Erenler Ocağı Hakk Meydanıdır
Erenlerin Ocağı Hakk Meydanıdır
Gönül sıdk ile katıl ulu kervana
Erenlerin ocağı Hakk meydanıdır
Özünü yokla da öyle gir bu nara
Arınıp da paklanma er meydanıdır
Gerçekler muhabbet eylerler öz candan
Geçerler elbet kinden, benlik ve govdan
Adem'i bir görürler bir nurdan, kandan
Zikr edip coşan mazlumlar dergahıdır
Gezersin tüm âlemi bir zaman bezgin
Olursun çok pişman her daim pek şaşkın
Karanlıklarda kalma sakın ha düşkün
Gönüllerin bir olup bul divanıdır
Dilleri de bal, inci, mercan söyleşir
Cemali nurlu ayrılıklar birleşir
Doğrudur eller gerçek dosta ulaşır
Sinede açan tüm varlık âlemidir
Nice vakitler hayaliyle yanarsın
Kimileyin güler de kimi ağlarsın
Gerçek yar olan gelip yaram bağlasın
Umudun boy verdiği aşk harmanıdır
Cevheri ayırasın ham ile hası
Bulasın ol gül güzlü pir denen zatı
Eresin birlik denen insanlık vasfı
Doğru yoldan ayrılma Mansur Dar'ı'dır
Ayhan Aydın
31 Ekim 2021
Ali Büyükşahin Dede'ye şiir...
Çok sevdiğim Ali Büyükşahin Dede'ye şiir...
Ben bir gülistan içinde zara tutuştum
Gül ağlar, bağ ağlar, bağda bülbüller ağlar
Bir ehli kâmil yol önderini kaybettim
Tanıyan bilenler cümle aşıkan ağlar
Her çağda da bulunmaz kolayınan gelmez
Kucaklamıştır herkesi bir ayrım bilmez
Benliğini aşmıştır ayrı gayrı görmez
Özü turap olmuş gittiği yollar ağlar
Gönüller bahçesinde canları derleyen
Suriye'de bir mürşit olarak söylenen
Gerçek yol oğlu olup cemleri birleyen
Sazlar dertli dertli çalıp sevenler ağlar
Cevheri'yim der ki gel de helâlleşelim
Gel şöyle sevgili pirim cemalleşelim
Sana daha tam doyamadık söyleşelim
Meydanda meleyen koç kurbanların ağlar
Ayhan Aydın
28 Eylül 2021
Gidelim buradan yollar aşıp gidelim
Gözelerden sular kurumadan içelim
Varalım da bir dost cemali görelim
Gönül bahçesinden güller derelim
Bahçıvanlar zar ağlar bülbüller elinden
Dil yarası geçmez sevenlerin gönlünden
Ayrılık çok yaman olur dağlar başından
Gönül bahçesinden güller derelim
Çerağları yanan dergâhına varalım
Bir mürşit postuna niyaz bent olalım
Muhabbetin bağında didarlar görelim
Gönül bahçesinden güller derelim
Ali Dedem ehl-i kamil yol önderimiz
Kolay bulunur mu böyle bir değerimiz
Nurları akar, ışık saçar bir bilgemiz
Gönül bahçesinden güller derelim
Sen bir Cevheri'sin söylersin her bir sözü
Kolay bulunur mu sandın sen bir özü
Dökme her yerde sakın yürekteki közü
Gönül bahçesinden güller derelim
Ayhan Aydın
28 Eylül 2021
İstanbul
Kimi Güler Kimi Ağlar Bir Zaman
Kimi Güler Kimi Ağlar Bir Zaman
Bir kimsesizlik hissi var havada
Kediler büzüşmüş
Dar vakitlerde ışıksız sokaklarda
Kaplumbağlar yok hükmündedir şimdi
Ovalarda, çalı diplerinde
Üşümüş tüm gölgeler
Titrer durur camlar biteviye
Hani bir yaşlı teyze vardı
Geçince köşe başını
İri bir söğüt misali
Salkım saçak güneşe verirdi kızıl saçlarını
Kahkahaları boğardı tüm sessizlikleri
Selam versen bağrına basardı seni
Gitmiş artık o da
Göçmen kuşların ardından
Çok uzaklara
Tenhalaştı şehirler
Yalnızlaştı insanlık
Paylaşılmadıkça sevgiler
Çok soğudu suratlar, kaldırımlar
Ayhan Aydın
27 Ekim 2021
Kadıköy
DUTLUK DERESİ DERİN ÖYKÜLER
DUTLUK DERESİ DERİN ÖYKÜLER
Hani el ele tutuşurduk, kardeş olurduk
Oyunlar oynar, güler söylerdik
Bir çağlayan sesiydi sokağın sesi
Ezanlar, seyyar satıcılar, kahkahalar
Karışırdı ya birbirine yanık bir türkü gibi
Zaman, mekân, kan / ter
Bir aşağı mahalle, bir yukarı mahalle
Dutluk Deresi, hem de Hakimin Bağı
Her şey birbirine kavuşurdu
Gün nasıl da erken biterdi o zamanlar
Bir türlü anlamazdık
Oynamak, oynamak, oynamak
Bıkıp usanmadan oyun oynamak
Gam, tasa çok uzaklarda bir bilinmezdi
Çocukluk doldurmuştu tüm bahçeleri, bağları
Otlar diz boyu gelirdi o zaman bizlere
Çankırılı çocukluk arkadaşım Recai
Ne saf, ne tertemiz bir can insandır
Konu, komşu ve sohbet hiç bitmese
Çaydanlıkta çaylar hiç tükenmese
Sobalarda ateşler hiç sönmese
Dallas'ın Ceyar'ı amacına hiç ermese
Ne çok mutluluk hayalleri kurardık
Böyle yalın, böyle namuslu, böyle içten
Şinikli Kadir Amca ne mantıklı konuşur
Gülhanım Hala nice güzellikler açar
Necla Abla hep dertleşirdi annemle
Nazime Hala Kuran söyler diliyle
Kırıkkale'den gelip Zemci Amca'm der
Girerdi kapıdan apansız
Haskıs Bibi tüm babayiğitliyle
Hele Makbule Teyze gelende
Hacı Bektaş'ın, Kadıncık Ana'nın
Nefesini verirdi dualı ağzıyla
Ara ara giderdik Samsun Köprüsü ve de
Natoyolu'ndaki hısım akrabalara da
Büyük bir özlem giderir gibi
Sarılırdık birbirimize doya doya
Sanki başka bir şehre gitmenin heyecanıyla
Pazardan bir kitap aldı
Günün birinde annem bana
Okuduğum ilk kitaptı Arı Maya
Hep sevgi ve mutluluk dağıtan
Eğitip nice dersler veren çevresine ve de
Yorgunluktan hep bitap düşen
Bir gönüldü onunkisi
Kırk yıl olmuş
Aradan geçen
Günler ne de çabuk geçmiş böyle
Ne sokaklarda bir neşe
Ne mutluluk kalmış
Apartmanların gölgelerinde
Mamak Misket Mahallesi
Dutluk Deresi'nden
En son duydum ki
Ah Gülsüm Teyzeee, diye
Babaanneme yürekten seslenen ve
Her daim tertemiz giyinen
Yozgatlı Elif Abla da
Göçmüş bu diyardan
En erken emekli olan
Şakir Amca da yalnız kalmış artık
Bu fani alemde Hakk'ı zikrederken
Ayhan Aydın
27 Ekim 2021
SOKAKLARDA
Sokaklarda,
Okul bahçelerinde
Yıkılmış binaların
Bodrum katlarında
Barikatlarda
Gece alevlerinde
Soluksuz kalışının çırpınışı ve
Kısık sesidir
Sönük yıldızlar altında
İnildeyen çağrısı çocukluğumun
Ayhan Aydın
26 Ekim 2021
Alevi - Bektaşi Toplumunun Üstüne Çöken Çıkarcı Otokrat Zihniyet...
Alevi - Bektaşi Toplumunun Üstüne Çöken Çıkarcı Otokrat Zihniyet...
Can dostlar; Yola birlikte gidilmez, uzun yıllardır kurumlara çöken çıkarcı zihniyet buralardan bertaraf edilmezse, yolumuzun aydınlığı, değer ve ilkeleri yaşatılamazsa, Alevilik- Bektaşilik; Şiilik, Diyanet ve Diğer Devlet Kurumlarınca iyice asimile edilecektir.
Zamanla kurumlarda barınmak için hiçbir yasal gerekçesi olmadan istemedikleri üyeleri saf dışı edip, kendi ekiplerini (yıllar yılı CHP'yi bitiren "hizip" benzeri yapıyla) kendi kafadarlarından oluşturulan, gerekirse devlet yetkilileriyle açık / gizli görüşüp, kurumların ve Aleviliğin yararlarından ziyade kendi çıkarlarını korumak için manevralar yapan otokrat kafa Alevi - Bektaşi Yolu'na büyük zararlar vermektedir.
Kurumlara sadakatle, içtenlikle, bir menfaat beklentisi olmadan yıllar yılı emek veren, güç veren kişiler buralardan bilinçli bir şekilde dışlanmış, şimdi tüm Alevi kurumlarında merkezi bir disiplinle hareket eder gibi, ortak bir akılla hareket eden, bir kör zihniyet kurumlarımızı kuşatmıştır.
Artık 30 yıl önce birbirlerini "devletçi", "bölücü" gibi sıfatlarla suçlayan ve yıllarca yapay ayrımlarla toplumu gerip kendilerinin yerine sağlamlaştıran sözde Alevi önderleri, seslerini kesmişler, bir meslek edindikleri, iş edindikleri kurumları maddi yönden de, manevi yönden de sömürmenin alışkanlığı içinde buraları tüketmekle meşgul olmaktadırlar.
Aslında hiçbirisinin birbirinden farkı olmaksızın, bu omurgasız, kurumları zamanla kişisel şirketleri gibi gören, en iyi Alevi olarak kendisini gören, yeri gelince birbirilerine küfrettikleri insanlarla suratsız bir şekilde çıkarları gereği aynı masada, daha acısı örneğin bir vali masasında buluşabilen bu sözde önderlerin tek dertleri bu kurumlardan hiçbir zaman gitmemektir.
Bunun en temel nedenlerinden birisi burnundan kıl aldırmayan, bu çoğu narsist kişilik bozukluğu olan, hokkabazların ana dertlerinin Alevilik - Bektaşilik olmamasıdır. Çünkü bunların özellikle son on yıllık çalışmalarına baktığınız zaman Alevilik'le ilgili çok ciddi bir çaba içinde olmadıkları görülmektedir.
Devletin ve belediyelerin nimetlerinden kişisel olarak yararlanma hastalığı, gözü dönmüş kimi bazı yöneticilere, bazı dedelere, bazı babalar iyi yerleşmiş görünüyor.
Bunlar buralarda kalmak için her türlü yol ve yöntemi kullanabilen insanlardır.
Gerekirse devletin tüm kurumlarıyla ve birimleriyle işbirliği yapıp, kendi kirli geçmişlerini de devletin örtmesi için ricacı olabilecek, kişiliksizleşmiş tipler buralardan gitmek istemiyorlar.
Bunların yazışmalarına, konuşmalarına bakın sanki o dergâhın kurucusu, orada yatan ulunun bizzat kendisi veya o kurumun şahsi olarak kişi olarak kendisi gibi yazılar, yorumlar yapmaktadırlar. Evlerinde oturup, başka hiçbir işleri, becerileri, çabaları olmadan bir asalak olarak bu kurumları yaklaşık 30 yıldır hiçbir utanma, arlanma, sıkılma duygusu olmadan yöneten bu bezirgânlar Alevi - Bektaşi toplumunun önündeki en büyük engellerdir.
Ama bunlar; buralardan gitmemek için hiçbir toplumda olmayacak şekilde yol ve yöntemlere başvurmaktadırlar.
Bu böyle olunca gerçek aydınlar, gençler, kadınlarımız bu kurumlarda varlık gösterememektedirler.
Çok solcu göründüğü halde rakı masasında sağcılarla kafa tokuşturan kimliksizleri mi, başkasının kitaplarından çalıntılar yapanları mı, dergâhta içip içip dergâhın içine pislediği için demir çubuklarla hastanelik edilinceye kadar dövüldüğü halde buradan gitmemeyi başarıp, yine sarhoş olunca insanlara höyküren, saldıran onları tehdit eden pislik tipleri mi dersiniz... Hangi birisini yazalım. Bunları yazınca da çok ayıp oluyor, bizim açıklarımızı yazmayın, diyenler oluyor. Sanki kendileri çok dürüstler. Belediyeleri, devlet kurumlarını Alevilik görüntüsü altında kendilerine, yakınlarına menfaat sağlamak için kullanan zavallılar...
Hangi birinizi temizsiniz bu konuda söz söylüyorsunuz?
Alevi - Bektaşi kamuoyuymuş; bırakın bunları, vaz geçin kimseyi kandıramazsınız artık.
Aleviliğin - Bektaşiliğin hangi değerleri bu kurumlarda yaşanıyor... Kırılmadık gönül kalmadı, yapılmadık hata kalmadı... Hangi birisi onarıldı... Buralarda Alevilik - Bektaşilik Yolu, Erkânı, Kültürü, Gençliği ve Geleceği İçin Neler Yapıyorsunuz? Teker teker yazın okuyalım.
Sözde Aydınlarımızdan da hiç ses seda çıkmaz...
Onlar da bu toplumun bir yansımasıdır nihayetinde...
Televizyona çıksın, kitap imzalasınlar, internette yüzlerce beğeni alsınlar, alkışlansınlar, keyiflerine baksınlar...
Hiçbir soruna el atmayan, ateşe el atmayan bu toplumun kaymağını yemek isteyen sözde Alevi yazarlar.
Alevi kurumlarını eleştirirsek, bizim kitabımız satılmaz, bizi çağırmazlar, insanlarla mı uğraşıp psikolojimi mi bozacağım, diyen tipler nihayetinde...
Aleviliği kullanıp, bundan menfaat elde edeceksin, ama sorunlarıyla uğraşmayacaksın, bu topluma yararlı öneriler / projeler ortaya koymayacaksın. Koyar gibi görünürsen de kendi kitabını, çalışmalarını ön plana çıkaracaksın...
Recep Tayyip Erdoğan nihayetinde başımızdan elbette gidecektir ama şu anda görünen o ki, Alevi - Bektaşi toplumunun üstüne çöken bu karanlık kafanın gideceği görünmüyor.
Can dostlar; bu kemikleşmiş pis yapı, kokuşmuş yapı, çıkara bulanmış yapı bu toplumun önünden alınıp yok edilmezse, bu toplum bunlardan temizlenmezse; bu toplum her türlü tehdide çok daha açık hale gelecektir.
Bence şu anda devletin himayesine girmeyen hemen hiç bir özgün Alevi Kurumu kalmamıştır. Çeşitli belediyelerin himmetine muhtaç, kendisi bir çözüm üretemeyen hazırcı, asalak kafa...
Günü birlik işlerle uğraşan, cenaze, lokma vs. hizmetleri yapan bir sosyal hizmet binalarına dönüştürülen, özünü kaybetmiş, kimliğini kaybetmiş bu yapılar yani sözde cemevleri, sözde Alevi kurumları hızla bir camiye, Alevi toplumunu da aynen Camii cemaati gibi Cemevi cemaati yapısına mahkûm edilmektedir. (Bunları da daha ayrıntılı yazacağım...)
Can Dostlar; işbirlikçi, çıkarcı bu yapılar Şiiliğin, Diyanet ve Devletin tüm kurumlarının çok ciddi çalışmalarıyla hem Türkiye'de hem de somut örneklerini gördüğümüz gibi Balkanlar'da Sünniliği Alevi - Bektaşi toplumunun içine iyice girmesine sebep olmaktadırlar.
Alevi - Bektaşi kurumlarının ve sözde temsilcilerinin bu konuda hemen hiçbir çabaları yoktur. Çünkü bunların Alevilik - Bektaşilik diye bir dertleri kalmamıştır.
Benim acı gözlemlerim, acı dilem böyle söylüyor...
İster beğenin ister beğenmeyin...
Ama her daim muhabbetle kalın...
Aşk ile...
Ayhan Aydın
21 Ekim 2021
Diğer Makaleler...
- SİNAN BOZTEPE'YLE DURUŞMA GÜNÜ
- Seni Gidi Barut Fıçısı
- SİS DAĞLARI
- GELEN LOKMAYI KEMLEYİP BİR YANA ATAN
- ALİ İHSAN METE DEDE (BABA - SEYYİD ALİ SULTAN) İLE SÖYLEŞİ
- GÖNÜLDEN GÖNÜLE SOHBETLER; SEYYİD ALİ SULTAN YAŞIYOR
- ŞİMDİ BURDAN GÖÇÜP GİTMENİN ZAMANI DEĞİL
- EY OĞUL
- GÜNE BAKAN
- TESLİM ABDAL OCAĞI'ndan HASAN AKSU DEDE’YLE SÖYLEŞİ