• Ana Sayfa
  • Ayhan Aydın
    • Özgeçmiş
    • KENDİMLE İLGİLİ KISA BİR DEĞERLENDİRME
    • Ayhan Aydın Arşiv Listesi
    • ŞAHKULU SULTAN DERGAHI GÖRSEL ARŞİVİ
    • Hakkındaki Yazılar
    • Hakkındaki Şiirler
    • Hakkındaki Haberler
  • Şiran
  • Söyleşiler
    • Dedeler
    • Babalar
      • BABAGAN (BALIM SULTAN ERKANI) KOLU
      • ÇELEBİLER KOLU
      • SULTAN SÜCEATTİN VELİ OCAĞI (DERGAHI) KOLU
      • ALİ KOÇ KOLU
    • Ozanlar
    • Yazarlar
    • Aydınlar Gazeteciler
    • Bilim İnsanları (Akademisyenler)
    • Kanaat Önderleri
    • Kurum Temsilcileri
    • Sanatçılar
    • Hocalar Mürebiler
    • İzzettin Doğan
  • Gezi Notları
    • Anadolu
    • Avrupa
      • Batı Avrupa Gezi Notları
    • İran
    • Suriye
    • IRAK
  • Yazılar
    • Basındaki Yazılar
    • Denemelerim
    • Etkinlik Haber Yorum
    • Cem Vakfı Yazıları
    • Kitapların Dünyası
    • Şiir Denemelerim
  • Kültür Sanat
    • Kültür Dünyası Söyleşileri
    • KÜLTÜR SANAT YAZILARI
  • Ahmet Hezarfen
    • Ayhan Aydın Kitap Yazıları
    • Osmanlı Arşivinde Aleviler Bektaşiler
    • Diğer Çeviri Belgeleri
    • Yazıları- Anıları - Görüşleri
    • Ahmet Hezarfen'le İlgili Yazılar
    • Ahmet Hezarfen Balkanlar(Rumeli)
    • Dergahlar Türbeler
      • Balkanlar Rumeli
        • Bulgaristan
          • Otman Baba
          • Demir Baba
          • Akyazılı Sultan
          • Ali Koç Baba
          • Elmalı Baba
          • Hüseyin Baba
          • Dallı Ali Baba Türbesi
          • Yunus Abdal
          • Saçlı Koçlu Babalar
          • Alan Mahallede Ali Baba Türbesi
        • Makedonya
          • Sersem Ali (Harabali) Baba
          • Sarı Saltuk
          • Hıdır Baba
          • Cafer Baba
          • Üsküp Halveti Tekkesi
        • Yunanistan
          • Seyyid Ali (Kızıldeli) Sultan
          • Ece (İce) Sultan
          • Nefes Baba
          • Atatürkün Evi Selanik
      • İran
      • Suriye
      • Diğerleri
      • Anadolu
        • Hacı Bektaş
        • Sultan Sucaettin Veli
        • Abdal Musa
        • Kolu Açık Acim Sultan
        • Seyyit Garip Musa
        • Haydar Sultan
        • Diğer
      • İstanbul
        • Şahkulu Sultan
        • Kurucu Ahmet Sultan
        • Garip Dede Türbesi
        • Erikli Baba Türbesi
        • Nafi Baba (Şehitlik)
        • Karaağaç
        • Karyağdı
        • Duvar Baba
    • Semahlarımız
      • Rumeli Semahları
      • Anadolu Semahları
      • Sultan Sucaettin Veli Ocağı-Dergahı Semahları
    • Atatürk Fotoğrafları
    • Etkinlik Fotoğrafları
      • Türkiye
      • Balkanlar
      • Avrupa
      • Diğer
    • İnanç Önderleri
      • Dedeler
        • Fetfi Erdoğan Dede
        • Aşık Ali Metin Dede
        • Hüsamettin Aydın (Seyyid)
        • Nevzat Demirtaş
        • Musa Küçük
        • Veli Akkol
        • Hüseyin Orhan
        • Celal Arslan
        • Dedeler Diğerleri
      • Babalar
        • Hakkı Saygı
        • Abidin Harman
        • Mehmet Şilli
        • Reşat Bardi Dedebaba
        • Babalar Diğerleri
      • Zakirler
      • Çelebiler
      • Dervişler
    • Cemlerimiz
    • Yazarlar
      • Abidin Özgünay
      • Baki Öz
      • Cahit Tanyol
      • Mehmet Yaman Dede
      • Mehmet Yardımcı
      • Refik Engin
      • Şevki Koca
      • Ahmet Hezarfen
      • Yazarlar Diğer
    • Ozanlar
      • Adil Ali Atalay (Vaktidolu)
      • Ahmet Akar
      • Ali Ekber Çiçek
      • Aşık Durmuş Günel
      • Aşık Veysel
      • Hüseyin Çırakman
      • Hasan Papur
      • Hüseyin Yorulmaz (Seyfili)
      • Aşık İhsani
      • Mahzuni Şerif
      • Muharrem Yazıcıoğlu
      • Murtaza Şirin
      • Müslüm Sümbül
      • Telli Suna Gölpek
      • Ozanlar Diğerleri
      • Ozanlarla İlgili Simgeler
    • Gümüşhane-Şiran (Kırıntı-Yeniköy
      • Yeniköy (2010) Sayı Sayma Oyunu
      • Yeniköy Kış - Güssün Aydın Cenaze 2000
      • Kırıntı Yeniköy Düğün 2003
      • Kırıntı Yeniköy
    • Ayhan Aydın
      • Hısım Akrabalarım-Arkadaşlarım
      • Cem Tv Proğramlarım
      • Ayhan Aydın Resimleri
      • Ayhan Aydın'ın İstanbulu
      • Ayhan Aydının Manzaraları Şehirleri
  • Önemsediklerim
  • Konuk Yazarlar
  • Site Haritası
  • Balkanlar (Rumeli)

Şahkulu Sultan Dergahı'nda Ortaya Konan Oyun...

Cuma, 14 Ekim 2022 10:37 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 395

 

Şahkulu Sultan Dergahı'nda Ortaya Konan Oyun...

 Sözde İktidarın Alevi Açılımı...

Şahkulu Sultan Dergahı, diğer dergah / ocak / tekke ve cemevleri gibi; kadim bir kültür ve inanç merkezi, ulu erenlerin kurduğu Alevi - Bektaşî Yol ve Öğretisi'nin harman olduğu, özlerin dara çekilip, 72 millete bir nazarla bakma, ben de bir insan olmaya geldim / özümü meydana sermeye geldim, denen kin, kibir, benlik duygularının sevgi kazanında pişip olgunlaştığı, hamların yetişip has olduğu, gönüllerin birlendiği, kemalet yolunda menzil alınan arınma, aklanma ocağıdır.

Burada çerağlar yüzyıllar boyunca; Hakk Muhammet Ali aşkıyla yanmış, cemler sürülmüş, ozanlar / aşıklar / sadıklarla nice nice muhabbetler edilmiş kutlu merkezlerdir.

Buraları zaman zaman işgal eden kişilik bozukluğu olmasına rağmen kendisine başkan, dede, baba diyen sözde öncüler buraların aydınlığını karartamamışlardır.

Recep Tayyip Erdoğan ve onun yarattığı rejim, bu ülkede demokratik yaşamı felç eden, insanlar arasında nifak tohumları eken, laikliğin, çağdaş eğitimin düşmanı politikaları yürütmüş, bu ülkenin tüm varlığını kendi yarattığı bir kesime peşkeş çekerek ülkeyi yokluğa ve yıkıma sürükleyen despot bir yöneticidir.

Çocuklarımızı yatağa aç sokan, milyonlarca genci işsiz ve umutsuz bırakan, Berkin Elvan'ın annesini yandaşlarına yuhlatan, ırkçı, mezhepçi politikalarla, konuşmalarıyla, Türkiye'yi karanlık bir çağa sokan gerici bir insandır.

Ülkeyi İmam Hatipilere teslim edip; kurnaz, yandaşarıyla din, millet, mezhep edebiyatı yapıp ülkeyi soymaya devam eden Recep Tayyip Erdoğan'ın samimi olduğun inanmak imkansızdır.

Bugünkü AKP tek adam rejiminin tüm hamleleri gibi, sözde Alevilik Açılımı da tümüyle kendi siyasi amaçları doğrultusunda, kurnazlıkla hazırlanmış bir tertiptir.

Süleyman Soylu'nun danışmanı Ali Arif Özzeybek'in, Alevi kurumlarının da vurdumduymazlıkları nedeniyle cemevlerini de gezilerek iki yıllık çalışmaları sonucunda ortaya çıkan çalışmalar, bu topluma bir şey vermek değil, AKP.'ye bağımlı bir zümre yaratma amacı gütmektedir.

Alevi - Bektaşî geleneksel yapısını parçalayıp, çıkar için kişiliğini satabilecek sözde dede, baba, kurum temsilcilerini elde edip, onlar üzerinde Alevi - Bektaşî' kesime hükmetme, yandaş bir AKP.'li bir Alevi - Bektaşî kitlesi yaratıp, halkı birbirine düşürme amacı taşıyan bu tertip; devletin Osmanlı'dan bu yana devam eden Alevi asimilasyon hareketinin son halkasıdır.

Alevi - Bektaşi inanç ve öğretisinin yapısına tümüyle aykırı; memuriyet, para, mevkiyle devlet yönetiminde diğer her şeyi dejenere eden AKP.'nin zihniyetinin toplumu kendi ideolojisi ekseninde yeniden şekillendirme projesinin bir devamı olan bu son gayret, Alevi - Bektaşî toplumu için bir çıkar yol değil, yıkım projesidir.

Dedelerin, babaların nasıl hizmet yürüttükleri, ocaklarda / dergahlarda, tüm Alevi yerleşimlerde Aleviliğin Bektaşiliğin iç işleyiş yapısı; pir / rehber / mürşit ilişkileri bin yıldır bu topraklarda bellidir.

Son 30 yıldır kurulan dernek, vakıf, cemevleri her türlü eksikliklerine rağmen bu toplumun temsil yapılarıdır.

Bunları yok edip, kendi ideolojisine göre bir birim oluşturan AKP.'li tek adam yöneticisi Recep Tayyip Erdoğan rejiminin dayatmasına hiçbir Alevi - Bektaşî onay vermemelidir.

Bu bir dayatma, zorlama, inancı siyasete alet etme, yandaş dedeler, babalar, kurumlar yararma gayretidir.

Bu cemevlerini minaresiz camiiye çevirme gayretidir.

Bu tek tip bir inanç ve kurumsal yapı dayatma hamlesidir.

Aleviliği özüyle kabul etmeyen, onun inanç ve tarihi derinliklerini inkar ederek siyasetin emrine sokmayı amaçlayan bu tertibe Alevi - Bektaşî toplumu tepkisini ortaya koymalıdır.

Türkiye'de örgütlü Alevi kurumları, tabanlarına hakim olacak şekilde, bu konuda çok kararlı, ilkeli, genel geçer kararlar alıp, tavırlarını çok özlü ve net bir şekilde ortaya koymalı, inkarcıları, çıkardıkları, haramzadeleri, düşkünleri de meydana sermelidirler.

Gerçek dedeler, babalar, yazarlar, aydınlar da yollarına sahip çıkacak bu konudaki tavırlarını ortaya koymalıdırlar.

 

Muhabbet ehline aşk ile...

 

Ayhan Aydın

8 Ekim 2022

Ankara

 

Tayyib'in Sevdiği Sözde Alevi - Bektaşî Önderleri...

 

Sözde sapına kadar Atatürkçü ve de İmam Ali'nin, Hacı Bektaş'ın Yoluna sözde can verecek dedeler, babalar, başkanlar...

Bir kısmı bizi hayrete düşürenler...

Demokrasi, laiklik düşmanlığı yapan, cemevine cümbüş evi, diyen bu zihniyetten medet umanlar...

Hz. Ali'nin, Hacı Bektaş'ın resmini indiren zihniyetin dizinin dibinde diz çökenler...

Güç, ego, benlik zehirlenmesi yaşayanlar...

Bir kısmı düşkün ilan edilmiş sahtekarlar...

İşi gücü olmadan veya işini kaybetmiş şaşkınların kimlik kazanma uğraşları...

Yağma Hasanın böreğinden bir parça koparmak isteyenler...

Ve de kimliğini satmışsa ancak AKP.'ye kabul edilen sözde bir Alevi kimlikli siyasi...

Vay halimize vay halimize...

Balkanlar / Trakya Unutulamaz...

Bu arada daha önce defalarca yazdım ama Alevi Bektaşi camiası okuma özürlü bir toplum olmaya başladığı için veya sözde şimdi ucuz kahraman kesilenler olaya sadece kendileri yazmış gibi gösterme gayretleriyle yıllardır feryatlarımızı duymadılar...

Balkanlar'da Alevi Bektaşi Yolu'nu yozlaştırmak, mevcut kurumları yok etmek için AKP iktidarının desteklediği projeleri yürüten sözde Alevi - Bektaşi kökenli insanlar ön saflarda yer aldılar...

Cem Vakfı Edirne Şubesi'ni kullanıp yıllar yılı çok inançlı insanlar olarak görünüp, Seyyid Ali Sultan Dergahı'ndaki birliği parçalamak için bölücülere yataklık yapan, Yunanistan'da Alevi toplumunun benimsediği ve desteklediği etkinlikleri sabota etmek için Edirne Valisi ve Müftüsü, ile birlikte işbirliği yapıp AKP.'nin maddi desteğiyle alternatif etkinlik yapan ve şimdi Cem Vakfı'ndan ayrılıp Edirne Valisi'nin maddi desteğiyle kendi köylerine cemevi yapıp, bölücülüğe hizmet eden bir dernek kurma gayretindeki Mustafa Çetin ve Akın Çetin de diğerleri gibi Trakya'da ve Balkanlar'da Aleviliği - Bektaşiliği asimile ekip AKP zihniyetine dayalı yeni yapılar oluşturmaktadırlar...

Yıllar yılı halkın ilgisini çekmiş, sözde bu yola hizmet etmiş tüm bu insanların çıkar için yolumuzu; yolsuza, uğursuza, namerde uğratmaları içimizi kan ağlatmaktadır...

30 yıldır tanıdığımız bu insanların böylesine değişmesi, böylesine çıkar ağlarına takılıp, hainlik yapmaları aynı zamanda bizleri derinden üzmektedir... Birçok insanın ise bunlara sesleri çıkmamaktadır...

Bunlar çok derin yaralarımızdır...

Yara büyümüştür...

Bunda Alevi kurumlarının, bazı gerçek dede, baba, aydınların ise vurdumduymazlıkları etkili olmuştur... Şimdi her birisi kaplan kesilenler tüm bunlar olup biterken sizler nerelerdeydiniz? Hala "Ali'li Alevilik, Alisiz Alevilik", "İslam içi, İslam dışı" tartışması yapanlar... Tüm bunlarda sizlerin de vebali var... Şöyle ki, Aleviliği tartışmayı bırakıp, bu yola hizmet edip, bu yolda yaşanan asıl büyük tehlikelere yönelmiş olsaydınız, bu sorunlar belki de bu boyuta gelmeyecekti...

Eğer davanız Alevilik ise buyurun "ayıklayın pirincin taşlarını"...

Edirne'den, Dersim'e çıkarcı, işbirlikçi, nankör, satılmış haramzadeler sarmışlar tüm yapıyı... Haydi buyurun bay / bayan çok değerli akademisyenler, yazarlar, babalar, dedeler, kurum başkanları aynı şeyleri tekrar edip, koltuklarınızda, masalarınızda, postlarınızda rahat oturmayı bırakın da, ciddi ciddi bunları konuşun, yazın, bunlarla ilgili çalışın / çalışalım, olmaz mı?

 

Ayhan Aydın

12 Ekim 2022

İstanbul

 

 

 

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Abdal Musa ve Kaygusuz Abdal Aşkıyla Yazılan Şiirleri...

Çarşamba, 27 Temmuz 2022 20:47 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 558

Son Şiirler

Abdal Musa ve Kaygusuz Abdal Aşkıyla Yazılan Şiirleri...

23 Haziran - 4 Temmuz 2022 tarihleri arasında Abdal Musa Anma Etkinlikleri için Antalya Elmalı İlçesi Tekke Köyü ve Akçaeniş Köylerinde, yol kardeşimiz Haşim Turhan'la birlikte mihman olduk. Bu gezinin derin etkisinde kaldım. Alevi - Bektaşî Yol ve Öğretisi beni yeniden kökten sardı. Köyler, ziyaretler, coğrafya, köyler, buradaki can dost insanlarımız bizleri gönülden sardı, sarmaladılar. Hepsine şükranlarımız vardır. Bu etkilerle şiirler yazdım. İlginize, sevgi, aşk ve muhabbetlerimle.

Ayhan Aydın

Turnalarla Gelen Pirim Abdal Musa Değil Mi?

Biz bir yol süreriz canların dostlar bağında
Cümle varlığın yar olduğu aşk ocağında
Horasan'dan Hoy'a, Elmalı Tekke yurdunda
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?

Karlı dağlarla kaplı burçlarım ovalarım
Sazla cihana gider gönülden avazlarım
Rodos'tan gelir muhiplerim hem niyazlarım
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?

Bizdedir pirlerin hikmeti, birlik sancağı
Altın başaklardan saçılır balı kaymağı
Oğlumuz, kızımız yarına umut saçağı
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?

Gözetiriz her milleti birlik dergahında
Tüm varlık ademde aramayız uzağında
Postlarımız Hakk'a teslim olanlar çağında
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?

Sönmez çerağlar, menzil alır yarenlerimiz
Eker, biçer, hakça pay eder dervişlerimiz
Varlık meydanıdır can verir yiğitlerimiz
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?

Seçtik; sevgiyle yoğurduk bizler töremizi
Ahi Evran, Bektaş Veli önderlerimizi
Eğittik Kaygusuz ve nice Abdalımızı
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?

Seyyid Ali Sultan derler hem Kızıldeli'si
Rumu irşad eder yol kardeşinin nefesi
Hamları has eder Solak Değirmenin sesi
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?

Cevheri'sin nazlı yoluna canın verirsin
Hiç yorulmaz da ilden ile konup göçersin
Sen de bir gün bu yalan dünyayı terk eylersin
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?

16 Temmuz 2022
Ayhan Aydın

Cerenlerle Gezen Abdal Musa Değil Mi?

Bağlarında kekliklerin eğleşir
Dağlarında mor menekşeler boy verir
Avlan Gölü'nde turnaların söyleşir
Cerenlerle gezen Abdal Musa değil mi?

Akpınarı, Yeşil Gölü de coşturan
Coşturup da tüm ovalara su vuran
Hangi dilden olsa da cevaplar veren
Cerenlerle gezen Abdal Musa değil mi?

Kerameti, insana kucaklar açan
Yetmiş bin askeri tümden doyuran
Kara Çomağıyla nezirleri bulan
Cerenlerle gezen Abdal Musa değil mi?

Bomboş kara yurtları mamur eyleyen
Kör gönülleri ruşen edip birleyen
Denizler geçip kervanları eğleyen
Cerenlerle gezen Abdal Musa değil mi?

İlim hikmetini okuyup yazansın
Kara kazanları kaynatıp dizensin
Namerdin sofrasını elinle itensin
Cerenlerle gezen Abdal Musa değil mi?

Cevheri bu yola olmuşsun hayran
Nice ocaklarda gezmişsin seyran
Derdinin dermanı bu yoldur bu erkan
Cerenlerle gezen Abdal Musa değil mi?

Ayhan Aydın
18 Temmuz 2022

KAYGUSUZAM AYRI DÜŞTÜM PİRİMDEN

Bir yüreğim vardı hey erenler
Yaktı baştan başa kül etti beni
Bir ceylan avı der idim meğer
Dağladı da gözleri kör etti beni

Bir bey oğluydum kalede handa
Civanmert donluydum ben huyumda
Attığını vurur, şahbaz namında
Serçe gibi çırpındım kaldım erenler

Pirim deyip oldum ayak turabı
Eşiğine yüz sürdüm varlık otağı
Gezme serseri gayri birlik ocağı
Teberle doğradılar nefsimi erenler

Bin idi fikrim bir oldu artık zikrim
Derviş oldum çokça çileler çektim
Hem sınandım hem çokça piştim
Bir hayli zaman ders işledim erenler

Ne yapsam da bir farkım var bilirim
Sığmaz ne edeyim çırpınır dilim
Gönülden konuş der sevgili pirim
Ferman yazar duramam gayri erenler

Bir budala Kalender oldum gezerim
Urum illerinde çokça metin ederim
Bir kararda durmaz bazen bezerim
Cümle alemi bir varlıkta gördüm erenler

Varıp Mısır ilinde kurdum dergahı bile
Çarkı pervaz gibi semahlar döne döne
Doldum, taştım dönüştüm artık bir göle
Sözlerim kimya olsun sizlere erenler

Cevheri okur okur durmaz söylersin
Yunus Emre, Kaygusuz'u neylersin
Pir Sultan'a, Kul Himmet'e bağlarsın
İnsanlığa hazineleri sunarsın erenler

Ayhan Aydın
18 Temmuz 2022

Budala Sultan'a Niyazın Yaptın Mı?

Öz nefsini ele alıp yılanı sever
Bilir misin urgan deyip koynunda eğler
Kaygusuz gibidir durmaz dağları gezer
Budala Sultan'a niyazın yaptın mı?

Yolumuzda koymaz ağuları süzerler
İnsanı da ince eleklerden elerler
Yediğin her bir lokmayı da hak et derler
Budala Sultan'a niyazın yaptın mı?

Bizler çok çalışır alın teri dökeriz
Gece gündüz bir gerçeğe niyaz ederiz
Elimiz, dil ve belimizi birleriz
Budala Sultan'a niyazın yaptın mı?

Kuşların dilini bilen mührü Süleyman
Yeşil benli Pirim Bektaş Veli el aman
Seher vakitleri öter bülbüller heman
Budala Sultan'a niyazın yaptın mı?

Cevheri'sin niyetin dergaha gelmektir
Hüner olan ise kamil insan olmaktır
Abdal Musa Ocağı'na hizmet etmektir
Budala Sultan'a niyazın yaptın mı?

18 Temmuz 2022
Ayhan Aydın

Dervişlik Olmaz Aba, Hırka, Çerağ Sözünden

İçeriz Geyikli Baba'nın geyik sütünden
Köz ile pamuk yanmaz birlik gönlünden
Nice denizler aşar nice dağlar düzünden
Dervişlik olmaz aba, hırka, çerağ sözünden
Değirmeni döndüren Abdal Musamız var

Bacı - kardeş biliriz canda canan bulanı
Biz bin yıl süreriz vicdanda Hakk'ı ananı
Terazimiz eşit tartar her insan olanı
Döner tüm kainat aşk ve sevgiyle kananı
Vahdette birlik makamında Abdal Musamız var

Bilir misin ateş yakıp da semah döneni
Sarı Saltık gibi Rumeli'ye gidip ilk geçeni
Otman Baba'nın dem devranından süreni
Bulutları kamçı edip zalimler kovanı
Yaralara merhem olan Abdal Musamız var

Urumu irşat eden Hacı Bektaş ya medet
Erkanda kerem kani Gözcü Karacaahmet
Yağ külekleri dolan Kadıncık Ana mürvet
Postu boş kalmasın Postunpuş Baba'ya hürmet
Keşişlere yol gösteren Abdal Musamız var

Hem Orhan'a, Gazi Umur Bey'e verir nişan
Beyi, paşası, cümle kainat hepsi bir şan
Var mıdır insanı ayırmak şu köle bu han
Eğitip irşat etmek en büyük hüner her an
Kemalette menzil almış Abdal Musamız var

Cevheri'sin söğütler gibi dalga vurursun
Ne bu sevdadan vaz geçer ne gece uyursun
Sen söyler sen işitirsin hep yılgın olursun
Erenlerin İzinde durmaz yolun bulursun
Hiç yorulmaz hep yol alır Abdal Musamız var

21 Temmuz 2022
Ayhan Aydın

Kategori: Şiir Denemelerim

Dostlar Bunlar Alevi Sömürüsüne Hizmet Etmiyorlar mı?

Çarşamba, 27 Temmuz 2022 19:38 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 418

Dostlar Bunlar Alevi Sömürüsüne Hizmet Etmiyorlar mı?

 

İmam Hüseyini yarı yollarda koyanlar

Kast edip Eba Müslümün boynunu da vuranlar

Osmanlı'ya diz çöküp kul kölesi olanlar

Aleviliğe siyaset sokanlar değil midir?

 

Marks'ı ve Engels'i anlayamaz bu dar kafalar

Alisiz Alevilik deyip nutuk atarlar

Sözde devlete çatarken çok para yutanlar

Yolu çıkarları için satanlar değil midir?

 

Yıllar yılıdır koltuklara çakılıp gitmeyen

Halkın paralarıyla semirdikçe semiren

Cemevlerini şirketleri gibi yöneten

Okuyanları, gençleri atanlar değil midir?

 

Soylu'nun adamı cemevlerini geziyor

TİKA parası kimine çok tatlı geliyor

Balkanlar'da asimilasyon hız kesmiyor

Bazı sahte dedeler buna ortak değil midir?

 

Kimisi Diyanet başkanına övgüler dizer

Kimisi Tayyib Erdoğan'ın da koluna girer

Kimi para gelsin de nerden gelirse gelsin der

Bunlar makam için her yana döner değil midir?

 

Şimdiki dedeler camii hocası gibi olursa

Helal haram demez her sofraya konarsa

Övgüler dizip valilere yağcılık yaparsa

Bunlar bugünün Hızır Paşa değil midir?

 

Talip bile değilken pir postuna oturanlar

Köklerini unutup menfate sarılanlar

Şii ağzıyla Cemevlerinde nutuklar atanlar

Yolu ayaklar altına alanlar değil midir?

 

Saz arkadaşlarına kendisini övdürenler

Pilajlarda, içki masalarında çok gezerler

Hele konuşunca hep dürüstlükten söz ederler

Halkın parasını talan edenler değil midir?

 

İmamoğlu'nun köksüz Alevi Masasına çökenler

Çıkarcı kafalarla konser ve festival yapanlar

Gençlerin haklarını nankörce hep gasp edenler

Adamını bankamatikçi yapanlar değil midir?

 

Tiyatrocudan Bektaşi Babası olursa

Bazı hobbazlar da dergahlara konarsa

Yolumuz böyle reklamcılığa kalırsa

Bu erenler yoluna ihanet değil midir?

 

Üzüm üzüme de baka baka kararır

Bu devirde de ucuz kahramanlar çoğalır

Önündeki yanlışı yazmaz vicdanı körelir

Bunlar da gerçeğin üstünü örten değil midir?

 

Cevheri'sin çıkarcılara laflar söylersin

Kem gözlerin boy hedefi olsan da yılmazsın

Durmaz Eba Müslüm teberini çekersin

Yazıp da erenlerin yolunda giden değil misin?

 

22 Temmuz 2022

Ayhan Aydın

 

Kategori: Şiir Denemelerim

KADİM YOLDA OYNANAN OYUNLAR

Çarşamba, 27 Temmuz 2022 19:37 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 578

KADİM YOLDA OYNANAN OYUNLAR

 

Göremiyor isem gerçek varlığı
Sünniysem Aleviysem ne çıkar
Sanat edindiysem sahtekârlığı
Sünniysem Aleviysem ne çıkar (Âşık Daimi)

 

Kadim bir yol ve öğreti olan Alevi- Bektaşi İnancı; kökleri nerelerden gelirse gelsin, bin yıldır Anadolu ve Rumeli coğrafyasında varlığını sürdürmüş ve sürdürmeye devam etmektedir.

Bugüne kadar çekmediği çile, uğramadığı haksızlık kalmayan bu inanca mensup halk kitleleri, zamanla değişimler geçirmiş, inanç – ibadet – kültürel aidiyet bakımından özleri aynı kalsalar da farklılaşmalar yaşamışlardır.

Sayısız bilim insanları; gerçek tarihçiler, gerçek sosyologlar, gerçek antropologlar ve diğer disiplinlerden olan insanlar, bu yeryüzünün her yönüyle bir hazine sandığı olan “inançsal – sosyal – kültürel” yapı hakkında binlerce kitap, makale yazıp, araştırmalar yapmışlar ve yapmaya da devam etmektedirler.

Her şey güzel olsa da; kaynağı biz Alevi – Bektaşi toplumunda olan bir takım sorunlar, sancılar bu toplumu kuşatmaya başlamıştır.

Çağdaş örgütlenme yapıları olarak kurulan Alevi – Bektaşi dernek – vakıf ve cemevleri fonksiyonlarını zamanla ya tam yapamamışlar, ya görevlerini tamamlamışlar, ya da çok farklı yollara saparak bu topluma ve bu inanca hizmet edemeyecek zaaflar içine girmişlerdir. Ya tümüyle politikleşmişler, ya sadece tapınım merkezleri haline bürünmüşler, ya da çoğunda olduğu gibi kendisi gibi düşünmeyen, farklı olanların dışlandığı, belli bir zihniyetin, otoritenin ve kişilerin tekelinde kalan aile şirketi gibi işletilen müesseselere dönüştürülmüşlerdir.

Bir yandan sözde devlete karşıyken en yoğun şekilde devlet birimleriyle işbirliği yapan onun zaman zaman güdümüne giren bir yapı olmuşlar; iaşe, personel, fiziksel (bina vs.) ihtiyaçlarını tümüyle belediyelerden karşılamaya başlayıp mevcut bulundukları yerel yönetimlerin birer yan birimi gibi çalışmaya başlamışlardır.

Alevi kurumlarının önemli bir kısmı zamanla Alevi toplumunun basit, sadece günlük ihtiyaçlarını giderdikleri, “sosyal hizmet yapıları”na dönüşmüşler, cenaze, lokma, cem hizmetlerinin yürütüldüğü yapılardan başka hiçbir anlam ifade edemeyen birimler olmuşlardır.

Kültür, sanat, bilim, edebiyat eğitim, seminer, eğitim, kurs vs. tüm insana dair, çağdaş insanın, özellikle gençlerin aradığı hemen hiçbir hizmetin buralarda olmadığını görüyoruz.

Bin yıl bu kadim topraklarda Alevi yolunu sürmüş, en büyük bedelleri ödemiş olan ocakzade gerçek dedeler, pirler görevlerini yerine getirememeye başlamışlar, bir kısmı çok uzun yazıların konusu olmak üzere, kent merkezlerindeki cemevlerinden dışlanmışlar, itilmişler, ötekileştirilmişlerdir.

Sünni toplumun inanç pratiklerinden derin şekilde etkilenen, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın camilerdeki işleyiş şeklini kopyalamaya başlayan sözde Alevi kurumlarının birer memuru, oradaki başkanların ve yönetimin birer “emir kulu” yapılan dedelerle dedelik kurumu günümüzde büyük yaralar almıştır. Zamanla çıkar için bunlara boyun büken günümüz cemevi dedeleri, kökleri olan ocaklarıyla bağlarını koparmışlar, özünü ve amacını kaybetmiş,  basmakalıp bir şekle bürünen sözde cemler yapan, para karşılığı Kuran okuyan, gelen gidenin eline bakan, aldığı maaşı tanıyan, haram / helal ayırmadan her sofrada dua veren sıradan birer din adamı kimliğine bürünmüşlerdir.

Alevi – Bektaşi Yolu’nun manevi yapıları terk edildikçe, kent ortamında devlet – belediyeler – iş adamları – sermaye düzeni – Diyanet gibi yapılarla içli dışlı olan Cemevi yönetimleri geleneksel Aleviliğin kendileri için “çok zor uygulanabilir” sistemler olduğunu dile getirirek, geleneksel Aleviliği türlü bahanelerle bizzat kendileri terk etmişler, yeni tip Alevilikler, yeni dip dede türleri, yeni tip cemler, yeni tip hizmet anlayışları icat etmeye başlamışlardır.

Alevi yazarı, Alevi akademisyeni, Alevi dedesi, Alevi yöneticisi vasıflarıyla kendilerini nitelendiren ortamdaki arkadaşların birçoğunun tam anlatamayacağı şekilde yazıp, çok detayla bir şekilde anlatabileceğimiz (zaman zaman yazdığım) bu değişim – dönüşüm bir iç asimilasyondan başka bir şey değildir. Bizatihi bu asimilasyonu hemen tümüyle Aleviler kendi kendilerine yapmışlardır.

Yüzyıllar boyunca devlet erki Sünni İslam anlayışını, zamanla dolaylı olarak destekleyerek Şii İslam anlayışını, Alevi – Bektaşi İnanç ve Kültürünü asimile etmek için bin bir türlü yol ve yöntemi kullanarak uygulamış, bugün bu halen devam etmişse de, bu konuda devlete büyük desteği bizzat Alevilerin kendileri vermişlerdir.

Bugün sözde kendisini Alevi Aydını olarak nitelendiren, zaman zaman bizlerin de güzel çalışmalarından dolayı takdir ettiğimiz, sevdiğimiz, arkadaşımız, dostumuz olan, çalışmalarından da yararlandığımız “Alevi Aydını” denen aydın tipi, günümüzde bu konuda sağduyusunu kaybedip, eyyamcılık yapmaya başlamışlardır.  

“Kol kırılır yen içinde kalır, bu tip şeylerin ortalıklarda yazılması çok kötü, bu bize zarar veriyor, ne gereği var bunların” gibi sözlerle, yazılarla bu yapı ve kurum içindeki yanlışların ortaya konulmasının önü kesilmeye başlanmış, bir nevi “öz eleştiri” mekanizması yok edilmek istenmiş, bu konuda önce olması gereken yazar ve aydınlar bizzat buna direnç göstermişler ve sözde dedelerle, babalarla, kurum başkanlarıyla direnç göstermeye devam etmektedirler.  Nedir ya Ayhan’ın yaptıkları, diyen sözde bir dedeye bakıyoruz, kendi pirlerini bırakıp bir ilahiyatçının peşinden sürüklenip ona övgüler dizmektedir.

Bunların hemen hiçbirisinin; Aleviler – Bektaşiler içinden gelmelerine rağmen bu yolu somut olarak yok eden, asimile eden, yapmadıkları rezillikler kalmayan kişilerle, şeyhlerle, anacıklarla, sahte dedelerle, hokkabaz tiplerle zerre kadar ilgilendiklerini, tek bir yazı yazdıklarına rastlamazsınız.

Hepsi Aleviliği anlatmak, ne kadar derin güzel araştırmalar yaptıklarından dem vurmakla meşguldürler. Zaman içinde Sünnileşmiş, Şiileşmiş Aleviler belki dönüp gelecekte bunların yazdıklarını okurlarsa, bunlar ne güzel yazmışlar ama niye bunlar uygulanmamış, niye bizler böyle olmuşuz diyeceklerdir. Çünkü bu aydınların ayağa yere basmayan havaya savrulan konuşmaları halka inmemektedir.

Çünkü kendileri zaten halkın içinde değillerdir.

Bunların bir kısmının iyi niyetli yaklaşımlar olmakla birlikte, genelde bakıldığında bu yaklaşımın kendisinin Alevi – Bektaşi Yolu’nu büyük zararlar verdiği aşikârdır. Çünkü çürüme içten de gelse, dıştan da gelse bünyeye ağır zararlar veriyorsa, bunu yok saymak o hastalığın, sorunun yayılmasına destek olmak demektir.

Bu toplumun içinden çıkan hırsız, din sömürücüsü, halkı Şii ve Sünni yoluna sokanları eleştirmek suç olursa, o zaman sizlerin Devletin yaptıklarından yakınmamanız gerekir.

Zaten bu günümüzde böyle sinsi ilerleyen bir süreç oluyor; kanser gibi…

Artık bu kanserli hücrenin nereden çıktığının anlamı kalmıyor, vücuda yayılırsa telafisi bazen mümkün olmuyor.

Bu asimilasyon devletten mi, belediyelerden mi, onların birer uzantısı olmaya başlayan Alevi kurumlarından mı geliyor, sözde yazarından mı, dedesinden mi geliyor bunu tam ayırt edemiyorsunuz. Çıkar ağlarıyla bunlar birbirine bağlandığı için tam analiz yapmak da çok zor oluyor…

Ve artık bunu tam ayırt edemeyecek boyuta gelirsiniz.

Anladığımız kadarıyla Alevi yazarının, aydının derdi bu da değildir…

Türkiye’deki aydın ve yazarın bir sorunu Aleviler içinde geçerlidir. Ayağı yere basmayan bir yazar ve akademisyen gerçek bir yazar ve akademisyen olabilir mi? Ben yazımı yazarım, ben konuşmamı yaparım, ben görevimi yapmış olurum, gerisi beni ilgilendirmez...

Ben kitabımı satmaya, çağrıldığım kitap fuarına, festivale, eğlenceye, yediğim yemek masasına bakarım, gerisi beni ilgilendirmez... Kafa bu kafadır…

Rüzgâra savrulan su tanecikleri…

Yazdıklarının da önemli bir kısmı gerçeklikle örtüşmeyen, “her şey güzel, her şey harika, bunlar olur, bunlar olacak, dünyanın gerçeği budur” deyip Alevi – Bektaşi toplumundaki, bu toplum üzerinde oynanan oyun, her türlü sorun karşısında bu sözde aydın kitlesi sorumluluk alıp, kılını kıpırdatıp, yeterince ter dökmüş müdür?

“Dokunma keyfine yalan dünyanın…”

 Alevi aydını ve yazarı bence biraz da sorumsuzdur, toplumunun aksine rahatına düşkündür, fazlaca da bir bedel ödemeden, bir yerlere gelmiş insan tipleridir…

 

Devamını oku: KADİM YOLDA OYNANAN OYUNLAR   

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

And Olsun Ki...

Çarşamba, 27 Temmuz 2022 19:33 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 449

And olsun ki,

 

Görünür görünmez her türlü engele, baskıya karşın; Hacı Bektaş Velilerin yolunu sürüp, Kaygusuz Abdalların ve cümle ozanların, babaların, dedelerin, abdalların, Kalenderlerin, pirlerin, yolundan gidip Akpınar'lar gibi çağlamaya, Abdal Musa'nın Değirmenini döndürmeye devam edeceğiz....

Bizler sizlerden el aldık,

And olsun ki, rüzgarlar estikçe, yağan yağmurlarla dereler coştukça bizim değirmenimizden sular çarka girip semah döndükçe, çerağlarımız yandıkça, altın başaklarımızdan nimetler hakça pay edildikçe, insanlığın bolluk ve bereket dolu harmanlarında çocuklarımızın karnı doymuş olarak muhabbet meydanlarında buluşup cem eyleyeceğiz...

Birlik kalelerini kurup ikilikleri yeneceğiz, sonsuz sabaha kadar ulu erenlerin yolunu süreceğiz...

Dağlarımızda gezen cerenlerimiz, apaydınlık gökyüzünde uçan güvercin ve turnalarımızla dünyanın dört bir tarafına barış, kardeşlik, dostluk duygularını yaymaya devam edeceğiz...

Muhabbet ehline aşk ile...

 

 

Ayhan Aydın

12 Temmuz 2022

 

Kategori: Şiir Denemelerim

Aleviler’in Büyük Açmazı ve Karanlık Bir Çağ, Karanlık Bir Düzen “Üzüm üzüme baka baka kararır…” Aman ne yapıyorsun, niye yazıyorsun, sen kimsin, kime hizmet ediyorsun, böyle şeyler açık açık yazılır mı, herkes okuyor, bunları böyle kamuoyu önünde yazılı

Pazartesi, 20 Haziran 2022 13:51 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 640

Aleviler’in Büyük Açmazı ve Karanlık Bir Çağ, Karanlık Bir Düzen

“Üzüm üzüme baka baka kararır…” Aman ne yapıyorsun, niye yazıyorsun, sen kimsin, kime hizmet ediyorsun, böyle şeyler açık açık yazılır mı, herkes okuyor, bunları böyle kamuoyu önünde yazılır mı? Zaman zaman kurumlara, kişilere ve genel gidişata yönelik bazı eleştirilerim karşısında dedesinden, yazarına, akademisyenine, kurum başkanına değin bana tepki göstermeyen kalmadı. Kimisi yüzünü asıp, kimisi uzaklaştı bizlerden…

Daha öte, daha öte gitmelerini, tüm riyakârların tümüyle yaşamımdan çıkmalarını isterim…

Ben sadece yüreğimin, özümün, vicdanımın sesini dinleyerek hareket edip, yazıyorum. Üstelik kendi toplumumu çok mu çok sevip, yine de kendi toplumum içinde huzur bulsam da, bu beni halk dalkavukçusu yapmıyor.

Bir “Alevicilik”tir aldı gidiyor. Maşallah hepsi benden inançlı, benden çok biliyor, benden çok hizmet ediyor, benden çok düşünüyor yolu / kurumları…

20 yıl önce hangi gölgelerde gezdikleri belli olmayanlar, Aleviliği bize karşı savunmaya başladılar…

Çoğunlukla çok ciddi boyutlara varıp bu topluma, bu kurumlara ve daha da önemlisi Alevi – Bektaşi Yolu’na bunca zarar veren hiçbir konunun eleştirilmeden, üzerinde düşünmeden geçiştirilmesi bu topluma çok büyük zararlar verecek boyuttadır.

Ben kusursuz bir insan değilim, işimi gücümü bırakıp birileriyle uğraşma hastalığında olan bir insan da değilim…

Hele de hele de bu 30 yıllık Alevilik – Bektaşilik Araştırmalar çağında hatalarım da olmuştur. Çok yoğun çalışmalarım bu yanlışlarımın üstünü de örtmez elbette.

Ama “Alevicilik” yapıp Alevilik üzerinden şu veya bu şekilde geçinen insanların düştükleri vahim durumları artık kimse önemsemediğine göre ya ben gerçekten çok mu çok kırılgan olup, olayları büyütüp bunu kendime iş edindim ya da daha çok; toplumdaki yozlaşma ciddi boyutlara ulaştı… Kişiler değil derdim, tek tek kurumlar da değil…

30 yıldır benzer şeylerle zaman geçirirken, geleceğimizi kuracak önemli hamleler yapamadık… Gençlerimizin elinden tutamadık, bir araştırma – bilim merkezi kuramadık, ne edebiyattan, ne kültürden, ne tarihten, ne sosyolojiden, ne de mantıktan anlayan bir şekilde kurumlarımızı yenileyemedik… Altı üstü aynı insanlar, aynı sakız gibi çiğnenip ortaya atılan basit dedikodular…

Bir karanlık çağ kapanmış dediler pek inanmadım…

O karanlık yaşadığı müddetçe bir yerlerden sızıp bozuk kişiliği ile insanlara hakaret etmeye, küfretmeye, onları mahkemeye vermekle tehdit etmeye, onca yolsuzluk yaptı dendiği halde bunu başkaları için söyleyip, insanlara iftiralar atarak rahatlayan bir pisliğin devri bitti dediler… Hayırlı olsun, diyemedim… Orada çalıştığım zamanlar mecburen yan yana gelmek zorundaydık… Ama içindeki zifiri karanlık Aleviliğin aydınlığını da karartıyordu… Öyle aklanıp, paklanıp gitmiş sessiz sedasız… Sen niye gelmedin, diyenler olur… Siz oradaydınız, aklayıcı – paklayıcı Alevi deterjanları… Sizler belki bir şeyler söylersiniz… Ve toplumun yıllarını çalan hokkabazlar, menfaatperestler, uyanıklar, çıkarcılar… Vicdan terazisi çalışmıyor, hak / hukuk  / insanlık makinesi bin kez çevirse de temizleyemiyor… Çünkü çıkarsız, riyasız, yeni yeni apaydınlık gönüller lazım meydana…

30 yıldır, bu topluma ne kadar çok hizmet ettiğini söyleyip kendisini var etmek isteyenlerin bu topluma verecekleri çok şey yoktur…

Siz meydanları işgal edin, her zaman için bu toplumun bulunmaz Hint kumaşları olun… Aynı vesayeti sürdürün gitsin… Dünya böyle kurulmuş zaten güçlüler, sesi çok çıkanlar hep halkı… Bu mazlum bir toplumun üzerinden oyun oynayıp otokrat kafalarını hep var etmek isteyenler için de geçerli… Yani Alevi – Bektaşi toplumu da hokkabazların, dalkavukların, çıkar bezirgânlarının elinde oyuncak olmuş durumda…

Bir Alevi büyüğümüzün söylediği gibi; “senin gücün tüm kurumlara yetmeyeceğine göre oğlum akıllı ol, uğraşma boş ver gitsin…” bu söz genel bir kanı olmuş toplumda…

Kimseyle kavga etme niyetimiz yok, içip içip sarhoş olup ulu dergâhın bahçesine pislediği söylenen ve demir çubuklarla hırpalanıp hastanelerde günlerce yatan pisliklere demir çubuk indiremem…

Yine aynı şekilde içip içip Alevilerin temsilcisi olarak televizyonlara tele- vole kahramanı olurken, ülkücü Yaşar Dedelek’le kafa tokuşturan, Balkanlar’da Alevi Bektaşi toplumu üzerinde oyun oynayan TİKA’dan en çok projeyi alan, Hz. Ali’ye küfretmeyi maharet sayıp bunu iş edinmiş ve Avrupa’daki dostlarının çok sevip söyleşiler yaptırdığı bir başka sarhoşun Süleyman Soylu’nun da desteğiyle her yolu kullanıp bir kurumun başına tekrar gelmelerine benim değilse bile bu toplumun söyleyecek elbette ne sözü olabilir?

Bir yalama dede bozuntusu gerçek pirlerini bırakıp bir ilahiyatçıyı başının üstünde taşıyacak, birisi kendisini piri piran ilan edecek, birisi Bektaşiliği kullanıp kimseye danışmadan Bektaşi Tekkelerini ele geçirmek isteyecek… Kimisi Sünniliği en adice sömüren ve koyun satanlar gibi kurban ticareti yapar… Alt alta yazsan en az bin şey var…

Boş ver beyinsiz Ayhan boş ver…

Sana mı kaldı tümüyle bunlarla uğraşmak…

Kimi Süleyman Soylu’nun ve valilerin etekleri altında, kimisi köksüz ve inançsız İstanbul Büyük şehir Belediyesi Alevi Masası’nı sırtlamış götürüyor…

İşsiz kaldığın için mi bu kadar bağırıyorsun?

Yoksa “Yenikapı Festivali’” eleştirdiğin için Kayseri’den bir sanatçı hayranın sana söylediği “çamur olup, aç köpek” gibi havlayıp duruyorsun, tüm bunlara…

Yoksa kişiliksizleşen bu düzene isyan seslerin mi tüm bunlar?

Son nefesimi verinceye kadar kendimce bildiklerimi, başta kendi özüm olmak üzere kendimce tüm hataları eleştirmeye devam edeceğim…

Her zaman sevdalısı olduğum bu yolda olacağım…

Hiçbir kurum başkanı, dedesi, şunu bunu bize asla engel değildir, olamaz da…

 

Ayhan Aydın

20 Haziran 2022

 

Bir fotoğrafın bana düşündürdükleri…

 

Recep Tayyip Erdoğan; Her Gece Kâbus Görüyorum, Çağırın Gelsin, Ne İstiyorsa Verelim, Demiş…

Bir gün uykusundan uyanan Recep Tayyip Erdoğan kurmaylarını yanına çağırarak, yahu birisi beni her gece rüyamda çok rahatsız ediyor, bana kâbuslar gördürüyor. Bunu mutlaka görmemiz gerekir, onunla konuşmam gerekir, kendisinin isteği neyse onu ona vermemiz gerekir, yoksa benim halim pek perişan, diyor. Nedir, nicedir, bu haller diyen çok güvendiği birisine; daha ne olsun, adam yeryüzünde en az benim kadar kurnaz, zeki, iş bilir birisi. Ben koskoca ülkeyi nasıl ele geçirdiysem, o da milyonlarca insanın gözü önünde dünyanın en köklü Alevi – Bektaşi kurumlarından birisini ele geçirmiş, bir türlü gitmek istemiyor, demiş.

Her türlü hileyi, hurdayı öğrenmiş, orada kalmanın yolunu ne yapıp ne edip keşfetmiş, gitmiyor kardeşim. Bir de üstelik şimdi rüyalarıma giriyor, beni çok korkutuyor bu herif kardeşim, demiş.

Mutlaka çağırın gelsin, ne tür karanlık işleri varsa kapatalım gitsin, varsın böyle bir zındık herifle kendi toplumu ilgilensin, başımdan gitsin de, beni bir daha korkutmasın da ne olursa olsun. Sonra iktidarıma filan ortak olur belli mi olur bunun gibilere, elde edin, sesini kesin, neme lazım ne istiyorsa verin gitsin, onun yüzünü bir daha görmek istemiyorum.

İstanbul Valisi’ni özel olarak görevlendireceğim, ara sıra gitsin yoklasın, ben daha dayanamıyorum, bu ilk ve son kez karşılaşmamız olsun, çağırın gelsin, bir göreyim, vallahi billahi uykularım kaçıyor, her gece, her gece görmekten kalbime inecek, demiş.

 

(Beni işimden eden şerefsiz seni hiçbir zaman affetmeyeceğim…)

Kategori: DENEMELERİM

Diğer Makaleler...

  1. Çorlu’da Kul Himmet Derneği Pikniği
  2. Sel – Beytullah Özilhan
  3. ANILARIM BU DÜNYADAN BEN DE GEÇTİM / OZAN ÇAĞDAŞ
  4. ÇANKAYA’NIN DUVAKSIZ GELİNİ FİKRİYE
  5. Ne Yaman Alevi Dünyası...
  6. Pınarhisar'da Binbir Oklu Ahmet Baba Türbesi
  7. Topçu Baba Anma Etkinlikleri, 2022
  8. Yine Hedefte Çocuklar Var...
  9. Boğaziçi Üniversitesi'nde Güzel Bir Söyleşi...
  10. Gönül Gözünü Açıp Eyleme Karı

Sayfa 10 / 88

BaşlangıçÖnceki567891011121314SonrakiSon

Ayhan AYDIN İnternet Sitesi  erenler@ayhanaydin.info E POSTA

İLKEZGİ SANATEVİ SİTE VE TEMA TASARIMI MUSTAFA KARAÇİFTCİ 0542 559 11 80.