SABAHAT AKKİRAZ
SABAHAT AKKİRAZ
OZANLAR DİYARINDAN BİR SES
AYHAN AYDIN
Toplumumuzun aydınlık bir siması, çok sevilen bir sanat-çısı olarak insanımızın gön-lünde yer eden birisi Sabahat Akkiraz. Yurt içi, yurtdışında Ona gösterdikleri ilgiden, bunu anlamak çok güç değil. Sesinin güzelliği, etkileyiciliğinin ötesinde sevimli davranışlarıyla, ağır başlı yapısıyla, görüş ve düşünceleriyle halk üzerinde bir sevgi atmosferi yaratabilen birisi.
Memleketi ozanlar diyarı Sivas. Sivas’ın Kangal İlçesi’ne bağlı Yaylacık Köyü. Saz, onların evinden hiç eksik olmamış, dedeleri zaten saz çalarmış, Müslüm Sümbül ise anne tarafından zaten akrabası. Mahzuniler, Mahmut Erdallarla, Feyzullah Çınarlar, Davut Sularilerle, Muhlis Akarsularla, farklı yörelerden dedelerle, aşıklarla geçen çocukluk ve ilk gençlik yılları... Sanatçımız, çocuk yaşta, zaten benim kulağım dünyanın en güzel melodileriyle doldu, emsali az bulunur bir diyar, benim diyarım, diyor, kendisiyle 26 Eylül 1999 Pazar günü yapıtığım söyleşide. Cemler, muhabetler, onu en çok etkileyen kültürel atmosfer olmuş.
Çayırlı’dan gelen dedelerden, zaten talipleri oldukları Şah İbrahim dedelerinden çok etkilenmiş. Firdevs Ebesi’nde de çok deyişler dinlemiş, Anadolu’da yaygın bir gelenektir, kadınların da cemlerde hizmet yürütmesi, özellikle her Alevi kadının deyişler ezberleyip, söylemesi. Daha sonradan yaptığı derlemeciliğe adım atmasında da bu etkilenmeler rol oynamış.
Analar, dedeler, aşıklar, ozanların ailesi içinde de olmasından dolayı kendi evi bir çekim merkeziymiş. Zaten her ev de o şansa sahip değil. Sabahlara kadar bu sohbetlerde bulanmak ona mutluluk veriyormuş, zaten zamanın da nasıl akıp gittiğini anlayamıyormuş. Mamaş Köyü’nden çıkan Katibi, Suzani’yi biliyor ama hala yaşayan sevdiği bir kaynak kişisi de var; Cemal Dede. Cemal Dede müzikle uğraşan bir adam. Sivas’ta bandodan emekli müzik bilgisi çok, ama bizim kaynağımız yöre kültürü. Çok etkili. Biz de kasetlerle uğraşıyoruz, diyor sanatçımız.
Daha sonra “Neler oldu, hayat sizleri nereye götürdü?”, diye sorduğumuzda ise şunları söylüyor, içtenlikle Sabahat Akkiraz:
Biz Türkmen uşağıyız, çadırımız sırtımızda göçmekten yeni yerler görmekten yana şanslıyız. Ben Mersin doğumluyum. Ankara’da büyüdük, ilk mektep bitti orada ilk mektep biter bitmez Mahmut Erdal bana okutturuyorlar bu arada sizin ailenin sesi güzel, kızın sesi güzel, tamam bu arada okuyorum hadi bir plak yapalım, bu sırada babamlar yurt dışındalar küçük yaştayım plağı yaptım ama babam istemiyor, küçük yaşta dünyaya bakışla olgun yaşta bakış ayrıdır. Yanlışlar yapmayasın izin vermedi ama küçük yaşta plağımı yaptım. Köylü kökenli bir aileyiz, yoksuluz, gecekondularda yaşadık, birçok zor şeyi yaşadık, belki de türkülerimin böyle olması bunları anlıyor olmamdandır. Türküleri söylerken gurbeti yaşıyorum, köyü yaşıyorum.
Almanya’da Aşık Daimi’yle geçen günler, Türkiye’de Arif Sağ’la çalışmalar onun ses dünyasının iyice örülmesini sağlamış. Daha küçük yaşta keşfedilen bu yeteneğin kaset çıkarmasına da Mahmut Erdal ve Aşık Daimi öncülük etmiş.
Müziğin evrenselliği var; caz, hafif müzik, klasik müzik... Anadolu’da da on bin yıllık bir kültürün ürünü olarak halk müziği; türküler var. Türküler halkın ortak dili, duygusu, bağırması, yergisi, sevinci, sevgisi, sitemi... Her duyguyu türkülere dökmüş Anadolu’nun kederli halkı.
Destansı anlatımlar var türkülerde ve yazılı bir kaynak olmamasına rağmen sözlü bir kaynağın, kültürün en önemli unsurlarından birisi türküler, şiirler, deyişler... Birbirlerinin içine geçmiş şeyler. O zaman siz de Anadolu’dan gelen birisi olarak Anadolu insanının bir parçası olarak onların hislerine tercüman oldunuz tabii küçüklükten beri yaşadınız, paylaştınız acılarını, kederlerini, sevinçlerini Anadolu insanının.
Fakat bir de türkülerin evrensel bir dili var. “Türküleri Anadolu insanı söylüyor, değerli sanatçılar söylüyor ama bu büyük ses dünya da yeteri kadar yankılanabiliyor mu? Daha doğrusu nasıl ki farklı ulusların müzikleri diğer ulusların üzerinde etkili olabiliyorsa, sevilebiliyorsa bizim türkülerimiz de başka milletleri etkileyebilecek güçte midir? Melodik sesi, ezgisi, tınısından bir şeyler anlayabiliyor mu yabancılar? Bu konuda sizin gözlemleriniz nedir?”, diye sorduğumuzda ise, şöyle yanıt veriyor Akkiraz:
Oğuz Aral aydın bir insan; bir gün bize dedi ki, bir Alevi sanatçısı olarak ya da türkü söyleyen bir insan olarak Anadolu’da sizin ilerlemeniz siyasi olarak mümkün değil, paranız yok, her alanda kısıtlısınız hiçbir şeyiniz yok. Ama sizin elinizde olan bir şey var dedi; aynı zencilerde, aynı Kızılderililer’de olduğu gibi güzel bir müziğiniz var. Bu müziği alıp dinlenebilir bir halde Avrupalıya Amerikalıya söylerseniz sen bu işi için en büyük hizmeti yapmış olursun dedi ve yıllardır bize teklif edilen caz festivallerini 1997’de kabul ettik.
Evet Sabahat Akkiraz bir yenilik getirerek, form bakımından halk müziğini çağrıştıran cazla haşır neşir oldu. Caz festivallerine katıldı. Paris, Londra ve diğer büyük şehirlerde binlerce insana, çeşitli festivaller çerçevesinde Anadolu’nun on binlik yıllık kültürel birikiminden de beslenen Türk Halk müziğini bundan da öte deyişlerini söyledi, söylüyor.
Anadolu kültürü, halk edebiyatı, cemler, Alevilik bir aşk halidir anlatılamaz, diyen Akkiraz; Mevlana misali aşkı tarif edemeyeceğini ancak yaşanarak anlaşılacak bu duyguyu paylaşabileceğini, en büyük aşklarını da büyük usta Ruhi Su gibi türkü, deyiş söyleyerek yaşadığını söylüyor.
Alevilik’le ilgili hali hazırda örgütlenmiş kurum ve kuruluşlara Anadolu Kültürü’nün yaşatılması, tanıtılması ve araştırılması açısından büyük görevler düştüğünü söyleyen Sabahat Akkiraz yazarların, sanatçıların buradan da Alevi aydınların üzerlerine düşen görevleri yerine getiremediklerini söylüyor. Toplumumuzun kadirşinaslık hasletini bir tarafa bırakmaması gerektiğini söyleyen sanatçımız, dedeler, babalara, ozanlara gerekli değerin verilmediğini, tarihimize, inancımıza, kültürümüze sahip çıkarak bir yere gidebileceğimizi, rehberini kaybedenin yarı yolda kalacağını özellikle vurguluyor. Son olarak “Neler yapıyorsunuz?” dediğimizde de gerçekten de bizi umutlandıran, sevindiren şeyler söylüyor:
Türkiye’nin en büyük arşivini yapmaya çalışıyoruz Alevilik - Bektaşilik konusunda yüzlerce kaset doldurduk. Ankara’da ozan avına çıktık türkü aldık biraz cimrilik var ozanlarda malzemeyi beraber götürüyorlar bu dünya kimsenin etrafında dönmüyor sen düzenini yap Zülfü Livaneli diyor ki, işini iyi yaptığın zaman iyi müzik yaptığın zaman, kesinlikle dinletirsin ve aç kalmazsın biz yıllardır Türk Halk müziğinde kaliteli müzik yapıyoruz. 12 tane kaset yapmışız, 30 milyona yakın albüm satmış.
Anadolu’nun, Türkler’in, Aleviler’in köklü ve büyük kültürlerinin sesini tüm dünyaya dinletme uğraşısı içinde olan Sabahat Akkiraz’ı sevgiyle selamlıyoruz.
Söyleşi: 2001