve sevgisi bugüne kadar Gümüşhane'mizde de varlığını sürdürmüştür.
Bunun dışında Şiran'da en önemli inanç merkezli Alevi köyü olan Kırıntı sınırlarındaki en çok bilinen ziyaretgah olarak Burga Baba (Karaburga), yakınlarında Gümüşhane - Giresun il sınırında (Alucra) yaklaşık 3300 metrede Abdal Tepesi (Abdal Musa Tepesi / Ziyaret) yer almaktadır.
Bunun dışında; Kırıntı Köyü, Alevi inancında önemli bir kavram olarak bir "Alevi Ocağı" merkezidir. Alevi dedeleri dolayısıyla Aleviler Ehlibeyt soyuna ve kutsallığına bağlılığı ifade eden ve inançsal ve yaşamsal bir canlılığı ismi olan Ocaklara bağlıdırlar. Kırıntı Köyü Sarıbal Ocağı'nın merkezidir.
1500 yıllarda, Osmanlı Arşivlerinde kayıtlı olduğu gibi, bugün Şiran Seyfi Baba'da Karadeniz Bölgesi'ndeki en önemli Bektaşi Tekkelerinden birisi olan Seydi Baba Bektaşi Tekkesi kurulmuştur.
Şiran Sifon - Yedibölük- ve çevredeki diğer köyler ise yine yine önemli Alevi Ocağı'na bağlı insanların bulunduğu yerlerdir.
Kelkit'te de başka Alevi köyleri vardır.
Ayrı bir yazının konusu olmak üzere, Gümüşhane'mizde tarihi kökleriyle birlikte bir Alevi - Bektaşî varlığı mevcuttur.
Her ülke, her bölge, her şehir içinde kendini var eden, farklı zenginlikleriyle bir bütündür.
Aslında Gümüşhane'yi Gümüşhane yapan ve yapacak olan şey; tüm zenginlikleriyle, birbirini inkar etmeden, tarihi ve kültürel ve coğrafyasını var edebilecek olmasıdır.
Doğasını tahrip edip, dağları delip doğal yaşamı yok eden madenciliği teşvik etmekle yurt sevgisi, Gümüşhane sevgisi var olamaz;
Bu ülkenin tarihini birlikte yazan, aynı cephede savaşan insanları ayırarak vatan ve Gümüşhane sevgisi yaşatılamaz;
Dağlarına, taşlarına, bağrına yazılmış erenlerini, ocaklarını, dedelerini, semahlarını inkar ederek büyük Türkiye, Gümüşhane aşkı yaşanamaz;
Elbetteki çıkar için, menfaat için yaylalarını birilerine peşkeş çekenler de ne yurt, ne de Gümüşhane sevdalısı olabilirler...
Sevgi ve muhabbetlerimle..
Ayhan Aydın
21 Şubat 2022
Aydın ve Süleyman Selman (Veliev); Ölümsüz Can İnsanlar…
Aydın ve Süleyman Selman (Veliev); Ölümsüz Can İnsanlar…
Öyle aileler, öyle insanlar vardır ki, dünyanın her yerinde gerçekten de topluma çok yararlı, insanlığa hizmet eden kişiler diye anılırlar. Bulgaristan’da çok sevgili dost insan Veysel Bayram sayesinde tanıştığım Süleyman Dedemizin ne köklü bir aile olduğunu hemen anlamıştım; misafirperver, insana candan davranan, arada hiçbir sınırın olmadığı tam da hoşgörünün, barışın, sevginin adresinde olduğunuzu hissettiren bir bilge insan ve Selmangiller Ocağı piri.
Zalim dünya insanları birbirinden ayırabiliyor. Hele de bazen sonsuza kadar can insanları göremeyebiliyorsunuz. Bulgaristan’la önüme duvar örüldü. Yıllardır çözemiyoruz. Çetelerin boy attığı dünyada, insan olmak kolay değil, insan kalmak kolay değil. Yağma, ajanlık, çetecilik, dedikodu, kahpelik boy veriyor her yerde. Ben de bu gül yüzlü insanlara hasrettim, hasret kaldım.
Süleyman Selman Veliev Dedemiz ve onun gül yüzlü oğlu Aydın Veliev gerçek anlamda olgunluğun, insan sevmenin, insanlığa ve yolumuza hizmet etmenin adeta sembolleriydiler. Çünkü onlar yollarına hizmet için çırpındılar, çalıştılar, çok da güzel işler de yaptılar. Hem dede soyundan olmaları, hem de mütevazı kişilikleri, hem elde ettikleri varlıkları bu yol için sarf etmeleri gerçekten de bahsedilmesi gereken şeylerdir.
Razgrat Adaköy (Ostrovo) Köyü’nden Süleyman Selman Cem Vakfı çalışmalarını çok beğeniyor, Bulgaristan’da Aleviler adına Alevilik adına bir şeyler yapılmasını canı gönülden destekliyordu.
Onun bizlere en büyük emaneti ise Voden Milli Parkı içinde adeta yıkılmış bir durumda olan Hüseyin Abdal Tekkesi’ni, hem de tüm kişisel ilişkilerini kullanıp, her türlü masrafını üstlenerek orijinal şekliyle onartması, yok olmaktan kurtarmasıdır. Bu tarihe geçecek bir hizmettir. Tüm dünya Alevileri, Bektaşileri olarak ona ve onun ailesine minnettarız.
Oğlu Aydın canımız da aynı şekilde aynı yürekte bir can insandı.
Öyle büyük üzüntüler ki anlatılmaz…
1965 doğumlu olan Aydın Veliev 28 Haziran 2020’de Hakk’a nail olup sonsuzluk âlemine göçtü. Babası Süleyman Selman ise geçen sene 17 Ağustos 2021’de sonsuzluğa göçtü.
Geçenlerde Veysel Bayram can dostla telefonda görüşürken onları andık, yâd ettik. Gerçekten gözlerimden yaşlar boşaldı…
Hakk geride kalanlara ömür versin, yaptıkları hizmetler erenlerimizin ulu ocağına / dergâhına yazılsın…
Muhabbet ehline aşk ile…
Ayhan Aydın
18 Şubat 2022
Salih Bolat
Çok Üzüldüm…
Ne diyeyim ki, ortaokuldayken “şair” deyince zihin dünyamda; bunların dünyadaki çok sıra dışı kişiler olduğunu, daha doğrusu bizim gibi yürüyen, konuşan insanlar olmadıklarına yakın derin bir his yapısına sahiptim. İlkokulda başladı ölmez şiir aşkım. Dolayısıyla şairler de şiirleri yazanlar olduklarına göre, onlar bambaşka varlıklardı benim gözümde… Bu ne hikmettir uzun süre böyle devam etti. Çünkü onların yazdıkları büyülü, herkesin değil hemen hiç kimsenin söyleyemeyeceği şeylerdi, onlar belki de filozoflar gibi insanlardı…
Sosyal medyadan da sürekli takip ediyordum, çünkü şiirlerini çok seviyordum. Bizim oradan, Mamak’tan vs. bahsetmişti bir şiirinde, bu can insanla buluşup sohbet etmek isterim, söyleşmek isterim, diyordum.
İnanmak çok güç, yanlış hatırlamıyorsam, geçen aylarda bir imza günü de vardı. Yahu dedim, evdeki kitabı götürür imzalatırım, hem de kitaplarımı götürür, bir vesileyle tanışırım… Evren bir şaka mı, diyorlar. Ölümcül bir şakadan ibaret yaşamlar… Her ölüme çok üzülüyorum, Salih Bolat’ın kaybına da bir başka üzüldüm…
Evrenin sonsuzluğunda birer yıldız gibi parlayan eserleriyle yaşayacak…
Ayhan Aydın
16 Şubat 2022
İLYAS ÖLDÜRMEDİ
dün gece ilyas’la mutluluktan konuşmuştuk
ekvator yağmurlarından süzülmüş bir zenci gözüydü gökyüzü
bir yıldız tutuşarak kaymıştı, ürpermiştik
açlığıyla, uykusuzluğuyla koca kent uykudaydı
yalnız yılanlar, çıyanlar uyanıktı bir baykuş pusudaydı
bütün sular kararmıştı
biz susmuştuk kuşlar ağlamıştı
dün gece ilyas’la mutluluktan konuşmuştuk… (sayfa: 9)
….
GÜN DOĞARKEN DIŞKAPI
gün doğmadan sokaktayım
çiğ düşmüş söğüt yapraklarına ve kasımpatılara
erkenci güvercinlerin kanatlarına
çiğ düşmüş yorgunluğuma, uykusuzluğuma
sızlayan mısralarıma çiğ düşmüş
gün doğmadan sokaktayım
ağzımda acı bir türkü
işte dışkapı’dayım. (sayfa: 22)
….
YOLCU
bir kentin en kalabalık kaldırımında karşılaştım kendimle
gözlerinde açan akasyalarla ürktüm önce
hemen içimin derinliklerine sokuldum
ama her yeri görüyordu o
duvarların arkasını
seslerin ötesini
denizlerin dibini
anladım ki o benim yaramdı
o benim yenilmişliğimdi
artık çıkmalıydım saklandığım sesimden
o benim çaresizliğimdi. (sayfa: 29)
…..
GÜZ ŞARKISI
…..
aralık ayı kim bilir nerede sırasını bekliyor
nerede saklanıyor pazartesi
bulutlar, eğitimden dönen askerlerin postallarındaki toz
karşıda hıdırlıktepe, mamak, hüseyingazi sırtları
sanki yoksulluğu seviyorlar ve öyle kalmak istiyorlar
kimsenin karışmasını istemiyorlar camlardaki saksılara
saksılardaki begonyalara
küpe çiçeklerine, sardunyalara
kimsenin karışmasını istemiyorlar avlularındaki güneşe
güneşte ısınan serçelere
ipteki çamaşırlara
kimsenin karışmasını istemiyorlar sofralarındaki ekmeğe
acılarına, sevinçlerine
iyi – kötü yaşayıp gitmelerine
kimsenin karışmasını istemiyorlar geçmişlerine,
geleceklerine
demirde ve gecede söylenen öykülerine:
o zamanlar şafağın sütüyle uyanırdık
çalışmaktan ve düşünmekten sağılmış
kapıda bizi beklerdi dünden verilmiş söz
tarlalar orda bizi beklerdi ışıklı topraklarıyla
yabanıl bitkileriyle, birazdan sökeceğimiz
saygıyla koklardık kekikleri ve kuşburnu tomurcuklarını (sayfa: 200)
…
(Salih Bolat, İlk Kar, Toplu Şiirler (1983-2014), Varlık Yayınları, Nisan 2016, İstanbul)
Diğer Makaleler...
- SODEV'in Suriyeli Göçmenler Raporu Açıklandı
- İsmail Kaygusuz'u Kaybettik...
- Hızır Günleri Kutlu Olsun
- ŞENGÜL ÇAYOĞLU HAYATINI KAYBETTİ
- AYDIN İLERİ SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI
- YAŞAM
- Hüzünlü, Kederli Ama Nerede Ah O Umut Dolu Günler, Köy Enstitüleri
- Ah, Rumeli - Balkanlar; Öz Vatan
- Alevi – Bektaşi Yolu’nu Yaşatan Babalar / Zakirler: Veli Altın Baba
- İstanbul Büyük Otogarı'nda Köy Enstitüleri ve Hasan Ali Yücel Anma Programı