Öyle Hırçın, Öyle Asi, Öyle Umarsız
Öyle hırçın, öyle asi, öyle umarsız
Dalgaları derinden derine öyle güçlü
Tümden alevli bir örste dövülmüş gibi girdaplarında öyle fırtınalar saklı
Kabarmış kalkmış, yutmuş balçık rengini alan toprağını, taşını
Akağaçlar, kızılpelitler, cümle salkımsacak söğütler
Durdurabilirler mi yüzbin olsa ak-kara porsuklar
Gem vurabilir mi onca setler, bentler, nice tepecikler
Sorsan bu ne hikmetler, aman yarabbi bu ne hikmetler
Gökgürlemesi değil bu seferki kulak zarını delip geçmeler
Yavrusuna pençe atan ayıya dindirilmez çığlığı gibidir geyiğin attığı böğürmeler
Ormanın karanlığını delip geçen bu seferki o ne yaman sesler
Sen bin yıl, on bin yıl o yatağında akarken
Ayışında uzaktan sevgililer ürkerek, ürkek bakarken
Cümle yıldızlar gözyaşı döküp onu imrenerek süzerken
Kara trenler ateşler saçıp, cümle göğü sise boğup kale duvarı gibi köprüleri hemencecik geçerken
Sen ki o karlı dağları bile oya gibi nakışıyla işlerken
Sen sen olup akılsızca ey insanoğlu
Tutup onun sinir tellerini kesersen
Bir şehri aydınlatan enerjisini küçük görüp onu bozuk para gibi harcarsan
Bir katre iken buharlaşıp tüm dünyayı saran bir bulut yorganı olduğunu görmezsen
Devleşip de ejderhalar gibi ummanlara erişme sevdasını küçümsersen
Seni alır altına damla damla ezer un eder seni
Nefesini kıçından çıkartır ödünü tuz eyler seni
Mezardan atan da kalksa bilinmez bir hortlak olur buz eder seni
Cümle kuşlar seyrana durur ama o seni alır lal eyler seni
Akıllı ol oğlum akıllı
Doğanın, müziğin, hırpalananların gücünü çok da küçümseme sen sen ol
Seni alır koynuna maymunlar cehennemine çevirir yurdunu
Seni susuz çölde inleyen kurbağaya benzetir seni
Ayhan Aydın
17 Nisan 2023