Geleneği Yaşatanlar: Hakkı Saygı Baba

YAŞAYAN EN ÜNLÜ

SULTAN SÜCEATTİN VELİ DERGÂHI (BABAİ- BEKTAŞİ) BABASI; ARAŞTIRMACI – YAZAR HAKKI SAYGI

 (Şurada Yayınlanan Söyleşi Metni: Ayhan Aydın, Alevi Bektaşi Geleneği Yaşatanlar, Sazın ve Sözün Gücü, Can Yayınları, Kasım 2017, (Sayfa: 606 – 656)

 HAKKI SAYGI BABA

SANA SELAM OLSUN….

AYHAN AYDIN

GÜNÜMÜZ (BABAİ – BEKTAŞİ) GELENEĞİNİN EN ÖNEMLİ İNANÇ ÖNDERİ OLAN HAKKI SAYGI BABA’YLA YAKLAŞIK 25 YILLIK BİR TANIŞIKLIĞIMIZ VAR. ONUNLA NİCE DAĞLARI, OVALARI AŞTIK. CEM VAKFI’NDA NİCE ZORLU GÖREVLER ÜSTLENDİK. ÇOĞU İNSANIN BİLDİĞİNİN TAM AKSİNE VE BİRAZ DA SAÇMA OLMAK ÜZERE, ÇOK CİDDİ EKONOMİK SIKINTILAR ÇEKEREK, BİREYSEL GAYRETLERİMİZLE ALAN ÇALIŞMALARI YAPTIK. CEM VAKFI’NDAKİ DEDELER, BABALAR, OZANLAR, YAZARLAR FİHRİSTİNİN OLUŞMASI, DEDELERİN-BABALARIN FORMLARININ DÜZENLENMESİ, SÖYLEŞİLERİN YAPILMASI VE BİNLERCE İNANÇ ÖNDERİNİN KATILDIĞI TOPLANTILARIN YAPILMASINDA HAKKI SAYGI’NIN BÜYÜK EMEĞİ VARDIR. O KENDİ ARABASINI SEFERBER EDEREK NİCE GEZİLERE KATILDI. KENDİSİYLE ONLARCE KEZ SÖYLEŞİ YAPTIM. AŞAĞIDA ÇOK ÖNCE YAPMIŞ OLSAM DA, DERLİ TOPLU OLAN VE HAZIRLADIĞIM GENİŞ KAPSAMLI SORULARI YANITLAMASI NEDENİYLE, BU METNİN BU KİTAPTA YER ALMASINI DİLEDİM. KENDİSİ ÇOK CİDDİ SAĞLIK SORUNLARI YAŞAMASINA RAĞMEN, HER SEFERİNDE BUNUN ÜSTESİNDEN GELMEYİ BAŞARDI. ONU VE HER ZAMAN YANINDA, ARKADISINDA OLAN EŞİNİ BÜYÜK BİR SAYGI VE SEVGİYLE SELAMLIYORUM…

HİZMETLERİ UNUTULMAZ, ÖZVERİSİ UNUTULMAZ, ARAŞTIRMA VE ÖĞRENME, BİR ŞEYLER BAŞARMA AŞKI UNUTULMAZ…

GİTTİĞİMİZ YOLLAR AŞKINA, MUHAMMET MUSTAFA AŞKINA, ALİYEL MURTEZA AŞKINA, İMAM HÜSEYİN AŞKINA VE ÖZELLİKLE RUMELİ AŞKINA HÜ…

 

SÖYLEŞİ

GENEL BİLGİLER

 Sevgili babamız, siz Alevilik/Bektaşilik ve babalarla ilgili bilgilerinizi kimden/ kimlerden, nasıl öğrendiniz? Ben bir baba çocuğuyum. Çocukluğum cem içerisinde geçti. Babam ve babamla sohbete gelen ona bağlı taliplerin sohbetlerinde ve çok okuyarak.

  • Çocukluğunuz nasıl bir ortamda geçti? Köyde ve cem erkân yürüten bir babanın dizinin dibinde.
  • Bektaşi koluna kimden nasip alarak, hangi tarihte girdiniz? Bizler aslında Babai kökenli bir Bektaşisiz. Ben 1975 yılında Sultan Süceattin Veli Şeyhi Nevzat Demirtaş dededen nasip alıp baba oldum.
  • Dedeniz, babanız veya amcazadelerinizden de baba olan var mı? Babam baba idi.
  • Cemlerde herhangi bir hizmet yaptınız mı? Yaptıysanız kaç yıl? Ben memuriyetimden dolayı baba olduğum tarihe kadar değişik şehirlerde kaldım. Bir ceme girip hizmet etmek kısmet olmadı. 1975 yılında ikrar verdim aynı gün müsahip olup baba postuna oturdum.
  • Mücerret misiniz?
  • (x) Hayır           ( ) Evet
  • Sizce babalar kimlerdir? Babalık icazetinizi kimden aldınız? Hangi tarihte verildi? Babalar kamil, olgun ve kendisine bağlı bulunan taliplere yol ve erkan sürdüren kimselerdir. 1975 yılında Sultan Süceattin Veli Dergahı Şeyhi ve Post-nişini Nevzat Efendiden aldım.
  • Kaç yaşında baba olarak atandınız? Kaç yıl ya da yıldır baba olarak görev yaptınız veya yapıyorsunuz? 45 yaşında baba oldum ve 25 yıldır babalık görevimi sürdürüyorum.
  • Babalık icazetini kimden aldınız? Süceattin Veli post-nişini Nevzat Demirtaş’tan aldım.
  • Baba olmak, için günümüzde geçmişten farklı olarak, hangi özelliklere sahip olmak gerekiyor? Babalar, dedeler ve ozanlar bu yol ve erkânı sözlü kültüre dayandırılarak nesilden nesile aktararak getirmişler. Allah onlardan razı olsun. Ancak günümüzde insanların kültürü gelişmiş, pek çok yazılı belge ortaya çıkmıştır. Yeni nesil babadan bu yol ve erkan hakkında geniş bilgi almak istiyorlar. Günümüzde baba bilgili, halli ve insan-ı kâmil mertebesine ulaşmış kimse olmalıdır.
  • Bu konuda sizlere yöneltilen veya duyduğunuz eleştiriler, istekler, beklentiler nelerdir? Örneğin gençler sizlerden daha çok hangi konularda bilgi istiyorlar? Genellikle gençler mitolojjk ve hikaye türü anlatımları, kesinlikle kabul etmiyorlar. Gerçek bilgi, yani Kur’an ve hadise dayalı objektif bilgiler istiyorlar.
  • Babaların inançsal ve ibadetsel görev ve sorumluluklarından başka toplumsal olarak üstlendikleri görevler sizce nelerdir? Bir babanın toplumsal görevlerinin başında önce Alevi-Sünni ayrımını kaldırmak için zahiri ve batini bilgisinin çok iyi olması gerekir. İnsanları kaynaştırıcı ve eğitici bir yapıya sahip olması gerekir. Bir baba, nikâh kıyabilmeli, çocuk ismi koyabilmeli, cenaze namazı kıldırabilmelidir.
  • Hizmetleriniz karşılığında herhangi bir ücret alıyor musunuz?  Hayır almıyorum.

 

  • Babaların müsahipleriyle ilişkileri nasıldır? Bir baba müsahibi ile çok iyi geçinmelidir. Müsahip kardeş, kendi öz kardeşi gibi olmalıdır. Müsahibi ile dargın olan bir baba veya talib yol düşkünü sayılır
  • Babaların halka daha iyi hizmet vermesi için bir okula veya buna benzer bir kuruma gidip eğitim alması konusunda neler söylüyorsunuz? Bu benim uzun zamandan beri üzerinde durduğum bir konudur. Bütün dini kurumların başında bulunan kimseler, muhakkak bir eğitim kurumunda yetişmiş kimselerdir. Örneğin: bir köy imamı, imam hatip okulunu bitirmiştir. Bir kasaba ve şehir camiisinin imamı, ilahiyat mezunudur. Bir kilise veya havra görevlisi, muhakkak bir din eğitimi veren kurumdan yetişmiştir. Ancak bir Alevi dedesi veya Bektaşi babası, hiçbir din eğitimi görmeden bu görev kendisine verilmektedir. Bir dede veya baba, muhakkak kendi inancına uygun bir eğitim görmelidir.
  • Babalara yönelik bir okul açılırsa, hangi konular işlenmeli? İslam tarihi başta olmak üzere, Kur-an, fıkıh, hadis, tasavvuf, felsefe ve Alevi-Bektaşi inancına uygun olarak yol ve erkan husul ve kaidelerini kapsamalıdır.
  • Bu tip kurumlarda kimler ders/eğitim verebilir? 68. İnci sorunun cevabını kapsayan konuları çok iyi bilen, bu konulara vakıf olan ve bu konuları çok iyi anlatabilen, öğreti kabiliyeti olan bir dede ve baba olmalıdır. Dede veya baba diyorum çünkü onlar bu konuların içerisinden geldiği için konuyu daha iyi anlatma yeteneğine sahip olabilirler.
  • Sizce babaların yaşadıkları sorunlar kimler tarafından nasıl çözülebilir? Bir dedeler ve babalar üst kurulu oluşturulmalıdır. Bu kurula, aynı diyanette olduğu gibi, maddi olanaklar tanınmalıdır. Ayrıca bu kurul, Alevilik-Bektaşilik konularında her türlü bilgi ile donatılmalıdır. Herhangi bir dedenin veya babanın üstesinden gelemediği bir soru veya sorunu bu kurul çözebilmelidir.
  • Babalığın geleceğine ilişkin düşünceleriniz nelerdir? Bu sorunun cevabı 68.nci soruya verdiğim cevapları kapsayan bir eğitim kurumunun açılmasıdır.
  • Babalara devlet tarafından bir maaş bağlanmasına nasıl bakarsınız? Eğer bir baba, kendisini bu işe vakfederse bu babalık işini ciddiye alırsa, muhakkak ki geçimini temin etmek için bir maaş alması gerekmektedir.
  • Sizce dervişlik, babalık, halife babalık, dede Babalık ne demektir; ayrı ayrı ayrıntılarıyla yazabilir misiniz? Derviş: diline, eline, sahip olmak, riyayadan ve vesveseden uzak durmak, ititadı bütün olmak, şehvetten kaçınmaktır. Baba: derviş için saydığım vasıfları kendisinde toplayan kimsedir, gerektiğinde babalık makamına getirilir ve kendisine bağlı taliblere ve dervişlere yol erkan sürdürür. Halife baba ise, kendisine bağlı bulunan babaların üstünde hizmet görür. Kendisine bağlı bulunan babaların, hizmetlerini görür, onların çözemediği tüm sorunları çözmeye çalışır. Gerektiğinde yeni babalar atar. Dedebaba ise, tüm bu saydıklarımın üstündeki en yüksek makamdır. Kendisine bağlı bulunan halife babalar, marifetiyle, tüm sisteme hakımdir. Aynı zamanda en yüksek danışma merci’idir.
  • Babaların, halife babaların, dede babaların eşlerinin Bektaşilik için önemi nedir? Bektaşilikte bu hanımlara, anabacı denir ki bu bacılar eşlerinin yanı başında otururlar ve onların sağ kolu sayılırlar.

 

C) OCAKLAR/DERGÂHLARLA İLGİLİ SORULAR

 

  • Dergâh ne demektir? Dergâh aynı zamanda “tekke” anlamında da kullanılır.
  • Dergâhlar nasıl ve ne zaman ortaya çıkmıştır? Bu gibi yerler bazı tasavvuf erbabı kimselerin veya tarikat şeyhlerinin, müritlerini toplayıp eğittikleri ve buralarda yol erkân sürdükleri yerlerdir. İlk hatırıma gelen Ahmet Yesevi Dergâhı, Aleaddin Keykubat tarafından Baba İlyas’ın atandığı “Mesudiye Dergahı, Hacı Bektaş Veli Dergahı ki bunlar ilk akla gelen Dergahlardır. Dergâhların ortaya çıkış tarihi, 11. Yüzyıla dayanmaktadır.
  • Dergahların manevi anlamını nasıl yorumluyorsunuz? Bu gibi yerler, insanları Tanrıya yaklaştıran ve onlara Tanrı sevgisini kazandıran manevi mekanlardır.
  • Dergahların mutlaka bir kurucusu var mıdır? Evet vardır ve dergahlar, genellikle kendi kurucusunun adıyla anılırlar. Örneğin: Otman Baba dergahı gibi..
  • Siz kendi dergahınız hakkında bilgi verebilir misiniz?  Sen Sultan Süceattin Veli dergahına bağlı bir babayım. Süceattin Velİ, Horasan’dan Anadolu’ya gelmiş, İmam Rıza evlatlarından bir velidir. Ayrıca ben hizmet gördüğüm kendi cem evimde de “Dergah” diyorum.
  • Sizce sizin dergahın en yetkili babası kimdir? Benim bağlı bulunduğum Süceattin Veli Dergahının en yetkili babası bugün başında bulunan Şeyh Nevzat Demirtaş’dır.
  • Sizin dergahtan olan diğer babalarla bağlantınız var mı? Evet vardır ve ner zaman iştişare içersindeyiz
  • Sizin dergahınızdan bir temsilci seçilse, sizin adınıza konuşmasına izin verir misiniz? Bu işin ehli ise, evet verebilirim.
  • Sizin dergahınızın temsilcisini hangi yöntemle seçersiniz? Bizim dergahımızın temsilcileri, ocakzadedirler, bunlar içerisinde bu işe gönül vermiş ve kendisini bu göreve atamış bulunan en münasip birisini, yine bu dergaha bağlı babalar toplanıp ona bağlılığımızı bildirmek suretiyle seçeriz.
  • Dergahınız hangi  erene, evliya, babaya bağlıdır? Dergâhınızın özel önem verdiği bir evliya var mı? Bağlı bulunduğumuz Dergâh, Süceattin Veli dergâhıdır. Bu dergâhta metfun bulunan zat, Süceattin Velinin kendisidir.
  • Dergâhınızın bağlı olduğu evliyayla ilgili size intikal eden, sizin bildiğiniz anlatılar nelerdir? Bu gibi kimselerin kerametleri anlatmakla bitmez, ben sadece bir tane anlatabilirim. Aynı dergâh çatısı altında ikinci bir türbede metfun bulunan “Timurtaş Paşa” askerleriyle birlikte bu velinin bulunduğu mekâna gelir ve askerlerine yiyecek, atlarına da yem temin etmesini ister. Süceaddin Veli hazretleri, bastonunu yere batırır, su çıkar, tekrar batırır buradan da pekmez çıkar, tekrar batırır buradan a arpa çıkar, evde bir fırın ekmek yaptırır, bu ekmekler tüm askeri doyurur ve artar. Bu olayı gözleriyle gören Timurtaş Paşa, savaş sona erdikten sonra askerlikten ayrılır ve gelip buraya yerleşir. Bu gün görmüş olduğumuz Süceaddin Veli türbesiyle kendisinin yattığı türbeleri, sağlığında kendisi yaptırmıştır. Bugün nefeslerini söylediğimiz Genç Abdal da bu dergahta yetişmiş ve bu dergahın bahçesinde de metfundur.
  • Bildiğiniz Alevi/Bektaşi dergahlarının adlarını söyleyebilir misiniz? İlk aklıma gelenler: Hacı Bektaş, Otmam Baba, Süceaddin Veli, Abdal Musa, Kızıldeli, Şahkulu, Karaca Ahmet, Garip Dede, Erikli Baba.
  • Bu dergah babaları nerelidirler? Bilindiği kadarıyla : Hacı Bektaş Veli, Otmam Baba, Abdal Musa, Süceaddin Veli Horasan kökenlidirler.
  • Talipleri nerelerdedir? Babaların talipleri genellikle etrafında yakın çevre insanlarıdır.
  • Sizce bütün dergahlar eşit statüde midir?  Hayır değildir.
  • Değilse, sizce bunların nedenleri nelerdir? Devletin bu gibi yerlere sahip çıkmamış olmasından ileri gelmektedir. Bu gibi yerler, insanların kendi gayretleri ile ayakta durmaktadırlar.

 

D) CEMLER / ERKÂNLARLA İLGİLİ SORULAR
  • Sizin yörenin cemini, cemaatini, erkanını ayrıntılarıyla anlatabilir misiniz? Rumeli Babağan bektaşi erkanı.
    • Ben burada Rumeli Deliorman yöresinde uygulanan ve şu anda benim de uygulamakta olduğum bir “Ayin’ül Cem”in Kur’an ayetlerine göre uygulanmasını kısaca anlatmaya çalışacağım.

 

ERKAN ÇEŞİTLERİ

  • Birlik (Abdal Musa) Kurbanı
  • İkrar (Nasip Alma) Erkanı
  • Müsahip Erkanı
  • Görgü veya Tarik Erkanı
  • Adak veya Terceman Kurbanı Erkanı
  • Dar’dan indirme Erkanı
  • Düşkün Kaldırma Erkanı
  • Her Perşembe Günü Akşamı yapılmakta olan normal ibadet Erkanı
  • Bu erkan çeşitleri aşağıda yeri geldikçe kısa olarak izah etmeye çalışacağım.

 

BABA VE ON İKİ HİZMET SAHİBİNİN GÖREVLERİ

 

Burada baba ve babanın dışında 12 hizmet sahibinin görevleri şöyledir

Baba: Bir mürşitten el etek tutan, yani icazet alarak kendi bölgesinde. Yol ve erkan yürüten kimsedir.

1- Rehber: Babaya bağlı olarak yola yeni intisap edecek olan taliplere, yol ve erkan usullerini öğreten kişidir.

2- Tarikçi: Görgü ceminde talibin üzerine tarik çenen kişidir

3- Zakir: Cemde saz çalıp deyiş (nefes) söyler, semah döner

4- Çerağcı   : Cemde çerağları uyandırır

5- Gözcü: Cemde taliplerin edep ve erkan içerisinde hareket etmelerini sağlar

6- Sakka: Cemde sakka suyu dağıtır ve cemin su ihtiyacını sağlar

7- Kurbancı: Cemde kurbanları kesip tığlayan kişidir

8- Hadım (Nakip): Cemde yemekleri pişirip, sofra kuran kişidir

9- İbrikçi: Sofra kurulmadan önce, sünnet gereği, ayin-i cemde bulunanların ellerine su döker

10- Farraş   ; Cem Ayin-i sonunda car çeker

11- Ateşçi   : Ocakları yakan ve ocaklara yakacak temin eden kişidir

12- Pabuççu: Ceme gelenlerin ayakkabılarını yerleştirir ve güvenliğinden sorumlu olur.

Ben burada kendi cemimdeki uygulamaları anlatmaya çalışacağım. Sebebi de malum, her baba ve dede kendisine göre bir cem ayini ve erkan yürütüyor. Cem ayinleri genellikle “Cem Evlerinde” yapılmaktadır. Bu gibi yerlere bizde “Dergah” adı verilir. Bektaşilikte Dergahın “kapısı” zahir ve batın ilmine işarettir; kapının “eşiği” tarikatın birinci basamağıdır. “Eşiğin” iki yanı, İmam Hasan ve İmam Hüseyin’i temsil eder. Cem evinin, yani Dergahın ortasına “Kırklar Meydanı” denir. Meydanın tam ortasına “Dar Meydanı” denir. Bu meydan “Dar”a duran kimseleri, her maksuda ulaştıran “sırat-ı müstakim”dir. Aynı zamanda Celal ve Cemal meydanıdır.

 

CEM VEYA DERGÂH EVİNE GİRİŞ

Cem evine girmek de bir usule göredir. Cem evine, yani Dergah evine önce baba girer ve onun arkasından anabacı girer. İçeri girerken kapının önünde durulur, sol diz üzerine diz çöküp; iki el eşik üzerine konur ve şu terceman okunarak niyaz edilir:

Eşiğine koymuşum ben can ile ser

Hem eşiğinden benim niyazım budur

Lüft edip ben fakire kılasın nazar

Allah eyvallah Hüü!... dost dedikden sonra kalkıp eşiğin üzerine basmadan içeri girilir.

 

EŞİKTEN SECDE EDEREK GİR

Kesin söz vermeleri için Tur’u üzerlerine kaldırdık ve onlara: “Kapıdan secde ederek girin” dedik (Nisa, 154) şöyle demiştik: “Girin şu kente; orada, dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Kapıdan secde ederek girin ve affet bizi deyin ki, hatalarınızı bağışlayalım” (Bakara, 58)

 

ÇERAĞ UYANDIRMA

Cemin yapılacağı meydana giren baba, oturacağı postun sol tarafında bulunan ve Allah’ın nur’unu temil eden çerağı uyandırmak için eline bir mum alır ve bunu yakar. Yanan bu muma “delil” denir. Yanan bu delil ile kürsüde bulunan şamdandaki çerağı uyandırır ve uyandırırken de şu aşağıdaki tercemanı okur.

Bism-i şah Allah Allah!...

Seyyid-üs sadat, muhibb-üs sadat, hülasa-i mevcudat alem-üs sır-el-hafiyyat, şefi-i ruz-i arasat bercemal-i Muhammed Ali ra salavat” der ve tüm talibler hep birlikte Muhammed’e ve evlatlarına salavat getirirler.

Bunun ardından şu Kur’an ayetlerini okur:

Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun örneği, içinde çerağ bulunan bir kandile benzer. Kandil, bir sırça içerisindedir. Sırça, inciden bir yıldız gibidir ki doğuya da batıya da nisbeti olmayan bereketli bir zeytin ağacından yakılır. Bu ağacın yağı, neredeyse ateş dokunmazsa bile ışık saçar. Nur üzerine nurdur o. Allah, dilediğini kendi nuruna kavuşturur. Allah, insanlara örnekler verir. (Nur 35) Kandil, Allah’ın yüceltmesine ve içersinde adının anılmasına izin verdiği evlerdedir. Orada sabah-akşam O’nu tesbih ederler. (Nur 36) Bu iki ayet çerağ uyandırılırken okunur.

Daha sonra da şu salavatı okur:

Bism-i Şah Allah, Allah!...

Çün çırağı fahr uyandırdık Hüda’nın aşkına Seyyid’ül-Kevneyn Muhammed Mustafa’nın aşkına. Saki-i Kevser Aliyy’ül Murtaza’nın aşkına. Hem Hatice, Fatıma Hayrünnisanın aşkına. Şah Hasan Hulki Rıza hem Şah Hüseyin-i Kerbel, ol imam-i Etkiya Zeynelaba’nın aşkına. Hem Muhammed Bakır ol kim nesl-i pak-i Murtaza. Cafer’üs-Sadık İmam-ı Rehnumanın aşkına. Muse-i Kazım İmam-ı serfirazı ehl-i Hak. Hem Ali Müsa Rıza’yi Asfiyanın aşkına. Şah Takiy ve ba Nakiy hem Hasan’ül Askeri. Ol Muhammed Mehdi-i Sahib-Livanın aşkına. Pirimiz Hünkarımız Hacı Bektaş Veli ve tüm gerçek erenlerin aşkına. Haşredek yanen  yakilen aşınanın aşkına. Ber-cemal-i Muhammed Ali, Kemal-i Kadir, İmam Hasan ve İmam Hüseyin ala bülen’e ra salavat Allah, eyvallah!...

Şu aşağıdaki ayetlerde çerağ uyandırılırken okunabilir:

Ey insanlar! Size rabbinizden bir delil gelmiştir. Biz size, herşeyi açık-seçik gösteren bir “Işık” gönderdik (Nisa 174)

Ey Rusulüm” Sen Allah’ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderildin (Azhap 46)

 

DAR MEYDANINDA NİYAZ VE İKİ REKAT İMAM CAFER NAMAZI

Çerağın uyandırılmasının ardından baba ve anabacı birlikte oturacakları postun önünde “Dar”a durup, elini göbek hizasında bağlayarak şu aşağıdaki tercemanı okuyarak iki rekat İmam Cafer namazı kılarlar.

“Bism-i Şah Allah, Allah!...

Durdum divana, uydum on iki imama, döndüm kıbleye, niyet ettim iki rekat İmam Cafer namazı kılmaya, kıblem Muhammed, secdem Ali’dir ya Ali hü!... diyerek secdeye varırlar.

Ya Allah, ya Muhammed, ya Ali diyecek kadar secdede kalındıkdan sonra baba iki dizinin üzerine doğrulup, uyandırmış olduğu çerağa sela verir. Daha sonra sağa ve sola selam verip hal sorar. Tekrar ya Ali hü!... diyerek secdeye varır. Secde de iken yine ya Allah, ya Muhammed, ya Ali diyecek kadar secdede kaldıkdan sonra ya Ali hü!.. diyerek doğrulur.

Baba bu secdeleri yaparken, anabacı devamlı olarak secdeye kalır ve göz ucuyla babanın yapmış olduğu hareketleri takip eder ve o  da göz ucuyla bu secdeleri yapar. Böylece iki rekat İmam Cafer namazı kılınmış olur.

Daha sonra baba ve anabacı kalkıp az önce uyandırılmış olan çerağa da niyaz ettikten sonra, postlarına oturup şu tercemanı okurlar:

“Bism-i Şah Allah, Allah!..

Azemte aleyke ya Ali, ekremtü aleyke ya Ali, eslemtü aleyke ya Ali. Car köşe post, ya Allah, ya Muhammed, ya Ali, pirimiz hünkarımız Hacı Bektaş-ı Veli ve cümle gerçek erenlerin demine devranına ya Ali hü!...” diyerek postlarına secde ederler.

 

BABANIN ÖNÜNDE SECDE VE NİYAZ

Baba ve anabacıdan sonra bütün talibler, eşleriyle birlikte aynı baba ve anabacının yaptığı gibi sırayla kapıdan secde ederek dergah evine girerler. Kapıdan içeri giren talibler, dar meydanına gelip ellerini göğsüne koyarak “hü aşk olsun” derler ve üç adım ileri gelerek bacı talip erkeğin sol tarafında olacak şekilde babanın önünde peymençeye dururlar. Elleri göbek üzerinde olacak şekilde bağlanır ve baba ve anabacının yaptığı gibi iki rekat İmam Cafer namazı kılarlar. Namazda şu terceman okunur:

“Bism-i Şah Allah, Allah!...

Durdum divana, uydum on iki imama, döndüm kıbleye, niyet ettim iki rekat İmam Cafer namazı kılmaya, kıblem Muhammed, secdem Ali’dir ya Ali hü!..” diyerek secdeye varırlar.

Ya Allah, ya Muhammed, ya Ali diyecek kadar secdede kaldıkdan sonra erkek talip, iki dizinin üzerine doğrulup, babanın iki kaşının arasına bakarak eyvallah baba erenler, nasılsınız haliniz iyimidir? Der ve daha sonra sağa dönüp selam verir hal sorar. Tekrar sola dönüp selam verip hal sorar. Tekrar ya Ali hü!... diyerek secdeye varır. Secde de iken yine ya Allah, ya Muhammed, ya Ali diyecek kadar secdede kaldıkdan sonra yarım doğrularak hoş geldiniz der ve tekrar secdeye varır. Yine ya Allah, ya Muhammed, ya Ali deyecek kadar secdede kaldıkdan sonra ya Ali hü!.. diyerek doğrulur.

Erkek talip bu secdeleri yaparken, bacı talip devamlı secdede kalır fakat göz ucuyla eşinin yaptığı hareketleri takip ederek niyazını tamamlar. Niyazdan sonra kalkıp babanın ve anabacının elini öpüp tekrar dar meydanına peymençe dururlar. Dar meydanında el bağlayıp duran taliplere baba şu gülbengi okur:

“Bism-i Şah Allah, Allah

Cümleden cümleye niyazlarınız kabul muradınız hasıl olsun, hak erenlerim kılmış olduğunuz İmam Cafer namazını ve niyazlarınızı dergahı izzetinde kabul etsin, gerçek erenlerin himmetleri ve şefaatları üzerinizde hazır ve nazır olsun” der ve talipler secdeye varırlar.

Talipler, tekrar yere secde edip kalkarlar ve geçip yerlerine otururlar. Buradakı oturma sırası da ikrar verip nasip alma sırasıdır.

Bütün talipler yukarıda anlattığım gibi sırayla babanın önüne gelip niyazlarını yaparlar ve babanın önünde secde ederler.

 

BABAYA SECDE VE NİYAZ ŞU KUR’AN AYETLERİNE DAYANIR:

Hatırla o zaman ki rabbin meleklere: “Ben kupkuru çamurdan, değişken, cıvık bayçıktan bir insan yaratacağım” demişti. “Onu amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman önünde hemen secdeye kapanın. “Meleklerin tümü, toplu halde secde ettiler. İblis müstesna... (Hicr, 28,29)

“Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde secde ederek eğilin”; bunun üzerine iblis müstesna, meleklerin hepsi secde etmişlerdi. (Sad, 72-73)

Doğu da batı da yalnız Allah’ındır. O halde nereye dönerseniz orada Allah’ın yüzü vardır. (Bakara 115)

Yemin olsun ki, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız (Kaf 16)

 

ÇERAĞLARIN UYANDIRILMASI

Niyaz ve secde fası sona erince baba, Çerağcıyı gözcüyü ve sakkayı meydana çağırır. Bu üç görevli, tığbendlerini bağlayıp, babanın önünde diz üzere beklerler. Baba önce çerağcıya görev verir. Çerağcı yere bir niyaz edip ayağa kalkıp peymençeye geçer ve şu Kur’an ayetini okur.

“Ey rabbimiz! Öz benliklerimize zulüm ettik. Eğer bizi af etmez bize acımazsan elbette ki hüsrana uğrayanlardan olacağız” (Araf 23)

Daha sonra, babanın kendisine verdiği bir delile yanmakta olan meydan çerağından ışık alarak hazırlamış olduğu üç çerağı uyandırır. Bir çerağlara hizmet çerağı denir ve hak, Muhammed Ali nur’u için yakılır. Bu çerağları uyandırırken de yukarıda babanın çerağ uyandırırken okuduğu ayet ve tercemanları okur:

Bism-i Şah Allah, Allah!

Allah’ü nur-i semavat, küşade-i kandil, türü münecat, çerağımız ruşen, fahr-i dervişan, zuhur-ı iman, güruh-u Naci, kanun-i evliya, kerem-i Ali, gülbengi Muhammed, pirimiz Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli ve cümle gerçek erenlerin çerağı aydın olsun ya Ali hü!..” diyerek bütün talipler secdeye varırlar.

 

CEM BİRLEME

Bunun ardından baba, gözcüye görev verir. Gözcü yere niyaz edip, peymençeye durur ve şu Kur’an ayetini okur:

“Ey rabbimiz! Öz benliklerimize zülmettik. Eğer bizi affetmez bize acımazsan elbette ki hüsrana uğrayanlardan olacağız” (A’raf 23)

Ardından da taliplere dönerek: “Eyvallah ayin-i cem kardeşler, edep erkan olun, erkan tutacağız” diyerek cümle canları edebe davet eder. Tekrar peymençeye geçerek:

“Elim elde, yüzüm yerde, özüm Mansur darında. Dilim mürüvvette, pirim kuvvette men fakirden incinmiş, gücenmiş car kardeş varsa dile gelsin ve hakkını talep etsin, men fakiri eksik halde koymasın, Allah eyvallah..”der

Baba taliplere hitaben “eyvallah canlar, gözü baba özünü dara çekti. Gözcüden ağrınmış incinmiş ve kendisinde herhangi bir görgüsü ve hakkı olan varsa meydana çıksın hakkını talip etsin, olmayan hak için yere niyaz etsin der.

Bunun üzerine bütün tlalipler “eyvallah” diyerek yere secde ederler. Bunun ardından baba, tekrar gözcüye hitaben. “Gözcü baba, talip canlara soruver, birbirine küskün kimse var mı? Varsa söylesinler erkandan önce kendilerini barıştıralım. Barışmayan olursa, barışıncaya kadar ceme gelmesinler”der.

Gözcü yine taliplere döner ve babanın kendisine tembih ettiği sözleri tekrarlar. Bunun üzerine bütün talipler “eyvallah” diyerek yere secde ederler. Eğer herhangi bir küskün  ve dargın kimse varsa, barışırlar veya dışarı çıkarlar.

Bu sorgulamadan sonra baba : Hü!... Şu canlar birbirlerin günahından geçti Allah, Muhammed, Ali de “mürüvvet Allah dost”diyerek tekrar diz üzerine gelinir.

Baba tekrar: Hü!.. Teslim temanna hakkına, ayin-i cemin birliğine gerçek erenlerin keremine ya Ali hü!...” diyerek tekrar secdeye varır.

Burada yapılan helallık alma ve cem birleme, kırklar ceminde olduğu gibi, birliği sağlamaktadır. Nasıl ki kırklar ceminde Hz. Ali kendisine bir neşter vurduğunda bir damla kan geldi ve orada hazır bulunanların cümlesinden aynı yerden kan geldi ise, bizim cemlerimizde de gönülleri birlemek gerekir. Çünkü o dem, bu dem, bizim yapmış olduğumuz cem ayini de kırkının yaptığının aynıdır.

 

KÜSKÜNLERİ BARIŞTIRIN

Yukarıda anlatmış olduğum cem birleme ve küskünleri barıştırma, aşağıdaki Kur’an ayetlerine göredir.

Şu bir gerçektir ki, mü’minler sadece kardeştirler. O halde kardeşleriniz arasında barışı sağlayın ve Allah’tan korkun ki, size merhamet edebilsin. (Hucurat, 10)

Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak, bir sadakayı, bir iyiliği ve insanlar arasında bir barıştırmayı emreden fısıldaşma müstesna. Kim böyle bir şeyi Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak niyetiyle yaparsa biz ona yakında çok büyük bir ödül vereceğiz (Nisa, 114)

 

HALKA NAMAZI VE MÜMÜNLER KARDEŞTİRLER:

Mü’min erkeklerle mü’min kadınlar da birbirlerinin kardeşidirler. Onlar, iyiliği emreder. Kötülükden alıkoyar, ibadetlerini dosdoğru yaparlar, zekatı verirler, Allah ve resulüne itaat ederler. İşte, onlara Allah, rahmet edecektir. Şüphesiz Allah, Aziz’dir, hikmet sahibidir (Tevbe 71)

İçinizden hayra çağıran, doğruyu-güzeli emreden, kötü ve çirkinden alıkoyan bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere eren işte onlardır. (Al-i İmran, 104)

Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an ve Ehl-Beyt) yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O’nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz... (Al-i İmran 3)

Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz: iyiyi-güzeli emredersiniz, kötü ve çirkinden alıkoyarsınız, Allah’a iman edersiniz (Al-i İmran 110)

Hepsi bir değildir; ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk var ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini okurlar (Al-i İmran 113)

Görmedin mi ki göklerdeki ve yerdeki kimseler, güneş, ay yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvalar ve insanlardan bir çoğu hep Allah’a secde ediyor. (Hac, 18)

Görüldüğü gibi, Kur’anda erkek müminlerle kadın müminlerle kadın müminler kardeştirler deniyor. Kardeş olduklarına göre, erkek ve kadının bir arada bulunmasının hiçbir sakıncası yoktur.

Bundan sonra da “Halka Namazı”nın nasıl kılındığını örneklerle anlatmaya çalışacağım. Cem evinde, yani dergahta bulunan cümle canlar, yüzlerini babanın oturduğu, yöne dönerler ve baba: “Babanız, özünü Hakk’a bağlayıp, yüzünü O’na döndürdü. El ele el Hakk’a olmak üzere sizlerde özünüzü ve yüzünüzü Hakk’a döndürmüş bulunuyorsunuz. Hep birlikte halka namazı kılacağız” der ve şöyle niyet eder:

 

NİYET DUASI

“Bism-i Şah Allah, Allah!...

Niyet ettik bu vaktin hayrına, girdik İmam Cafer kavline, kıblemiz Muhammed, secdemiz Ali, pirimiz Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’nin ve cümle gerçek erenlerin yüzü suyu hürmetine Cenab-ı Allah, namazlarımızı ve niyazlarımızı dergahı izzetinde kabul etsin, ya Ali hü!... diyerek secdeye varılır.

Ya Allah, ya Muhammed, ya Ali, diyecek kadar secdede kaldıkdan sonra babanın “mürüvvet Allah dost” demesiyle birlikte herkes tekrar diz üzerine gelir.

 

İSTEK VE TÖVBE

“Bism-i Şah Allah, Allah!... Ey bizim yüce Allah’ımız! Şüphesiz ki bizleri sen yarattın ve yoktan var ettin. Senden başka ibadet edecek bir başka ilah yoktur ve ancak sen varsın. Biz senin varlığına, birliğine, kalbimizle dilimizle, inanıp iman getirdik. Eğer biz, elimizle, dilimizle, diğer bütün azalarımızla bir kusur ve günah işlediysek, biz bu günahlarımızın tamamına tövbe ettik, rücu ettik, pişman olduk ve döndük senin ululuğuna, birliğine sığındık. Bir daha günah işlemeyeceğimize ve büyük günahımızdan küçük günahlarımıza kadar hepsinin bağışlanması için huzuruna geldik ve bütün günahlarımıza tövbe ediyoruz. Tövbe günahlarımıza estağfurullah, estağfurullah!... Hazret-İ Adem’den ahir zaman peygamberlerine kadar gelmiş geçmiş tüm peygamberlerine ve onların getirmiş oldukları kitaplara, ayrıca bütün gerçek velilerine ve Hz. Muhammed’in Ehl-Beyt’ine inandık İman getirdik. Kalbimize tasdik, dilimizle şehadet ederiz ve son nefesimizle, “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enna Muhammed’en Abduhu ve Risuluhu, Aliyyel veliyullah” diyerek bizlere çene kapamak nasip eyle Allah’ım!...

İlahi yarabbi” On iki imamların ve Ehl-i Beyt’in yüzü suyu hürmetine, namazlarımızı, niyazlarımızı dergahı izzetinde kabul ve makbul eyle, gerçek erenlerin demine devranına ya Ali hü!.. diyerek hep birlikte secdeye varılır.

 

SÜBHANİKE

“Bism-i Şah Allah Allah!... Sübhanike Allahümme, elhamdülillahi velha ilahe illallah, hüvel Allahü ekber. Vela havle vela, kuvvete vela illa billa aliyyülazim. Allahümme kutibe aleyna entetevalirrahim. Yarabbi, kerimsin, rahimsin, ya erhammer rahimsin, ekremel ekreminsin, alemin sırrul afiyetsin, seddarlara uyucusun, ayıplarımızı örtücüsün, suçlarımızı bağışlayıcısın, günahlarımızı affedicisin, ulu şahsın, ululuğun, birliğin yüzüsuyu hürmetine, bize medet eyle, bize hidayet eyle, bize yardım eyle. Fadlınla, kereminle, nutkunla, rahmetinle rahmet, nazarınla nazar eylediğin kullarından bizleri de ayırma, bizlere de yardım eyle yarabbi, gerçek erenlerin demine, on iki imamların keremine ya Ali hü!... diyerek secdeye varılır.

 

CÜMLE CEMİMİZ

“Bism-i Şah Allah Allah!..

Cümle cemimiz, niyaz ettiğimiz kardeşlerimiz ve bizleri duadan unutmayın deyip giden kardeşlerimiz, mahsus bizi duaya emanet eden kardeşlerimizir, cümle dervişan fukarasının, cümle dostlarımızın, mü’min müslüm cümle kardeşlerimizin. Mağruptan Maşruka, zahir batın cümlemize Allah ve gerçek erenler, iman ile, itikat ile, hayırlı hakl geçitler nasip eyleye. Şah velayetinin kılıcını kesin eyleye, ümmeti Muhammed üzere adaletler nasip eyleye. Naci güruhunun sancağı dibinde cümlemizi hıfz eyleye. Gerçek erenlerin yüzüsuyu hürmetine Cenab-ı Hak dualarımızı niyazlarımızı dergahı izzetinde kabul eyleye ya Ali hü!... diyerek secdeye varılır.

 

ZAHİR VE BATIN

Bism-i Şah Allah Allah!...

İlahi yarabbi, zahir batın tüm müşküllerimizi, bizi zorda bırakan cümle müşküllerimizi, üzerimizden def eyle. Kem amellerimizi, kem vesveselerimizi, her türlü şer işlerimizi hayıra tedbil eyle. Gerçek erenlerin ve yer yüzünde senin adına tasarruf sahibi kıldığın velilerin yüzüsuyu hürmetine dualarımızı ve niyazlarımızı dergahı izzetinde kabul ve makbul eyle. Gerçeklerin demine keremine ya Ali hü!... diyerek secdeye varılır.

 

NEFS ŞERRİNDEN

“Bism-i Şah Allah, Allah!...

İlahi yarabbi, bizi her türlü nefs şerrinden, nefsimize hükmeden cin peri şerrinden” yaramaz şerrinden, kuru iftiradan, kuru büftandan, zahir batın her türlü beladan ve kazadan cümlemizi sen koru. Efendim yetiş son deminde emaneti sen ya Ali, ol demde bizi düşürme, şaşırtma, ayazlara kaldırıver. Feth ile, aşk ile, şevk ile, iman ile hayırlı haklı geçitler nasip eyle sen bize. İlahi yarabbi, senin adına yer yüzünde tasarruf sahibi kıldığın gerçek erenlerin, velilerin yüzüsuyu hürmetine dualarımızı, niyazlarımızı dergahında kabul ve makbul eyle. Gerçeklerin demine devranına ya Ali hü!... diyerek secdeye varılır.

 

VAKİTLER HAYR OLSUN

“Bism-i Şah Allah, Allah!

Vakitlerimiz hayr olsun, hayırlıyla şerler, belalar, kazalar üstümüzden def olsun, münkir, münafık mat olsun. Cenab-ı Hak, kendi adına tasarruf sahibi kıldığı velilerinin ve gerçek erenlerin yüzüsuyu hürmetine dualarımızı, niyazlarımızı dergahında kabul ve makbul eylesin. Gerçek erenlerin himmetleri ve safa nazarları üzerimizden eksik olmasın. Hazır kaip, zahir batın her hak Muhammed Ali niyazımız sizedir ya Ali hü!... diyerek secdeye varılır. Baba’nın, “Mürüvvet hü... Allah dost” demesiyle birlikte tekrar diz üzerine gelinir.

 

EVLERİMİZ OCAKLARIMIZ ŞEN OLSUN

“Bism-i Şah Allah, Allah!...

Hü!... Evlerimiz ocaklarımız şen olsun, gerçek erenlerin evliyaların çırakları aydın olsun. Hak erenlerim, kılmış olduğumuz namazlarımızı, çekmiş olduğumuz gülbenkleri, getirmiş olduğumuz salavatı şerifleri dergahı izzetinde kabul ve makbul eylesin. Allah adına yeryüzünde tasarruf sahibi kılınmış bulunan gerçek evliyaların himmetleri hidayetleri üzerimizden eksik olmasın. Bu vaktin hayırlısı haklısı gelsin ya Ali hü!... diyerek secdeye varılır.

 

CENAB-I ALLAH BİZDEN NASIL BİR İBADET İSTİYOR:

Ben, cinleri ve insanları sadece bana ibadet (kulluk) etsinler diye yarattım. (Zariyat 56)

Ey imam edenler! Allah’tan korkun: O’na varmaya vesile arayın. O’nun yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa erebilesiniz (Maide 35)

Kuşkusuz Rabbin katındakiler O’na ibadet (kulluk) etmekten kibirlenmezler, O’nu tesbih eder ve yalnız O’na secde ederler (A’raf 206)

Gökte ve yerde im varsa O’na aittir. Ve O’nun katındakiler, O’na ibadet etmekten ne çekinirler ne de yorulurlar. Gece gündüz tesbih ederler, bıkıp usanmazlar (Enbiya 19,20)

Sana özgü bir ibadet olarak gecenin bir kısmında, o Kur’anla meşgul olmak üzere uyanık ol. Böylece rabbin seni övülmüş bir makama (Makam-ı Mahmud’a) ulaştırması umulur (İsa 79)

Korkuyla ve umarak rablerine yalvarmak üzere (ibadet etmek üzere) vücutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar (Secde, 16)

Güneşin kaymasından (aşağı sarkmasından) gecenin kararmasına kadar ibadetini yap. Sabah Kur’an’ını da gözet. Çünkü sabah okunan Kur’an tanıklarca izlenmektedir. (İsra 78)

Aklını ve gönlünü işletenler o kimselerdir ki, ayakta, otururken, yan yatarken hep Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaradılışı hakkında derin derin düşünürler: “Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın, şanın yücedir senin. Ateş azabından koru bizi” derler. (Al-i İmran 191)

Görüldüğü gibi Cenab-ı Allah, kullarından ibadet etmelerini istiyor. Bunu da senin kendi iradene, kendine özgü bir ibadet olarak istiyor. Biz Alevi ve Bektaşiler, ibadetlerimizi bu Kur’an ayetlerinin yorumuna göre yapmaktayız.

Buraya kadar Perşembe günü akşamları cem evinde yaptığımız normal ibadet erkanının bir bölümünü gördük. Bundan sonra da aşağıdaki erkan çeşitlerinden hangisi varsa, o erkanı yerine getireceğiz. Şimdi bu bölümde aşağıda saydığım erkan ve hizmetleri çeşitlerini, kısa olarak teker teker anlatmaya çalışacağım.

 

BİRLİK KURBANI (ABDAL MUSA)

Şu aşağıda saydığım erkan çeşitlerinin tamamında kurban vardır. Bu nedenle kurbanla ilgili şu aşağıdaki Kur’an ayetlerini veriyorum:

Allahümme! İnni veccehtü vechiye lillezi fatars sevavati vel ardı hanifen ve ma ene minel müşrikin. (Enam 79) (Bu ayet kurban keserken kurbanın üzerine okunur)

Biz o büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın kutsallık nişanları arasına koyduk. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar ayakları üzerine sıralanmış halde dururken, üzerlerine Allah’ın ismini anın. Yanları yere yaslandığı zaman da onlardan yiyin; isteyen yoksulu da istemeyen yoksulu da doyurun. Allah o hayvanları sizin hizmetinizi verdi ki şükredebilesiniz (Hac, 36)

Onların ne etleri ne de kanları Allah’a asla ulaşmaz; fakat sizin takvanız O’na ulaşır. Onları size bu şekilde boyun eğdirdik ki, sizi hidayete erdirdiği için Allah’ı yücelterek anasınız (Hac 37)

(Resulum) Kuşkusuz biz sana Kevser’i verdik. Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana kin besleyendir (Kevser Suresi)

 

İKRAR VE NASİP ALMA ERKÂNI

Bir talibin, ikrar veya nasip alıp yola girmesi hakkındaki şu Kur’an ayetlerini gösterebiliriz.

Hani rabbin, ademoğullarından bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benlilerine şahit tutarak sormuştu: “Rabbiniz değil miyim?” Onlar: “Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz” demişlerdir. Kıyamet günü “biz bundan habersizdik” demeyesiniz. (A’raf 172)

Hani Allah peygamberlerden. “Ben size kitap ve hikmet verdikden sonra nezdinizdekileri tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlak inanıp yardım edeceksiniz” diye söz almış, “kabul ettiniz ve ahdimi yüklendiniz me? Dediğinde “kabul ettik” cevabını vermişler, bunun üzerine Allah. “O halde şahit olun; ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim” buyurmuştu. (Al-i İmran81)

Artık bundan sonra kim dönerse işte onlar yoldan çıkanların ta kendisidir (Al-i İmran 82)

seninle el tutuşup sözleşenler var ya, onlar gerçekte Allah ile biatlaştılar. Allah’ın eli onların ellerinin üstündedir. Kim ahdi bozar, döneklik ederse, kendi aleyhine döneklik etmiş olur. Ve kim Allah’a verdiği sözde vefalı davranırsa Allah ona büyük bir ödül verecektir. (Fetih 10) (Ubeydiye biatı)

And olsun, Allahh mü’minlerden, o ağacın altında sana biat ettikleri sırada hoşnut olmuştur. (Fetih 18) (Rıdvan Biatı)

“Allah ve melekleri, peygambere çok salavat getirirler. Ey mü’minler! Siz de ona salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin” (Ahzap 5 (Bu ayet, talibi babaya teslim ederken veya teslim alırken baba ve rehber tarafından okunur)

 

MÜSAHİPLİK (YOL KARDEŞLİĞİ) ERKÂNI

Burada da Hz. Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye göçü esnasında, her Mekkeli Müslümanı, bir Medine’li Müslümanla kardeş yaptığını gösteren Kur’an ayetlerini örnek veriyorum:

Onlar ki inanıp icret ettiler, mallarıyla canlarıyla Allah yolunda savaştılar ve onlar ki icret edenleri barındırdılar, onlara yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin kardeşidir (dostlarıdır) ‘Enfal 72)

İman edip de Allah yolunda hicret edenler, cihad edenler ve muhacirler barındıranlar, onlara yardımm edenler var ya, gerçek müminler onlardır. Onlar için mağrifet ve bol rızık vardır (Enfal 74)

.... Allah’ın kitabına göre yakın akrabalar birbirlerine (varis olmaya) daha uygundur. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir (Enfal 75)

“Bismillahirahmanirahim, Allahümme inni eşhedüke ve kefa-bike seyyiden ve eşedü melayüketül ve arşuke yek bike kavlen müsahip. (Bu bir müsahiplik hudbesidir)

 

ARINIP TEMİZLENME (GÖRGÜ VE TARİK) ERKÂNI

Nasıl ki görgü veya tarik erkanında taliplere “ikrarınızda sahip misiniz? Döktüğünüz varsa dolduracağınıza, ağlattığınız varsa güldüreceğinize bu cemde veya cem dışında sizden birisi gelip hak hukuk sorarsa, helallaşacağınıza söz veriyor musunuz? Elinize, belinize, dilinize, sahip misiniz? dİye soruyoruz ve onları görgüden geçiriyoruz. Şu Kur’an ayetlerini de buna örnek gösteriyorum:

Nefsimi ak-pak gösteremem. Çünkü nefs, rabbimin merhamet ettiği durumlar hariç, olanca gücüyle kötülüğü emreder (Yusuf 53)

Hiçbir günahkar, bir başkasının günahını yüklenemez. Arınıp temizlenen, kendi nefsi için arınıp temizlenir. Dönüş Allah’adır. (Fatır 18)

Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kirletip kötülüklere gömen ise ziyan etmiştir. (Şems 9,10)

Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön. (Fecr 27,28)

Allah buyurdu: “Özü-sözü doğru olanlara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gün budur. Altlarından ırmaklar akan cennetler var onlar için. Sonsuza dek kalacaklar orada “Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razıdır. İşte, budur büyük kurtuluş. (Maide 119)

Ey Ehl-i Beş! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. (Ahzap 33)

Cihad eden, ancak kendi nefsi ile cihad etmiş olur. Şühpesiz Allah, alemlerden ganidir. (Ankebüt 6)

 

DARDAN İNDİRME VE KUL HAKKI ERKÂNI

Bir yol talibin veya bir yakınımızın ölümünün kırkıncı günü, dardan indirme erkanı yaparız. Bu kimsenin yakınları o gün bir kurban keserler, tüm yakınlarının cemde bulunanların huzurunda ölen kimsenin alacağına, borcuna kefil olurlar, onun bütün hak ve hukunu üzerlerine alırlar ve tüm canlardan helallık isterler. Bu hususta şu aşağıdaki örnekleri gösterebiliriz:

İçinizden birine ölüm geldiğinde eğer bir hayır bırakacaksa, üzerine yazılan şudur: Ana-Babaya, akrabaya, örfe uygun vasiyette bulunmak. Takva sahipleri üstüne bir hak olarak. Kim işittikden sonra vasiyeti değiştirirse hiç kuşkusuz bunun günahı onu değiştirenler üzerinedir... Kim vasiyet edenin haksızlığa sapmış veya günah işlemiş olmasından endişelenip de ilgililerin arasını bulursa ona günah yoktur (Bakara, 180,181,182)

Hadis: “Cenab-ı Allah siz bana tövbe ederseniz, ben sizin günahlarınızı bağışlarım. Ancak bana kul hakkı ile gelmeyin” diyor.

Kul hakkı: Bedir savaşı sırasında Hz. Resulullah, bütün gazileri sıraya dizip saf olmalarını istedi. Ensardan “Esved bir Garp” biraz önce çıkmıştı. Resulullah varıp bu kimsenin karnını ok ile dürtüp, safta durmasını söyledi. O zaman bu yiğit kişi, Hz. Resulullah’a dönerek “Ya Resullah! Sen beni dürterek incittin. Benim senin üzerinde hakkım oldu. Sen ki her kişinin hakkını gözetirsin dedi.

Bunu duyan Hz. Peygamber, Esved’in eline oku vererek; Ya Esved gel sen de beni dürt ki, senin hakkın benim üzerimde olmasın” dedi.

Esved, bu sözü duyunca: “Ya Resulullah! Sen beni dürttüğün zaman benim karnıp çıplaktı. Senin de soyunman gerek” dedi.

Bunu duyan Hz. Resulullah hemen sırtından gömleğini çıkardı: “Gel ya Esved şimdi dürt” dedi. O zaman Esved gelip Hz. Muhammed’in  mübarek tenine ve nübüvet mührüne yüzünü sürdü. “Ya Resulullah! Benim maksadım ve dileğim bu kara yüzümü senin o mübarek tenine sürmekti. Dileğim yerine geldi” dedi. Böylece Hz. Peygamberden hakkını almış oldu.

 

ADAK KURBANI VEYA TERCEMAN KURBANI ERKÂNI

Bir kimse herhangi bir sebepten bir adakta bulunabilir, bir yakınının ruhu için lokma verebilir, bir hayır hasenette bulunabilir. Bunun içinde şu aşağıdaki Kur’an ayetlerini gösterebiliriz:

Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığı kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğramayacaklar (En’am 160)

İman edip barışçıl hareketler sergileyenlere gelince, biz onların çirkinliklerini örteceğiz. Ve biz onları, yapmakta oldukları işlerin en güzeliyle elbette ödüllendireceğiz. (Ankebüt 7)

İbadetlerini dosdoğru yapar onlar. Ve kendilerine rızık olarak sunduklarımızdan bol bol dağıtırlar. Gerçek anlamda mü’minler, işte bunlardır. Rableri katında dereceler, bağışlanma ve bol rızık var onlar için (Enfal 3,4)

İnanan kullarıma böyle: İbadetlerini yapsınlar, kendilerine sunduğumuz rızıklardan hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun olmadığı o gün gelmeden önce, gizli ve açık olarak “infak” etsinler (İbrahim 31)

Onlar rablerinin yüzünü arzulayarak sabreder, ibadetlerini yaparlar, kendilerine sunduğumuz rızıklardan gizli ve açık dağıtırlar ve kötülüğü güzellikle savarlar. İşte bunlar içindir ölümsüz yurt (Ra’d 22)

 

HIZIR ORUCU

Hızır orucu da bir adak orucudur. Bununla ilgili olarak da şu aşağıdaki Kur’an ayetlerini veriyorum. Hazret-i Ali için “Hell etake” yani Hel eta inde şanına dediğimiz ayetler bunlardır:

Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirdiler. “Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz dediler. (İnsan 8,9)

(Hz. Ali, Hz. Fatıma, İmam Hasan, İmam Hüseyin ve hizmetlerinde bulunan Fıta oruçlu oldukları halde oruç bozacakları lokmalarını, bir gün fakire, bir gün yetime ve bir gün de esire vererek üç gün su ile oruçlarına devam ettiler. Lokmalarını verdikleri kimse Hıdır idi)

 

DUA VE YAKARIŞ

Bizler, Ayin-i Cemlerimizde hangi erkanı, hangi niyetle yaparsak yapalım, çektiğimiz gülbenkler, getirdiğimiz salavatlar, söylediğimiz düvaz-imamların her biri bir yakarıştır. Allah’a yaklaşmak için birer vesiledir. İşte bu husuta örnek olarak şu Kur’an ayetlerini veriyorum:

Rabbinize; boyun bükerek gizlice ve ürpererek dua edin. O, haddi aşanları sevmez. (A’raf, 55)

Allah’a korkarat ve umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır. (A’raf, 56)

Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an. Gafillerden olma (A’raf 205)

Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir (Mü’min 60)

De ki: “Dualarınız ve istekleriniz yoksa Rabbiniz bize ne yapsın! (furkan 72)

“Ey Rabbimiz! Öz benliklerimize zülm ettik. Eğer bizi affetmez bize acımazsan elbette ki hüsarana uğrayanlardan olacağız” dediler (A’raf 23)

Allah, O’ndan başka tanrı yoktur; O, daima diridir ve tüm kudretin kaynağıdır. Kendisine ne uyku glir ne uyuklama ne de kendinden geçme. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur. İzni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O’na hiçbir şey gizli kalmaz) O’nun bildiklerinin dışında insanlar, O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır. Onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür (Bakara 255)

Kullarım sana benden sorarlarsa ben “Karib”im, gerçekten çok yakınım. Dua edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. Hadi onlar da bana karşılık verinler, bana inansınlar ki doğruyu ve iyiyi bulabilsinler. (Bakar 186) Not: “Karib”, Cenab-ı Allah’ın sıfatlarındandır. Anlamı: Çok yakında olan. Kullarına şah damarından daha yakın olan. Yakarış ve çağrılar duymada hiçbir aracıya, alete gerek bırakmayan”demektir.

 

DUALARIN KABULÜ

Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara) Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulsunlar (Bakara 186)

kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir (Şüra 25)

Allah, iman edip iyi işler yapanların tevbesini kabul eder, lütfundan onlara, fazlasını verir. (Şüra 26)

Hani siz rabbinizden yardım ve destek diliyordunuz; o sizin dileğinize şöyle cevap vermişti; “Hiç kuşkunuz olmasın, ben size meleklerden birbiri ardınca bin tanesiyle yardım ulaştıracağım. (Enfal 9)

 

SADECE ALLAH’TAN İSTEMEK

Cenab-ı Allah, bir kudsi hadisinde: “Kullarım bana nafilerle yaklaşırlar. Onlar bana nafilerle yaklaştıkları zaman ben onların tutan eli, yürüyen ayağı, söyleyen dili, duyan kulağı ve gören gözü olurum” diyor. Nafilerden maksat, yapılması gereken ibadetten çok daha fazla ibadet ederek, Allah’ın rızasına nail olmaktır. İşte bu kimseler gerçek erenler ve velilerdir. Fakat biz bu kimselerin kimler olduğunu bilemeyiz. Bunu ancak Cenab-ı Allah bilir. İşte bu sebepten biz bir dilekte bulunurken kesinlikle isim vermeden gerçek erenler” sözünü söylemeliyiz. İsteklerimizi, niyazlarımızı, dualarımızın kabulünü isterken “Allah’tan ve O’nun yeryüzünde kendi adına tasarruf sahibi kıldığı gerçek evliyaların yüzüsuyu hürmetine istemeliyiz. Allah’ bırakıpta herhangi bir evliyanın ismini zikrederek istemek, o evliyayı Allah’ın yerine koymaktır ve büyük şirktir.

Bu sebepten bu konu çok iyi anlaşılsın diye şu Kur’an ayetlerini veriyorum:

... Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katına kim şefaat edebilir? (Bakara 255)

Allah dışında yakardıklarınız, hiçbir şey yaratmazlar; onların kendileri yaratılmaktadır. (Nahi 20)

Allah’ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez.. (Sebe 23)

Gözünüzü açın! Göklerde kim var yerde kim varsa Allah’ındır. Allah’ı bırakıp da başka şeylere yalvaranlar, neyin ardısıra gidiyorlar? Onlar sadece sanıya uyuyorlar ve onlar sadece saçmalıyorlar. (Yunus 66)

Şu bir gerçek ki, sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arş üzerine egemenlik kurup iş ve oluşu çekip çeviren Allah’tır. O’nun izni olmadıkça hiçbir şefaatçı devreye giremez (Yunus 3)

Buraya kadar vermiş olduğum Kur’an ayetleri bilgi içindir. Yukarıda anlatmaya çalıştığım altı çeşit erkan usulü ve kaidesi, gerektiğinde tam detaylı olarak verilebilir. Saydığım bu erkanlardan herhangi biri yapılıp bittikten sonra, aşağıdaki gibi erkan devam eder:

Bu bölümde sesi ve kıraatı düzgün olan bacılar şu aşağıdaki düvaz imamı okuyarak tevhit getirilir.

 

Dü cihanda derde dermen sendedir

Yetiş Allah ya Muhammed ya Ali

Mümin müslüm bütün derdi gamdadır

Yetiş Allah ya Muhammet ya Ali “Şahım ya Ali”

La ilahe illallah, La ilahe illallah, La ilahe illallah

Allah hu Allah, Allah hu Allah, Allah hu Allah.

 

Ağlan gök yüzünde mahi hem mehri

Fırkat ile doldu iklimin şehri

Şah İmam Hasan’a verdiler zehri

Yetiş Allah ya Muhammed ya Ali “Şahım ya Ali”

La ilahe illallah, La ilahe illallah, La ilahe illallah

Allah hu Allah, Allah hu Allah, Allah hu Allah.

 

Yezidiler bir araya geldiler

Ehl-i Beyt’i ara yere aldılar

Şah İmam Hüseyin’e bulu kıldılar

Yetiş Allah ya Muhammed ya Ali “Şahım ya Ali”

La ilahe illallah, La ilahe illallah, La ilahe illallah

Allah hu Allah, Allah hu Allah, Allah hu Allah.

 

Tutmadılar Resulullah sözünü

Esir ettiler gelinini kızını

Hakk’a tuttu evladı Ali yüzünü

Yetiş Allah ya Muhammed ya Ali “Şahım ya Ali”

La ilahe illallah, La ilahe illallah, La ilahe illallah

Allah hu Allah, Allah hu Allah, Allah hu Allah.

 

İmam Zeynel Abidini bastılar

Şüdedanın başlarını kestiler

Götürdülen hem Dımış’ka astılar

Yetiş Allah ya Muhammed ya Ali “Şahım ya Ali”

La ilahe illallah, La ilahe illallah, La ilahe illallah

Allah hu Allah, Allah hu Allah, Allah hu Allah.

 

İmam Bakır İmam Cafer hakkı için

Musa-i Kazım İmam Rıza hakkı için

Şah Taki’nin ba Naki’nin hakkı için

Yetiş Allah ya Muhammed ya Ali “Şahım ya Ali”

La ilahe illallah, La ilahe illallah, La ilahe illallah

Allah hu Allah, Allah hu Allah, Allah hu Allah.

 

Askeri Mehti’dir ol sahip zaman

Gelince kurulur ol ulu divan

Çağır ey ilhami! Zaman bu zaman

Yetiş Allah ya Muhammed ya Ali “Şahım ya Ali”

La ilahe illallah, La ilahe illallah, La ilahe illallah

Allah hu Allah, Allah hu Allah, Allah hu Allah.

 

Bu mersiyenin ardından baba, şöyle bir gülbenk çeker:

“Bism-i Şah Allah, Allah!...

La ilahe ilallah, Muhammed’en Resulullah. Aliyyin veliyullah, şeyhi mürşüdüllah, mürşid-i kamilullah, hayır hacetlerimizi, hayır dileklerimizi, namazlarımızı, niyazlarımızı, çekilen gülbenkleri, söylenen mersiyeleri, tehvitleri, dergahında kabul edici Allah, kabul eder inşallah diyelim aşk ile Allah, Allah, Allah! Bu vaktin hayırlısı haklısı gelsin, üçler, bşler, yediler, kırklar ve yetmiş iki şüheda-i Kerbela yardımcımız, gözcümüz, betçimiz olsun. Gerçek erenlerin demine devranına ya Ali hü!... diyerek secdeye varılır.

Bu gülbenkten sonra bugüne kadar aramızdan ayrılmış bulunan cümle canların ruhları için, sesi ve kıraatı düzgün olan bir bacı, tehvitli Kur’an okur.

Kur’an bitince, herkes tarafından “Fatiha” okunur ve fatihanın ardından Baba, şöyle bir “gülbenk” çeker:

“İlahi yarabbi!... Uyardığımız çerağlardan, kıldığımız namazlardan, çekilen gülbenklerden , okunan Kur’andan hasıl olan sevapları; Bu yoldan bu erkandan gelmiş, geçmiş, aşıklarımızın, sadıklarımızın, pirlerimizin, pederlerimizin, validelerimizin cümle hısım ve akrabalarımızın. Bu duaya muhtaç olan kardeşlerimizin. Mağrip’tan Maşrık’a zahir batın cümle dervişan fıkarasının ruhu şerifleri şad olsun, şad-ı handan olsun, ruh be ruh, Dergah be Dergah cümle Dergahlarda yatan, Kerbela’da şehit olan gazilerin ruhlarına hediye eyledik sen vasıl eyle yarabbi!.. diyerek secdeye varılır.

Bu gülbenkten sonra Sakka ayağa kalkp peymençede şu Kur’an ayetini okuyarak hizmete başlar: “Ey Rabbimiz! Öz benliklerimize zülm ettik. Eğer bizi affetmez, bize acımazsan elbette ki hüsrana uğrayanlardan olacağız (A’raf 23)

Bunun ardından elindeki su kabından bir bardak su doldurup babaya sunar ve sunarken de şu tercemanı okur: “Bism-i şah Allah, Allah! Ve cealna minel mai külli şeyh’in hayy. Allahümme ecelhu şifahün min külli dai’der.

Baba, bu suyun üzerine “Nad-ı Ali duasını ve Nasrün-minallah ayetini okur. Kendisi bir iki yudum içer ve su kabını sakkaya geri verir. Sakka dualanmış olan bu suyu, elindeki suya karıştırıp tüm canlara bir iki yudum içirir.

Sakka ve yardımcısı, su dağıtırken, sesi ve kıraatı düzgün olan bacılar şu mersiyeleri okurlar:

 

Dilim damağım kurudu

Yandım Allah bir yudum su

Bedenim tenim çürüdü

Öldüm nolur bir yudum su

 

Kerbela’da Şah Hüseyin

Ali Ekber’in Sakinenin

Murtaza’nın Fatıma’nın

Aşkına oy bir yudum su

 

Yezid kast eyledi

Ehl-i Beyt neslimize

Dağlar taşlar indi düze

İnliyor bir yudum su

 

Kestiler Fırat suyunu

Maviye’nin bir oyunu

Harmela’nın ağılı oku

Değmeden ver bir yudum su

 

On iki İmmın demine

Kırkların güzel cemine

Yetmişlerin meclisine

Gireceğim bir yudum

 

Küfe’yi boğdu uğultu

Bu figarı cihan duydu

Metin-i narına yandı

Yandım nolur bir yudum su

 

Sakka suyu dağıtılırken, buna benzer üç mersiye söylenir.

Sakka, su dağıtma işini bitirince, yardımcısıyla birlikte meydanda dara durup, “sakka sebil içmedik can varsa dile gelsin yarın ruzi mahşerde bizden hak talip etmesin” diyerek üç defa tekrar eder. Daha sonra da kendileri bir iki yudum içerler. Bunun ardından da tekrar Dar’a durup, şu şekilde bir “Müneccat” ta bulunur:

 

“Lütfuna muhtacız eyle ihsan ya Hüseyin

Derdimize senden derman eyle derman ya Hüseyin

 

Gayri’ye muhtaç kılma aşıkan-ı el’aman

Sen medet kıl bizlere, her vakit ya Hüseyin

 

Sad hezaren Lanet olsun ol güruh’u dalal’e

Nakz-ı ahd ile şehid kıldılar anlar seni ya Hüseyin

 

İsm-i pakin aşkı için zikredeni koyma zulmette hergiz

Bermurad et dide-i giryan ile ağlayanı ya Hüseyin

 

İznin ile su dağıttım aşkına vermek için

Aşkınla içenlere kıl ab-ı hayat ya Hüseyin

 

Ber-cemali Muhamed Kemlal-i İmam Hasan ve Hüseyin ala ra bülende salavat...

 

“Allahümme Salli ala Muhammed ve ala Al-i Muhammed. Bütün canlar hep birden hafif sesle bu salavatı tekrar ederler.

 

Bunun ardından Sakka meydana gelip Dar’a durur ve şu tercümanı okur:

“Bism-i Şah Allah, Allah!...

 

Can-ü baştan geçmişiz biz “Şah Hüseyin” aşkına

Kerbelay-ı deşt-i gamde can verenler aşkına

 

Dembedem hem can gözüyle Hak’k’ı görenler aşkına

 

Ol Yezidiler elinde “Teşne leb”ler aşkına

 

Kerbela’da “Suuu!... Suuu!...! diye ser verenler aşkına

 

Gözüm yaşım sebil ettim on iki imamlar aşkına!...”

 

“Selamullah ya Hüseyin...

Selamullah ya Hüseyin...

Selamullah Ya Hüseyin...

Ahmed-i Muhtar aşkına...

Haydar-ı kerrar aşkına...

Sadık-ı Sakka Selman-ı Pak aşkına...

Sakahüm Ya İmam Hasan...

Sakkhaüm Ya İmam Hüseyin...

Kıl şefaat katresi düşene Ya Hüseyin...

Yardın eyle Allah, Allah çağrışana Ya Hüseyin...

Selamullah Ya Hüseyin.... Selamullah Ya Hüseyin...”

 

Sakka, bunları söylerken meydanın ortasında dolaşır ve orada bulunan canların üzerine “şefaat kıl katresi düşene ya Hüseyin” diyerek sakka suyundan serper. Daha sonra tekrar

 

Dar’a durup, şu tercümanı okur ve Babadan himmet ister:

“Bism-i Şah Allah, Allah!

Hüda hakkı için hizmetimizi kabul et ey şah!

Bi-hakkı Murtaza ve Al-i Dergah

Hüyeni-i Kerbela nur-i hakkı için

Bu dargahtan ayırma ey gani Şah

Erenlerden hayırlı haklı himmet, şey’enn lillah, Allah eyvallah”der

 

Baba: Hizmet gören Sakkanın üzerine şu “hutbeyi” okur.

 

“Bism-i Şah Allah, Allah!...

Allah bir Muhammed Ali nur-i hakkı için, hizmetleriniz kabul olsun,

muradınız hasıl olsun. Hak erenler hizmetlerinizden haberdar olsun.

Hizmetiniz Kırklar ceminde yapılan hizmetlerden sayılsın.

Cenab-ı Hakk’ın izniyle piriniz Selman-ı Pak şefaatçınız olsun ya Ali hü!...” der ve secdeye varılır.

 

  • İSTEK GÜLBENGİ

Sakka suyu hizmeti sona erince  baba şöyle bir gülbenk okuyarak cem ayinini sona erdirir.

 

“Bism-i Şah Allah, Allah!

Seyid-i Sadad Muhammed Mustafa ve evlatlarına salavat, Allahümme salli ala Muhammed-in ve Ala Al-i Muhammed. İlahi Yarabbi!...

Sevgili  Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin yüzü suyu hürmetine İmam Ali keremullahu veche hazretlerinin yüzü suyu hürmetine, Hatice-tü Kübra, Fatıma-tü Zehranın yüzü suyu hürmetine, İmam Hasan ve İmam Hüseyin efendilerimizin yüzü suyu hürmetine, İmam Zeynelabidin, İmam Muhammed Bakır, İmam Cafer-i Sadık hazretlerinin yüzü suyu hürmetine, İmam Musa Kazım Hulki Rıza, İmam Ali Musa Rıza, İmam Muhammed Taki, İmam Ali’yül Naki, İmam Hasan-ül Askeri ve İmam Muhammed Mehdi sahibi zaman hazretlerinin yüzü suyu hürmetine. Gelmiş geçmiş gerçek evliyanın ve enbiyanın yüzü suyu hürmetine. Bizleri didarından, katarından, cemalinden ayırma. Ey ulu Allahım!... Bizlere vücut sağlığı, gönül şenliği, sağlık, sefalık, dirlik, birlik, dem, dizar, din, iman, itikat dervişlik, abdallık ihsan eyle. Bizleri dinden, imandan, Kur’andan ayırma. Bizleri iki cihanda peygamberimizin ve onun Ehl-i Beyti’nin sancağı dibinden ayırma. Hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva, borçlarımıza edlar ihsan eyle. İlahi yarabbi! Bizleri korktuklarımızdan emin, umduklarımıza nail eyle. Bizleri münkir münafık şerrinden ve salüs mekrühünden hıfz-ı himaye eyle. Şer işlerimizi hayıra tebdil eyle. Bilmeyerek işlediğimiz günahlarımızın cümlesine tövbe ettik sen bizi bağışla, İlahi Yarabbi! Yapmış olduğumuz ibadetleri, çektiğimiz gülbenleri, okunan kur’anı, omunan mersiyeleri ve tevhitleri, dergah-ı izzetinde kabul ve makbul eyle. Gökten rahmetini, yerden bereketini bizlerden esirgeme. Devletimizi ve milletimizi payidar eyle. Ordularımızı havada, karada ve denizde muzaffer eyle. Ülkemizi her türlü kötülükten, hıfz-ı himaye eyle. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal’in ruhunu şad eyle. Herşeyin hayırlısını nasip ele. Nur-i Nebi, kerameti bi Ali, Gülbengi Muhammed, Pirimiz Hünkar-Hacı Bektaş-ı Veli, Süceattin Veli, Otman Baba, Demir Baba, Musa Baba, Akyazılı Sultan, Kızıldeli Sultan gibi gerçek evliyaların himmet-i alileri ve safa nazarları üzerimizden eksik olmasın, bu vaktin hayırlısı haklısı gelsin, gerçek erenler gözcümüz bekçimiz olsun, gerçeklerin demine ya Ali hü!... diyerek secdeye varılır.

 

Daha sonra “farraş” gelip car çeker (özel bir süpürge ile seccedeyi süpür) ve Dar’a durup, şu tercemanı okur:

 

“Bism-i Şah Allah, Allah!..

Hüseyin-i Kerbela için gözüm yaştır,

Ol yezid askerin bağrı kara taştır,

Pirimiz kırklar içinde ser-farraştır,

Ber-cemali Muhammed Ali Kemal-i İmam Hasan ve İmam Hüseyin ala ra bülend salavat”

 

ve arkasından şunu okur:

 

“Bism-i Şah Allah, Allah!..

Hüda hakkı için hizmetimi kabul et ey Şah!

Bi-hakkı Al-i Aba ve Al-i Dergah...

Hüseyin-i Kerbela nur-i hakkı için,

Bu Derahtan ayırma ey gani Şah!

Erenlerden haklı hayırlı himmet..

Şey’en lillah Allah eyvalah”

 

Baba, hizmet yapanın üzerine şu “hutbeyi” okur.

 

“Bism-i Şah Allah, Allah!...Allah bir Muhammed Ali nur-i hakkı için hizmetin kabul olsun, muradan hasıl olsun. Hak erenler hizmetinden haberdar olsun. Hizmetin kırklar ceminde yapılan hizmetlerden sayılsın, Cenab-ı Hakk’ın izniyle pirin şefaatçin olsun ya Ali Hü!...”der ve secdeye varılır.

 

Buraya kadar yapılan hizmetlerle, bir erkanı tamamlanmıştır.

 

Sıra erkanı kapatmaya gelmiştir.

 

Gözcü tekrar meydana gelir ve Dar’a durup, özünü Dar’a çeker:

“Bism-i Şah Allah, Allah!...

Yüzüm yerde, özüm Dar-ı Mansur’da.

Erenler meydanında, menem Hak ile yeksan,

menem bir kanun cürümün sahibi.

Men fakirden ağrınmış, incinmiş kardeş varsa dile gelsin, bile gelsin hakkını talep etsin, Allah eyvallah” der.

 

Baba: “Eyvallah Ayin-i Cem kardeşler, gözcü baba özünü Dar’a çekti ve Dar-ı Mansur oldu. Kendisinden ağrınmış incinmiş varsa dile gelsin, olmayan Hak için niyaz etsin”der.

Ayin-i Cem’de bulunanlar, “eyvallah”deyip yere secde ederler.

 

Baba:

Eyvallah gözcü baba, cümlesi sizi iyi gördü, siz nasıl gördünüz?

 

Gözcü:

Eyvallah Baba erenler, kusursuz bir Allahtır.

 

Baba:

Eyvallah kerem mürüvvet ettiniz.

 

Gözcü : “Bism-i Şah Allah, Allah!... Hüda hakkı için hizmetimi kabu et ey Şah! Bi-hakkı Al-i Aba ve Al-i dergah. Pirim Zeynelabidin’in nur-i hakkı için, bu Dergahtan ayırma ey gani Şah! Erenlerden haklı hayırlı himmet, şey’en lillah Allah eyvallah” diyerek himmet ister.

 

Baba, hizmet yapan gözcünün üzerine şu “hubeyi” okur.

 

“Bism-i Şah Allah, Allah!...

Allah bir Muhammed Ali nur-i hakkı için, hizmetin kabul olsun, muradın hasıl olsun. Hak erenler hizmetinden haberdar olsun. Hizmetin kırklar ceminde yapılan hizmetlerden sayılsın, Cenab-ı Hakk’ın izniyle pirin şefaatçin olsun ya Ali hü!..” diyerek secdeye varılır.

Bu arada gündüz kurbanları kesmiş olan Kurbancı, Ahçılar, Pervaneler ve diğer hizmet sahipleri sırayla gelip, üzerlerine “hutbe” okutup, himmet alırlar.

Her birini ayrı ayrı vermiyorum. Çünkü, hepsi aynı yukardaki örneklerde olduğu gibi yapılmaktadır.

Böylece bir Ayin-i Cem’de ibadet ve hizmet faslı sona ermiştir.

Hizmet sahiplerinin üzerine hutbe okunması sona erince Baba, “eyvallah canlar, erenler sefaya varsın” diyerek destur verir.

 

Buraya kadar diz üzerinde edep ve erkan içinde oturan talipler, cem evinin dışına çıkıp, sigara, meşrubat vs. içebilirler ve diğer ihtiyaçlarını giderebilirler.

Baba’nın edep erkan demesi üzerine tekrar tüm canlar, cem evinde yerlerini alırlar.

Bu bölümden sonra da Marifet muhabbetine geçilir.

Bu bölümde zakirler ve bacılar nefes ve düvaz imam söylerler.

Bu nefes ve deyişler üzerinde sohbet muhabbetleri devam eder.

 

  • Cemlerinizde hangi deyişler, dualar, ayetler okunur? Bizim cemlerimizde pek çok deyiş, düvaz imam okunur, dualar genellikle gülbeng şeklinde olur ve Türkçedir.
  • Babaların cemlerdeki işlevini anlatır mısınız? Baba başında bulunduğu taliplere, yol erkan sürdürür. Hızır orucu, Muharrem orucu, Nevruz ve buna benzer günlerde cem törenleri düzenler. Kendisine bağlı taliplerin, inançsal problemlerini giderir, nikah kıyar, çocuk ismini koyar, gerekirse cenaze yıkar ve namazını kılar. Kendisine bağlı taliplere dini konularda yardımcı olmaya çalışır.
  • Babasız erkân, cem olur mu? Hayır olmaz.
  • Baba bir erkânı, cemi nasıl başlatır? Nasıl sürdürür? Neler yapar cem içinde? Önce edep erkân olur, cem birlenir. Çerağlar uyandırılır, halka namazı kılınır, lokma varsa lokma edilir ve semahlarla sona erdirilir.
  • 12 hizmet nedir? Ayrıntılarıyla anlatır mısınız?
  • Baba: Bir mürşitten el etek tutan, yani icazet alarak kendi bölgesinde, yol ve erkan yürüten kimsedir.
  • 1- Rehber: Babaya bağlı olarak yola yeni intisap edecek olan taliplere yol ve erkan usullerini öğreten kişidir.
  • 2- Tarikçi: Görgü ceminde talibin üzerine tarik çeken kişidir.
  • 3- Zakir: Cemde saz çalıp deyiş (nefes) söyler, semah döndürür.
  • 4- Çerağcı: Cemde çerağları uyandırır.
  • 5- Gözcü: Cemde taliplerin edep ve erkan içersinde hareket etmelerini sağlar
  • 6- Sakka: Cemde sakka suyu dağıtır ve cemin su ihtiyacını sağlar
  • 7- Kurbancı: Cemde kurbanları kesip tığlayan kişidir
  • 8- Hadım (Nakip): Cemde yemekleri pişirip, sofra kuran kişidir
  • 9- İbrikçi: Sofra kurulmadan önce, sünnet gereği, ayin-i cemde bulunanların ellerine su döker
  • 10- Farraş: Cem Ayin-i sonunda car çeker
  • 11- Ateşçi: Ocakları yakan ve ocaklara yakacak temin eden kişidir
  • 12- Pabuççu: Ceme gelenlerin ayakkabılarını yerleştirir ve güvenliğinden sorumlu olur.
  • 12 Post nedir, anlatır mısınız? Yukarıda  saydığım 12 hizmet sahiplerinin postlarıdır.
  • Sizce kaç tip cem vardır?

1- Perşembe günü normal ibadet cemi yapılır ve gerektiğinde bu cemin içinde saydığım hizmet cemlerine yer verilir

 2) Birlik (Abdal Musa) cemi,

3) İkrar ve Müsahip cemi,

4) Görgü cemi,

5) Dardan indirme cemi,

6) Düşkünlükten kaldırma cemi,

7) Adak veya Terceman kurbanı cemi yapılır

  • Görgü ne demektir? Görgü, bir talibin her sene bir defa, cemde babanın önüne gelip özünü Dar’a çekip sorgulamasıdır. Bu bir nevi ikrar tazeleme anlamındadır.
  • Köyünüzde yörenizde hala cem yapılıyor, erkân yürüyor mu? Evet
  • Şu anda siz cem yapıyor, erkân sürüyor musunuz? Evet
  • Yapıyorsanız, sürüyorsanız nerede? Yapamıyorsanız nedenleri nelerdir? Ben Bakırköy Cem ve Kültür evi başkanıyım. Cemimi bu cem evinde yapıyorum
  • Cem içinde gördüğünüz “Rehber”likten biraz söz edebilir misiniz? Şu anda benim cemimde bir asil bir de yedek iki adet rehber vardır. Bu rehberler, bir binanın bilgisine eşit bilgiye sahiptirler. Ceme yeni giren taliplere yol ve erkan usullerini öğretirler ve talibi babanın huzuruna bu kimseler getirirler.
  • Rehberlerin cem ve babalar için önemini anlatır mısınız? 104.ncü sorunun cevabı, bu soru için de geçerlidir. Rehber, babanın sağ koludur, vekili durumundadır.
  • Kur’an sizin için ne anlam ifade ediyor? Cem içinde Kur’an’ın yeri nedir? Kur’an bu işin anayasası gibidir. Cemimizde yaptığımız hertürlü ibadet, muhakkak Kur’ana dayandırılır. 91. İnci sorunun cevabı, bu soru içinde geçerlidir.
  • Kur’an’ın hangi ayetleri cemlerinizde okunur? Bu sorunun cevabı da 91. Nci sorunun cevabında mevcuttur.
  • Cemlerde gördüğünüz su dağıtma olayı var. Niçin Alevi/Bektaşi cemlerinde su dağıtılır? Buna sakka suyu deniliyor. Bu Kerbela olayına dayandırılmaktadır.
  • Erkanlarınızda, cemlerinizde aşık var mıdır? Evet vardır.
  • Zakir (Âşık) ve baba birlikte mi cem yürütürlerdi? Bizde cemi, genellikle baba yürütür. Yeri gelince zakir de görev alır.
  • Zakirin cemlerdeki önemi nedir? Cemlerde zakirin çok büyük önemi vardır. Cemde deyişler söyler ve söylediği deyiş, mersiye ve düvaz imamlarla, insanları coşturur ve bir an için onların inançsal duygularını meydana çıkarır. Ayrıca semah döndürür.
  • Tüm Türkiye’de tek tip cem yapılamaz mı? Bu konudaki görüşleriniz nedir? Zor olmakla birlikte yapılabilir. Bu konu benim öteden beri en fazla üzerinde durduğum konuların başında gelmektedir. En azından Alevi Dedeleri tek bir erkanname altında, Bektaşi babaları da tek bir erkanname altında toplanıp cem cemaat yürütseler, buna dahi razıyım.
  • Musahipliği anlatır mısınız? Koşulları nelerdir? Kimler musahip olamaz? Müsahiplik, yol kardeşliğidir. Gadir-Hum günü Hz. Fahri Alem, Hz. Ali kardeş olmuş ve orada bulunan diğer sahabelere de siz dahi birbirinizle kardeş olunuz ki, benimle birlikte cennete veya firdevs-i alaya giresiniz; orada Müsahiplik, yani yol kardeşliği, buradan kalmıştır. Yola giden kişi, anlaşıp iyi geçinebileceklerine karar verdikleri zaman, bu isteklerini babaya bildirirler. Ayin-i cem toplanır, gerekli usul ve kaide üzerine bu iki çift, yani bacıları ile birlikte dört kişi üzerine müsahiplik hutbesi okunur. Hutbe şudur:

 

Bismillahirahmanirrahim, Allahümme inni eşhedüke ve kefa-bike seyyiden vel melayüketül arşike ye bike kavle müsahip” Üzerlerine bu hutbe okunan talibler, Hak Muhammed Ali kavlince “müsahip (yol kardeşliği)” olmuşlardır. Biz buna dört cana bir can diyoruz. Yola erkana gitmeyen veya yoldan düşkün olan, bacısı olmayan talipler, bizim erkanımız gereği müsahip olamazlar.

  • Musahipsiz cemlere girilemediğini birçok dededen, babadan duyduk? Sizin yörede durum nasıldý/nasıl? Müsahiplik çok anlamlı bir ibadet şeklidir. Müsahip kardeşliği çok kutsal olmasına rağmen, bugünün şartlarında çok zor icra edilmektedir. İnsanlar, çok değişik yörelerden bir araya gelmişler, birbirlerini burada tanımışlar, müsahip olupta geçinemedikleri zaman dördü birden yol düşkünü sayılacağından, biz bunu mecbur tutmuyoruz. Sadece kurban kesip “ikrar” verip nasip almaları, Hak Muhammed yoluna girmeleri bizim için yeterli sayılıyor.
  • Siz musahipsiz çiftleri ceme, erkana alıyor musunuz, almıyor musunuz? Neden? Evet alıyoruz. Bu sorunun cevabını, 115. İnci sorunun cevabında bulabilirsiniz.
  • Cemlerinizde hangi semahlar yapılır?  Bizim cemimizde, halka semahı dediğimiz “kırklar” semahı ve sadece babaların ve on iki hizmet sahiplerinin katıldığı “baba semahı” dönülür.
  • Sizin cemlerinizde özellikle dönülen semah hangisidir? Bizim cemimizde, halka semahı dediğimiz “kırklar” semahı ve sadece babaların ve on iki hizmet sahiplerinin katıldığı “baba semahı” dönülür.
  • Semahı en az kaç kişi döner? En az iki kişi veya meydanın durumuna göre, onlarca kişi semaha katılabilir
  • Cemlerinizde özel semah giysileriniz var mı? Hayır yoktur.
  • Semahlar yalnız cemlerde mi dönülmeli? Yoksa her yerde semahlar sergilenebilir mi? Semahların bir kutsallığı vardır. Bu sebepten sadece cemlerde dönülmelidir.
  • Her yerde semah dönülmesi semahların değerlerini sizce zedeler mi, yoksa bu kültürün tanıtılmasına katkısı mı olur? Semahların değerini düşürür.
  • Ceminizde saz dışında alet kullanılır mı? Evet bazı hallerde keman ve ut çalınır.
  • Cemlerde babaların eşlerinin ne gibi görevleri vardır? Birinci görevi, babanın sağ kolu sayılır ve cem içersinde otoriteyi sağlamada yardımcı olur. Babanın yanında oturur. Mutfaktaki ve diğer görevlilerin hizmetlerini takip eder, cem içinde sesi ve kıraatı düzgün olan bacıları tespit edip, onların nefe, mersiye ve düvaz imam söylemelerini teşvik eder.
  • Sizce Alevilik/Bektaşilik nedir?  Alevilik geniş anlamda Hz. Peygamber, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt taraftarı, yani Hz. Peygamber, Hz. Ali ve onların soyundan gelenlere, büyük bir muhabbet ve saygı ile bağlanmaktır. Bektaşilik ise Alevi inancına sahip olan, Hacı Bektaş Veli’nin eline, beline, diline sahip olma felsefesini benimsemiş bulunan ve günümüz şartlarına uygun olarak bu yolu izleyen ve güden kimse demektir.
  • Alevilik/Bektaşilik ne zaman ve nasıl doğmuştur? Sıffın savaşı sırasında Hariciler, Hz. Ali’ye karşı cephe aldılar ve daha sonra Hz. Ali’ye karşı büyük bir kötüleme kampanyası başlattılar. Hz. Ali’yi kötüleme yolunda söylenmedik iftira bırakmadılar. Kötü imamın öldürülmesi caizdir dediler ve bilindiği gibi, Hz. Ali’yi öldürmeyi başardılar. Bu ekole karşı da bir Hz. Ali ekolü kuruldu. Bu ekol Hz. Ali’nin gerçek yüzünü ve O’nun faziletlerini ortaya çıkarmak için büyük gayret gösterdi ve bunda da başarılı oldular ki, Hz. Ali’nin tüm iyi vasıflarını, insanlara anlattılar. Hatta daha da ileri giderek O’na Allahlık sıfatını dahi uygun buldular. Bu ekle, taraftar anlamına gelen “Şia” denildi. İranlılar bu kelimeyi “Şii” olarak aldılar. Türklerin bazıları, İslamiyeti kabul ederken, Hz. Ali’nin bu vasıflarını ve İslam dininin “batıni” yönünü benimsediler. Bu nedenle de kendilerine, Ali taraftarı anlamına gelen “Alevi” denildi.
  • Aleviliğin/Bektaşiliğin ibadet anlayışı nasıldır? Alevilik-Bektaşilik, Muhyiddin Arabi’nin “Vahdet-i Vücut” (Birlik) felsefesini tamamıyla kabul eder. Aynaya bakıp cemali görme, yani Hallac-ı Mansur’un “Enel-Hak” nazariyesini; tevella ve teberrayı (Hz. Peygamber ve onun Ehl-i Beyt’ini, sevenleri sevmeyi ve sevmeyenleri de sevmemeyi” kabul eder. Bektaşilik, Hak ve insan yolu olduğu gibi, tükenmez kıymetli bir hazine, ayrıca iffet ve fazilet kaynağıdır. Alevilik-Bektaşilikte görünüşe bağlı ibadetlerin yeri yoktur. Bektaşilik, her şeyi kendisinde toplamış bir özettir ve bir felsefe yolu veya bir “leddün ilmi”kaymağıdır.
  • Siz ibadete ne anlam veriyorsunuz? Sizce ibadetin amacı nedir? Cenab-ı Allah, Kur’anda : “Ben cinleri ve insanları, bana ibadet etsinler diye yarattım” diyor. (Zariyat suresi 56) Bir başka ayette de: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun; O’na varmaya vesile arayın. O’nun yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa erebilesiniz” diyor. (Maide 35) Bu Kur’an ayetleri bu sorunun cevabıdır. İbadet, insanları, Allah’a ulaştırmaya bir “vesile”dir.
  • Rızalık kavramı var. “Kul Hakkı” meselesi Aleviliğin temel ahlak sembollerinden birisini ifade ediyor. Rızalık alınmadan hiçbir işe başlayamayız, Alevilikte/Bektaşilikte. Siz rızalığa nasıl bakıyorsunuz? Rızalığın önemi nedir? Cenab-ı Allah, bir kudsi hadisinde: “Ben sizin işlemiş olduğunuz günahları, tövbe ettiğiniz zaman affederim. Ancak, bana kul hakkıyla gelmeyin” diyor. İşte bu hadis gereğince, tüm İslamda olduğu gibi, Alevi Bektaşi inancında da kul hakkı çok önemli yer tutar. Her yaptığımız işten rızalık, helallık almalıyız ki üzerimizde kul hakkı olmasın. Ayrıca, Alevi-Bektaşi inancına göre, bir kimse yola gitse, yeni bir işe başlasa, herhangi önemli bir iş yapacak olsa bulunduğu Dergahın dedesinden veya babasından “Rıza” alması; ötedenberi bir gelenektir. Hatta, rızasız lokma dahi yenmez.
  • Alevi/Bektaşi ahlakının kökleşip yayılmasında Bektaşi babalarının görevi ne olmuştur? Bu mesele babalık kurumundan çok önemlidir. Alevi-Bektaşi inancında, talib özünü babaya bağlamış, tüm sorunlarını babaya danışarak çözmeye çalışır. O’nun ağzından çıkacak sözü dahi hak bilir ve ona teslimiyet gösterir. İşte bu nedenle babaların rolü çok büyüktür. Bektaşilikte baba, eğiticilik görevini de yürütmektedir.
  • Kimseyi incitmeme felsefesinin dedeler tarafından uygulanması nasıl etkilemiştir Bektaşiliği? İncinsende incitme felsefesi gereği babalar, hoş görülü olmalıdırlar. Bu talip üzerinde olsun diğer halk üzerinde olsun çok etkili bir yoldur. Bektaşi felsefesinde şöyle bir deyim vardır: “Halka makbul olmadan Hakk’a makbul olunmaz. Hakk’a makbul olmadan da halka makbul olunmaz
  • Ehlibeyt sevgisinin Alevilikteki/Bektaşilikteki etkisi nedir? Bizim yolumuz Ehl-i Beyt sevgisi, muhabbeti üzerine kurulmuş ve yürütülmüştür. Tevella ve Teberra, yanı Ehl-i Beyt’in dostuna dost, düşmanına düşman olma felsefesi hakimdir. Bu yola, Ali yolu, Ehl-Beyt yolu da denir ki temel felsefe budur.
  • Babalar üzerindeki etkisi nedir?  Biz Bektaşi babaları, Hz. Muhammed’i Mürşit, Hz. Ali’yi Rehber biliriz ve üzerinde oturduğumuz posta da İmam Hüseyin postu deriz.
  • Hz. Ali kimdir? Alevilik/Bektaşilik için önemi nedir? Hazret-i Ali, Hz. Peygamberimizin amcasının oğludur, aynı zamanda da damadıdır. En önemli yönü de Hz. Peygamberimizin kanı kanımdandır, canı canımdandır, teni tenimdendir ve Ali ile biz bir nurun ikiye bölünmüş parçalarıyız dediği kimsedir. Kur’an’ın batini manasını ilk olarak Hz. Ali öğrenmiş ve ona vakıf olmuştur. Bu sebepten de Hz. Peygamberimiz: “Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır” demiştir. Az Ali, velayetin başıdır, evliyanın sırrıdır.
  • Ali’yi Hz. Ali yapan özellikleri sizce nelerdir? Bu özellikler, saymakla bitmez. Hz. Peygamber’de Cemal sıfatı, Hz. Ali’de Celhal sıfatı vardı. Hz. Peygamberimiz, Nübüvet sahibidir. Hz. Ali, Velayet sahibi idi. Hiçbir kimsenin kalbini incitmemiştir. Halifelik makamı kendisinden zorla gasb edilmesine rağmen hiç kimseye kin beslememiş, İslamiyetin yayılması için canla başla savaşmıştır. Oruçlu oldukları üç gün boyunca lokmalarını esire, yetime ve fakire vererek suyla oruca devam etmişlerdir. Bu sebepten Kur’andaki “Hel eta” suresi şanına inmiştir.
  • Siz bir baba olarak Hz. Ali’den nasıl etkilendiniz? Hz. Ali’nin doğum günü olarak hangi günü kabul ediyorsunuz? Ben bir baba olarak her yönüyle Hz. Ali’yi kendime örnek almışımdır. Hz. Ali’nin doğum gününün 21 Mart olarak söyleniyor. Fakat gerçekte doğduğu tarih 29/07/599-ölüm tarihi de 24/01/661 olarak verilmektedir.
  • Kerbela, Matem, Muharrem orucunun sizce manası nedir.  Bana göre İmam Hüseyin ve yanındaki 72 yakınının hiç hacımadan yine Müslümanlarca katledilmeleri, hiçbir insanın kabullenemeyeceği bir acıdır. Bu sebepten matem, yani yas tutuyoruz. Onlar orada su bulamadıkları ve susuz şehit edildikleri için, bizler de su içmeyerek oruç tutup, onların şefaatine nail olmak istiyoruz.
  • Bu orucu ne zaman tutuyorsunuz?  Bu orucu genellikle Kurban Bayramının birinci gününden itibaren yirmi gün sayıp başlıyoruz veya takvimlerde 1 Muharrem yazdığı zaman başlayıp 12 gün tutuyoruz.
  • Tüm Türkiye’de Muharrem orucunun aynı tarihte tutulması mümkün değil mi? Olabilir
  • Eğer dedelerin/babaların çoğunluğu belirli bir tarih belirlerse, siz buna katılır mısınız? Muhakkak ki katılırım
  • Hızır ve İlyas kimlerdir? Hıdırellez nedir? Hızır; içenlere ölümsüzlük veren ab-ı hayatı içmiş bulunan ve sıkıştıkları zaman kulların imdadına yetiştiği bilinen peygamberdir. Hızırilyas ise: Hıdırellez denilen günde, yani 6 Mayısta gül ağacının altına geldiğine ve insanların dileklerini yerine getirdiğine inanılan peygamberdir.
  • Hızır orucu tutuyor musunuz? Ne zaman tutuyorsunuz? Bu çok önemli olan oruç maalesef bizim Rumeli yöresinde pek bilinmiyor. Ancak ben bunu biliyorum ve bundan böyle bana bağlı bulunan canlara tavsiye edip bu orucu tutmalarını tavsiye edeceğim. Hızır orucu Kur’an’da şu ayetlerle verilmektedir: “Onlar kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirdiler. Bizi sizi Allah rızası için duyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz” (İnsan 8,9) Bu sureye “Hel ata”da denir ki pek çok ozan bunun için söyledikleri deyişlrinde: “Hel eta indi şanına” diyerek Hz. Ali’nin şanını yüceltmişlerdir. Bu orucun anlamı şudur: Hz. Fatıma, İmam Hasan ve İmam Hüseyin’in rahatsızlığı dolayısıyla üç gün oruç adamıştır. Çocuklar iyileştiği zaman, oruca niyet etmiştir. Fakat, Hz. Ali, İmam Hasan, İmam Hüseyin’de oruca niyet etmiştir. Bu arada İmamların hizmetinde bulunan “Fıta” isimli hizmetçi de onlardan ayrılmayıp oruca niyet etmiştir. Akşam olup orucu bozacakları saatte bir yoksul gelmiş yiyecek bir şeyler istemiştir. Ellerindeki ekmeğin tamamını yoksula vermişler. İkinci günü bir yetim, üçüncü günü e bir esir gelmiş yiyecek birşeyler istemiştir. Her defasında ellerindeki yiyeceğin tamamını vermişler ve kendileri üç gün sadece suyla oruçlarına tamamlamışlardır. Bu sebepten yukarıdaki Kur’an ayetleri onların şanına gelmiştir.
  • Hızır orucu için de belli bir tarih belirlenemez mi?Siz bu belirlenen tarihe katılabilir misiniz? Evet belirlenecek kesin bir tarihe katılabilirim.
  • Nevruz ne demektir? Nevruz tüm dünyada tek bir günde kutlanamaz mı? Tarih sizce hangisidir? Nevruz: Genel anlamda doğuş anlamındadır. Başlangıcıdır, kış uykusuna yatan hayvanların yeryüzüne çıkıp yeni bir hayata başladıkları gündür. Tarih olarak bugün 21 Mart kabul edilmiştir ve doğrudur.
  • Alevilikte/Bektaşilikte ramazan orucu var mıdır? Ramazan Orucu; için şu Kur’an ayetini veriyorum: cevabı sizler bulun “Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur’an onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız oru oruçlu geçirsin... devem ediyor. (Bakara suresi 185) oruç varmıdır yok mudur ben buna herhangi bir cevap veremem.
  • Ramazan orucu tutuyor musunuz? Niçin? Ben ve eşim oruç tutuyoruz. Aslında biz, 1975 yılında ikrar verdik nasip aldıt,  müsahip olup babalık makamına oturduk. Bu günden itibaren kendimizi devamlı olarak oruçlu sayıyoruz ve öyleyiz. Ancak bizler, Allah’a ve Kur’ana inananan insanlarız. Kur’an Aleviye ve Bektaşiye orucu yasaklamamıştır. Ben 30 gün Ramazan orucunu tuttuğum gibi 12 gün Muharrem orucunu da tutuyorum. Bizler insanlara örnek teşkil etmeye çalışan insanlarız. Alevi-Sünni ayırımını ortadan kaldırmaya çalışan insanlarız.
  • Birçok yerde Alevi/Bektaşi cem evlerinin açılmasını nasıl yorumluyorsunuz? Ne gibi ek sorunlar getirmiştir ya da yararları nelerdir? Eğer gereğince uygun olarak yapılıyorsa, bu inancın insanlarına cevap verebiliyorsa muhakkak ki çok faydalıdır. Yararları yanında bazı sakıncaları da mevcuttur. Alevi-Bektaşi yorumu, batini bir yorumdur ve burada gizlilik önemlidir. Bugünkü cem evlerinde bunu uygulamak mümkün değildir, disiplin ve erkan adabı, zedelenmektedir.
  • Sizce ideal bir cem evi yönetimi nasıl olmalıdır? Bu sorunun anlamı nedir? Cem evinin yönetimi olmazı. Cem evi, bir ibadet yeridir. Burada bir baba, kurban kesen ve lokma pişiren görevliler, cenaze kaldırma yeri mevcutsa cenaze yıkayan, namazını kıldıran görevliler bulunabilir.
  • Daha önceki dönemlerde Aleviliğin/Alevilerin, Bektaşiliğin/Bektaşilerin sorunları nelerdi? 1826 yılında tekke ve zaviyelerin ile bu inanç sahibi kimseler üzerinde büyük bir baskı vardı. Bu inanç sahibi kimseler cem ve cemaatlerini kendi evlerinde çok sıkı bir gizlilik içersinde yürütmeye çalıştılar ki hala da pek çok yörede bu böyle devam ediyor. Ayrıca, bu gizlilikten dolayı kendisini savunamamış olduğu için pek çok iftiraya maruz kalmıştır.
  • Bugün Aleviliğin/Alevilerin, Bektaşilerin/Bektaşiliğin sorunları nelerdir? Varsa bu sorunlar nasıl giderilebilir? Bugün yukarıda bahsettiğim gizlilik sorunu, kısmen ortadan kalkmış olmasına rağmen sorunlar devam ediyor. Alevi-Bektaşi topluluklarının yoğun olduğu bölgelerde henüz cem evi yoktur. Bu inanç sahipleri, devletten herhangi bir maddi yardım alamadığı için tüm sorunlarını kendi imkanlarıyla karşılamaya çalışmaktadır. Henüz kendi kültürünü ve kendi inancını icra edecek babaların, rehberlerin, zakirlerin, cenaze kaldıracak görevlilerin eğitim görebileceği bir kurum mevcut değildir.
  • Atatürk kimdir, siz ona nasıl bakıyorsunuz? Atatürk önce insandır. Bugüne kadar gelmiş geçmiş en büyük kurtarıcıdır. O dönemde yapmış olduğu inkılaplar, onun nasıl bir dahi olduğunu kanıtlamıştır. İşte bu sebepten Alevi-Bektaşi toplulukları, Atatürk’e çok değer veriyorlar.
  • Aleviler/Bektaşilerle Sünniler kaynaşmasını nasıl sağlayabiliriz? Önce kendimize bir çeki düzen vermeliyiz. Bizlerin de gerçek İslam, gerçek Müslüman olduğunu çok iyi anlatmalıyız ve kanıtlamalıyız. Kur’an ve hadisleri, bizim  nasıl uyguladığımızı onlara anlatmalıyız. Biz bunları yapıyoruz fakat, insanlara anlatmasını bilemiyoruz. Eğer Türkiye ve Alevi ve Bektaşilerin yaşadıkları tüm bölgelerde kendi yorumumuza uyan Kur’an ayetlerini seçip tüm ibadetlerimizi, Kur’an içersinde gösterebilirsek ve eğitilmiş dede ve babalar vasıtasıyla bunu uygulayıp kendimizi kanıtlayabilirsek, Alevi-Bektaşi ve Sünni ayrılığı diye bir sorun kalmaz inancındayım.
  • Bu konuda dedelere, babalara sizce ne gibi görevler düşüyor? Büyük görevler düşüyor ve ben bunun bilincinde olarak çalışmalar yapıyorum. Bu soru cevaplarına ekli olarak tamamen Kur’an ayetlerine dayandırılmış bir cem ve erkan örneği vereceğim. Bunu diğer babalar veya dedeler de yaparlarsa bunlardan ileride yararlanma imkanımız olabilir.
  • Alevi/Bektaşi veya Sünni gençlere Aleviliği daha iyi anlatabilmek için neler yapılabilir? Bu sorunun cevabı 152 ve 153.ncü soruların cevabında saklıdır. Doğru yerde, doğru bilgi vererek kendimizi kanıtlamalıyız. Her şey Kur’an ve hadis yorumuna dayandırılmalıdır. Örneğin: Niçin kıbleye dönüp Allah’ın huzurunda 5 vakit namaz kılmıyorsunuz sorusuyla çok defa karşılaşıyoruz.
    • Bu sorunun cevabı olarak şöyle diyoruz: Cenab-ı Allah: “Bakara suresi, 115’te doğu da batı da Allah’ındır. Siz nereye dönerseniz orada Allah’ın yüzünü görürsünüz” diyor. Bir de Kaf suresi 16’da: “Ben size şah damarınızdan daha yakınım” diyor. Eğer biz nereye dönersek orada Allah’ın yüzünü görüyorsak ve o bize şah damarımızdan daha yakın ise, bizim günün belirli zamanlarında bir yöne dönüp Allah’ın huzurunda olmamıza gerek yoktur. Biz her zaman onunla beraberiz ve her yerde onu müşeade ediyoruz. Biz Allah’ı andığımız zaman, zikrettiğimiz zaman namaz kılmış oluyoruz. Yine başka bir örnek: Biz Bektaşiler, ikrar verip, nasipli olarak yolumuza gidip kendi inancımıza göre erkan sürersek ve vermiş olduğumuz ikrarda durursak, devamlı oruçmu ve abdestli oluruz. Eğer bu vasıflar bizde yok ise, bunu kendimiz için düşünemeyiz
    • Sizce Alevi dedeleri kimlerdir? Alevi dedeleri, soyu ve silsilesi, Ehl-i Beyt’e çıkan kimselerdir.
    • Alevi dedeleriyle Bektaşi babaların arasındaki ilişkilerin geliştirilebilmesi için neler yapılabilir? Buyrukta “soyunun ve silsilesinin Ehl-i Bekt’e çıktığı silinmeyen kimselerin, bir başkasına icazet vermesine, dedelik ve babalık vermesine hakkı yoktur” deniyor. Ben ve benim gibi pek çok baba, Süceattin Veli Ocağına bağlıyız ve oradan aldığımız hicazetname ile onların vekili olarak kendi yöremizde yol ve erkan yürütüyoruz. Bu husus çok iyi bilinip uygulanırsa, baba ve dedeler aynı kurumda eğitim görürler ve ben senden üstünüm sen benden aşağısın gibi sürütüşmeler de ortadan kalkmış olur.
    • Halk ozanları sizce kimlerdir? Saz çalıp, tasavvufa bağlı veya güncel konuları çok iyi değerlendirip bu hususta deyişler yazıp söyleyebilen kimselerdir.
    • Halk ozanlarının Aleviliğe katkıları neler olmuştur? Halk ozanları, söylemiş oldukları deyişler ve nefeslerle, Alevi-Bektaşi inancını sözlü olarak günümüze kadar taşınmasında öncülük etmişlerdir.
    • Halk ozanlarıyla babalar arasındaki ilişkilerin geliştirilebilmesi için neler yapılabilir? Bu ikisinin birbirinden ayrı düşünülemez. Her ikisi de zahir ve batin imli vakıf olursa, babalar, ozanların söylediklerine kulak verip onların söylediklerini anlayabilirlerse, mesele kalmaz.
    • Günümüzde Alevi/Bektaşi/Kızılbaş aynı anlamlarda kullanılıyor. Genel olarak Alevilik teriminin kullanılmasını siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Yerinde bir değerlendirmedir. Alevilik, geniş anlamıyla Ali ve Ehl-i Beyt taraftarı anlamındadır. Bugün Mevlevilik, Kadirilik, Melamilik, Bayramilik gibi inanç sahipleri, Ehl-i Beyt taraftarıdır ve Alevidir. Bektaşilik, Kızılbaşlık gibi söylemler, Aleviliğin içindedir.
    • Hacı Bektaşi Veli kimdir? Sizce o, Anadolu’ya neler getirmiþtir? Alevi Bektaşi inancındaki ve düşüncesindeki yeri ve konumu nedir? Hacı Bektaş Veli 1243 bazı kaynaklara göre de 1248 yılında Horasan’ın Nişabur şehrinde dünyaya geldi. Babasının adi İbrahim, anasının adı Matem hatundur. Ünlü Türk Mutassavvıfı Ahmet Yesevi’nin halifelerinden “Şeyh Lokman Perende”den tasavvuf dersi almış, 1281 yılında da Anadolu’ya gelmiş olan ünlü bir Türk mutasavvıfıdır. Hacı Bektaş Velinin Anadolu’ya gelişi, Babai isyanının baş gösterdiği yıllara rastlamaktadır. Mesudiye şeyhliği dağılmış, Alevi, Kızılbaş, Babai, Işıklı, Bedrendinili, Torlaklı gibi isimler altında dağınık bir şekilde bulunan bu inanç insanlarını, getirmiş olduğu inanç ve felsefesiyle etrafında toplanmasını bilmiştir. Daha sonra “Bektaşilik” olarak tarihte yerini alacak olan bu kurum Hacı Bektaş Velinin eseridir.
    • Dedelerden farklı olarak sizler Alevi/Bektaşi ayinlerinde hangi töreleri uyguluyorsunuz?  Bu sorunun cevabı, ekli olarak vereceğim yol ve erkan usulleri bölümünde vardır.
    • Bir kişi nasıl Bektaşi olur? Bu yolu benimsemiş olan kimse, evli olmak kaydıyla (bu bazı Bektaşi ocaklarında aranmayabilir) ayrıca kendisini getiren insanın kefilliği ile cem içersinde diğer canların huzurunda ikrar verip yemin ederse, Bektaşi sayılır.
    • Bektaşiliğin İslam anlayışı nasıldır?  Bektaşilik, İslamın tasavvufi yönünü benimsemiştir. Yapılan bütün ibadetler, kendi yorumuna göre, Kur’an ve hadise dayandırılır.
    • Bektaşi törenlerinin kurumsal dayanakları nelerdir? (Hadise dayanıyorsa hangi hadise dayanıyor? Bektaşilikte Kur’an’ın batini manaları üzerinde durulur. Bektaşilikte Allah ve insan unsuru ön plandadır.
    • Hacı Bektaşi Veli, Sücaettin Veli, Abdal Musa, Geyikli Baba, Hamza Baba, Kızıldeli, Karacaahmet, Şahkulu kişilerin Bektaşilikteki yeri ve önemi nedir? Yukarıda söylediğim gibi, Kur’an’ın batini yorumuna göre hareket edilir. Örneğin: “namaz” ibadet anlamındadır oruç, nefsin terbiye edilmesidir. Abdest ikrarından dönmemektir. Bektaşilik, Güruh-i Naci ve Tarik-i Nazenin yoludur.
    • Evliyalar, erenler kimlerdir? Alevilik ve Bektaşilikteki makamları neresidir? Bu kimselerin Bektaşilikteki yeri tartışılamaz ve daima minnetle ve şükranla anılacaktır. Bu kimseler, birer meşale olmuşlar, bu inancı, bu felsefeyi, bu nuru, kendi çağlarında en iyi şekilde temsil etmişler, bugün dahi biz onların bırakmış oldukları b ulu yolu sürdürmek ve onlardan almış olduğumuz meşaleyi bizden sonrakilere ulaştırmanın heyacanı içensinde uğraş veriyoruz. Cenab-ı Allüh, bir kudsi hadisinde. “Kulum bana nafilerle yaklaşır. O bana yaklaştığı zaman, ben o kulumun tutan eli, gören gözü, duyan kulağı, söyleyen dili ve yürüyen ayağı olurum” diyor. Nafilerden maksat; yapılması gereken ibadetlerden daha fazlasını yapmak, yani devamlı tehvit halinde bulunmaktır. İşte evliyalar .bu kimselerdir. Onların tüm hareketleri, tüm fiilleri, Hakk’ın fiileridir. İşte bizim yolumuz, yani Hak Muhammed Ali yolu dediğimiz yol, bu erenlerin ve evliyaların kurup yürüttükleri ve bize bıraktıkları yoldur, mirastır.
    • Hoca Ahmet Yesevi’nin, Bektaşilikteki konumu nedir? Hoca Ahmet Yesevi, önce zahiri ilim tahsil etmiş, daha sonra Yusuf Hemedani’ye intisap ederek batini ilimlerde tarar kılmıştır. Hatta kendisi, Yeseviye tarikatını dahi kurmuştur. Hacı Bektaş Veli’nin hocası Lokman Perende, Hoca Ahmet Yesevinin halifesidir. Böyle düşünecek olursak, Alevillik ve Bektaşilikteki yeri tartışılmaz.
    • Mevlana kimdir? Görüşlaerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Mevlana, büyük bir Türk mutasavvıfıdır. Zahiri ilim tahsil etmiştir. Ancak Şemsi Tebrizi ile karşılaştıktan sonra, batini ilimleri benimsemiş ve bu yolda büyük eserler vermiş bir Türk düşünürüdür.
    • Alevi cemleriyle Bektaşi cem erkanlarının birbirine çok benzemesine rağmen ayrılan yönlerini görüyoruz Bunların nedenleri nelerdir? Bu farklılıklar cemlerin ve erkanların günümüze kadar gizlilik içersinde yapıldığı ve hiç kimse bir başkasının uyguladığı erkanı görmediği, sadece kendisinden önceki bir babanın yaptıklarını görmüş ve onu benimsemiş olmasından ileri gelmektedir. Gerçeğin ne olduğundan habersiz olduğu için, her baba kendisinin uyguladığı erkan biçimini en gerçek olarak kabul ettiğindendir.
    • Mevlananın “ne olursan ol yine gel” sözünün anlamı nedir? Nasıl ki, Cenab-ı Allah tek bir ümmetin tek bir zümrenin Allah’ı değil ise, yani bütün alemlerin Rabbi ise Mevlanada öyle diyor: “Ben tüm insanların Mevlanasıyım. Ne olursanız olun, yeterki insan olun, benim ilmim tüm alemleredir” demek istemiştir. Mevlana Hakk’a yürüdüğü zaman Hıristiyan, Ermeni, Yahudi din adamları, cenazeye gelmişler. O zamanın uleması, “hayır siz bir Müslüman cenazesine katılamazsınız” demişler. O vakit bu din adamları “O, sadece sizin Mevlananız değildi; bizim de Mevlanamızdı” demişler ve cenaze namazına durmuşlardı.
    • Hangi farklılıklar vardır?
    • Bektaşilik içinde gördüğümüz farklı dergahlara bağlı bulunan babaların görüş farklılıklarını nasıl deðerlendiriyorsunuz? Daha fazla babalar bir araya gelmedikleri için, birbirlerinden bilgi alış verişi yapmadıkları için bu ayrılıklar meydana gelmektedir. Eğer biz babalar, sık sık bir araya gelsek, birbirimizle bilgi alış verişi yapsak, yürütmüş olduğumuz usul ve kaideler, birbirimizle tartışabilsek, eminim ki bu sorunlar ortadan kalkar.
    • Siz hangi dergaha bağlısınız ya da kendinizi hangi dergaha yakın hissediyorsunuz? Ben Sultan Süceattin dergahına bağlıyım fakat uygulama biçimi olarak kendimi Bektaşi, uygulamalarına daha yakın görüyorum.
    • Bektaşilikte kadının konumu ve önemi nedir? Bektaşilikte kadının konumu ön plandadır. Bizde kadın erkek beraber hareket eder. Erkek tek başına ceme gidemez. Bir babanın anabacısı muhakkak onunla beraber bulunur, nereye giderse ikisi beraber giderler.
    • Gençlere en iyi şekilde Alevilik nasıl anlatılabilir? Bunun en iyi yolu, bu işi çok iyi bilen baba ve dedelerin bir eğitim programı içersinde ele alıp uygulamasıdır. Eğer bir dedelik ve babalık kurumu oluşturulursa, oluşturulacak olan bu istişare kurulu tarafından gerçek bilgiler saptanır ve bir program dahilinde paneller düzenlemek suretiyle kitap, radyo, televizyon aracılığıyla bu bilgiler gençlere öğretilebilir.
    • Sizin bir ölüm halindeki görevleriniz nelerdir? Bunları hala uyguluyor musunuz? Eğer ölen bir yakınımız veya bizim taliplerimizden birisi olursa muhakkak orada hazır bulunuruz. Henüz cenaze kaldıracak bir yerimiz olmadığı için, cenazeler, belediye görevlileri tarafından kaldırılmaktadır. Biz, baba olarak, ölen bu kimsenin kırkıncı günü “Dar” hizmetini yaparız. Bunu 91. İnci sorunun cevabında anlatıyorum.

 

ALEVİLİKLE/BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ SORULAR

 

KİŞİSEL BİLGİLER

 

Bağlı olduğu ocak: Sultan Süceattin Veli.

Mürşidiniz kimden icazet almıştır? Süceattin Veli post-nişini Şeyh Cafer Efendiden.

Kaç talibiniz var? 96 adet.

Köyünüzde, bölgenizde sizin dışınızda talibi olan babalar hangileridir?: Rıdvan Korkutan, Ali Gökbük, Abdullah Tolay, Hasan Rüzgar, Salih Yurdakul, Hasan Dinsever, Salih Özkasap, Bektaş Bahtiyar, Mehmet Kopçalı, Nevruz Taci Akpınar, Sadullah Yenidoğan, Hayrullah Aydın, Burhan Sütcan, Hüseyin Gazi, Cemil Baba, Ömer Baba, Taki Coşkun.

            Medeni durumunuz (cevaba birini yazınız)

Evli (x)

Bekar

Dul (Eşi Ölmüş)

Dul (Boşanmış)

Eğitim Durumunuz? (cevaba birini yazınız)

  • Okuma-Yazma Bilmiyor
  • Okur-Yazar
  • İlkokul
  • Ortaokul ve Dengi Okul Mezunu
  • Lise ve Dengi Okul Mezunu
  • Yüksekokul Mezunu (x)
  • Üniversite Mezunu
  • Diğer
  • Eşiniz Alevi/Bektaşi mi, Sünni mi? Bektaşi.
  • Eşiniz Alevi ise dede/baba kızı mı, talip kızı mı? Talib kızı.
  • Oğlunuz evliyse eşi Alevi/Bektaşi mi, Sünni mi? Sünni.
  • Kızınız evliyse eşi Alevi/Bektaşi mi, Sünni mi? Alevi.
  • Kaç yaşındasınız? 1932 doğumluyum (68)
  • Mesleğiniz ya da işiniz nedir? Hava trafik kontorlüğünden emekliyim ve şu anda Alevilik-Bektaşilik üzerinde yazılar yazıyorum.
  • Aylık net ortalama geliriniz ne kadar? 125 000 000 emekli maaşı alıyorum
  • Şu anda hanenizde (evinizde) kaç kişi bulunmaktadır? İki kişi (eşim ve ben)
  • Halen kiminle birlikte oturuyorsunuz? Eşimle birlikte.
  • Varsa çocuklarınızın isimleri nelerdir? Kızımın adı Sümbül Keten, oğlumun adı İsmail Saygı.
  • Sizce Türkiye’de ne kadar Alevi/Bektaşi vardır? Bu devamlı karşılaştığımız bir sorudur. 25 milyon veya üzeri tahmin ediyorum.
  • Bağlama gibi bir çalgı kullanabiliyor musunuz? Hayır.
  • Hangi Alevi Bektaşi anma etkinliğine katılırsınız? Hacı Bektaş, Süceattin Veli, Abdal Musa, Uzunköprü’de Karababa, İnegöl’ün Şehitler köyünde Hasan Dede törenlerine katıldım.

·    Kızınızın eşi dede/veya baba oğlu mu, talip oğlu mu? Talib oğlu.

 

Görüşme tarihi:12/05/2000

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile