• Ana Sayfa
  • Ayhan Aydın
    • Özgeçmiş
    • KENDİMLE İLGİLİ KISA BİR DEĞERLENDİRME
    • Ayhan Aydın Arşiv Listesi
    • ŞAHKULU SULTAN DERGAHI GÖRSEL ARŞİVİ
    • Hakkındaki Yazılar
    • Hakkındaki Şiirler
    • Hakkındaki Haberler
  • Şiran
  • Söyleşiler
    • Dedeler
    • Babalar
      • BABAGAN (BALIM SULTAN ERKANI) KOLU
      • ÇELEBİLER KOLU
      • SULTAN SÜCEATTİN VELİ OCAĞI (DERGAHI) KOLU
      • ALİ KOÇ KOLU
    • Ozanlar
    • Yazarlar
    • Aydınlar Gazeteciler
    • Bilim İnsanları (Akademisyenler)
    • Kanaat Önderleri
    • Kurum Temsilcileri
    • Sanatçılar
    • Hocalar Mürebiler
    • İzzettin Doğan
  • Gezi Notları
    • Anadolu
    • Avrupa
      • Batı Avrupa Gezi Notları
    • İran
    • Suriye
    • IRAK
  • Yazılar
    • Basındaki Yazılar
    • Denemelerim
    • Etkinlik Haber Yorum
    • Cem Vakfı Yazıları
    • Kitapların Dünyası
    • Şiir Denemelerim
  • Kültür Sanat
    • Kültür Dünyası Söyleşileri
    • KÜLTÜR SANAT YAZILARI
  • Ahmet Hezarfen
    • Ayhan Aydın Kitap Yazıları
    • Osmanlı Arşivinde Aleviler Bektaşiler
    • Diğer Çeviri Belgeleri
    • Yazıları- Anıları - Görüşleri
    • Ahmet Hezarfen'le İlgili Yazılar
    • Ahmet Hezarfen Balkanlar(Rumeli)
    • Dergahlar Türbeler
      • Balkanlar Rumeli
        • Bulgaristan
          • Otman Baba
          • Demir Baba
          • Akyazılı Sultan
          • Ali Koç Baba
          • Elmalı Baba
          • Hüseyin Baba
          • Dallı Ali Baba Türbesi
          • Yunus Abdal
          • Saçlı Koçlu Babalar
          • Alan Mahallede Ali Baba Türbesi
        • Makedonya
          • Sersem Ali (Harabali) Baba
          • Sarı Saltuk
          • Hıdır Baba
          • Cafer Baba
          • Üsküp Halveti Tekkesi
        • Yunanistan
          • Seyyid Ali (Kızıldeli) Sultan
          • Ece (İce) Sultan
          • Nefes Baba
          • Atatürkün Evi Selanik
      • İran
      • Suriye
      • Diğerleri
      • Anadolu
        • Hacı Bektaş
        • Sultan Sucaettin Veli
        • Abdal Musa
        • Kolu Açık Acim Sultan
        • Seyyit Garip Musa
        • Haydar Sultan
        • Diğer
      • İstanbul
        • Şahkulu Sultan
        • Kurucu Ahmet Sultan
        • Garip Dede Türbesi
        • Erikli Baba Türbesi
        • Nafi Baba (Şehitlik)
        • Karaağaç
        • Karyağdı
        • Duvar Baba
    • Semahlarımız
      • Rumeli Semahları
      • Anadolu Semahları
      • Sultan Sucaettin Veli Ocağı-Dergahı Semahları
    • Atatürk Fotoğrafları
    • Etkinlik Fotoğrafları
      • Türkiye
      • Balkanlar
      • Avrupa
      • Diğer
    • İnanç Önderleri
      • Dedeler
        • Fetfi Erdoğan Dede
        • Aşık Ali Metin Dede
        • Hüsamettin Aydın (Seyyid)
        • Nevzat Demirtaş
        • Musa Küçük
        • Veli Akkol
        • Hüseyin Orhan
        • Celal Arslan
        • Dedeler Diğerleri
      • Babalar
        • Hakkı Saygı
        • Abidin Harman
        • Mehmet Şilli
        • Reşat Bardi Dedebaba
        • Babalar Diğerleri
      • Zakirler
      • Çelebiler
      • Dervişler
    • Cemlerimiz
    • Yazarlar
      • Abidin Özgünay
      • Baki Öz
      • Cahit Tanyol
      • Mehmet Yaman Dede
      • Mehmet Yardımcı
      • Refik Engin
      • Şevki Koca
      • Ahmet Hezarfen
      • Yazarlar Diğer
    • Ozanlar
      • Adil Ali Atalay (Vaktidolu)
      • Ahmet Akar
      • Ali Ekber Çiçek
      • Aşık Durmuş Günel
      • Aşık Veysel
      • Hüseyin Çırakman
      • Hasan Papur
      • Hüseyin Yorulmaz (Seyfili)
      • Aşık İhsani
      • Mahzuni Şerif
      • Muharrem Yazıcıoğlu
      • Murtaza Şirin
      • Müslüm Sümbül
      • Telli Suna Gölpek
      • Ozanlar Diğerleri
      • Ozanlarla İlgili Simgeler
    • Gümüşhane-Şiran (Kırıntı-Yeniköy
      • Yeniköy (2010) Sayı Sayma Oyunu
      • Yeniköy Kış - Güssün Aydın Cenaze 2000
      • Kırıntı Yeniköy Düğün 2003
      • Kırıntı Yeniköy
    • Ayhan Aydın
      • Hısım Akrabalarım-Arkadaşlarım
      • Cem Tv Proğramlarım
      • Ayhan Aydın Resimleri
      • Ayhan Aydın'ın İstanbulu
      • Ayhan Aydının Manzaraları Şehirleri
  • Önemsediklerim
  • Konuk Yazarlar
  • Site Haritası
  • Balkanlar (Rumeli)

PROF. DR. ALİ YAMAN'LA SÖYLEŞİ

Pazartesi, 19 Haziran 2017 09:14 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 1617

PROF. DR. ALİ YAMAN

 (İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ

İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ)

Aynı zamanda; toplumumuzun gül yüzlü simalarından, Aleviliğin son kırk yılında önemli emekleri ve hizmetleri olan, bir dede olmasının ötesinde bir kanaat önderi olarak, bir yazar olarak gönüllerde taht kuran çok sevgili Mehmet Yaman Dedemizin de oğlu Ali Yaman.

İlk gençlik yıllarından itibaren Alevilik çalışmaları içinde olan Ali Yaman, akademik kariyerinde geçtiğimiz yıllarda profesör olmuştur. Kendisini canı gönülden kutluyor, tebrik ediyoruz.

Akademisyenlerle Söyleşiler çalışmamızın içinde bir eksikliğimizi daha gidererek, Prof. Dr. Ali Yaman’ın görüş ve düşüncelerini derlemeye çalışacağız.

Bu konudaki en büyük handikabımız ise; Prof. Dr. Ali Yaman’la konuşacak çok şeyimiz olmasıdır. Kendisiyle aslında birçok konuda, birçok söyleşi yapmamız gerekiyor.

Ben ise bu söyleşide biraz da eleştirisel bir yaklaşım tarzıyla, Alevilik Nedir, Alevilik’le ilgili neler yapıldı? Demenin ötesinde bizler neler yapamadık, aslında neler yapmalıydık? Sorularının yanıtını almak istiyorum.

Şimdiden bin muhabbetlerimle…

 AYHAN AYDIN

Devlet ve Alevi Kurumları Neleri Yapamadılar?

Çok sevgili Hocam; Sizin de Alevilik’le ilgili çalışmalarda yapılmayanları – yapılamayanları dile getirip bu konuda çeşitli eleştirileri sık sık dile getirdiğinizi çok iyi biliyorum.

Bunu iki başlık altında özetleyebilir- yanıtlayabilirsiniz: Alevilerin, Alevi kimliklerinden dolayı uğradıkları haksızlıkların ortadan kaldırılması, haklarını elde etmeleri konusunda,

Şimdi öncelikle teşekkür ediyorum bu güzel söyleşiler dizisi için. Bu tabii ki çok kapsamlı bir konu fakat burada ana hatlarıyla yanıtlamaya çalışacağım.

Şimdi Alevilik meselesi dediğimizde yüzyıllara dayanan bir meseleden bahsediyoruz. Geçmişten bugüne Alevi kimliğinin bir sorun olarak görülmesinin arkasında nasıl bir tarihsel arka plan bulunmaktadır, bunun doğru bir şekilde anlaşılması büyük önem arz etmektedir.  İfade etmek gerekir ki, farklı şekiller altında da olsa Selçuklu’dan Osmanlı’ya oradan da Cumhuriyet dönemine uzanan ve yüzyıllara dayanan bir Sünni mezhepçi İslam anlayışının varlığından söz edebiliriz.

Genel olarak söyleyebiliriz ki Sünni İslam’ı benimseyen bu siyasi yapılar, din eğitimi ve din hizmetlerinden başta olmak üzere, din-devlet ve devlet-toplum ilişkilerini mezhepçi bir anlayış üzerine oturtmuşlar, bunun dışında kalan ve Anadolu, Balkanlar ve çevresi bölgelerde büyük kitlelerden oluşan Alevilere yönelik de baskıcı, dışlayıcı politikalar uygulamışlardır. Yüzyılların alışkanlığı ve gelenekselleşmiş din politikaları “laiklik” adı altında bile Cumhuriyet döneminde sürdürülmüş, dini alan bütünüyle Sünnilik üzerinden örgütlenmeye çalışıldığı gibi, Sünni ilahiyat eğitimi almış sünni öğretmenlerin yürüttüğü müfredatı Sünnilik esasına dayalı zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri, Alevi köylerine yaptırılan camiler, 1990’lardan itibaren kentlerde sayıları giderek artan Cem evlerine yasal bir statü tanınmaması ve Sünniliğe dayalı örgütlenmesiyle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütün yurttaşların da vergileriyle finanse edilmesi gibi Alevi kimliğinin inkârını öngören bir devletçi Sünni anlayış yürütülmüştür. 

Aleviliğe yönelik dışlayıcı siyasetin kullandığı iki temel argüman bulunmaktadır ki, bunları siyasi ve dini gerekçeler olarak genelleyebiliriz. Siyasi gerekçe Babai Ayaklanması’ndan,  Şeyh Bedreddin Olayına, Osmanlı-Safevi zıtlaşmasına, Sağ-sol kutuplaşmasında solcu kimliğe kadar Aleviliğin muhalif karakteri, iktidarlar tarafından bu dışlayıcılıkta her daim kullanılan en önemli argümanlardandır. Örneğin Osmanlı’nın kurucuları, ağırlıklı olarak Türkmenler olmalarına karşın, Osmanlı-Safevi çatışmasında Acem İran’ı destekleyen düşmanlar (Kızılbaşlar?) olarak siyasi/dini fetvalarla ötekileştirilirken, Sağ-sol olayları sırasında da komünistler olarak damgalanmışlardır.  Dini gerekçe ise Alevilerin inanç ve geleneklerinin sapkınlaştırılması ve şeytanlaştırılması üzerine kurulmuştur. Şia ve Sünni anlayış arasında, karşılıklı suçlamalarla da bezenen mezhepçi mücadelenin faturası bir şekilde Alevilere kesilmiştir. Aleviler yüzyıllara dayanan psikolojik mücadele yöntemlerinin de devreye sokulduğu iftiralara maruz bırakılmışlardır. Bunun en belirgin ifadesi olarak din adamlarının fetvalarına dayanan mumsöndü iftiraları verilebilir. Böylece inançları anlamında da Aleviler ötekileştirilmiş, gizlenmeye veya asimilasyona mecbur bırakılmışlardır. Bu yapılırken de dini anlamda meşrulaştırmak için din adamlarının fetvaları ve söylemleri ile Sünni halk Alevi toplumuna karşı yanlış bilgilendirilmişlerdir.

Devamını oku: PROF. DR. ALİ YAMAN'LA SÖYLEŞİ

Kategori: Bilim İnsanları (Akademisyenler)

Şahkulu ALEVİ BİLGİ MERKEZİ AÇILIYOR

Cumartesi, 03 Haziran 2017 10:38 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 1152

Şahkulu ALEVİ BİLGİ MERKEZİ

15 Haziran Perşembe günü açılıyor!

10 binin üzerinde kitabı, on binlerce fotoğrafı, iki bine yakın görseli kapsayan kayıt, taranmış yüzlerce tarihi belge bulunan Şahkulu ALEVİ BİLGİ MERKEZİ 15 Haziran Perşembe günü saat 13:00’de, 2. Alevi Kitap Fuarı ile birlikte açılıyor.

Şahkulu Alevi Bilgi Merkezi’nin kuruluş amacı ve uygulamaları şöyledir:

Şahkulu Alevi Bilgi Merkezi, Alevi inancı ve kültürü ile ilgili her türlü bilgi, belge ve kaynakları derleyerek kapsamlı bir araştırma ve üretim ortamı yaratmayı amaçlayan, “ihtisas alanı Alevilik” olan bilgi ve belge merkezidir.

Şahkulu Alevi Bilgi Merkezi, bilimsel metotların öncülüğünde Alevilikle ilgili toplumsal ve kültürel bir bellek oluşturarak “Alevi İnanç ve Kültür Mirası”nı geleceğe aktararak toplumsal fayda üretmeyi hedefler.

Şahkulu Alevi Bilgi Merkezi, Alevilik ve Aleviler hakkında üretilmiş kitapları, tezleri, raporları, sempozyum ve çalıştay kitaplarını, kitap dışı belgeleri ve süreli yayınları, dijital ortamda üretilen e-kitap, e-dergi makaleleri, ses kayıtlarını, müzik kayıtlarını, filmleri, belgeselleri, DVD’leri, afişleri, posterleri, haritaları bağış ve satın alma yoluyla koleksiyonuna katar.

Koleksiyon kütüphanecilik biliminin uluslararası standartlarına bağlı kalarak uzman kütüphaneciler tarafından işlem görerek sınıflanır.

Koleksiyondaki materyalleri profesyonel kütüphane otomasyon programı aracılığı ile internet üzerinden araştırmacıların bibliyografik taramasına sunar.

Alevilikle ilgili yayın yapan yayınevleri, STK’lar, kamu kurumları ve akademik kurumlarla, kütüphane, arşiv, bilgi belge merkezleri ve bireysel koleksiyoncularla işbirliği ve paydaşlık yapar.

Kütüphanecilik, Arşivcilik, İlahiyat, Tarih, Sosyoloji, Edebiyat, Dilbilim, Siyaset Bilim, Teoloji, Felsefe vb. disiplinlerle iç içe işbirliği halinde yakın çalışır.

Fikri mülkiyet, telif hakları ve bilgi bilim etiğine bağlı kalarak gerekli yasal izinleri alınan ve yayınlanma serbestliği olan basılı ve görsel malzemeyi derleyerek elektronik ortamda “Açık Erişim” olarak hizmete sunar.

Kütüphane koleksiyonu ödünç verilmez.

Akademik kütüphaneler arasında uygulanan kaynak paylaşımı kütüphaneler arası ödünç alma-verme (ILL Sistemi ile), ilgili kurumlarla özel protokoller yaparak kaynak paylaşımı yapılabilir.

Şahkulu Alevi Bilgi Merkezi; araştırmacı, gazeteci, akademisyen, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin kullanımına açıktır.

Şahkulu Alevi Bilgi ve Belge Merkezi haftanın her günü 10:00 – 18:00 arası açık olacaktır.

 

Geniş bilgi için:
(0216) 368 55 25 veya 05322418774
Adres: Merdivenköy Mah. Ayışığı Sokak. No: 7 Kadıköy / İstanbul
www.sahkulu.org
E-Mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. ve Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
facebook.com/SahkuluSultan

 

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Şahkulu 2. Alevi Kitap Fuarı

Cuma, 02 Haziran 2017 23:25 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 1215

2. ALEVİ KİTAP FUARI SÖYLEŞİ PROGRAMI!

15 Haziran Perşembe, 13:00, Açılış 
15 Haziran Perşembe,14:00, Söyleşi-Dinleti, Dertli Divani 
15 Haziran Perşembe,14:40, Söyleşi-İmza, Prof. Ali Yaman, Alevlik ve Kızılbaşlık Tarihi
15 Haziran Perşembe,15:20, Söyleşi-İmza, Doç. Dr. Şükrü Arslan, Sosyolojik Açıdan Alevi Gerçeği
15 Haziran Perşembe,16:00, Söyleşi-İmza, Nurdan Arca, Şeyh Bedrettin: Uzun İnce Bir Yolda
15 Haziran Perşembe,16:40, Söyleşi-İmza, Esat Korkmaz, Alevilikte Ölümsüzlük Felsefesi
15 Haziran Perşembe,17:20, Söyleşi-İmza, Gülağ Öz, Alevilerin Anadoluya Gelişi ve Süreç
15 Haziran Perşembe,18:00, Söyleşi-İmza, Adil Ali Atalay, Okumanın Erdemi
15 Haziran Perşembe,18:40, Söyleşi-İmza, Hamza Aksüt, Belgelerle Pir Sultan
15 Haziran Perşembe,19:30, Panel, Aleviler, sorunlar ve çözümler: Cemal Coşkun (Yöneten), Lütfi Kaleli, Yavuz Top, Aynur Haşhaş
*


16 Haziran Cuma, 12:00, Söyleşi-İmza, Şah Hüseyin Şahi, Kerbela
16 Haziran Cuma, 12:40, Söyleşi-İmza, Veysel Kaymak, Aşık Veysel 
16 Haziran Cuma, 13:20, Söyleşi-İmza, Ali Aksüt Her Yönüyle, Tahtacılar
16 Haziran Cuma, 14:00, Söyleşi-İmza, Ahmet Koçak, Aleviler ve Yayın Dünyası
16 Haziran Cuma, 14:40, Söyleşi-İmza, Aydın Tonga, Muaviye ve İslam
16 Haziran Cuma, 15:20, Söyleşi-İmza, İhsan Eliaçık, Sosyal İslam, Oruç ve Direniş
16 Haziran Cuma, 16:00, Söyleşi-İmza, Yrd. Doç.Mehmet Ersal, Bilim mi, Don Biçmek mi? Alevilik Araştırmaları Üzerine Bir Değerlendirme
16 Haziran Cuma, 16:40, Söyleşi-İmza, Süleyman Zaman, Aleviliğin Düşünsel Boyutu
16 Haziran Cuma, 17:20, Söyleşi-İmza, Rıza Oylum, Romanlarda (Edebiyatta)Şah İsmail Nasıl Yer Alıyor?
16 Haziran Cuma, 18:00, Söyleşi-İmza, Ali Kaya, Dersim Tarihi ve Aleviler
*
17 Haziran Cumartesi, 12:00, Söyleşi-İmza, Ali Aktaş, Anadolu'da Alevi Toplulukları
17 Haziran Cumartesi, 12:40, Söyleşi-İmza, Mahir Polat, Alevi Ritüelleri Değerlendirmesi
17 Haziran Cumartesi, 13:20, Söyleşi-İmza, Nezahat-Kazım Gündoğdu, Dersim Tertelesi ve Kayıp Kızları
17 Haziran Cumartesi, 14:20, Söyleşi-İmza, Mustafa Cemil Kılıç, Sorularla Alevilik
17 Haziran Cumartesi, 15:00, Söyleşi-İmza, Rıza Zelyut, Atatürk ve Dergahların Kapatılması
17 Haziran Cumartesi, 15:40, Söyleşi-İmza, Doç. Fahri Maden, Girit Bektaşileri
17 Haziran Cumartesi, 16:20, Söyleşi-İmza, Necdet Saraç, Yavuz'un Aklı ve İdris-i Bitlisi
17 Haziran Cumartesi, 17:00, Söyleşi-İmza, Piri Er, Anadolu Aleviliğinde Ocak Sistemi
17 Haziran Cumartesi, 17:40, Söyleşi-İmza, Dursun Gümüşoğlu, Bektaşilik
*
18 Haziran Pazar, 12:00, Söyleşi, Mehmet Çamur, Şahkulu'nda Dün ve Bugün
18 Haziran Pazar,12:40, Söyleşi-İmza, Murtaza Demir, Ateş-i aşk, Sivas Katliamının Gerçek Hikayesi
18 Haziran Pazar,13:20, İmza, Sabahat Akkiraz 
18 Haziran Pazar, 14:00, Söyleşi-İmza, Miyase İlknur, Alevilik Bektaşilik Mizah
18 Haziran Pazar, 14:40, Söyleşi-İmza, Yücel Top, Alevilik Bektaşilik Mizah
18 Haziran Pazar, 15:20, Söyleşi-İmza, Kemal Bülbül, Halac-ı Mansur
18 Haziran Pazar,16:00, Söyleşi-İmza, Dr. Bülent Akın, Şah İsmail'in Anayurdu Diyarbakır
18 Haziran Pazar,16:40, Söyleşi-İmza, Erdoğan Aydın, Kimlik Mücadelesinde Alevilik
18 Haziran Pazar,17:20, Söyleşi-İmza, Ulaş Özdemir, Kimlik, Ritüel, Müzik İcrası Bağlamında Zakirlik
18 Haziran Pazar,18:00, Söyleşi-İmza, Ayhan Aydın, Anadolu ve Rumeli'de Bektaşilik

* * *
Alevi Kitap Fuarı 15 Haziran’da açılıyor!
Geçtiğimiz yıl Türkiye’de ilk kez yapılan “Alevi Kitap Fuarı”nın ikincisi bu yıl 15 Haziran Perşembe günü saat 13:00’de kapılarını kitapseverlere açacak. Aynı gün 12 bin kitabın, yüzlerce görselin ve süreli yayının bulunduğu “Şahkulu Alevi Bilgi Merkezi” de Alevilik ve Bektaşilik ile ilgili olarak araştırma yapan, yapmak isteyen kişilere hizmet vermeye başlayacak.
15-18 Haziran tarihleri arasında dört gün sürecek ve her gün 11:00 ile 21:00 arası açık olacak olan ve “Alevilik ve Aleviler temalı” binlerce kitabın yer alacağı “Şahkulu 2. Alevi Kitap Fuarı” İstanbul Göztepe Merdivenköy’deki 700 yıllık Şahkulu Sultan Dergahı’nın 8 dönümlük bahçesinde yapılacak. Fuara 50’ye yakın yayınevinin yanı sıra, 40’ın üzerinde yazar ve araştırmacı da söyleşilerle katılacak. Birçok Alevi kurumunun da kendi yayınları yer alacağı fuarda, imza günleri, söyleşiler ve dinletiler yapılacak.
15 Haziran Perşembe günü saat 13:00’de Açılış Töreni ile kapılarını kitapseverlere açacak olan 2. Alevi Kitap Fuarı’nın açılış konuşmalarından birini 90 yaşına rağmen üretmeye ve Türkiye’nin aydınlanmasına katkı sunmaya devam eden yazar, gazeteci ve eski milletvekili Yusuf Ziya Bahadınlı yapacak.
Fuarda fotoğrafçı Vacit Arman’ın “Tekamül” adlı fotoğraf sergisi de yer alacak.
Fuara katılacak yazarlar, araştırmacılar, yayınevleri ve kuruluşlar şunlardır: 
YAZARLAR VE ARAŞTIRMACILAR
Adil Ali Atalay, Ahmet Koçak, Ali Aksüt, Ali Aktaş, Ali Kaya, Prof. Ali Yaman, Aydın Tonga, Ayhan Aydın, Aynur Haşhaş, Dr. Bülent Akın, Dertli Divani, Dursun Gümüşoğlu, Erdoğan Aydın, Esat Korkmaz, Doç. Fahri Maden, Gülağ Öz, Hamza Aksüt, İhsan Eliaçık, Kazım Gündoğan, Kemal Bülbül, Lütfi Kaleli, Mahir Polat, Mehmet Çamur, Yrd. Doç. Mehmet Ersal, Miyase İlknur, Mustafa Cemil Kılıç, Murtaza Demir, Necdet Saraç, Nezahat Gündoğan, Nurdan Arca, Piri Er, Rıza Oylum, Rıza Zelyut, Sabahat Akkiraz, Süleyman Zaman, Şah Hüseyin Şahin, Doç. Dr. Şükrü Arslan, Ulaş Özdemir, Veysel Kaymak, Yavuz Top, Yusuf Ziya Bahadınlı, Yücel Top
YAYINEVLERİ
4 Kapı 40 Makam, Alev, Alfa, Anahtar, Ardıç, Asi, Ayrıntı, Barış, Belge, Berfin, Can, Can (Ali Adil Atay), Cem, Cumhuriyet Kitap, Çerçeve, Çivi Yazıları, Demos, Der, Derin, Dersim Yayınları, Destek, Doğu Kütüphanesi, Everest, Evrensel, H, İletişim, İştirak, Kalkedon, Kapı, Karahan, Kaynak, Kırmızı Kedi, Kripto, LA, Literatur, Notabene, Özgür, Pencere, Rebeze, Revak, Sarissa, Serçeşme, Siyah Beyaz, Sınır Ötesi, Su, Ulak, Ürün, Tarih Vakfı, Tekin, Yazılama, Yol, Yurt.

KURULUŞLAR
Alevi Bektaşi Enstitüsü, Alevi Dernekleri Federasyonu, Erikli Baba Degahı, Garip Dede Dergahı, Karacahmet Dergahı, Sarıgazi Cemevi, Şahkulu Sultan Dergahı.
*
Fuar hakkında daha geniş bilgi için: (0216) 368 55 25 veya 05322418774
Fuar Adresi: Merdivenköy Mah. Ayışığı Sokak. No: 7 Kadıköy / İstanbul
www.sahkulu.org / facebook.com/SahkuluSultan
E-Mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. ve Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

 

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Ezeli Doğanay'ın Ayhan Aydın'a Soruları: İkinci Bölüm

Cuma, 02 Haziran 2017 23:22 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 1909

ALEVİ YAZARLARI ALEVİLİĞİ ANLATIYOR-10 (BİRİNCİ BÖLÜM)

EZELİ DOĞANAY
Ayhan Aydın ( Gazeteci Yazar) (*)

 

Alevilik ile ilgili 1950 yılına kadar sanıyorum “Hüsniye”, “Ebu Müslimi Horasani”, “Saadete Erimişlerin Bahçesi”, “Bektaşiliğin İçyüzü” ve “Buyruk” gibi kitaplar vardı. 1990 yılından sonra bu konuda oldukça fazla kitap yazıldı. Elbette yazılması çok iyi. Siz bu konuda bu kadar fazla kitap yazılmasını neye bağlıyorsunuz?

 

Yayınlanan kitapların gerçekten önemli bir bölümünü okuyan birisiyim. Kitap her şeye rağmen iyidir. Hangi konuda olursa olsun ne kadar çok kitap yazılırsa bunun yararına inanan bir insanım. Ama tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de her alanda her yıl binlerce kitap yayınlanmaktadır.

Alevilik gibi; devletin ve toplumun merkezine yerleşitirilmiş, yerleşitirilmeye çalışılan resmi bir “din, mezhep ve inanç” karşısında dışlanan, yok sayılan bir öğreti hakkında tüm baskılara, engellere rağmen kitaplar yazılması da elbette güzel bir şeydir.

Ama diğer dünya ülkelerinden durum nedir tam bilmiyorum fakat ülkemizde kitap yayıncılığında, bunun gibi elbette Alevilik Bektaşilik konusundaki kitap yazınında bir furyanın olduğunu söylemem gerekir.

Alevisi, Sünnisi, Şiisi (Caferi), çok farklı inanç kökeninden, bu arada çok farklı meslek formasyonlarından, çok farklı kesimlerden, akademiden, gazetecilik dünyasından onlarca hatta yüzlerce ismin bu alanda kitaplar yazması başlı başına gerçekten bir yazının konusu.

Bununla ilgili bir denemeyi çok önem verdiğim ve alanında uzman bir bilim insanı olan Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak yıllar önce yazmıştı. Gerçekleri dile getirdiği için bizim bazı yazarlar ve yayınevleri tarafından taşa tutulmuştu. O ise bunu hiç önemsememişti. Şimdi bazı kitaplar üzerinden giderek ben de bazı eleştiriler yazabilirim, kendi çapımda. Ama bir söyleşi boyutunda rahatlıkla şunları söyleyerek özetleyeyim görüşlerimi.

Bir kere yazılan kitapların yazarlarının en az yarıdan fazlasının bu konuda yetkin ürünler ortaya koyabilecek kapasitelerinin olmadığı söylemeliyim. Genel kültür, genel bilgi ve bu alanda uzun zamana dayanan araştırma-inceleme-gözlem verileri oluşmadan kitapların yazılıp, hemen çar çabuk piyasa sürüldüklerini görüyorum.

Alevi olsun, Sünni olsun kökeni hiç önemli olmamak üzere; tez canlılıkla, zaman zaman ticari kaygıyla, siyasi kaygıyla, bir yerlere gerçekten mesaj vermek kaygısıyla, hobi olarak, diğer kart vizit etiketlerine bir yenisi ekleme fütursuzluğuyla, yöreselcilikten kurtulamamanın verdiği amansız mikro milliyetçilikle, ocak taassubuyla, basit önermelerinin konuyla ilgili çok önemli olduğu iddiasıyla yüzlerce, binlerce kitap piyasayı doldurdu.

Bir zamanlar işporta pazarında yerlerde gezinen Alevi kitapları ciddi kitap satış noktalarında yerlerini alsalar da, bugün Alevilik Bektaşilik konusunda yazılan kitaplara eski ilginin olmadığını da rahatlıkla söylemek zorundayım. İşte bunda bu alanın gerçekten de ciddi manada sömürülmesinin de etkisi vardır.

Bazı yazarlar özellikle aynı kitabı farklı başlık, kapak resimleriyle farklı yerlerde yayınlatarak gerçekten bu işin ticaretini yapmışlardır. Somut olarak gördüklerimi burada yazsam gerçekten bazıları utanır, o yüzü kızarmayan yazarların, yayınevlerinin yaptıkları karşısında. Şimdi Alevi camiasının gözyaşı döküp bir büyük isim olarak andıkları bir yazar, hiç Osmanlıca bilmediği halde, Osmanlı Arşiv belgelerinden bir başkasının (başkalarının) çevirdiği belgeleri sahiplenip kitabın üzerine kendi ismini yazabilmiştir. Yine bir başka Alevi yazar bir başka kitaptan çalıntı yaptığı için mahkeme kararıyla yüklü bir tazminat ödemek zorunda kalmıştır. Başkalarına yazdırılıp kendi ismini koyanları mı ararsınız, Skandallara imza atıp sözde çevirerek tezine dayanak yaptığı belgelerde sahtekarlık yapanı mı ararsınız? Hangisini yazalım?

Açık açık söylemek gerekirse; gerçek anlamıyla Alevilik Bektaşilik konusunda bilgi sahibi olmak isteyen kim olursa olsun, bir insana kitap önerirken gerçekten çok dikkatli olmak gerekir.

Neden bu böyle?

Yukarıda söylemeye çalıştığım noktayı biraz daha genişletirsek, gerçekten ehil olmayan eller tarafından kaleme alınan kitaplardan söz ediyoruz.

Peki, ehil olmak ne demektir?

Alevilik Bektaşilik konusu, ne hikmetse daha çok da Alevi Bektaşi kökenliler tarafından zannedildiği gibi, basit bir araştırma alanı değildir. Bilakis araştırma alanları içinde en zor alanlardan birisidir. Bu nedenlerle, yıllar önce konunun önemini de biraz vurgulamak için Alevi Sosyoloji isimli bir de kitap yazan Prof. Dr. Hüseyin Bal’ın dediği gibi, bu alan üniversitelerde bir disiplin olarak, bağımsız bir bilim dalı olarak okutulabilecek ciddiyetle bir alandır.

Tarih, Sosyoloji, Etnoloji ve elbette Antropoloji’nin doğrudan alanı olan Alevilik Bektaşilik konusunda yetkin ürünler vermek hiç de zannedildiği gibi basit bir çaba ürünü olarak ortaya çıkmaz. Aleviliğin Bektaşiliğin bugününü çalışsanız bile tarihini, onun yayıldığı coğrafyayı, sosyal yapıyı bilmeden yetkin ürünler verebilir misiniz? Dolayısıyla Alevi Tarihi ise başlı başına tarih biliminin alanı içindedir. Size yüzlerce eser gösterebilirim ki, değil tarih, sosyoloji, antropoloji alanının temel kurallarını çiğnemek, en bilinen tarih kani kronoloji bilgileri bile yanlış yazılmış sözde Alevi Tarihi kitapları vardır.

İnsanların gerçekten bilgisiz olması, bu konuyu merak ediyor olmaları, bu konuda büyük bir boşluğun olması, biraz da bu kitap furyasını doğurdu. Üç kitap okuyan Alevi kitabı yazarı oldu. Yazar olmak, gazeteci olmak kolay değildir. Ama ülkemizde her şey basite indirgendiği için, sanki üst üste yirmi otuz kitap yığıp onlar içinde işine geleni, kendi dünya görüşüne uygun olanı, hoşuna giden bölümleri alıp, bunları bir ilkokul çocuğunun ders yapma mantığıyla alt alta yazmak yazar sanıldığı için biz bugün bu noktadayız. Alevilikle ilgili kitap yayınlayan Alevi Yayınevlerinde de profesyonellik olmayınca imla hatalarıyla dolu kitapların sayıları elbet yüzleri aştı.

Türkiye’de eksik olan “eleştiri kültürü” ve kitaplar, yazılar konusunda da “eleştirmenlik” amatör boyutuyla bile Alevilik Bektaşilik’te ve Alevi Bektaşi yazınında, daha doğrusu medyasında hemen hiç yok. Bu da bu konudaki en büyük handikaplarımızdan birisi.

Devamını oku: Ezeli Doğanay'ın Ayhan Aydın'a Soruları: İkinci Bölüm

Kategori: Ayhan Aydın Hakkındaki Yazılar

Ezeli Doğanay'ın Ayhan Aydın'a Soruları: Birinci Bölüm

Cuma, 02 Haziran 2017 22:57 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 1366

YAZARLAR ALEVİLİĞİ ANLATIYOR

EZELİ DOĞANAY

8 Ayhan Aydın (Gazeteci/ Şair/ Yazar)

 

1. Sevgili Ayhan, Alevi aydınları içinde önemli bir yere sahipsiniz. Gazeteci-Yazar kimliğiniz dışında aynı zamanda çağdaş bir seyyahsınız. Alevi Dernek Kurum Vakıf ve partileri yakından izleyen gözlemleyen ve yazan bir kalemsiniz. İki önemli Alevi kurumu olan TBP (Türkiye Birlik Partisi) ile Cem Vakfı (Cumhuriyetçi Eğitim ve kültür Merkezi) bu iki kurum’un Devlet tarafından kurulduğu söyleniyor. Cem Vakfı ile ilgili bizatihi Süleyman Demirel “2 Temmuz 1993'ten sonra yükselen Alevi muhalefetini bastırmak için Cem Vakfı’nı biz kurduk. Bu vakfın başına da İzzettin Doğanı getirdik, bu görev için de İzzettin Doğan seçildi…”

Bu haber birçok basın yayın organında yer aldı. İsterseniz ilk sorumuz bu olsun. Uzun Yıllar Cem Vakfında koordinatörlük yaptınız. Bu konu da neler söyleyeceksiniz?

 

Ben bu konuda bir analiz yapabilecek güçte değilim. Bildiğim; devlet içinde devlet olduğu, devletin bir kolunun tam anlamıyla faşizme hizmet ettiğidir. Türkiye’de tek bir devlet, tek bir devlet anlayışı yok. Daha çok seküler dediğimiz laik, üniter, yönünü batıya çevirmiş, çağdaş görünümlü, “vatan-millet” bütünlüğü olsa da, tam ırkçı olmayan askeri ve mülki bürokrasi erkânı da bu devletin içinde. Ama Hrant Dink’i öldüren ve tüm Ermenilerin ve tüm Rumların ve tüm Çerkezlerin ve tüm Arapların ve tüm Kürtlerin ve tüm Alevilerin ve tüm “Türk, Hanefi Sünni – Sağcı” olmayan herkesin yok edilmesi gerektiğini, en azından asimile edilmesi gerektiğine inananlar da yine bu devletin içinde. Aynı şekilde devlet dediğimiz bütünlükteki tüm polisleri, tüm askerleri, tüm bürokratları tek kefeye koymak bundan tek tip devlet anlayışı çıkarmak da bence çok zordur.

Ama “resmi ideloji” diyebileceğimiz, genel manada sağcı bir dünya görüşüne göre ülkeyi yönetmek isteyenlerin, özgürlükleri tekellerinde tutup bir hapishane şeklinde bir ülke yaratmak anlayışıysa söylenen evet Türkiye bugün böyle bir devlet, böyle bir ülke. Aslında eskiden beri de böyleydi bu ülke. Birilerine göre cennet iken, halkın önemli bir kesimine göre cehennem olan bir despot yönetim anlayışının hâkim olduğu bir demir yumruklu sistemin adı oldu Türkiye Cumhuriyeti ismi.

Bu bütünlükte; bazen biraz şirin görünerek, bir elinde çiçek olsa da arkasına sakladığı diğer elinde baldıran zehri taşıyan bir devletle karşı karşıyayız. Attığı adımlara şüpheyle bakmamız gereken, sürekli özgürlükleri, özgünlükleri, evrensel değerleri hep tırpanlayıp, sürekli kendi ideolojisini hakim kılmak isteyen, her türlü hak – hukuk anlayışını kısıtlayıp, yaşamı kendisinin rahatı için kurgulayanların ilk önce kafalarında sonra da aynı karanlıktaki odalarda şekillendirip tüm sistemi kendi lehine çevirmek için, gerekirse her türlü hakkı yok etmek için yeni numaralarla yeni hamleler yapan bir sinsi bir devlet var karşımızda.

Ama bu sadece Türkiye için mi geçerli? Belki de tüm dünyadaki devletlerin temel mantığı da budur.

Bu açıdan bakınca devletin kendi dünya sistemine, görüşüne göre hareket eden yapıları, gurupları, kurumları desteklemesi, koruması, kollaması doğaldır. Ve de kendi istediği gibi hareket etmesi için böyle yapıları kendisinin oluşturması, kendisinin solcusunu, Alevisini, Kürdünü yaratması da doğaldır.

Ben BP ve CEM Vakfı’nın doğrudan devlet tarafından kurulduğuna dair bir bilgiye sahip değilim. Bu belki doğrudur. Ama bu kurumların devlet dediğimiz yapıyla diyaloglarından çıkan sonuçlara bakarak bir genelleme yapmaya çalışırsak, aslında bu konuda çok ama çok şey söylememiz gerekir. O zaman ben size derim ki, Cem Vakfı ve BP ile sınırlarsanız işi, olayın tüm boyutunu gerçekten kaçırırız. O yüzden aslında İzzettin Doğan’ın ismi çıkmış, devletin tepesinde en sevilmeyen kişi olarak söylenen kişi davet edince Alevi kurumlarını birçoğu bu davetlere katıldı. Yezit dedikleri adamın bir de üstelik Muharrem Sofralarında yer aldılar. Alamadıysalar bile, için için orada olmak istediler. Bizim toplumda bir ezilmişlik psikolojisi vardır. Belki kendileri “adam değildir” ama sözde bu toplum adanı, bu onurlu toplumun sözde beklentileri adına, önünü ilikleyerek hazır ola geçen nice nice kurum yöneticisi, yazar-çizer, “faşist, yezit” dediği insanların önünde el pençe divan durmuş, durmak istemişlerdir. Efendim ben oraya gittiysem, kurumum adına gittim, davete icabet etmek gerekir, kurumumun sorununu dile getirmek fırsatı için gittim, artık bunları aşmamız gerekir, diyerek hareketlerine kılıf arayanlar yine şimdi devlet aleyhine atıp tutmaktadırlar.

Yani ilk başlarda devletin adamı dedikleri İzzettin Doğan’ın lüks arabalarda, devlet korumasıyla, devlet erkanında yer almasını eleştirenlerin en azından bir kısmının İzzettin Doğan’ı için için kıskanıp, aynı ayrıcalıklara sahip olmak için, için için nasıl hayıflandıklarını biliyorum. Çünkü çelişkili davranışlarından bunlar ortaya çıkıyor.

Biz birbirimizi biliriz, diye bir söz vardır. Hiç eğip bükmeyelim, kurum başkanları veya bu toplum adına ileri gidenlerin, toplum adına diye istediklerin birçok şeyin, attıkları birçok adımın aslında kendileri için istekler ve adımlar olduğunu biliyorum. Ben burada İzzettin Doğan ve yanındakileri aklamak için konuşmuyorum. Gerçekleri dile getirdiğime inanıyorum.

Sizin sorduğunuz devletin kendisinin kurduğu yönündeki kıstas önemli ama bu konuda elde belge yok. Denebilir ki bu işler zaten kapalı kapılar arkasında gizli yapılır. O da doğru olabilir.

Yeri gelip devletin şu kurumundan destek alıyorlar, diyerek diğer kurumları eleştiren Alevi kurumlarının, bakıyorum hemen hemen tümü devletin bir kurumundan doğrudan maddi destek alıyorlar. Bunu söyleyince, onların cevabı: “canım bu kültür etkinliği, Kültür Bakanlığı’ndan elbette para alacağız” şeklinde oluyor. Devlet aynı devletse, verilen paranın kaynağı ha TİKA olmuş, ha Kültür Bakanlığı olmuş, ha Diyanet İşleri olmuş fark eder? Ya da eder mi? Siz elbette fark eder diyebilirsiniz ama “devletten kaynak aldı”yla başlayan devletle işbirliğinin sınırlarını çizmek gerekmez mi? Buna da elbette diyorsanız, elbette tüm bunları da konuşmamız lazım.

Devlet bürokrasisinde olan bir insanla bir özel sohbetimizde, Ayhan Bey, ben sizin bu kurum başkanlarına çok şaşırıyor ve de bu topluma üzülüyorum, demişti. Neden? Deyince, başbakanla ve devlet yetkilileriyle Aleviler adına konuşmaya gelen bazı Alevi dernek başkanlar hep kendi kişisel isteklerini sıralıyorlar, demişti. 

Sanırım 1998 yılıydı. Devletin bütçesinden TBMM’den çıkan kararla Alevilere o zamanın parasıyla sanırım 425 milyar lira verilmişti. Bu para ciddi bir paraydı. Bu parayla neler yapılmazdı ve yapılmaz ki? Bu parayı diğer Alevi kurumları adına Hacı Bektaş Anadolu Kültür Vakfı yetkilileri almıştı. Değerli Ezeli Dost, inan bu paranın nerelere harcandığı hala meçhul. Bu kurumun yöneticileri hala bu konuda kamuoyuna çok net bir bilgi veremediler.

Cem Vakfı’nda uzun yıllar özveriyle çalışan, bu kurumun en azından kalıcı ciddi bir şekilde Alevi - Bektaşi toplumu adına hizmet verdiği düşüncesiyle, bir araştırma merkezi kurar, insanları toparlar diye, insanüstü gayret eden birisiydim. Orayı evim gibi bellemiştim, büyük özveriyle çalışmalar yaptım. Ama en büyük darbeyi şahsen ben yedim hem başkanından, hem yöneticilerinden. Ben bir insanım ve Aleviyim, adice bir şekilde dışlandım oradan. Onlara sürekli halka öğüt vermek için kullandıkları “kul Haklarım” helal etmiyorum zaten. İnsansalar ve Aleviyseler bunun anlamını anlarlar zaten.  

Ben orada çalıştığım için bu kurumu bana sordunuz sanırım. Ama bence aynı perspektifte Alevi kurumlarının tümünü birden değerlendirmek lazım, zaafları yönünden Alevi kurumlarının hemen tümünün bir bütün olduğunu gördüm, görüyorum, ben buna inanıyorum.

Kısacası ben hangi kurumun devlet tarafından kurulduğunu, örtülü veya açık olarak desteklendiğini bilmiyorum.

Dışarıda devletin aleyhinde atıp tutan hangi sözde yazar- çizer- kurum başkanı- dede- baba- ozan- toplum önderi- denilen kişilerin çıkarları için kendilerini satarak hangi menfaatler karşılığında devletin kapısında kişiliksizleştiklerini de tam bilmiyorum.

Sağcı katillerin önünde iki büklüm olan ama toplum önünde en solcu görünüp, Alevi kurumlarında kahraman olan, menfaati için kendisini satabilen bazı yazarlar var bunu biliyoruz ama bence bunların tümünü bir bütün olarak değerlendirmek lazım. 

 

Devamını oku: Ezeli Doğanay'ın Ayhan Aydın'a Soruları: Birinci Bölüm

Kategori: Ayhan Aydın Hakkındaki Yazılar

Alevi Bektaşi Etkinliklerine Dair Bazı Sorunlar- Sorular...

Çarşamba, 31 May 2017 15:48 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 1049

Alevi Bektaşi Etkinliklerine Dair Bazı Sorunlar- Sorular...

AYHAN AYDIN

Abdal Musa etkinliği davetiye metnini görünce, sabah sabah bir iki satır yazamadan duramadım... 
Ne diyeyim kalem utansın, dilim durmaz benim...
Türkiye'de Alevi Bektaşi etkinliklerindeki kargaşa uzun yıllardır devam ediyor. Aleviliğin evrensel değerlerine yakışmayacak şekilde, bir "işporta pazarı" alanına dönüşen etkinlikler bir ölçüde uzak doğudaki, Hindistan v.s. yerlerdeki dini ve sosyal etkinliklere benziyor. Bu hemen her yer için böyle. Bunda etkinliğin yapıldığı yerlerdeki yöneticilerin bir kısmının gerçekten olanaklarının yetersiz olmasının yanı sıra, her türlü eleştiriyi sırıtarak dinleyip "elimizden gelen bu kadar" deyip, Kültür Bakanlığı veya başka yerlerden aldıkları kaynakları bilinçli kullanmamalarındaki pişkinlikleri kadar, İstanbul'da koltuklarında oturup, o yöreden gelen heyetlere çay kahve içirip, onlara bir yemek yedirdikten sonra bir an önce başlarından gönderen Alevi kurum yöneticilerinin de suçu var. 

Çamurun, pisliğin içinde, bir kamyon dolusu çekirdek çöpünün içinde Alevi Anma Etkinliği... 
Gerçek anlamıyla işporta pazarlarının içinde Anma Etkinliği... 
Ben kentsoylu birisi değilim, cemevlerinde ve halkımın evlerinde hep konuk oldum. 
Ama bu kepazelik yeter artık! Ulu pirlere layık olamıyoruz, Aleviliğin Bektaşiliğin yüce değerlerine layık olamıyoruz... Bazı yazarlar da diyebilir ki, halk bu ne yapalım, etkinliğe nasıl geliyorlarsa, nasıl rahat ediyorlarsa, nasıl ibadet ediyorlarsa biz onlara karışamayız. İyi o zaman türbenin hemen yanına sıçan insanları da hoş görelim o zaman! Bu kadarı da dünyanın hiç bir yerinde yok, bu gerçekten yeter artık... 
Korkuyorum yirmi beş-otuz yıldır yaşadığımızı bu sene de yaşayacağız: keşmekeşin içinde, birileri nutuk çekecek, birileri alternatif etkinlik yapacak, sözde bazı sanatçılar saatler boyunca beklenecek ki, himmet eyleyip bizim ulu ozanlarımızın eserlerini söylesin, sanki onları hiç dinlememiş açlıkla zavallılaştırılmış insanlar da saatler boyunca onları beklesinler, dinlesinler... 
Düşünün, Aleviliği Bektaşiliği ve bu güzellikleri yaşamak, öğrenmek, insanları dinlemek için bu etkenliklere gelen gençleri düşünün; Alevisi, Sünnisi, hangi dinden, inançtan olursa olsun gençleri düşünün... O gül yüzlü gençlerimiz çamurun içinde o bağırtıları, çığırtıları görünce ne hissederler, ne hissediyorlar? Hiç de iyi bir şeyler hissetmiyorlar elbette. Bizim buna hakkımız yok, Aleviler adına, Bektaşiler adına yola çıkanlar, bir kere bunları da düşünsünler... 
Ancak yemek- içmek, ben daha bilgiliyim, akıllıyım dedirtmek için nutuk çekmek... 
Bu son olsun artık, bu son... 
İki sene önce Çeşminaz- Cemal Aydoğan'larla birlikte tanık olduk, Keskin'deki Haydar Sultan Türbesi'ni ziyaret edelim, dedik. Avlunun içinde başı kesilmiş tavuklar, leğenlerde yıkanan çamaşırlar, türbenin içinde serin olsun diye oynanan okey oyunları, bağırtılar, çığırtılar. Yirmi otuz kişi burada yaşıyor... Hünkar'la aynı çağda yaşadığı söylenen Anadolu'nun ulu pirlerinden Haydar Sultan'da yaşananlar... 
Bu arada Hacı Bektaş Veli Etkinlikleri'nin Ekim ayına alındığını öğreniyoruz... 
Gizli olan bir gerekçe de, "yazın Çingeneler çok geliyor, onları engelleyemiyoruz, temizlik sorununu çözemiyoruz, bu kadar kalabalıkla baş edemiyoruz" şeklinde görüşler var... Her tarafı dökülen gerekçeler... "72 millete bir nazarla bakan" ulu Hünkar'ın diyarında insan ayırmak, Çingene deyip insanları dışlamak... Ben daha önce de söyledim, şekle bakmayın, bugünkü bazı davranışlara bakmayın, o Çingene diye küçümsenen insanlar belki bugünkü Alevi kimliğini sergileyenlerden daha da Alevice yaşıyorlardır ve onlar bu dergahlara sahip çıkacaklardır. Temizlik evet büyük sorun. Bunu çözememek ise hepimizin büyük ayıbı. Ama İstanbul ve çevre illerdeki CHP'li belediyeler olarak orada boy gösteren yetkilileri imkanları dar olan Hacı Bektaş İlçesi'ne daha fazla yardımcı olmalıdırlar. 
Böyle her isteyen istediği gibi davranırsa, bizim halimiz ne olur? 
İki üç sene önce, iki ayrı Alevi gurubu Hacı Bektaş'da iki ayrı mekanda toplandılar. Toplantıların konusu ise "birlikti". Evet yalan değil ayrıntısını yazmalıyım aslında; birisi Garipdede Cemevi'de, birisi de Kültür Merkezi'nde toplanan iki ayrı Alevi gurubu ve konuları "birlik"! Bir araya gelemeyenlerin yapacakları birlik toplantısından ne çıkar? Elbette hiçbir şey çıkmaz, çıkmadı da... Her iki guruptakiler, siyasiler yine kendi kişisel görüşlerini dile getirdiler, sonra darmadağın olup çekip gittiler... Alevilerin mekanında, yine Aleviler adına bir şey konuşulmadı, herkes kendisini anlattı, kendi dertlerini dile getirdiler.
Bu kafalar beton duvarlara çarpa çarpa yıllarımızı tükettiler, bu bozuk zihniyetler... 
Birlik olunmazsa, gösterişe işler yapılırsa, biz daha çok boşu boşuna toplantılar yapar, bir gün Yezit zihniyetinin karşısında, asimilasyoncu devlet anlayışının karşısında birlik kurar da, gençlerimizin önünü açar, Alevice Bektaşice yaşarız!... 
Bu kafalarla daha çok o güzel günleri özleriz!.. 
Kurumların paralarıyla uçaklara binip, yeyip içip nutuk çekerek daha çok halkımızın beklentisi olan birlikleri kurarız!.. 
Abdal Musa'nın aydınlığı umarım bir gün insanların akıllarını başlarına getirir de, bu büyük öğretiye yakışır etkinlikler yaparız.
Muhabbet ehline...

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Diğer Makaleler...

  1. Muzaffer Bal'la Şiran'da Alevilik Üzerine...
  2. ŞAHKULU KİTAP FUARI
  3. YRD. DOÇ. DR. MEHMET ERSAL'la Söyleşi
  4. ÂŞIK KADİR TÜRK’le Söyleşi
  5. Ozanların Dostluk Yolunda İlerleyen: NECLA YILDIRIM’la Söyleşi
  6. Ozan HÜSEYİN ERDOĞAN’la Söyleşi
  7. Dedeler ve Bazı Sorular…
  8. HACI CIRIK’LA SÖYLEŞİ
  9. ŞEYH BEDREDDİN - Uzun İnce Bir Yol
  10. ŞAHKULU BÜYÜK OZANLAR BULUŞMASI

Sayfa 53 / 89

BaşlangıçÖnceki48495051525354555657SonrakiSon

Ayhan AYDIN İnternet Sitesi  erenler@ayhanaydin.info E POSTA

İLKEZGİ SANATEVİ SİTE VE TEMA TASARIMI MUSTAFA KARAÇİFTCİ 0542 559 11 80.