Hacı Bektaşi Veli Anma Törenleri (2001)

Hacı Bektaşi Veli Anma Törenleri  (2001)

 

 

AYHAN AYDIN

 

GEL GİDELİM HACI BEKTAŞ VELİ’YE

 

Eğer gerçekleri görmek istersen

Gel gidelim Hacı Bektaşi Veli’ye

Muhabbet demine girmek istersen

Gel gidelim Hacı Bektaşi Veli’ye

 

Orada kurulsun bir ulu divan

Gerçekten görülsün sevilen seven

Varını yoğunu bu yola veren

Gel gidelim Hacı Bektaşi Veli’ye

 

Şeriattan tarikata geçelim

Hakikatten marifeti seçelim

Pir elinden dolu, bade içelim

Gel gidelim Hacı Bektaşi Veli’ye

 

Keramet ehlinin ol kerem kani

Biz bizden alalım ilmi irfanı

Sevgide bulalım dini imanı

Gel gidelim Hacı Bektaşi Veli’ye

 

Atalım kalplerden kini nefreti

İnsana verelim sevgi hürmeti

Kendinde ara, bul her hakikati

Gel gidelim Hacı Bektaşi Veli’ye

 

Hiç bir canı incitmeden kırmadan

Kendi kusurunu kendin görmeden

Boş boşuna bu bedeni yormadan

Gel gidelim Hacı Bektaşi Veli’ye

 

Garip Bektaş Hakk çağırır dilimiz

Ezelden ikrara bağlı belimiz

Erenler yoludur gerçek yolumuz

Gel gidelim Hacı Bektaşi Veli’ye

Aşık Garip Bektaş

 

 

 

38. Geleneksel, XII. Uluslar arası Hacı Bektaşi Veli Anma Törenleri ve Kültür ve Sanat Etkinlikleri, 16-18 Ağustos 2001 tarihleri arasında on binlerce kişinin katılımıyla Nevşehir’in Hacı Bektaş İlçesi’nde yapıldı.

Başbakan Bülent Ecevit’in törenlerden bir gün önce ziyaret ederek, Kültür Merkezi’nin açılışını yapmasıyla fiilen başlayan törenler yüzlerce yazarı, bilim adamını, dedeyi, babayı, ozanı, Alevi/Bektaşi kurum ve kuruluş temsilcisini bir araya getirmesi; konuşmaların, söyleşilerin, sohbetlerin, panellerin, konferansların, cemlerin, konserlerin, sergilerin, tiyatro gösterilerinin yapılması bakımından çok anlamlıydı.

Tüm yazılı, görsel Türk medyası karşısında CEM Vakfı ve Cem Dergisi adına Başbakan Sayın Bülent Ecevit’e yönelttiğimiz sorularımıza karşın Sayın Ecevit’in verdiği yanıtlar doğrusu çok düşündürücüydü.

Alevi/Bektaşi inanç ve kültürüne sahip insanların hak ettikleri taleplerin bu arada genel bütçeden kendilerine pay ayrılmasının, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yeniden yapılandırılması ve eğitim kurumlarında kalıcı bir şekilde Alevilik’le ilgili bilgilerin aktarılması konusunda söz verdikleri halde koalisyon hükümetinin bu konularda bir çalışmasının olmamasını nasıl açıklayacaklarına yönelik sorumuza Sayın Ecevit medya mensupları karşısında şöyle cevap verdi: Efendim, Alevi/Bektaşi vatandaşlarımızın istekleri konusunda çalışmalarımız var, zaten elimizden geldiğince çabalıyoruz, Diyanet İşleri konusunda da bu kurumdan gelen çekinceler var, şeklinde konuştu.

Gazeteci Musa Ağacık’ın da kimi sorularına iyice sinirlenen Bülent Ecevit fenalık geçirdi.

Kültür Merkezi’nin açılışında yaptığı konuşmasında Bülent Ecevit; Hacı Bektaş’a üniversite isteklerine karşın, biz Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaşi Veli Araştırma Merkezi’ni bu konularda destekliyoruz, dedi.

16 Ağustos’ta Hacı Bektaş meydanındaki resmi açılışta ise en büyük alkış Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer’eydi. Yaptığı konuşmada Sezer, laiklik üzerinde durdu. Sezer konuşmasında, hiç kimse, kişisel ya da politik çıkar sağlamak amacıyla dini, din duygularını ya da dince kutsal sayılan değerleri kötüye kullanamaz, dedi.

 

Etkinlikler

Birinci Gün Etkinlikleri:

Anma Etkinliklerinde Özgürlük Parkı’nda Aleviler ve Güncel Siyaset söyleşisinin konuğu Türkiye’nin iki aydını, iki önemli gazetecisiydi: İlhan Selçuk ve Fikret Otyam.

Özellikle gericiliğin Türkiye’de aldığı boyutlar ve Aleviler’in içinde bulundukları son durum hakkında değerlendirmelerde bulunan Otyam, Alevi/Bektaşi kültürünü yozlaştırmak isteyenlere, Atatürk Devrimlerine karşı çıkanlara, halkından kopup Aleviliği siyasi çıkarları için kullanmaya kalkanlara karşı uyarılarda bulundu. İlhan Selçuk ise konuşmasında Atatürk’ün Türkiye’ye getirdikleri, Aleviler’in çağdaş, demokrat, laik bir Türkiye’deki konumlarını ve ülkemizi kuşatan gerici yapılanma üzerinde durdu. Çok büyük bir ilginin gösterildiği söyleşi iki saat sürdü.

Hacı Bektaş Dergahı’nın kapısında ise altıncı yılını dolduran bir sergi vardı: Sivas Fotoğraf Sergisi; Madımaktan Yükselen Çığlık.

İnsanlığın acısı olmuş, yürekleri hala dağlayan Sivas katliamını gözler önüne seren sergideki resimler, Sivas’taki haksızlığı Pir’in huzurunda haykırıyordu tüm insanlara.

Pir Sultan Abdal Derneği Ankara Şube Başkanı Kamber Çakır tüm Pir Sultan dostlarının ve aynı zamanda dünyada en sevdiği varlığı kızını ve diğer sevdiklerini semaha durmuşken kaybeden birisi olarak yaslı aileler adına da konuşuyordu: Pir Sultan’ın insanlık, barış, dostluk meşalesi ebediyete kadar yanacak, çocuklarımız, kızlarımız sonsuza kadar semah dönecekler, bu inancı ve kültürü yaşatacağız!...

Bir güne birçok etkinlik sığdırılmıştı. Hepsini izlemeye çalışıp oradan oraya koşarken, insanlarla söyleştik.

Türkiye’nin hatta dünyanın dört bucağından kopup gelen on binlerce insan inancı için, Pir Hacı Bektaşi Veli’nin Dergahı’nı, Türbesi’ni ziyaret için buralara gelmişlerdi.

Birinci gün akşam Belediye meydanında Şiir ve Türkü Dinletisi’nde Selma Ağabeyoğlu, Hüseyin Şahin, Haydar Ünal şiirler okudular.

Gecenin içinde genci yaşlısı, esmeri, sarışını meydanı dolduran herkes coşkusunu kimi zaman semaha, kimi zaman oyuna dökerek çok duygulu anlar yaşadı.

Sanatçıların türküleri, Güneş Tiyatrosu Oyuncularının sergiledikleri Sokak Tiyatrosu izlenmeye değerdi.

Hele Hakk-Muhammed-Ali nidalarıyla Aleviliğin evrensel ritüellerinden semahları Fethi Erdoğan Dede huzurunda dönen Garipdede Derneği Semah Ekibi’nin gençleri gecenin karanlığını yırtıp bir anda nurla doldurdular meydanı.

Hakk-Muhammed-Ali nuruyla dolan meydanı daha sonra aydınlatacak havai fişek gösterisi ise bu anma etkinliğinde abes kaçıyordu. Üstelik kalitesiz bu fişekler birçok kişi gibi az kalsın benim de yaralanmama sebep olacaktı, neyseki sadece pantolonumun yanmasıyla ucuz atlattım, tehlikeyi.

Aynı gece ise gerek Kapalı Spor Salonu’nda, gerekse Amfi Tiyatro’da onlarca sanatçının katıldığı etkinlikler yapıldı.

 

İkinci Gün Etkinlikleri:

Emekli General Ali Rıza Selmanpakoğlu’nun, “Karanlıktan Aydınlığa,” isimli konferansını dinlemek için kültür merkezini dolduran yüzlerce insan, Selmanpakoğlu’ndan Anadolu kültür tarihini de içine alan bir konuşma dinlediler.

Alevilik ve Hz. Ali ile ilgili açıklamaları, kitapları, yazıları dolayısıyla büyük tepki almasına rağmen konuşma yapmak üzere Hünkar Hacı Bektaş’ın Dergahı’nın bulunduğu bu topraklara ayak basması istenen Faik Bulut’un da geleceğini duyan yine yüzlerce insan kültür merkezini doldurdu.

İnançlara zorlama, kaba taslak yorumlarla hakaret edebilen, “Ali’siz Alevilik” kitabıyla, Aleviliğe ve Hz. Ali’ye hakaret eden Bulut’un ne söyleyeceğini ve kendisini daha önce defalarca sert şekilde eleştiren Sadık Göksu’nun ona ne cevap vereceğini merak eden birçok dede de paneli izlemek üzere kültür merkezine geldi.

Fakat Faik Bulut panele katılmadı.

Alevi/Bektaşiliğin Tarihsel Süreci isimli panelin diğer konuşmacısı ise Prof. Dr. Fuat Bozkurt’tu.

Sadık Göksu ve Prof. Dr. Fuat Bozkurt konuşmalarında Aleviliğin inançsal, sosyal, kültürel boyutları üzerinde durdular.

Sadık Göksu konuşmasında, Faik Bulut’un tezlerine karşın, Aleviliğin bir inanç sistemi olduğunu, özünün değiştirilemeyeceğini söyledi.

Bu arada İstanbul’daki Alevi/Bektaşi kurum ve kuruluşlarının dedelerinin ortaklaşa düzenledikleri Birlik Cemi Kapalı Spor Salonu’nda yapıldı. Olağanüstü bir atmosferde, dünyanın tüm kirliliklerinden arınmış bir şekilde, ibadet aşkıyla yapılan cem gerçekten de katılanları duygudan ağlattı.

Veli Akkol’un yönetiminde cuşa gelen insanlar yerlerinde duramıyor, tümü ceme katılıyordu.

Sazın, semahın, deyişlerin, duaların içinde salonda gönülden gönüle köprüler kuruluyor, barış güvercinleri uçuşuyordu.

Aynı gün öğleden sonra yine Aleviliğin Bektaşiliğin Tarihsel Süreci konulu panelin bu seferki konuşmacıları bu yılın Hacı Bektaş Dostluk Ödülü’nü Cumhurbaşkanı’nın elinden alan Reha Çamuroğlu ile, Baki Öz, Esat Korkmaz’dı.

Bu paneli de izlemek üzere gelen insanlar kültür merkezini doldurdu.

Aynı gün karikatürcülerin hem sergileri, hem söyleşileri, halkla kaynaşmalarını sağlandı.

Özgürlük Parkı’nda düzenlenen Halk Müziğinin Dünü Bugünü, söyleşisine ise Arif Sağ, Yavuz Top da katıldı.

İkinci gün akşamı da aynı şekilde Amfi Tiyatro ve Kapalı Spor Salonu’nda onlarca sanatçının katıldığı etkinlikler yapıldı.

Benim tercihim ise aynı gün ikinci cemi izlemek oldu.

Garip Dede Türbesi Derneği yöneticilerinin, katılımcılarının yaptıkları Hüseyin Orhan, Fethi Erdoğan Dedeler’in yürüttükleri cemde Hakk-Muhammed-Ali nidaları göğe yükseldi.

Bu şekilde Hacı Bektaş’ın da ruhu şad oldu.

Türlü oyunlarla, hesaplarla bu kutsal ve bereketli toprakları kirleten, Alevilik maskesi altında kişisel menfaatleri için dolaşan kimi çıkar bezirganlarına en güzel cevap yine Hakk ve halk aşığı dedelerden, babalardan, ozanlardan, gerçekçi bilim adamlarından geliyor.

 

Üçüncü Gün Etkinlikleri:

Bugün de yine Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen panele ilgi çok yoğundu. Halkbilimci, Folklor Edebiyat Dergisi Yayın Yönetmeni Metin Turan’ın yönettiği Toplumsal Mücadelede Ozanların Yeri isimli panele konuşmacı olarak katılan Mahzuni Şerif, Dertli Divani, sanatçı Hasan Yüksel konuşmalarıyla beğeni topladılar.

Mahzuni Şerif halk ozanlığı kavramı üzerinde durduğu konuşmasında, gerçek halk ozanlarının toplumun duygularına tercüman olan, sözünden ve yolundan dönmeyen dürüst, mert insanlar olduklarını söyledi.

Dertli Divani ise konuşmasında özellikle inanç üzerinde durdu.

 

Notlar... Sorular...

 

Genel katılımın önceki yıllara göre düşük olduğu Anma Etkinlikleri’nin Türkiye’nin diğer yörelerinde de olduğu gibi bir panayır, şenlik havasına bürünmesi/büründürülmesi dikkat çekiciydi. Başta Belediye’nin, yazar, sanatçı ve aydınların bu izlenimi yaratacak özendirmelerden kaçınması gerekmektedir.

Onbinlerce insan ziyaretleri yerine getirirken yapılan kültürel etkinliklerden de yararlanma olanağı bulmuş oluyorlar.

Her zamanki gibi Türkiye’nin dört bir yanından gelen dedeler, babalar, yazarlar, ozanlar, bilim adamları birbirlerini görüp, konuşup-kaynaşırken, yeni tanışmalarla yeni dostluklar ve yeni işbirlikleri doğmuş oluyor.

MHP’li milletvekillerini Abdal Musa Anma Etkinlikleri’ne davet edip konuşma yaptırdıkları için Alevi/Bektaşi kurum ve kuruluş temsilcileri tarafından hayli eleştirilen Abdal Musa Derneği yöneticileri gibi biz de hayli şaşırdık; Sayın Devlet Bahçeli’nin mesajının törende okunmasına, Belediye Başkanı Mustafa Özcivan’ın ona teşekkür etmesine, bir bakanının konuşturulmasına neden kimi Alevi/Bektaşi kurum kuruluş temsilcilerinin aynı şekilde tepki göstermediklerine?!

Üç trilyona mal olduğu söylenen, Dergah’a çok yakın, adeta Dergahı sıkan Kültür Merkezi yüz metre ileri yapılamaz mıydı?

İstanbul’daki Alevi/Bektaşi kurum ve kuruluşlarının birçok defa toplanıp anma etkinlikleri konusundaki görüş ve önerilerinin alınması konusundaki çalışmalara pek itibar edilmemesini de doğrusu algılayamadık. O kadar kurum, kişi defalarca boşuna mı toplandı? Birçok öneri, istek, uyarı belediyeye iletilmedi mi, iletildiyse niçin belediye tarafından dikkate alınmadı?

Hacı Bektaş Dergahı’nın son postnişini Feyzullah Ulusoy’un oğlu Veliyettin Ulusoy (Efendi)’yle evinde uzun soluklu, içerikli bir söyleşi yaptım. Bu yola içten bağlanmış Ergün Şanlı’yla beraber Feyzullah Ulusoy’un 86 yaşındaki eşi, Cemalettin Çelebi’nin torunu Fitnat Ana’yı ziyaret edip, sohbet ettik. Söyleşiye Fitnat Ana’nın eğitimci torunu Sinan Ulusoy da eşlik etti. Feyzullah Ulusoy’un evinin duvarları ise bir müzeyi andırıyor; birçok tarihi fotoğraf eve ayrı bir değer katıyor.

Hüseyin Orhan, Fethi Erdoğan, Aşık Ali Metin, İsmail Türker, Hüseyin Doğan Dedelerin katıldıkları sohbette ise erenler, veliler, tasavvuf üzerinde durduk.

Anma etkinliklerinde dikkatimi çeken unsurlardan birisi de gösterişten uzak bir şekilde usanmadan, bıkmadan ulu dergahı temizlemeyi bir görev bilip ellerinde süpürgeleri ile onlarca büyük çöp torbasını dolduran Garip Dede Türbesi Derneği gençleriydi. Onlarca genç gerek merkezde, gerekse de Çilehane’de örnek bir çalışma sergilediler.

 

Cumhurbaşkanı’ndan Anlamlı Mesajlar:

“Hiç Kimse Dince Kutsal Sayılan Değerleri Kötüye Kullanamaz”

 

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Hacı Bektaş’ta Yaptığı Konuşmanın Metni:

 

"Değerli Hacıbektaşlılar,

Değerli Konuklar,

Ülkemizin dört bir yanından gelen Değerli Yurttaşlarım,

Büyük düşün adamı Hacı Bektaş Veli'nin, sevgi ve hoşgörüye dayalı insancıl felsefesini özümsemiş bu coşkulu toplulukla, O'nun yaşadığı topraklarda birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Düzenlenen bu şenlik, her yönüyle güzel bir toplantı, geçmişten geleceğe uzanan aydınlık bir yoldur.

Onun için, bu şenliği düzenleyenlerle, Hacı Bektaşi Veli’nin aydınlık düşüncelerine sahip çıkanları ve Onu anmak için burada bulunanları kutluyor, hepinize saygılarımı, en iyi dileklerimi sunuyorum.

Değerli Yurttaşlarım,

Geçmiş dönemlere ilişkin verilerin bilimin ışığında değerlendirilmesi Cumhuriyet’le başlamıştır. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, kendi toplumsal birliğini geçmişinde arama bilincini edinerek geleceğe yönelmiş; Batılılaşma sürecinde de kişiliğini, yeryüzündeki yerini ve tarihsel varlığını kavrama olanağını bulmuştur.

Ahmet Yesevi, Mevlana, Hacı Bektaşi Veli ve Yunus Emre gibi yaşadıkları dönemleri ve sonralarını aydınlatan düşün adamlarının önemi, geçmişin bilimsel araştırmalara dayandırıldığı bu dönemde daha da iyi anlaşılmıştır.

Hacı Bektaşi Veli'yi, günümüze tüm canlılığı ile ulaşabilmiş düşünce sistemiyle anıyor, O'nun insan sevgisi, barış ve hoşgörü gibi evrensel kavramlara dayanan felsefesinin geçerliliğine büyük saygı duyuyoruz.

Düşünce sistemlerinin geçerliliklerini yitirmeden ayakta kalabilmeleri, evrensel değer taşımalarına ve çağdaş yeniliklere açık olmalarına bağlıdır.

Hacı Bektaşi Veli'nin kişiliğinde söylenceye dönüşmüş, insan sevgisine, hoşgörüye ve barışa dayalı, geniş kitleleri etkileyen düşünceler, 13. yüzyılda, farklı inançların ve grupların odağı durumundaki Anadolu'da toplumsal kimlik ve birliğin oluşmasına ve sürdürülmesine önemli katkılar sağlamıştır.

Değerli Yurttaşlarım,

Bugün, gelişen dünyada, temel hak ve özgürlüklere saygılı, insana duyulan sevgiyi yüce bilen ve insanı her türlü değerin üzerinde tutan çağdaş, insancıl ve barışçı anlayış egemendir.

Çağdaşlığın temel ölçütlerinden olan çoğulcu demokrasi anlayışının toplumun her katmanına yayılması ise, kültürel değerlerimizin yaşamasına olanak vermektedir.

Hacı Bektaşi Veli gibi düşünür ve gönül adamlarının hoşgörü, sevgi ve saygısıyla temellendirilmiş yaşam felsefeleri, ülkemizde demokrasi anlayışının yerleşmesi yönünden de yol gösterici olmayı sürdürecektir.

Hacı Bektaşi Veli, insan ve doğa sevgisini ve barışçıl yaşama ortamını öğütleyen evrensel görüşün öncülerinden biri olarak, gönüllerdeki saygın yerini almıştır.

Hacı Bektaşi Veli, düşüncesi ve yaşamıyla, kendisinden sonra gelenlere büyük bir çığır açmış, birlik, kardeşlik, sevgi ve hoşgörü çağrısıyla, farklılıklara karşın huzur içinde birarada yaşamanın yolunu göstermiştir.

O, anlam ve önemini bugün daha iyi kavradığımız, çağları aşan düşünceleriyle, tüm insanlığa seslenmiş, günümüzün evrensel değerlerini yüzyıllarca önce insanlığa kazandırmıştır.

Hacı Bektaşi Veli, ulusu, dini, mezhebi, rengi ya da görüşü ne olursa olsun, tüm insanları, sevgiye, kardeşliğe ve barışa davet etmiştir.

İnsanlığın, Anadolu'nun yetiştirdiği bu büyük kişiliklerden ve onlar sayesinde kazanılan tarihi deneyimlerden öğreneceği pek çok erdem olduğuna inanıyorum. Hoşgörü, bunların önde geleni ve en önemlilerinden biridir.

Değerli Hacıbektaşlılar,

Hacı Bektaşi Veli'nin yüceliği, yeryüzündeki her varlığa, kendine dönük olmayan, bencillikten uzak, koşulsuz sevgiyle yaklaşmasındandır.

İnsana sevgi ve saygı temeline dayalı hoşgörünün yaşam biçimi olarak benimsenmesi, insan mutluluğunun ve toplumsal barışı sağlamanın önemli koşuludur.

Ancak bu koşulun gerçekleşmesiyle, farklı düşünce yapıları bir arada yaşayabilecek ve zengin kültürel birikim olarak geleceğe aktarılabilecektir.

Dünyamızın birçok yöresinde, ne yazık ki engellenemeyen acımasız şiddet olayları ve çatışmalar, Hacı Bektaşi Veli Felsefesi'nin içerdiği sevgi, barış ve hoşgörü bildirilerinin önemini çarpıcı biçimde yeniden ortaya koymaktadır.

Değerli Yurttaşlarım,

Yüce Önder Atatürk’ün çağdaş ve dinamik bir yapıyla kurduğu laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı bir hukuk devletidir.

Çağdaşlığın, demokrasinin ve hukuk devletinin temeli olan laiklik, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ve varoluş felsefesinin özü, değiştirilemez niteliğidir.

Laiklik ilkesinin gereği, devletin sosyal, ekonomik, siyasal ya da hukuksal temel düzeni din kurallarına dayandırılamaz. Kutsal din duyguları devlet işlerine ve politikaya karıştırılamaz.

Temel hak ve özgürlükler, din ve mezhep ayrımı yaratmak ya da bu kavram ve görüşlere dayalı bir devlet düzeni kurmak amacıyla kullanılamaz.

Hiç kimse, kişisel ya da politik çıkar sağlamak amacıyla dini, din duygularını ya da dince kutsal sayılan değerleri kötüye kullanamaz.

Hiç kimse, dini inanç ve düşüncelerinden ve dini inancının gereklerini yerine getirip getirmemesinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.

Özenle vurgulamak isterim ki, laiklik, ulusal birliğimizin temel taşıdır.

Sayın Hacıbektaşlılar,

Tüm uluslararası insan hakları bildirilerinde, insanların, ayrımsız eşitliği kesin biçimde dile getirilmektedir. Tüm insanlar, haklar yönünden eşit ve özgür doğar.

İnsanın, insan olmasından dolayı doğuştan bir değeri ve onuru vardır. Bu onun en doğal hakkıdır. Bu hak nedeniyle, herhangi bir niteliğe ya da ölçüye dayanılarak insanlar arasında ayırım yapılamaz.

Anayasamızın 10. maddesinde öngörülen kanun önünde eşitlik, laiklik ilkesinin gereği, demokrasilerin vazgeçilemez temel ilkelerinden biridir. Buna göre, herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrım gözetilmeksizin yasalar önünde eşittir.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye ya da sınıfa ayrıcalık tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları tüm işlemlerinde yasa önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. Eşitlik ilkesi, herhangi bir ırka, dine ya da mezhebe diğerinden farklı bir statü tanınmasını engeller.

Demokratik ve laik niteliğini her koşulda koruma başarısını göstermiş, ama aynı zamanda evrensel değerleri de benimsemiş çağdaş Türkiye ülküsü, tüm yurttaşlarımızın ortak amacı olmalıdır.

Bu amacın gerçekleştirilmesi, bugünümüze olduğu kadar, geçmişimize karşı da ortak sorumluluğumuzdur.

Değerli Yurttaşlarım,

Ülkemiz bugün önemli bir dönemeçten geçmektedir. İçinde bulunduğumuz güç koşullar, etkilerini her kesimin yakından duyumsadığı ekonomik sıkıntılar, birlik, dirlik ve dayanışmamızı artırarak korumamızı daha da zorunlu kılmaktadır.

Yaşanan ekonomik sıkıntıların aşılmasında toplumun tüm kesimlerine ve tüm yurttaşlarımıza görev düşmektedir. Özel çıkarların bir yana bırakılarak, ülkenin geleceğinin ve toplumsal çıkarların ön planda tutulması, her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır.

Tarihi boyunca karşılaştığı tüm güçlüklere karşın, birlik ve esenlik içinde bir arada yaşama başarısını gösteren Türk Ulusu'nun, bugünkü sıkıntılarını da elbirliğiyle aşacağı kuşkusuzdur.

Türkiye, her yönden büyük ve güçlü bir ülkedir. Sahip olduğumuz zenginlikler, her zaman örnek bir dayanışma ruhu ile harekete geçirdiğimiz güç, deneyim ve potansiyelimiz, bugünkü sorunların çözüme kavuşturulmasında da bize yardımcı olacaktır.

Türkiye, çağdaş uygarlık yolunda hızla ilerlemeyi, kalkınarak güçlenmeyi ve gelişmeyi sürdürecek, dünyanın önde gelen ülkeleri arasında hak ettiği yeri alacaktır. Bu, Ulus olarak temel ereğimizdir.

Ulusumuza, devletimize ve demokrasimize inancımızı her koşulda korumamız, aydınlık bir geleceğin kurulabilmesinin de anahtarıdır.

Yurttaşlarımızın, bilinçle seçtiği çağdaş ve uygar ülkeler düzeyine erişme ereğinden, geçmişte olduğu gibi bugün de ödün vermeyeceğine inanıyoruz.

Türk Ulusu olarak hepimiz aynı geleceği paylaşıyor, gelişmiş bir Türkiye için çaba gösteriyoruz.

Daha güzel yarınlar için, yaşamın her alanında çatışma yerine uzlaşmayı, kavga yerine hoşgörüyü, karanlık yerine aydınlığı seçmeli, Hacı Bektaşi  Veli’nin belirttiği gibi, geçmişe, bugüne ve geleceğe akılcı bir yaklaşımla bakmayı bilmeliyiz.

Bilgi çağı olarak tanımlanan 21. yüzyıla girerken Yüce Atatürk’ün, Gerçek yol gösterici ilimdir, sözü gibi Hacı Bektaş-ı Veli’nin, İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır, düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu, sözleri de yalnızca yaşadıkları zamanları ve geçmişimizi değil, bugünümüzü ve geleceğimizi de aydınlatmaktadır.

Hacı Bektaşi Veli'nin kişiliğinde anlamını bulan kavramların yaşatılmasının, insanlığı aydınlık ve güzel günlere kavuşturacağına inanıyorum.

Büyük düşünür, Hacı Bektaşi Veli'yi bir kez daha saygıyla anıyor, Felsefesi'nin günümüze ulaşmasını sağlayan herkese şükranlarımı sunuyor, hepinize esenlikler diliyorum."

CEM DERGİSİ, EYLÜL 2001

EKİN İDİK OLDUK HARMAN, AYHAN AYDIN, (ALEVİLİK BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ HABERLER, ETKİNLİKLER, SÖYLEŞİLER, YORUMLAR, FOTOĞRAFLAR – 1992 - 2004), 2005, İstanbul, KAHRAMAN OFSET, (SAYFA: 93-102)

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile