BAKİ ÖZ TARİHÇİ-ARAŞTIRMACI-YAZAR
Atatürk ve Ulusal Egemenlik
23 Nisan 1923 ulusal egemenliğin temellerinin atıldığı, büyük, şanlı şerefli bir Kurtuluş Savaşı’ndan sonra egemenliğin halka devredildiği ve Türkiye’nin önüne yeni ufuklar açıldığı bir gün.
Büyük kurtarıcı Gazi Mustafa Kemal, çok büyük bir anlam ifade eden o güzel görüşü ile, ileri görüşü ile çocuklara armağan ederek anısını yaşattığı bu güzel gün (23 Nisan 1923); Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış günü.
Baki Öz özellikle Alevilik-Bektaşilik konularında yapmış olduğu çalışmalarla tanınan bir tarihçi/yazarımız. Ama o, bu çalışmalara başlamasının temel nedeni olarak; Atatürk’ün Anadolu insanı üzerindeki büyük etkisini görmesini gösteriyor.
Bu alanda da birçok eseri olan Baki Öz’le Cem Radyo’da yaptığım söyleşi metnini deşifre ettikten sonra ana konusu “Atatürk ve Ulusal Egemenlik” olan bu çalışmanın bu kitapta yer almasının yararlı olacağını düşündüm.
Bu söyleşiden kısa bir süre sonra, 08.05.2002’de, kaybettiğimiz değerli yazarımızınHakk’a yürüyüp Atalar ruhuna kavuşan ruhu huzur bulsun, nurlar içinde yatsın, diyerek sevgili yazarımızı, dostumuzu bu vesileyle de bir kez daha anmış oluyorum.
KAYIHAN KESKİNOK
Kayıhan KESKİNOK Vefat Etti...
Kendisiyle uzun yıllar önce bir söyleşi yapmıştım... Ruhu söyleşide de açığa çıktığı gibi hep ışıklar, sisler, gizemlerle dolu bir yerlerde olsun... Ayhan Aydın
"Sisler, Işıklar, Gizemli Ortamlar Benim Dünyam.
Sanat; Yaratacılığın Bir Simgesel Görüntüsüdür."
Sanat hakkında, edebiyat hakkında laf etmek öyle pek de kolay değil. Resim öyle bir sanat ki söz yok, ses yok ama tüm duyguları hareketlendiren, insanın en derin, gizli yerlerine girip onu baştan çıkarıp, bambaşka alemlere götüren, götürmesi gereken bir sanat. Yani belki de en zor sanat. Fırçalarla, boyalarla değil tuvale yapılanlar, tamamiyle beyinle, ruhla, dünyayla, öbür dünyalarla yapılandır onlar. Bu sanatın da ustaları vardır, çırakları vardır, kötüleri vardır. Başkasını bilmem ama benim yaşamımı anlamlandıranlardan birisi de Van Gogh ve onun tablolarıdır.
Ülkemizde gerçekten de fırçasından yeni dünyalar yaratıp, sanat eseri niteliğinde tablolar var eden isimlerden birisi de Kayıhan Keskinok.
Onunla yaptığım söyleşiyle sizi benimle birlikte renklerin dünyasına götürmeye çalışıyorum.
DEMİR BABA Yazıları- Ahmet Hezarfen
DEMİR BABA Yazıları- Ahmet Hezarfen
DEMİR BABA TEKKESİ
Bak, bak, Silistre’ye
KIZANA’YA, DEMİR-BABA’ya.
Burada yatanlar, burada kalanlar
Bizim anamız, bizim babamız!
Demir-Baba Tekkesi YALNIZ Bulgaristan’da değil, Balkan Yarımadası’nda Osmanlı döneminden kalma, eşsiz ünlü bir yerdir.
Demir-Baba Tekkesi (Sboryanovo), Deliorman yöresinde Hezargrad kenti yakınında derviş tekkesi, ziyaret yeri. Ne zaman yapıldığı bilinmiyorsa da Osmanlı dönemine aittir.” (1)
Deliorman’ın Razgrad sancağında Mumcular (Sveştari) köyünün 4 km. batısında güzelliklerle dolu bir vadi uzanmaktadır. Bu derin vadide sarp kanaralıklar, henüz gereği gibi incelenmemiş doğal mağaraların altından yılan gibi büküle büküle “Demir-Baba Deresi” akmaktadır. Derenin başı güney batıda daralan yamacın sonundaki kaynaklardır. Bunlardan en önemlisi halkın kutsal saydığı “BEŞPARMAK” denen su Deliorman’ın en gür suyudur (saniyede 140 1). Bu suyun batısında iç avluda sarkan kanaralıklar altında taş türbe yükselmekte söylentilere göre burada Alevilerin evliyası “DEMİR-BABA” yatmaktadır. Bunun için buraya DEMİR-BABA TEKKESİ denir.
EŞREF TONBULOĞLU (ÂŞIK EŞREF)
EŞREF TONBULOĞLU
(ÂŞIK EŞREF)
Ayhan Aydın
Bu yaz çok değerli dost ve pahası biçilmez bir insan olan Ozan Çağdaş’ın 40. Sanat Yılı etkinliği için Tokat’a gidince yine bu vsileyle bir can insan daha tanıma şansına ulaştım. Hayatı mutlulukla yaşabilmeyi başarmış, birçoğumuzun aksine her türlü olumsuzluk içinden sıyrılıp çıkmayı bir yaşam ilkesi edinmiş ve bence de olması gerekeni yapan bir Âşık’la tanıştım. O devamlı çalıp söylüyor, aşkla, şevkle çalıyor, dünyanın her türlü kahrına rağmen mutlu olmasını başarabiliyor… O bir aşk insanı, sevgi insanı, sevda insanı. İnsan sevgisi kadar doğa sevgisiyle de bütünleştiğini gördüm. Ozan Çağdaş’ın evinde o anlattı ben not aldım. Tekrar buluşmaya söz verdik. O beni Almus Barajı’nın kenarındaki evinde daha geniş bir söyleşiye ve bir
RAZGAD’TAKİ TARİHSEL MİMARLIK ANITLARI VODEN KÖYÜNDEKİ “HÜSEYİN BABA” TEKKESİ
RAZGAD’TAKİ TARİHSEL MİMARLIK ANITLARI
VODEN KÖYÜNDEKİ “HÜSEYİN BABA” TEKKESİ
Osmanlı yönetimi zamanında Deliorman toprakları Alevi dünya görüşünün köken saldığı merkezdi. Bu doktrinleri öğretmek için Deliormanın birçok yerlerinde bugüne kadar ayakta kalan tekkeler yapılmıştır. Bunlardan biri de Voden (Eskiden Mazhar Paşa) daki “Hüseyin Baba” tekkesidir.
Devamını oku: RAZGAD’TAKİ TARİHSEL MİMARLIK ANITLARI VODEN KÖYÜNDEKİ “HÜSEYİN BABA” TEKKESİ
HAYRİ (HASAN) ŞANLI DEDE
HAYRİ (HASAN) ŞANLI DEDE
(DERVİŞ CEMAL OCAĞI – OVACIK – ZİYARET KÖYÜ)
AYHAN AYDIN
Şiir yazmaya ilk ne zaman başladınız?
Ayhan şiir yazmaya ilkokuldayken başladım. Bizim ev bir dergâh gibiydi, bizim evimiz kendimizin bile değildi, biz marabaydık. Bizim ev her akşam tıka basa dolardı. Kış ayları hele de her Perşembe cem vardı. Daha ilkokula başlamadan önce bana bir sürü deyiş, düvazimam ezberletmişti babam. Mesala bir şiirim de vardır, “Gözlerimi açtım ben bu düynaya. Elif anam ilkin be dedi bana. Daha beş yaşında sakallı babam oku bu duayı de dedi bana (de: söyle). Gibi şiirlerim vardır.
Bize arınmış bir soy olarak bakıyorlardı. Sanki her şeyimiz de Allah tarafından kurgulanmış, bizi bir üst insan olarak algılıyorlardı.
Biz de o tür şeye inanırdık, babam da inanırdı, babam tasavvufi konulara eğilimli olduğu için, bu tür tapınma biçimlerinde kendini biraz yetersiz bulduğu için veya bu ilgiyle tasavvufi inanışlar arasında bir bağ kuramadığı için bocalıyordu, bana öyle geliyor. Daha doğrusu amcamız Haydar Dede (Yağmur) o tasavvufu iyi bilen bir dedeydi. Bir de bizim pirlerimizden Seyyid Munzur vardı, onlar tasavufu çok iyi bilin bilgelerdi. Bir Ali Hadi Emre’nin Babası, Avukat olan, babası Zeynel Emre Dede vardı, o da Baba Mansurluydu. Bunlar tasavvuf çok iyi bilen bilgelerdi. Zeynel Dede bize pek gelmezdi. Fakat Seyyid Munzur’la, Haydar Dede çok gelirdi, bilhassa Haydar Dede biz de çok kalırdı.