Tuncelili Helin'le Söyleşi
Sanatçı-Ozan
TUNCELİLİ HELİN (MELAHAT ÇAM)’la bir söyleşi…
Ayhan AYDIN
Sevgili Melahat Çam, toplumumuzun bildiği ismiyle Tuncelili Helin, nerede, ne zaman doğdunuz, yaşamınızı bize anlatabilir misiniz?
Asıl ismim Melahat Çam’dır. Tuncelili Helin, ozanlık geleneğinin bir gereği olarak aldığım kültürel ismim yani mahlasımdır.
Ben, 1968 yılında Tunceli’nin Malazgirt İlçesi’ne bağlı olan Seyitler Köy’ünde dünyaya gelmişim. Çocukluğumu köyümde geçirdim. Okul çağına gelince, ailem okumam için, çevrede okulu bulunan Yeldeğen (Şöbek) köyüne gönderdi. İlkokulu bu köyde (Yeldeğen (Şöbek)) köyünde okudum. İlkokulu bitirdikten sonra ailem okumam için benim ortaokula da devam etmemi çok istiyordu. Bunun üzerine köyümüze en yakın olan Muhundu (Darıkent) beldesine gönderdi. Ortaokulu da bu beldede ki Muhundu Ortaokulu’nda bitirdim. Daha sonra Adana’da Karşıyaka Kız Meslek Lisesi’ne yazıldım ve bu okulu da başarıyla bitirdim. Liseden sonra eğitime devam etmedim. Daha sonra ki yaşamım hayatın rutini içinde gelişti.
Metin Turan'la Ozanlar Üzerine Bir Söyleşi
Metin Turan’la Ozanlar Üzerine Bir Söyleşi…
Ayhan Aydın
Çok kısaca nedir halk ozanlığı ve âşıklığı? Anadolu’da nasıl boy veriyor Dede Korkut, Köroğlu ve bugüne gelinceye kadar hangi özellikleri ile kimliklerini yaşatıyorlar Anadolu halk ozanları?
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra dinlenir yarın nereye sefere gideceğiz der, lalası der ki, sultanım siz Bizans’ın başkentine geldiniz. Biz aslında ruhumuzda göçebeliği taşırız. Büyük kentlerle yerleşmeye başladıktan sonra biz büyük alışveriş merkezleri ve çarşılarla tanışmaya başlıyoruz. Orada meslekler türemeye başlıyor. Onun öncesinde bizde ozanlık geleneği var. Şaman aynı zamanda üstün yetenekleri olan sihirbazlık gibi meziyetleri olan ama aynı zamanda saz çalan, şiirler okuyan ama İslam’la tanıştıktan sonra biliyorsunuz şiirleşmeyle birlikte meslek dalları ortaya çıkıyor, uzmanlaşma başlıyor. İslam dininin güzel sanatlara olan yaklaşımından kaynaklanıyor. 19.yy. Seyrani’ye, Dertli’ye şeytan bunun neresinde, dedirten bir zihniyet orada ozan aslında karikatürize ediyorum çıkış yolu buluyor. Reyhani biliyorsunuz Erzurum’da doğmuş, Bursa’da hayata gözlerini yumdu. 1950’li yıllarda Kağızman’da benim baba tarafından dedem olan Cemal Hoca mektep medrese görmüştü. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Kars, Sovyet, Rusya idaresinde olduğu için kırk gün onların idaresinde kalmış. O dönem bugünkü yüksek okul Gori’nin pedagojik eğitimi almış bir insan.
Metin Turan'la Bahar Berfin'de Yayınlanan Söyleşi
Metin Turan’la
20. Yılında folklor/edebiyat Dergisi Üzerine…
Turan: folklor/edebiyat, 1950’lerden bu yana katmerleşerek kendi inşasını var eden kültürsüzleştirme politikası içerisinde, gücü oranında bu tekil söyleme, bu iktidar anlayışına itiraz hareketidir.
Ayhan Aydın
Folklor/Edebiyat Dergisi’ni çıkaralı 20 yıl oldu. Böylesine önemli ve geniş kapsamlı dergiyi çıkarmayı ve dünyanın bazı önemli merkezleri de dahil olmak üzere dağıtımını yapmayı nasıl başarabiliyor, bunu tek başınıza nasıl sürdürebiliyorsunuz?
Türkiye’de, finansmanında ciddi bir sermayenin olmadığı bir derginin, 20 yıl düzenli olarak yayımlanabilmesi cidden önemli bir durum. Teknolojik şımarıklığın hayatımızı olmadık biçimde kuşattığı, kent kabadayılığının iktidar olduğu bir kültürel zeminde, folklor/edebiyat gibi çoksesliliği önemseyen, akademik yayıncılığı ufku geniş bilim insanlarının çabalarıyla buluşturma gayretinde olan bir yayının 20. Yılı! Bu tekil söyleme, benmerkezciliğe, bilimi tekelinde tutma isteğinde olan iktidar anlayışına karşı da bir öfke ve karşı koymadır. O iktidar duvarına gedik açabildiğimiz oranda başarılıyızdır. Doğru, çok sevinçliyim.
Anımsanırsa, 1994 Kasım ayında ilk sayıyı çıkardığımızda şöyle bir vurgulama da bulunmuş,“Bu dergi on kişi tarafından dahi okunsa en az altı sayı çıkacaktır.” demiştim. Çünkü benim idealim vardı. 1990’lı yıllar Türkiye’nin kültür erozyonu kuşatmasını en şiddetli şekilde yaşadığı yıllardı. Telif kitapların sayısı tercüme yayınlara göre daha bir sınırlı ve ötelenmiş durumdaydı. Dergilerde yer alan konu ve yazılar için de aynı şeyler söylenebilir.Böyle bir atmosfer içerisinde bizim kendi gücümüz oranında bir şekilde bu alana müdahale etmemiz gerekiyordu. Derginin çıkış gerekçesinde Anadolu kültür zenginliğinin, gün yüzüne çıkartılması ve özellikle 1950’li yıllardan başlayarak şiddetli bir şekilde çeviri yolu ile düşünce ufkumuzun daraltılması biçiminde dayatılan kültür atmosferine başka bir soluk getirelim kaygısı vardı.
Söz konusu dönemi kültürel açıdan nasıl görüyordunuz?
Her anlamda sancısını çektiğimiz özellikle kültürel anlamda içine itildiğimiz yoksulluğun çok büyük oranda suçlusu iktidar zeminini kan ve gözyaşına buladığı bir geçmişe oturtan, darbe dönemdir. Bu dönemin yaratmış olduğu yoksulluk bizde kültürel olarak başka mecrayı akla getirdi. Bunun arkasında bizim olmayan; üretmekten uzak, tüketimi körükleyen, kolaycı bir kültürel mecra vardı. 1980’lerin başları anımsanırsa Türkiye’de nasıl bir atmosferin olduğu çok net görülebilir. Şöyle kaba hatlarıyla bir anımsamaya başlayalım: İlk kez 1980’li yılların başında beyaz dizilerle tanışmaya başladık.Gerek kitap olarak, gerek televizyon dizileri olarak renkli camın bütün evlere girmesiyle birlikte pembe dizi, beyaz dizi diye romanların haftalık olarak basılıp evlerimize taşındığına tanık olduk. Bu bir kuşatmaydı.
Devamını oku: Metin Turan'la Bahar Berfin'de Yayınlanan Söyleşi
AYHAN AYDIN'LA GELENEĞİ YAŞATANLAR,SEYYİD ALİ SULTAN
12 MART 2008
13 MART 2008 AŞAĞI TEKKE
Diğer Makaleler...
- AYHAN AYDIN'IN EVİNDE, EZELİ DOĞANAY la söyleşi
- AYHAN AYDIN'LA GELENEĞİ YAŞATANLAR,SİVAS KIYIMI, 2 TEMMUZ
- AYHAN AYDIN'LA GELENEĞİ YAŞATANLAR, HASAN ÇIKAR
- AYHAN AYDIN, ETEM BAL-CEMAL AYDOĞAN SÖYLEŞİSİ
- Kasım Kurbanı Etkinliği (8 Kasım 2015)
- CEM TV, AYHAN AYDIN'LA GELENEĞİ YAŞATANLAR, SÜLEYMAN ZAMAN 2
- AYHAN AYDIN, MAH TURNA İLE SÖYLEŞİ
- CEM TV, AYHAN AYDIN'LA GELENEĞİ YAŞATANLAR, SÜLEYMAN ZAMAN 1
- KOSOVA BEKTAŞİ TEKKESİ,AYHAN AYDIN-MÜMİN LAMA SÖYLEŞİSİ
- Seyyid Ali Sultan Aşkına Kasım Kurbanı Etkinliği Yapılıyor