ARNAVUTLUK TOMOR DAĞI ALİ ABBAS ETKİNLİĞİ
MAKEDONYA – ARNAVUTLUK GEZİSİ (13-24 AĞUSTOS 2018) (2. Bölüm)
Ali Abbas’ın Ruhu Arnavutluk’ta Tomor Dağı’nda Tüm Canlılığıyla Yaşıyor
Ayhan Aydın
Benzersiz doğasıyla beni her zaman büyüleyen ve kadim bir uygarlığın ve tarihin coğrafyası olan Balkanlar’a gitmek her zaman bende heyecan uyandırır. Bendeki bu sevdayı tam anlamlandırmak, tanımlamak da mümkün değil. Tam anlamıyla çocuklar gibi şen – şakrak bir ruh halinde yollara düşerim, her türlü engel bende muzipçe aşılmasından mutluluk duyulan bir oyuna dönüşür… Mesele Balkanlar olunca tüm ağrılarım geçer. Yunanistan’daki Seçek Yaylası Etkinliğinde gerçi biraz halsiz düşmüş, rahatsızlaşmıştım ama ne gam, her sene bende bir görev aşkı olarak beliren Harabati Baba Tekkesi’ne gitmeden bu seneyi tamamlamam mümkün olmayacaktı. Bir de üstelik birkaç kez niyetlensem de, tam da Hacı Bektaş Etkinlikleri zamanına denk geldiği için Arnavutluk’taki Tomor Dağı’ndaki Tomor Baba daha doğrusu Ali Abbas (Celal Abbas) Anma Etkinliklerine bugüne kadar hiç katılamamıştım. Bu sene her ikisini birleştirmek pek de akıllıca bir hareket olacaktı.
Yine düştük yollara… Bu sefer ise uçakla gitmek bana gerçekten çok iyi geldi. Yoldan ziyade; hem Yunan gümrüğünde, sonrasın da ise yine Yunan hududunu aşıp bu sefer Makedon hududunda bin bir türlü cefayı çekmemek bu sefer iyi olacaktı.
ARNAVUTLUK
TOMOR DAĞI’NA DOĞRU
TOMOR DAĞI’NDA ALİ ABBAS
Sizler bunu çok iyi bilirsiniz canım, Kerbela’da Yezit ordusuna karşı savaşan Ali Abbas varmış, Hz. Ali’nin oğlu, o işte orada şehit olmuş, türlü çileler içindeymiş, yanında iki masum da varmış, işte savaş içinde gaiple ilgili manevi dünyayla ilgili olmak üzere onlar oradan sırlar olmuşlar, onlara bir başka kapı açılmış, bir başka âlim içine girmişler. İşte onlar dünyada öyle bir yer seçmişler ki burası da kutsal bir dağdır. Onlar işte bu dağı mekân seçmişler, darda kalan gönüllerin çağırdıkları büyük evliyalar olmuşlar. İlk önce atıyla ve iki mazlumla bir yere konmuşlar. Orada onların ayak izleri vardır, herkes orayı da ziyaret ederler. Sonra da şimdi mekânı olan Tomor Dağı’nın tepesine gelmiştir. Orada biz onun ruhunun var olduğuna inanıyoruz. Oraya bir türbe yapılmıştır. Aşağıya ise bir tekke yapılmıştır.
Bunları Harabati Baba Tekkesi Dervişi Abdülmüttalip Bekiri, Tomor Dağı ve Ali Abbas için söylüyor.
Yıllardır bu etkinliklerin yapıldığını hep duyardım. Burayı ziyaret bu seneyeymiş.
Kemal Akgün: İnternet Günümüzün Vazgeçilmezi
Akademisyen Kemal Akgün;
İnterneti Her Boyutuyla Kullanmak Bugün Bizler İçin Bir Zorunluluk Oldu
Çalışmalarına, kişiliğine çok önem verdiğim ve de çok sevdiğim Akademisyen aynı zamanda Bilgisayar ve İletişim Uzmanı Kemal Akgün’le bir sohbet toplantısında bir araya gelme şansına ulaştık.
Pratik düşünen, hayatı pratikliğiyle ve dolayısıyla doğallığıyla yaşayan ve engin bilgilerini, tecrübelerini oldukça anlaşılır ve akıcı, özlü bir şekilde anlatan ve de Alevilik’le de ilgili hayli kafa yoran Kemal Akgün’den izin alarak çok önemsediğim fikirlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çünkü onun görüşleri bizim sürüp giden sıradanlaştırdığımız yaşamımız içinde bize bazı konularda kılavuzluk yapabilir. Kendisini bu vesileyle yine saygıyla selamlıyorum.
Saygı, sevgi ve muhabbet duygularımla…
Ayhan Aydın
Akgün’ün Görüşlerinin Özeti
Alevilik’le İlgili Yapılabilecek Bazı Pratik Çalışmalar
- Alevi inancına katkıda bulunanları, inancın temellerini, ritüellerini anlatan çizgi filmler yapılması;
- Cemevi ve Alevi ritüellerinin şehirde yaşama göre yeniden tanımlanıp yaşama biçimine uygun hale getirilmesi için tartışma başlatılması;
- İnternet ortamında herkesin katılımıyla bir editörün kontrolüyle geliştirilecek bir Alevi Ansiklopedisi (Wikipedia yaklaşımıyla) geliştirilmesi;
- Alevilik hakkında merak edilen konularda sorulara yanıt veren bir web uygulamasının işletilmesi;
- Tüm dünyadan Aleviler arasında yardımlaşma, işbirliği, paylaşım yapacak bir ortamın kurulması gibi olanakların kullanılmasını öneriyorum.
- Geleneksel olarak bir araya gelmesi zor olan insanları birlikte bir projede bir araya getirmek kolaylaşır.
- Bir Google aramasında binlerce sonuç çıkar ve buların çoğuna bakmayız bile. Aslında ihtiyaç duyulan; bütün sonuçlardan özetlenecek birkaç cümlelik bir nottur. Bizim de bir sürü araştırma yapmak yerine felsefeyi, düşünme ve yasama biçimini açıklayacak yayınlara yönelmemiz gerekir. Önce Alevilerin bilgilendirilmesi, sonra dış dünyaya tanıtılması ve devletle olan ilişkilerin düzenlenmesine yoğunlaşmak gerekir…
ADO (Alevi Düşünce Ocağı) ve Tahtacılar Derneği Üyesi de olan Sayın Kemal Akgün Sohbette: Ben olaya daha başka açılardan bakan, her zaman sondan geriye gitmeyi tercih eden, günümüz koşulları çerçevesinde, günlük ihtiyaçlara göre dünyayı ve böylece de tüm hayatı değerlendirmeye çalışan bir yapıya sahibim, diyerek görüşlerini de şu şekilde sıraladı.
Günümüzde Gelişmeler Öyle Hızlı Ki…
Şimdi 1800’lü yıllarda elli, altmış yılda gerçekleşen değişimler ve yenilikler bu çağda bir, iki günde oluyor. Biz bunu görmek zorundayız. Hayatın pratiğiyle hareket etmeliyiz. Bugüne kadar hep yapa geldiğimiz gibi, olayı çok detaylara boğmak bize bir fayda sağlamıyor, sağlamayacaktır. Hep pratik olacağız; kısa, acil, kullanılabilir, herkese uyabilin, kopya edilme mantığına açık, sorun çözen bir anlayışa sahip olmak zorundayız. Bugünün dünyası bunu söylüyor. Bizler bunun dışında kalıyoruz.
Alevilikle ilgili tüm çalışmalarda da pratik düşünmek zorundayız, başka şansımız yok. Aslında buna uzak bir dünya görüşüne sahip değiliz, kendi yol öğretimizin içinde bunlar zaten var. Biz bunları görmüyoruz. Bu yolun kurucuları günlük yaşamla ilgili karşılaşılabilecek güçlükler, sorunlar karşısında pratik çözümler getirebilmişler. Getirebilmişler ki, bizler bugün bu öğretiyi yaşayabiliyoruz.
Yalnız son dönemde çok hızlı olan değişime ayak uydurmak kolay olmuyor. Ama bu tümüyle mümkün.
Şimdi elbette biz bocalıyoruz, kendi kendimize veya birbirimize soruyoruz: köyden kente göçtük, kentti nasıl yaşayacağız?
Devletle olan münasebetleri nasıl çözeceğiz, yani devletle ilişkileri nasıl düzenleyeceğiz?
Bu koşullarda ibadetlerimizi nasıl sürdürebileceğiz?
Dış dünyayla bağlantılarımızı nasıl devam ettireceğiz?
Tüm bunlar çok doğal. Çünkü ani olan gelişmeler olabilir, dünyanın her yerinde insanlar ve farklı inanç ve kültürden insan toplulukları bizim gibi bu sorunlarla baş etmeye çalışıyorlar ama gerçekten de bunun çözümü yine de bizim öğretimizde var. Bunu uygulayamamak ise bizlerin eksikliği veya sorumluluğu.
HARABATİ TEKKESİ'NDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK
MAKEDONYA – ARNAVUTLUK GEZİSİ
(13-24 AĞUSTOS 2018) (1. Bölüm)
Bir İşgali Yaşayan
Harabati Baba Tekkesi’nde Değişen Fazla Bir Şey Yok
Ayhan Aydın
Benzersiz doğasıyla beni her zaman büyüleyen ve kadim bir uygarlığın ve tarihin coğrafyası olan Balkanlar’a gitmek her zaman bende heyecan uyandırır. Bendeki bu sevdayı tam anlamlandırmak, tanımlamak da mümkün değil. Tam anlamıyla çocuklar gibi şen – şakrak bir ruh halinde yollara düşerim, her türlü engel bende muzipçe aşılmasından mutluluk duyulan bir oyuna dönüşür… Mesele Balkanlar olunca tüm ağrılarım geçer. Yunanistan’daki Seçek Yaylası Etkinliğinde gerçi biraz halsiz düşmüş, rahatsızlaşmıştım ama ne gam, her sene bende bir görev aşkı olarak beliren Harabati Baba Tekkesi’ne gitmeden bu seneyi tamamlamam mümkün olmayacaktı. Bir de üstelik birkaç kez niyetlensem de, tam da Hacı Bektaş Etkinlikleri zamanına denk geldiği için Arnavutluk’taki Tomor Dağı’ndaki Tomor Baba daha doğrusu Ali Abbas (Celal Abbas) Anma Etkinliklerine bugüne kadar hiç katılamamıştım. Bu sene her ikisini birleştirmek pek de akıllıca bir hareket olacaktı.
Yine düştük yollara… Bu sefer ise uçakla gitmek bana gerçekten çok iyi geldi. Yoldan ziyade; hem Yunan gümrüğünde, sonrasın da ise yine Yunan hududunu aşıp bu sefer Makedon hududunda bin bir türlü cefayı çekmemek bu sefer iyi olacaktı.
Makedonya
13-21 Ağustos 2018
Tetova – Harabati Baba Tekkesi
13 Ağustos’ta İstanbul’dan Maketonya Tetova’ya hareket ettim. Üsküp Havalimanından bir servis otobüsüyle otogara, oradan da bir yolcu otobüsüyle Tetova’ya hareket ettim. Bir taksiyle Balkanlar’daki evim dediğim Harabati Baba (Sersem Ali Dedebaba) Tekkesi’ne varmak büyük bir mutluluktu.
2004’den beri, 15 yıldır sürekli gittiğim, gitmediğim anlarda da oradaki gelişmeleri yakından takip etmeye çalışan birisi olarak bu tekkenin geleceği aslında beni de çok mu çok ilgilendiriyor tüm toplumumuz gibi.
Daha önce uzun uzadıya birçok kez yazdım buradaki gelişmeleri. İlgili yazılar internetteki wep sitemde mevcut. Ama yeni okuyanlar için söylemek gerekirse, 480 yıllık bir tekke olan Harabati Baba Tekkesi (Sersem Ali Dedebaba Tekkesi), hayli badireli süreçler yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor.
Tekke, 2002 yılında, İslam Dini Birliği adı altındaki Makedonya’daki Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kullandığı militanlar tarafından Bektaşilerin elinden alınmak için işgal edildi.
Amaç, Makedon kanunlarının boşluklarından da yararlanarak, Makedonya’daki Müslüman toplumunu sözde temsil eden tek kurum olmalarının verdiği ayrıcalıkla bu kadim Bektaşi Ocağı’nı ele geçirmek, burayı kendilerine bir merkez daha doğrusu bir üs yapmaktı. Silah atarak, insanlara baskı, tehdit, şantaj uygulayarak yapılan bu saldırıya ise ne hikmetse Makedon Devleti uzun yıllar sessiz kalmayı yeğledi. Bu konuda Bektaşilerin girişimleri sonuçsuz kaldı.
Tüm Tekkenin, iç haziresine bağlı bir meydanevi ve konukevi olarak kullanılan iki biriminin dışındaki her yapıya ve büyük bahçeye konan, burada görevli olarak bululan Vahabi kılıklı Cumali isimli insan azmanı dahil, sözde İslam Dini Birliği’nin paralı görevlileri büyük bir pişkinlikle burayı sahiplendiler. Her gelen turist kafilesinden haraç almaya başlayan Cumali aynı zamanda ruh hastası birisi olarak zaman zaman da turistlere ve bazı ziyaretçilere de saldırarak, kameralarını kırarak, onlara hakaretler ederek, birçok kez karakolluk olmasına rağmen her daim, elini kolunu sallaya sallaya tekrar ertesi gün tekkeye gelmeye devam edebildi.
Büyük meydanevi’ni işgal edip, ocak bacasına taktıkları hoparlörden ezan okuyup, yıllar içinde halkı türlü laflarla kandırıp kendilerine bir cemaat edinmeyi başaran bu işgalci güruh emelleri doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyorlar.
İşte bu sene 17 şubatta, Tekkenin kuruluşunun 480. Kuruluş yıldönümü münasebetiyle bir tanıtım kokteyli veren Arnavutluk’taki Dünya Bektaşiler Birliği’nin yasal temsilcisi ve Bektaşi Babası Edmond Brahimaj (Baba Mondi) bu işgalin sonunun geldiğini, yasal olarak bu işin halledileceğini konuklara söylüyordu.
(Ne hikmetse bu dergâhın en zor günlerinde onun yanında yer alan, Arnavutluk’taki birçok baba ve derviş kılını kıpırdatmazken, en azından bu tekkenin sesi olan Türkiye’deki kurumlar, kuruluşlar, babalar bu etkinliğe davet edilmemişlerdi. Bunu nedeni ne olursa olsun bunu kabul etmek mümkün değil. Arnavutluk’tan, Kosova’dan, Makedonya’dan temsilciler gelirken, Türkiye’den de bu etkinliğe insanların davet edilmesi gerekliydi. Birçok yönden gerekliydi, burası aynı zamanda bir Türk Tekkesidir. Bektaşinin; Alevisi, Sünnisi, Arnavudu, Türkü olmaz elbette. Kökene bakılmaz yani bu kadim tarikat yolunda. Ama Türkler gelsin maddi manevi her türlü yardımı yapsınlar ama tüm idare bizde, söz söylemeye biz yetkiliyiz, her şeye biz karar veririz, demek olayı küçültmekten başka bir şeye yaramayacaktır. Bu kimsenin işine yaramaz. Buna da kimsenin hakkı yoktur. (Şimdilik bu kadar yazabiliyorum.))
ALEVİLİĞİ YAŞATAN GERÇEK DEDELER VE BU YOLDA YOZLAŞANLAR ŞARLATAN BAKİ GÜNGÖR VE FEDAİLERİ
ALEVİLİĞİ YAŞATAN GERÇEK DEDELER VE BU YOLDA YOZLAŞANLAR
ŞARLATAN BAKİ GÜNGÖR VE FEDAİLERİ
Ayhan Aydın
1990’lardan sonra Alevilikle ilgili bir takım yeni gelişmelerin olması, özellikle 2 Temmuz 1993’teki Sivas Toplu Can Kıyımı’ndan sonra, bir patlama yaşayan Alevi Bektaşi örgütlülüğü, peş peşe yapımı gündeme gelen cemevleri, kamuoyunda özellikle basının etkisiyle Alevilik konusunun yoğun bir şekilde işlenmesi, anlatılması bu konuda bambaşka gelişmelerin de önünü açtı.
Aleviliğin bel kemiği, olmazsa olmazı olan dedelik; buna bağlı olarak zakirlik, ozanlık, Bektaşilikte dervişlik, babalık son dönemlerde daha fazla popüler bir kimliğe sahip olarak yeniden hatırlandı.
Bir arayış içinde olan, kimliğini yaşamak, haykırmak için daha rahat bir zemin bulan Alevi kitlesi de kendini şu veya bu şekilde ifade etmek, inancını yaşamak, görünür alana çıkmak için bu imkânları kullanmak istediler tüm masumluklarıyla.
Alevi Bektaşi toplumunda; bir mürşide yani yol gösterici bir kâmil insana yaklaşmak, ondan feyz almak, ilham almak, ulu erenlerin kurmuş olduğu bu yolda yine onların yoluna hizmet eden ve ruhen, ahlaken çok temiz ve saf olduğunu inanılan pir, mürşit, rehber denilen dede, baba, derviş, kamber olarak da anılan bazı inanç önderlerine bağlılık biraz da inançtan gelen bir davranış biçimidir.
Bu toplum; cemlerde, muhabbet meydanlarında bilgisi ve görgüsüyle de Alevi Bektaşi Yolu’nu yaşatan bu inanç ve toplum önderlerinin çevresinde toplanıp onlardan aldıkları ilhamla, güçle de bu yola daha çok sarılmış ve Yola Birlikte gitmişlerdir.
Ama her şeye rağmen Yol Cümleden Uludur, şiarıyla bu inancın, kültürün yani Yolun değerlerinin, kurallarının, öğretisinin kişilerin birer birer hepsinden üstün olduğuna inanmışlardır. Hatta çok da çarpıcı bir örnekle, Alevi Yolu’nda bu konunun çok ama çok önemli olduğunu göstermesi açısından önemli bir örnek tarihler boyunca hep anlatıla gelmiştir. Bir meseleden dolayı Şehitler Serdarı Hz. İmam Hüseyin’in hem babası Evliyalar Şahı Hz. Ali’yi, hem de İki Kainat Serveri İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’yı dara kaldırdığına inanılır. Yani Alevi Bektaşi Yolu, akılcıl bir yol olarak, kişilerin tasallutu altında olmayan, kolektif bir bilinç ve aklın, ruhun bir yansıması olarak, bilimin (ilmin) rehberliğinde yol almış, her zaman çağını aşabilmiş bir öğretidir. Bu nedenle Alevi Bektaşi Yolu kendisini koruyabilmiş, bugünlere gelmiş, diğer inanç sistemlerinin içinde boğulduğu “bu inanç çağımıza yanıt veriyor- vermiyor” tartışmalarını aşabilmiştir.
Ama elbette yeryüzünde hiçbir şey mükemmel değildir. Alevi Bektaşi Yolu’nun kurucuları, sürdürümcüleri, bu yolun kurallarını, kaidelerini, olmazsa olmazlarını gösteren bu yolun öncüleri olan erler, pirler, ozanlar, mürşitler, kamberler benlikten geçip, kemliği yenip insan olmanın erdemine ulaşabilen önderlerdi. Onların diğer benzerlerinden ayrılan en önemli vasıfları da buydu.
Aleviliğin Hümanizması da bu insan sevgisine dayanan öğretide; yani bu yolda öncü insanların kâmil insanlar olarak tüm insanlığı ve kâinatı kucaklayabilmelerinde gizliydi.
Menfaat, benlik, çıkar bu yolun kurucularında yoktu, gerçek anlamıyla yola hizmet edip bir derviş gibi yaşamak; kelime şimdilerde sadece evlenmeyip, bekâr olarak bu yola hizmet etmek olarak anlaşılsa da, gerçek anlamıyla bu dünyanın tüm ziynetinden geçip varlık şaşasının ötesinde bundan tecrit olmuş olan mücerretler bütünüydü bu yolun öncüleri.
Yani evlensen ne olur, evlenmesen ne olur, bir tekkenin postnişini olsan ne olur, olmasan ne olur, bu yolda. Hepsinin temel özelliği bir beklenti içinde olmadan, saf bir şekilde bu Ulu Yola hizmet etmekti. Onları farklı kılan da buydu. Tüm yol kurucuları emeğiyle geçinen ve ocaklarında, dergâh ve tekkelerinde en az herkes kadar bedenen bu çalışan, alın teriyle emeğinin kutsallığını gösteren örnek insanlardı. Nitekim Serçeşme Pir Hünkar Hacı Bektaş Veli zaten çobanlık da yapmıştı, dergahında dervişleriyle birlikte her işin elinden de tutmuştu. İstisnasız tüm eren, evliya gibi ünlenen ulu şahsiyetlerin her birisinin bir mesleği, işi de vardı. Onlardan birisi olan Ahi Evran da deri işleriyle uğraşan nihayetinde bu işin piri olarak kabul edilen bir emektar değil miydi?
Onların bulunduğu bu er meydanı, miskinler tekkesi değildi yani.
Ar, namus, haya, hoşgörü, alınteri, diğergamlık, çalışkanlık, küçükleri korumak, hayvanları ve tüm doğayı dünyayı sevmek, korumak, bu önderlerin en temel vasıflarıydı.
Seçek Yayla Etkinliği ve Batı Trakya Alevi Bektaşi Toplumu Üzerinde Süren Sinsi Tertip
Seçek Yayla Etkinliği ve Batı Trakya Alevi Bektaşi Toplumu Üzerinde Süren Sinsi Tertip
(Seyyid Ali Sultan’ın Gönüllerde Yanan Aşk Işığı Sonsuza Kadar Sönmeyecek, Hep Yanmaya Devam Edecek)
Ayhan Aydın
Rumeli'nin Kutup Yıldızı Pirimiz Seyyid Ali Sultan'ın insanlığı 650 yıldır aydınlatan çerağı kainat durdukça yanmaya devam edecektir...
Anadolu'dan Balkanlar'a erenlerin mührünü ölümsüz bir şekilde insanlığın kalbine nakşeden Seyyid Ali Sultan ve Yoldaşlarının sevdası gönülden gönüle akan ölümsüz bir aşk halidir.
Onun sevdasına tutuşan yürekler insanlık pınarından içmek için ona ulaşmayı en büyük mutluluk görmektedirler.
Yunanistan'dan, Bulgaristan'dan, Türkiye'den başta olmak üzere, tüm dünyadan Seyyid Ali Sultan’a (Kızıldeli) ve onların yoluna gönül vermiş binlerce insan, bu sene de 3-4-5 Ağustos'ta Yunanistan'da Seçek Yayla Etkinlikleri'nde çok büyük bir coşkuyla buluştular.
Bu yola canını koyan binlerce insan akın akın ulu pirin huzuruna vardılar. Dergaha niyaz olup, Seyyid Ali Sultan Dergahı'nın kalbindeki köy olan Ruşenler Köyü'nde yüzyıllar boyunca olageldiği gibi Geleneksel Seçek Yaylası "Bayramı"nda bir gönülde buluştular.
İkilik perdesini yırtıp bir meydanında çerağlarını yakan Hakk Muhammed Ali postunun talipleri, insanlığın evrensel değerlerini hayatlarına ilke etmiş canlar, o büyük sevgiyi ve sevdayı birlikte yaşadılar. Aynı zamanda zaten erenlerin hedefi olan Alevisi-Sünnisi, Hıristiyanı ve her inançtan insanın buluşması yanında, Yunanistan’dan milletvekilleri, önemli yerel yöneticiler de bu çok özel ve önemli günde canlarımız yalnız bırakmadılar.
İlk Gün, 3 Ağustos Cuma günü; her zaman olageldiği gibi yeni Seçek Ağası’nın evi bir bayram yerine dönüştü. Davul ve zurnalarla köy meydanından alınan ziyaretçiler bir sevgi yumağı şeklinde ağanın evine kadar getirildi, ağa tüm konukları aynı şekilde büyük bir sevgi ve muhabbetle karşıladı.
Herkese bir gün önceden hazırlanan lokmalar sunuldu. Bu böyle tüm ziyaretçiler için devam eden bir ritüel olarak sürdü.
Akşamsa köy meydanında çok sevgili Hasan Öztürk, Seval Eroğlu, Sadık Yiğit, Mehmet Karabudak, emektar Zakirimiz İbrahim Amcamız deyiş ve türküleriyle halkımızın duygularına tercüman oldular.
İkinci Gün, 4 Ağustos Cumartesi günü ise; Alevi Bektaşi Yol ve Süreğinde olduğu gibi Ağamız Baş Dede’nin dua ve gülbenkleriyle tüm katılımcıların hazır bulundukları bir ortamda, atına bindirilip, köy meydanı çıkılıncaya kadar büyük sevgi halesi içinde halkı selamlayarak yoluna devam etti.
Seçek Yaylasına çıkan halk ve orada bulunanlar yine Ağa’yı ve konukları etkinliğin yapıldığı alanın önünde karşıladılar. Yine Ağa herkesi selamlayarak atıyla birlikte kendisine ayrılan makama doğru yol aldı. Atından inip yerine oturan Ağa’yı herkes tebrik etti. Ağa da, yanından hiç ayırmadığı eşiyle birlikte, herkesi teker teker ellerini sıkarak büyük bir sevgiyle karşıladı.
Her yeni gelen misafir ve misafir gurupları yine davul turna eşliğinde Ağa’nın yanına kadar getirildiler. Bu böyle sürüp gitti.
İkinci ve üçüncü gün güreş müsabakaları yapıldı.
Yayladaki ilk gün, tüm Türkiye’de olduğu gibi tüm dünyada da halkımızın en çok sevdiği sanatçılardan birisi olan Sabahat Akkiraz’ın söylediği deyiş ve türkülerle kültürlerini yaşamanın mutluluğuna erdiler. Ayrıca Seval Eroğlu ve Mehmet Karabudak Seçek Yaylasını o güzel sesleri ve yorumlarıyla tam anlamıyla doyurdular.
Üçüncü Gün, 5 Ağustos Pazar günü ise; o gün için gelenler, ayrılmak zorunda kalanlar, sohbet edenler, yarenleşenler, tüm güzelliklerin yaşandığı gün oldu.
Halk böylesine bir güzelliği bu sene de yaşadı.
Hizmet edenler aşk olsun, Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli) işlerini, güçlerini rast getirsin, diyoruz.
Tertipleri Hep Birlikte Yeneceğiz, Korsanlara Geçit Yok!
Özellikle son iki yıldır Batı Trakya ve Seyyid Ali Sultan Dergahı çevresindeki Alevi Bektaşi toplumu üzerinde, özellikle Türkiye’deki gerici zihniyetin de teşviki ve tertibiyle büyük oyunlar oynanmaktadır. Dergahtaki birliği parçalayıp, yıkmak, yüzyıllar boyunca emeğiyle geçinen gemicilerin yaşamını karartmak isteyen korsanlar gibi, şimdi de “alternatif yayla etkinlikleri” tertiplemek, Dergah çevresindeki canlarımızı üzüp onların morallerini bilinçli olarak bozmayı amaçlayan iftira kampanyaları yapmak ve Alevi Bektaşi Yolu’nun evrensel değerlerinde olduğu gibi hoşgörüyü ortadan kaldırmak için hiç durmadan çok sistemli çabalar devam etmektedir.
Batı Trakya’da yüzyıllar boyunca Seyyid Ali Sultan’ın himmetiyle hiçbir zaman ikiliğe düşmemiş, tüm karanlık çağları aşmasını başarmış, Batı Trakya Alevi-Bektaşi Toplumu bu tertiplerin tümünü de aşacaktır.
Yasal olarak hukuki sorunlarını halleden, tüm yöredeki toplumu temsil eden Seyyid Ali Sultan Dergahı Korumu Heyeti’nin uzun yıllar boyunca sürdürdüğü özverili ve büyük gayret ürünü çabaları meyvesini vermişken, bundan rahatsız olan, gocunan, ilkel zihniyetli yapılar harekete geçmiş, ellerinden çok büyük bir fırsat, hazine kaçmış gibi saldırgan bir şekilde hareket etmektedirler.
Yolumuzun aydınlığı, ululuğu, hoşgörüsüyle hareket etmekle birlikte, “Yola Birlikte Gidilir, Yol Cümleden Uludur” şiarlarından asla vazgeçmeyen Seyyid Ali Sultan Dergahı’na gönül vermiş, dahası bu yola baş koymuş yöre toplumu hiçbir adi tertibe pabuç bırakmadan yoluna devam edecektir.
Meseleyi büyütüp, Yunanistan sınırları içinde, bugüne kadar tam anlamıyla bir bayram olarak kutlanan Seçek Yaylası Etkinliklerini parçalamak, karartmak, ikilik yaratmak, bunun arkasında asıl neden olarak Seyyid Ali Sultan Dergahı’nda birliği yok edip, dergahı ele geçirmek, buradaki Alevi Bektaşi toplumunu asimile etmeyi amaçlayan oyunların çok iyi farkında olan yöre insanı ve biz tüm dünyadaki Alevi Bektaşi toplumunu buna asla izin vermeyeceğiz.
Buna hiçbir muktedirin gücü yetmeyecektir. Bizim ulu erenlerimizin kurduğu aydınlık yolun sevdalıları, çıkar için bu yola çıkılmamışlardır, bu yola ölümüne sevdalıdırlar, her zaman da bedelini ödemişlerdir.
Belki Türkiye’de farklı nedenlerle büyük asimilasyonlar yaşanıyor. Ama en azından Rumeli diyarında Balkanlarda 650 yıldır yanan çerağımızı söndürmek isteyenler gerçek anlamıyla bugüne kadar hiç görmedikleri bir dersi geçen sene aldıkları gibi, bu sene de çok şükür alacaklardır.
Batı Trakya Alevi Bektaşi toplumu aydın bir topluluk olarak, bilinçli bir topluluk olarak, ata yurtlarında kendilerinin varlık nedeni olan Seyyid Ali Sultan ve yoldaşlarının ruhlarının kendi üzerlerinde olduğunun bilinciyle, karanlık tertipleri yıkıp, ışıklı yolu açacaklardır.
Ruşenler halkı yani adından da anlaşıldığı gibi Aydınlık yolu kuranlar başta olmak üzere tüm yöre insanı fesatçılara fırsat vermenden, o belayı def edeceklerdir. O kudret onlar da çok şükür mevcuttur.
Tüm Türkiye’deki ve dünyadaki Alevi Bektaşi toplumu Batı Trakya’da canlarımızın yanındadır.
Mollalarla, gericilerle, ırkçılarla, İŞİD zihniyetli karanlıklarla kol kola olan, çıkar için her türlü yola başvuran, gül yüzlü canlarımızı üzen şer güçlerin beslendikleri hiç bir kuvvet Seyyid Ali Sultan’ın ve Alevi Bektaşi Yolu’nun erdemlerini, aydınlığını yenemez, birliğimizi parçalayamaz.
Bu sevda ummanına düşenlere aşk olsun.
Gören gözler aydın olsun.
Hakk eyvallah, dostlar Hakk eyvallah...
Birliğimiz, dirliğimiz, yol ve erkanımız daim olsun.
Notlar:
- Üç gün boyunca etkinlik alanından ayrılmayan tüm samimiyetleri ve candanlıklarıyla bizlere güç veren özellikle çok sevgili milletvekillerimiz Ayhan Karayusuf ve Mustafa Mustafa’ya çok teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
- Bir başka zaman seninle gelip çok daha detaylı buraları belgelemek gerekir diyen Can Tv.’den çok sevgili Şükrü Yıldız ve Hüseyin Kelleci canlarımız dergahtan canlı yayın yaptılar. Cem Vakfı Çorlu Şube Başkanı Muzaffer Birdal’ın sayesinde Türkiye’den gelen bir kameraman Cem Vakfı arşivi için çekimler yaptı. Umarız bundan da Cem Tv.’ye programlar çıkar. Dernek görevli olarak bir kameraman tutarak tüm etkinliği baştan sona kayıt altına aldı. Bu da çok önemliydi. Her zamanki ben de imkânlar ölçüsünde çekimler yaptım. Yine her zaman ki gibi Mehmet Ersal Hoca da çekimler yaptı. Böylece dünya kamuoyuna da etkinliklerin iletilmesi için çaba gösterilmiş oldu. Almanya’dan canını bu yola koymuş bir değerli can Ali Kaykı ise gerçekten tüm sevdasıyla gelmişti diğer canlarımız gibi.
Yunanistan Trakya Müslüman Alevi Heyeti’nin Yayınladığı Katılımcı Listesi
Almanya Alevi-Bektaşi Araştırmaları Enstitüsü başkanı sayın Gülizar Cengiz.
Hacı Bektaş Veli Dergahı Postnişini sayın Veliyettin Ulusoy 'u temsilen sayın Sinan Ulusoy.
Siriza partisi Rodop milletvekili sayın Mustafa Mustafa.
Siriza Evros milletvekili sayın Dimitris Rizos.
Siriza Rodop milletvekili sayın Ayhan Karayusuf.
ND partisi Evros milletvekili sayın Anastasios Dimoshakis.
Siriza Evros milletvekili sayın Natasa Gara.
Alevi Düşünce Ocağı başkanı sayın Doğan Bermek.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi T.H.B.T üyeleri değerli akademisyenler.
Romanya , Sarı Saltuk Dergahı'ndan Sayın Erkan Demirhan.
Sayın Sabahat Akkiraz.
Doç. Mehmet Ersal.
Bulgaristan Alevi-Bektaşileri derneği başkanı, Mustafa Ali Mustafa.
Soufli Bld Başkanı sayın Εvangelos Poulilios.
Uzunköprü Bld. Başkanı sayın Enis İşbilen.
Eyalet Başkan yardımcısı sayın Dimitris Petrovic.
Dış işleri bakanı yardımcılarından Kosmas Papahristos.
Bolu üni. Prof. Ali Yaman.
Alevi-Bektaşi geleneği araştırmacısı sayın Ayhan Aydın.
Cem Vakfı kurucu üyelerinden sayın Aydın Çakmakkaya.
Almanya Köln Alevi Birliği Şükrü Yıldız
Çorlu Cem vakfı başkanı Muzaffer Birdal.
Ali Koç Babalılar başkanı Kevser Koçerdin.
Dedeağaç Azınlık derneği başkanı Yaşar Dağlı.
Pehlivan Güreşleri spor yazarı duayen Burhan Aytekin.
Rumeli tv.
Delta tv.
Can tv.
Azınlıkça.
Sayın Seval Eroğlu.
Sayın Mehmet Karabudak.
Sayın Sadık Yiğit.
Sayın Hasan Öztürk.
İtalya'dan ADO genel sekreteri Kemal Akgün ve
Güreş tutan tüm pehlivanlarımıza ,
ve
Mektup ve güzel daveti için 2018 Çardak yağlı güreşleri ağası sayın Ahmet Acar'a
ve Edirne'den , İstanbul ve Ankara'dan, Çorlu'dan ve Üsküp'ten, Bulgaristan'dan ve güzel Trakyamızdan katılan tüm kardeşlerimize bizleri yalnız bırakmayıp teşriflerinden dolayı teşekkürlerimizi iletiriz.
7 Ağustos 2018- İstanbul
Sarayın Uleması Olacak Dedeler Haramzadedir
Dedelik Kurumunun Önemine ve Dedeler Üzerinde Oynanan Oyunlara İlişkin Ayhan Aydın’la Yapılan Bir Söyleşi
Yazar Aydın: Sarayın uleması olmak isteyen dedeler haramzadedir-VİDEO
PİRHA- Araştırmacı Yazar Ayhan Aydın, AKP iktidarının dedelere maaş vereceği iddiasını PİRHA’ya değerlendirdi. Aydın, “Eğer muaviyenin sarayındaki yağlı çörekleri yemek gibi bugün de Diyanet’in Emevi Sünni islam anlayışını benimseme yolunda ilerleyerek oradan bir çıkar alma umuduyla sarayın uleması olmak istiyorlarsa, bunlar dedelikten çıkmış insanlardır, nankör, haramzade insanlardır” dedi.
Araştırmacı Yazar Ayhan Aydın, AKP iktidarının dedelere maaş vereceği iddiasını PİRHA’ya değerlendirdi.
Sözlerine büyük halk ozanı Aşık Veysel’in “İnsan kısım kısım, yer damar damar” sözleriyle başlayan Aydın, “Eğer bir çıkar alma umuduyla sarayın ulemasını almak istiyorlarsa bunlar dedelikten çıkmış insanlardır, nankör insanlardır, haramzade insanlardır” dedi.
EVLET, AYNI MUHTARLAR GİBİ KENDİNE BAĞLI DEDELER İSTİYOR”
25 yıl boyunca Alevi yoluna hizmet eden bir nefer olduğunu söyleyen Aydın, devletin kendine bağlı dedeler türetmeye çalıştığını belirterek şöyle konuştu:
“Devletten hakkımızı alacak mıyız? Evet alacağız. Alevilere kaynak aktarılacak mı? Evet aktarılacak. Para verilecek mi? Niye verilmesin.” Ben de bu ülkenin vatandaşıysam benim de bu haklarım var, niye bu haklarımı almayayım. Maddi haklarım da var para da hakkım benim toplum olarak. Eğer bir hizmetse yapılan herkese eşit hizmet yapılacak. Tabii ki dedelere de maaş verilecek ama bu maaş devletin verdiği, devletin insanları kendine bağlamak istediği, bu amaçla verdiği maaş olmayacak asla. Devletin buradaki amacı Diyanet veya bir başka kurumu kullanarak aynı muhtarları kendisine bağlı kullandığı gibi, kendisine bağlı dedeler türetmektir.”
Yüzyıllar boyunca iktidara sahip olan, insanları yöneten kişilerin her zaman karanlık iktidarlarını kuvvetlendirmek için bu yollara başvurduklarına değinen Aydın, birlikten kuvvet doğacağını, insanlarının birbirlerine baktıklarında dertlerini anladıklarını böyle bir toplum olduklarını belirtti.
Alevilerin bir öğretinin temsilcisi olduğunu kültür ve derin bir felsefenin izini süren büyük bir halk topluluğu olduğunu ve bunun yüzyıllar boyunca gelenekleriyle yaşanmaya devam ettiğini söyleyen Aydın, bu geleneklerin içerisinde inançlarının özünde ocaklarınolduğunu belirtti.
“TÜRKİYE’Yİ EFELENEREK YÖNETEN BİR İKTİDAR VAR”
Bugün iktidarın yapmak istediğinin Türkiye’nin birliğini ve beraberliğini kökten sarsmak olduğunu söyleyen Aydın, “İnsanların kardeşçe yaşarken bu derin yarılmaların ve bu ayrılıkların nedenini Anadolu’ya biraz baktığımızda görebiliyoruz” dedi. Yakın bir zamanda bir Alevi köyünde Alevi muhtarın efelenerek iktidarı savunacak sözler söylemesine canlı şahit olduğunu söyleyen Aydın, bu güce Türkiyeyi efelenerek yöneten iktidara itaat ettiği için sahip olduğunu söyledi.
“DEDELERİMİZ ALEVİLİĞİN BEL KEMİĞİDİR”
“Dedelik Aleviliğin olmazsa olmaz bel kemiğidir” diyen Aydın, yüzyıllar boyunca ocak sistemine dayalı dedeler sayesinde Alevilik inancının yaşatılıp bugünlere kadar getirildiğini ifade etti. Dedelerin, pirlerin, mürşitlerin hiçbir zaman inançlarını çıkara ve paraya değişmediklerini söyleyen Aydın, bu yolu satmadıklarını, satılmış kişilerden olmadıklarını açıkladı. Aydın, dedelerin her zaman haktan adaletten yana olduklarını ve dolayısıyla bir yol kurduklarını bu yolun Hz. Hüseyin yolu olduğunu söyledi.
“KARA KAZAN PİŞİRİLSİN, KİMSE AÇ KALMASIN”
Dedelerin ve pirlerin devletin kendi memuruymuş gibi vermiş olduğu paralara el uzatmamaları gerektiğini söyleyen Aydın, eğer bu paralara el uzatırlarsa “İmam Hüseyin onların hakkından gelsin onlara Zülfikar değsin” ifadelerini kullandı.
Dedelerin hakkullah aldığını yani yapmış oldukları hizmetler karşısında taliplerinin paylaşmak amacıyla dedelere bir miktar para verdiğini söyleyen Ayhan Aydın, yol iz bilen gerçek dedeler bu paraların kendine yeteni kadarını alıp geri kalanını da Hacı Bektaş Dergahları gibi dergahlara bağışladığını söyledi. Aydın, bu dergahlara çok fakir insanların geldiğini ve kara kazanların her zaman pişirildiğini, kimsenin aç kalmaması için hizmet verildiğini ifade etti.
“DEDELER EHLİBEYT İÇİN HARCAMA YAPMALI”
Dedelerin fakir insanlar olduğuna değinen Aydın, eğer dedelik yaparak zenginleşmiş birini görürseniz o gerçek dede değildir vurgusunu yaptı. Gerçek dedelerin birikmiş bir şeyleri olduğunda ehlibeyt yoluna harcadıklarını söyleyen Aydın, eğer dedeler ehlibeyt uğruna bir harcama yapmıyorlarsa haramzadedir ve yedikleri zehir zıkkımdır ifadelerini kullandı.
Dedelerin çok önemli bir kısmının tarımla ve hayvancılıkla ilgilendiğini söyleyen Aydın, dedelerin yattıkları yerden taliplerinden bir şeyler beklemesini asalaklık olarak gördüğünü açıkladı.
“ALEVİ MUHTARLARIMIZ VE DEDELERİMİZ UYANIK OLMALI”
Üzerlerinde çok büyük bir yük olduğunu belirten Araştırmacı Yazar Ayhan Aydın, Cumhuriyetin bugüne kadar yaşadığı olumsuzlukları kendisi için kullanan bir iktidarla karşı karşıya olduklarını ifade etti.
Bu tertip karşısında insanların uyandığını ve sandık başlarına gidip demokrasi mücadeleleri verdiğini belirten Aydın, bu mücadelenin hiç bir zaman bitmeyeceğini ve demokrasi mücadelesi vermeye devam edeceklerinin de altını çizdi. Aydın, “Muhtarlarımız satılmadıkça, dedelerimiz haramzade olmadıkça oynanan bu oyunlara karşı uyanık olmalıyız ve medya aracılılığıyla insanlara sesimizi duyurmalıyız” dedi.
“OCAKLARI BENİMSEYEN DEDELER BU OYUNA GELMESİN”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararı hiçe sayan ve yakın zamanda vermiş olduğu sözleri çiğneyen iktidardan mürüvet beklemediklerini söyleyen Aydın, tek mürüvet bekledikleri yolun erenleri, ulu ozanları olduğunu açıkladı.
Yazar Aydın, Pir Sultan Abdal’ın dile getirdiği “Kadılar müftüler fetva yazarsa, işte kement işte boynum asarsa” diye devam eden ölümsüz dizelerin onları ayakta tuttuğunu direnç verdiğini açıkladı. Aydın, İmam Hüseyin’in yolundan giden Abdal Musa, Karacaahmet, Şahkulu Sultan, Baba Mansur gibi yüzlerce erenin ocaklarının yolunun izlenmesi gerektiğini ve bu yolu benimseyen dedelerin oyuna gelmemesi gerektiğini kaydetti. Aydın, eğer çıkar uğruna yolunu değiştirenler olursa da ancak Zülfikar onları temizleyebilir ifadelerini kullandı.
25 – 7- 2018
PİRHA/İSTANBUL
Diğer Makaleler...
- ÇÖRMÜ -DARILI-: HER ŞEYİYLE BİR KÖY, HEM DE TAM BİR ALEVİ KÖYÜ
- DEDELER ALEVİLİĞİ ANLATIYOR KİTABI ÇIKTI...
- Avrupa Gezisi (4 Mayıs - 11 Haziran 2018)
- Sivas, Sivas, Kanlı Sivas...
- Bir Cevat Günel Vardı...
- Şükür ki Gidebildim! Almanya’da Matem…(Ekim 2017)
- Topçu Baba Anma Etkinliği Yapıldı, 2018
- Acımadan Kestiler Birer Birer
- Harabati Baba Tekkesi Tümüyle Elden Mi Çıkıyor?
- ŞİİRLERLE BAHARA MERHABA ETKİNLİĞİ