Yolumuz Uğradı Alibeyköy Pir Sultan Abdal Cemevi'ne...
Yolumuz Uğradı Alibeyköy Pir Sultan Abdal Cemevi'ne...
Bugün de yolumuzu yaşatan bazı değerlerimizle söyleşiler yapmak için Eyüp Alibeyköy Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Cemevi'ne gittim.
Sivas Yıldızeli Banaz Köyü'nden Hamdi Budak ve Tuncay Budak, Tokat Almus Hubyar Köyü'nden Hubyar Ocağı'ndan Rıza Kelleci ve Erzurum'dan Ali Tiryaki canlarımızla yaptığım söyleşilerde gelenekler, köy yaşamı, şehirlerde Alevilerin durumu konularını işledik.
Cemevi ve Alevi - Bektaşî Federasyonu Genel Başkanı olan sevgili Hüseyin Güzelgül ile tesadüf üzeri orada bulunan Halk Ozanı Ahmet Akar ve Aşık Ali Kaya ile de sohbet ettik.
Alevi - Bektaşî Yolunu yaşatan canlara aşk olsun.
Hakk bizleri bu birliklerden, bu güzelliklerden ayırmasın.
Devamını oku: Yolumuz Uğradı Alibeyköy Pir Sultan Abdal Cemevi'ne...
ELİF ANA'NIN HAYATI FİLM OLUYOR
ELİF ANA'NIN HAYATI FİLM OLUYOR
Yaklaşık iki yıldır çalışmaları devam eden ve Anadolu insanının gönlünde yer etmiş, yakın çağdaki önemli eren kimlikli kadın öncülerden olan Elif Ana'nın yaşamını ele alan; "Elif Ana - İyiliğe Giden Yol" filminin tanıtım toplantısı bugün, saat 15:00-18:00 arasında Beyoğlu Gümüşsuyu'nda, CVK PARK BOSPHORUS OTEL-Hezarfen Restorant'ta gerçekleştirildi.
K.Maraş, Pazarcık, Pulyan (Akdemir) Köyü'nde yaşamını sürdüren, 1991'de Hakk'a nail olduktan sonra sevgisi hiç azalmadan bugüne kadar devam eden Elif Ana, bir iyilik, saflık simgesi olarak sadece çevresindeki yöre köylerde değil zamanla tüm Anadolu'da sevgi ve saygıyla yad edilen bir sembol şahıs oldu.
Yapımında birçok kişinin emeği olan sinema filminde ünlü tiyatrocu Orhan Aydın'dan Sadık Gürbüz'e, Aliye Uzunatağan'dan İlyas Salman'a, Rıza Sönmez'e birçok emektar oyuncu yer alıyor.
Semir Aslanyürek ve Kazım Öz ise filmin yönetmenliğini üstlendiler...
Filmin başarıyla çekilmesini diliyor ve tüm film ekibine üstün başarılar diliyoruz.
Alevi - Bektaşî Öğretisi'nin evrensel hümanist ve mücadeleci, zengin dünyası nice nice belgesellere, filmlere, tiyatrolara konu olup, insanlığa ne büyük zenginlikler sunacak boyuttadır.
Gören gözler aydınlık olsun...
Muhabbetlerimle...
Ayhan Aydın
18 Kasım 2021
Âşık Ali Kaya’dan Çok Güzel Bir Hediye…
Âşık Ali Kaya’dan Çok Güzel Bir Hediye…
Dostluktan güzel bir şey yok. Çok sevgili Âşık Ali Kaya hem bilgisiyle, hem de herkeste olmayan ozanlara, dedelere, çelebilere büyük ve içten sevgi ve saygısıyla hep dikkatimi çekiyor. Ama onun bir yönü de ezbere yüzlerce deyiş bilmesi. Kendisinin de çok güzel şiirleri, deyişleri var. Sazı da çok mu çok güzel. İşte bunlar bizim kültür hazinelerimiz, yaşayan kültür hazinelerimiz. Her zaman, her yerde olmuyor.
Yüreği var olsun. İçinden gelmiş, bana da çok güzel bir şiir yazmış. Gönlü var olsun…
YAYIN YÖNETMENİ AYHAN AYDIN’a Çok Güzel Bir Şiir…
Yönünü döndermiş bizim haneye
Arzuhal etmeye sultanı gözler
Yakın hali ile doğru söz ile
Israr eder canın halini gözler
Neşe muhabbeti sohbeti gözler
Yolu da insanlık özgürlük yolu
Özüyle sözüyle sevenin kulu
Neşe muhabbeti saçıyor dili
Edebi erkânı seyranı gözler
Tevazü eyleyip cananı gözler
Marifet şehrinde insan olur pak
Etrafına toplar söyler nutuk hak
Nur ile kalbine çerağını yak
İlim irfan dedi Hünkar’ı gözler
Âşık eyler alır sendeki varı
Yürüyerek bulur kâmil insanı
Her kişi fark etmez ilim irfanı
Âlemin kutbunu mürşüdü gözler
Narını, nur etmiş sultanı gözler
Âşık Ali söyler dağları aşar
Yediği lokmayı ehline açar
Doldurur kabını daha çok hüner
Işıtır bizleri birliğe gözler
Nebinin velinin yolunu gözler
Tokat Zile, Akkılıç Köyü’nde9
Âşık Ali Kaya (Sütlüce – Karaağaç)
15 / 07 / 2021, Perşembe
(Başta Aşağı Baş Harfler: YAYIN YÖNETMENİ AYHAN AYDIN)
KEÇECİ BABA'da Asimilasyon Çalışması ve Aleviler
KEÇEÇİ AHİ MAHMUT BABA DERGÂHI’NA YAPILAN CAMİİ, YÜZYILLARIN ASİMİLASYON POLİTİKLARININ BİR DEVAMIDIR VE ALEVİ – BEKTAŞİ TOPLUMUNA DÜŞEN GÖREV
Başta Anadolu ve Rumeli (Balkanlar) olmak üzere çok geniş bir coğrafyada varlığını yüzyıllar boyunca sürdüren Alevi – Bektaşi Yolu; erenlerin, ozanların, bilge insanların temel değerlerini var edip, bugünlere aktardıkları evrensel hümanist bir dünya görüşüdür. Özünde bir inanç sistemi olan Alevi – Bektaşi Öğretisi’nde erenlerin yani bir başka deyişle velilerin varlığı ve onların türbeleri de bu inancı yaşatanlar için son derece önemli merkezlerdir. Orada yatanlar; en kutlu, insanı kâmil vasıflarında sadece bir yol önderi değil, aynı zamanda yollarını aydınlatan, insanları bilinçlendiren toplum önderleridirler.
Çeşitli kaynaklardan öğrendiğimize göre Keçeci Ahi Mahmut Baba; hem bir Alevi velisi ama aynı zamanda da, keçe işleriyle uğraşan, çevrede bu işleri örgütleyen dolayısıyla Hacı Bektaş Veli’nin de bir nevi müsahibi olup Selçuklu yönetimine çok ciddi eleştiriler getirip halkın hakça üretim ve bölüşümde bulunmasının kurallarını yazılı olarak da ortaya koyan Ahiliğin piri olan Ahi Evran Veli’nin yolundan giden, esnaf teşkilatı öncülerinden birisidir. Her alanda olduğu gibi Tokat ve çevresindeki eren ve evliya kültünün çok daha derin bir şekilde araştırılması gerekir.
Yüzyıllar boyunca Tokat Erbaa Keçeci Baba Köyü’nde, Keçeci Ahi Mahmut Baba’nın yolundan gidenler, dedeler, aşıklar cemler sürmüşler, geleneksel Aleviliği yaşamışlar, bugünlere getirmişlerdir.
Geleneksel Alevilik’te pir vardır, rehber vardır, mürşit vardır. Görgü, sorgu cemleri, semahlar, nefesler bunları yaşatan dede / talip bağı çok kuvvetli olarak bugünlere bu inancı getirmiştir.
Yüzyılların asimilasyoncu politikası maalesef cumhuriyet döneminde de devam etmiş, daha detaylı yazılarımızda değindiğimiz gibi Emeviler’den Selçuklular’a, Selçuklular’dan Osmanlılar’a, Cumhuriyet dönemine ve günümüze kadar değişmez bir çizgide Sünni / Hanefi İslam inancı bu devletlerin ana inanç sistemi olarak devletin temel yapılarına girmiş ve kökleşmiştir.
Halifelik’le Osmanlıda çok önemli bir icra kurumu olarak aynı zamanda tüm yeniliklerin karşısında, din adına otoritenin yani askeri ve mülki bürokrasinin bir uygulama sahası olan Şeyhhülislamlık bir fetva makamına dönüşmüş, zaman zaman padişahların, sadrazamların, büyük din adamlarının, ulemanın kendilerince uygun gördükleri, toplumu yönlendirmek istedikleri noktalarda keyfi bir şekilde görüş ve düşüncelerini din adına vaaz edip, uygulattıkları bir cellatlar mekanizmasına dönüşmüştür. Cumhuriyet döneminde de işte belki başka amaçlarla kurulmuş olsa da, çok kısa sürede Osmanlı’daki Şeyhhülislamlık makamı yapısı Diyanet İşleri Başkanlığı’na geçmiş, yıllar içinde bu hüviyet iyice artmıştır. Son yirmi yıllık dönem de ise “Yeni Osmanlılık” adı altında gerçekten de Osmanlı Devleti anlayışının çok gerisine düşen otokrat zihniyetin kalıplaşmış şekli olan bugünkü iktidarın elinde Diyanet İşleri Başkanlığı tam anlamıyla “tek adam rejimi”nin dilediği kararları uygulama alanı olmuştur.
Devamını oku: KEÇECİ BABA'da Asimilasyon Çalışması ve Aleviler
OZAN ÇAĞDAŞ, OZAN ÇAĞDAŞ
OZAN ÇAĞDAŞ
Yüksek yüksek minarelerde kandiller yanar / Kandilin şevkine bülbüller konar… İnsan sevdiğine böyle mi yanar / Bülbülün gül ilen har davası var…
Bir Koçero vardır anam dağ başlarında, dost illerinde.
Zalimin zulmüne karşı biz zulamızda saklarız onu; bağrımızda saklarız, gönlümüzde saklarız, hayallerimizde, umut ülkemizin derin, ancak dostların yerini bildiği sırlı vadilerinde saklarız onu, yalçın yamaçların kovuklarında, insanların sırça köşklerinde yani…
Dağ başlarımız ve meydanlarımız hiç boş değildir hani; Köroğlu’muz vardır, Dadaloğlu’muz, Karac’oğlan’ımız vardır, ozanlar piri Pirim Pir Sultan ve sonra daha niceleri…
Sevda mıdır, aşk mıdır, hasret midir, özlem midir bizimkisi, hiç bilinmez.
Geçip gitmiş, rüzgârlarda savrulmuş, eski tarih kitaplarının sayfalarında silikleşmiş nice olaylar, kişiler, anılar gibi durur bizim hayalimiz, düşümüz ve sevdamız…
Var mıdır insanlık, dostluk, kardeş olmak, kan kardeşi olmak hala?
Pusu mu kurar, düşman, hele de dost bildiklerin en amansız yerlerde, en apansız zamanlarda yoksa? İnsandan umut kesilmez mi Yunus Emre’lerin yurdumudur bu yurt hala?
Kan değmez uçan kuşa, çocuğa, barışa ve ekmeğe, derler, doğru mudur acaba?
Bunca savaş, bu kıyım, bunca zulüm niyedir öyleyse?
Bizim hayaliyle yandığımız bolluk, bereket, eşit paylaşım umut tarlalarımızı kurutmuşlar ve de yemyeşil hayat kaynağı ormanlarımızı ise söküp atmışlar sevgili dost.
Kalmamış, yok etmişler derelerinde akan çaylarımızı.
Göz dikmişler dağlarında süzülen kartalına, ovalarında açan papatyalarına ve insanın kardeşliğine, ikiye bölüp bir soğanı ve ekmeği paylaşmasının tadına, hazzına, ölümsüz insan olma bilincine…
Daha acısı gözyaşlarına bürünmüş anası, kızı.
Açlık almış yürümüş ozanım dört yanı, umutsuzluk karanlığı büyümüş, büyümüş, bir evren kadar kocaman olmuş hani Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Elif’inin gözü gibi büyümüş…
Hani Fakir Baykurt’un zalimlerin elinde kalan Istranca Ana’nın gözü gibi büyümüş yokluk, yoksunluk, çaresizlik, sahipsizlik...
Ekmeğimizi, aşımızı zehir ettiler, tuz hakkını da koymadılar bir yanımıza…
Vay ki vay; anam, atam; ört ki ölem, her yanımdan bizim sığındığımız dağlara karlar yağmış ozanım… Canım ozanım… Ahmet Arif’in dediği gibi bu sefer Pust Zulası sarmış her yanı, insan insanın kurdu, düşmanı olmuş hele hele de insana insanı düşman etmişler… Bunlar aşımıza, ekmeğimize göz koyanlar olmuşlar ve de devir hiç değişmemiş, bin yılların Anadolu’sunun kaderi hiç değişmemiş meğerki…
Karaktersiz, namussuz, yabancı boyunduruğuna girmeyi Moğallar’ı seven Selçuklu sultanları gibi, halkını köleleştiren Firavunlar gibi, yandaşını zengin eden Muaviyeler gibi sistem düzen hiç değişmemiş meğerki…
Aynı düzen, aynı halkını ezmekten zevk alan düzen hiç değişmemiş demek ki…
Darağaçları gibi şimdi de genç bedenler sallanıyor, işsizliğin karanlığında, hiçliğinde, amansızlığında güzel Anadolum’da…
Ama biz umudumuzu hiç yitirmeyelim, hep dostluk, barış ve kardeşlik türküleri söylemeye devam edelim. Bu aşka, bu davaya, insanlık yolunda yürümeye hep devam edelim…
Bizim sesimiz gür çıktıkça, dostlar bir araya geldikçe, sazlarımız çaldıkça gökteki yıldızlar gibi parlasın karanlıkta aydınlıklar…
Umut çağlayanımız hiç sus susmasın, gönüllerde sevda ateşleri hep yansın…
ERCAN GEÇMEZ KARAAĞAÇ BEKTAŞİ TEKKESİ’Nİ ZİYARET ETTİ
ERCAN GEÇMEZ KARAAĞAÇ BEKTAŞİ TEKKESİ’Nİ ZİYARET ETTİ
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Sayın Ercan Geçmez ve Okmeydanı Cemevi Başkanı Sayın Zeynel Şahin dün Sütlüce'de bulunan Karaağaç Bektaşi Tekkesi / Alevi - Bektaşi Eğitim ve Kültür Vakfı merkezini ziyaret edip, yöneticiler ve oradaki canlarla sohbet ettiler.
Ercan Geçmez; Karaağaç Bektaşi Tekkesi'ne yönelik yok sayma ve arazisinin işgal edilmesine karşılık ilk eylemi kendilerinin yaptığını belirterek, bu kurumlara sahip çıkılması gerektiğini söyledi.
Ercan Geçmez ayrıca; Alevilik'te artık toplumsal hafızanın kayıt altına alınmasına yönelik çalışmalar yapılmasının gerekli olduğunu, bilimsel çalışmalar olmadan bu konuda bir ilerleme de olmayacağını söyledi.
Ayhan Aydın
12 Kasım 2021
Diğer Makaleler...
- Karaağaç Bektaşi Tekkesi’nde Alevilik’te Ocakların Önemi Anlatıldı
- Mevleviler Atatürk’ü Andı
- BÜYÜK ÖNDER ATATÜRK’Ü SEVGİ VE ÖZLEMLE ANIYORUZ
- İZZET KILINÇ DEDE, KÖSE SÜLEYMAN OCAĞI / PINAR KÖYÜ - BERGAMA
- ALEVİLİK YARGILANIYOR: MURTAZA DEMİR YARGI KARŞISINDA
- Sıdki Baba Kitabı
- Bir Kamil İnsan, Bir İnanç Önderi Nasıl Olunur?
- HACI BEKTAŞ AYDINLIĞI
- Yalnızlık, Geçim Derdi
- Bak Şu Kudretli Ağaca Sen