ŞAHKULU ALEVİ AKADEMİSİ DERSLERİNE BAŞLADI
Bilimin Aydınlığında, Alevi Araştırmacılığında Yeni Bir Boyut
ŞAHKULU’NDA ALEVİ AKADEMİSİNİN AÇILIŞI VE İLK DERSİ YAPILDI…
Akademinin aydınlık kapısı Aleviliği bilimsel yol ve yöntemlerle öğrenmek isteyenlere sonuna kadar açıldı. Geçen sene birincisi gerçekleştirilen ve çok büyük bir ilgiyle karşılanan Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı’nın gerçekleştirdiği Şahkulu Alevi Akademisi bu sene de ders programlarına başladı.
Güz Dönemi’nin, yani ilk yarıyılın 1 Ekim -19 Kasım 2016 tarihleri arasında yapılacağı Alevi Akademisi, aslında Şahkulu Sultan Dergâhı’nın geleneksel olarak yapa geldiği bir eğitim-kültür faaliyeti olma özelliği göstermektedir. Alevi Bektaşi toplumunun dünyadaki en köklü kurumlarından birisi olarak yüzyıllardır halka büyük hizmetler veren ve Alevi - Bektaşi inanç ve düşünce dünyasının ana merkezlerinden birisi olan Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı’nın uzun yıllara dayanan bu çabaları, iki senedir yeni bir boyut kazanarak daha da bilimsel bir özellikle yoluna devam ediyor.
Gazeteci –Yazar Necdet Saraç’ın danışmanlığında yürütülen çalışmalar sonucunda gerçekleşen ve büyük bir beğeniyle karşılanan etkinliğin bu seneki ilk dersi, 1 Ekim 2016 cumartesi günü, Şahkulu Sultan Külliyesi, Mehmet Ali Hilmi Dede Baba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakfı’nın merkezinden 50 dinleyicinin katılımıyla verildi.
Vakıf başkanı ve bilimin önemini her zaman vurgulayan Mehmet Çamur’un açılış konuşmasından sonra ilk derse geçildi.
Açılışta Akademinin mantığını anlatan ve Şahkulu Sultan Vakfı olarak bu çalışmaya öncülük etmekten büyük bir mutluluk duymanın yanı sıra bunu bir görev olarak da üstlendiklerini söyleyen Mehmet Çamur, Alevilik konusunda yapılabilecek en önemli gayretlerin bilimsel çabalara, eğitim çalışmalarına destek vermek olduğunu söyledi.
Son yıllarda yaptığı bilimsel çalışmalarla tanınan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal gün boyu süren “Alevi Öğretisinde Temel Kavramlar ve Ritüeller” konulu dersini verdi. Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora çalışmaları esnasında bilimsel yol ve yöntemleri kullanarak, büyük zorlukları aşıp alanda çok ciddi bir veri elde edilmesini sağlayan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal, yaklaşık yirmi yıla dayanan birikimlerini, bir üniversite öğretim üyesinde olması gerektiği gibi, bu ilk dersinde de, çok açıklayıcı, herkesin anlayacağı bir dil, üslup ve yöntemle aktararak başarıyla gerçekleştirdi.
İlk derste, çok önemli olmak üzere, hem terimler, kavramlar ayrıntılı açıklama yöntemleriyle ortaya konulurken, Alevi Bektaşi tarihi de, özetlenmiş oldu. Alevilik ve Bektaşilik konusunda araştırma yapmış, kitaplar hazırlamış büyük otorite olarak kabul edilen düşünür, yazar ve araştırmacıların eserleri ve ortaya koydukları görüş ve düşünceler irdelenip ortak vurguları, yanılgıları ve artık tarihte kalmış kabul edilemez görüşleri de tüm çıplaklığıyla katılımcılarla paylaşıldı. Tüm dersler boyunca dinleyenlerin derse katılımları sağlandı; onlara sorular soruldu, onların da soru sormalarının yolu açılarak tam bir özgür üniversite platformu bu dersle sağlanmış oldu.
Sonuçta dünyanın neresinde olursa olsun, amacına yüzde yüz oranında ulaşmış, bir üniversitede ancak verilebilecek bir ders günü, daha da özgür bir ortamda, artık tek tip düşünceye hapsedilmiş bir zihniyetten çıkarılmış olarak, Şahkulu Sultan Dergâhı’nın inanç, kültür, medeniyet, edebiyat, özgürlük ve sevgi kokan ortamında yaşanmış oldu.
İlk derste; Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Taştekin, proje danışmanı ve Alevi Bektaşi dünyasında bilimsel platformun oluşturulması, araştırmaların yapılması, kütüphane- dokümantasyon merkezi gibi yapıların gerçekleştirilmesini savunun Gazeteci-Yazar Necdet Saraç, Cem Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Çorlu Şube Başkanı Muzaffer Birdal, Yazar- Yayıncı- Kütüphaneci Aydın İleri ve Dergâhın Dedesi Musa Güzel Dede de yer aldı. Bu ilk derste; her birisi birbirinden değerli aralarında doktora, yüksek lisans öğrencilerinin de bulunduğu diğer dinleyiciler yer aldılar.
Dersler 19 Kasım’a kadar her cumartesi günü; akademisyen, yazar ve araştırmacıların farklı konulardaki sunumlarıyla devam edecek.
Ayhan Aydın
2 Ekim 2016, Pazar
HZ. HÜSEYİN, KERBELA VE MUHARREM
HZ. HÜSEYİN, KERBELA VE MUHARREM
AYHAN AYDIN
28 Eylül 2016, Çarşamba, Rumelihisarüstü
Zalimin zulmüne boğun eğmeyerek, zamanın hükümdarı Muaviye oğlu Yezid’e, onların karanlık zihniyetine, ordusuna, varlığına karşı gelen, zorbalığın boyunduruğu altına girmek istemeyen Hz. Hüseyin, taraftarlarının da isteğiyle, Miladi 680’de (Hicri 68) binlerce yareni, yoldaşı ve Ehlibeyt muhibbiyle birlikte Kufe’ye doğru yola çıkmıştı.
Hz. Hüseyin; birçok engeli aşa aşa, zorlukları yene yene, olanaksızlıklara direne direne yolculuğuna devam ederken, birlikte yola çaktığı ikircikli, çıkarcı, korkak, sözde taraftarlarından önemli bir kısmı tarafından yalnız bırakılsa da, ilkelerinden ödün vermeyen yüzlerce kişiyle bu kutlu yolculuğuna devam etti. Yezid ordusunun ve taraftarlarının tüm tehditleri, baskıları onu ve yoldaşlarını durduramadı, onları sindiremedi.
Ama zalimin güçlü orduları; Hz. Hüseyin ve yoldaşlarının yollarını çevirdi, onları belli bir alanda hapsetti. Bu bela toprağı olan Kerbela’ydı, Kerbü Bela’ydı. Ninova denen bu topraklardan kan kokusu, ölüm kokusu dört bir yana yayıldı.
Hayatı boyunca dosdoğru (Tarık-ı Müstakim) olarak bildiği yoldan sapmayan, büyük bir inançla, yüreklilikle, özüyle inandığı ve atası Hz. Muhammed’in, babası Hz. Ali’nin, anası Hz. Fatıma’nın ve tüm Ehlibeyt taraftarlarının inandığı inançla, Hakk –Muhammed- Ali, Ehlibeyt aşkıyla yoğrulmuş olan Hz. Hüseyin, İslami değerlerin yok edilmesine ölümüne neden olsa bile karşı çıkacaktı.
Hz. Hüseyin, kendisine destek verenlerin onu yalnız bırakmayanların da gücüyle; Emevi aristokratların, kan ve gözyaşıyla, adaletsizliklerle, haksızlıklarla elde ettikleri mal varlıklarıyla büyümüş, Muaviye’nin ve oğlu Yezid’in saltanatının yarattığı karanlığa, zorbalığa, barbarlığa karşı direndi.
Susuz bırakılan ve çocuk yaşta katledilen Ehlibeyt’in feryatları çölü doldururken, analar dizlerini döverken, çocuklara su getirmek isteyen Celal Abbas’ın iki kolları kesilirken, o asla ilkelerinden ödün vermeden ulu-büyük direnişine devam etti…
Aydınlıkla karanlığın savaşında; barbarların saltanat devrine, kan içicilerin zulmüne karşı, sadece canını değil, yeryüzünün en zor kararıyla canından çok sevdiği çoluk ve çocuğuyla, onları zalimlerin atlıları altında çiğnetmek pahasına, Alevi Bektaşi yolunu da kuran ana düşünce damarlardan birisi olan “zalimin zulmüne boyun eğmeyin, haklarınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz” düşüncesiyle, değerlerinden hiç ödün vermeden sonuna kadar direndi.
Miladi: 10 Ekim 680, Hicri: 10 Muharrem 68’de, Kerbela’da, Hz. Hüseyin ve çocuklar da dâhil 72 kişi katledildiler…
Ama orada asıl kaybeden içindeki hırsı dışa çıkan, zevki, kendi kişisel mutluluğu, sınır tanımaz çıkarcılığıyla Yezid, onun ordusu ve onun zihniyetinde olanlardı.
Ve…
Kerbela’da yazılan destan, insanlık tarihinin destanı oldu…
Orada şehit olan 72 kişi ölümsüz şehitler arasına kavuşurken, İslam tarihi yeniden yazıldı. Daha doğrusu İslam denilen ve bugün de halen çıkara, talana, yağmaya, kan akıtmaya, İŞİD zihniyetine ta o zamandan dayandırılmak istenen bu din, Hz. Hüseyin tarafından kurtarılmıştır.
Bugün hala Ona “-Ulul emre karşı geldi- (yöneticilere (otoriteye) karşı geldi) amacından uzaklaştı” diye, dil uzatma cesaretini gösteren şuursuz kimi ilahiyatçılar, Sünni ulema adı altındaki sapkın gurubun beyninin içinde, Yezid tohumunun filizleri, İŞİD kafasının oynaşmaları ve yansımaları vardır.
Hz. Hüseyin ve 72 yoldaşı; dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bir hak ve hukuk mücadelesi vermiş, ölümsüz yiğitler ve kahramanlardır.
Bu olaydan önce katledilen Müslim bin Akil (Hz. Ali’nin kardeşi Akil’in oğlu ve Hz. Ali’nin damadı (Rukiyye Ana’nın eşi)) ve iki masum çocuğu, Ehlibeyt karşıtları tarafından türlü zulümlere uğratılan, bin bir dert ve tasayla hayatını genç yaşta kaybeden analar anası Hz. Fatıma Ana sonsuza kadar anılacak değerlerdendir…
Mehmet Ersal'dan Akademi'de İlk Ders...
BU DERS KAÇMAZ....
Son dönemde yaptığı akademik çerçevedeki alan araştırmaları ve bunun sonucunda hazırladığı bilimsel makaleler ve kitaplarla Alevi Çalışmalarında özellikle Ocak Sistemi ve Dedelik Kurumuyla ilgili geniş bir perspektif sunan, konunun uzmanı olan, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal'ın Şahkulu Sultan Dergahı Akademisi'ndeki ilk dersi kesinlikle kaçmaz... Konuyu merak edenlere mutlaka katılmalarını tavsiye ettiğim ilk ders için, ziller çalıyor... "Bilimden Gidilmeyen Yolu Sonu Karanlıktır"... diyen Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli aşkıyla "Akademinin Kapıları" herkese açılıyor... Şahkulu'ndan yayılan ışık tüm dünyayı tutsun... Tüm bu çalışmalar, dersler, Akademi, hayırlı uğurlu olsun... Barışa, Kardeşliğe, Birliğe ve Beraberliğe vesile olsun...
ŞAHKULU ALEVİ AKADEMİSİ 2016 GÜZ DÖNEMİ
1 EKİM – 19 KASIM 2016 (11:00 – 17:15 arası)
8 Cumartesi, toplam 48 ders
*
1 Ekim, Cumartesi
Alevi Öğretisinde Temel Kavramlar ve Ritüeller (6 Ders)
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal
ŞAHKULU SULTAN ALEVİ AKADEMİSİ 2016 GÜZ DÖNEMİ
ŞAHKULU ALEVİ AKADEMİSİ GÜZ DÖNEMİ PROGRAMI
ŞAHKULU ALEVİ AKADEMİSİ 2016 GÜZ DÖNEMİ
1 EKİM – 19 KASIM 2016 (11:00 – 17:15 arası)
8 Cumartesi, toplam 48 ders
*
1 Ekim, Cumartesi
Alevi Öğretisinde Temel Kavramlar ve Ritüeller (6 Ders)
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal
*
8 Ekim, Cumartesi
Alevi İnancında Ocak Sistemi ve Hiyerarşi (4 Ders)
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal
Alevi İnancında Mekân, Anlam ve Hafıza (2 Ders)
Mimar Mahir Polat
*
15 Ekim, Cumartesi
Alevilik Dört Kapı Kırk Makam (4 Ders)
Araştırmacı/Yazar Süleyman Zaman
Alevilikte Devriye (2 Ders)
Prof. Dr. Ali Yaman
*
22 Ekim, Cumartesi
Cem ve 12 Hizmet ( 6 Ders)
Dr. Gani Pekşen
*
29 Ekim, Cumartesi
Balkan Aleviliği & Bektaşilik
Araştırmacı Yazar Ayhan Aydın
Alevilik, Nusayrilik, Caferilik Ortak Özellikleri/ Farklılıkları (4 Ders)
Prof. Dr. Fuat Bozkurt
*
5 Kasım, Cumartesi
Ozanlık ve Aşıklık Geleneği (3 Ders)
Müzisyen Yavuz Top
Deyişler, Nefesler, Duazlar (3 Ders)
Halk Bilimci Metin Turan
*
12 Kasım, Cumartesi
Selçuklu, Osmanlı Dönemi ve Aleviler (2 Ders)
Gazeteci/Yazar Necdet Saraç
Cumhuriyet Dönemi ve Aleviler (2 Ders)
Mehmet Çamur (Şahkulu Vakfı Başkanı)
Aleviler ve Yakın Dönem (2 Ders)
Yazar Lütfü Kaleli
*
19 Kasım, Cumartesi
Alevilik ve Hukuk (2 Ders)
Araştırmacı Avukat Ali Yıldırım
Alevilik ve Kadın (2 Ders)
Gazeteci Miyase İlknur
Alevilik ve Medya (2 Ders)
Gazeteci Yüksel Mansur Kılınç
Alevi kurumları ve örgütlenme ( 2 Ders)
Avukat Mehmet Tural
BİLGİ:
Şahkulu Alevi Akademisi 2016 Güz Dönemi kayıtları devam ediyor!
Katılım, 18 yaş ve üzeri herkese açık ve ücretsizdir.
Kayıt olmak için (0216) 368 55 25 nolu telefonu arayabilir
ya da Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
adresine mail gönderebilirsiniz.
TARIK AKAN
TARIK AKAN
İki haftalık son Balkan Gezim'den bu sabah döndüm. En derin üzüntüm ise Tarık Akan gibi büyük bir ismin kaybıydı... Mahallemizin ve Türkiye'mizin gerçek dürüst delikanlısı, yakışıklısı, devrimci-demokrat-Atatürkçü, yurtsever, büyük bir oyuncu ve sinemacı, aydın bir insan... Uğurlar olsun dedim, onu düşürken... Bir de baktım 25 yılda, ""Geleneği Yaşantanlar"ın ardından koşarken, şimdilerde beni bazen de hayal kırıklığına uğratan, biraz da menfaatlerin pişinde koşun ve üretimci olmak yerine biraz "tüketici-çıkarcı" olmuş, "post kavgasında", "makam - mevki - sahne yarışında" olan, toplumsal faydacı görünürken kişisel menfaatçi olmuş; kimi dedeleri, babaları, sözde ozanları, sanatçıları görünce yine her zaman ki gibi kendime hayıflanıyorum... İyi, iyi, iyi güzel de, bu biraz abartı olmadı mı, diye... Yüzlerce söyleşi, çekim vs go. inanç ve kültürüme helali hoş olsun ama hayat çok kısa, hayat savaş alanı ve hayat tercihler alanı... Zamanı biraz da fütursuz kullanmadım mı acaba? Niye bu gül yüzlü Tarık Akan'ımla bir söyleşi yapma yaydım? İnsanlık üzerine, çok sevdiğim sinema üzerine, ülkemiz üzerine, aydınlar üzerine ve elbette Alevilik üzerine... Her sene söylüyorum ama bir türlü başaramıyorum, kendime biraz çeki düzen vermem gerekiyor... Onun ve gerçek sanatçı tüm Türk Sinema Emekçilerinin önlerinde saygıyla eğiliyorum... Sonsuza kadar kalbimizde yaşayacak büyük sanatçı Uğurlar Olsun....
Harabati Baba Tekkesi'ne Sahip Çıkalım
Makedonya - Tetova'da, Bir İşgali Yaşayan
HARABATİ BABA TEKKESİ'Nİ SAHİPSİZ BIRAKMAYALIM!
AYHAN AYDIN
Bu bahar bin bir zorlukla Derviş Abdülmüttalip ağaçları budatmıştı. Az da olsa elmalar yetişmiş. Ama bakımsızlıktan, duvarı olmayan bahçeyi yağmalayanlardan, kimsesizlikten bu elmalar değerlendirilemedi. Kısmet midir nedir, bir çuval elmayı ellerimle toplayıp, Manisa'dan gelen Ali Saka Halifebaba'nın canlarına ikram etmiştik...
Orada bir dergah var; yağmalanan, yakılan, yıkılan, hakları yok edilen...
Alevi - Bektaşi toplumu bu dergahı kaybederse, zaten her şeyini kaybetmeye doğru giden, önü belirsiz bir kervana benzer...
Hızır gibi darda olanlara yardım edenlere ne mutlu...
Bu kadar cemevi, dernek, vakıf var.. Gençlik kolları konser düzenleme yarışında. İyi de ediyorlar. Gelecek yaz bir kaç otobüs dolusu genç buraya gitmeyi hedeflesin de, hem yaşayan bir dergahı görsün, hem de biraz Derviş'e yardımcı olsun. Haydi bakalım, şimdiden bu fikri tartışmaya başlayalım.
Doğruya nazar eyleriz
Biz eğri nazar bilmeyiz
Nakd ile Pazar eyleriz
Veresi Pazar bilmeyiz
Hak’tır sevdiğimiz bizim
Hak’tır bildiğiniz bizim
Boyun eğdiğimiz bizim
Hak’tan özge yar bilmeyiz
Aşk ile meydana geldik
Nazar-ı divana geldik
Pervaneyiz yana geldik
Zincir ile dar bilmeyiz
Evvel ahir yar kuluyuz
Hayder-i Kerrar kuluyuz
Ezelden ikrar kuluyuz
Müminiz inkar bilmeyiz
Muhyiddin Abdal coşunca
Dalga deryayı aşınca
Aşk önümüze düşünce
Hiç sabr ü karar bilmeyiz
(İbrahim Aslanoğlu, Muhyiddin Abdal, Ekin Yayınları, 2007, İstanbul)
Diğer Makaleler...
- HÜSEYİN YORULMAZ DEDE (Ozan Seyfili)
- HÜSEYİN YORULMAZ
- Mısır'da Bektaşilik ve Ahmet Sırrı Dedebaba
- Yiğit Çınarım -Şiir
- Makedonya- Arnavutluk Gezi NOTLARI, II. III. BÖLÜM
- MEYDAN PROGRAMINA KATILACAĞIM…
- 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI
- SELAHATTİN AKKAYA
- DAĞIN ARDI DENİZ - HASAN AKARSU
- Atarük Saray'da- Hasan Hüseyin Yalvaç Kitap