• Ana Sayfa
  • Ayhan Aydın
    • Özgeçmiş
    • KENDİMLE İLGİLİ KISA BİR DEĞERLENDİRME
    • Ayhan Aydın Arşiv Listesi
    • ŞAHKULU SULTAN DERGAHI GÖRSEL ARŞİVİ
    • Hakkındaki Yazılar
    • Hakkındaki Şiirler
    • Hakkındaki Haberler
  • Şiran
  • Söyleşiler
    • Dedeler
    • Babalar
      • BABAGAN (BALIM SULTAN ERKANI) KOLU
      • ÇELEBİLER KOLU
      • SULTAN SÜCEATTİN VELİ OCAĞI (DERGAHI) KOLU
      • ALİ KOÇ KOLU
    • Ozanlar
    • Yazarlar
    • Aydınlar Gazeteciler
    • Bilim İnsanları (Akademisyenler)
    • Kanaat Önderleri
    • Kurum Temsilcileri
    • Sanatçılar
    • Hocalar Mürebiler
    • İzzettin Doğan
  • Gezi Notları
    • Anadolu
    • Avrupa
      • Batı Avrupa Gezi Notları
    • İran
    • Suriye
    • IRAK
  • Yazılar
    • Basındaki Yazılar
    • Denemelerim
    • Etkinlik Haber Yorum
    • Cem Vakfı Yazıları
    • Kitapların Dünyası
    • Şiir Denemelerim
  • Kültür Sanat
    • Kültür Dünyası Söyleşileri
    • KÜLTÜR SANAT YAZILARI
  • Ahmet Hezarfen
    • Ayhan Aydın Kitap Yazıları
    • Osmanlı Arşivinde Aleviler Bektaşiler
    • Diğer Çeviri Belgeleri
    • Yazıları- Anıları - Görüşleri
    • Ahmet Hezarfen'le İlgili Yazılar
    • Ahmet Hezarfen Balkanlar(Rumeli)
    • Dergahlar Türbeler
      • Balkanlar Rumeli
        • Bulgaristan
          • Otman Baba
          • Demir Baba
          • Akyazılı Sultan
          • Ali Koç Baba
          • Elmalı Baba
          • Hüseyin Baba
          • Dallı Ali Baba Türbesi
          • Yunus Abdal
          • Saçlı Koçlu Babalar
          • Alan Mahallede Ali Baba Türbesi
        • Makedonya
          • Sersem Ali (Harabali) Baba
          • Sarı Saltuk
          • Hıdır Baba
          • Cafer Baba
          • Üsküp Halveti Tekkesi
        • Yunanistan
          • Seyyid Ali (Kızıldeli) Sultan
          • Ece (İce) Sultan
          • Nefes Baba
          • Atatürkün Evi Selanik
      • İran
      • Suriye
      • Diğerleri
      • Anadolu
        • Hacı Bektaş
        • Sultan Sucaettin Veli
        • Abdal Musa
        • Kolu Açık Acim Sultan
        • Seyyit Garip Musa
        • Haydar Sultan
        • Diğer
      • İstanbul
        • Şahkulu Sultan
        • Kurucu Ahmet Sultan
        • Garip Dede Türbesi
        • Erikli Baba Türbesi
        • Nafi Baba (Şehitlik)
        • Karaağaç
        • Karyağdı
        • Duvar Baba
    • Semahlarımız
      • Rumeli Semahları
      • Anadolu Semahları
      • Sultan Sucaettin Veli Ocağı-Dergahı Semahları
    • Atatürk Fotoğrafları
    • Etkinlik Fotoğrafları
      • Türkiye
      • Balkanlar
      • Avrupa
      • Diğer
    • İnanç Önderleri
      • Dedeler
        • Fetfi Erdoğan Dede
        • Aşık Ali Metin Dede
        • Hüsamettin Aydın (Seyyid)
        • Nevzat Demirtaş
        • Musa Küçük
        • Veli Akkol
        • Hüseyin Orhan
        • Celal Arslan
        • Dedeler Diğerleri
      • Babalar
        • Hakkı Saygı
        • Abidin Harman
        • Mehmet Şilli
        • Reşat Bardi Dedebaba
        • Babalar Diğerleri
      • Zakirler
      • Çelebiler
      • Dervişler
    • Cemlerimiz
    • Yazarlar
      • Abidin Özgünay
      • Baki Öz
      • Cahit Tanyol
      • Mehmet Yaman Dede
      • Mehmet Yardımcı
      • Refik Engin
      • Şevki Koca
      • Ahmet Hezarfen
      • Yazarlar Diğer
    • Ozanlar
      • Adil Ali Atalay (Vaktidolu)
      • Ahmet Akar
      • Ali Ekber Çiçek
      • Aşık Durmuş Günel
      • Aşık Veysel
      • Hüseyin Çırakman
      • Hasan Papur
      • Hüseyin Yorulmaz (Seyfili)
      • Aşık İhsani
      • Mahzuni Şerif
      • Muharrem Yazıcıoğlu
      • Murtaza Şirin
      • Müslüm Sümbül
      • Telli Suna Gölpek
      • Ozanlar Diğerleri
      • Ozanlarla İlgili Simgeler
    • Gümüşhane-Şiran (Kırıntı-Yeniköy
      • Yeniköy (2010) Sayı Sayma Oyunu
      • Yeniköy Kış - Güssün Aydın Cenaze 2000
      • Kırıntı Yeniköy Düğün 2003
      • Kırıntı Yeniköy
    • Ayhan Aydın
      • Hısım Akrabalarım-Arkadaşlarım
      • Cem Tv Proğramlarım
      • Ayhan Aydın Resimleri
      • Ayhan Aydın'ın İstanbulu
      • Ayhan Aydının Manzaraları Şehirleri
  • Önemsediklerim
  • Konuk Yazarlar
  • Site Haritası
  • Balkanlar (Rumeli)

Alevi – Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ve Alevi Örgütleri

Çarşamba, 12 Mart 2025 08:17 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 220

Alevi – Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ve Alevi Örgütleri

Anadolu’nun kadim uygarlık birikimi üzerinde yükselen ve diğer topluluklardan ayrı olarak kendilerine ait inanç – kültür – yaşam bütünlüğünde bir ahlaki öğreti yolu benimseyen Alevi – Bektaşi toplumu; bin yıldır bu topraklarda her koşul altında var olmasını başarmış, Cumhuriyet’le birlikte kimliğini daha da görünür kılsalar da sorunları hiçbir zaman bitmeyen bir toplumsal kitledir.

Cumhuriyet iktidarları bugüne kadar; Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla ve zamanla sağcı yönetimlerin oy deposu olarak gördükleri tarikat tabanını da elde etmek için, Sünni / Hanefi daha doğrusu Emevi- Arap İslam anlayışını ülke yönetiminde hâkim kılmamanın gayretine giriştiler.

Ülkemizde İmam Hatip Liselerinin, İlahiyat Fakültelerinin sayısını sürekli artıran, dinci vakıflara devletin tüm kaynaklarını aktaran sağcı iktidarlar zamanla halkın dini duygularını kullanıp Cumhuriyetin laiklik yapısını her geçen gün yok etmeye yöneldiler.

Başa geçen yönetimler; çağdaş eğitimi dinsel eğitime geçiren bir düzenle, farklı din, inanç, mezhep, görüş ve düşüncelere karşı yok edici, yok sayısı hamleler yapıp, Milli Eğitim Bakanlığı, TRT. başta olmak üzere, tüm devlet yapılarında tek tipleşmenin, böylece otokrasinin zeminini kuvvetlendirip zamanla ülkeyi maalesef bir din devletine dönüştürme yarışında epeyce yol aldılar.

Aleviler ise; maalesef bu ülke devlet sisteminde, eğitimde, orduda, kamu alanında her daim dışlanan, ikinci sınıf vatandaş yerine konulan, inançsal ihtiyaçları karşılanmayan, bir farklı topluluk, farklı bir kimlik olarak kabul edilmeyen bir kitle olmaktan bir türlü kurtulamadı.

Tüm halkı bir oy deposu gibi gören ve Türkiye’nin demografik yapısını dahi iyi analiz etme gayretinden başka bir şeye hizmet etmeyen AKP’nin “Alevi Açılımı” çalışmalarından bir şey beklemek zaten bir saflıktı. Bazı çalıştaylar düzenlemek, bazı Alevi öncülerini elde etme gayretleri, ayakkabısıyla Tunceli Cemevi’ni ziyaret eden zamanın cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve diğerlerinin uğraşları tümüyle bir oyalamadan ibaretti.

En nihayetinde AKP – MHP tek adam ideolojisinin zamanla olgunlaştırdığı bir başka proje daha yürürlüğe konuldu.

Devlet imkânlarıyla tüm Türkiye’deki, Balkanlar’daki Alevi – Bektaşi cemevi, dernek, vakıf, dergâh ve ocak merkezlerine el atan iktidar, Aleviler- Bektaşiler içindeki uzantılarının da verdiği bilgi ve raporlarıyla şu andaki Alevi – Bektaşi toplumu hakkında kendince bir bilgi sahibi olduktan sonra bir resmi kurum oluşturdu.

Kültür Bakanlığı içinde, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, 9 Kasım 2022 tarih ve 32008 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 112 numaralı cumhurbaşkanlığının bir gece yarısı kararnamesiyle resmi bir kurum olarak kurulmuş oldu.

Resmi ifadelerde, Avrupa İnsan Hakları’nın tanıdığı haklardan daha fazlasını bizler Alevi – Bektaşi toplumuna sunacağız, diyen bu başkanlık iki yıl içinde iki başkan değiştirdi.

Şimdiki başkan Ali Rıza Özdemir önceden Balıkesir Ülkü Ocakları başkanlığı yapmış, “Türkçülük” üzerinden Aleviliği yorumlayan birisi. Bu kurumun birimlerinde görev üstlenen birçok kişi ise Alevi – Bektaşi toplumunun çok önemli bir kesimi tarafından dışlanmış, “düşkün” ilan edilmiş, Aleviliği Şiilik, Sünnilik gibi diğer inançlarla özdeş gören, AKP  İktidarından medet uman kişilerden oluşuyor.

İlahiyatçılarla, sağcı ideologlarca bir Alevi ansiklopedisi yazma girişimi de olan, cemevlerine mescit yapma projeleri de bulunan, Alevi anma etkinliklerine desteklemek adına buralarda AKP- MHP İdeolojisi çerçevesinde faaliyetlerde bulunan, Trakya’da, Balkanlar’da mevcut Alevi – Bektaşi örgütlülüğün ortadan kaldırıp parti ideolojileri doğrultusunda alternatif etkinlikler yapılmasını organize eden Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı; AKP İktidarının “kendi Alevisini- Bektaşisini” yaratma projesinden başka bir şeye hizmet etmemektedir.
En son, kırk yıldır olduğu gibi, 16-18 Ağustos tarihleri arasında yapıla gelen geleneksel Hacı Bektaş Anma Etkinlikleri’ni sabote edercesine, açılışı; 15-17 Ağustos tarihlerinde gerçekleştirip, burada bir ikilik yaratan bu kurum, devletin ve AKP’nin olanaklarıyla Alevi – Bektaşi sözde dede, babalarıyla ciddi bir yapı oluşturma gayretine girişmiştir.

Ocaklar, tekkeler, cemevleri üzerinde çok ciddi etkisi olan bu kurum, Alevi – Bektaşi toplumunu ikiye bölmüş durumda faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor.

Bunlar karşısında Türkiye’de yaklaşık kırk yıldır örgütlü olan Alevi – Bektaşi dünyası ise dağınık bir görüntü sergilemekte, son yıllardaki pandemi, ekonomik sorunlar, ilgisizlik vb. olumsuzluklar nedeniyle halkın ilgisinin bu kurumlara azalması, kurum başkanlarının bazı savruklukları nedeniyle Ankara’daki bu yapıya karşı ciddi bir çaba içine girilememiştir.

Alevi örgütlülüğü bu konuda fikir ayrılığına düşmüş, bazı önemli dernek ve vakıflar Alevi – Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın birçok etkinliğine katılıp, bu kurumla görüşmeler yaparken, bir kısım Alevi kurumları ise, tam aksine bu yapının çalışmalarına karşı çıkılması yönünde beyanlarda bulunmaktadırlar.

Nihayetinde Alevi – Bektaşi toplumundaki dağınıklık, kurumlar arası ilişkilerin zayıflaması, Alevi kurumlarının içine dönüp kendi kendiriyle uğraşarak, kapalı bir yapı sergilemeleri, ikircikli tutumları bir belirsizlik yaratmaktadır. Bu da bu birimin işini kolaylaştırmakta, yoğun bir şekilde Alevi kurumlarının içine sızarak kurumlarda da çatlaklılara neden olmaktadır.

Ayrı bir yazının konusu olarak, Alevi kurumları artık değişmek zorundadırlar. Uzun yıllar değişmeyen yönetimlerin, kadınları, gençleri, aydınları olayın dışında tutan, bilimsel çalışmalar yapmayan, bir dergi bile çıkaramayan, bir araştırma merkezi bile kuramayan, çocuk ve gençlerin her yönüyle eğitimleri için ciddi projeler geliştirmekten uzak kadrolarla çalışan Alevi örgütlenmesinin Alevi – Bektaşi toplumuna verecek fazla bir şeyi yoktur.

Sonuçta; her daim olduğu gibi Aydınların duruma el atmaları, ülkeyi karanlık bir yöne çeken AKP- MHP iktidarının siyasi bir manevrası olan bir asimilasyon merkezi gibi faaliyet gösteren bakanlığın bu birimine ve Alevi kurumlarının bu konudaki ikircikli ve çaresiz tutumlarına karşı, yine de halkı bilgilendirici gayretler göstermeleri gerekiyor.

Yoksa bu ülkenin birliğinin ve beraberliğinin “sigortası”, demokrasi ve laikliğin “çimentosu” denilen, Cumhuriyet değerleriyle dolu Alevi – Bektaşi kitlesi içindeki bir yarılma ve AKP- MHP iktidarına kayış, hem Alevi toplumu için, hem de Türkiye için hiç de iyi olmayacaktır.

“Kadınlarınızı okutunuz”, “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” diyen büyük Alevi – Bektaşi / Türk düşünürü Hacı Bektaş Veli, bu topraklarda 700 yıl önce, “Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.” Diyen Atatürk’ün öncüsü olmuştur.
Kutsal, değişmez değerler, ilkeler ortada iken, bunları seyretmek, uygulamamak ne akla, ne mantığa, ne de Alevi – Bektaşi Öğretisinin değerlerine uyar.

Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle…

Ayhan Aydın 

Son Haber

Bağımsız, Doğru, Gerçek Habercilik / İsviçre

 

Kategori: Ayhan Aydın

ADALETSİZLİĞİN SONUÇLARI VE HAYAT

Pazar, 17 Mart 2024 12:24 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 378

ADALETSİZLİĞİN SONUÇLARI VE HAYAT

Divriği Kültür Derneği’nde

Toplumsal Mücadelenin Hukuk ve Sanatsal Boyutu Ortaya Konuldu

 

Ülkemizin en köklü sivil toplum kuruluşlarından birisi olan ve Türkiye’nin en güzel köşelerinden, kadim tarihi kentlerinden birisi olan Divriği’nin bir nevi sesi, soluğu olan Divriği Kültür Derneği (1952) her zaman olduğu gibi bugün yine çok güzel bir etkinliğe ev sahipliği yaptı.

Etkinlikte; yeryüzü insanlığının en büyük trajedilerinden birisi olan, Türkiye’de gerici – ırkçı kalkışmanın milatlarından, 33 canımızın diri diri yakıldığı Sivas Kıyımı’nda yitirdiğimiz her birisi birbirinden değerli güzel insanlarımızdan birisi olan Mehmet Atay’ın ismi diğer Sivas Şehitleriyle birlikte anıldı.

 

Güzel yürekli bir gencimiz olan Mehmet Atay aynı zamanda bir fotoğrafçıydı. Sivas’a barış için semah dönmeye, kardeşliği, dostluğu büyütmeye gidenlerden birisi olan Mehmet Atay bu katliamdan maalesef kurtulamayan ve bağrımızda sonsuza kadar bir barış ateşi olarak yanmaya devam edecek bir özgürlük güverciniydi.

İşte Divriği Kültür Derneği uzun yıllardan beri tüm Sivas Kıyımı Şehitlerini ve Mehmet Atay’ı yaşatacak etkinlikler yapıyor.

Derneğin Beyoğlu’nda, Suriye Pasajı’ndaki merkezinde bugün de yine çok önemli bir etkinlik yapıldı.

ADALETSİZLİĞİN SONUÇLARI VE HAYAT ismini taşıyan, 12. Mehmet Atay Fotoğraf Etkinliği’ne konuşmacı olarak Av., Eski Milletvekili Şenal Sarıhan, Gazeteci – Yazar Özcan Yaman, Sanat Eleştirmeni Feyyaz Yaman katıldılar.

Etkinlikte Red Fotoğrafçılığın da desteğiyle, birçok fotoğraf sanatçısının fotoğraflarıyla ve çizerlerin ölümsüz resimleriyle adeta ülkemizde demokrasi ve insan haklarının dönüm noktaları olan toplu siyasi cinayetler, insan kıyımlarına ilişkin ve insana dair çok anlamlı ölümsüz kareler etkinliğe gelen dostlarla buluştu.

Etkinlikte Mehmet Atay’ın ailesi adına yeğeni Diyar Kılıç söz aldı. Oldukça güzel ve duygu dolu bir konuşma yapan Kılıç, dostlarının Mehmet Atay için söylediklerini özetlerken, kendisinin o yıllarda çok küçük olduğunu ama onun anılarıyla büyüdüğünü, bu davanın insanlık davası olarak, kendileriyle birlikte yaşayacağını söyledi.

En başından beri Sivas Toplu Kıyımı’nda yaşamını yitirenlerin ve davanın en önemli savucularından ve takipçilerinden birisi olan Av. Şenal Sarısan tarihi bir konuşmayla, 30 yıllık Sivas Katliamı Davasını yaklaşık kırk dakikada özetleyerek hem gerçekleri dile getirdi, hem de hafızları tazeledi.

Baştan beri bazı güç odaklarınca doğal dava seyrinin zaman zaman kesintiye uğratıldığını söyleyen Şenal Sarıhan, Sivas Davası’nın bir insanlık davası olduğunu, hiçbir gün, hiçbir şekilde yılmadan, bu davayı arkadaşlarıyla sürdürdüklerini, orada yaşamlarını yitiren insanlara ve tüm insanlığa karşın bunun kendileri için bir vazife olduğunu söyledi.

Bazen yalnız kaldıklarını, devlet güçlerinin çoğunlukla gerçeklerin gün yüzüne çıkması için üzerine düşen görevlerini yerine getirmediğini söyleyen Sarıhan, Erçakmak denilen şahıs belki de hiçbir zaman yurt dışına çıkmadan, aynı yerde, yaşadı ve öldü. Onun gibi yüzlerce kişi ceza almadan yaşamlarını sürdürebildiler.

İnsanları yakanlar, hak ettikleri cezaları almadan korundular, saklandılar, aklandılar. Bu insanlık vicdanını kanatan davada temelden yanlışlar vardı.

Sivas’a günler önceden otobüslerle gelenler, hemen olay sonrasında buradan ayrılırken polis görevini yapıp, bunları tespit etmedi.

Sivas Valisini öldürme niyetlenen kalabalığa ateş açılması sonucu iki kişi yaralanarak öldü.

Zamanında tedbirler alınsaydı, bu kıyım yaşamayacak, bu kadar canımızı kaybetmeyecektik, bu dava insanlık davasıdır.

İnsanlık davasında zaman aşımı olamaz. Ölene kadar bu davanın takipçisi olacağız, şeklinde konuştu.

Sohbeti de yöneten Gazeteci Özcan Yaman toplumsal duyarlılığın önemine vurgu yaparken, sanat eleştirmeni Feyyaz Yaman ise; bu can yakıcı olayın hafızalarda yer eden şekliyle öneminin toplum tarafından anılmasının ancak sanat ve kültürle mümkün olabileceğini, sanat duyarlılığı olmayan bir toplumda ve yapıda gerçek bir demokrasiden söz edilememeğini belirtti.

Etkinlik sonucunda ise, aynı zamanda eğitimci olan Karabey Aydoğan tarafından bir dinleti sunuldu. Halk türkülerini ustalıkla seslendiren Karabey Aydoğan etkinliğe gerçek bir değer kattı.

Bu etkinlik için başta Divriği Kültür Derneği yönetimini, başkan Orhan Akkaya’yı ve emek veren herkesi kutlamak gerekir.

Bu etkinlikler geçmişin tüm değerlerinin, acılarının, toplumsal hafızamızda yer eden olayların bugüne ve geleceğe aktarılmasında çok önemli bir işlev üstlenmektedir.

Gençlerimiz, çocuklarımız, insanlarımız ancak bu tip etkinlilerle duyarlı, bilinçli bir toplumun parçası olarak, çevremizi kuşatan karanlık tertiplerden haberdar olabilirler.

 

Birbirinden güzel fotoğrafların ve çizimlerin yer aldığı sergi ise 30 Nisana kadar açık olacak...

 

Muhabbet ehline aşk ve sevgi ile…

 

Ayhan Aydın

16 Mart 2024   

 

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Aleviler Yol Ayrımın Da Mı?

Pazar, 17 Mart 2024 09:13 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 673

Kurumları Zayıflayan, Gerçek Yol Önderleri Azalan, Siyasetin Kıskacındaki;

Aleviler, Yol Ayrımın Da Mı?

AKP.’nin Alevi Politikaları Çok Ciddi Sorunlara Yol Açacak...

Alevi Açılımı, bazı cemevlerini ziyaret, Alevilerin sorunlarını hukuki yoldan kalıcı bir şekilde çözme sözleri pek bir sonuç getirmese de, tüm devlet kurumlarını parti idelojisi çerçevesinde şekillendiren ve Türkiye’yi bir parti devletine dönüştüren AKP.’nin Kültür Bakanlığı bünyesinde kurduğu Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanılığı’nın çalışmaları Aleviler açısından çok ciddi bazı dönüşümlerin habercisi gibi görünüyor.

Aleviler ve Cumhuriyet

Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümünde hemen hiçbir Alevi kurumunun ciddi bir etkinlik düzenlemediği “Cumhuriyet ve Aleviler” konusunda aslında söylenecek, yazılacak, araştırılacak o kadar konu var ki, her birisi hacimli ayrı birer kitap boyutunda çalışmalar, sempozyumlar gerektirir.

Hz. Ali – Hacı Bektaş – Atatürk üçlemi (üçünün bir bütün olduğu, birbirinin don “şekil” değiştirmiş şekilleri olduğu) gibi ikonik yaklaşımlar, Ulusal Kurtuluş Savaşı’na Alevi – Bektaşi toplumunun çok ciddi destek vermeleri, Hacı Bektaş Dergâhı postnişinin açıkça Atatürk – Cumhuriyet Devriminin yanında yer alacağını beyan etmesi ve Atatürk’ün cumhuriyetin kuruluşunu ilkin ona söylediği, Atatürk’ün doktorunun, istihbarat birimi başkanının, posta idaresi başkanının birer Alevi, Bektaşi olduğu konuları birçok yerde yazılıp, çizildi.

Yüz binlerce Alevi de, bu sevgi, bu ilgi, alaka ile Atatürk bağlılığı, Cumhuriyet coşkusuyla doldu boşaldı uzun yıllar boyunca ve şimdi de.

Koçkiri (1921) ve Dersim Kıyımları (1938-39), Köy Kanunu (1924) (Bir yerleşim yerinin köy olarak kabul edilmesinin orada bir cami bulunmasıyla ilişkilendirilmesi), Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması (1924), (Bir Sünni İslam örgütlenme modeli sunuyor ve Osmanlı’daki Şeyhülislamlığın yerini alıyordu.) Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Kanun (1925) (dede, baba, pir vd. Aleviliğin kutsal simgesel değerlerinin yasaklanması) gibi cumhuriyetin ilk çeyrek yüzyılında küçümsenmeyecek ölçüde Alevi- Bektaşi değerlerinin yok edilmesi, yok sayılması, yasaklanması zaman zaman göz ardı edilen gerçeklerdir.

Osmanlı’da toplu kıyımlara uğrayan, sürgün edilen, ağır saldırılar, ithamlar altında ötekileştirilen, yalnızlığa sürüklenen bu topluluk, çektiği zulümler karşısında; Cumhuriyetle birlikte, laiklik, eşitlik, vatandaşlık, okullaşma, sözde de kalsa toprak reformu vs. yaşamını kolaylaştıran kimi etkenlerle birlikte kısmı rahatlama ile birlikte CHP.’nin çok kuvvetli savunucuları oldular.

Cumhuriyet’le birlikte tam aradıklarını bulamayanlar, kimliklerini tam yaşayamayanlar, ülkedeki “demokrasi rüzgârıyla”, bu alandaki propagandalarında da etkilenip, kendilerine bazı vaatlerde de bulununca ciddi şekilde DP.’yi destekleyen kitlelerden birisi olurken, bu partinin dini referansları ön plana çıkarmasıyla zamanla bu partiden de desteğini çektiler.

Ellili, altmışlı yıllarda; köy dernekleri kurma, çeşitli konser, kitlesel etkinliklerle kentlerde ilk bir araya gelme, örgütlenme gayretleri sonucunda biraz nefes alır gibi oldular.

Bir yayın organı olarak Cem Dergisi’nin 1966’da yayınlanması ve siyasi örgütlenme olarak aynı yıl Birlik Partisi’nin kurulması ile “biz de varız” deyip kimliklerini daha açıktan ortaya koyan Aleviler, bu partideki çok ciddi ayrılıklarla yaşadıkları hayal kırıklığı yüzünden yine çözümsüzlükler içinde kaldılar.

Okuyan gençlerinin büyük çoğunluğu sosyalist sol hareketler ve örgütlenmeler, partiler içinde yer almasına rağmen Alevilerin destek verdiği klasik parti çoğunlukla yine de CHP. Oldu.

Darbeler, alt üst oluşlar, Maraş, Çorum, Sivas kıyımları; İstanbul’da Ümraniye, Gazi direnişleri, yaşanan en can yakıcı katliam Sivas Kıyımı (2 Temmuz 1993), bu sefer Alevi- Bektaşi toplumu ilk kez çok ciddi bir şekilde cemevi, dernek ve vakıflar aracılığıyla kimliğini var etme, yaşatma, örgütlenme yoluna gitti.

35 yıllık zaman içinde, Türkiye’deki resmi sistemle örtüşük bir şekilde var olagelen gerici – ırkçı yapı hiçbir zaman ülkenin demokrasi, laiklik ve özgürlükler üzerindeki baskısını, sindirmesini, tehdidini bir tarafa bırakmadı. Bu ülkede toplu siyasi katliamlar, toplu yok etmeler hiç bitmedi. Yüzlerce aydın, sanatçı, toplum öncüsü insan katledildi.

 

Devamını oku: Aleviler Yol Ayrımın Da Mı?

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Şubat - 10 Mart Aylık Bülten

Pazar, 10 Mart 2024 11:10 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 392

ŞUBAT – 10 MART 2024

AYLIK BÜLTEN

Ne varsa; kültür, sanat, edebiyatta vardır.

Çok sevgili Sertaç Çelik canımın bilgilendirmesiyle bugün, Beşiktaş'ta, "İpekyolu Sanata Evet Festivali" kapsamında, "Karl - Dan Sanat Evi"nde İranlı ressamların ve heykeltraşların çok değerli eserlerini gezme şansına eriştim.

Ne mutlu bana.

Muhabbet ehline aşk ile...

 

Ayhan Aydın

2 Mart 2024

 

Etnomikolog, çok değerli hocamız Melih Duygulu'nun, "Doğu Hristiyan Kiliselerinde Müzik Kültürü" isimli konferansı Gayrettepe'de Dedeman Otel'de devam ediyor.

Tarihsel Çevre Ve Yapı Korumacıları Derneği tarafından düzenlen bu etkinlikler genel kültürümüze çok değerli katkılar sunuyor.

Emeği geçenler var olsunlar.

 

Ayhan Aydın

2 Mart 2024

 

Sıla kokar ekmeğinde garibin.

Çorbasında acıları ha kaynar,

Hayal değirmeninde özlemler öğütür, yanar.

Mesafeler hora teper

Zaman yumak yumak,

Çözemez gayrı oturur ağlar

Gurbette gün doğar, sılada batar.

Ali Kemal Gözükara

Arşivde "Sır" Olarak Kalmasın...

Şu dünya nasıl bir dünya, şu Alevi - Bektaşi dünyası nasıl bir ikilem içindedir, anlayabilen var mı?

Bir "sır"dır alıp gidiyor. Paylaşmak, ekmeği, aşı, sevgiyi... Her şeyi. Gönül gönüle olmak...

Ama nerede?

Alevi aydını, yazarı, dedesi, babası, kurum başkanı bir sır içinde çıkar sarmalında yuvarlanıyor.

Kimisi AKP. militanlarıyla gizliden - yarı açık bazen "sır denilerek" kol kola bir güzel çıkar pastası yemek peşinde; irin, kan, ihanet yer gibi...

Kimisi elindeki bir belgeyi bir başkasıyla paylaşmıyor...

Kimisi oturmuş, koltuklara çökmüş dergahlara muktedirden daha muktedir sömürür durur, babasının çiftliği, şirketi gibi oraları.

Eksik kimliğini, kişiliğini oralar üzerinden onarmak ister.

Neyse uzatmayayım.

Elde avuçta ne varsa, verici olacaksın, paylaşımcı olacaksın, devamlı üreteceksin, laf yarıştırmayacaksın sorun çözeceksin. Topluma, halka, gençlere bir şeyler vereceksin.

Şimdi Aleviler "sır" saklar gibi, çıkarcılıklarını örtmek istiyorlar ama neye yarar?

Sistemin payandası olup bir müthiş yarış halinde bu yağmadan bana ne düşer, der gibi, değerlerimize, varlığımıza, köklerimize saldırıyorlar.

Dergahların varlığını, kimliğini sömürüp, oraların aydınlıklarını karartılıyorlar.

Gelen gitmiyor, değişim için geldik, diyenler, eskilerini aratıyorlar.

Sömürü çarkı devam ediyor; kimilerine "sır"...

Ben hayatım boyunca sır, filan bilmedim, tanımadım.

Her şey cemal cemale olacak, meydanda olacak, muhabbette olacak...

Herkes birbirinden bir şeyler kaçırmak için bir şeylerin arkasına sığınıyor, bu yapıyı oyun oynanacak alana çeviriyorlar.

Her şey, her yer sahipsiz ya...

Babalarından aldılar ya bu rahatlığı...

Koltuk rahatlığını, makam, mevki ile kirlettikleri post rahatlığını... Hizmet eden yok, edeni de yok ediyorlar...

Ali Kemal Gözükara gerçek bir değerimiz olan halk ozanımızdı. Binlerce şiir, öykü yazdı. Ürettik... Bir gün sonsuzluğa göçtü...

Onunla yaptığım söyleşiyi dün buradan yayınlamıştım.

Kendisi hasta olduğu için ev hali demeyip gittim, onunla görüştüm. İşte onunla yaptığım kaytılar yüzlerce kaset gibi şimdi Şahkulu Sultan Dergahı Arşivinde duruyor...

Ama ne durma 2007'den bu yana belki sayısız kez dile getirdim, söyledim, orada çalıştığım dönemde kavga - dövüş onları yayınlatma gayreti içinde oldum.

Ama nasıl bir kafadır, nasıl bir akıldır, nasıl bir izandır, yüzlerce kasette son derece önemli görüntüler, işlenmediği için bozulmaya başlıyor, kütüphanedeki kitaplar birer süs eşyası gibi her gelene geçene gösteriliyor, bir de bunları biz yeni toparladık, deniliyor.

35 yıllık emekler üzerinden pirim yapılıyor.

Ne araştırmacılar, ne yazarlar, ne ozanlar, konuyu merak edenler bunlardan yararlanamıyorlar.

İki bilgisayar alıp oraya koymak çok zor...

Kafa bu olunca bu ülkede hiçbir şey değişmiyor; her şey algıdan ve görüntüden ibaret, laf söyle, görüntü ver...

Muhabbet ehilen aşk ile...

 

Ayhan Aydın

2 Mart 2024

 

Devamını oku: Şubat - 10 Mart Aylık Bülten

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

GÜDAP Çevre ve Maden Etkinliği, Avcılar, 9 Mart 2024

Pazar, 10 Mart 2024 10:58 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 429

Bu Memleket Bizim

 

Değerli dostlar; aynı zamanda benim de memleketim olan Gümüşhane, kültürel birikimi yanında tabiat varlıkları ve doğal güzellikleriyle yurdumuzun az bilinen, kıyıda köşede kalmış güzel bir beldesidir.

Ormanları, tabi gölleri, yaylaları, endemik dediğimiz çok az bulunur sayısız bitkisiyle, vaşak, dağ keçisi, kerkenes kuşu gibi nadir bulunan hayvanlarıyla Gümüşhane, her yönüyle gerçekten korunması gereken göz bebeğimiz bir doğa harikası ilimizdir.

Kendi yöremiz olan Şiran Kırıntı - Yeniköy dağlarında, yaylarında bir zaman "Kırıntı Altını" varlığıyla ciddi girişimlerde bulunulmuş, halkın bir kısmının tepkisiyle bu konuda geri adım atılmıştı.

Eski çağlardan beri bir "gümüş", demir diyarı olan Gümüşhane'de, Türkiye'nin biçok yerindeki gibi bu doğal varlığı talan edecek çabaların olduğu bir gerçektir...

 

Panel – Forum

 

Dün,  İstanbul Avcılar Barış Manço Kültür Merkezi'ndeki bu konuların konuşulduğu panel, gerçek anlamıyla geniş kitlelerin de dinlemesi gereken çok önemli konuların işlendiği önemli bir çevre etkinliği şeklindeydi.

Gümüşhaneliler Kültür, Sanat, Çevre ve Sosyal Dayanışma Derneği (GÜDAP) tarafından düzenlenen, “İliç’in Gölgesinde Gümüşhane’de Maden Gerçeği” isimli panele birçok değerli isim katıldı.

Panel’e aynı zamanda panelin yöneticisi, konuşmacısı Tarihçi çok sevgili Musa Şahin, Gazeteci – Yazar aynı zamanda Evrensel Gazetesi ve Türkiye Yazarlar Sendikası İzmir Sorumlusu çok sevgili Özer Akdemir, Gazeteci – Yazar çok sevgili  İbrahim Gündüz, Av., Çevre Gönüllüsü çok sevgili Cömert Uygar Erdem katıldılar.

Naçizane benim de sunuculuğunu üstlendiğim Panel’de açılış konuşmasını GÜDAP başkanı ve yıllardır bu konuda önemli gayretler gösterip, büyük emek veren, çevresi, sosyal dayanışmadan yana ve yörede araştırmalar da yapan çok sevgili Kamil Koç yaptı.

Kamil Koç, ülkemizin bir talan yerine çevrildiğini, Gümüşhane’nin bunun dışında kalmadığını, dernek olarak bu tür etkinlikleri yapmayı yurdumuz için, Gümüşhane için bir borç bildiklerini söyleyerek gelen herkesi selamladı.

Etkinliğe katılan Avcılar Belediye Başkan Adayı Utku Caner Çaykara da, yaşanan deprem gerçeklerine rağmen, madencilikteki risklere rağmen gerekli tedbirleri almayanların rant ekonomisinden beslenenler olduklarını söyleyerek katılan herkesi selamladı.

Sonrasında da Avcılar Belediye Başkanı Sayın Turan Hançerli de etkinliğe katılıp uzun süre konuşmacıları dinledi.

Amatör olarak emektar cep telefonumuzla kaydettiğimiz görüntülerde de izleneceği gibi tüm konuşmacılar yaklaşık yarımşar saatlik sunumlarıyla konuları çok güzel özetlediler.

Onlara ne kadar teşekkür etsek azdır.

Etkinlik sonrasında; Avcılar Belediye Başkanı Sayın Turan Hançerli’ye, İlçe Başkanı Sayın Ahmet Selçuk Gök’e, Musa Şahin’e, İbrahim Gündüz’e, Özer Akdemir’e, Cemert Uygar Erdem’e, Ayhan Aydın’a; Kamil Koç, Ercan Taş, Nadiye Demir, Sevim Köse tarafından plaketleri verildi.

Etkinliğe birçok değerli isim gibi Şiran Kırıntı – Yeniköy bölgesinden de GÜDAP yöneticisi çok sevgili Serdar Günel de katıldı.

 

Her şey yurdumuzun varlığı, gençlerimizin geleceği, insanlık yolunda menzil alabilmek için olmalıdır.

Muhabbet ehline, aşk ile

Dostlukla ve sevgiyle kalın.

 

Ayhan Aydın

10 Mart 2024

 

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Ocak - Şubat 2024 Postası

Perşembe, 15 Şubat 2024 15:52 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 476

Aylık Posta

Haber, Yorum, Gözlemler

(18 Ocak – 15 Şubat 2024)

Ayhan Aydın

Köklü Alevi Kurumları İşlerini Yapmayınca

Her Kesim, Etkinliklerle Alevi - Bektaşi İnanç ve Kültür Dünyasında Kendi Atını Oynatıyor

Ekonomik destek de dâhil, kaynağı, amacı, hedefi tam belli olmayan türlü etkinliklerle farklı kurum ve yapıların Aleviler - Bektaşiler üzerindeki tasarrufları devam ediyor.

Bizim tek derdimiz ise; gerçeğin izinde sadece ve sadece Alevilik ve Bektaşilik öğretisi, değerleri ve buna karşı içerden, dışarıdan gelen her türlü asimilasyon gayretlerini izlemek, gözlemlemek ve bunlardan halkı haberdar etmektir.

Bir Şii, Sünni din adamı gibi yaşayıp, düşünen ve konuşan, başına takke geçirip vaazlar verip, mevcut Alevi yapısını eleştirip kendisini bir dede olarak, yazar olup tanıtıp cemevlerinde dersler veren, Avrupa'daki kimi kurumlara çağrılan, çeşitli kaynaklardan elde ettiği paralarla kitaplar basan yani burada kendisine bir alan açan birisi Tarık Çimen... Ve bir yapı oluşturan Dört Kapı Yayınevi...

Biliyorsunuz Alevi kurumlarının duyarsızlıkları nedeniyle her yerden baş göstermişlerdi; Zöhre Analar, Baki Güngörler, Sinan Boztepeler, Hüseyin Hürrem Ulusoy gibi nice tipler...

Zamana Alevi kurumlarında her ilahiyatçıyı baş tacı edip, çıkar için cemevlerine yerleşmiş, bir eli belediyelerin kaynaklarında, bir elleri kaymakamlık, valilik, Kültür Bakanlığı kaynaklarında gününü gün eden bir yapı oluştu...

İnancımızın, cemevlerimizin üstüne çöküp buraları bir şirket gibi işletmeye başladıkları bu kurumları sömürenler...

Ufku daralmış kimi köklü kurumlar yöneticileri de, aynı şekilde kendilerini var etme sevdasında olunca, Alevilik, Bektaşilik, şubeler, cemevleri elden gitmiş, kimin umurunda?

Aleviliği ve kurumları kendileriyle başlatan bu yapıdan Alevilik temizlenmezse sonumuz çok kötü olacak.

Şimdi de Dört Kapı Yayınları; iş yapmayan, körelmiş, siyasete batmış, koyun tüccarı kafasıyla çalışan köklü Alevi kurumlarının bu yapılarından yararlanıp, onların boş bıraktıkları bir alanı dolduruyor, etkinliklerini arttırıyor... Şimdi de “çeğrek altın” da vereceği bir “Sultan Nevruz Şiir Yarışması” düzenliyor. Bu cemevleri, dernekler, vakıflar bunları yapamıyor, dışarıdan bir insan bu boşluğu doldurup, kendine alan açıyor.

AKP.- MHP. İktidarının kurduğu Alevi - Bektaşî Kültür ve Cemevi Başkanlığı da böyle boy vermedi mi?

Tarık Çimen kendince, kendi adamlarınca bir de Alevi kurumlarında organizasyonlar yapıyor, kitap fuarları, şiir yarışmaları düzenliyor...

Eeee ne var bunda, bırak bunları, işin gücün milletle uğraşmak, diyor bazı yazarlar, dedeler, bu kurumların başında olanlar...

Olan biten nedir, kim ne yapıyor, tüm bu yapılanlar bize ne kazandırıyor, ne kaybettiriyor?

Tüm bunları dile getirmek, yanlışları eleştirmek gerekli birer uğraş değil midir?

Yola birlikte gidilir, sözü çıkar odaklı çalışanların artık sevmedikleri bir söz oldu.

Her yerde mantar gibi çoğalan sözde dernek, vakıf, cemevi ve çeşitli oluşumların birçoğunun amaçlarının Aleviliğe - Bektaşiliğe hizmet değil de, çıkar elde etmek olduğu anlaşılıyor.

(Gönülleri sevgi ve çalışma aşkıyla dolu canlarımıza sözümüz yoktur.)

Muhabbet ehline...

Devamını oku: Ocak - Şubat 2024 Postası

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Diğer Makaleler...

  1. FEHMİ TUNCAY HALİFEBABA
  2. ALİ SÜMER HALİFEBABA CEM RADYO SÖYLEŞİSİ
  3. HASAN YILDIZ HALİFEBABA
  4. Aşık Veysel Yazım
  5. Ali Kızıldeli Dede
  6. Niyazi Mısri'nin Limnos Adası'nda Bulunan Tarihi İzleri
  7. AYHAN AYDIN'A ŞİİR BÜYÜK HEDİYE
  8. KÜLLER ARASIN HAÇİN
  9. BİR CAN İNSANDAN ÖYKÜ VE ŞİİRLE DOLU DOLU KİTAPLAR…
  10. DEVLET ALEVİLERİ PAYLAŞAMIYOR

Sayfa 4 / 90

BaşlangıçÖnceki12345678910SonrakiSon

Ayhan AYDIN İnternet Sitesi  erenler@ayhanaydin.info E POSTA

İLKEZGİ SANATEVİ SİTE VE TEMA TASARIMI MUSTAFA KARAÇİFTCİ 0542 559 11 80.