ÇUBUK YÖRESİ ERKANI ALPER ÇAĞLAYAN
Küçük Prense Kitaplar...
ÇUBUK YÖRESİNDE ERKAN
AYHAN AYDIN
Bir de elimin altında tuttuğum ve yakında bitirdiğim bir kitaptan daha bahsedeyim sana.
Alper Çağlayan tarafından hazırlanan Çubuk Yöresinde Erkan kitabı.
Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi Yayınları Derleme Dizisi içinden yayınlanan bu eser bence alanında çok önemli bir boşluğu dolduruyor.
Baştan sona dikkatlice okuduğum eserle bugüne kadar pek ihmal edilmiş, hatırı sayılmamış bir önemli yöremizin inanç esasları ve uygulamaları konusunda en derli toplu kaynak eser olarak hazırlanıp bize sunulmuş oluyor.
Yakamı bırakmayan “Olanaksızlıklar” nedeniyle çok istememe rağmen bir türlü gidemediğim bu bölgeye bu sene içinde nihayetinde birkaç saatliğine de olsa gidebilmiştim, Ankara’da tatildeyken. Arı, duru, özlü bir şekilde Alevi İslam değerlerini yaşatan, cemin, görgünün, sorgunun, çerağın, kurbanın varlığıyla ışıklanan yöredeki köylerdeki; “Görgü Öncesi Hazırlıklar, Görgü, Erkan, Tüm Hizmetler, Abdal Musa, Müsahip (ve İkrar) Ceminde Erkandan Geçme, Düşkün Kaldırma Erkanından Geçme ve Tüm duaların, nefeslerin…” sıralandığı bu eserde cemlerde okunan tüm Kuran ayetleri de eksiksiz bir şekilde verilmiştir.
Evet canlar, dostlar…
Yıllardan beri bazı dedelerimiz daha doğrusu “dedeciklerimiz” bir şeyler karalayıp dururlar, erkanlar, cemlerle, semahlarla ilgili. Cemlerdeki hizmetler şunlardır, cemlerde şu dua okunur, okunmaz, cemlerdeki Kuran ayetleri şudur budur diye…
Ben yirmi beş yıldır buna tanık oluyorum. Eline kalem alan herkes bir “Erkanname” yazma sevdasına düşüyor bizde.
Yirmi beş yıldır epey hizmet ettiğim, hiçbir karşılık beklemeden bu uğurda büyük çaba gösterdiğim, yüzlerce söyleşi yapıp bunlardan yüz tanesini deşifre edip internet ortamında da olsa, yayınladığım ama ne hikmetse hiç ama hiç hak etmediğim halde bazılarından çok büyük acılar da yaşadığım, çok ama çok sevdiğim dedeler bana hiç gücenmesinler ama bu konuda yirmi beş yıldır bir arpa boyu yol alınamamıştır.
Birçok ocakzade dedemiz kendini ön plana çıkarma hastalığından bir türlü vazgeçememiştir. İlla kendi isminin yazılı olduğu bir “dosyacık”, koltuklarının altında, veya çantacıklarında cemevi, cemevi gezer olmuşlardır. Sonrasında ise matbaa, matbaa gezmeler başlamıştır.
Her eline kalemi alan yüzlerce uydurma, adına kitap denen derme çatma “derleme” çabalarını kitap olarak önümüze sermişlerdir, sermek istemişlerdir, sermektedirler.
Ama artık yeter!
Nasıl Aleviliği birileri sağa sola çekip çarpıtıyorlarsa, kimi dede, baba, ozan, aşık vs. bu geleneğin içinden gelen, geldiğini söyleyen, inanç önderlerimiz tarafından da bazen Alevilik, Bektaşilik çarpıtılmaktadır, bu konuda yalan yanlış kitaplar yazılmaktadır.
Daha geçenlerde elime üç dört tane “kitap” sıkıştırıldı, bunları oku! Diye.
Yahu; kitaba saygım olmasa, kağıda saygım olmasa bunları parça parça ederdim bir güzel!
Ne kitabı yahu, bu paçavralar kitap mitap olmaz, olamaz.
İnsaf!
Alevilik-Bektaşilik bu kadar sahipsiz mi???
Değil Arapçası’nı Türkçesi’ni bile doğru dürüst okuyamayanlar Kuran’la ilgili, Kuran-Alevilik ilişkisi hakkında kitap yazıyorlar!!! Ne haddinize??? Konuşmayı başaramıyorsun, üç beş uydurma söz ezberlemişsin, almışsın kalemi, kağıdı eline, başlamışsın yazmaya…
Bu işi gerçek dede, baba, ozanlara, aşıklara bırakın, gerçek yazarlara bırakın onlar derleyip toparlasınlar bunu. Gerçi nerde o birlik! Lafta sözde kalan “birlikler, birlikte çalışmalar”! Her kafadan bir ses çıkan, ortaya bir şey çıkmayan boş çabalar. Artık bunların bitmesi gerekir.
Alevi yazarları da, dedeleri, babaları, ozan-aşıkları da inanç konusunda, erkanlar konusunda, cemler konusunda derli toplu eserler ortaya koyamamışlardır.
Yazılan eserlerin yüzde doksanı safsatadan ibarettir.
Aynaya bakıp kendimize gelelim artık!
Ortaya okunabilir, genel geçer, gençlerimizin, Sünni vatandaşlarımızın, yabancıların çevirilerini anlayabilecekleri eserler ortaya koyalım artık.
Kimse kimseyi kandırmasın, tüm dernek, vakıf, dergah, cemevi yönetimlerinin, dedelerinin, yazarların bunda kabahati vardır.
Bir an önce bu konuda bir şeyler yapılmalıdır. Yoksa bu utanç bize yeter!
Bu vesileyle, akıcı anlatımı, gereksiz ayrıntılarla insanı boğmayan ve bir yöredeki “Erkanı” bu kadar net bir şekilde ortaya koyup, anlatan, yazan Alper Çağlayan Hocamızı yürekten tebrik ediyorum.
İşte böyle eserler örnek alınıp, kitap hazırlanmalıdır.
Bu konudaki kitap böyle olur işte!
Alper Çağlayan, Çubuk Yöresinde Erkan, Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi Yayınları Derleme Dizisi: 1, 2002, Ankara
DOSTLAR BAĞINDA GÖNÜL SEYYAHI (Alevilik - Bektaşilik / Denemeler, Yurtdışı Gezi Notları), ÜRÜN YAYINLARI, 2013, ANKARA (ÖNSÖZ), SAYFA: 293-294