Jan Yoors'un Çingeneler Kitabı Üzerine...
Çingeneler…
Jan Yoors’un Çingeneler Kitabı Üzerine…
Ayhan Aydın
Jan Yoors’un Çingeneler kitabını aldım elime, elimde canlandı bu kara kaplı belgesel roman. Sanki bir anda bir sinemada bir büyük bilinmezlikler diyarına giren kahraman gibi hissettim kendimi. Okudukça; dağlar, ormanlar, dereler boyunca bir yolculuğa başladım. Tahta tekerlekli üstü çadırlı arabalar gidiyor, ben gidiyorum, maceradan maceraya… Atlar kişniyor, dallardan kuşlar uçuyor, susayınca köylüler kuyulardan bile su vermeyince bir dere bulma özlemim artıyor, yarpuz kokulu dağ başlarına, ormanın kuytularına doğru yol alıyorum… Karnım acıkınca herkesle eşit olarak hep birlikte bir sofrada doyup, soğukta sığındığım meydan ateşinde ailem olmuş dostlarımla, aynı aşkla ısınırken, sohbetler bitmesin, gece olmasın, diyorum herkes kendi öyküsünü anlatırken…
Bazı kitaplar vardır; okursunuz okursunuz bitmez. Bu kitapların bir kısmı sıkıcılıklarından, kalınlıklarından, sizi sarmadığı için, kitabın dünyasına bir türlü giremediğiniz için bitmez; Bazen de bu tip kitapları yarıda bırakırsınız. Bazı kitaplar da vardır ki, kalın, ince olmuş fark etmez, gerçekten onu bir türlü elinizden bırakamazsınız, kitap bitmesin istersiniz, sizi alır sürükler, okudukça tatlanır, okudukça zevkiniz artar, okudukça kitaba bağlanırsınız.
Son dönemlerde nihayet Alevilik Bektaşilik konularının dışında da olağanüstü bir ilgiyle ve aşkla okuduğum bir kitaptan bahsetmem gerekir. Sizlere Chiviyazıları (mjora) Yayınlarından çıkan Jan Yoors’un Çingeneler kitabından size söz etmeliyim.
Uzun yıllardan beri yahu Antropoloji’yi, Sosyoloji’yi, Sanat Tarihi’ni, Tarihi çok seviyorsun bu konularda daha çok kitap oku, her gün şiir okuman da yetmez; kendini yoğunlaştır, alışkanlıklarını değiştir dedikçe, birçok konuda çoğunlukla olduğu gibi, kendi kendimin düşmanı olarak, bu konuda adım atamıyordum. Zaman zaman bunu başarınca da tüm mutluluk beraberinde geliyordu.
Yeryüzü insan cenneti…
Ben ki doğaya âşık bir insanım, bu doğa insansız olur mu? Sıra dışı insanlar, farklı topluluklar, farklı inanç sahipleri, farklı kültürler… Benim en çok ilgi duyduğum ama belki de bu ilgiye karşın çok az bilgi sahibi olduğum alanlar. Kültür insanı olmak kolay mı, kültürü tanımak kolay mı? Hoşgörü, merak, gezme vs. hepsi gerekli ama elbette kitap okumak başta geliyor bunun için. Sevgili Dostum Ezeli Doğanay’ın Almanya’daki kütüphanesine bakınca bir kez daha hatırladım bu alanın derinliğini, yoğunluğunu, zenginliğini; Lazlar, Çerkezler, Kürtler, Pomaklar, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Ezidiler… Tüm dünyada hele hele yaşadığımız coğrafyada nice insan toplulukları yaşıyor, sayısı bile tam bilinmiyor. İnsan; onların yaşamlarını, inançlarını, tarihlerini yani kısaca onların dünyalarını okudukça, o dünyaya girdikçe daha da insan oluyor, daha da bu dünyada yaşamayı hak ediyor. Doğup büyüdüğü köyün dışında bir yer görmemiş, kendi akrabalarının dışında farklı insanlarla karşılaşmamış bir insanın dünyası nasıl ki tek düzeyse, farklı insan topluluklarının yaşamlarından, kültürlerinden habersiz insanlar da günümüzde aynı tek düzeliği yaşıyorlar.
Derviş Kemal (Kemal Özcan) ile uzun bir söyleşi
Kemal Özcan daha doğrusu Derviş Kemal ismini çok erken duymuştum. O aslında büyük bir Alevi Bektaşi kesim tarafından çok tanınan bir isimdir. İlkin 1996 yılında Üsküdar’da yayın yapan Alevilik’le ilgili yazıların yayınlandığı Yurtta Birlik Gazetesi’nde Mahmut Erdal’la birlikteyken tanışmıştık. Sonrasında yine Alevilerle İşçiler Müsahiptir, gibi daha çok Sosyalist düşüncelerin yer aldığı ama hayli seveni ve okuyanı da olan Sultanahmet’te yayın yapan Kervan Dergisi’nde görüştüm. Telefon görüşmeleri, yazışmalar…
Eserlerini okudukça onu çok ama çok sevdim.
Aşağıdaki söyleşiye kadar üç dört kez kendisini Uzunköprü’deki evinde ziyaret ettim. Bu ziyaretler ve söyleşiler sürdü. Onunla bir kez de Cem Televizyon için bir söyleşi yapmıştım. Yunanistan Meriç (Evros) İli sınırları içinde Dimetoka’ya yakın Büyük Alevi Bektaşi ulularından, seyyidlerinden ve Rumeli’ye 1354 yılında geçip bir alp eren olarak bu toprakların Türkleşmesi ve yerleşime geçmesi, kolonozotörlük yapmasında öncülük yapan ve adına büyük bir büyük Alevi Bektaşi dergâh kurulan ve bu dergaha bağlı olarak bir zamanlar önemli bir merkez olan Babalar köyünden olan Kemal Özcan daha bebekken Türkiye’ye göç eden bir ailenin çocuğu olarak büyümüş. Ama kendisi doğal olarak Alevi Bektaşi yolunda önemli inanç kümelerinden olan Seyyid Ali (Kızıldeli) Sultan Ocağı (Dergahı)’na bağlı bir Alevi-Bektaşi.
Derviş Kemal; 25 Nisan Cumartesi günü Edirne Uzunköprü’de 85 yaşında Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Eserleriyle çağımızda Alevi Bektaşi inanç, kültür ve düşünce dünyasının en önemli ozanlarının başında yer alan, yüzyıllardır süregelen bu geleneğin en üretken (verimli) kalemlerinden birisi olan ve bir kültür çağlayanı olan şiirlerinden insanlık, sevgi, dostluk, yurt, bayrak, Atatürk, Alevi Bektaşi değerleri ve erdemleri fışkıran, tüm hayatını dolu dolu yaşamış Kemal Özcan – Derviş Kemal artık cismen aramızda değil… Ama onun günümüzde cemlere de giren, hiç tanımayan, hatta hayatında hiç şiir okumamış bir kişinin bile okuyunca kesinlikle etkileneceği derin köklerin, büyülü ve benzersiz elmasları olan sözcüklerle örülmüş şiirleri sonsuza kadar yaşayacaktır.
Gerçekten siz kalpten bir ameliyat geçirdiniz, duyduğuma göre de hayli zorluklar çektiniz. Şimdi nasılsınız?
Çektim hakikaten, fakat buna rağmen iyiyim, diyebiliyorum. Bunu tavsiyelere uyduğum için diyebiliyorum. Mesela bana günde üç kilometre yürüyeceksin, şu hapları sonuna kadar kullanacaksın, dediler. Ben de bunları sonuna kadar yapıyorum. Mesela kırmızı eti kesinlikle yemiyorum yasakladılar, tuzludan biraz kay, dediler onu yapamıyorum. Ama işte yumurta sarısı ömür billâh hiç yemeyeceksin, dediler. Kullandığım hapların biri kan sıvıltıcı, bir tanesi kolesterol için damarları açıcı, bir tanesi de tansiyon için.
Şimdi neden bana doktorlar ameliyattan sonra her akşam bir duble rakı içebilirsin, dediler? Bunun nedenini ben soramadım ama kendimden şunu çıkarıyorum ki, kan sıvıltıcı haplarında da rakı da aynı şeyi yapıyor, kanı sıvıltıyor.
Şarap dediler mi?
Şarap demediler, deseler de ben kullanamam çünkü başka yönden bana dokunuyor. Bende hemoroit illeti vardır mayalı içkiler yasaklanmıştır içemiyorum. Aslında şarabın rakıdan çok daha yararlı olduğunu biliyorum güzel kan yapıyor. Bizim Yeniköy (Uzunköprü’ye bağlı, tümüyle Yunanistan Seyyid Ali Sultan Dergâhı çevresinden gelenlerce oluşturulmuş bir belde) şarabımız var şahanedir yani. O bakımdan kendimi sağlıklı hissediyorum. Dört buçuk seneye yaklaştı ameliyat olalı, o gün bugün hiçbir şeyim yok yani. Tam dikkat edemezsem de yine ev sahibine göre iyi davranıyorum. Yürümeyi ilke edindik yaz- kış, yağmur- çamur yapıyoruz yani.
Yürüyüşün de en güzel jimlastik hareketi olduğuna inanıyorum. Bütün azalar hareket halinde ondan herhalde, buyurdular bize onu yapıyoruz.
İnsanın damar sistemi de birbirine bağlı tüm vücudu dolanıyor aynen sinir sistemi gibi. Şimdi hep insandan bahsediyoruz da manevi bakımdan bahsediyoruz tabi ki, bu konuyu ne kadar farklı yorumlarsak ne kadar kapı açarsak açalım insanın bir de fizyolojik yanı var. Fizyolojik bakımdan yani bedensel bakımdan da organlarıyla, organlarının çalışmasıyla insan aslında benzersiz bir yaratık.
Siz Hakk’la Hakk olmuş bir insan Tanrı’nın ta kendisidir, diyorsunuz.
Şimdi sizinle daha önce yaptığım söyleşiyi çok iyi hatırlıyorum ben; ceme dâhil olduktan sonra güzellikler gördüm, güzellikler buldum, demiştiniz.
Sizi biraz daha yakından tanıyalım, Uzunköprü deyince her Uzunköprü lafı geçince siz aklıma düşüyorsunuz. Demek ki, bir insan kendi değerini de yaratabiliyor.
Devamını oku: Derviş Kemal (Kemal Özcan) ile uzun bir söyleşi
Basın Kartı Sahibi Oldum...
Basın Kartım Oldu…
Sevgili Dostlar;
1994'de İ. Ü. İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun oldum. İlk yazım 1992'de Cem'de çıktı. Sonrasında; Cem, Nefes, Yurtta Birlik, Pir Sultan Abdal Kültür Dergisi, Radyo Mozaik, Cem Radyo, Cem Tv., Barış Tv.'de yüzlerce yazım, haberim, söyleşim çıktı, buralarda yüzlerce program yaptım. En azından yirmi yıldan fazla bir zamandır Alevi Medyası'nın içinde oldum. Bunlar dışında da yüzlerce söyleşim farklı dergilerde ve internet sitelerinde yayınlandı. On binlerce fotoğraf çektim. Ama bizler hep amatör kaldık. Amatörlük her zaman iyidir. İyi bir gazeteci her zaman iyi bir muhabirdir aynı zamanda, derler. Büyük medya organlarında çalışmasam da yaptığım iş buydu-budur. On biri yayınlanan, yirmi kitabım da gazetecilik çalışmaları sonrasında oluşan eserlerdir (derlemelerdir). Bugüne kadar tüm uğraşılarıma rağmen bana bazı haklar sağlayacak Sarı Basın Kartı alamadım. Bunda türlü engellerin de payı da var elbette. İlgisiz yüzlerce kişi bu kartı alabildi, gazetelerin şoförleri bile bu kartı alırken biz alamadık. Durumu Türkiye Gazeteciler Sendikası'na ilettim. Halen de bu uğraşlarım devam ettiğine göre burada bir gariplik vardı. Gerçi bunu hiç önemsemeyen meslektaşlarımız da var... Neyse sözün özü, Belçika merkezli Gazeteciler Cemiyetinden, ürünlerimizi değerlendirmeleri sonucu bir "basın kartı" almayı başardık. Uluslararası geçerliliği varmış... En azından yurt dışı gezilerimde bakalım çok meraklı olduğum müzelere ücretsiz girebilecek miyim, Türkiye'deki basına açık bazı toplantıları serbestçe izleyebilecek miyim? Her şeye rağmen çok sevinçliyim. Yaş günümde bana en iyi armağan bu oldu. Tüm dostlara muhabbetlerimle...
Ayhan Aydın
Halk ozanı Derviş Kemal Anıldı
Halk Ozanı Derviş Kemal Anıldı…
Ayhan Aydın
Geçtiğimiz sene, 25 Nisan 2016’da, Hakk’a yürüyen, günümüz Alevi-Bektaşi halk ozanlığı geleneğinin en önemli temsilcilerin birisi olarak büyük bir üne kavuşmuş, Kemal Özcan (Derviş Kemal), İstanbul’da dostları tarafından anıldı.
30 Nisan 2016 Cuma günü; Şirinevler’de Fırtına Müzik Merkezi’nde, konuşmacı olarak Araştırmacı-Yazar Esat Korkmaz’ın yer aldığı bir etkinlikte; Derviş Kemal için şiirler okundu, sazlar çalındı, sevenleri bir araya geldi.
Esat Korkmaz hayattayken tanıdığı, Uzunköprü’deki evinde ziyaret edip, söyleşiler – çekimler yaptığı Derviş Kemal’i çerağlar yakarak, onu simgeleyen resmi, kemanı, boş bırakılan sandalyesi yanında anmayı da başlattı.
Esat Korkmaz, Derviş Kemal’i anarken aynı zamanda Hakk’a yürüyen insanların anılmasının yaşamı çoğalttığını, Hakk’a yürüyenlerin anılmasıyla ölümün yaşama dönüşmesinin sağlandığını, aslında yaşamı yaşayanların değil ölenlerin (onlar yaşatılarak) hayatı var kıldığını, çünkü nihayetinde tenlerin ölümlü olduğunu söyleyerek, bu etkinliğin nedenini açıkladığı konuşmasını yaparak açılışı yaptı.
Çerağlarla birlikte Alevi-Bektaşi kültürünün olmazsa olmazı bağlamayla hem ozan hem de katılanlar selamlanmış oldu; Derviş Kemal’in en yakın dostlarından ve ona “pirim” diyen Sanatçı-Ozan Aziz Tatlısu, Fırtına Kültür Merkezi’nin sahibi ve sanatçı Hüseyin Fırtına ve Bağlama ve Ses Sanatçısı Emine Akkaya sazlarıyla sahne alarak birer eserle anmaya ses verdiler.
2009 yılında Derviş Kemal’le yapılan görüntülü bir sohbetten belli bölümlerin Ali Muştu sayesinde sinevizyon yardımıyla gösterilmesi, Derviş Kemal’in aslında oraya çağrılması anlamını taşıyordu.
Sorulan sorularla da birlikte özellikle Alevilik konusunda görüş ve düşüncelerini aktaran Esat Korkmaz, Aleviliğin bambaşka bir yaşam anlayışını ifade ettiğini, dışarıdan kuşatmalarla, kirlenmelerle yabancı unsurların Aleviliğin kendi dışında bir görünüme bürünmesine neden olduğunu söyledi. Esat Korkmaz; Alevilerin aslında Aleviliğin özündeki kendi ütopyasından uzak yaşadıklarını, başka yerlerde kendini aramaya koyulduklarını, devriye gibi, Hakk’a yürümek gibi, kendine özgü yapıların Aleviler tarafından da yeteri kadar bilinmediğini, unutulduğunu, unutturulduğunu söyleyerek, bir zamanlar sosyalistlerin de tasavvufu yanlış yorumladıklarını, tam anlayamadıklarını, Alevi tasavvufunun içinde çok farklı anlamlar saklı olduğunu dile getirdi.
Son bölümde; Aziz Tatlısu, Derviş Kemal için yazdığı bir şiirin okudu. Yine aynı şekilde Aziz Tatlısu (önceki gibi Derviş Kemal’dan), Hüseyin Fırtına, Emine Akkaya birer eser daha seslendirdiler.
Onu sevenlerden bir kısmı en azından bu anlamlı etkinlikle Derviş Kemal’in yaşamaya devam ettiğini göstermiş oldular.
Büyük Ozanımızı büyük bir saygı ve sevgiyle anarken; etkinliğin gerçekleşmesine sağlayanları da selamlıyoruz.
İstanbul Üni. İlahiyat Fakültesi'nde Söyleşi
İ. Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Söyleşi…
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 4. sınıf öğrencileriyle söyleşi gerçekleştirdim. Yrd. Doç. Dr. Şeyma Altun Hoca'nın davetlisi olarak, 28 Nisan 2016, perşembe günü, "Alevilik, sahada kaşılaşılan/karşılaşılabilecek ön yargılara dayalı sorunlar, derslerde öğrenciler ve halkın merak ettikleri, sordukları sorular, aradaki sorunların/soğuklukların giderilebilmesine yönelik yaklaşımlar"la ilgili iki saatlik bir sohbette bulunduk.
Öğrencilerin de soru ve yorumlarıyla katkıda bulundukları ve yararlı geçtiğine inandığım bu sohbete katılan tüm öğrencilere ve beni davet eden çok samimi bulduğum Altun hocaya çok teşekkür ediyorum.
Bu tarz sohbet-söyleşi-derslerin her manada yararlı olacağına inanıyorum. Ülkemizin birliği ve beraberliği, insanlık idealleri için bu çok gerekli bir gayrettir.
Musa Ağacık'la Söyleşi Yapıldı
Gazeteci Musa Ağacık'la Söyleşi.
Hem mesleğinin çok deneyimli isimlerinden birisi olması, hem bilgi birikimiyle Musa Ağacık'la yaptığımız söyleşi çok verimliydi. Aynı zamanda Alevi Bektaşi camiasının içinden, bu yapı hakkında tarafsız gözlem, yazı ve yorumlarıyla kayda değer bir geçmişi arkasından sürükleyerek getiren, kendine has üslubu, esprileri, tarihe, coğrafyaya, İstanbul'a, genel kültüre sıra dışı ilgisi ve bilgi birikimiyle bir değer olan ama kendisinden toplumun yeterince yararlanamadığını gördüğüm çok sevgili abimiz Musa Ağacık'la 29 Nisan 2016, Cuma günü, Sultanahmet'te Divriği Gazetesi Genel Merkezi'nde, Araştırmacı Yazar Süleyman Zaman, Gazeteci Yahya Kemal Bayar ile yaklaşık dört saat sohbet ettik, iki saatlik çekim gerçekleştirdik. Kendisine şükranlarımız vardır... İdeallerini, hayallerini, hedeflerini gerçekleştirmesi dileğiyle onu saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Diğer Makaleler...
- Mehmet Ersal'ın Alevilik Sunumu
- AŞIK DAİMİ ANILDI, 17 NİSAN 2016
- ŞİRAN KIRINTI KÖYÜ, 23. DOSTLUK GECESİ, 15 NİSAN 2016
- Hüseyin Emiroğulları
- Ali Duman'la Söyleşi
- NURETTİN ÖLMEZ HALİFEBABA'NIN YEDİSİ YAPILDI
- ALEVİ AKADEMİSİ DERSLERİ DEVAM EDİYOR...
- NURETTİN ÖLMEZ
- Erikli Baba Dergahı'nda Kadınlar Günü Etkinliği
- Hasan (Hayri) Şanlı Dede'yle ilk söyleşi