RIDVAN KORKUTAN BABA
RIDVAN KORKUTAN BABA
Rumeli kökenli ve kendisini yetiştirip toplum önderi olma konusunda öncü roller üstlenmiş, görüş ve düşünceleriyle ilgi gören Rıdvan Korkutan Baba okuyan, sorgulayan, düşünen bir beyne ve engin bir yüreğe sahip inanç önderlerimizden birisidir.
Ayhan Aydın
Nerelerden geliyorsunuz, dedeniz, babanız, çocukluğunuz, yaşamınız, hakkında neler söylersiniz?
Dedem Halil İbrahim, dedemin babası Hasan Nesimi Bulgaristan’dan dedemin babasının ismi Kurt Baba’dan nasipli Nesmi Veli Zeynel’dir ve büyük dedemiz, zamanla Bulgaristan’dan yedi köyün halifeliğini icra etmiş bir zaman.
Biz aslen Orta Asya, İran, Horasan kökenliyiz ve İran Horasan’dan Bulgaristan’a geliş ve Bulgaristan’dan Türkiye’ye dedemlerin gelişi doksan üç muhaccir olarak geçiyor.
Şimdi dedemlerin Ali Babadan nasipli olmaları ve bugün dualarını Ali Babaya bağlamaları ve bizim Mecidiye Köye gelişi dedemlerin, Mecidiye Köy’den on iki yaşında İstanbul’a göç ettik.
Hepimize malum yaşadığımız sorunlardan dolayı İstanbul’a geldik ve İstanbul’a geldikten sonra o hak yoluna olan aşkım yirmi iki, yirmi üç yaşlarında başladı ve ilk okuduğum eser hakikati şihedadır.
Biz ilk Fuzuli’nin Hadükatüs Sueda’yı okuduğumuz zaman kendimizi kaybettik ve o kadar bir aşkla girdik ki bunun anlatması çok zor. İşte bu önemli kitap ve kitaplar bize ilim kapılarını açtı, bize Allah muhabbetini, Ehli Beyt sevgisini aşıladı ve biz bu sevgiyle bu yola çıktık ve bu sevginin akabinde otuz altı yaşında rahmetli Ruhi Tütmez Baba’dan babalık hizmetini devraldım.
Ruhi Baba’dan babalık hizmetini almadan önce, gene rahmetle yad ediyorum makamları nur ala nur olsun, yine rahmetli Turgut Koca Baba ilen muhabbetlerimiz oldu. Ve öyle bir hal olmuştu ki rahmetli Turgut Koca ile ilk karşılaşmamızda bir nevruz muhabbetiydi, yine rahmetle yad ediyorum Küçük Turgut, Turgut Çağlar da var, kendileri o an derviştiler. Biz kendileriyle dışarıda dış gözcülüğünü icra ettik. Hizmet bitince rahmetli Turgut Koca Baba bizi muhabbete aldılar.
Turgut Koca’yla yaptığım muhabbetten çok etkilendim. O bende aşk ateşini yakanlardan birisi oldu.
Hacı Bektaşi Veli, Hekim Ali Baba, Otman Baba, Demir Baba diğer ulular, erenler, bu kutsi şahsiyetleri hakkında ne söylersiniz?
Hz. Peygamber Efendimiz’in dönemi bir mürvet dönemiydi, Hz. Peygamber Efendimiz’den sonra velayet dönemi başladı, Şahı Velayet, Haydarı Kerrar yani Hz. Ali dönemi. Ve Şahı Velayet Hakk’a yürüdükten sonra da fütüvet dönemi başladı.
İşte bugün Seyid Ali Sultan olsun, Otman Baba olsun, Akyazılı Sultan olusun, Musa Baba olsun, Ali Baba (Denizlerli) olsun, Demir Baba olsun, Abdal Musa olsun velhasıl kelam daha yüzlerce eren, fütüvet ehli insan, Hz. Ali’den sonra onun yolunu sürmüşlerdir.
Yani biz fütüvet erenlerinin yolunu sürüyoruz. Hz. Peygamber, Hz. Ali, Ehlibeyt ve fütüvvetin yolunu devam ettirmeye çalışıyoruz.
Peygamber Efendimiz, ne buyurdular? Ben en son ahir zaman peygamberiyim, benden sonra peygamber gelmeyecek ama benim izimden gelen benim velilerim, ermişlerim, evliyalarım, dervişlerim, ariflerim, kamillerim gelecek, benim yolumdan yürüyecek, demişlerdir. Biz de önce Hz. Peygamber Efendimizin, Şahı Velayet’in, Ehlibeyt’in ve bu fütüvet evliyalarının mirasçılarıyız. Onlar bize bu yolu emanet verdiler.
Bizim bu yol irşat felsefemiz bir olimpiyat koşusu gibidir; sancağı, ışığı, meşaleyi biri bırakır, biri alır.
Ve bizim bu ışığımız ilelebet hiçbir zaman için sönmeyecektir.
Şimdi bizler babalık veyahut dedelik yaparak bu yola hizmet vermeye çalışıyoruz.
Şöyle bir örnek vereyim bugün meşale fakirin elindedir, bizim ömrümüz tekamül ettikten sonra, bu meşaleyi bizden sonraki kardeşimiz alacak ve bu dünya durdukça bu meşale hep yanacak ve bu maraton hep sürecek.
Bizim yolda bir de şu vardır; erbabiyelik veyahut evladiyelik. Burada olan soydan gelen veya sonradan yola intisap etmişlerin yola hizmet vermeleridir. Bu bakımdan benim nazarımda ne erbabiyenin, ne de evladiyenin bir diğerene üstünlüğü yoktur. Önemli olan bu yola hizmettir. İşin ehli ise o yola hizmet vermeye layıktır insan.
Tüm güvenceleri üzerine toplamış insan, güvenilir insan olmak ahlaken tertemiz olmaktır önemli olan. Yola da ancak bunlar hizmet edebilirler. Bugün dedelik, babalık bir güneş gibidir.
Güneş doğduğu zaman bütün yeryüzündeki canlı, cansız herkes gıdasını alır.
Ay karanlığı aydınlatır, ışık vericidir. Bizim görevimizde insanları cahillikten kurtarıp arifliğe doğru menzil aldırmaktır.
Hz. İmam Hüseyin efendimizden sonra Hz. İmam Zeynel Abidin efendimizin hayatta kalması ve Ehlibey’in varlığını günümüze kadar getirmesi en büyük nimettir.
Hz. Ali efendimiz buyuruyor ki; belimden dahi gelse yolumdan gelmeyen benim ehli beyitim değildir, der. Belimden dahi gelmese benim yolumdan gelen benim ehlibeytimdir, diyen Hz. Ali en doğruyu bize göstermiştir.
Şimdi biz insanlar geçmişimizle övünmeyelim. Bizim soyca bu yola büyük hizmetlerimiz vardır ama ben onları hemen hiç dile getirmem. Önemli olan benim, kendimin bu yola ne kadar hizmet edebildiğimdir.
Şimdi bu Allah’la kul arasındadır ben soyumu kalkan olarak kullanırsam vah benim halime.
Bulgaristan’ın tarihçesi çok kısıtlı.
Şimdi gene saygıyla yad edeceğim Prof. Ahmet Yaşar Ocak çok saygı duyduğum bir insan. Eserinden çok yararlandım ve gerçek ana bilimi tarihi bilgiyi oradan aldım zaten.
Şimdi bugün Seyit Ali Sultan kalenderi, Otman Baba kalenderi, Sultan Suca Baba kalenderi efendime Söyleyeyim Ak Yazı İbrahim Sani Sultan kalenderi. Yani bizim Bulgaristan yöremiz genellikle kalenderi.
Bugün Alevi ve Bektaşi öz Türk’tür ve biz duamızı öz Türkçe yapmalıyız ve hatta akşam ki muhabbetimde de dile getirdim biz Arap İslamı, Arap Müslüman’ı değiliz biz Türk müslümanıyız, Türk İslamıyız ve Türk müminiyiz ve biz Alevi müslümanız, Alevi İslam’ız.
Alevi, Bektaşi ve Mevlevi felsefesinde biz önce tasavvufla özdeşleşmiş kişileriz. Şimdi biz tasavvufa girdiğimiz zaman tasavvufta mezhep yoktur, bütün mezhepler birdir, tasavvufta tarikatlarda yoktur, çünkü tasavvufta hedef birdir eğer ki kişiler tasavvufta mezhebe veya tarikatsal felsefeye girdiği an o tasavvufu icra edemez.
Bu yola ne zaman girdiniz. Yola intisap ederken özel bir rütüel, tören yapıldı mı?
1976 da insat ettim. Şimdi şöyle ifade edeyim malümalünüzdür yola insat edinmek için bir ikrar merasimimiz var bizim yani ikrar merasiminden sonra çünkü ikrar çok önemli bir fonksiyondur Alevilik, Bektaşilik, Mevlevîlikte.
İkrar nedir?
Ben Allah’a layık bir kul olacağım elime, belime, dilime sahip olacağım, ben anama, babama hayırlı evlat olacağım diye ikarar verirsin. Çocuklarıma hayırlı ana, baba olacağım, ben komşularımla iyi geçineceğim, ben herkese iyilik yapacağım, kötülük yapmayacağım, ben mazlumun yanında zalimin karşısında olacağım, elimle komadığımı almayacağım, gözümle görmediğimi söylemeyeceğim bu ikarardır.
Birazda şöyle ifade edeyim ikrar dilerseniz: Dilsiziz, belsiziz, elsiz olmaktır. Yani kötü söz söylememek, namusunda olmak, eliyle koymadığını almamak.
Çünkü ikrar veren insan mümin insandır, ikrar veren insan güvenilir insandır, tabi ki kişi ikrarını bilirse.
İkrar Allah’adır, Allah yolundan ayrılmayacağınadır, iyi insan olacağına, Peygamber Efendimiz’e bağlı kalacağına, Ehlibeyt’e iyi muhip, talip olacağına, sadık olacağına, erenlerin yolundan ayrılmayacağına verilen sözdür ikrar.
İkrar dışında bir de elbette bir de biz de hizmet var. On iki hizmet mevzuatımız var. Bu hizmetlerin de layıkıyla yapılması vardır.
Bizler de işte bu hizmete hem bu ikrarımıza layık olamaya çalıştık, hem bugünkü hizmetimize şevkle, aşklan layık olamaya çalışıyoruz ve sürekli düşünen bir insanız.
Balkanlar da benim gördüğüm yedi hizmet, yedi post var, yedi dilimlilik var fakat siz on iki hizmet, musahiplilik tabi ki nasıl?
Fakir Nazenin olarak Balkan kökenli, ikrarlı babayım.
Musahiplilik: Peygamber Efendimizle Hz. Ali Efendimiz musahip oldular. Nerede? Son veda haccında.
Peygamber Efendimiz son veda hutbesini okurken yedi deve semeri üzerine çıktı, hutbe okudu.
Şimdi musahiplik birbirine sahip olmak, birbirine yardımcı olmaktır; sosyal açıdan, ekonomik açıdan, manevi açıdan.
Dört can, bir can felsefesi var. Ama musahipliliğin bir de batıni yönüne girdiğim zaman, özün özüne girdiğim zaman, yaratılış dört ana sırdır ve dört kitap vardır, örnek dört mezhep vardır, dört iklim vardır, yani burada işin özünün özüne inmek gerekiyor. Aslında burda da yine bize verilmek istenen mesaj vardır.
Bu mesaj ya algılanamadı yada algılandı da icra makamına getirilemedi.
Şimdi şöyle ifade edeyim biz şahsi olarak fakirin birliği birimiz kırk kırkımız bir ve bizim canlarımız hepsi de ikrarlı canlardır. Ama bir musahipli gibiyiz. Birimizin canı yandığı zaman hepimiz yardımına koşarız.
Kuranı Kerim var, Kuran ne ifade ediyor, Alevi/Bektaşi inanç ve ibadetindeki yeri nedir?
Kuran dediğimiz zaman şöyle ifade edeyim şahsi ve kişisel görüşüm Kuran sırlarla dolu bir kitap, Kuranı Kerim’de çok mesajlar var.
Kuranı Kerim daha henüz açmamış bir gül domurcuğu gibidir.
Şimdi ne diyor cenabı Allah Kuranı Kerim hakkında? “ben size Kuranı Kerimi okuyup düşünesiniz diye indirdim. Kuran düşünürlerin kitabıdır”, Kuranı Kerimi bölümsel olarak değerlendirmeye girdiğiniz zaman peygamberlerin hayatı, işte efendim cennet-cehennem felsefesi, efendim kerametler ve bir bölüm vardır ki Kuranı Kerim’de İlmi Ledün’dür.
İşte bizim Kuranı Kerim’den almak istediğimiz mesajlar bunlar.
Biz kendimizi aradığımız zaman, kendimizi Kuranı Kerim’de buluruz.
Kuran bizi bize anlatıyor ama biz kendimizi arayıp ta Kuran’da bulamazsak Kuran bize bir şey ifade etmez. Ve dahası da vardır, Kuranı Kerim felsefesine bakınca başka başka ufuklar açılır insanın önüne. Kuran ölü kitabı değildir ama ölülere de okumayın diye bir kelime telâffuz etmeyeceğim. Kuranı Kerim’i kişi hayatta iken çözecek, Kuranı Kerim’in sırrına erecek.
Şimdi bir Kuranı Samet, bir de Kuranı Natık vardır.
Buraada en önemli olan Kuranı Natık olabilmektir.
Tabi çalışmak, hizmet etmek istiyor.
Şimdi şöyle ifade edeyim çok enteresandır çok zor dönemler geçirmeme rağmen hayat ile mücadele de çok af buyur bir paket sigara almıyordum ama kitap alıyordum. Okumak ve düşünmek.
Alevi/Bektaşi yoluna hizmet verenler içinde dedelerin, babaların ayrı bir yeri var sanırım?
Şimdi Aleviliği ve Bektaşîliği yaşamak lazım kişi kitap da okumaklan Alevi felsefesini çözemez, kişi Bektaşi felsefesini çözemez, kitapdan okumaklan bilim alır ama yine sır konuları, anahtar konuları çözemez, çözmek için yaşamak gerekiyor.
Şimdi bir de şöyle söyleyeyim genelde ocaktan gelenler babalara dikme baba olarak hitap ediyorlar ve burda şahsi olarak bu dikme baba kelimesini kullanan kişileri şahsen kınıyorum.
Bizim hedefimiz neydi? Yaratılmışı severiz, yaratan dan ötürü. Şimdi dedeler soydan geliyor. İşte diyeyim ki örneğin nasıl söyleyeyim İmam Ali Rıza soyundan geliyorlar. Peki babalar hangi soydan geliyor? Biz hepimiz bir nuruz ve bizim bir fikir birliğine varabilmemiz için bir kere bu dikme baba felsefesi kalkacak.
Biz insanız karşındaki de insan önce insana insan değerini vereceğiz hiç kimse ocağıyla öğünmemeli, kişi hakikaten o ocağa layık olabiliyorsa dedesi evliya oldu ise o da evliya olabilirse işte o kişinin anlından nurs ederim.
İster dede olsun, ister baba olsun önce bir meydan hizmeti icra edecek. Meydanda özleşecek, yoğrulacak, pişecek. Meydanla özdeşleşecek, yani hizmet edecek. Çünkü kendisi pişmeden kişi karşısındaki insanları pişiremez. Çünkü pişmenin ne olduğunu bilmiyor. Babalık da aynen böyledir; baba olacak kişi bir kere hizmetlere tekamül edecek ve burda bir tasavvuf ilmi alacak. Ledün ilmi alacak, kimden alacak o kişi? Baba olmadan önce ki mürşidinden alacak. O uyaracak ilmen bir yere gelecek. Dede olsun, baba olsun ilmen bir yere gelemeyen kişi ne dedelik yapabilir, ne babalık yapabilir, fakirin nazenin görüşüm böyle.
Ledün ilmine vakıf olmayan kişinin dedelik, babalık yapması çok güçleşir.
Çünkü işte sır olan buradadır, bir kere ledün ilmi dediğimiz zaman ne anlıyoruz bunu ifade edeyim.
Ledün ilmi evliya ilmidir, ledün ilmi peygamber ilmidir, ledün ilmi Hızır Aleyhisselem’ın ilmidir. Bu ilmi vakıf olacak kişi. Eğer bu ilmi vakıf olabilmezse canlara ne verebilecek o dede veya baba?
Şimdi dedelik ve babalık dediğimiz zaman dedelik ve babalık işte bu alemde yokluk alemidir.
Dede olsun, baba olsun halk için yaşar, hak için yaşar ve bütün hizmeti önce hakka sonra halka.
Ana temel hedef halkı Hakk’a yönlendirmek ve insanları güzel insan yapmak, güvenilir insan yapmak, emin olunan insan makamına getirmektir.
İSTANBUL, 17.03.2000