Kimileri Çok Sessiz Ama AKP Oyununu Oynamaya Devam Ediyor…

 

Kimileri Çok Sessiz Ama AKP Oyununu Oynamaya Devam Ediyor…

Türkiye’de Olduğu Gibi Balkanlar’da Da Alevi Ocak / Tekke Merkezleri Temelli Asimilasyon Gayreti var…

Çoğu kendisine Alevi aydını, yazarı, dedesi, babası denilen kesimin görmediği, bir kısmının suskunluklarıyla destek verdikleri, bir kısmının ise bu asimilasyon çalışmaları içinde oldukları gayretlerle geleceğin Aleviliği – Bektaşiliği, AKP. zihniyeti tarafından inşaa ediliyor.

Türkiye’de üniversiteler, devlet kurumları farklı kollardan çalışmalarını sürdürüyorlar.

Altı yedi yıldır Yunanistan’da Seyyid Ali Sultan Dergâhı’ndaki birliği parçalamak için her yola başvuran bir zihniyet yine sahnede, yine rolünü oynuyor.

Bu seferse “sempozyum” adı altında, bir kısmının orada yaşananlar hakkında bilgisi olmayan, bir kısmı ise bilgisi olsa da, görmezden gelerek, Yunanistan’daki Alevi – Bektaşi toplumunun birliğini parçalamak için gayret gösterenlerin uhdesinde bir etkinlik organize ediliyor.

Üslup

Benim üslup sorunum olduğu söyleniyor. Üslubum çok sert bazen kırıcı imiş. Neden acaba? Çift karakterli bir insan mıyım;  bazen yol ehli olarak tatlı tatlı konuşan birisi olurken, bazen bas bas bağıran çılgın bir insana dönüşüyorum.

Değerli dostlar, “Yol Cümleden Uludur” diye bir düsturumuz var. Bu kadim Alevi Bektaşi Yolu’nda hem bir sevdalı, hem bir Kalenderi yol eri olarak bizler ancak hizmet edebiliriz. Biz de yeryüzünde bunun bir örneği olarak her türlü yokluğa, engele karşın, aynı yolda bu hizmeti yapmaya çalışıyoruz otuz yıldır.

Bu kadar tepkiselliğimiz hem sevdamız, hem çok okumamız, hem de çok gezip çok farklı coğrafyalardaki farklı gelişmeleri izlemememizden kaynaklanıyor. Bunu en yakınlarımıza bile anlatamıyoruz. “Elimizde teber, topuzla” kimi zaman hamlelerimiz oluyor. Bu çağda elbette ki mücadele konuşmakla, yazmakla oluyor.

Can Dostlar;

Ülkemizdeki AKP.- Recep Tayyip Erdoğan tek adam rejiminin uygulamaları gerçekten de yurdumuzu yokluğa sürüklüyor. Türkiye’de her geçen gün sevgisiz, hoşgörüsüz bir ortam yaratılıyor. Yüzyıllar boyunca hakları verilmeyen, yok sayılan, ötekileştirilen Alevi – Bektaşi toplumu ise sadece siyasi sistemlerin, partilerin, iktidarların kimlik ve bir sosyal / inançsal varlık olarak değil, “madur edilmiş bir kitlenin haklarını vermek”, al alade bir meselede olduğu kadar basit bir dil, yol ve yöntemle sıradan müdahalelerle baştan savmacı, oy ve siyasi ikbal beklentileriyle yaklaşılan bir mesele oluyor. Örnekleri elbette vardır ama yurdumuzda bu konuyu enine boyuna, derinlemesine düşünen, yazan, araştıran ve kalıcı olarak çözmek isteyen bir siyasi parti, sivil toplum kuruluşu vs. hatırlayan var mı?

Birçok akademik çalışmaya konu olsa da, bu mesele hiçbir zaman yüzyılların geçmişten bugüne getirdiği gerçeklikle ele alınıp, çok ciddi, yüreklilikle halledilecek bir mesele olarak görülmemiş, dolayısıyla da Aleviler için de olayı istismar edenlerin olduğu sadece nutukçu’luk yapılan bir mesele olmanın ötesine geçememiştir.

AKP.- Recep Tayyip Erdoğan iktidarının son 20 yıllık icraatlarının temelinde ise; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yüz yıllık macerasında bir dönüm noktası olarak gördükleri kendi rejimleri içinde cumhuriyetin temel yapı taşlarını yerinden oynatıp, istedikleri yeni bir devlet modeli yaratmaktır.

Başkanlık Sistemi adı altındaki yapının özünde, 80 yıllık cumhuriyet kazanımlarının kendi ideolojileri çerçevesinde yok edilmesi; laikliğin, laik ve bilimsel eğitimin ortadan kaldırılması, vatandaşlık bilinci yerine ümmetçi bir toplum yaratarak cumhuriyeti kuran iradenin yaratmak istediği; bağnazlıktan, akıl dışılıktan ülkeyi ve bu ülke vatandaşlarını kurtarma projesini yok edip, dini yönetimlerine alet ettikleri yeni bir rejim kurmaktır.

Bunu da büyük oranda başarıp, Türkiye’nin tüm milli değerlerini yok edip, çağdaş dünyayla bağlantı noktalarını kesip, en azından on milyon, özellikle Arap, Asya, Afrika kökenli insanı bilinçli olarak bu topraklara yerleştirip ülkenin sosyal – etnografik – inançsal yapısını kökten değiştirebilecek adımları atıp, ülkeyi sıradan bir Ortadoğu ülkesi yapma yolunda ilerlediler.

Önlerine çıkan her engeli bu ülkenin varlık temeli olan; ulusal tüm kültürel değerlerini,  coğrafi değerlerini dağlarını, ormanlarını, sahillerini yok edip, yağmalayıp, satarak, 80 yılda bu ülkenin namusu olan alın teriyle, bu toprağın insanları tarafından üretilen her şeyi satarak, yandaşlarına peşkeş çekerek Türkiye’yi emperyalizmin, uluslar arası sermaya güçlerinin, payandası yaptılar.

Toplumsal olarak uğraşmadıkları alan kalmadı, devrimci, demokrat, laiklik yanlısı, yurtsever ne kadar aydını, sanatçısı varsa bizzat üstlerine giderek, sivil toplum kuruluşlarına kumpaslar kurup, iftiralar atarak oraları ele geçirdiler, kapattılar, mahkemelere verdiler, çökerttiler, ulusal birliği yok ettiler.

AKP. – Recep Tayyip Erdoğan tek adam sulta rejiminin ülkeyi işgal planı devam etmektedir.

Ayrımcı söylem ve uygulamalarıyla ülkedeki sosyal barışı, hoşgörü ortamını sürekli geren, önüne gelene terörist deyip, halkı birbirine kışkırtan “daha bu sizin iyi günleriniz” deyip, bölücü ifadeler kullanan bugünkü iktidardan bu toplumun barışına, kardeşliğine, birliğine, beraberliğine ilişkin yapıcı bir düşüncede olduklarını düşünmek tümüyle çıkarcılık olur.

İktidarın yanaşması olmak isteyenler, AKP. Recep Tayyip Erdoğan tek adam rejiminin her türlü baskıcı, yasaklayıcı, toplumsal barışı yok edici eylemlerini görmezden gelip, hala bunlardan medet ummaktadırlar.

En acısı da, yüzyıllar boyunca devlet sistemi için sürekli aşağılanmış, dışlanmış, yok sayılmış, ısrarla bir inanç topluluğu olarak görülmek istenmemiş, ötekileştirilmiş, kışlada, okulda, devlet dairelerinden kimliklerinden dolayı sürekli hakaretlere uğraşım Alevi – Bektaşi toplumunun mevcut durumlarında bir değişiklik olmamasıdır. Bundan da acısı; bu halin devam etmesi, bir kısım Alevi – Bektaşi kitlesinin profesyonel bir devlet yöntemiyle susturulması, pasivize edilmesi, farklı bir şekilde asimile edilmeye devam edilmesidir.

Sevgili Okurlar;

AKP.- Recep Tayyip Erdoğan tek adam rejimi, 20 yıllık iktidarları boyunca kendilerinden önceki iktidarların uygulamalarını aratacak şekilde Alevi – Bektaşi hoşgörüsüzlüğü, intikamcı bir dil ve üslupla “terör, şiddet, ayrılıcılık, öteki, marjinal, cibiliyetsiz, kökeni belli olmayan, inançsız, bizim gibi değil” gibi söylemleriyle doğrudan veya dolaylı olarak Alevileri hedef alan açıklamalarıyla gerici – ırkçı – tekçi bakış açılarını sürdürmüşlerdir.

Devlet üniversiteleri, devlet destekli sözde sivil toplum kuruluşları, devletin çeşitli birimleriyle birlikte hiç ara vermeden Alevi – Bektaşi asimilasyonu bu iktidar döneminde de tüm hızıyla devam etmiştir.

Berkin Elvan’ın annesini yuhalatan Recep Tayyip Erdoğan’dan, “kökenini açıklasana, niye açıklamıyorsun” dediği Alevi kimlikli bir siyasetçi olan CHP. Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruk indirildikten sonra arayıp geçmiş olsun demeyerek aslında o yumruğu zaten kendisinin attırdığını alenen göstermesiyle, Sivas katillerinin avukatlarını milletvekili yaptırmasıyla, Alevi köylerine camii yapımı, imam atamasına devam ederek, yüzlerce olayla bu asimilasyonlara devam eden bu iktidar yapısından Alevilere – Bektaşilere bir şey beklemek tümüyle algı yanılması olur.

Şimdi de Alevi – Bektaşi toplumuna danışmadan, Alevi kurumlarıyla doğru bağlantılar kurmadan, kurnazlıkla, sinsi bir şekilde, devletin olanakları kullanılarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya danışmanlık yapan Alevi kökenli Bektaşiliğe intisap etmiş Ali Arif Özzeybek ve ona teslim olmuş kimi sözde Alevi dede, baba, sözde akademisyenleri tarafından sürdürülen ve yine anti demokratik bir şekilde yürürlüğe konulan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı çalışması olumlu bakmak mümkün değildir.

Çünkü devletin daha doğrusu AKP iktidarının bu konudaki sicili çok bozuktur.

Devlet aklı bu hiç durmadan kendi prensipleri açısından çalışır durur.

Peki, bu çalışma asimilasyona hizmet ediyorsa, kendi siyasetine hizmet ediyorsa, birilerine hizmet ediyorsa, bunun karşısında Aleviler – Bektaşiler konuşmayacaklar mı?

Devlet üniversiteleri bünyesinde kurulan Alevilik – Bektaşilik Araştırma Merkezleri gerçekten neler yapıyor?

İlk önce Dış İşleri Bakanlığına bağlıyken, şimdi Kültür Bakanlığına bağlanan ve yurt dışındaki tarihi Türk yapılarına ilişkin çalışmalar yaparken, Diyanet İşleri Başkanlığı, AKP zihniyetinden insanların yönetiminde olan Yurtdışı Türk Toplulukları, Yunus Emre vd. kurumlarla işbirliği yapan TİKA’nın marifetleri nelerdir?

Daha önce sayısız yazı yazıp, videolarda, programlarda dile getirdiğim gibi sevgili dostlar işte tüm bu kurumlar kendi ideolojileri çerçevesinde asimilasyon çalışmalarına hiç ara vermeden devam ediyorlar.

Balkanlar’da AKP. Zihniyeti yirmi yıldır hiç ara vermeden Türk devletinin tüm olanaklarını kullanarak, Alevi – Bektaşi toplumu üzerinde çalışmalar yapıyor. 

Türkiye’den ve Balkanlar’da özellikle Alevi – Bektaşi kesimi içinde parayla satın aldıkları bazı insanlarla birlikte ortak çalışmalar içinde olan bu yapı; Alevi  - Bektaşi ocak ve tekke merkezlerini işgal etmek, oradaki birlikleri parçalamak için alternatif etkinlikler yapmak, seminerler, söyleşiler, paneller düzenlemek, o ülkelerdeki diğer İslamiyet’le ilgili kuruluşlarla işbirliği yaparak Alevi – Bektaşi kesimini Sünni topluluklar içinde eritmek politikalarını sürdürüyorlar.

Bunları birçok kez yazdım, dile getirdim.

 

 

Can Dostlar;

 

Bu devlet aklıdır, devlet gücüdür her şeyi yapar. İşte şu anda Türkiye’de ve Balkanlar’da tüm bu gayretler tüm hızıyla devam ediyor.

Çoğu kendisine Alevi aydını, yazarı, dedesi, babası denilen kesimin görmediği, bir kısmının suskunluklarıyla destek verdikleri, bir kısmının ise bu asimilasyon gayretleri içinde oldukları gayretlerle geleceğin Aleviliği – Bektaşiliği, AKP. zihniyeti tarafından inşaa ediliyor.

Türkiye’de üniversiteler, devlet kurumları farklı kollardan çalışmalarını sürdürüyorlar.

Altı yedi yıldır Yunanistan’da Seyyid Ali Sultan Dergâhı’ndaki birliği parçalamak için her yola başvuran bir zihniyet yine sahnede, yine rolünü oynuyor.

Bu seferse “sempozyum” adı altında, bir kısmının orada yaşananlar hakkında bilgisi olmayan, bir kısmı ise bilgisi olsa da, görmezden gelerek, Yunanistan’daki Alevi – Bektaşi toplumunun birliğini parçalamak için gayret gösterin uhtesinde bir etkinlik organize ediliyor.

Düşünün bir kere Seyyid Ali Sultan Dergahı’ndakilerin yol düşkünü ilan ettiklerine kucak açan, yüzyıllardır yanan çerağlarımızı kuruyasıca elleriyle söndüren müftü ve vali arabalarında gezen Edirne’den sözde bir dede,  Hacı Bektaş’da Veliyettin Ulusoy’a söylemediğini bırakmayan yine baş asimilasyonculardan birisi, devletin Balkanlar’da Alevi – Bektaşi asimilasyonu için görevlendirdiği bir akademisyenin öncülüğünde “Seyyid Ali Sultan Sempozyumu ve Anma Etkinliği” yapıyor!?

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Kültürü Açısından Hacı Bektaş- ı Veli Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, yanına Bulgaristan’da zamanında Cem Vakfı’na bağlıyken oradan bağı koparılan bir kişinin başkanı olduğu bir kurum ve Yunanistan’da yine Alevi Bektaşi Toplumunun birliğine savaş ilan etmiş bir başka kuruluşla birlikte bu etkinliği yapıyorlar.

Peki, içinde olaylardan hiç haberi olmayan akademisyenler dışında kimler var?

Yıllar yılı bu toplunu ekmeğini yiyen, kendisini bu toplumla var eden, şimdi AKP.’nin politikalarına kendisini teslim etmiş yazar, dede, baba sıfatlarını kullanan bir sürü isim…

Gerçekten isimleri tellafuz etmek kalbimi biraz sızlatıyor…

Ve de ciddi bazı akademisyenler bu kişilerin savrulmalarını elbette yazacaklardır.

 

Ya günaydın sevgili dostlar;

Yıllar yılı yazıyoruz, ne hikmetse karşımıza çıkıyor işte gerçekler…

Biz hep yazdık ama “üslubumuz bozuk”…

 

Bir yanda TİKA, bir yanda Diyanet İşleri Başkanlığı, şimdi kimilerinin masum gördükleri veya “bize de bir şey düşer mi” yağmacı aklıyla sessiz kaldıkları Kültür Bakanlığı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı gayretleri…

Ne kadar; çift karekterli, eyyamcı, aşağılık komplekisini yenememiş, çekirge sürüsü gibi çıkarcı varsa torbanın içine girmiş debelenip duruyorlar; nam için, para için, şöhret için, mevki kapmak için, kitabımı bastırabilir miyim, oğluma bir iş bulabilir miyim, diye ucuz kişiliklerini satışa çıkarıyorlar…

Aleviliğin – Bektaşiliğin yüce değerlerini ayaklar altına ala, ala, Alevi – Bektaşi kimliğini kullana kullana kıymeti kendinden menkul tipler,  bir koca toplum adına rahatça hareket edebiliyorlar, utanmadan, sıkılmadan, düşünmeden…

Sanki bu yolu kendi babaları kurmuş, milyonlarca insan adına kendilerini söz sahibi görebilecek kadar gözü kararmış, şaşkınlar… 

Siz kimsiniz, nesiniz?

Bir inanç ve toplum adına bu kadar rahat hareket edip, eylemlere girişiyorsunuz…

 

Onlar öyle, peki sizler sevgili sessizler ordusu…

Siz necisiniz, kimsiniz, nesiniz?

“Cibiliyeti bozuklar” diyen AKP. Zihniyetinin sessiz ortakları mısınız, nesiniz?

 

Haydi, haydi bir kıyıda köşede kös kös oturan çanlar, siz de bir ses verin, ne o dilinizi mi yuttunuz?

 

Ayhan Aydın

19 Kasım 2022

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile