KEMAL ÖZCAN - DERVİŞ KEMAL -
(1930 Yunanistan (Babalar Köyü) - 25 Nisan 2015 Edirne- Uzunköprü)
AYHAN AYDIN
Söyleşiler gerçekçi olduğunca güzel, anlamlı ve kalıcıdır. Ben de gerek diğer söyleşilerimde gerekse halk ozanlarıyla yaptığım söyleşilerde bu hususlara dikkat ettim, etmeye çalıştım. Söyleşinin yalın olmasına, içten olmasına ve gerçeği yansıtmasına... Şu anda sizinle de yapacağım söyleşi için de aynı duygular içindeyim. Her şeyden önce sizi okurlarımıza tanıtmak amacıyla yaşam öykünüzü sizin ağzınızdan dinlesek, bizlere neler söyleyeceksiniz?
İsmimin Kemal Özcan olmasının yanında şiirlerimde Derviş Kemal mahlasını kullanıyorum. 1930 yılında Yunanistan'ın Dimetoka İlçesi'ne bağlı bir köyünde doğmuşum. Aynı yıl anayurda iltica etmişiz. Uzunköprü'ye yerleşmiş bulunduğumuzdan ben hep burada yaşadım. Uzunköprü'de ortaokul olmadığı için ilkokuldan sonra okuyamadım. Belki başka bir şehre gidebilirdim ama yoksulluk buna engel oldu. İlkokuldan askerliğe kadar çiftçilik yaptım. Askerlikte daha önce öğrendiğim daktilonun faydasını gördüm. Askerlikte yazıcı oldum. 4 ay Edirne'de Jandarma Okulu'nda eğitim gördükten sonra İzmit'e düştüm. Şimdiki adı Kocaeli, Kocaeli'nin Gebze İlçesi'nde bir süre kaldıktan sonra alay kalemine alındım. Askerlikten sonra ise katip olarak çalışmaya başladım. Mahkemenin açtığı bir sınavı kazanarak, Uzunköprü Sulh Ceza Mahkemesi'nde zabıt katibi, yeni ismiyle tutanak yazmanı, olarak göreve başladım. 1955'te başladığım çalışmamı 30 yıl aralıksız aynı yerde sürdürdüm. 1983 Mart ayında emekli oldum. Evliyim. Biri erkek üç çocuğum var.
Seyahat etmeyi çok seven birisiyim. Fırsat buldukça sürekli seyahat yaptım, yapıyorum. Bu seyahatlerim esnasında birçok kişi tanıdım, birçok da dostum, arkadaşım oldu. 13 kez Hacıbektaş'a gittim. O törenlerde kurduğum dostluklar kalıcı oldu.
Sizde izleri hala canlı olan dostluklarınızdan bahseder misiniz?
Rahmetli Feyzullah Çınar'la tanıştım ilk önce. Aşık Daimi, Aşık Nesimi, Hüseyin Kaçıran. İlk tanıştığım
GENÇLERLE HASBIHAL YAZMASAM OLMUYOR… (2.)
GENÇLERLE HASBIHAL
YAZMASAM OLMUYOR… (2.)
Ayhan Aydın
Sevgili Okur ve Sevgili Gençler;
Yukarda yazdığım sorunlar, sorunlar, sorunlar…
Tüm bunlar sorulmalı, sorgulanmalı. Elbette benim de yaptığım söyleşiler, çalışmalar bunları da kapsıyor.
Ama bunların tümü gördüğünüz gibi kurumların üstesinden gelebilecekleri bilimsel araştırmaların da desteklenmesi gereken, çok yoğun çalışma ve çabalarla mümkün olabilecek sorular-sorunlar.
Bizlerde bilimsel çalışmaların çok yetersiz olduğu anlaşılıyor. Kendimiz ortaya koyduk, kendimiz yanıtlayalım. Alevilik Bektaşilik konusunda gençlerimizin de önünün açılmasını sağlayacak çalışların bir kısmı bilimsel çalışmalardan geçmektedir. Bilim kurumlarının kurulmaması, bu konuda çalışacak yeterli insanın olmaması kısır döngüyü doğurmaktadır.
ALİ EKBER ÇİÇEK
BÜYÜK BİR ÖZLEMLE ANIYORUZ....
(1938-26 Nisan 2006)
AYHAN AYDIN
O yüzyılların nefesiydi.
Şaman dualarından Dedem Korkut’a; Gök Ata’dan Köroğlu’na uzanan büyük Türk ozanlık geleneğinin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden birisi olarak sanatının edebinden, erkanından ödün vermeden yarım asır boyunca devamlı devamlı çaldı, telli kuranı.
Onun elinde dile gelen telli kuran, Orta Asya’dan, Anadolu’ya, Balkanlar’a uzanan Türk boylarının hem’i de, bu büyük coğrafyada boy veren türlü halkların, dinlerin, dillerin harman yeri olduğu, büyük nehirlerin birbirlerine bağlandıkları diyarlarda kültürleri birbirine bağlıyordu.
Barak ovalarından, Çepni, Türkmen obalarına, Yakutistan’dan, Ahmet Yesevi’nin Yesi’sinden, Bakü’ye, Tebriz’e, Beydilli Aşiretinin yaşadığı Irak Telafer’e, Suriye’ye, Bulgaristan’ın Deliorman’ından şimdi biraz da olsa bizim de sayılan bize yazgı olan “gurbet elleri” Skandinavya’ya kadar Batı Avrupa’da türkü sevenlerin gönüllerinin sultanıydı Ali Ekber Çiçek.
Yolu çok küçükken gurbete düşmüştü. Yetimliği, yalnızlığı, uzaklarda olmayı yaşamının içine demleye demleye, yedire yedire bir iyicene yerleştirmiş, tüm aşklarını, sevdalarını, hüzünlerini, dertlerini türküler söylerken dile getirmişti. Gönlü hep gamlıydı, hep gerçek bir dost aradı, gerçekten huzurlu, mutlu olacağı bir yerin keşfindeydi.
BÜYÜK HALK OZANI DERVİŞ KEMAL HAKK'A YÜRÜDÜ...
DERVİŞ KEMAL (KEMAL ÖZCAN) SONSUZLUĞA GÖÇTÜ…
Ayhan Aydın
Eserleriyle çağımızda Alevi Bektaşi inanç, kültür ve düşünce dünyasının en önemli ozanlarının başında yer alan, yüzyıllardır süregelen bu geleneğin en üretken (verimli) kalemlerinden birisi olan ve bir kültür çağlayanı olan şiirlerinden insanlık, sevgi, dostluk, yurt, bayrak, Atatürk, Alevi Bektaşi değerleri ve erdemleri fışkıran, tüm hayatını dolu dolu yaşamış Kemal Özcan – Derviş Kemal artık cismen aramızda değil… Ama onun günümüzde cemlere de giren, hiç tanımayan, hatta hayatında hiç şiir okumamış bir kişinin bile okuyunca kesinlikle etkileneceği derin köklerin, büyülü ve benzersiz elmasları olan sözcüklerle örülmüş şiirleri sonsuza kadar yaşayacaktır.
Uzun süredir rahatsız olan Derviş Kemal 25 Nisan Cumartesi günü Edirne Uzunköprü’de 85 yaşında Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Derviş Kemal; Ulu erenlerin ışıklı dünyasında yol alırken, piri olan Seyyid Ali Sultan – Kızıldeli Ocağı’nın (Dergâhı)’nın manevi büyüsüyle ve Tanrı Dağları’nın tılsımıyla büyümüş atalarının yaşadığı Yunanistan’dan (Babalar Köyü) çok küçük yaşta Türkiye’ye göçmüş, yaşamı bir kavga yaşamı olmuş her zaman.
Hemen hiçbir kurumun maddi ve manevi desteğini almadan, eşlerini, dostlarını o küçücük bütçesiyle ağırlamaya çalışmış, kimseden yüzünü çevirmemiş, yazdığı eserlerle Türkçe’nin ve Alevi Bektaşi varlığının günümüzde yaşamasına katkıda bulunmak gibi kutsal bir görevi yerine getirmiş.
Devamını oku: BÜYÜK HALK OZANI DERVİŞ KEMAL HAKK'A YÜRÜDÜ...
ALİ KOÇ DEDE ANILDI
ALİ KOÇ DEDE ANILDI…
Ayhan Aydın
Alevi Bektaşi düşünce sisteminin Rumeli’deki (Balkanlar) öncü pirlerinden aynı zamanda bir alp eren kimliğine sahip, seyyid olduğuna inanılan ve bir ocak kurucusu olarak kabul edilen Ali Koç Dede (Baba), soyundan gelenlerce, yolunu sürdürenlerce Tekirdağ Ergene İlçesi Sağlık Mahallesi’nde bu yıl ikincisi yapılan bir etkinlikle anıldı.
Ali Koç Dede (Baba); Bulgaristan’da ve oradan Türkiye’ye göçenlerle birlikte on binlerce talibi ve yoluna bağlı canın bulunduğu, 1396 yılında Niğbolu Savaşı’nda şehit olduğuna inanılan; soyunun da halen türbesinin bulunduğu Bulgaristan Niğbolu’dan (Nikopol) (Kuzeydoğu Bulgaristan, Tuna boyunda bir tepede) uzak bir yerde (orta Bulgaristan) Kotel Yablonovo (Alvanlar) Köyü’nde olduğunu bildiğimiz Alevi Bektaşi dünyasında çok önemli bir şahsiyettir.
Ali Koç Dede de diğer büyük Rumeli erenleri gibi tarihi kişiliği itibariyle gönüllerde silinmez yer etmiş, adına cemler yapılan, kendine ait bir süreğin (yol-erkân (uygulanan inanç motifleri) yapısının) bulunduğu, Anadolu Alevi Ocak sistemini belki de Balkanlar’da en canlı şekilde yaşatan bir sistemin karizmatik önderidir. Onun soyundan gelenler ise yine aynı yol ve erkânı bugün Bulgaristan’da Kotel ilçesindeki, belki de köy olarak dünyadaki en büyük Alevi köyü olan, Alvanlar (Yablonovo) ile onun çevresindeki Veletler, Küçükler ve oradan Türkiye’ye göçüp farklı yerlerde yaşayan veya doğrudan onun erkânını sürdüren farklı coğrafyalardaki insanlarca yaşatılmaktadır.
Diğer Makaleler...
- Helal Olsun Sana
- GENÇLERLE HASBIHAL YAZMASAM OLMUYOR… (1.)
- BAKİ ÖZ TARİHÇİ-ARAŞTIRMACI-YAZAR
- KAYIHAN KESKİNOK
- DEMİR BABA Yazıları- Ahmet Hezarfen
- EŞREF TONBULOĞLU (ÂŞIK EŞREF)
- RAZGAD’TAKİ TARİHSEL MİMARLIK ANITLARI VODEN KÖYÜNDEKİ “HÜSEYİN BABA” TEKKESİ
- HAYRİ (HASAN) ŞANLI DEDE
- Romanya’ya Gezi…
- İLK KEZ AABF SAYESİNDE BATI AVRUPA’DAN YOĞUN KATILIMLA HARABATİ BABA DERGÂHI’NDA NEVRUZ COŞKUYLA KUTLANDI…