• Ana Sayfa
  • Ayhan Aydın
    • Özgeçmiş
    • KENDİMLE İLGİLİ KISA BİR DEĞERLENDİRME
    • Ayhan Aydın Arşiv Listesi
    • ŞAHKULU SULTAN DERGAHI GÖRSEL ARŞİVİ
    • Hakkındaki Yazılar
    • Hakkındaki Şiirler
    • Hakkındaki Haberler
  • Şiran
  • Söyleşiler
    • Dedeler
    • Babalar
      • BABAGAN (BALIM SULTAN ERKANI) KOLU
      • ÇELEBİLER KOLU
      • SULTAN SÜCEATTİN VELİ OCAĞI (DERGAHI) KOLU
      • ALİ KOÇ KOLU
    • Ozanlar
    • Yazarlar
    • Aydınlar Gazeteciler
    • Bilim İnsanları (Akademisyenler)
    • Kanaat Önderleri
    • Kurum Temsilcileri
    • Sanatçılar
    • Hocalar Mürebiler
    • İzzettin Doğan
  • Gezi Notları
    • Anadolu
    • Avrupa
      • Batı Avrupa Gezi Notları
    • İran
    • Suriye
    • IRAK
  • Yazılar
    • Basındaki Yazılar
    • Denemelerim
    • Etkinlik Haber Yorum
    • Cem Vakfı Yazıları
    • Kitapların Dünyası
    • Şiir Denemelerim
  • Kültür Sanat
    • Kültür Dünyası Söyleşileri
    • KÜLTÜR SANAT YAZILARI
  • Ahmet Hezarfen
    • Ayhan Aydın Kitap Yazıları
    • Osmanlı Arşivinde Aleviler Bektaşiler
    • Diğer Çeviri Belgeleri
    • Yazıları- Anıları - Görüşleri
    • Ahmet Hezarfen'le İlgili Yazılar
    • Ahmet Hezarfen Balkanlar(Rumeli)
    • Dergahlar Türbeler
      • Balkanlar Rumeli
        • Bulgaristan
          • Otman Baba
          • Demir Baba
          • Akyazılı Sultan
          • Ali Koç Baba
          • Elmalı Baba
          • Hüseyin Baba
          • Dallı Ali Baba Türbesi
          • Yunus Abdal
          • Saçlı Koçlu Babalar
          • Alan Mahallede Ali Baba Türbesi
        • Makedonya
          • Sersem Ali (Harabali) Baba
          • Sarı Saltuk
          • Hıdır Baba
          • Cafer Baba
          • Üsküp Halveti Tekkesi
        • Yunanistan
          • Seyyid Ali (Kızıldeli) Sultan
          • Ece (İce) Sultan
          • Nefes Baba
          • Atatürkün Evi Selanik
      • İran
      • Suriye
      • Diğerleri
      • Anadolu
        • Hacı Bektaş
        • Sultan Sucaettin Veli
        • Abdal Musa
        • Kolu Açık Acim Sultan
        • Seyyit Garip Musa
        • Haydar Sultan
        • Diğer
      • İstanbul
        • Şahkulu Sultan
        • Kurucu Ahmet Sultan
        • Garip Dede Türbesi
        • Erikli Baba Türbesi
        • Nafi Baba (Şehitlik)
        • Karaağaç
        • Karyağdı
        • Duvar Baba
    • Semahlarımız
      • Rumeli Semahları
      • Anadolu Semahları
      • Sultan Sucaettin Veli Ocağı-Dergahı Semahları
    • Atatürk Fotoğrafları
    • Etkinlik Fotoğrafları
      • Türkiye
      • Balkanlar
      • Avrupa
      • Diğer
    • İnanç Önderleri
      • Dedeler
        • Fetfi Erdoğan Dede
        • Aşık Ali Metin Dede
        • Hüsamettin Aydın (Seyyid)
        • Nevzat Demirtaş
        • Musa Küçük
        • Veli Akkol
        • Hüseyin Orhan
        • Celal Arslan
        • Dedeler Diğerleri
      • Babalar
        • Hakkı Saygı
        • Abidin Harman
        • Mehmet Şilli
        • Reşat Bardi Dedebaba
        • Babalar Diğerleri
      • Zakirler
      • Çelebiler
      • Dervişler
    • Cemlerimiz
    • Yazarlar
      • Abidin Özgünay
      • Baki Öz
      • Cahit Tanyol
      • Mehmet Yaman Dede
      • Mehmet Yardımcı
      • Refik Engin
      • Şevki Koca
      • Ahmet Hezarfen
      • Yazarlar Diğer
    • Ozanlar
      • Adil Ali Atalay (Vaktidolu)
      • Ahmet Akar
      • Ali Ekber Çiçek
      • Aşık Durmuş Günel
      • Aşık Veysel
      • Hüseyin Çırakman
      • Hasan Papur
      • Hüseyin Yorulmaz (Seyfili)
      • Aşık İhsani
      • Mahzuni Şerif
      • Muharrem Yazıcıoğlu
      • Murtaza Şirin
      • Müslüm Sümbül
      • Telli Suna Gölpek
      • Ozanlar Diğerleri
      • Ozanlarla İlgili Simgeler
    • Gümüşhane-Şiran (Kırıntı-Yeniköy
      • Yeniköy (2010) Sayı Sayma Oyunu
      • Yeniköy Kış - Güssün Aydın Cenaze 2000
      • Kırıntı Yeniköy Düğün 2003
      • Kırıntı Yeniköy
    • Ayhan Aydın
      • Hısım Akrabalarım-Arkadaşlarım
      • Cem Tv Proğramlarım
      • Ayhan Aydın Resimleri
      • Ayhan Aydın'ın İstanbulu
      • Ayhan Aydının Manzaraları Şehirleri
  • Önemsediklerim
  • Konuk Yazarlar
  • Site Haritası
  • Balkanlar (Rumeli)

ALEVİLİK YARGILANIYOR: MURTAZA DEMİR YARGI KARŞISINDA

Çarşamba, 10 Kasım 2021 12:53 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 536

ALEVİLİK YARGILANIYOR: MURTAZA DEMİR YARGI KARŞISINDA

 “Keçeci Baba Dergâhı’nın camiye çevrilmek istenmesi üzerine, konu ile ilgili bir yazı kaleme alan ve “Burası yüzyıllarıdır Alevilerin cem yaptığı bir dergâhtır. İmamınızı da alın gidin” diyerek tepki veren Pir Sultan abdal Kültür Derneği Kurucu Başkanı Murtaza Demir 3. Kez yargı karşısına çıkıyor. (16 Kasım 2021 Salı, Çağlayan Adliyesi, 9. Asliye Ceza Mahkemesi / İstanbul)

Elbette ki, doğrusu burada Alevilik yargılanıyor, çıkar için; devletten, Diyanet'ten, erk'ten, otorite'den bir korkusu olmayıp bin yıllık Alevi düşmanlığı yapan karanlık kafanın karşısında, Aleviler için hak ve hukuk arayanlar, eşit yurttaşlık / vatandaşlık, inanç, din ve vicdan özgürlüğü isteyenler yargılanıyor.

Bu davada; Aleviler üzerinde hiç bitmeyen, yüzyıllardır var olan ve hala sürüp giden sistemli asimilasyona karşı olanlar yargılanıyor.

Çağdaş Türkiye'nin düşmanı, sapkınlığın övüldüğü, bir karanlık yapı olan Diyanet İşleri Başkanlığı aynı zamanda bir Alevi asimilasyon merkezidir.

Din bezirgânlarının, Allah, kul hakkı gözetmeyenlerin, dini duyguları sömürenlerin gericilik merkezi olan Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılmalıdır.

Tüm Türkiye'de herkes, her dinden, her inançtan insan toplulukları dilediği gibi ibadetlerini yerine getirebilmelidir.

Bu haliyle Diyanet İşleri Başkanlığı Sünni yurttaşların da boyutlarındaki prangadır.

Bir firavun gibi yaşayan, bugünkü siyasi otoritenin bir maşası olan, elinde kılıçlarla, sapıklıklara onay veren fetvalarıyla bir haramzade olan bugünkü Diyanet İşleri Başkanı'nın arkasında namaz da kılınmaz.

Böylesi bir Diyanet'ten bir maaş beklentisi olan bir Alevi dedesi de varsa o da düşkündür, bir haramzadedir. Onun yaptığı ibadet ibadet değil, yaptığı cem ise Muaviye ve Yezit'in yaptığı cemdir.

Bu bağlamda uzun yıllardan beri Aleviliğin özgün haliyle yaşaması ve her türlü asimilasyona karşı çıkan, Atatürk devriminin ve aydınlık yolunun, laikliğin savunucusu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı eski başkanı, Alevi Aydını ve Yazarı Murtaza Demir üstadımızın yanındayız.

Yolu açık olsun, Hakk erenler, zalime fırsat vermesin. Karanlıklar yurdumuzdan da, Aleviler üzerinden de dağılıp gitsin...

 

Muhabbet ehline aşk ile...

 

Ayhan Aydın

10 Kasım 2021

 

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Sıdki Baba Kitabı

Çarşamba, 10 Kasım 2021 12:46 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 547

Ne Değerlerimiz Var

Alevi – Bektaşi Kültür Dünyası ya da Kültür Evreni’nin aydınlığı maalesef bugün uzaklarda kalmış; bugün içi bomboş tartışmalarla günler doldurmakta, çok ciddi çalışmalar yapmak bir yana, geçmişin hazinelerine bile bugün sahip çıkılmamaktadır. Son otuz / kırk yıllık Alevi kurumları adı altında; dernek, cemevi, yönetim, temsiliyet, teslimiyet, sözde asalet tartışmaları içinde tarihi zenginliklerini zaman zaman unutup çıkar, gösteriş, bayağılık boş harmanında birileri kendi çıkarları için, bu toplumu sömürmek için, elde ne dane kalmış onu alalım diye, toplumun üzerinde düven sürmeye devam etmektedirler.

Bu topraklarda yetişmiş nice nice büyük değerimiz yolumuzun öncüleri, aydınlatıcıları vardır. Ozanlar ise hem bu toplumun duygu / düşünce / inanç dünyasının taşıyıcıları, var edicileri ve de aynı zamanda bu öğretinin de hafızaları / bellekleri konumundadırlar.

Anadolu ve Rumeli elbette İran ve çok büyük bir coğrafyada bu yol ve erkânın sürdüğü topraklarda yüzlerce halk ozanı var olmuştur.

İşte çağımızın da büyük ozanları, büyük değerleri Alevi – Bektaşi kültürünün, inancının özünü ölümsüz deyişleriyle, dizeleriyle bizlere aktarmışlardır. Ama bugün bizler bir iki deyişini, türküsün söyleyip bunların gerçek değerini tam anlayamıyoruz maalesef.

Bu büyük ozanlardan birisi de hiç kuşku yok ki, Sıdki Baba’dır. 1865 ile 1928 yılları arasında yaşamış tüm hayatını Hakk / Muhammed  / Ali Yolu’na, erenler yoluna adamış, birbirinden önemli deyişler yazmış, bugün birçok sanatçının seslendirdiği eserlere imza atmış olan Sıdkı Baba’yı ne kadar yâd etsek azdır.

Yaşamı, çalışmaları, edebi yönü hakkında önemli bilgiler vermesi yanında bu büyük ozanımızın tüm eserlerini bir araya getirerek tarihi bir görevi yerine getiren çok değerli Araştırmacı / Yazar Baki Yaşa Altınok hocamıza bir kez daha teşekkür ediyor, Sıdki Baba hakkındaki bu önemli eseri tüm dostlarımıza, canlarımıza tavsiye ediyoruz.

 

Muhabbet ehline aşk ile…

 

Ayhan Aydın

6 Kasım 2021

 

(Sıdki Baba Divanı, Baki Yaşa Altınok, Sistem Ofset Bas. Yay. San. Tic. Ltd. Şti., 592 Sayfa, 2013, Ankara)

 

Devamını oku: Sıdki Baba Kitabı

Kategori: Kitapların Dünyası

Bir Kamil İnsan, Bir İnanç Önderi Nasıl Olunur?

Çarşamba, 10 Kasım 2021 12:44 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 482

Bir İnsan Nasıl Kamil Bir İnsan Olur,

Ya da Nasıl Gerçek Bir Yol Önderi Olur?

 

Dede olmadığı halde dedeyim, diyen sahtekârlar, bu yolu kullanıp kendi reklamını yapanların çoğaldığı bir devirde yaşıyoruz.

Buna Bektaşiler de dâhil oldu. Eğitimi ve bilgisiyle kendisinden beklentilerimiz olan bir uyanık da Bektaşi Yolu'nu kullanıyor bugünlerde.

Kendisi derin bir Bektaşi bilgisine sahip olmadığı gibi yolda sahip olması gereken birçok vasıftan uzak, kolay ve kısa yoldan ve de her türlü basit yol ve yöntemi kullanarak hızla bir şekilde bir yerlere erişmek istiyor. Ama bu yol öylece insanları aldatarak, atlatarak ilernecek bir yol değil ki!

Bir baba düşününki işi gücü bırakmış sosyal medya hesaplarını kullanıp popüler olmak için her türlü numaraları yapıyor.

Bektaşî kıyafetlerini giyip ilgili ilgisiz yerlerde boy gösteriyor; sanki bu giysiler kutsal bir mana ifade etmiyor da bunlar birer podyum giysisi!

Bu zatı muhterem kendi kişisel sosyal medya hesaplarından Bektaşilik'le ilgili hiçbir şey paylaşmazken, tüm Alevi - Bektaşî kişi ve kurumların, gurupların hesaplarından devamlı, yazılar, yorumlar, fotoğraflar paylaşıyor; ikiyüzlülüğü elden bırakmıyor yani.

Kendisinin kendisine ait doğru dürüst bir Bektaşîlik bilgisi yok. Ama onda maharetler bitmiyor! Promtor denilen ve siyasilerin sıklıkla kullandıkları gibi görüntülü olarak yazıları okuyor ama bilmeyenler kendisini konuşmacı olarak görüyorlar. Başkalarının bilgilerini, fikirlerini kendi bilgisi gibi anlatıyor, daha doğrusu okuyor!

Sıkılma, utanma hak getire.

Bununla sınırlı kalsa neyse; bu mahir kişi tüm kurumların içine girip türlü kulisler yapıyor; sözde Bektaşilerin hakkını istiyor gibi görünüp muhibi, yoldaşı, candaşı yani bir kitlesi olmadığı halde geniş bir kitle adına türlü taleplerde bulunuyor. Vali masalarına oturuyor, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden Bektaşiler için yer ve hak talep ediyor.

"Karyağdı", "Nafi Baba", "Sarı Saltık" sosyal medya hesaplarını kurarak ya da elde ederek bu sitelerde kendi videolarını, fotoğraflarını paylaşıp duruyor.

Beni bu yazıyı yazmaya iten ise yeni fark ettim ki, "Bedri Noyan" sitesini de ele geçirip yine kendi videolarını burada yayınlıyor.

Kim adına, kime sorarak Alevi - Bektaşi kitlesinin kutsal değerlerini kişisel şirketinin birer şubesi gibi görürsün, bencilce kendini Bektaşi Yolu'nun önüne geçirirsin?

Ama iş bununla da sınırlı değil, bu şahısta o kadar hırs var ki, "sponsorlu" yani belli bir para vererek bunları daha geniş kesimlere ulaştırıyor...

Para, pul, makam, mevki...

Dervişlerin, Bektaşilerin önem vermedikleri mevzular... Bu yolda aslolan bir karşılık beklemeden hizmet değil midir?

Şimdi bazılarının söylediği gibi ne var bunda, boş ver gitsin!

Boş ver gitsin. Tabi ya... Batan geminin malları bu Alevi Bektaşi değerleri elbette... Yolla ilgisi olmayanlar için boş ver gitsin... Aldırma sen... Yağmala gitsin... Bir kişi daha artmış ne fark eder değil mi, sömüren sömürene nasıl olsa!

Hayır, hayır... Her şey o kadar ucuz değil... Bu yolu yaşatanlar, gönül verenler var elbetteki...

Bu yol kimsesiz de değil, sahipsiz de değil...

Şu cesarete, bu meydanı boş bulmaya bak...

Sahte dedeler, sahte şeyhler, sözde analar, şimdi de sözde babalar...

Yazık, yazık, yazık...

Sadece kendisini aldattığının farkında olmayanlara yazık...

 

Ayhan Aydın

6 Kasım 2021

 

 

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

HACI BEKTAŞ AYDINLIĞI

Çarşamba, 10 Kasım 2021 12:42 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 509

HACI BEKTAŞ AYDINLIĞI

 

Üzerinde yaşadığımız topraklar kutsal topraklardır. Kutsallık evrensel bir değerdir, çağları aşan bir kavramdır. İnsan iradesi, insan ruhu ve kültürü neyi kendisine kutsal bileceğini, tapınacağı, sığınacağı, huzur ve mutluluk hisleriyle dolu olacağı yeri, yurdu arar, bilir, bulur.

O yüzden yeryüzündeki en eski yerleşimlerden birisi olan Anadolu toprağı da böyle farklı dinlerin, inançların kutsal değerleriyle dolu bir coğrafyanın ismidir. Toprak olarak çok verimlidir, benzersiz bir doğası vardır dağlarıyla, denizleriyle, gölleriyle, vadileriyle her daim karı, yağmuru, bulutu ve rüzgârı başından eksik olmayan bu yurt toprağının…

Doğusu ayrı bir güzel, batısı ayrı bir güzel, kuzeyi ormanlarla yarar insanların hayal düş dünyalarını, güneyi ise masmavi denizlere Afrika’ya ulaştırır düşler ülkesinde insanı derin derin düşündüren Toroslar’dan sonra.

Ya İç Anadolu, nasıl bir yerdir, nasıl bir deryadır? Bu sefer doğa Ana yazmıştır yazgısını buraların yeryüzünde bir başka örneği yoktur Nevşehir / Kırşehir / Konya aydınlık dehlizlerinin. Bir başında Erciyes bir tarafta Hasan Dağı bakar durur tütsüleri bile halen başlarındayken türlü tilkilerin oynaştıkları mağaralarına, güneşten ak ak olmuş verimli topraklarına.

Hele dele, de gelip sığınmışlardır insan yığınları, kaçtıkları, ölümden korkmaktan çok çocuklarını ve çocukları kadar kutsal bildikleri inanç değerlerini korumak, saklamak, biraz nefessiz kalsalar da ebediyen nefes almak istedikleri Kapodakya’ya, Ihlara Vadisi’ne, Göreme’ye ve nice yerlere…

Gidip gördüğüm ve soluduğum gibi bir özdeşi olan Horasan yurdu’ndan Sulucakarahöyük’e gelen Hacı Bektaş onca yolu gönlüyle yürümüş, erenlerin kanatlarıyla yol almış, yol arkadaşları olan Kalenderi zümreleri gibi bastığı toprağın, esen yellerin, elindeki asasının, gönlündeki aşkın sesine kendisini bırakıp bir deryada yüzer gibi, bir bulutta süzülür gibi, bir meyvenin çekirdiğinin içindeki sır gibi varmış varacağı yere. Eski uygarlıklar sembolü bir Höyük varmış, türlü temaşasıyla Kapadokya varmış, kendinden önce buraları yoklayıp yer / yurt tutmak isteyen geldiği coğrafyadan erkence gelmiş yerleşik olmuş bazı erenler / evliyalar da varmış.

Olsun demiş, var içinde varız, her nere gitsek ahu zarız… Yalın ayak, başı çıplak, gönlünde bir büyük güneş ve ay saklayan bilge derviş, nice nice filozofların küçümseyip sözde kendisini yüceltmek istedikleri gibi mektep / medrese / onlarca yıl ilim / hilim / devlet-i ali’yeye intisap nice nice ordular yöneten başkomutan değilmiş elbette; “ben de bir insan olmaya geldim” diyen milyarlarca yaratılmıştan bir yaratılmış kendince. Ben de kendimce bir gönüle girebilsem ne mutlu diyen yeryüzündeki en saf, en temiz, en öz, en bi – çare ve varlığın birliği mertebesinde bir inci tanesiymiş. Gönüllerde yaşamış, gönüllerde var olmuş; höyük’teki uygarlığın da, mektep / medrese / devlet rica’li de gören Mevlanaları da bir ve hoş görmüş, kutsal bildikleri beldeye ruhlarını ve bedenlerini nakşeden Hıristiyanları da bir özde, bir benden de görmüş.

Elbette gezmiş Kalenderiliğin ana haç kapısı olan Eskişehir’deki Seyyitgazi / Seyyid Battal Gazi Ocağını / Dergâhını, Türk’ü / Türkmen’i / Halkı ezen başkalarının sarayı olan Selçuklu Sarayı’nın dışında olmuş, türlü türlü insanlar, yöreler, coğrafyalar tanımış ama Horasan Yurdu’na en çok benzeyen Sulucakarahöyük’te mekânını tutmuş; getirdiği ve yeşerttiği en dayanıklı, en yararlı, en verimli ağaçlardan olan dut ağacıyla özdeş olmuş bu topraklara kök salmış.

Türlü donlar giyer gülden naziktir bizim pirimiz; barış / kardeşlik ve saflıkla bir güvercin donunda inmiş Rum Diyarı denilen Anadolu bozkırına, bir aşk ateşi yakmış sonsuza kadar sönmeyecek; göhsünden güneşler, aylar, yıldızlar çıkan bir bilge kişilik olmuş Anadolu’nun Rumeli’nin ve cümle Türk Yurdu’nun üzerinde. Başta kendinden önce gelenler onu istemişler, kıskanmışlar, hatta canına kasdetmişler.

Bir kadın sahip çıkmış olan Kadıncık Ana. Ondan anlamış kadınların kucaklayıcı, yaşatıcı, koruyucuyu, her şeyin temelini atıcılar olduğunu, kadınlara öz değerini vermiş.

Hırsları, kinleri, nefretleriyle insanı tanımış, insanoğlu’nu… Kendisine eren de dense, ermiş de dense insanların isimleriyle ve sıfatlarıyla değil sadece ve sadece özleriyle tanınabileceklerini, kendi benliğinden sıyrılıp sular gibi gönüllere akmanın, kuşlar gibi semalarda süzülmenin, kırılıp / yıkılmış gönülleri hiçbir bir beklentisi olmadan onarma aşkının bir Hakk vergisi ve tam bir gönül işi olduğunu, her eren denilenin eren olmadığını sonraları anlamış.

O yüzden süreten hiçbir insanı sevmemiş, tendeki güzelliğe değil özdeki varlığa ve güzelliğe yönelmiş. Ebedi güzelliğin iç güzelliği olduğunu görmüş.

Coğrafya yaman bir coğrafya, çok verimli değil, soğuk bir yermiş, bozkır denirmiş. Ama yeryüzünde insanın ayak bastığı her yer yaratanın sırlarıyla ve hikmetleriyle doludur. İnsan emeği, insan çalışkanlığı ama hepsinde de önemlisi insan sevgisi, insanın gönlü taşa bile tohum ektirir oradan mahsul aldırırmış. İşte ocağını / dergâhını kurduğu yerde Hacı Bektaş, sadece gönülleri birlememiş, taam’ı, hem de helalinden, alın teriyle yoğrulmuş ürünleri elde ederek hiç kimseye muhtaç olmadan, el – avuç açmadan yaşamasının yollarını da göstermiş. Bozkır’ın ortasında sonsuza kadar yanan bir bereket, aşk ve gönül feneri olan sönmez bir çerağ yakmış.

Evet, aynen de böyledir, dıştan bakarsın divane bir meczuptur Kalenderiler, bugün yedim, yarın Allah kerim’dir, derler. Ama bakarsın bir cümleyle Kur’an’ı, da, İncil’i de, Tevrat’ı, Buda’yı da, her ne filozof var ise onların görüşlerini de özetlerler sana. Ve de bu dünyada yaşamanın acısını da, zorluklarını, tüm imkânlarını da sunarlar. Aylar boyunca gezgin olurlar, dağ / bayır aşarlar ama devri devran içinde bir gül bahçesi yaptıkları ocaklarından / dergâhlarından ışık vurur insan suratına. Kuyular vururlar, binalar yaparlar; bir ağaç kovuğunda bile uyurlarken, gönülleriyle bir saraya çevirirler adım attıkları yerleri.

Hacı Bektaş; Bir bilge, bir derviş, güvercin donunda bir saflık, kuyudan çıkardığı suyla ağaçlarını, çiçeklerini sulayan hadümul fukara, nazlı canların umudu, Kırklar eşiği, erenler piri…

Hacı Bektaş; Bu toprağın dilini yaratan Yunus’a nasip veren, nasip verici yurduna “eline” namusu gibi bakan bu toprağın taşını, çalısını, ağacını, kuşunu, börtü böceğini seven ocak / yurt kurucusu, kerem kani, her daim birlik türküsü söyleyen, yazan bir usanmaz ozandır…

Kadıncık Ana ve cümle kadınlara büyük değer vererek, çağlar öncesinden kadın – erkek ayrımını ortadan kaldıran; “erkek / dişi sorulmaz bizim muhabbetimizde” diyen çağın öncüsü bir bilge insandır Hacı Bektaş…

Hakça üretimi / Hakça bölüşümü temel şiar edinmiş, Ahiliğin piri Ahi Evran’la yol kardeşi, gönüldaşı olarak her daim üretimi öncelemiş, “miskinler tekkesi” olmayan Alevi / Bektaşi ocak ve tekkelerinin üretim merkezleri de olmasını sağlamış, alın terini, elinin içindeki gibi yakut’tan bileziğidir Hacı Bektaş…

Hacı Bektaş; Medreselerde vaaz ederken Tanrı aşkını insan sevgiyle buluşturup kamilliğin en yüksek mertebesine yareni / yoldaşı Tebrizli Şems ile Mevlana’yı irşat ettiren, “eline / dilene / beline” sahip olup ölümsüz bir yol kuran bir Veli…

Devamını oku: HACI BEKTAŞ AYDINLIĞI

Kategori: DENEMELERİM

Yalnızlık, Geçim Derdi

Çarşamba, 10 Kasım 2021 12:29 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 470

Nereye Gidersen Git Peşini Bırakmaz Bu Yalnızlık, Bu Geçim Derdi

 

Nice insanlar gördüm ben bu sokaklarda

Kimi üzgün, kimi kahırlı

Kimisi de epey bezgin bu hayattan

Kimi verirsin almaz bir selam

Kimisi ise pek mi pek yaman

Kiminin yok giymeye bir donu

Kimisi gizlemiş kinini iki dudağının kıvrımlarına

Kimisi ise kimsesizliğini derin bakışlarına

Soluyor öfkeyle burnunun kıllarına kadar

Haz alarak ilaç içer gibi sigarasını kimi

Sana yarım dil ucu da olsa

Gülümseyişiyle dokunuyor kimi

Kimi geçen mutlu anları anıyor

Alın çizgisindeki inip kalkmasından belli

Kimisi de açlığını bastırıyor, bastırıyor

Derin suskunluğunda

İki büklüm elinde sığındığı bastonu

Bir tutam şirin sakalı bir Nasrettin Hoca kimi

Kimisi de

El aman dileniyor, biraz güç için yalvarıyor Hakk'a

Bir yanı çökmüş tarihi yapılar gibi

Kiriş gibi destek arıyor bükülmüş de olsa bacaklarından

Pek neşeli, çok neşeli gülüp geçiyor hayata İskambil kağıtlarında hüznünü dağıtıyor,

Sırtında hala mı diye bakılan küfesiyle

Ayva satıyor titrek sesiyle kimisi

Kehribar sarısı bıyığıyla kendinden emin

Bektaşi edasıyla biraz mağrurlu yürürken birisi

Kimisi dünyanın en büyük hazinesi

Çocukluğunu saklamış

Mahzun ve mahçup

Kirpiklerinin arasına

Hüzün, hüzün, hüzün dokunsan değil

Zaten ağlıyor yüzü içine derin kederler içinde

Belli ki evi dar geliyor sokaklar sırdaşı oluyor kimi

Amma da

Ne güzel isimli sokaklar var, diyor

Kaldırımlar boyu volta atarken

Yıldızlı, çiçekli, eski zaman efsaneleri gibi efsunlu

Bu kaçıncıdır bu dırdır, bu asabiyet

Bitmez mi deyip

Kırk yıllık komşusundan yakınıyor kimi

Kediler bir alem yahu sahi

Hiç söz etmesek olur mu onlardan

Her birisinin öyküsü tüm insanlarınkinden çok

Ama çoğunun keyfine diyecek yok

Biraz karın tokluğu, biraz sıcak görünce

Tüm tasaları bitiyor, çok uzaklara gidiyor

Öyle ya ne koca dayağı, ne barınma derdi

Ne de kira derdi var başlarında

Her vapur düdüğü çalanda

Ağızları yüreklerine gelmiyor ya

Apansız sanrılar içinde geçim ve yaşam denen

Çözümsüz bilmecenin içinde kaybolan

Hayalleri zaman zaman darmadağın olan

Kederli gözlerle ufka dalan

Ana ve baba olma yükü altında ezilenler gibi

Ama ne yalan söylemeli

Şöyle keyifli keyifli

Serilip horlamaları unutturuyor sahiden

Tüm insanların her türlü hallerini, huylarını, homurtularını...

 

Ayhan Aydın

9 Kasım 2021

 

Kategori: Şiir Denemelerim

Bak Şu Kudretli Ağaca Sen

Çarşamba, 10 Kasım 2021 12:28 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 505

Bak Şu Kudretli Ağaca Sen

Sanki Bir Vatan Sanki Bir Devlet

 

Hangi usta vurdu örse böyle hangi alazda

Hangi kızıl alaca yaladı seni hangi seherde

Hangi gelin ağladı gece baykuşuyla sende

Direncin neden bu kadar kuvvetli

Hala yeşil durur bir yanın

Avazın neden bu kadar yanık

Erken mi koptu bir kanadın kırık

Dökülür tel tel gövde denen zırhın

Hangi leylek bıraktı bu teleğini sende

Getirmiş miydi Afrika'dan bir dost ses

Yoksa daha alacağın mı kalmıştı

Geçen seneki güzden, yazdan

Küf kokuyor

Toprak rengini almış geniş yaprakların

Ama tek birisi de

Hani örter mi örter

En mahrem yerlerini bir ölünün

Ya karıncalarına ne demeli

Hayat kaynağı serçelerine, o neşeye, o sevince

Sanki en eğlenceli seyran yeri olmuş tüm bedenin

Şimdi Gülhane Parkı'nda değil de

Bir çay bahçesinde olacaktın tüm haşmetinle

Kimi okey taşı, kimi demli bir çayın

Neşesine neşene katarken

Aşağıdan yukarı seyre dalacaktı

Gazetesini okumaya ara veren bir yazarın

Şimdi bildim, şimdi bildim

Sendin ya sendin

Akarsular gibi berrak düşler kurduran

Bir an olsa bile diş ağrısını unutturup

Şükrettiren nice nice canlara

Ama boş ver be koca ağaç şimdi

Tüm bunları boş ver

Yok Osmanlı'yı da sana benzetirler, Bizansı da

Ne kadar sağlık ve bolluk yalanı varsa

Senin adınla anarlar bir bir bu zavallı kullar

Sende o kadar hile hurda olmaz

Elbette ki bilirim ben

O kadar tarih okumuş bir insanım şunun şurasında

Ama, ama böyle güçlü, bu kadar kudretlisin ya

Hele ulaş, ulaş, daha ötelere de ulaş

Bizim sözümüz pek geçmiyor bugünlerde

O ulular ulusu Yaradana

İşsizlere iş, açlara aş, kimsesizlere bir can yoldaş ol sen

Ne olur ulu ağaç, köklü ağaç, bahtiyar ağaç

Sağlam ve hiçbir evladını üzmeyen

Bir devlet gibisin vallahi, ne yalan söylemeli

Dualarımızı, dileklerimizi, temannalarımızı

İlet de bilsin, o tüm yıldızları var eden

Anlat ki görsün bu zavallı biçareleri

İnsaf buyursun, ihsan buyursun biraz

Çok melül, mahzun olduk bu zaman

 

Ayhan Aydın

8 Kasım 2021

Gülhane Parkı

 

Kategori: Şiir Denemelerim

Diğer Makaleler...

  1. Erenler Ocağı Hakk Meydanıdır
  2. Ali Büyükşahin Dede'ye şiir...
  3. Kimi Güler Kimi Ağlar Bir Zaman
  4. DUTLUK DERESİ DERİN ÖYKÜLER
  5. SOKAKLARDA
  6. Alevi - Bektaşi Toplumunun Üstüne Çöken Çıkarcı Otokrat Zihniyet...
  7. SİNAN BOZTEPE'YLE DURUŞMA GÜNÜ
  8. Seni Gidi Barut Fıçısı
  9. SİS DAĞLARI
  10. GELEN LOKMAYI KEMLEYİP BİR YANA ATAN

Sayfa 23 / 89

BaşlangıçÖnceki18192021222324252627SonrakiSon

Ayhan AYDIN İnternet Sitesi  erenler@ayhanaydin.info E POSTA

İLKEZGİ SANATEVİ SİTE VE TEMA TASARIMI MUSTAFA KARAÇİFTCİ 0542 559 11 80.