• Ana Sayfa
  • Ayhan Aydın
    • Özgeçmiş
    • KENDİMLE İLGİLİ KISA BİR DEĞERLENDİRME
    • Ayhan Aydın Arşiv Listesi
    • ŞAHKULU SULTAN DERGAHI GÖRSEL ARŞİVİ
    • Hakkındaki Yazılar
    • Hakkındaki Şiirler
    • Hakkındaki Haberler
  • Şiran
  • Söyleşiler
    • Dedeler
    • Babalar
      • BABAGAN (BALIM SULTAN ERKANI) KOLU
      • ÇELEBİLER KOLU
      • SULTAN SÜCEATTİN VELİ OCAĞI (DERGAHI) KOLU
      • ALİ KOÇ KOLU
    • Ozanlar
    • Yazarlar
    • Aydınlar Gazeteciler
    • Bilim İnsanları (Akademisyenler)
    • Kanaat Önderleri
    • Kurum Temsilcileri
    • Sanatçılar
    • Hocalar Mürebiler
    • İzzettin Doğan
  • Gezi Notları
    • Anadolu
    • Avrupa
      • Batı Avrupa Gezi Notları
    • İran
    • Suriye
    • IRAK
  • Yazılar
    • Basındaki Yazılar
    • Denemelerim
    • Etkinlik Haber Yorum
    • Cem Vakfı Yazıları
    • Kitapların Dünyası
    • Şiir Denemelerim
  • Kültür Sanat
    • Kültür Dünyası Söyleşileri
    • KÜLTÜR SANAT YAZILARI
  • Ahmet Hezarfen
    • Ayhan Aydın Kitap Yazıları
    • Osmanlı Arşivinde Aleviler Bektaşiler
    • Diğer Çeviri Belgeleri
    • Yazıları- Anıları - Görüşleri
    • Ahmet Hezarfen'le İlgili Yazılar
    • Ahmet Hezarfen Balkanlar(Rumeli)
    • Dergahlar Türbeler
      • Balkanlar Rumeli
        • Bulgaristan
          • Otman Baba
          • Demir Baba
          • Akyazılı Sultan
          • Ali Koç Baba
          • Elmalı Baba
          • Hüseyin Baba
          • Dallı Ali Baba Türbesi
          • Yunus Abdal
          • Saçlı Koçlu Babalar
          • Alan Mahallede Ali Baba Türbesi
        • Makedonya
          • Sersem Ali (Harabali) Baba
          • Sarı Saltuk
          • Hıdır Baba
          • Cafer Baba
          • Üsküp Halveti Tekkesi
        • Yunanistan
          • Seyyid Ali (Kızıldeli) Sultan
          • Ece (İce) Sultan
          • Nefes Baba
          • Atatürkün Evi Selanik
      • İran
      • Suriye
      • Diğerleri
      • Anadolu
        • Hacı Bektaş
        • Sultan Sucaettin Veli
        • Abdal Musa
        • Kolu Açık Acim Sultan
        • Seyyit Garip Musa
        • Haydar Sultan
        • Diğer
      • İstanbul
        • Şahkulu Sultan
        • Kurucu Ahmet Sultan
        • Garip Dede Türbesi
        • Erikli Baba Türbesi
        • Nafi Baba (Şehitlik)
        • Karaağaç
        • Karyağdı
        • Duvar Baba
    • Semahlarımız
      • Rumeli Semahları
      • Anadolu Semahları
      • Sultan Sucaettin Veli Ocağı-Dergahı Semahları
    • Atatürk Fotoğrafları
    • Etkinlik Fotoğrafları
      • Türkiye
      • Balkanlar
      • Avrupa
      • Diğer
    • İnanç Önderleri
      • Dedeler
        • Fetfi Erdoğan Dede
        • Aşık Ali Metin Dede
        • Hüsamettin Aydın (Seyyid)
        • Nevzat Demirtaş
        • Musa Küçük
        • Veli Akkol
        • Hüseyin Orhan
        • Celal Arslan
        • Dedeler Diğerleri
      • Babalar
        • Hakkı Saygı
        • Abidin Harman
        • Mehmet Şilli
        • Reşat Bardi Dedebaba
        • Babalar Diğerleri
      • Zakirler
      • Çelebiler
      • Dervişler
    • Cemlerimiz
    • Yazarlar
      • Abidin Özgünay
      • Baki Öz
      • Cahit Tanyol
      • Mehmet Yaman Dede
      • Mehmet Yardımcı
      • Refik Engin
      • Şevki Koca
      • Ahmet Hezarfen
      • Yazarlar Diğer
    • Ozanlar
      • Adil Ali Atalay (Vaktidolu)
      • Ahmet Akar
      • Ali Ekber Çiçek
      • Aşık Durmuş Günel
      • Aşık Veysel
      • Hüseyin Çırakman
      • Hasan Papur
      • Hüseyin Yorulmaz (Seyfili)
      • Aşık İhsani
      • Mahzuni Şerif
      • Muharrem Yazıcıoğlu
      • Murtaza Şirin
      • Müslüm Sümbül
      • Telli Suna Gölpek
      • Ozanlar Diğerleri
      • Ozanlarla İlgili Simgeler
    • Gümüşhane-Şiran (Kırıntı-Yeniköy
      • Yeniköy (2010) Sayı Sayma Oyunu
      • Yeniköy Kış - Güssün Aydın Cenaze 2000
      • Kırıntı Yeniköy Düğün 2003
      • Kırıntı Yeniköy
    • Ayhan Aydın
      • Hısım Akrabalarım-Arkadaşlarım
      • Cem Tv Proğramlarım
      • Ayhan Aydın Resimleri
      • Ayhan Aydın'ın İstanbulu
      • Ayhan Aydının Manzaraları Şehirleri
  • Önemsediklerim
  • Konuk Yazarlar
  • Site Haritası
  • Balkanlar (Rumeli)

Süleyman Selman Dede Hakk'a Nail Oldu

Cumartesi, 28 Ağustos 2021 06:41 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 727

Süleyman Selman Dede Hakk'a Nail Oldu

Bulgaristan'dan çok sevgili Veysel Bayram'ın bildirdiğine göre bu sabah, Bulgaristan'ın en çok sevilen dedelerinden, Razgrat Adaköy'dan (Ostrovo) Süleyman Selman sonsuzluk alemine göçmüştür. Hakk rahmet eylesin.

Tüm varlığını Alevi Yolu'na adayan, maddi varlığıyla Voden Milli Parkı içindeki Hüseyin Baba Türbesi'ni aslına uygun olarak onartıp yok olmaktan kurtaran, yolu süren, sevecen, Türkiye'yle bağlantıların kurulmasını sağlamış, herkesin derin sevgi ve saygısını kazanmış Süleyman Dedemizin devri daim, devri asan, menzili mübarek olsun...

Nurlarda yatsın çok kıymetli büyüğümüz...

Ayhan Aydın

27 Haziran 2021

 

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

TOPLUM SAĞLIĞI - TOPLUMSAL SORUMLULUK

Çarşamba, 11 Ağustos 2021 09:31 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 24625

TOPLUM SAĞLIĞI – TOPLUMSAL SORUMLULUK

Acaba bizim toplum her geçen gün; nesnel gerçeklikten kopup günü birlik yaşayan, bilimsel gerçekler yerine bilim ve akıl dışı başka değerlerin peşinden giderek kaderci insanlar yığını mı olacak; yoksa insan olmanın bilincinde ve erdeminde bilimin gösterdiği yolda her konunun uzmanlarıyla mı insanlık serüvenine devam edecek?

Ülkemizde hayatın her alanında, her kesimden, her meslekten insan kısa yoldan popüler olup, erkenden evrilip, serpilip tez zamanda menzil almak istiyor. Üstelik artık herkes her şeyi biliyor, kendi alanında kısa zamanda sivrilip popüler olup, bize sunulan sahte olduğu bilindiği halde çağımızın gerçekliği olmaya başlayan popüler yaşam tarzı içinde yeni tip sanal bir dünya yaratıyor. Bunu yaratmakla kalmıyor türlü yol ve yöntemleri kullanarak bizleri etkiliyor, kendi yarattığı ve bizleri ustalıkla kendi çıkarı için yarattığı hayal âleminde de yürümeye zorluyor.

Her alanda, her meslekte, her konuda ustalıkla kurgulanmış ve kendi hedefine bizi çeken yaşamımızı daha da basitleştiren ve anlamsızlaştıran bir kuşatmayla karşı karşıyayız.

Eğitimini tam almadan, bir işin tam ehli olmadan, tam emek vermeden kendisini işin ve o alanın en büyük uzmanı gibi görenler mi dersiniz, kendi alanını bırakıp başka alanda kendisini var etmek isteyenler mi dersiniz, konuşmaları, tavırları, bir kısım destekçileriyle bir anda “meşhur” olmak isteyenler mi dersiniz? Devir böyle bir devir işte; ne kadar geniş kitleleri etkilersen etkile, ne kadar insana kendince kendi doğrularını anlatabilirsen anlat, uzmanı olmadığın bir dalda o işin uzmanıymış gibi kendini gösterirsen göster ve nihayet tanın, sevil, bir çevre edin ve kendi kurduğun, kurguladığın o yolda yürü yürüyebildiğin kadar. Bugünün dünyası adeta bunu dayatıyor.

Bugün de bu şekilde binlerce insan hayatımıza giriyor; birden bire yeni yeni sanatçılarla, yazarlarla, politikacılarla, türlü türlü mesleklerden türlü türlü “uzmanlarla” müşerref oluyoruz.

Can dostlar;

Yaklaşık altı ay önce bir çözümsüzlük merkezleri haline gelen hastanelerden belimin ağrısıyla ilgili bir sonuç alamayınca, şimdi rahmetlik olan Av. Hasan Gülşan’ın tavsiyesiyle, kendisi fizyoterapist olan Sayın İbrahim Mayda’nın yazıhanesine gittim.

Sayın Mayda, beni büyük bir içtenlikle ve sevgiyle karşıladı, benimle yakından ilgilendi. İnsani olarak oldukça çok ortak noktalarımız ve ortak dostlarımız olduğu anlaşıldı.

Benim temel şikâyetim; iki üç doktorun tam teşhis edemediği bel ağrılarıma bel fıtığının neden olup olmadığı ve ciddi ağrıların nasıl geçeceğiydi.

Sayın İbrahim Mayda, belde çok ciddi bir şey olmadığını bazı fizik tedavi yöntemleriyle bunun azalacağını söyleyip bana yardımcı oldu.

Bu yazıyı yazmamın ana nedeni ise; Sayın İbrahim Mayda’nın benim hayatımı belki bundan sonra çok ciddi şekilde etkileyecek bir şekilde çeneme yersiz, bilgisiz, yetkisiz bir şekilde müdahalesi olayıdır.

Konuşmalarında, tavırlarında, tv. programlarında bir tıp doktoru gibi davranan ve konuşan, “bütüncül tıp” dediği insanın; psikolojiyle, bedensel sağlıyla her şeyiyle bir bütün olduğunu söyleyen Sayın Mayda, hastalıklara çok farklı baktığını söylüyordu.

Bir kişiyle ilgili özel bilgileri dâhil birçok şeyi bilinmesinin ve de insan beden yapısına farklı yol ve yöntemlerle müdahale edilmesi halinde sağlıkla ilgili daha iyi sonuçlar alınacağını söyleyen Sayın Mayda, tüm hastalarında olduğu gibi benimle ilgili / ilgisiz birçok şeyi konuştu, bana bir nevi nöroloji – psikoloji kliniğinde olduğum hissini verdi.

Bunun çok da normal bir şey olmadığını hissetsem de, herkesin derdi gibi, benim de derdim ağrılarımdan kurtulmaktı.

Beldeki Ağrıya Çeneden Müdahale!

Sayın İbrahim Mayda; bana ön bilgi vermeden, olayın sonuçları hakkında beni bilgilendirmeden bana “çene müdahalesinde” bulundu. Buna göre beldeki ağrılara çeneye müdahale iyi geliyormuş!

Sevgili okurlar; ne gülün, ne de ağlayın sadece düşünün…  

Başı ağrıyan derman arıyor, yol ve yönteme tam bakmıyor.

Ben ilk önce gerçekten de çeneme bir masaj gibi bir şey yapacak sandım. İbrahim Mayda iki elinin işaret parmaklarını ikiye katlayarak tüm gücüyle ağzımın içinden çeneme çok ciddi bir basınç yapınca ben kendisini belli bir süre sonra ittim, çenemin çok acıdığını söyledim. O ise; “benim ellerim inan senin çenenden çok acıyor, bunun yararını göreceksin” dedi. Ben kendisini gayri ihtiyari itmeme rağmen buna devam etti. Sonunda ise yakmaşık 20 dakikalık bu müdahaleden sonra çenemden kan geldi. (Şükür ki çenem kırılmadı, dayanıklılığını mı test ettin be adam!)

Yaklaşık iki ay boyunca çenemde şişkinlik hissi ve ağrı oluştu. Kendisi ise bunun başka nedenlerden kaynaklanmış olduğunu, bunun ciddi bir şey olmadığını söyledi. Çenemle ilgili gittiğim özel bir hastanedeki bir Profesör Doktor ise bu çene müdahalesiyle “Temporomadbulur Eklem”’lerda zarar oluştuğunu söyledi. Bu ağrılarla ilgili ilaç kullandım.

Çeneme bu müdahaleden sonrası daha vahim…

Bu çene müdahalesinden bugüne tam altı aydır çok ciddi kulak çınlaması çekiyorum. Gerçekten de işkence gibi bir şey, sabaha kadar yatırmıyor. Tüm bunları kendisine yazdım. Zaman zaman bunları inkâr etse de, “Çeneye müdahale kulak çınlaması yapmaz” dedikten sonra, “hayatımı kararttın Allah’ın belası” diye yazı yazınca da, “Gel senin tedavini yaptıracağım” diye yazı yazan da kendisi.

Konuyla ilgili bugüne kadar tam on doktora gittim. Bunların kimler olduğu, hangi tarihte hangi hastaneye gittiğim ve bunların neler söyledikleri kayıtlı. Gerek devlet hastanelerindekiler ve gerekse özel olarak göründüklerim ağır ithamlarla bu kişinin yaptığının, her türlü tıp ilkelerine aykırı olduğunu, kabul edilemez, kendisi tıp doktoru olmadığı halde çeneye müdahale etmesi bir suç teşkil ettiğini söylediler. Tıp doktoru akademisyen ve pratisyen hekimler gerekli kurumlara kendisini şikâyet etmemin bir vatandaşlık görevi olduğunu bildirdiler.

Ben ise gerçekten hem kendisinde insani olarak bazı güzellikler olması ve “camiadan” birisi olması nedeniyle bugüne kadar sustum. Ama en son artık altı aydır beni çok aşırı yoran çınlamaların devam etmesi, üç dört gün önce Fulya’daki yazıhanesine gittiğim kulak / burun / boğazcı doktorun da mahkemeye vermezsen de, “toplumsal bir görev olarak bunu bir yazar olarak yazmanız yerinde ve çok yararlı olur.” Demesiyle bunu yayınlamak istedim.

Bir de üstelik Sayın İbrahim Mayda, ortak dostlarımızı arayarak ve yazarak bu sefer beni suçlamaya başlamış. “Allah’ın belası” dedim ya… 

Sen bir hekim değil, bir dert çözücü değil de, hayatım karartan birisi olursan ben sana başka ne diyebilirim ey İbrahim Mayda!?

Tabii ben mahkemeyle uğraşmak istemeyince, işi buraya getiriyor…

 

Devamını oku: TOPLUM SAĞLIĞI - TOPLUMSAL SORUMLULUK

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Eğin’de Söylenen Maniler

Perşembe, 05 Ağustos 2021 08:27 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 3634

Eğin’de Söylenen Maniler

Sevgili dostlar, hayatı yoğun bir şekilde yaşamaya çalışıyorum. İnsan sevgisinde de, doğa sevgisinde de, yaşam aşkında da sınır tanımıyorum. Hayat boyu kesintisiz sürekli okuyan birisi olsam da, tüm istediğim şeyleri okuyamıyorum.

Çok sevdiğim ve değer verdiğim iki gül yüzlü insanın hazırlamış olduğu “Eğin’de Söylenen Maniler” kitabını alınca bugün bir solukta okudum.

Candan sevdiğim iki değerli eğitim neferimiz; Füsun Durna ve Kamber Durna tarafından hazırlanıp, Can Yayınları arasında yayınlanan Eğin Manileri, sadece Eğin’in değil, tüm Türkiye’nin, tüm insanlığın soluk yakan ateşli haykırışları gibi geldi bana. Ne bileyim işte ne öksüz, ne de yetim büyüdüm, ne de sokaklarda yatıp – kalkan yarı aç sefil bir insan oldum. Ama yüreğimin bir yeri öldüğüm güne kadar hep kanamaya devam edip, kabuk bağlamayacak sanırım. Ben de böyle bir insanoğluyum işte, daha çok da ağlayanla ağlayan, dertlenenle dertlenen bir ezik yüreğim var. Her okuduğum, duyduğum şeyde de herkesten çok daha fazla hisliyim, hemen duygusallaşıyorum.

Maniler Türk dilinin en özgün sözcük öbeklerindendir. Şiirler, destanlar, türküler, menakıplar, hikâyeler, masallar insanoğluna ve hele de biz Türklere kendi özümüzü, gönlümüzü, tüm düşünce dünyamızı bir başka aynadan yansıtarak aktaran tarihin ve kültürün çok renkli yansımalarıdır.

Toplum canlı bir organizmadır. Kültür o toplumu meydana getiren tüm bireylerin, birey topluluklarının kendi aralarında yarattıkları tüm maddi ve manevi birikim unsurlarının tüm insanlığa dahası evrene yansıma şeklidir. Ne kadar çok şey üretmişsen o kadar derin, köklü, evrensel boyutlara ulaşacak ellerin, kolların, ruhun ve dilin var demektir. Dil kültürün var oluş objesidir aynı zaman da dil kültürün anahtarı, yol göstericisi, simgesidir.

Türklerin çok zengin ve derin kültürleri dolayısıyla çok zengin dilleri vardır. Uzatmama gerek yok; Orta Asya denen coğrafyadan yüz binlerce km. karelik alanlara yayıldıklarında elleriyle, dilleriyle yaşadıkları her yerde Türkler kendi damgalarını her gittikleri yere vurmuşlar, varoluşlarını dile getirmişlerdir.

Maniler kısa özlü söz öbekleri, betikleridir. Bazılarına göre çok kısa olduğu için bir sanat ve kültür öğesi olarak bile görünmezler. Biraz da alayımsı bir şekilde nitelendirilirler. Mani yakmak, mani söylemek, biraz da gülünç, eğlencelik bir şeymiş gibi bile algılanır. Bazı sakız firmaları bile sakız ambalajlarının içine maniler koymuştu. Bu maniler daha çok aşk ve sevgi içerikliydiler. Belki birileri alıp okudu, etkilendi, belki de hoş bile karşılamadılar, tam bilemiyorum.

İnsanlar anlık mani söylerler ya da doğrusu yakarlar. Ama zamanla o an söylenen maniler tarihe geçer toplumların hafızalarında söylene söylene yaşama devam eder. Belki biraz şekil değiştirir, söylendikçe yeni içerikler kazanır ama özü hiç değişmeden dünden bugüne akıp gelen bir suyu kuruyan nehir gibi ilk çıktığı kaynağını, özünü yitirmeden varlığını sürdürür.

Mani yakmak bile türkü yakmak gibi gönülden gelen, özden gelen seslenişlerdir. Herkes mani yakamaz, her mani kalıcı olmaz. Bir dörtlükte bir on iki kıtalık şiirin anlattığını anlatabilir, aynı duyguyu verebilir misiniz? Belki de verebilirsiniz, kim bilir?

Sevda, ayrılık, özlem, ölüm, yokluk, yoksunluk, doğa sevgisi, savaş, kıtlık, evlilik, yetimlik, gariplik, gurbet, sıla, vefasızlık, sitem, ilenme, düş, hayal, umut gibi nice nice onlarca farklı konulardaki feryatların, yakarışların adıdır maniler.

İnsanlar ağıt yakarlar sevdiklerini kaybedince, deprem olunca, yangın olunca bazen de destanlaşır insanların benliğinde unutulmayanlar, derinden hissederek yaşananlar.

Devamını oku: Eğin’de Söylenen Maniler

Kategori: Kitapların Dünyası

BALKAN ÜLKELERİNDE ALEVİ – BEKTAŞİ OLMAK

Perşembe, 05 Ağustos 2021 08:19 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 1164

BALKAN ÜLKELERİNDE ALEVİ – BEKTAŞİ OLMAK

 ALEVİLERİN / BEKTAŞİLERİN GERÇEK HAKLARI TÜRKİYE’DE VERİLMEZKEN,

BU SEFER DE ALEVİ – BEKTAŞİ TOPLUMU ÜLKELER ARASI POLİTİKALARA ALET EDİLMEK İSTENEBİLİR

Türkiye; Emevi döneminden bu yana bölgede uygulanan sistemin devamcısı olarak,  devlet politikası haline getirilmek istenen, tektipçi bakış açısıyla Sünni İslam anlayışını ülkenin resmi inanç sistemi olarak benimsetip, tüm kurumlarına yerleştirme isteğinin bedelini her zaman yine bu ülkeye ve Türk insanına ödettirmek istiyor.

Kendilerini Sünni, Şii veya herhangi bir başka inanç – kültür sisteminden farklı olarak görüp, yüzyıllardır kendilerine özgü gelenek, kültür, inanç, örf ve adetlerine göre yaşamak isteyen Alevi – Bektaşi toplumu kendi ülkesi başta olmak üzere; dünyanın hemen yer yerinde halen kimlik mücadelesi vermek zorunda kalıyor.

Bu kitleye karşı Türkiye’deki ayrımcılığın temel nedeni ise; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Osmanlı İmparatorluğu’ndan devralıp üzerinden bir türlü atamadığı “Kızılbaş / Alevi- Bektaşi” fobisindir, korkularla örülmüş ön yargılarıdır, bu kitleye karşı beslediği düşmanlık hislerinin halen devam etmesidir.

Türkiye’de en az on milyon Alevi – Bektaşi yaşamaktadır. Bu insanlar bugüne kadar her zaman, her yerde ayrımcılığa maruz kalıp, nefret söylemini yaşadıkları gibi, siyasi iktidarların tertipleriyle Maraş, Çorum, Sivas gibi toplu kıyımları / katliamları yaşamış yaralı bir topluluktur. Şimdilerde ayrı bir sorunun parçası olarak dağınık, pasif, içine dönmüş, türlü çıkar hesaplarında durağanlaşan Alevi örgütlülüğü, son otuz yılda Alevi/ Bektaşi toplumunun temsilcileri olarak seslerini, isteklerini, beklentilerini en yüksek mevki ve makamlara iletme gayretinde olmuşlar, bunda kısmen başarılı olabilmişlerdir.

Cem Vakfı’nın Alevilerin haklarıyla ilgili yaptığı başvuru,  A.İ.H.M. tarafından 2014’de kabul edip, Türkiye’yi bu konuda haksız fiilerinden dolayı cezaya çarptırmış, Türkiye’nin itirazı 2017’de mahkeme tarafından tekrar reddedilmişti. Buna rağmen, A.İ.H.M.’nin kararlarını ısrarla uygulamak istemeyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti; bu topluluğun en doğal ve günümüz dünyasında evrensel insan haklarının güvenceye aldığı en temel inanç ve insan hakları unsurları olan görüş ve düşüncelerini serbestçe yerine getirebilmelerinin önüne engeller koymaya devam etmektedir. Türkiye, Alevilerin ibadethanelerinde ibadet etmelerini, kendilerini özgürce ifade edip, kendi kimliklerini her yerde, her ortamda, serbestçe dile getirebilecek bir özgürlük alanını bu vatandaşlarına sağlamaktan çok uzak durmaktadır.

Hele de kendilerine çok ciddi bir şekilde Emevi – İslam Yolu’nu ve çok net bir şekilde de Muaviye’nin devlet yönetme politikasını rehber alan AKP ve onun başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığındaki yönetimin devlet politikalarının; asimilasyoncu, baskıcı,  tek / tipçi, hoşgörüsüz yönetim anlayışını tümüyle sürdürmeleri, Alevi - Bektaşi toplumunu yine açmazlar içinde bırakmaktadır.

Yirmi yıldır yaklaşık kırk kez Balkan ülkelerindeki Alevi / Bektaşi topluluklarının yerleşim yerlerine, inanç merkezlerine, çeşitli törenlerine / anma etkinliklerine, devlet ve diğer inanç kesimleriyle sorunlu oldukları faaliyetlere katıldım. Bu alanda daha çok kültürel içerikli çalışmalarda bulundum, birçok söyleşi yaptım. Ama buralarda yaşayan toplulukların sorunları üzerinde de düşünmeye çalıştım.

Devamını oku: BALKAN ÜLKELERİNDE ALEVİ – BEKTAŞİ OLMAK

Kategori: Balkanlar (Rumeli)

ŞOV HÜSRANLA BİTİNCE…

Perşembe, 05 Ağustos 2021 08:12 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 522

ŞOV HÜSRANLA BİTİNCE…

 İlimden Gidilmeyen Yolun Sonu Karanlıktır... (Pir Hacı Bektaş Veli)

 Ellerindeki her türlü imkana rağmen; bencillikleri, çok bilmişlikleri, dayatmacı kafalarıyla yapmak istedikleri ovda başarılı olamayan FESTİVALCİ EKİP başarısızlıklarının suçunu bu sefer de başkasında arıyor, kendilerini eleştirenlere şöyle sesleniyorlar: "sabrımızı taşırmayın, "yürü celladın üstüne", takoz kafalar"...

Bir gösreriş merakı sonucu konserle sözde Hacı Bektaş adına festival yapan, gelen eleştiriler üzerine etkinliğe üç dört gün kala insan kalabalığı toplamak için "son dakka", baştan beri birlikte çalıştıkları bir iki EKİP kurum dışındaki kurumları, "ürünlerinizi burada sergileyebilirsiniz" diyerek emrivakiyle toplayan, yine son anda bir kaç akademisyeni "FESTIVALİ" kurtarmak için etkinliğe davet eden sevgili FESTİVALCİ EKİP; şöyle bir vicdan terazisinde ve aynada kendinize baksanız da kimseyi suçlamayıp, kimseye saldırmasanız bu daha edeplice olmaz mı?

Niyetiniz bozuk olunca sonuç da bu oluyor...

Siz bunu anlayamayacak kadar kibir ve benlikle hareket ediyorsunuz, durum bundan ibaret...

Alevi - Bektaşî Yolu'nun, Öğretisinin ve Ulu Erenlerinin, Ozanlarının, Yunus Emre ve Hacı Bektaşların Gösterişe ve Çıkara Alet Edilmediği Nice Güzel Günlerde Buluşmak Dileğiyle...

 

Aşk ile, muhabbet ile...

Ayhan Aydın

1 Ağustos 2021

 

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Devlet Aleviciliğinden Belediye Aleviciliğine...

Perşembe, 05 Ağustos 2021 08:10 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 494

Devlet Aleviciliğinden Belediye Aleviciliğine...

"Bu etkinlikle ilgili olumsuz yazanlar CANIMI sıkmayın. sabrımın bir sınırı var tam ordasınız."

Alevilik - Bektaşilik özgün haliyle öğretisinin gereği günümüz dünyasında da varlığını sürdürme mücadelesi veriyor.

Devlet; Alevilerin birikmiş sorunlarını çözmek yerine yıllardır asimilasyoncu politikaları gereği her kesimden elde ettiği kimi kişi ve kurumları kullanmayı yeğledi.

Bugün durum belediyeler için de geçerlidir.

İlk önce cemevlerinin ihtiyaçlarını giderme konusunda temas edilen belediyelerle zaman içinde çıkar ilişkileri sonucunda iş bir başka boyuta dayandı. Ankara Çankaya'da yapımı devam eden bir cemevi kökten sökülüp yine belediye tarafından yeniden yapıldı. Yüzlerce sorunun yaşandığı Aleviler- Belediye ilişkisinde Maltepe Gülsuyu Cemevi'nde silahlar çekilmişti.

Bir zamanlar devlet, belediye hiçbir kurumun Alevilerle ilgili adım atmamasını savunanlar şimdi belediyelerin Alevilikle ilgili konulardan sorumlu olunca meselenin özü anlaşılır.

Bizim tüm derdimiz yapılan her şeyin Alevi - Bektaşî öğretisi doğrultusunda yapılması; siyasetin, çıkarın, kişiselliklerin bu işlere bulaştırılmamasıdır...

Biz sadece soru sorup, kimi gözlem ve eleştirilerimizi paylaşıyoruz. Tümü budur.

Ne hikmetse biz bazı doğruları yazınca bazı kendine dede, baba, yazar, kurum başkanı, diyenler bize öfke ve kin kusuyorlar.

Bir çok dost ise; hedef olma boşver, bu toplum değişmez, herkes çıkarının peşine düşmüş, diyorlar.

Bir günümüz yok ki, bu öfke ve kinin hedefi olmayalım.

En son Yenikapı'da İBB tarafından (çeşitli kurumlarla organize edilen) yapılmak istenen Hacı Bektaş Etkinlikleriyle ilgili kimi eleştiri, öneri ve gözlemlerimi paylaşmıştım.

Çok şükür; tüm kurumlar, dedeler, babalar, yazarlar, akademisyenler göz yaşartıcı şekilde, görülmemiş bir aşkla etkinliğin duyurularıni paylaşırken, gözle görünen hiçbir yanlışı dile getirmemişler, olan eleştirileri de görmezden gelmişlerdi.

Kendisi bir Alevi kurumunun, Sarıgazi Cemevi'nin başkanı olan Erdal Sağır isimli şahıs yaptığı paylaşımında: "Bu etkinlikle ilgili olumsuz yazanlar CANIMI sıkmayın. Sabrının bir sınırı var tam ordasınız." diye yazmış. Bir de paylaşımına kına resmi koymuş. Kanda kına mı yakmak istiyor, bilemiyorum.

Bunlara ses çıkmazsa, çıkar için Aleviliğin tüm değerleri ayaklar altına alınırsa, bu toplumun geleceği gerçekten de karanlık olacaktır...

Muhabbet ehline sevgi ve saygılarımla...

 

Ayhan Aydın

31 Temmuz 2021

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Diğer Makaleler...

  1. ALİ ERSOY BABA
  2. YENİKAPI FESTİVALİ, HACI BEKTAŞ'TA ÇOK BAŞLILIK
  3. YUNANİSTAN SEÇEK ETKİNLİĞİ 2019
  4. KAN ÇİÇEĞİ HAYAT
  5. KASIM - ARALIK 2020 POSTASI
  6. EĞİN'DE SÖYLENEN MANİLER
  7. MEHMET ALİ KARABABA
  8. ALİ RIZA YALÇIN
  9. AŞIK ALİ ERTEKİN
  10. EKİM POSTASI

Sayfa 27 / 89

BaşlangıçÖnceki22232425262728293031SonrakiSon

Ayhan AYDIN İnternet Sitesi  erenler@ayhanaydin.info E POSTA

İLKEZGİ SANATEVİ SİTE VE TEMA TASARIMI MUSTAFA KARAÇİFTCİ 0542 559 11 80.