REFİK ENGİN

 

REFİK ENGİN

 ARAŞTIRMACI

 

 

Uzun yıllardan beri Trakya’da, bu yörenin inançları ile ilgili araştırmalar yapan bazı çalışmaları yayınlansa da, yayınlanmayanları yayınlananlardan daha fazla olan, değerli araştırmacı Refik Engin’le bu söyleşimde de yine Tarkya’daki Alevi / Bektaşi inanç ve kültür dünyasının boyutlarını ortaya koymaya çalıştık.

 

AYHAN AYDIN

 

Refik Engin kendini bize nasıl tanıtır?

 7 Eylül 1956 Tarihinde Tekirdağ’ın Kılavuzlu Köyü’nde doğmuşum.

İlkokulu Kılavuzlu Köyü’nde, orta okulu Namık Kemal Lisesi’nde, lise öğretimini Tekirdağ Endüstri Meslek Lisesi’nde bitirdim.

Çiftçilik ve hayvancılık  ile geçimimi sağlamaktayım.

Amatör olarak araştırmalarıma devam etmekteyim.

Askerlik sonrası kısa bir süre, 9 ay kadar, mobilya imalatı  yaptım.

1980  sonrası köye gelince kendimi boşlukta hissettim.

1987 yılında Bektaşiliğe intisap edince topladığım bilgileri paylaşmak istedim.

İlk yazımı Sizin Cem Derginizde  1994 Nisan ayında  yayımladım. Kısaca Trakya  Bektaşiliğini tanıtmıştım.

Daha sonra Nefes, Karaca Ahmet, Yol, Hacı Bektaşi Veli Araştırma Dergisi, Folklor/Edebiyat ve Almanya’da Dr. İsmail Engin’in editörlüğünde yayınlanan Aleviler/Alewiten kitabının 1. cildinde yazılarım yayımlandı.

Uluslararası Anadolu İnançları Kongresi, 2000 Ürgüp/Göreme; Uluslararası Türk Dünyası İnanç Önderleri Kongresi, 2001 Ankara; ve 2004 yılında, Edirne/Keşan da yapılan Keşan Sempozyumu’nda Trakya ve Balkanlar’daki Bektaşiler üzerine bildiriler sundum.

Şu an Trakya ve Balkanlar  Bektaşiliği ve Trakya ve Balkanlar’da yatır, tekke, zaviye türbeler hakkında kendi çabamla çalışmalarıma devam ediyorum.

Kültür Bakanlığı’na, Amuca Kabilesinde ve Trakya’da Kurban  Geleneklerimiz isimli eserlerimi sunacağım. Trakya, Anadolu ve Balkanlarda Amucalar çalışmalarımı Ankara Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaşi Veli Araştırma Merkezi’ne verdim.

Halen bitmiş durumdaki Yaşayan  Şeyh  Bedreddin  Tarikatı, Ayin, Adâp ve Erkan çalışmam da  vardır.

Trakya’da amatör olarak başladığım ve hala devam ettiğim araştırmalarım sırasında insanların bildiğini güvendiği kişilere vermek istediğini gördüm.

Yalnız bu araştırma işinde günü birlik değil defalarca aynı yerde hatta yıllarca  güven sağlayıp çalışmak gerekmektedir.

Kabilede  kim  sorulursa  sorulsun siz  kimin  soyundansınız  denildiğinde "Biz AMUCA KABİLESİNDEN ERTUĞRUL GAZİ SOYUNDANIZ" derler.

Bazen bunu net  bir  cevap  olarak almak  için Osman  Gazi Babası soyundan mı?, diye sorduğumuz da, evet, denilmektedir.

Ben Amucalar’ın kökenini araştırırken bir olaya tanık oldum. Amucalar’ın Kayı Boyu’ndan Ertuğrul Gazi ile aynı toplumdan (Halk hitabı ile AYNI KABİLEDEN)  olduğumuzu söylediğimde, Osman Gazi’ye karşı bir soğukluk hissettim. Halk Osman Gazi’yi bir  türlü  kabul etmek istememektedir. Herhalde dedim adından dolayıdır.

Kırklareli’nin Deveçatağı Köyü’nde bir yaşlımız bana "Evlat biz  onu   adından  dolayı değil  töreyi bozduğundan  dolayı  kabul  etmiyoruz” demişti.

Türkmen töresinde ikinci bir eş almak,  hele  yabancı ile evlenmek,  hele  bir  Rum kızınla evlenmek  törelere  aykırı diyorlar. (Refik Engin, Aleviler/Alewiten Amucalar: Kimlik Köken. 2000, S. 163)

Amucalar’ın hala 1500 yıllık tarihi biliniyorsa tespit ettiğim ikinci evlilik sadece 3 tanedir.

İkinci evliliği kabul etmiyorlar. Hele yabancı almak yasak. Rahmetli babam İrfan Engin’in söylediği bir söz vardı; “tarikat mensupları kendi aralarında 7 nesil saymak şartı ile ve komşu almamak şartı ile biliniyor”  demişti.

Bizim, Anadolu Aleviliği ile en çok ters düşen tarafımız, biz de akraba evliliği 7 nesil saymak şartı ile olabilir. Bir de komşu olabilir ama o da çok nadirdir. Bunlar Trakya’nın en büyük özelliğidir.

Hatta yedi soy ve yedi kapı öteden sözü Ata sözü gibi bilinmektedir.

 

Siz genel olarak Alevilik kavramının tüm bu inançtan olduğu bilinen topluluğu kapsar şekilde kullanılmasına bir tepki olarak, Bektaşilik de var dediniz, tabii ki uygulanan, yaşanan bir Bektaşilik kurumundan bahsettiniz.

Kökler bir, Kuran, Ehlibeyt sevgisi bir çok yönlerden kültürel ortak yapı birlikteliği olsa bile Bektaşilik ayrı bir inanç sistemi dediniz yıllar öncesinden, bunu da bizimle paylaştınız.

Siz olayın içerisinde daha fazla olduğunuz için, araştırmalarınızı da bu yönde yoğunlaştırdınız. Sizce Bektaşilik kendi alt yapısını oluşturmuş ayrı bir inanç kurumu.

 

Trakya’nın bir özelliği erkanlarından ziyade kültürleri. Türkçe  çok önemli. Bizde en azından Şamanist öğeler çok fazla.

Amucalar’ı incelerken şunu gördüm; bütün törelerin gelenekleri Şamanizm’e oturduğunu gördüm.

İkincisi; burada Arabi geleneklerinin olmayışı.

Trakya’da Arapça etkisi yoktur.

Anadolu’daki geleneklerin çoğu Arapça ve erkanların çoğu bunun etkisinde.

Hatta Balım Sultan Erkanı’nda Arapça fazla olmamak kaydı ile yine de var.

Bizde erkanlarda Türkçe’nin fazla oluşu dikkat çeker.

Balım Sultan Erkanı’nda fazla Türkçe var.

Kızıldeli Sultan da var, soy olayına karşılık var.

Bedreddinler diyor ki; babadan oğulla geçiyor ama büyük oğlanda bir şey yok ama halkın istediği, biz seyit değiliz, biz seyitlerden el alan soyuz, diyorlar.

Bugün biz istediğimiz bir kişiye babalık veririz. Dışarıdan gelse bile nasip alsın bu yola hizmet etsin, biz ona dedelik veya babalık verebiliriz.

Merhum Kısmet Baba yolun yürümesi için ve günümüzdeki gelişmelerden dolayı “Refik, Kur’an’da bile zamana göre yorum yapılıyorken bizim artık ehline geçinmemiz de sakınca olmamalı “ demişti.

Ali Koç Babalılara baktığımız zaman, Trakya’da hala soy gütmekle beraber, halkın büyük çoğunluğu artık ehline geçinmesini istiyor.

Ama bunun için bazı şartların oluşması da gerekmektedir.

Seyit Ali Sultan, Kızıldeli’den daha geriye giderek bir araştırmayı  Müslüm Ulusoy  yapmıştır.

Ali Koç ve Kızıldeli’nin esas bağlı olduğu Koçlu Baba’dan el alıp gitmeleri, Kızıldeli’nin babasının babası Koçlu Baba’ya dayandığını, el alıp buraya geldiklerini söylüyor. Kendilerinin ayrı bir çalışması var.

Müslüm Ulusoy bu çalışmasını 2002 yılında Enka Kitapevi tarafından ”Koçu Baba Anadolu’da Ve Avrupa’da Türk Damgası 1 .“ adıyla yayımlandı.

Trakya oluşumlarında en büyük özellik, aile bağından çok kabile bağı var, toplum bağı var.

Tekirdağ’ın Kayı Köyü eski Bektaşi kökenli bir köyümüzdür. Şu an Sünnileşmiştir.

Hatta  bizim Kılavuzlu Köyü’nün bugünkü yerine yerleşmesine yardım etmişler.

Köyün bugünkü yeri Kayı Köyü’nde Ali Rıza oğlu Senayi Bey’in kuş yemi tarlasını köye bağışlamış.

Kayı Köyü’nde 1877 yılından 2004 yılına kadar Kılavuzlu’ya   bir tek kız alıp verilmemiştir.

Kayı Köyü’nde Kılavuzlu kökenlilerden (1887-1892) 5 sene kalıp çalışanlarımız olduğu halde, Kayı Köyü buraya bağış yaptığı halde, bir zamanlar Kayı köyünde Bektaşi babası olduğu halde, Kayı Köyü’ne Kılavuzlu Köyü’nden ne nasip verilmiştir ne de kız alınıp/verilmiştir.

Buradaki olay Bektaşilik olayı değil, buradaki  olay, toplumların geleneklerine bağlı kalışıdır.

Amucalar’da ben bir özellik gördüm; Sünni var, Bektaşi var, Bedreddin’i var, biriyle evlendiği zaman dışarı gitmedi, diyor; yabancıya gitmedi, diyor.

Bakın şimdi; Sünni kızını Bektaşi’ye, ya da Bedreddinlere verebiliyor.

Bektaşi Sünnilere verebiliyor, bir tek töre var, gelenekler.

Sünni de düğün yapsa aynı töreyi uyguluyor. Bedreddin’i de yapsa aynı uyguluyor, birbirine saygılılar.

Buradaki olay Trakya’daki bütün Bektaşi  ocakların cümle evveli bulunduğu yörelerde kendilerine dönük yaşam yaşamışlar, aynı erkana bağlı olanların bile, köylerin bile mesela burada köyler bile birbirini ayırtır.

Amuca kabilesinin Kızılcıkdere Köyü’ndeki toplumu ile Kılavuzlu’daki toplumun bazı şeyleri farklılıklar göstermektedir.

Kızılcıkdere Köyü, Yumrukkaya ve Kaybılar’dan geldiği halde, Kılavuzlu’da aynı Kaybılar’dan geldiği halde Yumrukkaya Köyü’nün fazla olması oradaki gelenek, göreneğin ve törenin farklılığını hala yaşamaktadır.

Toplumlar hala kendi geldiği yerlerin adı ile, sülaleleri ile anılıyorlar.

Bu Arapların kabile anlayışına çok yakın.

 

Bedreddiniler, Gülşeniler

 

Bulgaristan’daki insanlar mesela Alvanar’dan ise Ali Koçlulardan, eğer diğer köylerden ise Amucalar’dandır.

Devletliağaç’ta 4 toplum inancı, iki kabile var.

Amucalarla, Ali Koçluların olması ile 4 tane inanç gurubu çıkıyor.

Ali Koçlu, Bedreddin’i, Bektaşi ve Sünni toplam 60 haneli Bektaşi köydür.

45 hanesi Amuca, Amucalar’ın yarısı Bedreddin’i, 15 hane de Ali Koçlu.

Ali Koçlu ve Bedreddinilere de halk Gülşeni demektedir. Her iki halkın ad benzerliği dışında ortak yönleri yoktur.

Bir Şeyh Bedreddin inancı diğeri ise Kızıldeli evladiye Bektaşi koludur. 

Ali Koçlulara Gülşeni denilmesi, erkan içinde görüşmelerinde gül koklama olayının olmasıdır. Ama bu Bedreddin’ilerde de var.

(Bu konuda çok bilgisi olan Kısmet Aktaş Baba 2002 Kasım ayında Hakk’a yürüdü. Bize Şeyh Bedreddin erkanı hakkında geniş bilgi veren, Muzaffer Sevgili Dede 2001 Ağustos ve Yaşar Yaşa Dede 2003 mart ayında Hakk’a yürümüşlerdir. Ruhları şad olsun Hakk katında hizmetleri kabul olsun. R. Engin))

1868 yıllarına kadar tümü Bedreddin’i olan Amucalar senede bir defa  Hacı Bektaş’a gider gibi  SEREZ’deki Bedreddin türbesine gidiyorlarmış.

Eskiden ve günümüzde Amuca toplumu gülü çok sever.

Bugün her eve gidin muhakkak gül vardır.

Bunlar giderken özellikle gül motifi yapıp Bedreddin’in tekkesine asıyorlarmış, sadece bu geleneği Amucalar icra ediyormuş.

O zaman da oraya gelen halk  gülcüler geldi, Gülşeniler geldi,  diyorlarmış.

Amucalar Bulgaristan Kızanlık yöresinde eskiden geçimini gül yağı sağlıyorlarmış.

Halk bunlara Gülşeniler geldi denildiği için zaman içinde Bedreddin’i adı kaybolmuş Gülşeni adı kalmış.

Ben ilk defa araştırmaya başladığım zaman İbrahim Gülşeni Tarikatı ile bizim ne ilgimiz var, diye düşünürken gerçeklere ulaştım. Ben Bedreddin’i olduğumuzu bilmiyordum.

Daha sonra  bana bu konuda Muzaffer Sevgili dedemiz çok aydınlatıcı bilgiler verdi.

Muzaffer Dedemiz geçen sene vefat etti, nur içinde yatsın, biz Bedreddin’iyiz, Gülşeni bizim lakabımız, demişti.

Hatta Abdal Ahmet Baba’nın mezar taşında bile gül motifine yakın bir şekil vardır.

Gelenek, görenek, inanç olayları halen bırakılmıyor.

 

Köken olarak  bizler Ertuğrul Gazi’ye çıktık.

Kızılcıkdere kurulurken Ertuğrul Gazi’nin adı verilmiştir, kayıtlarda Ertuğrul geçer.

Ayrıca Balıkesir’in bir köyünün adı da Ertuğrul’dur.

 

Kızılcıkdere Köyünün Kısa Tarihçesi

 

Kızılcıkdere 2. Abdülhamit’in Oğlu Prens Sabahattin’in Oğlu, yani Abdülhamit’in torunu  Ertuğrul’un çiftliği imiş.

İlk   önceleri  adının  ERTUĞRUL  olduğu  söylenmektedir.

Buradan  Balıkesir'e göç edenler  eski   köylerinin  adını  yeni  köylerine  vermişler.

Köy  adının  Ertuğrul   olduğuna  dair  Kırklareli  köy  kayıtlarının  46.  cildinde   Ertuğrul   olarak  geçtiği  söylenmektedir.

Kızılcıkdere  adını  ise  o  zaman derelerinde  bol miktarda kızılcık ağacının olmasından dolayı almış.

Köyü kuranların  Bulgaristan’ın  Yumrukkaya, Gündüzler, Belören, Dikence, Bokluca, Gaybılar  ve  Çırpan  köylerinden   gelenler olduğu anlaşılmıştır.

Köyün   1887   yılında  kurulduğu  söyleniyor.

1900 yılında  köyden  ayrılan  20  hane  Anadolu’daki  Ertuğrul  Köyü’nü  kurmuşlardır.

Gidenlerin   çoğunluğu  Yumrukkaya  kökenliler  imiş. Bugün  350 hanedir.

Resmi  olarak  köyün  kuruluşu  1897  yılında kayıtlara  geçer. (Kaynak  kişi. Enver  Solak. K.eli/Kızılcıkdere.1917.2003 Ortaokul. Hasan  Aktı.  Kırklareli/Deveçatağı. 1922. İlkokul. Ahmet Sayan. Balıkesir /Ertuğrul. 1926. İlkokul. Ali Açıl.K.eli/  Deveçatağı. İlkokul.  (1930-1998) Sami  Doğancılar. Balıkesir/Ertuğrul. 1935. Emekli Ast Subay.)

 

Ertuğrul: B. A.: Başbakanlık Arşivi/İD. İrade Tasnifi Tahliye. B.A. – A.D. – Nr. - 1537/85. Vilayetlere gönderilen  şukka-90  nolu not.

91 Nolu  not: Bu tablo   şu  notlardan  oluşmuştur. BAS.İD. Nr.93387, 81719, 71812, 73714, 83176, 83741, 83710, 77379. BA, ŞD, Nr...150  hane  olarak   kurulmuştur. (Tayyip   Gökbilgin. Edirne  Paşa  ve  Livası. S. 303. Eski  yazıdan  Dr. Burhan Terzioğlu  Türkçe’ye  tercüme  etmiştir. İstanbul Edebiyat Fak Yayını. 1952. İstanbul)

 

Ertuğrul Köyü Kısa Tarihçesi

 

20 hane Kızılcıkdere  Köyü’nden, 4 hane Deveçatağı’ndan (köy) ve  1 hane de Karıncak  Köyümüzden  göç  yapılmış.

93 Harbi sonrası  yaşanan  kıtlık  ve  sefaletin  yanı  sıra  gelecekten  umut arayanlar  yeni yerleşimler  aramaya başlamışlar.

O  zamanın  gazetelerinden birinde Balıkesir’in  merkeze  bağlı  Hacı  Ahmet  Köyü  satılık  ilanı vermiş.

Bunu duyan üç köyün mensupları üç kişilik bir heyeti bu  köye  göndermişler.

Kısa  bir  pazarlıktan  sonra  200  Osmanlı altınına pazarlık yapılıyor.

Hane başı 8 altın ödeniyor.

5 Nisan 1900   günü bu   köylerimizden 25  hane  hayvanları  ile  birlikte  yola  çıkıyorlar.

8 Nisan 1900  günü Tekirdağ limanına  varıyorlar.

O  zamanın  ulaşım aracı ile  denizden  karşıya Erdek'e  varıyorlar.

Tekirdağ limanından 8 nisanda yola çıkan kafile  12 gün sonra,  20  Nisan 1900 günü  Hacı  Ahmet Köyü’ne varıyor.

Köyün  kuruluşundan  kısa  zaman  sonra  hükümetten  adamlar  geliyor, tespit yapıyorlar.

Köyünüze yeni  bir  İsim   vermek  ister misiniz?,  diye  soruyorlar. Yoksa  eski  adı  ile mi  kalsın?,   diyorlar.

Bu  tür  soruyu  beklediklerinden  hep bir   ağızdan   kararlaştırdıkları   ismi açıklıyorlar.

Atamız  ve  ceddimiz  ERTUĞRUL  Gazi’nin  adının yad  edilmesi  için  köyümüzün adını ERTUĞRUL olacak diyorlar.

O zaman  gelen  devlet  idare  heyeti  adeta  şok  geçiriyor.

Demek ki  siz  o soydansınız demekle yetiniyorlar. (Kaynak Kişi: Ahmet Ayar. Balıkesir/ Ertuğrul. 1927. İlkokul)

 

Bizim burada Ertuğrul Gazi’ye katılmamız Ertuğrul Gazi’nin Ağabeyi Gündüz Alp’in ölümünden sonra olmalıdır.

Balkanlara geldiğimize ilk on köyümüzün adından biri Gündüzler imiş.

Amucalar ilk önce Trakya’da 10 köy kuruyorlar.

Bulgaristan’da kalan Kaybular, Dikence, Bokluca; Gündüzler, Türkiye sınırları içinde Ahmetler, Karaabalar, Ahlatlı, Malkoçlar, Koca Tarla, Topçular ilk on köyümüzdür.

10 köyün birinin adı Gündüzler.

Ertuğrul Gazi’nin kardeşini Gündüz Alp’ten geldiğini tahmin ediyoruz. Çünkü Gündüz Alp’in kabilesi, ölümü sonrası Ertuğrul’a katıldı, diyor tarihçiler.

Ertuğrul Gazi 4 kardeştir, ikisi burada kalıyor, ikisi geri dönüyor daha sonra çeşitli isimler alıyor onlar.

Amucalar da bunlardan bir parçadır. Yani biz Kayı Boyu’ndan bir ufak toplumuz.

Kayseri’nin Emmiler İlçesi bizim adımızda, Kayseri’de yaşayan Türk toplumları diye bir yazı vardır. (Emir Kalkan. Kayseri’ye  Yerleşen Türk Toplulukları. Türk Dünyası Araştırmaları. S. 87. 1982.)

Orada adını veren kabileler de yazdığı zaman Emmiler Köyü’nü Amucalı olarak geçmektedir.

Niğde’nin bir köyü de, Emmiler iki yerde vardır, kabile adı veren bugün bizim Kayseri kaydımız olmakla beraber orada halen Emmiler Köyü vardır.

Ben oraya mektup yazdığım zaman oradaki toplumdan hiç kimsenin kalmadığını, 1700’lerde Uzunoğulları diye bir toplumun yerleştiğini, mektupla cevap verdiler.

512 sayfaya yakın bir araştırmayı resimler, belgeler hariç Gazi Üniversitesi’ne teslim ettim.

 

Amuca ismi nereden gelmiştir?

 

Tarih  kayıtlarında  kabilenin  adı  AMMİLER, EMMİLER, AMUGA, AMUCA (Cevdet Türkay. Başbakanlık arşiv  belgelerine göre  Osmanlı İmparatorluğunda oymak ve cemaatler. Tercüman kaynak eserler dizisi.1.S.202 1979. İst.ve) AMUCA OĞULLARI (Nejat Birdoğan.  Anadolu’nun  Gizli  Kültürü Alevilik. S. 216. Berfin Yayınları. 2. Basım. 1994 olarak yer almaktadır.)

 

Kabilenin  ad  hikayesi halk arasında  iki şekilde anlatılmaktadır.

Aslında  her  köyümüze  gidilip  sorulduğunda  alınan  yanıtlar harici sadece Ahmetler Köyü’ndeki  araştırmamızda  duyduğumuz yakıştırmayı da  yazmadan  edemeyeceğiz.

Zaman zaman Türkmenlerin  baskın  yapıp kaçtıkları bilinmektedir.

Zaman ile  konar göçerliği  bırakan Türkmenler de bu  tür  baskınlara  uğramaya başlamışlar.

Bunu  nasıl önleyeceklerini bilememektedirler.

Zaten merkezden  uzak yerlerde bulunmaktadırlar. Şikayet  etseler  devletin gözünde hasiyetleri  yok. Bunun  için  kabilenin  ileri gelenlerini aklı çalışanları  bir  araya  toplayıp çare aramışlar.

En sonunda eşkıyaların  başı kim ise, biz  onu bulalım ona baskın payından fazlasını verecek  olalım, o da bize  baskın zamanını bildirsin ona  göre  tedbirler alalım, deniliyor.

Kaybedecekleri fazla bir  şeyleri  olmadığından denize  düşen yılana  sarılır  misali, planlarını  uygulamanın yollarını  aramaya başlıyorlar.

Eşkıya başını  bulup tekliflerini yapıyorlar.

Konuşulduğu gibi  bize yardım  edilirse kendisinin  payı  fazlası verilecek aksi  halde her  iki taraftan  büyük kayıplar olacak, deniliyor.

Eşkıya başı bu  oyunu kabul  edip uygulamaya başlıyor.

Yapılan baskınlar  evvelden kabileye bildirildiğinden  köylerde istediğini uygulayamayan eşkıya çeteleri  bunlar ile  biz  baş edemeyeceğiz,   bunların AMUCASI var, onlara  yardım ediyor, demeye başlamışlar. 

O günden sonra kabile adı AMUCA kalıyor. (Kaynak kişi. Ali Yıldız. Ahmetler. Kırklareli. İlkokul.1923.)

Ertuğrul Gazi’nin soyundan, Ertuğrul Gazi’nin Amucası bunlar, bunların Amucası var, bunlar Ertuğrul Gazi soyundan, der ki Amuca lakabı kalıyor bizde.

Amuca lakabı rivayetle ilgili değil.

 

Amuca dediniz, Bedreddini dediniz, Ali Koçlu dediniz?

 

Trakya’da halen devam eden 7 adet Ehli Beyt Tarikatı bulunmaktadır.

Bunlar genelde ya kabile ya da kabile liderleri veya toplumun adları ile anılmaktadır .

Trakya’da Kızıldeli, Ali Koçlu, Amuca (Bedreddin’i ve Bektaşi). Otman Babalı (Musahipli ve Musahipsiz Haskova ve Deliorman’dan gelenler.) Akyazılılar, Çarşambalılar (Kızıldeli erkanı uygulayan  Bektaşiler) Nakşi Bektaşileriler var.

 

Bektaşiliği  Balım Sultan evveli  ve sonrası, diye ikiye ayırtıyoruz.

 

Balım Sultan Evveli Bektaşiler

 

1. Kızıldeli Bektaşileri.

2. Ali Koç Baba Bektaşileri.

3. Otman Baba Babai Bektaşileri

4. Ak Yazılı Babai Bektaşileri.

 

Kızıldeli ve Kızıldeli’den ayrılan Ali Koç bunlar aynı toplumdur.

Bugün erkanları ve evlenmeleri inkar etmiyorlar daha evvelden 1381 Niğbolu’nun alınışından sonra toprak veriliyor Ali Koç’a, bunun vakfiyesi ve numarası bende var.

Koç Ali Baba’ya ait, Başbakanlık vekalet arşivinde şu kayıtlar vardır.

 

Koç Ali Zaviyesi Ve Ali Koç Baba Türbesi Niğbolu’da

 

Baş Vekâlet Arşivinde 124 numaralı Defterde 1070 (1659) tarihinde 20343, 21873 Numaralarla mukayyeddir. (Dr.Ekrem Hakkı Ayverdi. Avrupa’da Osmanlı Mimari Eserleri 4.cildindeki teke ve zaviyeler. S. 73)

Niğbolu’ya bağlı Dervişler Köyü de şu şekilde  teşekkül etmiştir.

Koyun Baba dervişlerinden  Ali Koçu nam dervişin zaviyesinin vakt ile hiç bir evkafı varidatı yokmuş.

Bu zat öldükten sonra ahbapları toplanıp “kendi yetiştirdikleri” bağlardan ve bahçelerden  hasıl eylediklerini zaviyede gelen geçene sarf etmeye başlamışlar.

Bu mıntıkada boş ve defterden hariç bir mezreayı  tapulayıp bedel-öşr senede 200 akçe vermek üzere, padişahtan hüküm almışlar.

Ondan sonra bu mezrea  içinde iki iki değirmen bina etmişler ve bu suretle  zaviyenin vakfı olan mezrea yavaş yavaş büyümeye başlamış.

Hariçten kimsenin yazısı olmayan “kafirlerden 14 nefer kadar kafir toplanarak mezrea 45 hanelik köy haline gelmiş” ve zamanın Padişahı da bu köyü bütün hukuku rüsumu ile, nüfuz ve kudretini u suretle göstermiş olan zaviyeye vakıf etmiş. (Müslüm Ulusoy. Koçu Baba. Anadolu ve Avrupa da Türk Damgası. 1. S. 188,189)

Ali Koç baba ya ait Osmanlı kayıtlarında 1826 yılında 9771 nolu defterden kayıtlar. (Kısaltılarak alınmıştır.)

Ber- Mantûki emr-i âli zevâyâ-yı  merkumeden Niğbolu haricinde kâin Ali Koç Baba Zaviyesi’nin fürüht olunmuş olan 2900 Guruş hayvanat-ı bahâsı  mukâta’at hazinesinden  45 senesi  gayetine değin hasılatları her kimlein yed ve zimmetlerine geçmiş ise tahsili bâbında Niğbolu muhafızına hitaben emr-iâlive mukata’at hazinesine ilm uhaberi verilmiştir. Fi 14 Şevval sene 1246. (Kemal Daştan. Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü 1827 tarihli Muhallefat defteri Bektaşi Zaviyeleri, basılmamış yüksek lisans tezi, Isparta. 1996 Belge S.10)

Koç Ali Baba Zaviyesi 1600 sonlarında kayda geçmiş, Ali Koç Babanın mezarı Niğbolu’dadır.

Bir ara kale komutanlığı yaptığı söyleniyor.

Kızıldeli 1396’da geçtiği söyleniyor. 1402’de zaten Kızıldeli ölüyor.

Bunların Kızıldeli’nin geçiminden sonra Ali Koç’un Niğbolu’da yararlılık gösterdiğinde hatta bunun Bulgar Kralı Şişman’ı öldürdüğü için, yararlılık gösterdiği için, ona üç köyün verildiği söyleniyor. (Ali Koç baba ve son Bulgar Kralı hakkında  geniş yazımız Gazi Üniversitesi’nin 2004 Bahar  29. sayısında yayımlanacaktır .)

Ali Koç’tan hariç Balım Sultan evveli erkanını uygulayan Babailerimiz var, Odman Babalarımız var, Yunus Abdallarımız var. Ayrıca Çarşambalı, Perşembeli dediğimiz tam bilemediğimiz Yeşil Abdallılar var, yine Babai gurupların içinde çıkma, babailerin iki gurup olduğunu gördüm Hasköy gurubu, Koçaş Aşireti var.

 

Burada Koçaşlı merkezinin adının  Cevdet Türkay’ın  Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak ve Cemaatler kitabında olması ve ve bu yöreyi göstermesi akla bu toplumun bu  KOÇAŞLI (KOÇAŞLU)  Aşireti olması gelmektedir. Kaydı aynen yazıyoruz.

 

Koçaşlı (Koçaşlu) Hezargrad Kazası (Niğbolu Sancağı) (Cevdet Türkay. Başbakanlık Arşiv  Belgelerine Göre  Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak ve Cemaatler. Tercüman Kaynak Eserler Dizisi.1. S.108)

 

Bu aşiretin başka bir yörede ve bölgede adı geçmemesi ve Babailerin Hasköy ile Deliorman bölgelerinin farklı yerden olması KOÇAŞLI Aşireti’nin  mensupları olduğu izlenimini veriyor.

 

Bir başka kayıt ta Koçaşlu olarak şu bilgiler verilmektedir.

 

Hâni Hatun’un bir de Kırkilise de mülkü vardı. (Koçaşlu Köyü) ki, bunun muallimhâneye 935 de vakfedip edilmediğini bilemiyoruz.

Hicri 935 yılı miladi olarak 1514 yılına  isabet etmektedir. O halde Koçaşlı aşiretinin de 1500 yılı evveli Balkanlara geldiğini  söyleyebiliriz. Çünkü Osmanlı kayıtlarına kaç yılında geç tiklerini bilemiyoruz.

 

Aynı kaydın altında arap harfleri ile şu kaydı görüyoruz.

 

“Emlakdır, kaza Kırkkilise (Kırklareli) mülk Hani Hatun bint Sutan Mustafa Kariye (köyü) KOÇAŞLU  tab, Kırkkilise mülk  mefruz el kelim serbest hane 24  mecrut 10 hasıl 3640.” (Tayyib Gökbilgin. Edirne Paşa ve Livası. Syf. 380)

Tercüme Fazlı Ertekin.1944. Ordu. Öğretmen.

 

Koçaş veya Koçaşlı adına ait bilgilere ilave olarak Koçaş  yerleşimindeki hane ve mücerret sayılarını veriyoruz.

 

1515 yılı hane 27, 10 mücerret, 1530 yılı 21 hane 14  mücerret  1577 yılı  17 hane  4 mücerret. Sadece 1577 yılında 13 hane gayri Müslim gözükmektedir.

(Yusuf Hacıoğlu. 16. Yüzyılda Sosyal, Ekonomik Ve Demografik Bakımdan  Balkanlarda Bazı Osmanlı Şehirleri. Belleten. C. 53. Sayı 42. S. 654)

 

Anadolu’daki Babai ayaklanmaları ile özdeşleştirilen sosyal, inançsal bir yapı olan Babailer var. O isyandan sonra Balkanlar’a gittiği söylenen yapı, aynı yapı mı?

 

Bunların geliş tarihleri farklı.

Deliorman Bölgesi ile Hasköy Babailerin geliş tarihleri farklı. Ama bunların geliş yerleri Tokat yöresindeki isim yerleri çok çatışıyor.

Alan Mahalle olması, Pındıcak olması.

Haskova’dakilerin Koçaş Aşireti toplumunun yerleştiği yerlerin isimleri ile Tokat yöresinin yerleşim yerleri çok çakışıyor. Kendileri de bunu kabul ediyor.

 

Konya Karaman da sürekli söylenen bir isim?

 

Yunanistan’ın %90’ı, benim bulduğum yazılı belgelerde Karaman çıktı.

Karaman gelişleri büyük ihtimalle 1500 sonrası Karaman dağıtılışından sonra olduğu söyleniyor, Karamanoğlu Mehmet Bey gelince. Fatih döneminde 1580’den sonra.

Karaman bölgesinde dağılan guruplar içinde Kayalar’lılar da Karaman bölgesinden Balım Sultan’a bağlı.

Balım Sultan Erkanı’na bağlı aynı gurup çok ilerden gelen Hamza Bey Aşireti ile Bozolos Aşireti’nden çıkma.

İki aşiret biri Yunanistan’a yerleştirilmiş, biri Makedonya’ya yerleştirilmiş, aynı aşiretin kolu.

Bozolos Aşireti 200 üzerinde kolu olan bir aşiret ve çoğunun halen Alevi ve Bektaşi olduğu görülür.

Aşiret sistemi, kabile sistemi, boy sistemi var.

Türkler’de boy boy, soy soy, aşiret aşiret, kabile kabile bir yerleşim sistemi var.

Özünü koruma ve içine dönük bir toplumsal yapı var. Anadolu’daki yerleşimlerden bunu görüyoruz.

Anadolu ve Balkanlar’da sürgün olarak giden, farklı yollardan giden insanlarda da aynı yapılar benzer.

Çeşitli dönemlerde tarikat değiştirdikleri görülüyor ama Kızıldeli değiştirmemiş, Ali Koç değiştirmemiş.

Amucalar’a bakarsan benim tespitime göre Abdal Musalı olma ihtimali çok büyük.

Abdal Musa Erkanı ile Bedreddin’i Erkanı’nın benzerliği evlilik olma şartları çok tutarlı.

1868’de resmi olmamakla beraber Amucalar’ın sözlü kaynaklardan Bektaşiliğe geçişi var, 3/2’sine yakın bölümü geçiyor bu arada Sünnileşme başlıyor.

3/1’i Bedreddin’i kalıyor, 3/2’si Bektaşi olurken de Sünnileşme oluyor, 1868’de. Bunu büyüklerimden duydum.

Bulgaristan’da Alan Mahalle ismi, Pındıcak isimleri ile Trakya’nın bir özelliği var.

Balkanlar’a gelen her toplum kendi geldiği yöreyi veya kabile adını bir yerlere veriyormuş.

Trakya’da eski yer isimlerini incelediğimizde % 70’nin toplum adlarından kaynaklandığını görürüz.

Babailerin Alan Mahalle isminin aynen oradan olduğunu söylediler.

Babailerden bazıları ile görüştüm dediler ki; Tokatlı birine anlattım bizim köyleri saydığım zaman dedi ki bu isimler bizde de var.

Tarikat değişmiş, töre değişmemiş. Eski araştırmalar şunu diyor ki; dil gider töre kalır.

Türkmen diyor ki; koyunumun ayağının bastığı yer benim vatanım.

Töre ve inancı kişinin uyguladığı bir şeydir. Gözle görülmüyor bu onun sırrı olmuş, yaşam şekli olmuş, yani her şeyi, inançla tedaviye yöneltmiş.

Amucalar’ı araştırdığım zaman töre ile yaşadıklarını birlik beraberliği töre ile gördüm, töre bağımlılığı var. Balkanlar’ın en büyük özelliği; Balkanlar’ın kendine has töreleri var.

 

Deniliyor ki herkes belli bir erkanname yazmış herkes bu erkannameyi yüzyıllar boyunca uyguladığı için, İstanbul’da da uygulanan, Tekirdağ’da da, Çorlu’da da uygulanan bütün erkanlar eşittir, aynıdır, aynı dualar okunur. Örneğin Balım Sultan Erkanı’nda bu durum var.

Fakat farklı farklı nüshalar var, İmam Cafer Sadık Buyruğu’nda olduğu gibi, farklı uygulamalar da olabiliyor.

Buna rağmen diğer guruplara göre ortak noktaları ağır basıyor?

 

Balım Sultan’da bazı şeyler değişmez, mesela bir nasip erkanında değişiklik görülmez.

Biz şeklimizle Bedreddin’ileri aynen uyguluyoruz.

Çörek kesmeyi ben hiçbir Bektaşi geleneğinde görmedim ama Amucalar geleneğinde çörek kesme olayı vardır, çörek yaparlar.

Çörek olayını Bektaşilikte veya diğer guruplarda görmedim.

Çörek yaparlar ve 12’ye bölüp niyetle çekerler erenlere.

Bu Bedreddin’i de var. Bunu erkanına yine koymuştur. Balım Sultan erkanına geçtiği halde, bir şeyi bırakmıştır sazı bırakmıştır. Çünkü Bektaşi Bedreddini de saz vardır. Balım Sultan erkanında saz yoktur.

Niye yok dersen?

Bu usuller genelde ud, keman Klasik Türk Sanat müziği çalgıları ile yapılıyor bunu da izah edenler çok az.

Bizim söylediğimiz nefeslerin ritimleri çok ağır.

Amucalar da bu görünüyor. Bedreddinilerde; ben kayda aldım isterseniz dinleyin, kayıt alın.

Ben bunları Turgutbey Köyü’nden kayda aldım, Yunus Emre’nin zikri bununla Bedreddin’iler  meydan açarlar.

 

Amuca kabilesi Trakya’dan önce Balkanlar’da mı daha fazla?

Oradan buraya göç var, bu nasıl oluyor?

 

Amucalar’ın tarihsel kayıtlarda Halep, Rakka, Kayseri kaydı var.

Kayseri ve Nevşehir’de de iki adet biraz önce de zikrettiğimiz gibi Emmiler Köyleri olması bunu doğruluyor ilk defa Ahmetler Köyü’ne yerleşiyorlar.

Ahmetler Köyü’nün denmesinin amacı; Karaoğlu Ahmet Baba, yani Trakya’ya getiren Bedreddin’i erkanında 7. Abdallar duasında, Karaoğlu Abdal Ahmet Baba döşedi post diye duanın bir kısmı vardır, bu kişiye halen dua edilir, Trakya’ya getiren kişinin bu olduğu tahmin ediliyor.

Tarihsel süreçte  Abdal Ahmet Baba iki tanedir.

Biri 1500’lerde yaşayan Abdal Ahmet Baba ile bugünkü Kılavuz Köyü’ne gelen Abdal Ahmet Baba arasında 500 yıl var.

1500 yıllarında gelen Karaoğlu Abdal Ahmet’in  iki oğlu var; Hacı Tahir yine aynı adını koyduğu Ahmet. Amucalar’ın babaları iki soydan seçilir Abdallar ve Tahirler’den.

Tahirler Kolu Abdi Ahmet Baba’nın adı ile anılır.

Hacı Tahirler ile Abdallar aynı soy.

Şair Aydınoğlu’da yine Abdallar yani Abdal Ahmet Baba’nın torunlarından biri.

Bedreddinler’in en büyük özelliklerinden biri yarı açık zikirlerinin olmasıdır.

Bugün güvendiği kişileri erkana alıyorlar.

Nasibin özelliği ise evli olmak şartları bugün Amucalar’a yansımıştır.

 

Amucalarda da Bedreddinilerde de evli olmak şart öyle mi?

 

Evet. Amucalar deyince Bedreddin’iler de bunun içinde bir guruptur.

 

Amucalar büyük bir kabile onun içinden gelen bir yapı.

 

1868’e kadar tamamı Bedreddin’i imiş.

Abdal Ahmet Baba’nın diğer babalarla aralarındaki bir sürtüşme  sonrası Şevket Baba isimli bir kişi baba erenler biz seni gel yolumuza alalım diyor, dedem de, Halife Nafi Baba’dan icazetten Bektaşi Babası oluyor.

 

Abdal Ahmet Baba dedem mi dediniz?

 

Evet, Dedemin dedesi oluyor. 1 Ağustos 1902’de vefat ediyor.

 

Abdal Ahmet Baba, Nafi Baba’dan icazet alıyor, ondan sonra nasıl bir dönüşüm oluyor?

 

Dedeme karşı gelen oluyor. Yeni bir yola geçiş hatta dedemin kayınçosu öldürmeye kalkıyor. Yol Dergisi’nde  geniş bir açıklama çıktı.

 

Yarı açık zikir var diyorsunuz, evli olmak şarttır.

 

Evet.

Merhum Muzaffer Sevgili dedemiz bana önayak oldu ben meydanı gördüm, eşimle gittim, defalarca görüştüm ve kayıtlar aldım.

Hatta Doktor Mehmet Şilli Baba Erenler ile  video kaydı yaptık.

Kısmet Baba ile biz aynı soydan geliyoruz, o da Abdallar kolundan.

Dedemin yol değiştirmesinden sonra yani Bektaşiliğe geçişinden sonra onun dedesi geçiyor, Kısmet Baba’nın tarafı geçiyor.

Hatta o bana sayıyordu Kılavuzlu’da amucalarım vardı, ben de amucalarımı sayınca dedim, ben de aynı soydanım, meydandan kalktı dedi ki bundan sonra bana verilmiş şey Refik’e verilmiş gibidir. Nefes defterlerini, not defterlerini bana verdiler, ben de erkanı yazdım, bitirdim. Kısmetse bu sene kitap olarak bir yayınevine vermek istiyorum.

 

Amucalar Trakya’da yoğunlaşsa da Balkanlar’da nerelerde daha çok yaşıyorlar?

 

Bulgaristan’da 26 köy kalmış daha evvel 33 köy olduğu söyleniyordu, 7 köy burada kalmış.

Ben bu sayının 41 adet olduğunu tespit ettim.

Bize Haseki Hatun Vakfı topraklarında yer verilmiştir. Haseki Hatun bizi buraya yerleştirdiği zaman vasiyet ediyor, 7 nesil akraba olmayanlarla evlenin, diye.

Bizim bugünkü töremiz Şamanist töresi olmakla beraber Haseki Hatun yani Fatih’in kızı olduğu söylenen şimdiye kadar kayıtlarda birkaç tane Haseki Hatun var, bu 7 nesil olayı eski Türk inançlarından çok Haseki Hatun’un vasiyeti olarak geçer bizde ve bugün topraklarda Kırklareli’nin Kofçaz İlçesi’nin tamamı ve Bulgaristan’ın büyük bir bölümü Haseki Hatun Vakfı imiş.

Kofcağız’ın 16 köyün 13 tanesi Amucalar dandır.

 

 

Amucalar’ın Türkiye de yerleşin yerleri şunlardır.

 

  Balıkesir    

 

Balıkesir

  Köseler

 

Balıkesir

  Un Çukuru (Uncu kırı)

 

Balıkesir

Bandırma Çakıl
  Balıkesir  Bigadiç Yenice
  Balıkesir Gönen Fındıklı
  Balıkesir Merkez Dere çiftlik
  Balıkesir                                                                                     Edremit  

 

Balıkesir

Merkez Ertuğrul
  Balıkesir Savaş tepe Kara çam

 

Balıkesir                                                                                    

Edremit  

 

Edirne

  Harmanlı

 

Eskişehir

   

 

Eskişehir

  Akçakaya

 

Eskişehir

  Alizar
  Eskişehir   Şükranlı
  İstanbul Beykoz  
  İstanbul Eyüp  
  İstanbul İkitelli parseller  
  İstanbul Kara göz Sırtı  
  İstanbul Kartal  
  İstanbul Sazlı dere  
  İstanbul Taşlı tarla  
  İstanbul Paşa bahçe  
  İstanbul Avcılar  
  İstanbul Bahçeli evler  
  İstanbul Zeytin burnu  
  İstanbul Sefa köy  
  İstanbul İstanbul Genel
  İzmit    Kandıra

 

İzmit   Yenişar                                                     
  İzmit   Şıpka
  Kırklareli   Deveçatak
  Kırklareli   Karıncak
  Kırklareli   Merkezde
  Kırklareli   Kızılcıkdere
  Kırklareli Babaeski Osmaniye
  Kırklareli Babaeski Baba eski
  Kırklareli Dereköy Düz orman
  Kırklareli Dereköy Kapaklı
  Kırklareli Dereköy Koru köy
  Kırklareli Dereköy Yörükler bayır
  Kırklareli Kofcaz Ahlatlı
  Kırklareli Kofcaz Ahmetler
  Kırklareli  Kofcaz Aşağı Kanara
  Kırklareli Kofcaz Beyci
  Kırklareli Kofcaz Devletli ağaç
  Kırklareli Kofcaz Karaabalar
  Kırklareli Kofcaz Koca tarla
  Kırklareli Kofcaz Malkoçlar
  Kırklareli Kofcaz Tatlıpınar
  Kırklareli Kofcaz Topçular
  Kırklareli Kofcaz Yukarı kanara
  Kırklareli Lüleburgaz  
  Kırklareli Lüleburgaz Çeşmekolu
  Kırklareli Lüleburgaz Turgutbey
  Kırklareli Lüleburgaz Yeni bedir
  Kırklareli Lüleburgaz Yenitaşlı
  Kırklareli Lüleburgaz Umurça
  Tekirdağ   Kılavuzlu
  Tekirdağ    
  Tekirdağ Muratlı Arzulu
  Tekirdağ Muratlı  

 

Yalova

   

 

 

 

Kırklareli’nin Kofcağız yöresinde  Terzi Dere Ali Koçludur, Taştepe Ali Koçlu olmakla beraber Bektaşi Köyü yani Balım Sultan Erkanı’na bağlı köy olduğu tahmin ediliyor.

 

Nasıl oluyor?

 

Bulgaristan’da sürek Bektaşileri vardır. Trakya bölümünden Balım Sultan’a bağlı köyler var. Mesela burada Koca Hıdır ve Aris Baba köyleri eski Bektaşi köyleridir.

Bunlar Fatih dervişlerinin olduğu köylerdir. Bu köyler haricinde göç evveli Trakya’da bazı Bektaşi köyleri var Balım Sultan’a bağlı.

Dergahlar ve tekkeler çalışmamız yayınlandığı zaman göreceksiniz Tekirdağ Balım Sultan Bektaşilerinin en önemli merkezlerinden biri Edirne ve Tekirdağ imiş.

 

Ali Koçlular, Seyit Ali Sultan’ın soyundan geldiğine inanılan gurup?

 

Niğbolu Zaferi’nden sonra ayrılıyorlar bunlar. Bulgaristan’dan toprak alıyorlar. Yukarıda verilen  vakfın kaydı bulunursa  bazı şeyler ortaya çıkar.

 

Ali Koçluların yol ve erkanlarını izlediniz mi?

 

Hayır. Görmedim. Ama Ali Koç baba muhipleri ve Hüseyin Marangoz Baba ve İbrahim Ercan’dan not ettiğime göre Kızıldeli erkanı ile aynı.

 

Kızıldeliler nerede?

 

Trakya’da 56 köy, Yunanistan’da 35 tane  köyleri var.

 

Yunanistan’la bağlantıları var mı?

 

Evet. Yunanistan’a gidenler  var. Bunların içinde dedeler bile var.

Kızıldeli Erkanı’ndaki Bektaşiler de, Aleviler gibi  mürşitlerine dede derler. Bizde baba, onlarda dede.

12 posta oturana da post babası adı veriliyor.

Kızıldeli Erkanı musahiplidir ve Balım Sultan Erkanı’nın %75’ini aynen uygular.

Farklılık; aynı nefeslerin bile makam farklılığı vardır.

Bunlarda belli nefesler yüzyıllardır aynı şekilde söylenmiştir. Hiç değişmemiştir. Yalnız kurban nefesi, tarik nefesi diye ayrılanlar farklı söylenmektedir.

Kızıldeli Erkanı’ndaki erenlerle yapılan dua ile Bedreddiniler’de yapılan 7. Abdallar Duası çok benzemektedir.

Trakya’daki erenlerin tamamını saygı ile anarlar.

Kızıldeli, Ali Koç ve Bedreddiniler’de zakir vardır.

Balım Sultan erkanında ise herkes nefes söyleyebilir.

Dede; Ali Koçlularda Baba yardımcısı yani Derviş, Kızıldeli de ise Mürşit makamındadır.

 

Kızıldeli’nin ortak yönü Kızıldeli’yi mi anmaları?

 

Bu toplum sadece anmakla kalmıyorlar.

Bu toplum onun bıraktığı töre ve erkanı uygulamaktadır.

Zaten Hacı Bektaş sonrası Bektaşiliği içinde Abdal Musa ve Kızıldeli en önde gelir.

Kızıldeli erkanında, Kızıldeli’den sonra Hacı Bektaş’a bağlarlar dualarını.

Ali Koç Baba da ise; önce Ali Koç Baba’yı anar, sonra Kızıldeli’yi anar, daha sonra Hacı Bektaş’a bağlarlar.

Sonuçta yine bağlılık Hacı Bektaş.

 

Sizin çok yoğun olarak bu işlerle ilgilenmeniz herhalde çok zenginliği görmenizden kaynaklandı?

 

Trakya’daki tarikatlar birbirini tanımıyor, evleniyor ama erkan konusunda bilgiye sahip değiller insanlar.

Ben erkanları gördüğüm zaman, Bedreddini erkanına girdiğim zaman bir Bedreddini aşkı ile meydana girdim, bukalemun olmadım.

Babailer’in erkanına girdiğim zaman sanki onlardan biriymişim gibi, aynı aşkla erkana giriyorum.

Sonra farkının olmadığını gördüm, insanların cahilliğinden dolayı birbirini kınadığını gördüm.

 

Bedreddiniler, Şeyh Bedreddinin bilincinde mi?

 

Evet. Hatta Menakıbını pek çok kişi görmemekle beraber orada anlatılanlara yakın anlatılan olayları var. Dualarını ona bağlıyorlar.

Onlara sor Bedreddin’e adını vermeden Sultan derler.

 

Özel bir yeri var onların yaşamında.

 

Hiçbir yanı Trakya’daki diğer  erkanlara benzemiyor.

Bedreddini Erkanı hiçbir zaman diğer erkanlara benzemediği gibi Bedreddin mesela yabancılarla evlenmiştir.

Amucalar Bedreddini Erkanını uyguladığı halde bırak yabancı ile evliliği, kendi toplumu dışında bir evliliği kabul etmemiştir.

Bugün yurtdışına giden bizim toplumumuzdan evlenen yoktur,  ya da çok nadirdir.

Yurtdışına giden Amucalar’ın yabancılarla evlilik yapmadığı görülmüştür, bir Sünni kökenli de olsa yapmamıştır.

Bu 1930’da başlayan değişim.

İlk önce tarikat ehli esastır.

Kızıldeli’den gelinlerimiz var, Ali Koç’tan var, Akyazılı Sultan’dan var, Babai’den var. Hatta damatlarımızın çoğu Balım Sultan erkanına da girebiliyor, Trakya’da böyle bir oluşum vardır.

Çift tarikatlı çok kişiyi görürsünüz.

Buraya geldiği zaman da oradaki oluşumu burada anlatmaz.

Meydan Babaları; Bir gönüle girdiniz mi, bir gönüle erdiniz mi, birbirinizde rızalık var mı?, diyor.

Bir gönüle girmedikten sonra olmaz.

1980’li yıllardan sonra okuyan kız ve çocuklarımızın dıştan evliliklere adım attıklarını görmekteyiz.

Yine de toplumun büyük çoğunluğu kendi toplumundan istekleri her zaman ağır basmaktadır.

Dışa gideni ve geleni de kimse kınamaz.

Pek çok araştırmacı Amucalar içindeki Bedreddinileri halk arasındaki lakapları ile, Gülşenileri, ayrı bir toplum gibi görüyorlar.

Bu tamamen yanlış bir düşüncedir.

Ali Koçlular’a da Gülşeni denmesinin nedeni; görüşmelerinde koklama bir de gül çubuğu ile tariklemeden dolayıdır.

İbrahim Gülşeni’nin kurduğu tarikatla ne Bedreddini, ne de Ali Koçlular’ın ilgisi yoktur.

Ali Koçlular da, Kızıldeli de, Bedreddiniler de Arapça Kuran’ı erkan bitiminde okuyor.

Bizde Arapça Kuran okuma yoktur, Türkçe okunur.

Balım Sultan Erkanı harici hepsinde erkan açıldıktan sonra Kuran okuma var.

Bu da Trakya tarikatlarının Balım Sultan evveli Bektaşilerinin bir özelliğidir.

Trakya’da bugün benim tespit ettiğim, insanların bugün pek çoğu yolu erkanı bırakmış olduğudur.

Mesela Yunanistan’dan gelen Bektaşilerin toplu halde mübadele ile geldiğini görüyoruz.

 

Ak yazılı *Babai

Ali Koçlu*Kızıldeli

Amucalar*Balım Sultanlı

Babai*Otman baba

Çarşambalı

Eğribozlu*Balım Sultanlı

Hamzabeyli*Balım Sultanlı

Kayalar*Balım Sultanlı

Kayı*Balım Sultanlı

Kızıldeli *Kendi erkanı

Langazalı*Balım Sultanlı

Nakşiler(Nakşi Dervişleri)

Perşembeli*Balım Sultanlı

Sancaktar Hasan baba*Balım Sultanlı

Sarı göl*Balım Sultanlı (Atatürk’ün annesinin kabilesi)

Sarı keçeli*Balım Sultanlı

Sarı saltıklı?

Torlak?

Yunus Abdallı

 

Bu listeye daha fazla ilaveler de olabilir.

 

Bektaşilik Anadolu Aleviliğinden çok farklı. Bir de Trakya’daki Bektaşilik genel olarak bildiğimiz Bektaşilik’ten çok farklı.

 

Trakya’daki Bektaşilik toplumların geleneklerine göre olduğu için Balım Sultan Erkanı’nı uygulayan mesela Yunanistan Bektaşi’si bile bizimle aynı değil.

Bugün Hacı Bektaş’a gittiğimiz zaman bizim yürüyüşümüz, erkan açmamız Anadolu ile uymuyor. Balım Sultan erkanımız farklıdır.

Bektaşi’de olsa Alevi’de olsa töre farklı.

 

Neden acaba?

 

Bir inancı kalmış, bir de töresi kalmış.

Tarım çok az, toprak yok, koyunun  ayağının bastığı yer vatanı olmuş insanların.

 

Gelenek ve göreneklerine daha sadık kaldığı için sosyal yaşantısı ile, hayatıyla bir bütünlük var.

 

1950’den sonra bizim toplumumuzun küçük el sanatlara veya diğer mesleklere atıldığı görülüyor. Çoğu çiftçi olduğu için veya tahsil durumu düşük olduğu için töre çok önemli olmuş.

Günümüzde bile diğer toplumlarla kıyasladığımız zaman hala bu oranın düşük olduğu görülse de 2000 yılından sonra büyük değişmeler başlamış.

Kırklareli köylerinin büyük çoğunluğu büyük yerleşimlere gitmiştir.

 

Bugüne kadar neler hazırlamaya çalıştınız?

 

İlk önce Amucalar’la başladım çalışmalarıma. Kendimi tanımadan diğer toplumları tanıyamazdım.

Söyleşimizin başında sıraladığım biten üç çalışmam ve devam eden 2 çalışma var.

Bunların haricinde gelecekte üzerinde çalışmaya niyet ettiğim bazı çalışmalarım da var.

Ehli Beyt tarikatlarının siyasi sonuçlara göre  bir analizini de yapmak istiyorum.

Ayrıca Trakya’daki Nakşi Bektaşilerini kongre veya sempozyumlarda tanıtmak isterim. Bunlarla  ilgili çalışmalarım da hazırdır.

1977’de askerdeyken Mehmet Eröz’ün Alevi Bektaşi kitabını aldım orada kendi köylerimi gördüm.

Fakat 1987 nasip alana kadar ne sordumsa cevap verilmiyordı bana.

Araştırmaya başladığım zaman kendini tanımayanlar tarafından  kınandım, sataşmalar oldu.

Hz. Ali inancını savunanlar da bir kişiyi siyasi partiler gibi zıtlıklar başladı, bunlar da benim hoşuma gitmedi.

Günümüzde bu kabuk değiştirerek devam etmektedir. Burada tek bir şey var; çıkarcılık ve cahillik.

Daha sonra diğer toplumları incelemeye başladım. Zamanım oldukça muhabbetlerine katıldım, onlarla görüştüm, gelenek ve göreneklerini incelemeye başladım.

(Kültür Bakanlığı’na gönderdiğim Kurban çalışmam da bunları anlattım.)

Eşimle 5 tarikatı gidip, görüp, inceldim.

Gördüm ki Şamanizm’de yapılan kutsal kurbanlar bizim Amucalar’la aynen yapılmakta.

Belli bir yörelerde Trakya’da Babailerin kurbanları var, Hasköy civarında belli bir erenlere belli bir tarihte kurban yapıyorlar, Ali Koçların yaptığına çok benziyor.

 

Trakya ile ilgili başka neler yaptınız? Türbeleri, tekkeleri araştırdınız sanırım?

 

Türbeler, tekkeler, zaviyeleri topluyorum. Onun haricinde Trakya Bektaşileri üzerine geniş bir çalışmam var, genelde Amucalara ait bütün şiirleri ve nefes defterlerinden bazı özel kişilerin nefeslerini toplamaya çalışıyorum.

Trakya’ya damgasını vurmuş Aşık Hasan’ın bugün menkıbesi ve gerçek olmuş olayları vardır, onları topladım.

Benim amacım, Trakya ve Balkanlar’ın ortak bir yerde buluşup birbirini tanımalarını istiyorum.

Kızıldeli kurban yapıyor buradakinin haberi yok.

Trakya’da Ali Koçlarla, Kofçağız yöresi birleşmiş kurbanlar olunca gidip gelmektedirler, fakat Tekirdağ’ın Muratlı İlçesi’ndeki Ali Baba kurbanını Kırklareli’nde çok kişi bilmemektedir.

 

Semahlar var, amatör şairler var, türbeler, tekkeler var?

 

Tüm Trakya  da bulanan erkanları da görmek istiyorum.

İki tane kaldı.

Onları da görüp  etraflı bir bilgi toplamadan Trakya Tarikatları hakkında kesin bir şey söylemek hatalara yol açar.

Bazı bilgileri topladım ama görmeden kesin bir yargı olamaz.

Erkanın özelliklerini, nasıl girdiklerini, musahipli mi, değil mi? Tığbent olayının ne kadar olduğunu.

İlk defa Ürgüp/Göreme’de Trakya giysilerinin hepsini gösterdim bir Bedreddin’i giysisini, bir Babai giysisini, bir Halife baba Balım Sultan erkanına göre giysisini gösterdim.

Ali Koçların, Balım Sultan harici, Bedreddin’i haricinde hiçbirinde giysi kalmamış.

Mesela; Bedreddiniler’in şemlesi vardır, yani başlık, bu da Peygamber’in hırkasından bir parça, kırk parçasından biri bizde, derler.

Bedreddinler de çırakları görseniz  kaç yüz yıllık oldukları belli değil.

Bugün ben onların uzman kişi tarafından incelenmesini isterim. Çırak olmayınca baba muhabbete girmez, çırağı elinde gördüğünüz zaman herkes onu tanır. Bu Bedreddin çırağıdır, hepsinin ismi vardır.

Abdal Musa Çırağı da Kılavuzlu Köyü’nde Merhum Hüseyin Erol Baba’nın evindedir.

Ali Koçların daha evvelden bir yazılı icazetlerinin varolduğu bende kaydı var, göstereceğim size.

Bedreddin’ilerde şu özellik vardır; halk sülaleden istediğini getirir.

Demokrasi, laiklik Hacı Bektaş, Atatürk, Bedreddin olarak sınırlarsak, Bedreddin’i de bir basamaktır.

Laikliğin kadın eşitliğine mesela Amucalar’da aşırı şekilde bir duyarlılık vardır.

Kadının rızası olmadan ne baba, ne derviş, ne halife baba, ne dede baba bir üst makama geçemez.

Mesela,  siz bugün dervişsiniz, baba olacaksınız, eşiniz laf arasında veya komşuda, ben Ayhan’ın baba olmasını istemiyorum, derse sizin babalığınız bitmiştir.

Seni baba yapmazlar. Çünkü eşinin rızası önemlidir. Eşini hor gören onu çeşitli hallerde küçük gösteren haller yapan kişiyi bize makam verilmez ve meydana gelip niyaz eder, niyaz şeklinde bile onun rızalığının olup olmadığını anlarlarmış. Bedreddiniler ve Trakya’nın hoşgörüsü kadına verilen özgürlük fazladır. Bugün buna halen layık değiliz.

Kadının toplumdaki yeri meclisten anlaşılıyor.

 

Trakya’da, Bektaşilikte kadının yeri nedir?

 

Trakya’da bütün tarikatlarda hatta Nakşibendi Bektaşileri’nde bile kadının rızalığı şarttır.

Nakşi Bektaşileri’nde muhabbette ilk nefesi Bacıana okumaktadır.

Esasında bazen Bektaşi babaları şaka ile yükleri çok ağır geleni gideni ağırlıyorlar; esasında babalığı büyük yükünü kadınlar yapıyor, diye şaka yapmaktadır.

Babailerde kadın semahta eline ayağına niyaz ediyor, bizde önceden varmış.

Yeni nesil 50’lerde bunu Amucalar’da kaldırmışlar.

Benim Trakya ve Balkanlar hakkında yapmak istediğim çok şey var ama imkanlar buna el vermiyor.

Trakya’da babaların  ve yardımcılarının çoğunu tanırım veya  ismen bilirim.

Sağ olsunlar bir bilgi isteğim olduğu zaman  bildikleri kadarını da olsa hemen gönderirler.

 

Yıllardır Trakya’da güzellikler yapmak için çabalayan sevgili Refik Engin’den çok şeyler dinledik ama şunu da gördük ki yapılması gereken çok şeyler var.

Kendisine çok teşekkür ediyor, yeni çalışmalarla Trakya’nın inanç ve kültür coğrafyasının gerçek aydınlatıcısı olmasını diliyoruz.

 

Benim de isteğim bir kişi ile değil de belirli konularda uzmanlaşmış bilgi sahibi kişi ve  kurumlarla çalışmaktır.

Bunları tüm her kez ile paylaşmaktır.

Bu tür çalışmalara her zaman açığım.

 

 

Söyleşi: 2002, Tekirdağ, Kılavuzlu Köyü.

 

 

AMUCALAR

 

Amucalar dediler adımıza

Fetvalar çıkardılar kanımıza

Askerleri taktılar arkamıza

Ehli Beyt  katerinden Amucalar

Hak yolunda  yürüyor Amucalar

 

Osmanlıyı kurarken beraberdik

Kimi gazi   kimi şahade erdik

Haleb Rakka’dan Kayseri’ye geldik

Ehli Beyt  katerinden Amucalar

Hak yolunda  yürüyor Amucalar

 

Kayseri’deyken  olduk Bedreddin’i

Bilmezdik biz gönüllerde  hiç kini

Öğretemedik kafirlere dini

Ehli Beyt  katerinden Amucalar

Hak yolunda  yürüyor Amucalar

 

Gücümüzü  ayırttılar ikiye

Birimizi Kars biri Rumeli’ye

Diri idik saydılar hep ölüye

Ehli Beyt  katerinden Amucalar

Hak yolunda  yürüyor Amucalar

 

ENGİN de sizden  bir  gönül bir parça

Sende Hak yolunda bir gönül harca

Ulaşmak için çalış Hak yolunca

Ehli Beyt  katerinden Amucalar

Hak yolunda  yürüyor Amucalar

Refik Engin

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile