Halk Ozanı Hüseyin Çeker İle Söyleşi
Geleneği Yaşatanlar Konuşuyor…
HALK OZANI HÜSEYİN ÇEKER
(OZAN ŞAH HÜSEYİN) İLE SÖYLEŞİ
Ayhan Aydın
Ozanım bana yaşamınızdan bahseder misiniz? Nerede ve ne zaman doğdunuz?
Kahramanmaraş’ın Elbistan İlçesine bağlı Körcek Köyü’nde, 1961’de dünyaya gelmişim.
Annemin babası Hüseyin Yılmaz Dede idi. Tunceli Ovacık’ın Çilhoruz Köyü’nde doğmuş, aynı zamanda o köyün sahibiymiş, farklı yerlerde yaşamış en son Afşin’e bağlı Çomudüz Köyü’nde yaşayıp, vefat etmiş, mezarı oradadır.
Bu Hüseyin Dedem, Mahzuni’yle, Âşık Meçhuli, Perişan Güzel, Davut Sulari, Kul Ahmet ile içli dışlıydı. Benim dayım Süleyman Dede Ankara Natayolu’nda oturuyordu, çok sevilen bir dedeydi. Âşık Emekçi de onlarda kalıyordu, öğrencilik dönemlerinde. Dayımın vasıtasıyla bazı ozanlarımızı daha iyi tanıma fırsatım oldu. Âşık Mahzuni’yle, Emekçi’yle, Viçdani’yle, Ali Hayrani’yle, Kul Ahmet’le, hepsiyle tanıştım. Âşık Hüdai ve Abdullah Papur’la arkadaşlığım oldu. Bu şiir yazma, bu ozanlık onlardan bana geçen bir erdemliliktir.
İlkokulu bitirdikten sonra köyden ayrıldım, 1970’de İstanbul’a geldim.
Köyde ne kadar kaldınız?
Köyde benim babam çobanlık yapıyordu. Durumumuz zayıftı bizim. Mecbur kaldığım için İstanbul’a, Ali abimle birlikte geldik. Beni abim getirdi. Birlikte Eminönü’de işportacılık yapıyorduk. İşportacılık yaptığım dönemlerde Âşık Hüdayi’yle tanışma fırsatımız oldu. Âşık Yener’le tanışma fırsatımız oldu. Zaman zaman Ankara’ya da gittim. Dayımda kalıyordum. O da dede olduğu için çevresi genişti. Ben de onun çevresindeki dedelerle, ozanlarla tanıştım. Ama İstanbul’da yaşıyordum.
Köyünüzü biraz anlatın?
Köyümüz kırsal bir alandadır. Fazla bir özelliği yok; karım, hayvancılık yapılır. Âşık Meçhuli’nin köyü Kaşanlı bizim köye çok yakındır, yayan kırk dakikada gidiyorduk.
Köyde ocak, ziyaret var mıydı? Cem oluyor muydu?
Köyümüzde cem olmuyordu.
Yakın köylerde cem cemaat oluyor muydu?
Yok, olmazdı.
Köye ozanlar gelir miydi?
Gelirlerdi, köy köy gezerlerdi. Aşık Meçhuli gelirdi, Aşık Perişan Ali gelirdi, Mehmet Ali Güzel gelirdi. Ozanlar gelip gezerlerdi.
Kalırlar mıydı?
Bazen kalıyorlardı.
Sohbet muhabbet oluyor muydu?
Yıl 1970’ler başı… Aşık Mechuli kış gününde, bir atla geldi. Bizim Mustafa Yüksel’de, amcaoğlunda misafir kaldı. Tabii sabah atı yularından tutarak götürdü. Başka bir köye gitti. Aradan yirmi sene geçti. Ankara’da, tesadüfen amcaoğluyla yine yüz yüze geldiler, ben de ordaydım. Amacaoğlu dedi ki, sen ne yapıyorsun, ne işle meşgulsün? “O da dedi ki”, yirmi yıl önce elimde gördüğün yuları halen çekiyorum, halen çekiyorum, dedi.
Annemin babası Kureyşan’lıydı. Hüseyin Yılmaz Dedem, (yani Kureyşanlı, denilen dedem) on yedi yıl Rusya’da esir kalmış. Orada da evermişler, bilgi birikiminden dolayı. On yedi yıl sonra Dersim’e kaçıp geliyor. Dersim’de bakıyor ki, oğulları Hasan ve Hüseyin öldürülmüş. Komşulara sora sora Kayseri’den Maraş’a geliyor. Sora sora bizi buluyor. Annem Gülüstan’ı tanımış. Ve Emine isminde bir teyzem, Süleyman Dayım, Musa Dayım var. Musa dayımı göremiyor. Süleyman, Gülüstan ve Emine… Kalan çocuklarını görüyor. Veli Yılmaz Dedemin babası, oğlum bizim memlekete yani Dersim’e dön, diyor. O da dönmüyor. Çomudüzü’nde Hakk’a yürüyor.
Ben Dersim’deki köyümüzü de arıyorum, Çilhoruz Köyü’ymüş bizim eski köyümüz.
Babamın babası Ali dedeyi tanıyamadım, görmedim. Malatya Kürecik’te sanırım vefat etmiş.
Babamın bir kardeşi varmış, adı İbrahim’miş. Adana Kadirli’de bir bayan tarafından zehir verilerek öldürülüyor. Babam da kimsesi olmadığı için, yıllarca çobanlık yapmış. Bütün köy ağalarına hizmet etmiş. Ama babam rahmetli, çok onurlu, gururlu bir insandı. Hayatta hiç kimseye boyun bükmezdi.
Annem Dersim’den bir akrabasına sözlüymüş. Annem onu sevmiyormuş. Benim amcam da “neden senin gönlün yok, ben sizin aranızı bulurum”, diyor. Köyde ev damına gidiyor, annemle konuşmak için. İçeri girince kapıyı arkadan kilitliyor. Damın üstündeki delikten, annemi bir arkadaşıyla kaçırıp babama götürüyorlar. Dışardakiler “ne yaptın, İbrahim, kızın gönlünü aldın mı”, deyince? Gülüyor, aldım diyor. Annemle babam buluşuyor. Sabaha kadar kimse durumu bilmiyor. Sabah deniyor ki, İbrahim kardeşi Musto’ya Gülistan’ı kaçırmış! Bu 1947’de oluyor.
Şahkulu Sultan Vakfı Alevi Akademisi Güz 2016 Bitti
Bilimin Aydınlığında, Alevi Araştırmacılığında Yeni Bir Boyut
ŞAHKULU’NDA ALEVİ AKADEMİSİNİN AÇILIŞI VE İLK DERSİ YAPILDI…
AYHAN AYDIN
Akademinin aydınlık kapısı Aleviliği bilimsel yol ve yöntemlerle öğrenmek isteyenlere sonuna kadar açıldı. Geçen sene birincisi gerçekleştirilen ve çok büyük bir ilgiyle karşılanan Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı’nın gerçekleştirdiği Şahkulu Alevi Akademisi bu sene de ders programlarına başladı.
Güz Dönemi’nin, yani ilk yarıyılın 1 Ekim -19 Kasım 2016 tarihleri arasında yapılacağı Alevi Akademisi, aslında Şahkulu Sultan Dergâhı’nın geleneksel olarak yapa geldiği bir eğitim-kültür faaliyeti olma özelliği göstermektedir. Alevi Bektaşi toplumunun dünyadaki en köklü kurumlarından birisi olarak yüzyıllardır halka büyük hizmetler veren ve Alevi - Bektaşi inanç ve düşünce dünyasının ana merkezlerinden birisi olan Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı’nın uzun yıllara dayanan bu çabaları, iki senedir yeni bir boyut kazanarak daha da bilimsel bir özellikle yoluna devam ediyor.
Gazeteci –Yazar Necdet Saraç’ın danışmanlığında yürütülen çalışmalar sonucunda gerçekleşen ve büyük bir beğeniyle karşılanan etkinliğin bu seneki ilk dersi, 1 Ekim 2016 cumartesi günü, Şahkulu Sultan Külliyesi, Mehmet Ali Hilmi Dede Baba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakfı’nın merkezinden 50 dinleyicinin katılımıyla verildi.
Vakıf başkanı ve bilimin önemini her zaman vurgulayan Mehmet Çamur’un açılış konuşmasından sonra ilk derse geçildi.
Açılışta Akademinin mantığını anlatan ve Şahkulu Sultan Vakfı olarak bu çalışmaya öncülük etmekten büyük bir mutluluk duymanın yanı sıra bunu bir görev olarak da üstlendiklerini söyleyen Mehmet Çamur, Alevilik konusunda yapılabilecek en önemli gayretlerin bilimsel çabalara, eğitim çalışmalarına destek vermek olduğunu söyledi.
Son yıllarda yaptığı bilimsel çalışmalarla tanınan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal gün boyu süren “Alevi Öğretisinde Temel Kavramlar ve Ritüeller” konulu dersini verdi. Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora çalışmaları esnasında bilimsel yol ve yöntemleri kullanarak, büyük zorlukları aşıp alanda çok ciddi bir veri elde edilmesini sağlayan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal, yaklaşık yirmi yıla dayanan birikimlerini, bir üniversite öğretim üyesinde olması gerektiği gibi, bu ilk dersinde de, çok açıklayıcı, herkesin anlayacağı bir dil, üslup ve yöntemle aktararak başarıyla gerçekleştirdi.
İlk derste, çok önemli olmak üzere, hem terimler, kavramlar ayrıntılı açıklama yöntemleriyle ortaya konulurken, Alevi Bektaşi tarihi de, özetlenmiş oldu. Alevilik ve Bektaşilik konusunda araştırma yapmış, kitaplar hazırlamış büyük otorite olarak kabul edilen düşünür, yazar ve araştırmacıların eserleri ve ortaya koydukları görüş ve düşünceler irdelenip ortak vurguları, yanılgıları ve artık tarihte kalmış kabul edilemez görüşleri de tüm çıplaklığıyla katılımcılarla paylaşıldı. Tüm dersler boyunca dinleyenlerin derse katılımları sağlandı; onlara sorular soruldu, onların da soru sormalarının yolu açılarak tam bir özgür üniversite platformu bu dersle sağlanmış oldu.
Sonuçta dünyanın neresinde olursa olsun, amacına yüzde yüz oranında ulaşmış, bir üniversitede ancak verilebilecek bir ders günü, daha da özgür bir ortamda, artık tek tip düşünceye hapsedilmiş bir zihniyetten çıkarılmış olarak, Şahkulu Sultan Dergâhı’nın inanç, kültür, medeniyet, edebiyat, özgürlük ve sevgi kokan ortamında yaşanmış oldu.
İlk derste; Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Taştekin, proje danışmanı ve Alevi Bektaşi dünyasında bilimsel platformun oluşturulması, araştırmaların yapılması, kütüphane- dokümantasyon merkezi gibi yapıların gerçekleştirilmesini savunun Gazeteci-Yazar Necdet Saraç, Cem Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Çorlu Şube Başkanı Muzaffer Birdal, Yazar- Yayıncı- Kütüphaneci Aydın İleri, Dört Kapı Kırk Makam Eğitim Kültür Ve Araştırma Derneği Başkan Yardımcısı Hüseyin Gül ve Dergâhın Dedesi Musa Güzel Dede de yer aldı. Bu ilk derste; her birisi birbirinden değerli aralarında doktora, yüksek lisans öğrencilerinin de bulunduğu diğer dinleyiciler yer aldılar.
Dersler 19 Kasım’a kadar her cumartesi günü; akademisyen, yazar ve araştırmacıların farklı konulardaki sunumlarıyla devam edecek.
2 Ekim 2016, Pazar
Devamını oku: Şahkulu Sultan Vakfı Alevi Akademisi Güz 2016 Bitti
ŞAHKULU AKADEMİSİ DERSLERİ DEVAM EDİYOR
ŞAHKULU ALEVİ AKADEMİSİ DESLERİ DEVAM EDİYOR…
Ayhan Aydın
ŞAHKULU SULTAN VAKFI’NIN ALEVİ ÖĞRETİSİNE BÜYÜK KATKISI
ALEVİ AKADEMİSİNDE DERSLER TÜM HIZIYLA DEVAM EDİYOR…
İkinci Dersinde de Konunun Uzman İsmi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal; Ocak-Dede Ve Talip Toplulukları Bütünlüğünde Yaşayan Aleviliğin İnançsal Temel Yapı Taşlarını Ortaya Koydu…
Alevi – Bektaşi toplumunun en temel kurumlarından birisi olan Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı’nın uzun yıllara dayanan birikimleriyle Alevi Öğretisinin anlatılması amacıyla düzenlediği Alevi Akademisi dersleri devam ediyor.
Bir kültür-eğitim hizmeti olarak geçen sene önceki yıllardaki çalışmalara daha da bir bilimsel boyut kazandırmak amacıyla akademisyenlerin ağırlıklı olarak yer aldıkları, Aleviliği tarihsel ve güncel boyutlarıyla en iyi şekilde aktarmak amacıyla düzenlenen Alevi Akademisi’nin ikinci ders günü, 1 Ekim 2016, Cumartesi günü gerçekleştirildi.
İlk derste geçen hafta “Alevi Öğretisinde Temel Kavramlar ve Ritüeller” konusuyla, son yıllarda yaptığı bilimsel çalışmalarla tanınan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal önemli bir başlangıç yapmıştı.
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal, yaklaşık yirmi yıla dayanan birikimlerini, bir üniversite öğretim üyesinde olması gerektiği gibi, bu ikinci dersinde de, çok açıklayıcı, herkesin anlayacağı bir dil, üslup ve yöntemle aktararak başarıyla gerçekleştirdi.
“Alevi İnancında Ocak Sistemi Ve Hiyerarşi” başlığındaki iki ders boyunca Ersal, Anadolu’dan Balkanlar’a yaşayan Aleviliğin inançsal temel yapısı olan; ocak-dede sistemin bütünlüğünde, gerçekten de belli bir yöreye bağlı olmaksızın, temel işleyişini üstün sunumuyla gözler önüne serdi.
Dıştan dayatmalar, Alevi kurumlarının ve bazı dedelerin tüm yanlışlıklarına ve eksikliklerine rağmen geleneksel Aleviliğin ocak merkezli, erkânı süren dedeler ve onlara bağlı talip toplulukları tarafından çok canlı bir şekilde yaşatıldığını söyleyen Mehmet Ersal, tarihsel olarak Aleviliği Alevilik yapan cemin de özü olan bu sistemin yapı taşlarını çok açıklayıcı bir şekilde ortaya koydu.
Derse katılımı, dinleyenlerin ilgisini toplamayı da başaran Ersal, görsel malzemeyle de desteklediği sunumunda hafızalarda yer edecek çok güzel, bilimsel saatler yaşattı kendisini dinleyen topluluğa.
Şahkulu Sultan Külliyesi, Mehmet Ali Hilmi Dede Baba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakfı’nın tarafından düzenlenen dersler; 19 Kasım’a kadar her cumartesi günü; akademisyen, yazar ve araştırmacıların farklı konulardaki sunumlarıyla devam edecek.
AYHAN AYDIN
1 Ekim 2016, Cumartesi
ŞAHKULU ALEVİ AKADEMİSİ’NDE BİLİMİN IŞIĞINDA GERÇEKLER DİLE GELİYOR…
DR. MİMAR, MAHİR POLAT
Çoğu İnsanın Dikkat Bile Etmediği Aleviliğin Olmazsa Olmazı, İnanç-Kültür ve Felsefesi’nin Dili Olan, Alevi-Bektaşi Mekânları’nın Önemi, Mimar Mahir Polat Tarafından Ortaya Kondu.
Doktora çalışmasının da temelini oluşturan Alevi Fiziki Mekânlarıyla ilgili Şahkulu Alevi Akademisi’nde ders veren Mimar Mahir Polat, bir bilim insanından beklenenin ötesinde, bu inancın dilini de kullanarak, çoğu insanın ilk kez tanık olduğu şekliyle Alevi-Bektaşi inancının (Tarihi) Fiziki Yapıları’yla ilgili çok açıklayıcı bilgiler sundu.
Alevi-Bektaşi mekânlarının bu inanç ve kültürdeki önemini vurgulayan ve tadına doyulmaz iki saatlik dersiyle dinleyenlerin belleklerinde merak, ilgi, hayranlık uyandıran Mahir Polat kalıcı bir konuşma yaptı.
Mahir Polat, görsel malzemeyle de desteklediği sunumunda insanlığın tüm dinlerinde inanç mekânlarının yerinin çok ayırt edici bir şey olduğunu, Alevi – Bektaşi öğretisinin mekânlarının ise yine bu inançla ilgili çok önemli ipuçları verdiğini dile getirdi.
Şahkulu Alevi Akademisi’nin 8 Ekim 2016, Cumartesi günkü ikinci konuşmacı olarak derse katılanlara bilgi birikimini aktaran Polat, doktora çalışmasına başlarken Alevilerin ocak-cemevi merkezli inanç mekânlarının olup- olmadığı konusunda kendisinin bile endişelerinin olduğunu araştırmalarını genişlettikçe olağanüstü bir malzemeyle karşılaştığını söyledi.
Mahir Polat, Anadolu Alevi yerleşimlerinde yaptığı alan araştırmalarıyla bizzat tespit edip, gözlemlediği, belgelediği şekliyle Alevi-Bektaşi ocak-tekke- dergâh-ziyaret mekânlarındaki sembolizmin aslında Aleviliğin dayandığı inanç-kültür evreniyle doğrudan bağlı olduğunu dile getirdi. Polat, bu gerçeği tüm çıplaklığıyla gördüğünü, “Kırklar Cemi, Tuba Ağacı, Kevser Irmağı, Yedi Kat Gök, Ocak…” tüm değerlerin Alevi- Bektaşi mekânlarına da yansıdığını örnekleriyle gösterdi.
Alevi tasavvufunu da çok iyi bilen, ozanların dünyasına zaman zaman yolculuklarla, Mahir Polat Alevi tarihinin ışığında aynı zamanda geçmişe de göndermeler de bulundu.
Mahir Polat, Alevilerin aslında her şeyi gerçeğiyle yaşayan yani “zuhur” olan, cemevinin de aslında içinde “Kırklar Cemi”nin yapıldığı kitlenin ta kendisi olduğunu, Alevilikte her şeyin gerçeğin ta kendisi olduğunu, bunların sembol olarak nitelendirilmemesi gerektiğini söyledi.
Alevilik’te dilde, yaşamda, mekânda, her yerde bu bütünlüğün mevcut olduğunu, önemli olanın bunu yaşamak kadar fark etmek de olduğunu dile getirdi.
Yine tadına doyulmaz bir sohbette, Alevi Akademisi bir önemli konuğu daha ağırlamış oldu.
Derse; Sanatçı, Akademisyen ve Araştırmacı Ulaş Özdemir ve Tarihçi Dr. Cihangin Gündoğdu da katıldılar.
Şahkulu Sultan Külliyesi, Mehmet Ali Hilmi Dede Baba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakfı’nın tarafından düzenlenen dersler; 19 Kasım’a kadar her cumartesi günü; akademisyen, yazar ve araştırmacıların farklı konulardaki sunumlarıyla devam edecek.
AYHAN AYDIN
8 Ekim 2016, Cumartesi
ŞAHKULU'NDAN 2016 MUHARREMİ BÖYLE GEÇTİ...
ŞAHKULU SULTAN DERGÂHI VAKFI’NDA BİR MUHARREM DE BÖYLE GEÇTİ…
AYHAN AYDIN
ŞAHKULU SULTAN VAKFI’NDA
MUHARREM SOHBETLERİ
İMAM HÜSEYİN AŞKIYLA DEVAM EDİYOR…
Alevi –Bektaşi toplumunun en önemli inanç takvimlerinden birisi olan Muharrem Ayı dolayısıyla tüm Alevi- Bektaşi kurum, kuruluş ve örgütlerinde olduğu gibi en köklü kurumlardan birisi olan Şahkulu Sultan Vakfı’nda da her sene olduğu gibi bu sene de Muharrem Orucu nedeniyle etkinlikler yapılıyor.
İslam’da ayrılıkların temelini atan ve Emevi iktidarını yaşatmak için her türlü yol ve yöntemi kullanan Muaviye’nin yönlendirmesi sonunda zalimlikte sınır tanımayan oğlu Yezid, iktidarı döneminde Ehlibeyt’e karşı baskılarını, işkencelerini, katliamlarını arttırmıştı. Yezit ve onun despot yönetimine karşı gelen, her zaman mazlumun yanında olup, zalimlerin karşısında boyun eğmeyerek inandığı değerler uğruna yine onun ordusu tarafından katledilen Hz. Hüseyin’in şahadeti muharrem ayında olmuştu.
Miladi 10 Ekim 680, Hicri 10 Muharrem 68 tarihinde, 72 yoldaşıyla, yareniyle birlikte Kerbela’da katledilen İmam Hüseyin ve Kerbela Şehitleri anısına yüzyıllardır Alevi -Bektaşi toplumu Muharrem Orucu tutmaktadır.
Muharrem Orucu dolayısıyla her akşam Şahkulu Sultan Vakfı’ndan dedelerin duaları eşliğinde halka açık Oruç Açımı Lokması dağıtımı, Muharrem Erkânı ve Muharrem Sohbetleri yapılacaktır.
Bugün de aynı aşkla ve görev bilinciyle dergâhı dolduran canlara; Dergâhın Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Hüseyin Taştekin’in Muharrem ayının önemiyle ilgili konuşmasından sonra Şahkulu Sultan Dergâhı Post Dedesi Musa Güzel Dedemizin dualarıyla lokma dağıtımı yapıldı.
Sonrasında Cemevinde Muharrem Erkânı yürütüldü. İmam Hüseyin ve Kerbela Şehitleri adına çerağlar yakıldı, mersiyeler, ağıtlar söylendi.
Bugünkü Muharrem Sohbetleri’nin konuşmacı konuğu olan Alevi Dernekler Federasyonu Başkanı aynı zamanda dede olan Rıza Eroğlu’nun muharremin anlamı, Alevi inanç sisteminde değerlerin yaşatılmasının önemi, bu konuda yaşanmakta olan asimilasyonlara karşı kavramların içeriğinin korunak anlatılması ve Alevi ilkelerinin yaşatılmasının gerekliliği hakkında konuşması ilgiyle dinlendi. Rıza Eroğlu yaptığı konuşmada; bazı yönlendirmelerle oruç, namaz kavramlarının yalan – yanlış bir şekilde anlatılarak kafaların karıştırılmak istendiğini, Alevinin oruca bakışının, namaz konusundaki fikrinin, cem-niyaz hakkındaki bilgilerinin de aslında yerli yerinde olduğunu ama bunların tam anlatılmadığını, bazı kesimlerin de yanlış anlatmasıyla bazı insanların yanılgıya düştüklerini söyledi.
Rıza Eroğlu; kişinin aslında her daim oruç olması gerektiğini, yememekle – içmemekle oruç tutulmuş olmayacağını, gerçek bir Alevi’nin her zaman oruçlu olduğunu dile getirdi.
Yine Hüseyin Taştekin’in İmam Hüseyin’in verdiği mücadelenin anlamı ve önemi, tarihler boyunca Aleviler üzerinde oynanan oyunların devam ettiği, buna karşı mücadele edilmesi gerektiği yönündeki anlamlı konuşmaları büyük beğeni topladı.
Alevi kadın hoca olarak okuduğu Kuran ve söylediği mersiyelerle sevilen bir sima olan Filiz Hoca da muharrem, Fatıma Ana ve Alevi değerleri hakkında konuşma yaptı, mersiye söyledi.
Yüzlerce kişinin katılımıyla, aşk dolu duygularla, Şahkulu Sultan Dergâhı’na gelen canlar; Hz. Hüseyin ve Kerbela Şehitlerini anarak bir Muharrem Etkinliğini yaşamış oldular.
İlki dün yapılan ve Vakıf başkanı Sayın Mehmet Çamur ve Dergâhın post dedesi Musa Güzel’in konuşmacı olarak katıldıkları Muharrem Sohbetleri’nin 4 Ekim Salı günkü konukları ise; Erikli Baba Dergahı Dedesi Binali Doğan Dede ile Araştırmacı- Yazar Mustafa Cemil Kılıç olacaktır.
Sohbetler her akşam 19.00’da Şahkulu Sultan Külliyesi, Mehmet Ali Hilmi Dede Baba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakfı’nın Göztepe’deki adresinde tüm halka açık bir şekilde yapılmaktadır.
Ayhan Aydın. 3 Ekim 2016, Pazartesi
ŞAHKULU SULTAN DERGÂHI’NDA
MUHARREM SÖYLEŞİLERİ DEVAM EDİYOR…
En köklü Alevi –Bektaşi kurumlarından birisi olan Şahkulu Sultan Dergâhı’nda, Muharrem Sohbetleri devam ediyor.
İmam Hüseyin ve Kerbela şehitleri aşkına tutulan Muharrem Orucu dolayısıyla oruç boyunca, tüm Alevi Bektaşi kurum ve kuruluşlarında olduğu gibi Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı tarafından da halkımıza açık oruç açımı lokması veriliyor, birbirinden değerli yazar, dede, gazeteci, araştırmacılarla yapılan Muharrem Sohbetleri de devam ediyor…
4 Ekim Salı günü de sevgi çağlayanı gibi dergâha koşan yaşlı-genç onlarca canın katılımıyla yapılan oruç açımından sonra, Erikli Baba Türbesi Derneği Cemevi Dedesi Binali Doğan ve Araştırma-Yazar- İlahiyatçı Mustafa Cemil Kılıç’ın konuşmacı olarak katıldıkları sohbette yine Alevi değerleri doğrultusunda bir etkinlik daha yapılmış oldu.
Binali Doğan Dede, Hz. Hüseyin ve Kerbela ve Muharrem ile ilgili yaptığı konuşma yanında, kendine özgü yöresel tınıları da taşıyan bağlamasıyla halkın yanan yüreğine İmam Hüseyin aşkıyla biraz su serpti, gözyaşları sel oldu aktı.
Mustafa Cemil Kılıç ise İmamlar hakkında yaptığı konuşmasında, Aleviler olarak halifeliğin değil, imamlığın önemini her zaman vurguladıklarını belirtti. Alevilerin doğrulukla yoğrulmuş, gerçekleri dile getiren ve Hakk Muhammed Ali aşkı ve inancıyla olgunlaşmış imamiyete inandıklarını, Hz. Hüseyin’in de inandığı değerler uğruna bir imam olarak hareket edip, ilkelerinden ödün vermeden, atası Muhammed Mustafa’ya, Aliyel Murteza’ya, Fatümat’ül Zehra’ya, yani Ehlibeyt’e uygun olarak hareket ettiğini söyledi.
Lokma Dağıtımı ve Söyleşideki Muharrem Erkanı'nda duaları Dergahın dedesi Musa Güzel verdi. Söyleşiye, vakıf başkanı ve aynı zamanda ocak zade olan Mehmet Çamur da katıldı. Şahkulu Sultan Dergâhı’nda Kültürel ve Eğitsel Çalışmaların danışmanlığını ve koordinatörlüğünü yapan Gazeteci-Yazar Necdet Saraç da halkımızı yalnız bırakmadı.
Şahkulu Sultan Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Taştekin, Atilla Taş ve Dergâhın emektarları, çalışanları her zaman olduğu gibi halkı sevgi ve saygıyla karşılayıp, hep birlikte hizmet ettiler.
Muharrem Sohbetlerinde bu akşam; Sefa Öztürk Dede, Bektaşi Dervişi Mahmut Aydın konuşmacı olarak katılacaklardır.
Sohbetler her akşam 19.00’da; Şahkulu Sultan Külliyesi, Mehmet Ali Hilmi Dede Baba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakfı’nın Göztepe’deki adresinde tüm halka açık bir şekilde yapılmaktadır.
Ayhan Aydın
ŞAHKULU ALEVİ AKADEMİSİ DERSLERİNE BAŞLADI
Bilimin Aydınlığında, Alevi Araştırmacılığında Yeni Bir Boyut
ŞAHKULU’NDA ALEVİ AKADEMİSİNİN AÇILIŞI VE İLK DERSİ YAPILDI…
Akademinin aydınlık kapısı Aleviliği bilimsel yol ve yöntemlerle öğrenmek isteyenlere sonuna kadar açıldı. Geçen sene birincisi gerçekleştirilen ve çok büyük bir ilgiyle karşılanan Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı’nın gerçekleştirdiği Şahkulu Alevi Akademisi bu sene de ders programlarına başladı.
Güz Dönemi’nin, yani ilk yarıyılın 1 Ekim -19 Kasım 2016 tarihleri arasında yapılacağı Alevi Akademisi, aslında Şahkulu Sultan Dergâhı’nın geleneksel olarak yapa geldiği bir eğitim-kültür faaliyeti olma özelliği göstermektedir. Alevi Bektaşi toplumunun dünyadaki en köklü kurumlarından birisi olarak yüzyıllardır halka büyük hizmetler veren ve Alevi - Bektaşi inanç ve düşünce dünyasının ana merkezlerinden birisi olan Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı’nın uzun yıllara dayanan bu çabaları, iki senedir yeni bir boyut kazanarak daha da bilimsel bir özellikle yoluna devam ediyor.
Gazeteci –Yazar Necdet Saraç’ın danışmanlığında yürütülen çalışmalar sonucunda gerçekleşen ve büyük bir beğeniyle karşılanan etkinliğin bu seneki ilk dersi, 1 Ekim 2016 cumartesi günü, Şahkulu Sultan Külliyesi, Mehmet Ali Hilmi Dede Baba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakfı’nın merkezinden 50 dinleyicinin katılımıyla verildi.
Vakıf başkanı ve bilimin önemini her zaman vurgulayan Mehmet Çamur’un açılış konuşmasından sonra ilk derse geçildi.
Açılışta Akademinin mantığını anlatan ve Şahkulu Sultan Vakfı olarak bu çalışmaya öncülük etmekten büyük bir mutluluk duymanın yanı sıra bunu bir görev olarak da üstlendiklerini söyleyen Mehmet Çamur, Alevilik konusunda yapılabilecek en önemli gayretlerin bilimsel çabalara, eğitim çalışmalarına destek vermek olduğunu söyledi.
Son yıllarda yaptığı bilimsel çalışmalarla tanınan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal gün boyu süren “Alevi Öğretisinde Temel Kavramlar ve Ritüeller” konulu dersini verdi. Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora çalışmaları esnasında bilimsel yol ve yöntemleri kullanarak, büyük zorlukları aşıp alanda çok ciddi bir veri elde edilmesini sağlayan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal, yaklaşık yirmi yıla dayanan birikimlerini, bir üniversite öğretim üyesinde olması gerektiği gibi, bu ilk dersinde de, çok açıklayıcı, herkesin anlayacağı bir dil, üslup ve yöntemle aktararak başarıyla gerçekleştirdi.
İlk derste, çok önemli olmak üzere, hem terimler, kavramlar ayrıntılı açıklama yöntemleriyle ortaya konulurken, Alevi Bektaşi tarihi de, özetlenmiş oldu. Alevilik ve Bektaşilik konusunda araştırma yapmış, kitaplar hazırlamış büyük otorite olarak kabul edilen düşünür, yazar ve araştırmacıların eserleri ve ortaya koydukları görüş ve düşünceler irdelenip ortak vurguları, yanılgıları ve artık tarihte kalmış kabul edilemez görüşleri de tüm çıplaklığıyla katılımcılarla paylaşıldı. Tüm dersler boyunca dinleyenlerin derse katılımları sağlandı; onlara sorular soruldu, onların da soru sormalarının yolu açılarak tam bir özgür üniversite platformu bu dersle sağlanmış oldu.
Sonuçta dünyanın neresinde olursa olsun, amacına yüzde yüz oranında ulaşmış, bir üniversitede ancak verilebilecek bir ders günü, daha da özgür bir ortamda, artık tek tip düşünceye hapsedilmiş bir zihniyetten çıkarılmış olarak, Şahkulu Sultan Dergâhı’nın inanç, kültür, medeniyet, edebiyat, özgürlük ve sevgi kokan ortamında yaşanmış oldu.
İlk derste; Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Taştekin, proje danışmanı ve Alevi Bektaşi dünyasında bilimsel platformun oluşturulması, araştırmaların yapılması, kütüphane- dokümantasyon merkezi gibi yapıların gerçekleştirilmesini savunun Gazeteci-Yazar Necdet Saraç, Cem Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Çorlu Şube Başkanı Muzaffer Birdal, Yazar- Yayıncı- Kütüphaneci Aydın İleri ve Dergâhın Dedesi Musa Güzel Dede de yer aldı. Bu ilk derste; her birisi birbirinden değerli aralarında doktora, yüksek lisans öğrencilerinin de bulunduğu diğer dinleyiciler yer aldılar.
Dersler 19 Kasım’a kadar her cumartesi günü; akademisyen, yazar ve araştırmacıların farklı konulardaki sunumlarıyla devam edecek.
Ayhan Aydın
2 Ekim 2016, Pazar
HZ. HÜSEYİN, KERBELA VE MUHARREM
HZ. HÜSEYİN, KERBELA VE MUHARREM
AYHAN AYDIN
28 Eylül 2016, Çarşamba, Rumelihisarüstü
Zalimin zulmüne boğun eğmeyerek, zamanın hükümdarı Muaviye oğlu Yezid’e, onların karanlık zihniyetine, ordusuna, varlığına karşı gelen, zorbalığın boyunduruğu altına girmek istemeyen Hz. Hüseyin, taraftarlarının da isteğiyle, Miladi 680’de (Hicri 68) binlerce yareni, yoldaşı ve Ehlibeyt muhibbiyle birlikte Kufe’ye doğru yola çıkmıştı.
Hz. Hüseyin; birçok engeli aşa aşa, zorlukları yene yene, olanaksızlıklara direne direne yolculuğuna devam ederken, birlikte yola çaktığı ikircikli, çıkarcı, korkak, sözde taraftarlarından önemli bir kısmı tarafından yalnız bırakılsa da, ilkelerinden ödün vermeyen yüzlerce kişiyle bu kutlu yolculuğuna devam etti. Yezid ordusunun ve taraftarlarının tüm tehditleri, baskıları onu ve yoldaşlarını durduramadı, onları sindiremedi.
Ama zalimin güçlü orduları; Hz. Hüseyin ve yoldaşlarının yollarını çevirdi, onları belli bir alanda hapsetti. Bu bela toprağı olan Kerbela’ydı, Kerbü Bela’ydı. Ninova denen bu topraklardan kan kokusu, ölüm kokusu dört bir yana yayıldı.
Hayatı boyunca dosdoğru (Tarık-ı Müstakim) olarak bildiği yoldan sapmayan, büyük bir inançla, yüreklilikle, özüyle inandığı ve atası Hz. Muhammed’in, babası Hz. Ali’nin, anası Hz. Fatıma’nın ve tüm Ehlibeyt taraftarlarının inandığı inançla, Hakk –Muhammed- Ali, Ehlibeyt aşkıyla yoğrulmuş olan Hz. Hüseyin, İslami değerlerin yok edilmesine ölümüne neden olsa bile karşı çıkacaktı.
Hz. Hüseyin, kendisine destek verenlerin onu yalnız bırakmayanların da gücüyle; Emevi aristokratların, kan ve gözyaşıyla, adaletsizliklerle, haksızlıklarla elde ettikleri mal varlıklarıyla büyümüş, Muaviye’nin ve oğlu Yezid’in saltanatının yarattığı karanlığa, zorbalığa, barbarlığa karşı direndi.
Susuz bırakılan ve çocuk yaşta katledilen Ehlibeyt’in feryatları çölü doldururken, analar dizlerini döverken, çocuklara su getirmek isteyen Celal Abbas’ın iki kolları kesilirken, o asla ilkelerinden ödün vermeden ulu-büyük direnişine devam etti…
Aydınlıkla karanlığın savaşında; barbarların saltanat devrine, kan içicilerin zulmüne karşı, sadece canını değil, yeryüzünün en zor kararıyla canından çok sevdiği çoluk ve çocuğuyla, onları zalimlerin atlıları altında çiğnetmek pahasına, Alevi Bektaşi yolunu da kuran ana düşünce damarlardan birisi olan “zalimin zulmüne boyun eğmeyin, haklarınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz” düşüncesiyle, değerlerinden hiç ödün vermeden sonuna kadar direndi.
Miladi: 10 Ekim 680, Hicri: 10 Muharrem 68’de, Kerbela’da, Hz. Hüseyin ve çocuklar da dâhil 72 kişi katledildiler…
Ama orada asıl kaybeden içindeki hırsı dışa çıkan, zevki, kendi kişisel mutluluğu, sınır tanımaz çıkarcılığıyla Yezid, onun ordusu ve onun zihniyetinde olanlardı.
Ve…
Kerbela’da yazılan destan, insanlık tarihinin destanı oldu…
Orada şehit olan 72 kişi ölümsüz şehitler arasına kavuşurken, İslam tarihi yeniden yazıldı. Daha doğrusu İslam denilen ve bugün de halen çıkara, talana, yağmaya, kan akıtmaya, İŞİD zihniyetine ta o zamandan dayandırılmak istenen bu din, Hz. Hüseyin tarafından kurtarılmıştır.
Bugün hala Ona “-Ulul emre karşı geldi- (yöneticilere (otoriteye) karşı geldi) amacından uzaklaştı” diye, dil uzatma cesaretini gösteren şuursuz kimi ilahiyatçılar, Sünni ulema adı altındaki sapkın gurubun beyninin içinde, Yezid tohumunun filizleri, İŞİD kafasının oynaşmaları ve yansımaları vardır.
Hz. Hüseyin ve 72 yoldaşı; dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bir hak ve hukuk mücadelesi vermiş, ölümsüz yiğitler ve kahramanlardır.
Bu olaydan önce katledilen Müslim bin Akil (Hz. Ali’nin kardeşi Akil’in oğlu ve Hz. Ali’nin damadı (Rukiyye Ana’nın eşi)) ve iki masum çocuğu, Ehlibeyt karşıtları tarafından türlü zulümlere uğratılan, bin bir dert ve tasayla hayatını genç yaşta kaybeden analar anası Hz. Fatıma Ana sonsuza kadar anılacak değerlerdendir…
Diğer Makaleler...
- Mehmet Ersal'dan Akademi'de İlk Ders...
- ŞAHKULU SULTAN ALEVİ AKADEMİSİ 2016 GÜZ DÖNEMİ
- TARIK AKAN
- Harabati Baba Tekkesi'ne Sahip Çıkalım
- HÜSEYİN YORULMAZ DEDE (Ozan Seyfili)
- HÜSEYİN YORULMAZ
- Mısır'da Bektaşilik ve Ahmet Sırrı Dedebaba
- Yiğit Çınarım -Şiir
- Makedonya- Arnavutluk Gezi NOTLARI, II. III. BÖLÜM
- MEYDAN PROGRAMINA KATILACAĞIM…