ALİ EKBER ÇİÇEK
BÜYÜK BİR ÖZLEMLE ANIYORUZ....
(1938-26 Nisan 2006)
AYHAN AYDIN
O yüzyılların nefesiydi.
Şaman dualarından Dedem Korkut’a; Gök Ata’dan Köroğlu’na uzanan büyük Türk ozanlık geleneğinin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden birisi olarak sanatının edebinden, erkanından ödün vermeden yarım asır boyunca devamlı devamlı çaldı, telli kuranı.
Onun elinde dile gelen telli kuran, Orta Asya’dan, Anadolu’ya, Balkanlar’a uzanan Türk boylarının hem’i de, bu büyük coğrafyada boy veren türlü halkların, dinlerin, dillerin harman yeri olduğu, büyük nehirlerin birbirlerine bağlandıkları diyarlarda kültürleri birbirine bağlıyordu.
Barak ovalarından, Çepni, Türkmen obalarına, Yakutistan’dan, Ahmet Yesevi’nin Yesi’sinden, Bakü’ye, Tebriz’e, Beydilli Aşiretinin yaşadığı Irak Telafer’e, Suriye’ye, Bulgaristan’ın Deliorman’ından şimdi biraz da olsa bizim de sayılan bize yazgı olan “gurbet elleri” Skandinavya’ya kadar Batı Avrupa’da türkü sevenlerin gönüllerinin sultanıydı Ali Ekber Çiçek.
Yolu çok küçükken gurbete düşmüştü. Yetimliği, yalnızlığı, uzaklarda olmayı yaşamının içine demleye demleye, yedire yedire bir iyicene yerleştirmiş, tüm aşklarını, sevdalarını, hüzünlerini, dertlerini türküler söylerken dile getirmişti. Gönlü hep gamlıydı, hep gerçek bir dost aradı, gerçekten huzurlu, mutlu olacağı bir yerin keşfindeydi.
BÜYÜK HALK OZANI DERVİŞ KEMAL HAKK'A YÜRÜDÜ...
DERVİŞ KEMAL (KEMAL ÖZCAN) SONSUZLUĞA GÖÇTÜ…
Ayhan Aydın
Eserleriyle çağımızda Alevi Bektaşi inanç, kültür ve düşünce dünyasının en önemli ozanlarının başında yer alan, yüzyıllardır süregelen bu geleneğin en üretken (verimli) kalemlerinden birisi olan ve bir kültür çağlayanı olan şiirlerinden insanlık, sevgi, dostluk, yurt, bayrak, Atatürk, Alevi Bektaşi değerleri ve erdemleri fışkıran, tüm hayatını dolu dolu yaşamış Kemal Özcan – Derviş Kemal artık cismen aramızda değil… Ama onun günümüzde cemlere de giren, hiç tanımayan, hatta hayatında hiç şiir okumamış bir kişinin bile okuyunca kesinlikle etkileneceği derin köklerin, büyülü ve benzersiz elmasları olan sözcüklerle örülmüş şiirleri sonsuza kadar yaşayacaktır.
Uzun süredir rahatsız olan Derviş Kemal 25 Nisan Cumartesi günü Edirne Uzunköprü’de 85 yaşında Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Derviş Kemal; Ulu erenlerin ışıklı dünyasında yol alırken, piri olan Seyyid Ali Sultan – Kızıldeli Ocağı’nın (Dergâhı)’nın manevi büyüsüyle ve Tanrı Dağları’nın tılsımıyla büyümüş atalarının yaşadığı Yunanistan’dan (Babalar Köyü) çok küçük yaşta Türkiye’ye göçmüş, yaşamı bir kavga yaşamı olmuş her zaman.
Hemen hiçbir kurumun maddi ve manevi desteğini almadan, eşlerini, dostlarını o küçücük bütçesiyle ağırlamaya çalışmış, kimseden yüzünü çevirmemiş, yazdığı eserlerle Türkçe’nin ve Alevi Bektaşi varlığının günümüzde yaşamasına katkıda bulunmak gibi kutsal bir görevi yerine getirmiş.
Devamını oku: BÜYÜK HALK OZANI DERVİŞ KEMAL HAKK'A YÜRÜDÜ...
ALİ KOÇ DEDE ANILDI
ALİ KOÇ DEDE ANILDI…
Ayhan Aydın
Alevi Bektaşi düşünce sisteminin Rumeli’deki (Balkanlar) öncü pirlerinden aynı zamanda bir alp eren kimliğine sahip, seyyid olduğuna inanılan ve bir ocak kurucusu olarak kabul edilen Ali Koç Dede (Baba), soyundan gelenlerce, yolunu sürdürenlerce Tekirdağ Ergene İlçesi Sağlık Mahallesi’nde bu yıl ikincisi yapılan bir etkinlikle anıldı.
Ali Koç Dede (Baba); Bulgaristan’da ve oradan Türkiye’ye göçenlerle birlikte on binlerce talibi ve yoluna bağlı canın bulunduğu, 1396 yılında Niğbolu Savaşı’nda şehit olduğuna inanılan; soyunun da halen türbesinin bulunduğu Bulgaristan Niğbolu’dan (Nikopol) (Kuzeydoğu Bulgaristan, Tuna boyunda bir tepede) uzak bir yerde (orta Bulgaristan) Kotel Yablonovo (Alvanlar) Köyü’nde olduğunu bildiğimiz Alevi Bektaşi dünyasında çok önemli bir şahsiyettir.
Ali Koç Dede de diğer büyük Rumeli erenleri gibi tarihi kişiliği itibariyle gönüllerde silinmez yer etmiş, adına cemler yapılan, kendine ait bir süreğin (yol-erkân (uygulanan inanç motifleri) yapısının) bulunduğu, Anadolu Alevi Ocak sistemini belki de Balkanlar’da en canlı şekilde yaşatan bir sistemin karizmatik önderidir. Onun soyundan gelenler ise yine aynı yol ve erkânı bugün Bulgaristan’da Kotel ilçesindeki, belki de köy olarak dünyadaki en büyük Alevi köyü olan, Alvanlar (Yablonovo) ile onun çevresindeki Veletler, Küçükler ve oradan Türkiye’ye göçüp farklı yerlerde yaşayan veya doğrudan onun erkânını sürdüren farklı coğrafyalardaki insanlarca yaşatılmaktadır.
Helal Olsun Sana
Helal Olsun Sana
Helal olsun sana emekçi çocuk
Sırtında çuvalın on katın kadar
Ana sütü gibi temizdir sana
Üç kuruş ta olsa aldığın para
Haydi dinlen biraz, biraz soluklan
Açıkmış karnına girsin bir lokman
Terini alsın, alsın da rüzgar
Boğmasın güneş gölge olsun bulutlar
Kararmış ellerin, ellerinde har
Melekler kıskanır gözlerinde nur
Haydi dinlen biraz, biraz soluklan
Açıkmış karnına girsin bir lokman
Yaşın belli henüz on, on iki
Belli yatağın sıcaklığını arar bedenin
Mutlu günler çok uzakta bir hayal
Pusların ardından ne zaman gelir bahar?
Haydi dinlen biraz, biraz soluklan
Açıkmış karnına girsin bir lokman
Dört nala atlı araba gibi
Böyle koşuşun nere?
Ağlama çocuk haydi gül biraz
Hayat boyu belki sürmez bu çile
Haydi dinlen biraz, biraz soluklan
Açıkmış karnına girsin bir lokman
Ayhan Aydın
14-15 Temmuz 2006
GENÇLERLE HASBIHAL YAZMASAM OLMUYOR… (1.)
GENÇLERLE HASBIHAL
YAZMASAM OLMUYOR… (1.)
Ayhan Aydın
Sevgili Okur ve Sevgili Gençler;
Gerek yurt içi, gerekse yurt dışı seyahatlerimde, sohbet ortamlarında, panellerde, söyleşilerde, insanlarımızın ve bu arada elbette ki gençlerimizin, bana en çok sordukları sorunun hala Alevilik –Bektaşilik nedir? Sorusu olduğunu gördüm.
Benim uzun soluklu bir gayretle yapmak istediğim de insanlarımızın merak ettiği bu sorunun yanıtını tüm detaylarıyla aramaya devam etmekten başka bir şey değildir.
Bu sorunun doyurucu yanıtlarını bulmak mümkün müydü / mümkün müdür?
Bilim insanları, araştırmacılar, yazarlar, dedeler, babalar, ozanlar bu konuda ne diyorlar?
Temel olarak onların fikirleri önemliydi. Bu halen önemini koruyor.
Ama bu sorunun yanıtlarını sadece onlardan elde etmek yeterli midir?
Şimdi bunca araştırmadan sonra; Halkımız ve özellikle gençlerimize de çokça sorular sormam gerektiğini anlıyorum.
Bir de bu soruyla birlikte, bizim halkımızla birlikte, soracağımız elbette başka birçok sorular var.
Örneğin;
Alevi Bektaşi geleneği halen gerçekten yaşıyor mu?
Yaşıyorsa nerelerde, nasıl yaşıyor?
Bu gelenek kimler tarafından yaşatılıyor?
Alevilik Bektaşilik konusunun en önemli sorunları nelerdir?
Bugüne ait, günümüzün en önemli sorunları nelerdir?
Bu sorunlar nasıl çözülebilir?
Kimler bu konuda taraftır?
Alevilik Bektaşilik konusundaki tüm birikimleri toparlamak çok mu zor?
Bizlerin 25 yılda söylediklerinizin, sorduklarımızın yanıtlarının bir kısmını bilim adamları araştırma merkezlerinde yaptıkları çalışmalarla cevaplayabilirlerdi.
Diğer Makaleler...
- BAKİ ÖZ TARİHÇİ-ARAŞTIRMACI-YAZAR
- KAYIHAN KESKİNOK
- DEMİR BABA Yazıları- Ahmet Hezarfen
- EŞREF TONBULOĞLU (ÂŞIK EŞREF)
- RAZGAD’TAKİ TARİHSEL MİMARLIK ANITLARI VODEN KÖYÜNDEKİ “HÜSEYİN BABA” TEKKESİ
- HAYRİ (HASAN) ŞANLI DEDE
- Romanya’ya Gezi…
- İLK KEZ AABF SAYESİNDE BATI AVRUPA’DAN YOĞUN KATILIMLA HARABATİ BABA DERGÂHI’NDA NEVRUZ COŞKUYLA KUTLANDI…
- Süleyman Zaman
- ŞİRAN YENİKÖY'DE 1970Lİ YILLAR