Bakırköy’de Birlik Cemi

Bakırköy’de

Birlik Cemi

 

CEM Vakfı Bakırköy Kültür ve Cemevi tarafından 14 Ekim 1999 Perşembe günü düzenlenen birlik cemine onlarca insan katıldı.

Rumeli Yöresi Bektaşi Erkanları’nın yürütüldüğü, insanları kaynaştırmak, inancımızı gelenek ve törelerimizi yaşatmak için yoğun çaba gösteren Bakırköy Kültür ve Cemevi’nde düzenlenen bu cemde babalarla beraber Alevi dedeleri de vardı.

Yine Hakk/Muhammed/Ali isimlerinin nidalandırıldığı, dostluk, sevgi, aşk için semaha kalkıldığı cemi Hakkı Saygı Baba yürüttü.

CEM Vakfı Genel Müdürü Ayhan Aydın yaptığı konuşmada CEM Vakfı çalışmaları, Alevi/Bektaşi kurum ve kuruluşları arasındaki diyalog ortamı ve kültürel çalışmaların arttırılması için bu tip mekanların ne denli öneme sahip olduğuna değindi.                        

CEM Vakfı Kurucu Üyesi, Genel Denetim Sorumlusu, Başkan Yardımcısı Hüseyin Orhan da yaptığı konuşmada, birlik beraberlik mesajları verirken, insanları okumaya, araştırmaya davet etti.

Birlik Cemine; Hasan Dede, Ali Baba, Abdullah Baba, Bektaş Baba, Burhan Baba, Mustafa Baba, Garip Tükek, Yaşar Tükek, Haramidere Birim Başkanı, Zeytinburnu Birim Başkanı, Eski Zeytinburnu Bld. Başk. Hasan Yılmaz, Bakırköy Yönetim Kurulu Üyeleri Hidayet Kovan, Rıza Koyun, Abidin Harman, Halil Ölmeztürk, Kurucu Üyelerden Niyazi Çıtak Birim Müdürü Emin Kahraman ve Anabacılar katıldılar.

 

CEM DERGİSİ, KASIM 1999

 

Cem Nedir?

 

Şehirleşme süreci içinde, kırdan kente göç olgusuyla Türkiye’de yerleşik birçok değer sarsıldı, değişti.

Cemaat yapılanması bakımından daha çok kendi içine kapalı bir toplumsal yapı sergileyen/sergilemek zorunda bırakılan Aleviler, Bektaşiler, Mevleviler; Müslüman kimliklerini, İslam dininin emirleri içinde Sünniler’den farklı olarak yüzyıllar boyunca yaşattılar.

Alevilerin, Bektaşilerin aslında İslam içinde oluşmuş, çok köklü, kendilerine has ibadet anlayışları vardır.

Alevilik’te ibadet mekanla, şekille, cinsiyetle, dille sınırlandırılmamış; insanın Hakk’la bütünleşmesinin sırrının, yine insanda olduğu düşüncesi tasavvufi bir yorumla özellikle cemlerle kuşaktan kuşağa aktarılmıştır.

Çok sıkı kuralları olan cemlerde namaz yerine niyaz esas alınmış, insanların yüz yüze, gönül gönüle, kadın/erkek ayrımı olmaksızın, binlerce yıllık bir Türk geleneğin ürünü olan bağlamalarla ibadet etmeleri yaygınlık kazanmıştır.

Yunus’ların, Hacı Bektaşi Veli’lerin, Mevlana’ların, Kul Himmet’lerin, Pir Sultanlar’ın... İslam tasavvufunu; sevgiyi, aşkı, kardeşliği işleyen şiirleri, güzel sözleri emsalsiz bir şekilde insanlara, Anadolu ve Rumeli halk bilgeleri dedeler, babalar ve  ozanlar aktarmıştır.

 

Erenler şahtan gelirler

Ali derler pirimize

On İki İmam kullarıyız

Münkir ermez sırrımıza

 

Ateş yanıp kazan coşar

Dalga gelir boydan aşar

Şulesi aleme düşer

Bakın bizim nurumuza

 

Pirimiz Kırklar, Yediler

Bu yolu onlar kodular

Bize böylece dediler

Kan kanarsan sırrımıza

 

Baktık aslımız Adem’dir

Kısmetim veren Hüda’mdır

Halifeler piş-kademdir

Tac urdular serimize

 

Mürid mürşidine uydu

Erenler ma’nisin duydu

Münafıklar nice kıydı

Tığ çektiler pirimize

 

Nesimi sabakın pişir

Özüne mahabbet düşür

Bin bazergan gevher taşır

Günden güne şarımıza

Nesimi

 

Kur’an’ı Arapça okuma zorunluluğu olmayan cemlerde Türkçe ibadetle, Türk Dili’ni inançta da kullanma anlayışı iyice yerleşmiş, bu durum günümüze kadar gelmiştir.

Bir sene boyunca yaşadığı sosyal, insani ilişkilerinden dolayı yıl içinde en az bir kez sorgudan, görgüden geçirilmeyen; herhangi bir nedenden dolayı bir gönül incitmişse, kırdığı gönlü onarmadan içeri alınmamanın kural olduğu cem; değişik ocaklara bağlı dedeler tarafından bazı küçük farklılıklar olsa da tüm Önasya, Ortadoğu, Anadolu’da ve Balkanlar’da, Aleviler, Bektaşiler tarafından yüzyıllardır yürütülmüştür.

Aleviler tarafından genel kabul gören, Aleviliğin temel yazınsal inanç kitaplarından birisi olan Buyruklar (İmam Cafer, Şeyh Safi Buyrukları ve bunların farklı versiyonları), Kur’an ve diğer inanç kitapları esas alınarak 12 hizmet tüm Türkiye’de ortak uygulanan, binlerce yıllık eski Türk İnanç ve törelerinin, Anadolu toprağındaki farklı kültür esinlenmelerinin de etkisiyle kurumlaşan cem, Alevi İnanç ve Kültürü’nün de temel sembol ritüellerinden birisidir.

Yüzyıllardır, dergahlarda, tekkelerde, dede evi, meydan evi, ibadet evi, köy odası denilen yerlerle daha ziyade herhangi bir köyde, mekan rahatlığı bakımından, genellikle büyük bir köy evinde yapılan cem, Aleviliğin temel düsturu olan eline/diline/beline sahip olma gibi güzel ahlak erkanlarının da anlatıldığı yerlerdir.

Alevilik için hayati öneme sahip, bir nevi Aleviliğin inanç ve ibadet anlayışının ne olduğu sorusunun da cevabını veren cemler; günümüzde daha çok cemevlerinde yapılmaktadır.

Bozulan dede/talip ilişkileri; kente göç, değişen, farklılaşan, zorlaşan yaşam koşulları cem ibadetini zaafa uğratmış görünse de; cem milyonlarca Alevi tarafından uygulanmaya devam etmektedir.

Cem; Alevilerin, Bektaşilerin temel ibadet şeklidir.

Dinin temel kurallarının sembollerle simgeleştirildiği cemlerde; dede veya babalar, aşıkların (zakirlerin), on iki hizmetlilerin yardımıyla, Hakk/Muhammed/Ali’nin yolunu sürüp, dünya nimetlerinden soyutlanabilme, manevi bir dünyada yaradanla bütünleşme evrelerini yaşarlar.

Bir lokmanın kırk parçaya bölünüp, paylaşıldığı cemlerde, aşk meydanına giren canlar, güvercinler misali dostluğun harman olduğu bu kainat ışığının vurulduğu alanda aşkla, şevkle semaha dururlar.

Kadın, erkek; genç, yaşlı vs. vücutlar tüm ağırlıklarından kurtulur; kinler, kibirler, art  ve kötü niyetler, kötü ruhlar... insandan uzaklaşır.

Hakk’ın, Muhammet’in, Ali’nin, Hasan’ın, Hüseyin’in, On İki İmamlar’ın isimleri tüm vücut azalarını sarar... coşar, coşar insan, bir aşk ateşine düşer. Sonsuz bir aleme gider, gözünün önündeki tüm perdeler aralanır, uçar, uçar... Hakk’la bütünleşir. Cemde semahta beden erir, ruh meydana çıkar.

 

DUYGULAR DÖNÜŞTÜ SÖZE

 

Erenler zehir getirin

Balınan öldürmen beni

Bağrıma diken batırın

Gülünen öldürmen beni

 

Hiçlik âleminde mesttim

Varlık sevdasını kestim

Yokluk benim eski dostum

Malınan öldürmen beni

 

Yar diyerek yana yana

Can teslim ettik canana

En yakınım kıysın bana

Elinen öldürmen beni

 

Bir aşktır düştü özüme

Yanarım kendi közüme

Leyla görünüp gözüme

Çölünen öldürmen beni

 

Duygular dönüştü söze

Yanık seda işler öze

Dertli dertli vurup saza

Telinen öldürmen beni

 

Hüdai’yim daldım gama

Saldı beni demden deme

Asın kesin yüzün ama

Dilinen öldürmen beni

Sabri Orak (Hüdai)

 

Ceme öyle herhangi bir eve, odaya girilir gibi girilemez.

Cem ruhların bedenlerden soyunup ilk yaratıldıkları andaki gibi nur halinde oldukları varlık birliğinin vücut bulduğu yerdir.

Bu nedenlerle ceme giren her insan tüm alt üst kimliklerinden kadınlığından, erkekliğinden, zenginliğinden, fakirliğinden, mesleğinden, eğitiminden, tüm sosyal statüsünden arınmış olarak oraya gelmiş olur.

Ceme girecek insanın sadece üst ve alt kimlik unsurlarını bir tarafa bırakması yetmez. İnsan yaratıldığı ve sonsuzluk aleme göçeceği andaki gibi tüm görünür, görünmez arazlarından soyutlanma dileğiyle, ceme girerken aynı zamanda bedensel olarak da temiz olmak zorundadır. Bu İslam dininin ve Aleviliğin temel ilkelerindendir.

Her zaman söylenegeldiği gibi, Alevilik sadece ve sadece ruh temizliği manasında, ahlaki temizliği ifade etmez; Aleviler günlük yaşamlarında da, tabii ki en başta ibadet esnasında da fiziksel olarak çok temiz olmak zorundadırlar.

Av. Muharrem Naci Orhon’un haklı olarak sarf ettiği bir söz amacından saptırılmış, sulandırılmıştır. Evet gerçekten de doğru söylemiştir Sayın Orhon, ceme girecek erkekler ve bayanlar ak, pak ceme girmelidirler.

Bacılarımız, analarımız, eşlerimiz bizim aynamızdır. İnsanlığın aynalarıdır.

Cemde hiçbir insan birbirinden ayrılmazken, aynı statüdeyken, kadınların sanki erkeklerden daha zayıf noktaları varmış gibi hareket etmelerini istemek en azından bu beklentide olmak Alevi inancıyla bağdaştırılamaz.

Edep ve erkan üzerine analara, bacılara, yaşlılarımıza cemlere girerken daha bir itina gösterilmeli; kendini, ne yaptığını bilebilen çocukların da ibadetimizin güzelliklerini görmeleri manasında cemlerde mutlaka yer almaları sağlanmalıdır.

Ceme giren, cemevine giren insan Hakk/Muhammet/Ali’nin divanına gireceğinin farkında olmalıdır.

Orada, postta oturan mürşit postundaki dede ve babalar, pirler; bu kutsal yolun eğiticileri oldukları için onlara azami saygı gösterilirken, asıl olanın posta oturan kişinin bizzat kendi kişiliği değil, bu sembolün altında yatan evrensel değerler sistematiği olduğudur. Bu unutulmamalıdır.

O post; Ahmedi Muhtar, alemlerin nuru Muhammet Mustafa ve Ehlibeyt’inin kutsal  makamıdır.

O kutsal postun karşısında olan canlar, nasıl bir makamda, nasıl bir meydanda olduklarının farkındaysalar, zaten onlara sessiz olmalarını, temiz olmalarını, gülüşüp, kendi aralarında konuşmamaları gerektiğini söylemeye gerek yoktur.

Cemevlerinin temiz tutulmasının, inanç ve ibadetlerinin birer parçası olduğunu, ceme giren canlara anlatmanın gereği yoktur.

Cemin aynı zamanda bir görgü, sorgu makamı olduğu gibi, bir eğitim yeri olduğu da hatırlanmalıdır. Tasavvuf öncülerinin Kur’an değerindeki düvaz ve deyişlerinin, yine telli Kuran olan bağlamayla seslendirilmesinin, evrenin varoluşu ve yaradanın yanımızda olduğu felsefesi yanında, semahların evrenin hareketini simgelediğini, buradaki her bir hizmetin, her bir sözün, davranışın bin dört yüzyıllık gerçeklerin yaşatıldığı şeyler olduğunu unutmamak gerekir.

Bugün Aleviliğin varlığını nankörce inkar eden, yüzyıllardır Alevilerin yaptıkları ibadetleri batıl gören cahil takımının yanında açıkçası kendilerini Alevi kökenli olarak tanıtmalarına rağmen; Ali’siz Alevilik, inançsız/ibadetsiz Alevilik, gibi kavramları ortaya atanların karanlıklarıyla da, Hakk’ın tecellegahı olan insanı yücelten Alevi ibadetlerinin güzelliğini gölgelemeleri mümkün değildir.

Aleviliğin Kainatı kucaklayan hümanist insan severliği cümle insanların üzerinde hazır ve nazır olsun!

Boz Atlı Hızır her daim yardımcımız olsun!

Alevi’siyle, Sünni’siyle bu Türk yurdumuzda birlik ve beraberlik içinde yaşamak arzusunda olanlara aşk olsun!

Yüce Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının büyük Ulusal Kurtuluş Savaşıyla emperyalizme karşı verdikleri yeryüzünün en büyük kahramanlık destanlarının yazıldığı bu mübarek savaşta şehit olanların ruhları sonsuza kadar huzur içinde olsun!

Alevi/Sünni kardeşliği için çalışıp, Aleviliğin değerlerini yaşatanların yolu açık, gönülleri pak olsun!

EKİN İDİK OLDUK HARMAN, AYHAN AYDIN, (ALEVİLİK BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ HABERLER, ETKİNLİKLER, SÖYLEŞİLER, YORUMLAR, FOTOĞRAFLAR – 1992 - 2004), 2005, İstanbul, KAHRAMAN OFSET, (SAYFA: 226 - 230)

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile