Aşık Ali Metin Dede; Aşk Ola!

Aşık Ali Metin Dede; Aşk Ola!

(1924 / 2 Kasım 2005)

Gurbet elde bir hal geldi başıma

Ağlama gözlerim Mevlam kerimdir

Derman ararken derde duş oldum

Ağlama gözlerim Mevlam kerimdir

 

Hey erenler yolunun gonca gülü merhaba!

Gönlümün yıldızı, ayı sefalar ola!

Yüce dağların karları eridi, mor menekşeler açtı, Çamşıhı’nın dereleri çağlar m’ola?

Fani dünyada şu yaralı gönlüme bir derman bulunur m’ola?

Misafirim üç günlük dünyada bir mezar taşı bulunur m’ola?

Diyar diyar gezdim sordum ellere, bülbül oldum sordum güllere gelmedi gelmedi, dediler.

Cemlerin nazlı bülbülü, emektar ozanım, baba sultan, canım dedem sazların yetim mi kaldı?

Merhametsiz Fırat Suyu çağlar akar; Şah Hüseyin’in destanını yaza yaza.

Keremini arar Aslısı kenger gibi çölden çöle savrula savrula.

İmam Ali’nin ululuğunu anlatır diller, dağ dağ, ova ova.

Sazlar durmaz çağlar dört bucak geze geze.

Sen bizi öksüz mü bıraktın, çektin böyle çarçabuk gittin, hey Korkut Ata’nın, Yunus Emre’nin, Kaygusuz’un torunu, büyük yürek!

Dediler ki, Aşık Ali Metin göçtü, dediler de inanamadım, inanamadım da, dolaylı dolaylı sordum, bin bir ışık saçan gözlerinden kanlı yaşlar akan Anasultan’a. He’mi gittin mi, cancağızım! Yahu nasıl bir iştir bu yıllar yılı sazın bize ilham olmuştu, vefasız da olsalar hani görmeseler de sesini görür gibi hissettiğimiz televizyonlarımız yeni yeni açılmıştı. Hani elinde sazınla Anadolu’ya, Sivas’a cemlere gidecektik birlikte, karlar altında kömbeler pişecekti, talipler yollara düşecekti seni karşılamak için. Işıklar, aşklar, nurlar içinde yatan dedem, sevgili ozanım bir ulu kervanın bulunmaz sesi, nefesi, Kerbelaların solmaz gülü, sümbülü, yaralı gönüllerin merhemi  şimdi kasetlerdeki seslerinle mi avunacağız?

 

Aşık Ali Metin

On beş yıldır beni kendine bağlayan bir büyük parçamı daha kaybettim. Şu kahpe feleğe söyleyecek çok kötü sözlerim var. Beni can evimden vurarak iyice harap etmeyi aklına koymuş bir kere. Ne oluyor kardeşim sana? En sevdiğim değerlerimi alıp gittiğin yetmezmiş gibi sırdaşlarımı da alıp gidiyorsun arka arkaya? Ne yani teker teker alıp tümüyle beni yetim bırakmayı aklına koydun diye mi seviniyorsun? Ben öldüğüm güne kadar bilesin ki, dertleşeceğim dostlarım olacak! Seni nankör, seni üç kuruşluk çiğeri olan nadan felek!?

Hiç ara vermeden görüştüğüm bir büyük değerimdi Aşık Ali Metin. Sürekli görüşüyorduk. Mesafeler aramızda sorun olmazdı. Beni imrendirecek şekilde üç dört araba değiştirip nasıl da, karda, kışta ayazda kendisiyle bir bütün olan sazını alır gelirdi.

Nasıl olur da o yaşta, o aşkla, koşup gelirdi cemlere, etkinliklere, cenazelere, toplantılar… o ne bitmez tükenmez aşktı, enerjiydi yarabbi!

Alevilik/Bektaşilik’le ilgili bir panel mi var, toplantı mı var, konferans mı var, cemler mi yürüyor haber alır almaz hasta da olsa koşar gelir, yetişirdi Aşık Ali Metin Dede.

Ozanlar diyarından Sivas’tan, Çamşıhı’dandı ama tüm Türkiye’ye mal olan bir Alevi/Bektaşi değeriydi. Sazı ve sesi benzersizdi. Ya şiirleri, ya şiirleri her birisi ilham veren bir demet güldü.

Çok küçük yaşta ozanların, dedelerin dizlerinin dibinde büyümüş, yetişmişti. Saza çok meraklıydı, elinden ölene kadar bırakmadığı sazı onun en sevdiği nazlı yariydi. Gönlü yaralı bir bülbül gibi hep öttü durdu. O sazıyla kendi türküsünü söylüyordu aslında, Anadolu insanının, Alevi/Bektaşi toplumunun acılarını dile getiriyordu. Doğa aşığı olmasının yanında, hemen hemen her alanda şiirler yazarak, hayatı nasıl içinden, özünden kavradığını kucakladığını da göstermiş oluyordu.

Sazın ve sözün ustası Ali Metin önde gelen inanç önderlerinden olarak, bir dede olarak Alevi toplumuna büyük hizmetler vermişti. Çok uzun yıllardan beri cemlerin yasak olduğu, yasak dendiği, baskı yapılan dönemlerden başlayarak tüm ömrünü seve seve bu topluma hizmet aşkıyla cemlerde geçirmiştir. Cemlerin unutulmaması için verdiği mücadele bile başlı başına büyük bir olaydır.

Çağrıldığı yerden bir dakika geri durmayan büyük dedemiz/ozanımız Aleviliği sadece yazan, yaşayan, onu gelecek kuşaklara aktarma yönünde bir önder olmakla kalmayan aydın bir isimdi de. Belki zaman zaman eleştirilen yönleri de olmuştur; her çağrılan yere gitmek demek ilkelerden, değerlerden ödün vermek anlamına gelmez, gelmemelidir de. O Alevilik için düşünen beyinlerden birisiydi de. Sürekli okuyan, Türkiye’yle, dünyayla ilgili gelişmeleri izleyen, takip eden bir insandı. Günlük gazetesini okuduğu gibi televizyondaki haberleri yakınen izleyen Aşık Ali Metin bunlarla ilgili benimle hayli sohbet ederdi.

Alevi/Bektaşi kurum ve kuruluşları arasındaki zıtlaşmaları, birleşememeleri hazmedemeyen Metin Dede bu konuda da şiirler yazmış, kurum ve kuruluşları ziyaret ederek bizzat ileri gelen yetkililerine bu durumu anlatmıştı.

Yaptığı konuşmalarda sürekli birlik ve beraberlik konuları üzerinde duran Ali Metin Dede gerçekten de çok hoş sohbet birisiydi. Oldukça alçakgönüllü olan dede, dedelik kurumunun bir değerler sistematiği olduğunu, soydan gelmekle bir marifet elde edilemeyeceğini devamlı söyler, önemli olanın davranışların olduğunu belirtirdi.

Aşık Ali Metin Dede’yle ilgili konuşurken onun hem dedelik hem de ozanlık yönlerini belki bir bütün olarak ele alırken her iki kurumun da onda bir bütünlük oluşturduğunu, bu iki büyük damarın birbirlerini besleyerek onun gerçek yaşam öyküsünü ördüğünü belirtmek gerekir.

Onlarca kez yaptığım söyleşilerde ve gerek baş başa, gerekse bir takım dedeler ve ozanlarla birlikte gerçekleştirdiğimiz sohbetlerimizde Aşık Ali Metin Dede’nin hiçbir zaman büyük iddialar sahibi, görüşlerini zorla kabul ettirir bir tarzda davrandığını hiç görmedim. Tüm dede ve babalara, ozanlara, tüm ocaklara, dergahlara büyük bir saygı ve sevgi besleyen Aşık Ali Metin Dede gerçekten de çok alçak gönüllü birisiydi. Beslendiği toprakların, Sivas’ın ozanlık birikimleri çok güzel sergileyen Dede aynı zamanla yaşı gereği ve yoğun olarak bu yapının içinde bulunması dolayısıyla zaman içinde oluşturduğu bir büyük birikime sahip birisi olarak bunları çok güzel sergilerdi. O yüzlerce cem yürütmüş bir dede olmakla birlikte hemen hemen çağının tüm dede ve ozanlarıyla birlikte olmuş nadir isimlerden de birisiydi. Beslendiği kaynakları inkar etmeden, bu kaynaklardan ustaca yararlanmasını bilerek ve bunu kendi kimliğinde örtüştürerek bir kaynaşmacı kimlik olarak kamil insan tipinde örnek gösterilen Ali Metin Dede bizzat cemler dışında dedelik hizmetlerini de yerine getiren birisiydi. Yeri gelir nikah kıyar, yeri gelir gençlere nasihatler verir, yeri gelir toplumu Alevilik, dedelik konularında aydınlatır, onlara yol gösterici olurdu. Kendisiyle en az on kez radyo programı yapmıştım. Cem Radyo’daki programlarımızda edindiğim izlenime göre mikrofonu doldurabilen, başta barış, özgürlük, hak ve adalet konularında aydınlatıcı bilgiler verebilirken, Alevi-Sünni yakınlığı ve evliliği, gençlere önem verilmesi onların önlerinin açılması, eğitime önem verilmesi konularını ön plana çeker; mutlaka ama mutlaka olumlu bir sonuçla birleştirici hümanist bir çerçevede söyleyeceklerini söylerdi.

Aşık Ali Metin Dede’nin ozanlık, aşıklık yönü ise oldukça kuvvetliydi. O geçmişin avazlarını geleceğe aktarmayı bir görev bilmiş bilge bir şaman atasıydı. Kökleri Dedem Korkut’a çıkan büyük ozanlık geleneğinin üstün niteliklerine sahip olan Ali Metin Dede, çok usta bir bağlama sanatçısıydı. Sesi benzersizdi. Çok uzun yıllar öncesinden bizim dedelerimizin, babalarımızın, analarımızın Ehlibeyt’in, Kerbela’nın mersiyelerini dinledikleri ses olan Aşık Ali Metin Dede aynı zamanda söylediği türkülerle de büyük bir hayran kitlesi toplamayı başarmış isimlerdendi.

İnanç boyutu ağır basan şiirleri yanında, arı ve duru Türkçe’yle yazdığı farklı konulardaki yüzlerce şiiriyle olduğu kadar kendine özgü ve kendiyle özdeşleşmiş nefes ve mersiye söylemeleriyle de belleklere kazınan Aşık Ali Metin Dede’nin plakları, kasetleri Alevi/Bektaşi toplumunun ortak belleğine kazınmış, sonsuza kadar bir değer ifade edecek çalışmalardır.

Şahsen şanslı olduğum önemli noktalardan birisi de kendisiyle yaptığım söyleşilerin, katıldığı cemlerin görüntü, ses ve fotoğraf arşivini kişisel arşivimde muhafaza etmemle birlikte amatör kayıtta da olsa ses kayıtlarını yine elde edebilmemdir.

Yurt, vatan, doğa sevgisinin baskın ozanlık unsurlarından olduğu Aşık Ali Metin Dede halk tarafından da çok sevilen önder isimlerdendi. Bu vesileyle yeri gerçek anlamıyla doldurulamayacak olan büyük ozanımızı büyük bir saygı, sevgi ve hürmet duygularımla bir kez daha anıyorum.

(Ozanla ilgili bilgiler için bakınız; Serçeşme Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 15, Alevi
Almış Ateş Daha Söner mi?, İsmail Metin)

AYHAN AYDIN, Trakya ve Anadolu’da Erenler Bahçesi (Alevilik/Bektaşilik Araştırma Gezi Notları, 2002/2006), 2. BASKI, CAN YAYINLARI, İSTANBUL, 2008, SAYFA: 611-616

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile