Cem Vakfı Anadolu İnanç Önderleri ll. Toplantısı’nın (12-14 Mayıs 2000) 25. Yılı
Sevda Bilmeyene Hayal Düş Gelir (Bir Halk Türküsü)
Cem Vakfı Anadolu İnanç Önderleri ll. Toplantısı’nın (12-14 Mayıs 2000) 25. Yılı
Bu milleti anlamak için fazla kafa yormaya gerek olmadığını bir türlü idrak edemiyor, her seferinde öfkelerime yenik düşüyorum. Ama Stoacı Felsefe Okulu’nda yetişmediğime göre, ne yapalım ben merkezli düşünemiyorum, duygusal, naif bir insanım işte.
Abartmaya gerek yok; Alevi – Bektaşi Yolu / Öğretisi çok mu çok değerli, değerlerle örülü bir inanç – felsefe bütünlüğü ama kaç Alevi – Bektaşi bu hasletlerle dolu olabilir ki.
Her sefer yaptığım gibi uzatmayayım, diyorum, uzatmayayım. Değerleri, güzellikleri hızla yok olan, yok edilen bir öğretiyi belki de olması gerektiği gibi değerleriyle yaşamak gerekir, insana çok da fazla dikkat ettikçe, insanlığımız da çürüyor.
Yıllarımız Cem Vakfı’nda tümüyle üretimle geçti.
Gece – gündüz misali hiç durmadan çalıştık, uğraştık, koşturduk.
Benden geriye bu çabalar kalır. Ama kendileri çok basit oldukları için kimilerine laf anlatmak da mümkün değil. Bir kurum eleştirilir de, yerilir de, birçok şey de söylenir. Fakat her insanın, her kurumun güzel yönleri, kurumlar içinde tüm toplum için çalışan fedakâr insanları da vardır.
Bizler Cem Vakfı’nda Basın – Halkla İlişkiler Birimi’nde bir avuç insan her türlü zorluğu yenip, sadece içimizdeki çalışma aşkı, bir şeyler üretmek Alevi – Bektaşi Yolu’na hizmet etmek için çırpınmaktan başka bir gayretleri olmayan kişiler birçok kişinin hayal bile edemeyecekleri işler yaptık.
Cem Vakfı “zenginler kulübüydü”, burada “paranın adı mı olurdu?”
Çok rahatlıkla buraya döktürebileceğim gibi, yemek ve yol parası olmadan orada haftalar boyunca koşturduk, bir avuç insan. (On İki Yıl geçmiş ayrılalı, hala da Cem Vakfı’ndan alacaklıyım…)
Bir hayaldi; binlerce dedeyi, babayı, ozanı toplamak…
Hayaldi, onlardan bilgiler almak, kaydetmek…
Hayaldi, bir “inanç önderleri birliği” “Dedeler – Babalar Meclisi” kurmak…
Hakkı Saygı Baba başta olmak üzere bizlere destek veren nice gül yüzlü insanın desteğiyle abartısız bir destan yazdık.
Ocak ocak, öbek öbek, yöre yere, şehir şehir; konuşmaya, yazmaya, bir şeyleri dile getirmeye korkan yüzlerce babayı, dedeyi, ozanı, toplum önderinin, köy dernek başkanlarını sevgiyle, saygıyla, özveriyle aylar, yıllar süren çabalarla bir araya getirmek… Cem Radyo’da, Cem Dergisi’nde, Cem Tv.’de onlara yer vermek… Bir güzel düşün peşinde koşarken onları da yanımıza almak…
Yeter ki, Alevi - Bektaşi toplumu sesini duyursun, haklarını alabilsinler, diye…
Daha önce çok yazdım, çok konuştum. Ama yine de hatırlatacağım. Çünkü nankörlükler oldukça, hak gaspları oldukça gerçekleri dile getirmek bir zorunluluk oluyor.
Kan uykulardan kalkıp yollara düştük, namusluca işler yaptık. Emeklerimize, hizmetlerinize tekme atanlar, bizim çabalarımızın üstlerine çökmek istediler.
Dilek Karagöz ve Eylem Onat can kardeşlerim başta olmak üzere Cem Vakfı’nın tüm fedakar namuslu çalışanlarıyla tarihe kalacak işler yaptık.
Bu çabalardan birisi de altısı uluslar arası olan yüzlerce dedeler – babalar toplantısı olmuştur.
Engellemelere, tekme vurmalara rağmen bu toplantıların kayıtlarını aldırtmayı başardım. Hepsi de şimdi yine bizlerin oluşturduğu Cem Vakfı Arşiv ve Kütüphanesi’ndedir.
İlk iki toplantının kitabını yayınlatmak için ise yine sadece dil dökmek değil, insanüstü bir mücadelede de vermem gerekti.
Evet, ilkini 1998’de yaptığımız ve Anadolu’dan Balkanlar’dan yüzlerce dedemizi, babamızı, ozanımızı topladığımız ve günler süren nice nice güzel fikirlerin ortaya çıktığı, ilk kez kendilerini ifade edebilme şansına ulaşan, ilk kez birbirlerini tanıyan, Rumeli ve Anadolu’yu buluşturduğumuz bu toplantıların ikincisinin üzerinden tam 25 yıl geçti.
Kimileri umursamayabilirler. Kimileri unutmuş olabilirler. Kimileri niye abartıyorsun, diyebilir.
Hayır, belki tam anlamıyla sonuç alınmamış olsa da, bunlara tarihi toplantılardı, gayretlerdi, söyleşilerdi.
Tarihe not düştük, kayıt düştük, alın teri döktük, yol yürüdük…
Şimdi birçoğu göçüp gidenlerin anıları önünde saygıyla, sevgiyle eğiliyorum…
İnkârcı toplumlar, geçmişi unutan toplumlar, emek sömürüsü üzerinde yükselen toplumlar ve kurumlar hiçbir zaman abat olmazlar…
Yolumuza, erkânımıza can kurban…
Ama her geçen gün nankörleşip, yağma düzeninin yanında yer alıp, kişisel menfaatlerini toplum yararlarından üstün tutanlara da eyvallahımız yoktur.
Devletten, belediyelerden nemalanıp, Aleviliği kullananlarla da her daim bir hesabımız vardır…
Muhabbet ehline aşk ile…
Ayhan Aydın
13 Mayıs 2025
(Cem Vakfı Anadolu İnanç Önderleri Toplantıları Genel Koordinatörü)
Cem Vakfı (30 Mart 2025)
Cem Vakfı
Resmen 1995’te kurulan Cumhuriyetçi Eğitim Ve Kültür Merkezi (Cem) Vakfı, Alevi kurumları içinde her zaman en etkili olmuş yapılardan birisidir.
Kuruluş felsefesinde geleneksel Aleviliğin üzerinde yükselerek, Alevi toplumunun sorunlarını çözmek, Alevilik’le ilgili çalışmalar yapmak, Cemevleriyle ve yürütülecek cemlerle tarihsel yapıyı geleceğe taşımak misyonu üstlenen Cem Vakfı, geniş halk kesimlerinde büyük bir umut kaynağı olarak görülmüş, geniş kesimlerce benimsenen bir örgütlülüğe sahip olmuştur.
Prof. Dr. İzzettin Doğan bir uluslar arası hukuk profesörü olmasının yanında köklü Alevi ocaklarından Baba Mansur ve Agu içen gibi, Anadolu Alevi toplumun üzerinde derin etkisi olan ulu erenlerin soyundan gelen bir aileye mensup birisi olarak da bu kurumla kurucu başkan olarak özdeşleşen temel aktördür.
Başta iş insanları, Alevi – Sünni akademisyenler, kanaat önderleri, etkili bazı dedelerin de kurucular arasında yer aldığı Cem Vakfı, kuruluşundan kısa süre içinde Türkiye’de en örgütlü vakıflardan birisi olurken, sayısız büyük cemevinin yapımını da üstlenen adeta Aleviliğin yeniden kimlik bulması, kendisini ifade etmesinin adreslerinden birisi oluyordu.
Uluslararası Din Devlet İlişkileri Sempozyumu, Cemevleri Yapımı için Mimari Proje Yarışması, Kamu Yararına faaliyet gösteren bir kurum olarak, zamanın cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından temeli atılan, ödeneği Cumhurbaşkanlığı bütçesinden karşılanan Ankara’daki Hacı Bektaş Anadolu Kültür Vakfı gibi vergi muafiyetine haiz olarak, önünün açılmasıyla kısa sürede yol aldı.
Geleneksel Aleviliğin yaşatıldığı en önemli yayın organı olan Cem Dergisi’nin Yayın Yönetmeni Abidin Özgünay tarafından bizzat Cem Vakfı’na devredilmesi, kendisinin bu yapıda bulunması, bir dönem Cemal Şener, Rıza Zelyut, Reha Çamuroğlu, Yesari Gökçe gibi Alevi camiasının önem verdiği isimlerin bu kurumda bulunması bu kurumdan beklentileri arttırmıştı.
Cem Radyo ve Cem Tv.’nin halkın özlemleri olarak bu toplumun sesleri olarak çok büyük kitlelere ulaşması Cem Vakfı’nın da etkisini daha arttırdı.
Koordinatörlüğümde ve birçok insanın emekleriyle yaptığımız 6 uluslarası Anadolu İnanç Önderleri Dedeler Babalar Toplantılarıyla tarihinde ilke kez binlerce dede, baba, ozanın, inanç insanının bir araya gelmeleri, sorunlarını konuşmaları, kararlar almaları bu kurumun daha da ciddi bir taban bulmasını sağladı.
Kitap yayınları yanında, Balkanlar (Rumeli), Orta Asya ve Batı Avrupa’daki çalışmalar, Hükümetlerle Alevilerin yok sayılan haklarının alınması konusundaki müzakere ve diyaloglar, yüzlerce sempozyum ve panele katılımlar, onlarca cemevinde cemlerin yürütülmesi Cem Vakfı’nın etkisini arttırıp hafızalarla yer etmesini sağlamıştı.
Merkezi bir kütüphane ve araştırma merkezinin kurulacak olması, bilim insanlarına verilen değerlerle farklı kesimlerden çok ciddi eleştiriler gelse de zaman içinde Cem Vakfı popülerliğini arttırdı.
İzzettin Doğan’ın Turgut Sulanp’ın yanında sağda siyaset yapması, babası Hüseyin Doğan’ın D.P.’den milletvekili seçilmiş olması, Cem Vakfı kurucu ve yöneticilerinin, şube başkanlarının bir kısmının mevcut iktidarlarla farklı diyaloglara girişmeleri bu kuruma karşı çok ciddi eleştirilerin yapılmasını sağlamış, farklı toplum kesimlerinde Cem Vakfı aleyhtarlığına varacak kadar zaman zaman Alevi kurumlarından, yapılarından tepkiler büyümüş, hatta Cem Vakfı Alevi anma etkinliklerinden dışlanmıştır.
Her şeye rağmen bu kurum uzun yıllar merkezde yer alıp, inanç ve öğreti alanında önemli işlere imza attı.
Alevilerin haklarının alınması yolunda Türkiye’de halen mevcut iktidarın sekter tutumları nedeniyle hukuki mücadeleler verilip, Alevilerin devletin vermesi gereken haklarının verilmesi yönünde baskı gücü oluşturup, iç yargı yolları tükenince, Türkiye AİHM. Şikâyet edilmiş oldu.
Cem Vakfı’nın hukuki mücadelesi sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi Alevilerin örgütlenme özgürlüklerini kısıtladığı, Aleviliğin inanç sistemi olduğunu kabul etmediği, Cemevlerinin Alevilerin inanç merkezleri olarak kabul edilmediği, zorunlu din dersleriyle Alevilere ayrımcılık yapıldığı konularında Türkiye’yi haksız bulup, mahkûm etmiştir.
Uzun lafın kısası, bir kitap boyutunda olacak bu yazıdan sonuç; Cem Vakfı türlü eleştiriler dışında ülkemizde Alevilerin en önemli kurumlarından olmayı başarmış ciddi bir kurum olduğunu göstermiştir.
30 yıl az bir zaman değil, kurumda çok kişiler, çok şeyler, anlayışlar elbette değişti.
Kariyerist bir insan olan, dışa açık, kucaklayıcı birisi olarak görüldüğü halde kendisinden başkasına hiçbir zaman tam güvenmeyen İzzettin Doğan hocamız sonunda kendi yaptıklarının cezasını yine kendisi çekti.
İzzettin Doğan türlü yanlışlarıyla, özellikle bilinçli olarak yönetici olarak tercih ettiği kibirli, bencil, çokbilmiş yöneticileriyle; bin bir özveriyle çalışan bu kuruma gönül vermiş inançlı, birikimli, sevdalı binlerce insanı bu kurumdan küstürerek uzaklaştırmayı başardı.
Tüm Alevi toplumunu birleştirebilecek zekâya, bilgiye, birikime sahipken bunu kendi elleriyle, kendi yanlış kararlarıyla, söylemleriyle yok eden, birliği parçalayan İzzettin Doğan’ın en büyük hatası onca bol lafına rağmen Cem Vakfı’nda ve Alevi yapısında insan yetiştirmemesi, birikimli, iş yapacak, karar alma merciinde olacak insanları Cem Vakfı’nda bulundurmamasıdır. İzzetin Doğan bir Alevi Araştırma Merkezi kurabilecekken bunu kurmadı.
İzzetin Doğan hoca bu hatalarının bedelini hem kendisi ödedi, hem de Cem Vakfı’na ödettirdi.
Cem Vakfı bir sevdadır, Cem Vakfı’nın tabanı bir yanılgının ötesinde; sosyal demokrat, halkçı, özgürlükçü insanlardan oluşur.
Cem Vakfı Rumeli’de, farklı coğrafyalarda bir umut olmuştur. Ama “ne gereği var, zaten televizyon yayınlanacak” diyerek 2003 yılında Cem Dergisi’ni kapatan bir zihniyetin yanlışları sonucunda Cem Radyo’nun, Cem Tv.’nin de şuursuzların elinde kapatılması da zaten kaçınılmazdı.
Elbette Dünya da değişiyor, Türkiye’de değişiyor… Aleviler de değişiyor…
Cem Vakfı da değişiyor ve değişecek…
Büyük zorlukları yenerek, üç kez gidip – geldiğim, fiili olarak 16 yıl asgari ücretle Cem Vakfı’nda çalıştım. Cem Vakfı’nda bir sevdayla ve gelecek güzel günlerin özlemiyle candan sevdiğim insanlarla gece gündüz mesai gözetmeden yol aldık. Dedeler toplantısında bir hafta koltukta yattım. Harcırah almadan binlerce km. yol kat ettim. Yayınlanan 16 kitabın yayın editörlüğün yaptım. Cem Radyo ve Cem Tv.’de 600 programı gönüllü olarak yaptım. Halkın sesi olmaya çalıştım. Tek beklentimiz bir Basın Yayınlı olarak kendimizi orada geliştirmek, akademik yönden bir şeyler öğrenmek, siyasete girişmeden karnımızı doyuracak bir nafakayla sadece ve sadece toplumumuza ve kuruma hizmet etmekti. Ama oralarda yönetici olan çıkarcı adamların engellemeleriyle tüm işlerimize baltalar vuruldu.
Şimdi bakıyorum arada değişen fazla bir şey yok, aynı çıkarcı kafalar halen orada ödüllendirilmeye devam ediyor.
Genel Kurul
Dün; Yenibosna Cemevi, Cem Vakfı Genel Merkezi’nde Cem Vakfı’nın 31. Genel Kurulu vardı.
Ben de oraya gönül vermiş, bir zamanlar binlerce insanın nefesini oraya taşımış bir insan olarak toplantıya katıldım.
Halen hizipçi, çıkar odaklı olaya bakanların buralarda yuvalandıklarını görmek ise çok üzücüydü.
Bir de alttan alta bir kavganın olduğunu orada öğrendim; boşalan “Kurucu Üyeler”in yerine yenilerini yazmak kavgası varmış, bunu bilmiyordum.
Sonra bazı isimler tekrar, tekrar, tekrar okundu, sayıldı, oylandı…
Anladım ki, halen çıkar odaklı olaya bakan zihniyet bitmemiş…
Ama en çok şaşırıp, üzüldüğüm şeyse bir gün o kuruma doğru dürüst uğramamış, Alevi kimliği bir yana, açıklamalarıyla, tutumlarıyla bu topluma ve kuruma katkısı olmayacak isimlerin, aradaki hemen hiçbir çalışmada yer almamışların “Cem Vakfı Kurucu Üyesi” listesine yazılmasıydı…
Gerçekten çok şaşırdım, üzüldüm.
Demek ki, kurumlar kendilerini ve toplumları ileriye götüremeyince kendi kendilerini yok edecek adımları kendileri atıyorlar.
Çoğu Alevi kurumunda yaşananlar burada da yaşanıyor.
35 yılına tanıklık ettiğim bu yolculukta, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde bir menfaat beklemeyen bir insan olarak, olaya inanç, sevgi, birlik açısından bakanların her geçen gün buralardan çok bilinçli bir şekilde dışlandıklarını gördüm.
İktidarlarla, belediyelerle ve Avrupa’daki bazı yapılarla bütünleşecek bir kör zihniyetin tüm Alevi kurumlarını ele geçirdiğini, Alevi kurumlarının özgün, köklerine sahip çıkan yapılar olmaktan uzaklaşarak sistemle bütünleşen bazı gurupların çıkar ağlarına dönüştürüldüklerini anladım.
Bu böyle gidecek olursa, Alevi aydınlarının, gerçek Alevi toplumunun kendisine her yönden dayatılan ve çıkar odaklarının eline geçen kurumlara karşı çok daha ciddi çabalara girişmeleri gerektiği anlaşılıyor.
Zülfikar ve Eba Müslüm’ün Teberi elden düşmeye…
Yuh yalancıya, münkire, lanet yol yezitlerine…
Muhabbet yol ehline, gerçek canlara…
Aşk ile…
Ayhan Aydın
30 Mart 2025
ÂŞIK DAİMİ BUGÜN KARACAAHMET DERGÂHI’NDA ANILDI
ALEVİ YOLU’NUN GÜÇLÜ SESİ, ÖLÜMSÜZ NEFERİ ÂŞIK DAİMİ
BUGÜN KARACAAHMET DERGÂHI’NDA ANILDI
Cumhuriyet Dönemi halk ozanlığı geleneğinin güçlü temsilcilerinden, genç sayılacak bir yaşta aramızdan ayrılmış olsa da, arkasında ölümsüz eserler bırakan İsmail Aydın, gönüllere kazınan ismiyle Âşık Daimi, Hakk’a nail oluşunun 42. Yıl dönümünde Karacaahmet Sultan Dergâhı / Mezarlığı içindeki kabri başında ve Cemevi’ndeki bir etkinlikle anıldı.
28 Şubat 1932 Erzincan doğumlu olan ve sazıyla, yazdığı şiirleriyle, sürdüğü cemler ve muhabbetlerle gönüllerde silinmez izler bırakarak 17 Nisan 1983’de sonsuzluğa göçen Âşık Daimi, gönül insanı kızı Yadigâr Aydın Orhan, Halk Ozanı, Yazar ve Yayıncı Adil Ali Atalay (Vaktidolu), Karacaahmet Sultan Dergâhı Vakfı Başkanı Muharrem Ercan Dede ve birçok seveninin katılımıyla mezarı başında yâd edildi.
Sonrasında Cemevi’nde yüzlerce insanın katıldığı bir etkinlikte; bu sefer ölümsüz dizeleriyle insanların gönüllerini coşturan deyişleri dile geldi.
Etkinliği sunan Birsen Kıratlı’nın Aşık Daimi hakkında verdiği bilgiler, Muharrem Ercan’ın halkı selamlaması, Yadigar Aydın Orhan, Adil Ali Atalay’ın konuşmaları; Gülcihan Koç, Mehmet Kundak, Nesrin Ulusu’nun okudukları deyişler, türküler, Karacaahmet Sultan Dergahı Semah Ekibi’nin aşk haliyle döndükleri semahlar burada toplanan tüm canlara çok duygu dolu saatler yaşattı.
Etkinliği düzenleyenlere, konuşmacılara, sanatçılara, semahçı gençlerimize, Karacaahmet Sultan Dergâhı’nda hizmet yürüten tüm canlarımıza, dedelerimize, zakirlerimize candan teşekkür ediyoruz.
Yola hizmet eden, yolu yaşatanlar var olsunlar…
Muhabbet ehline aşk ile…
Ayhan Aydın
20 Nisan 2025
Şahkulu Sultan Dergâhı’nda Âşık Daimi ve Derviş Kemal Anıldı
Şahkulu Sultan Dergâhı’nda Âşık Daimi ve Derviş Kemal Anıldı
Şahkulu Sultan Dergâhı Kültür Etkinlikleri çerçevesinde bugün Şahkulu Sultan Dergâhı Konferans Salonu’nda Âşık Daimi (İsmail Aydın) ve Derviş Kemal (Kemal Özcan) anması yapıldı.
Ozanlık geleneğinin iki önemli değerli ismi; birisi Erzincan’da doğup Türkiye’ye mal olan Aşık Daimi (28 Şubat 1932 - 17 Nisan 1983) diğeri aslen Rumeli’den Yunanistan’da doğup yaşamını Edirne Uzunköprü’de sürdüren Derviş Kemal (1930, 25 Nisan 2015), Cumhuriyet Dönemi Ozanlık Geleneğini sürdüren iki önemli değerimizdir.
Araştırmacı – Yazar Süleyman Zaman ve Araştırmacı – Yazar Ayhan Aydın’ın konuşmalarıyla her iki ozanın ozanlık kimlikleri üzerinde konuşmalar yapıldı.
Süleyman Zaman ozanların yaşam öykülerini anlattığı konuşmasında, her iki ozanın da şiirlerinden örnekler sundu.
Rumeli’nin Sesi / Nefesi olarak bilinen çok değerli Halk Ozanı, Yazar, Şair ve Sanatçı olan Hasan Öztürk ise kendine özgü sesiyle büyük bir beğeni topladı.
Derviş Kemal’i yakından tanıyan, ondan etkilenen ve ona şiirler de yazan Hasan Öztürk Derviş Kemal’den ve Âşık Daimi’den türküler, nefesler söyledi.
Etkinliğe Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı Başkanı Hikmet Yılmazkaya, Yönetim Kurulu Üyesi Nazife Doğan, Mütevelli Heyet Üyesi Kanber Yıldırım da katıldılar.
Etkinlik sonrasında içimizden bir değer olan Ayşe Azak da nefesler söyledi.
Halkımızın ilgi gösterdiği etkinlik için Ankara’dan gelen Süleyman Zaman’a, Kırklareli’den gelen Hasan Öztürk’e ve tüm katılımcılara çok teşükkür ediyoruz.
Muhabbet ehline aşk ile…
Ayhan Aydın
19 Nisan 2025
Hallac-ı Mansur Yaşıyor...
Alevi Öğretisi'nın Temel Öncülerinden Hallac-ı Mansur (Ağustos 858, Tûr – ö. 26 Mart 922, Bağdat) Her Daim Bizlerle Birlikte Yaşıyor...
Bağdat'ta yobaz din sömürücüsü kadıların fetvalarıyla bedeni pare pare eylenen Hallac-ı Mansur, Hakk ve insanlık sevdasıyla sarhoş olmuş gerçek bir düşünür ve ozanımızdır.
Mansur Darı, didarı özde görenlerin, Ene'l Hakk felsefesinde varlığın birliğine erenlerin kutlu makamıdır.
Tüm varlığı insanda gören, Şehitler Serdarı İmam Hüseyin'den, Eba Müslümlerden direnci ezber eyleyen Hallac-ı Mansurlar, Seyyid Nesimiler, Şeyh Bedreddinler, Pirimiz Pir Sultan Abdallar bin yıllar geçse de her daim görüşleri ve eylemleriyle umut dolu yarınlarımızda filiz vermektedirler...
Ne mutlu insan olana, insanın dalında açıp gülene, biz bu kutlu yolu bin yıldır süreriz, diyenlerin bilincine...
Ben de bir insan olmaya geldim, deyip canını insanlık idealleri uğruna feda edenlere aşk olsun...
Cümle erenlerimizin, ulu önderlerimizin önünde saygıyla eğiliyoruz.
Muhabbet ehline aşk ile...
Ayhan Aydın
26 Mart 2025
Divriği Kültür Derneği’nde Suriye Konulu Panel Yapıldı
Divriği Kültür Derneği’nde Suriye Konulu Panel Yapıldı
İnancımızı, Kimliğimizi, Geçmişimize Sahip Çıkıyoruz “Suriye’de İşlenen İnsanlık Suçuna Karşı Sesimizi Duyurmak Üzere Panelimizde Buluşuyoruz” başlığıyla 25 Mart 2025 Salı günü Beyoğlu’ndaki Divriği Kültür Derneği Genel Merkezi’nde anlamlı bir etkinlik yapıldı.
Ülkemizin en köklü sivil kurumlarından ve bir kültür otağı olan Divriği’nin temsil makamlarından olan Divriği Kültür Derneği’nin düzenlediği; DEM Milletvekili aynı zamanda Garipdede Cemevi Başkanı Celal Fırat’ın ve Araştırmacı – Yazar Faik Bulut’un konuşmacı olarak davet edildiği etkinlikte Suriye’de Yaşananlar ve özellikle Alevi Katliamı’na ilişkin bilgi paylaşımında bulunuldu.
Celal Fırat yaptığı konuşmada; Suriye’de yaşanan insanlık dışı katliamların İslamcı guruplar ve HTŞ. çeteleri tarafından gerçekleştirildiğini, tarihler boyunca her türlü zulmü yaşayan Alevi toplumunun yine büyük bir saldırıyla karşı karşıya bulunduğunu, yarın öbür gün bunun Türkiye’de yaşanmayacağını kimsenin garanti edemeyeceğini söyledi. Celal Fırat gün gerçekten birlik günüdür, ama ne yazık ki biz Aleviler parça parça olmuş durumdayız, bizlere yazıklar olsun ki, bir türlü yolumuzda olduğu gibi hiçbir zaman tam anlamıyla bir ve beraber olamıyoruz. Artık bunlara son verilmelidir. Tüm Aleviler ve Alevi kurumları bir araya gelmek zorundadırlar, diye konuştu.
Ortadoğu konusunda uzman isimlerden birisi olan Araştırmacı – Yazar Faik Bulut ise; yörede uzun yıllar kalmasının da vermiş olduğu tecrübelerle dinleyicilere tarihsel süreci de iyi anlatan bilgilendirici bir konuşma yaptı.
Faik Bulut yaptığı konuşmada, Esat ailesinin Aleviliğinin bir tevatürden ibaret olduğunu, Suriye’de yaşayan çok zengin kültür birikimi içindeki Alevi toplumunun Esat ailesinden bugüne kadar hiçbir olumlu bir şey görmediğini, bilakis zarar gördüğünü belirterek, Suriye’deki Aleviler bu ülkedeki en savunmasız, en fazla hakkı yenilen, en çok zulme uğrayan toplulukların başında yer almaktadır, dedi.
Bölgede bir istikrarın sağlanmasının çok zor olmakla beraber bunun mümkün olduğunu söyleyen Faik Bulut, El Şara’nın köşeye sıkıştırıldığını, yörede yeni katliam olasılıklarının bulanmasına rağmen bunu bugün zor olduğunu, Şam’da çoğu Sünni kökenli olsa da, birçok partinin bir araya gelerek tepkilerini dile getirdiklerini, Alevi toplumunun aydın Sünni kesimle daha çok bir araya gelmelerinin Suriye’deki Aleviler için yararlı olacağını söyledi.
Faik Bulut yaptığı konuşmada, ne yazık ki, Suriye’de bugün yaşananların bir sorumlusunun Türkiye devleti olduğunu, Türkiye’nin olayları yatıştırmak yerine, sözde bilinçli hareket ediyor görünürken, İsrail ve Batılı devletlerin oyunları karşısında oyun kurucu olamadığını, sorunları gideren değil arttıran taraf olduğunu söyledi.
Konuşmalar sonrası soru ve cevaplarla zenginleşen panelde her türlü baskıya, zulme ve katliama karşın örgütlenmenin gerekli ve zorunlu olduğu vurgusu yapıldı.
Birçok değerli ismin katıldığı bu etkinliği düzenleyen Divriği Kültür Derneği yönetimine teşekkür ediyoruz.
Muhabbet ehline aşk ile…
Ayhan Aydın
26 Mart 2025
Diğer Makaleler...
- Şahkulu Sultan Dergâhı Sultan Nevruz ve Âşık Veysel Anma Etkinliği Yapıldı
- Denizde İki Kellebaş...
- Kültür Bakanlığı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın Sesi Çıkmıyor
- Ey Türkiye, Ey Dünya Suriye’deki Alevi Katliamına Sessiz Kalma…
- Alevi – Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ve Alevi Örgütleri
- ADALETSİZLİĞİN SONUÇLARI VE HAYAT
- Aleviler Yol Ayrımın Da Mı?
- Şubat - 10 Mart Aylık Bülten
- GÜDAP Çevre ve Maden Etkinliği, Avcılar, 9 Mart 2024
- Ocak - Şubat 2024 Postası