Avrupa Gezisi (4 Mayıs - 11 Haziran 2018)
AVRUPA GEZİ NOTLARI
(4 MAYIS – 11 HAZİRAN 2018)
Giriş
Ah Avrupa, Ah Avrupa…
Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü’nün geleneksel olarak düzenlediği daha önce de birkaç kez katıldığım Hıdırellez Etkinliği çerçevesinde uzun bir gezim oldu. Etkinlikten sonra, daha önceden de temaslarım olan kurumlar ve kişilerle konuşarak, Avrupa’da kırk günlük bir seyahatim oldu.
Ayhan Aydın
Sevgili dostlar; yaklaşık otuz yıldır içinde bulunduğum Alevi – Bektaşi dünyasında, profesyonel olarak çalıştığım tüm dönemler de dâhil olmak üzere, hemen bütün alan araştırmalarımı ve bu bağlamdaki gezilerimi kişisel imkânlarımı zorlayarak gerçekleştirdim.
Bugün de aynı şekilde bu bağlamdaki gezilerimde; ulaşım, barınma, konaklama vd. giderlerimi önemli oranda davetli bulunduğum kurumlar ve bu kurumlara destek veren canlar sayesinde sağlayabiliyorum. Bunları bazen küçük sponsorluklar, çoğunlukla da kurumların mütevazı olsa da, katkılarıyla yapıyorum. Bu benim yaptığım uzun bir yazı konusu aslında, hadi diyelim ki bu da benim önemli bir başarım.
Birçok kişinin çalıştığı kurumlardan elde ettikleri harcırahlar, çeşitli projeler kapsamındaki ekonomik desteklerle bu çalışmaları yaptıklarını; üniversitelerden, TÜBİTAK, Kültür Bakanlığı gibi bazı devlet kurumlardan işbirliği halinde bazı gezileri, toplantıları ve çeşitli araştırmaları yaptıklarını biliyoruz.
Bugüne kadar hiçbir kurumdan doğrudan bir maddi/manevi destek almadan, hiçbir proje kapsamında olmadan, tümüyle kişisel mücadelemle bir gayret içinde olduğumu burada belirtmek istiyorum.
Hatta biraz da içimden geçeni söylemek gerekirse, Alevilik - Bektaşilik konusunun, bu arada alan araştırması adı altındaki bazı çalışmaların, işi gücü proje üretmek olan birilerine çok iyi gelir getirdiğini, bunun iyi bir gelir kapısı yapıldığını da söylemeden edemeyeceğim.
Can dostlar; yine bir etkinlik vesilesiyle yaklaşık kırk günlük bir Avrupa Gezim oldu. Almanya, Hollanda, İsviçre’de bazı kurumlara ziyaretlerim, söyleşilerim, gezilerim, muhabbetlerim oldu.
Hem bol bol gezme şansına ulaştım, hem bilgi birikimimi dostlarımla paylaştım, hem yeni kişilerle tanıştım bu arada gözlüm yeteneğimi arttırdım, hem de tümüyle kişisel gayretlerimle bazı söyleşiler yaptım.
Oldukça yararlı geçen gezimden izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
İlginize muhabbetlerimle…
Benimle ilgilenen, bana yardımcı olan tüm dostlara ve kurum yöneticilerine en içten şükranlarımı sunuyorum. Tüm geziler onların destekleriyle yapılabilmiştir. Benim böyle bir geziyi yapmaya imkânlarım elvermezdi.
Sağ olsunlar, var olsunlar. Yolumuzu, erkânımızı, değerlerimizi Avrupa’da yaşatan insanlarıma bin muhabbetlerimle.
Aşağıdaki yazıyla geziyi özetlemeye çalıştım. Uzatsam, detaylara girsem; betimlemeler, karakterler, kendimce yorumlar vd. olsa yazı en az üç katı uzun olurdu.
3 Mayıs, Perşembe
Yaklaşık üç hafta geçmesine rağmen vizeyi uçağın kalkacağından bir gün önce almak biraz beni gerse de; çok sevgili yeğenim Özden Aydoğan’ın yaş günüm için bir pasta almasıyla geceden başlayan mutluluk ertesi günde devam etti.
4 Mayıs, Cuma
Köln
Gezinin Başlaması
Can dostlarımla vedalaştıktan sonra, sabah erkenden yol alınca havalimanında İran’dan gelen can dostlarla buluşup yola revan olduk. Grup Müștak’ın iki gül yüzlü siması; Yashar Behnoud, Shahram Sadeghinia ile çok zevkli sohbetimiz beni tekrar düşler dünyasına götürdü. Benim en büyük arzularımdan birisi de İran’da şöyle üç dört ay gezmek, oradaki canlarımızı ve yaşamlarını görmek izlemektir. Ya kısmet! Kısmetten ötesi gerçekten yalan. Bakalım kaderimizde varsa oraları da daha geniş zamanlarda görüp, gezebilirim.
Almanya’daki dergâhımız Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü, Hacı Bektaş Vakfı’na yani Köln yakınlarındaki Hausen’e varınca derin bir nefes aldık. Benzersiz doğasıyla her zaman beni büyüleyen buradaki kültür otağımızda dostlarla yarenleştikten sonra küçük ama şirin mi şirin kent merkezindeki otellerimize yerleştik. Üç gün boyunca etkinliğe katılıp çekimler yapmanın dışında bu şirin, bir doğa harikası turistlik beldede gönlümüzce gezintiler de yaptık.
6 Mayıs, Pazar
Hıdırellez
6 Mayısta ise tarihi gün vardı.
Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü'nün düzenlediği Hıdırellez etkinliğine sadece Köln çevresinden değil, Almanya'nın birçok kentinden, temsilci ve katılımcı olarak Balkanlar’dan, İran’dan, Avrupa ülkelerinden, bu arada Isviçre'den, elbette ki Türkiye’den iki bine yakın kişi katıldı.
Hızır aşkıyla bir araya gelen insanların coşkusu görülmeye değerdi.
Gerçek anlamıyla bir coşku, bir sevgi seli bu yemyeşil ve Hızır etkinliğinin kutlanabileceği belki de en güzel yerlerden birisinde, Alevi Bektaşi kültürünü yaşatmak büyük bir başarıdır bence.
Su katımında dergâhın çeşmesinin başında; Bektaşi babaları, Alevi dedeleri hep birlikte, Hızır günü dolayısıyla bolluk, bereket adına dualar verdiler.
Hıdırellez Etkinliğinde; inanç ve kültürümüzün temelleri olan bağlamalar çaldı, nefesler söylendi, semahlarımız dönüldü, lokmalar paylaşıldı, eğlenceler yapıldı, oyunlar oynandı. Çocukların ve gençlerin büyük ilgi gösterdiği etkinlik sayesinde yüzlerce insan ilk kez bir araya gelme, tanışma şansına ulaştılar. Kültürümüzün bir parçası Kuklalar, çocuklara ve gençlere dönük Ebru çalışmaları Hıdırellezin etkinliğinin güzelliğini arttırdı.
Hıdırellez Kutlamalarına birçok kurum temsilcisi yanında, birçok aydın ve akademisyen de katıldı.
Anadolu’nun ve Alevi Bektaşi kültürünün yansımalarını burada görmek gerçek anlamıyla bambaşka bir duyguydu.
Bir gün önce cemevindeki o coşkun cemi de canlı yayınlayarak buradaki güzellikleri halka ulaştırmıştım.
12. Hıdırellez Etkinliği’nde epey koşturarak, etkinliğin halka ulaşması için de elimden geleni yaptım; her zaman ki gibi makinemle fotoğraflar çektim, kayıtlar yaptım. Ama aynı zamanda facebookun sağladığı “canlı yayın” sistemiyle binlerce insana buradaki güzellikleri ulaştırdım.
Etkinlik sonrasında ise ben her zamanki gibi gerek geziler, gerek söyleşiler, gerek çekimlerle otuz yıldır izlediğim yolu takip ederek bir büyük yolculuk yaptım.
Etkinlik sonrası üç gün çok sevgili Gülizar – Hasan Cengiz çiftçinin evinde misafir kaldım. Bu zaman dilimini çok çok iyi değerlendirdim.
Beyaz köpek pamuktan hoşlanmazmış. Gezi’de Yunanistan'daki dostlardan duydum. Bencillik üzerine atasözüymüş. (Bende olan başkasında olmasın anlamında)
Avrupa Gezi Notları…
Köln
Avrupa’nın Hayat Damarı Ren ve Çölleşen Zavallı Ülkem…
Hausen’daki Hıdırellez Etkinliği sonrasında Köln’e inince buranın benim de çok seveceğim bir şehir olduğunu iyice görmüş oldum. Hemen tüm Avrupa kentleri gibi Köln’de de; beton yığınları şeklinde, binalara yansıyan ışığın sizin gözünüzü ve vücudunuzu kurutan değil de, sizin hem bedeninizi, hem de ruhunuzu dinlendiren, onarın çok yoğun bir yeşil doku var. Yani burada Avrupa’da kentler ormanın içinde kayboluyor. Orman ve yeşillik yok edilmek bir tarafa, Orman biraz daha kontrolü bıraksalar şehri ele geçirecek şekilde yeşili koruyan o hayran olduğum kafa buraları yönetiyor.
Üç gün boyunca ve sonrasında tekrar gelince bir üç gün daha burada en uzun yürüyüşlerimi yaptım. Sabahları erken kalkan birisi olarak, kaldığım evin yerini kafama yazdıktan sonra farklı yönlere doğru, hem de bir keşif olabilecek, günlük iki saatlik yürüyüşler yaptım. Ren kıyısınca yürüdükçe bu yöreyi keşfettim. Büyük yeşilliğine, temizliğine, düzenine, bin bir renkli çiçeğine, böceklerine, kuşlarına hayran kaldım Köln’ün.
Ren kenarında kamp yapanları, üstüne üstelik hemen yakınındaki hobi bahçelerini, kalıcı kamp yerlerini gördükçe bir nehrin nasıl değerlendirilebileceğini gördüm.
Elbette büyük vapurlar, spor amaçlı olarak devamlı kürek çekenler, bir kısmı şimdilerde taşınacak olsa da çok büyük fabrikaların yanında limanlar…
Ihlamur ağaçlarının kokuları beni sarhoş ederken, önüme gelen kuşlar bani şaşırtırken, tramvay duraklarını, düzenli sokakları, sürekli yürüyen insanları görerek ben büyük bir mutlulukla devamlı yürüdüm. Avrupa’da en büyük zevklerimden birisi bu yürümeler oldu.
Sadece bir kenti değil, bir ülkeyi besleyen, onun ekonomik-sosyal yapısını belirleyen bir nehir var Almanya’da. Ben daha önce İsviçre’de de bu büyük nehrin ana kolunu görmüştüm, daha doğrusu Almanya’ya geçen ana kollarından birisini. Orada da taşımacılık, balıkçılık ve nice şeylerin kaynağı olan Ren’e ve dolayısıyla nehir denince Avrupa’lının bunu değerlendirme gücüne tanıklık etmiştim.
Sırf bu Ren bile Avrupalı’nın aklını, bizim zavallılığımız ortaya koymaya yeter.
Üç tarafı denizlerle çevrili denilen bir ülkede denizden, sudan ne kadar az yararlandığımızı gerçekten büyük bir üzüntüyle şimdi daha iyi kıyaslamıştım.
Ren Nehri kıyısında koyunlar: Köln Belediyesi fazla otları yemeleri için anlaşarak şehre koyun sürüsü getirtmiş. O kadar yaşamdan, koyundan, kuzudan koparıldık ki; belki İstanbul’da böyle bir şey yapılsa buna gülmeyen Türk kalmaz!
Ha bir de elbette ki, Köln’de ve tüm Avrupa kentlerinde olduğu gibi bazı bostanları, tarlaları ve onların içinde otlayan inekleri, kuzuları da bizim Türkler görse bu durumu pek hayra yormazlardı. Şimdilerde bir zaman şehrin sebze meyve ihtiyacını karşılayan bostanları örneğin Topkapı Surları yanındaki bostanları yok ettik-ediyoruz ya, a bu ne yahu, koca şehirde bostan ekmişler nasıl bir şey yahu, deriz biz garip Türkler olarak. İnanın sevgili okurlar belki de inanmazsınız ama bana göre Avrupa’dan Türkiye’ye gezmeye gelen bazı Türkler de bu duruma şaşırırlar bence. Onlar çünkü orada yani Avrupa’da tam yaşamıyorlar, yaşar gibi yapıyorlar. Neden bu kadar emin mi konuştum? Türkiye’den Avrupa’da gidip tekrar köye, kente dönünce, hayvan gübresi kokuyor diye, evlere girmeyen insanlar gördüm de o kadar emin konuştum.
Hani pamukçuklar alerji yapıyor, diye İstanbul belediyesi yüzlerce kavak ağacını kesmişti ya, hatırladınız mı can dostlar? Demek ki Almanlar (Avrupalılar) o kadar akılsız ve hiç biri alerji olmuyor ki bu ağaçları kesmeyi bir kez bile düşünmemişler!
Pamukçuk sarkan yüzlerce ağaç altında yürürken Türkiye’yi düşünmemek elde mi?
Ağaç düşmanı, yeşillik düşmanı, hayvan düşmanı olan ve Türkiye’yi yöneten adi herifler acaba Türkiye ve Türk düşmanı olarak kime ve neye hizmet ediyorlar?
Tarımı ve hayvancılığı çok ciddi istatistiksel verilere göre yok ettiklerine göre, gerçek anlamıyla ben de şehir efsanelerine, komplo teorilerine artık biraz kulak mı vermeliyim acaba? Gerçekten hangi düşman kafanın ürünü bunlar?
Bizi gerçek anlamıyla bozkırlaştırdıkları Anadolu ve Trakya coğrafyasında çöle mahkum ediyorlar? Bunu onlardan gerçekten kim istiyor? Bizim bu halimiz kime yarıyor? Artık tümüyle buna bakıyorum.
Kuş Gribi dediler, devletin desteğiyle on binlerce sağlıklı olanlar da dâhil olmak üzere kümes hayvanını katlettiler. Tam araştırma inceleme yapmadan, kırsal alandaki tavukçuluğu yok etmek istediler? Şimdi düşünüyorum bu Türkiye’de ve dünyada kimin/kimlerin işine yaradı?
Tarım alanlarını yok ettiler, üreticiyi gerçekten bilinçli bir şekilde mağdur edip, aracıları bilinçli bir şekilde kalkındırdılar.
İşin emeğini çeken köylü gerçekten mağdur olurken, hem onlar hem de tüketiciler en büyük zararı görürken, niçin birileri bir anda milyoner oldu, ihracatını yaptığımız ürünleri neden ithal eder olduk?
Tüm bunlar ekonomimizi bitirirken, sözde devleti yöneten hainler bunları görmüyor muydu? Daha doğrusu bu durumu onlar sağlamıyorlar mı? Onların net olarak bundan karı nedir? Bugünkü iktidar kime hizmet ediyor? Bence bunlar Türkiye’ye ve Türk halkına hizmet etmiyorlar.
Gerçekten bunları düşüne düşüne yürüdüm, sonsuz bir huzurda yürüyor görünen Almanların arasında, Ren boyunca.
Kimisi bisikletiyle, kimisi hızlı, kimisi yavaş adımlarla yüzlerce insan yürüyor, Ren boyunca yol alıyorlar.
Ama bir kez ama bir kez olsun kimsenin kimseye bir şey dediği, zarar verdiği yok…
İstanbul’un sokaklarında Boğaz’da rahatlıkla yürü bakalım, nasıl yürürsün?
Tümüyle bu yeşile batınca hayatımın son dönemdeki en huzurlu günlerini de yaşadım elbette.
Çünkü anladım, dinledim, kavradım ki, yeryüzünde en çok beni yeşil doyuruyor; ağaçlar, kuşlar, çiçekler benim ruhumu onarmıyor sadece, beni tam anlamıyla doyuran, bana tam anlamıyla hayat veren onlar aslında.
Bir gün belki bizim ülkemizde böyle yeşillikler içinde, huzurlu bir şekilde yürüme dileğiyle, ne diyeyim, sen her daim var ol Köln, senin suyun hiç kurumasın sevgili Ren!
(Bu imkânı bana sağlayan çok sevgili Gülizar – Hasan Cengiz çiftine şükranlarımla.)
(Mayıs- Haziran 2018)
10 Mayıs, Perşembe
Ali Duran Gülçiçek
Köln'de, uzun yıllar öncesinden Avrupa'da Alevi hareketinin içinde yer almış ve öncülerinden olmuş, gül yüzlü büyüğümüz Araştırmacı - Yazar Ali Duran Gülçiçek'i evinde ziyaret edip uzun soluklu bir söyleşi yaptım. Kendisine çok teşekkür ediyor, emekleri önünde saygıyla eğiliyorum...
Bu söyleşi bence çok önemli. Çünkü Ali Duran Gülçiçek gerçek anlamda yürekli, samimi bir Alevi. Çok büyük tecrübeleri var bu konuda. Söyleşiler ve kültürel etkinlikler için gitmediği şehir kalmamış. Özellikle kütüphanelerden yaptığı derlemeler, topladığı kaynaklar, kaynak kitaplar, belki Almanya’da ilk kez bir Alevinin yazdığı Alevilik kitabıyla, gençlerle kurduğu diyaloglarla bizim önümüzü açan öncülerden birisi değerli yazarımız. Aynı zamanda çevreci yönüyle birçok projede de yer alan Gülçiçek toplumumuz adına bu alanda da çalışmalar yapmış.
Ali Duran Gülçiçek’in çok zengin bir kütüphanesi var. Onunla dertleştik aynı zamanda yaşadığı tecrübeleri dinledik. Sonrasında ise yine bir araya geldik, şehri ve müzeleri gezdik. Gösterdiği ilgiye ne kadar teşekkür etsem azdır. Bana dedi ki, burası Avrupa’dır ne olur ne olmaz, insanlar farklıdır, ne zaman sıkıntıda olursan telefon et, gelir bende kalırsın. Ekmeğini, yüreğini, sevgisini paylaşabilen bir can insan Köln’de Ali Duran Gülçiçek.
10 Mayıs, Perşembe
Ali Kabadayı, Halk Ozanı
Gurbetçi Âşık Ali Kabadayı
10 Mayıs Perşembe günü; çok sevgili Hasan - Gülizar Cengiz çiftinin Almanya Köln'deki ofislerinde ozanlık geleneğini yaşatan Gurbetçi Ali Karadayı'yla saatler süren bir söyleşi yaptım.
Cengiz çiftinin ofisini bir stüdyoya çevirdim. Eee… Bizde dünyanın hangi köşesinde olursa olsun, bir dede, bir baba, bir ozan, bir yazar, bir derviş bulma aşkı var ya, her yer bizim çalışma alanımız oluyor artık.
Gurbet, ozanlık, Almanya'da zakirlik hizmetleri ve yaşamı hakkında detaylı bilgiler derlemeye çalıştığım Kabadayı, söyleşide zaman zaman şiirlerinden örnekler seslendirdi.
Eşi Divriği Şahin köyünden, kendisi Divriği Diktaş köyünden olan ozan söyleşimizde kendi yöresindeki cemlerden ve Ankara'daki ozan dostlarından da bahsetti...
Gurbetçi Âşık Ali Kabadayı
İlk kez çok sevgili Ali Duran Gülçiçek’in tavsiyesiyle onun sayesinde tanıştığım çok sevgili ozanım bana “Yüreğimin Şiirleri” isimli kitabını verince arka kapaktaki resmi beni çok etkiledi. Resimde; rengarenk gömleğiyle mazlum bakışlı, kara saçlı, kara bıyıklı yağız bir Anadolu delikanlısı elinde bir valizle görülüyor. Bu, Gurbetçi Aşık Ali Kabadayı’nın resmi. Biraz da boynu bükük, mahzun mahzun bakan bu kişi aslında bana binlerce gurbetçinin sembolü gibi göründü.
Bilinmezliklere doğru yol alan ve o bilinmezliklere yine buğulu gözlerle ve biraz da hüzünle bakan bir çift kara göz…
Gurbet ellere gelen on binlerce “gurbetçiden” birisi olan Ali Kabadayı’nın nasıl candan, nasıl yürekten bir güzel insan olduğunu onu tanıyınca daha iyi anladım.
Yüreği insanlık sevgiyle dolu bu güzel insan, bir aşık, bir ozan olarak yıllar yılı ekmeğinin peşinde koşarken aynı zamanda kendi öz kültürünü unutmamış, ayrıca sazını Alevi Yol aşkıyla nefesler, deyişler, mersiyeler, semahlar söyleyerek bu inanca hizmet için de çalmış…
Aslında mesleğinde usta olan Ali Kabadayı, kendisini Türkiye’de yetiştirmiş, liseyi okumuş, bilinçli, becerikli bir insan.
Aşığımız hayatın sıkıntılarını, dertlerini ülkemizde de yaşamış ama onu aşmasını başarabilmiş, dahası, Almanya’nın güzelliklerine kendi güzelliklerini ekleyerek bir uzun mutlu ömür sürmüş.
O hayatından aslında memnun olan, geçmişe, şimdiye ve geleceğe güvenle bakan, huzur içinde bir yaşam süren bir değerimiz.
Gurbetçi Aşık Ali Kabadayı ismi ona çok yakışıyor. Gittiği her ortamda tevazu sahibi, ağırbaşlı bir insan olarak saygı görüyor.
Dedelere, pirlere büyük saygı duyması, cemlerde zakirlik yapması bu alandaki boşluğun doldurulmasında gençlere de örnek olması açısından da çok önemli.
Ama bence onun en önemli özelliği; ilerlemiş yaşına rağmen sesindeki, sazındaki o güzel tınıyı kaybetmeyen, yüreğinde ise yol aşkını muhafaza eden bir önemli değerimiz olması.
Bu gezide tanışmaktan büyük mutluluk duyduğum simalardan birisi de bu aşımız oldu. Kendisiyle uzun soluklu bir söyleşi gerçekleştirdim. Bu söyleşiyi düzenleyip yayınlamak, imkân yaratarak, onu deşifre ettirip basılı hale getirmek istiyorum.
Ömrü uzun olsun…
Çok sevgili Aşık Ali Kabadayı bana daha önce; Burak Süper Stereo’dan –Türküler 0008- serisinden çıkan Gurbetçi Ali Kabadayı – Kalsak Da Yabancı Dönsek De- isimli bir kasetini verdi.
Ayrıca kendi imkanlarıyla hazırladığı 2 CD’sini, kitabı dışındaki şiirlerinden oluşan bir dosyanın fotokopisini, kendisiyle yapılmış bir söyleşinin de yer aldığı Başkent isimli bir gazete nüshası da verdi.
Kendisine bana göstermiş olduğu ilgiden dolayı çok teşekkür ediyorum.
Kitap:
Yüreğimin Şiirleri, Gurbetçi Aşık Ali Kabadayı, Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon Ltd. Şti., Ekim 2009, Ankara
Yürektedir bunun tadı
Yüreğimin şiirleri
Bazen koparır feryadı
Yüreğimin şiirleri
Serindir fakat üşütmez
İçinden yanar da tütmez
İkilik yok taraf tutmaz
Yüreğimin şiirleri
Dilbilgisi hem de tarih
Her bir dersi eder tarif
Hem duygulu hem de zarif
Yüreğimin türküleri
Sekiz deprem şiddetinde
Bir arslanın hiddetinde
Altın, yakut kıymetinde
Yüreğimin şiirleri
Şefkatlidir baba gibi
Vardır erkanı edebi
Bir deryadır derin dibi
Yüreğimin şiirleri
Hem okuldur hem öğretmen
Gah hakemdir gah yönetmen
Aşktan, dinden, siyasetten
Yüreğimin şiirleri
Aşık, ozan ile şair
Evrenseldir batın, zahir
Söz de bilge dilde mahir
Yüreğimin şiirleri
Az konuşur öz konuşur
Eğri değil düz konuşur
Açık vermez uz konuşur
Yüreğimin şiirleri
Aşık Kabadayı yazar
Gerçeklerden kaçan azar
Hakk yoluna eyle nazar
Yüreğimin şiirleri
Gümüşhane Şiran Yeniköy’den Acı Haber
Gümüşhane Şiran Yeniköy'den tüm tanıyanların çok sevdiği can insan, köyümüzün hocalarından Erdoğan Günel (59), Hakk'a yürüdü.
Cenazesi bugün 16.00'da İstanbul Rumelihisarüstü'nden memlekete götürülecektir.
Diyar-ı Gurbet’te olmak bazen memlekette olamamak acı veriyor. Gerçekten sevdiğim, Yeniköy’deki ilkokul binasının kültür cemevine çevrilmesi için canla başla çalışan, Samimi değerli insanımız Erdoğan Günel’in İstanbul’da Hakk’a yürüdüğünü burada öğrendim, çok üzüldüm…
Erdoğan Abi; Yolumuzu yol eyledin, gönlümüzü bir eyledin, sevgimizi coş eyledin...
Şimdi bu kadar erken çekip gitmek var mıydı?
Yeniköy'deki cemevi için tüm aşkını, enerjini, sevgini verdin.
Erdoğan Abi, hatıraların gönlümüzde hep yaşayacaktır. Yolun açık olsun.
Hakk Ehlibeyt'e komşu eylesin, devri daim, menzilin mübarek olsun. Sonsuz ışıklar içinde yatasın.
11 Mayıs, Cuma
Köln ve Çevresi Hacı Bektaş Veli Cemevi'nde, Alevi-Bektaşi Öğretisiyle ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik. Buna vesile olan Seyrani Erdoğdu Dede başta olmak üzere Dedeler Kurulu üyeleriyle dernek başkanımız Sayın Nazlı Bektaş'a ve tüm katılımcılara çok teşekkür ediyorum.
Her Cuma akşamı bir araya gelip sohbetler yapan derneğimizdeki dedelerimiz, zaman zaman konukları da misafir ediyorlar, onlarla da söyleşi yapıyorlar. Bu hafta hem de burada bulunduğum için beni misafir eden bu can dostlara bin selamım vardır. Hollanda sonrasında beni evlerinde misafir eden Erdoğdu ailesine tekrar teşekkür ediyorum.
Zeynel Gül ve Can İnsanlar
Köln’den sonra, seni birkaç gün ben de misafir edeyim, diyen can dost ve Tv. 10’nun emektar ismi Zeynel Gül ile çıktık yollara. Ama daha da güzeli beni görmeye Şükrü Yıldız ve Cemo’nun gelmesiydi. İyi bir hasret gidermesiyle Stromberg’e doğru yola çıktık. Zeynel Gül’ün çok sevgili eşi Müslime Kızıler’le de tanıştığım Stromberg'i görmek de varmış kaderde. “Rüzgarlıtepe”de yazın otur ufka bak, türlü düşler kurarak... Almanya sen ne güzel bir ülkesin... Avrupa’nın her bir köşesi bir cennet güzelliğinde. Yeşilin, suyun, çayır ve çimenin, doğallığın, korunmuş çevrenin olduğu her yer benim cennetimdir, gerçeği bu. Bu aynı zamanda benim inancım da…
12 Mayıs Cumartesi
Herford Alevi Mezarlığı Açılışı
Kaldığımız yere yakın, Herford kentinde Alevilere ayrılmış bir mezar yerinin ve bu yerin açılışının olduğunu öğreniyorum. Hep birlikte oraya gidiyoruz. Yine aynı şekilde hem candan, hem bu yola içten gönül vermiş, yürekten bu yolu yaşatan, Tv. 10’a gönüllü hizmet veren çok sevgili Cemil Arslan ve ailesiyle ve bazı dostlarla da tanışmış oluyoruz.
Herford şehri Alevi Mezarlığı açılışına milletvekilleri, yöneticiler, AABF temsilcileri, yörenin inanç önderleri katıldılar. Can Dost Zeynel Gül ve Cemil Arslan hiç boş durmadılar, videolar ve fotoğraflar çektiler. Zakir Ercan Kılıç’ın nefesleri ise gerçekten çok güzeldi. Aynı zamanda gezimde zaman zaman uğradığım gibi Avrupa’daki mezarlıkların muhteşem güzelliğini, temizliği, sadeliğini görünce buralara hayranlığım bir kat daha arttı. (Einweihung des Alevitischen Grabfeldes auf dem Ewigen Frieden 12.05.2018 HF / © Ralf Bittner NW. Ebedi Barış alanının açılış töreni.)
Gerçek Değerlerin Değeri Ne Zaman Anlaşılacak?
Ne güzel yahu! Sevgili Zakir Ercan Kılıç’ı dinleyince bir kez daha mutlu oldum.
İşte hep düşündüğüm ve zaman zaman keşfettiğim gibi burası Avrupa. Evet, Avrupa; burada da yazarlarımız var, ozanlarımız var, zakirlerimiz var, dedelerimiz var. Bunlar bu hizmetleri yapacaklar.
Türkiye’den ithal gelin ve damat devri yavaş yavaş kapanırken, gerçek anlamıyla bazen buraya bir şey vermeyip zarar da veren ithal bazı dede, ozan, yazar tiplerine de daha çok dikkat edilse, buradakilerin koordinasyonu sağlansa hiç de fena olmayacak. Görüşleri, yöreleri, gelenekleri çok farklı olsa da, ben Avrupa genelinde bu konuda bir potansiyel olduğunu eskiden beri görüp bunu hep dile getiriyordum.
Bir zamanlar Erzincan Tercan’dan İstanbul’daki Cem Vakfı merkezinden “bize ne olur dede gönderir misiniz?” dendiği gibi bu durumlar her yerde var. Yerel dedelerin değerinin bilinmemesi, televizyonun da etkisiyle şöyle kravatlı, cami imamları gibi düzgün konuşmayı mesleklerinin etkisini arttırmak için bir araç gibi gören kimi çıkarcı “İstanbul dedeleri”ne ilgi gibi bunun benzeri bir durum, bu Avrupa’da da bir Türkiye’li yazarlar, dedeler, âşıklar sevdasıdır alıp başını gidiyor. Elbette bu kaçınılmazdır ama gerektiği zaman, gerektiği kadar gereklidir. Yani Avrupa’daki kurumlar Avrupa’da yaşayan dedelerin, ozanların, yazarların, sanatçıların, akademisyenlerin, genç yeteneklerin daha fazla değerini bilmeliler.
Elindekini değerlendirmeyen (ya da değerlendiremeyen), daha iyisi varken, daha kötüsünü şu veya bu nedenle tercih eden bir garip toplum bizim toplum.
Yani her gün bir yönümüzü daha ortaya çıkıyor.
Bilmem ki, otuz yıldır “Konser Aleviciliği” yaparak bazı sanatçıları zengin eden kurum yöneticileri bu konuları ciddi bir şekilde düşünüyorlar mı?
Yani İlgili ilgisiz, çoğu zaman dinlediğim ve anladığım kadarıyla halkın da çok memnun kalmadığı bazı “içip içip canlı yayın” yapma hastalığına yakalananlar dâhil, sözde yazarlar yerine en azından daha akademik ve tarafsız değerli yazar ve bilim insanları buralara gelse olmaz mı?
Neyse yine çenem açıldı…
Devam edelim, geziye…
13 Mayıs Pazar günü
Buraya da doymak mümkün değil. Ağaçlar altında, dümdüz büyük ovaları tepeden gören Stromberg’de yürüyüşler yaptık. Aynı gün, Sayın Arslan ailesine misafir olduk. Böylesine candan, böylesine yol aşkıyla dolu, eğitime, geleneğe bu kadar içten bağlı aileleri ve özellikle gençleri bulmak hazine bulmak gibi bir şey. Her şey gönüllerince olsun... Gösterdikleri ilgiye şükranlarınla...
Hemen her kenti gibi, Avrupa’nın bir minyatürü olan adete özel bir yerleşim yeri, müze kent olan küçük şirin Reda - Wiedinbörk'ü de görüp nefis İtalyan dondurmalarından yedik... Evler çok orijinal, tarihi binalar arasında yürürken her yerden ağaçlar ve yeşillik sizi sarıyor.
Türkiye’de bazen şunu duyuyorum, her şeyi iyi anlatıyorsun da Ayhan hoca her şeye rağmen orası çok sıkıcı. Belli bir süre sonra insan mutlaka Avrupa’dan sıkılıyor. Elbette belki de bu doğrudur. Bu yüzdendir belki de her sene Almanların yarısının dünyayı turlamaları, Avrupalıların sadece merakları, ilgileri değil, bazı sıkıntılarından kurtulmak için diyar be diyar gezmeleri. Ama hem kentlerin tarihi dokuları, hem doğal güzellikler, düzen…
Buraları kim sevmez, akıl almaz. Ama benim İstanbul’um, Türkiyem elbette çok mu çok güzel ama gerçekten onu çöle çeviren, yaşanmaz hale getiren, iki yağmur yağınca insanların ölüm kalım savaşı verdikleri İstanbul’u kim hale getirdi? Hepimiz. Ama İstanbul’un insanı hayrete düşüren zenginliği elbette dünyada hiçbir yerde yok. Ama çevreyi bu kadar koruyan Avrupa’ya kim ne derse desin ben hayrandan da öte, büyük bir gıpta duyuyorum.
İşte şimdi de, parkıyla, salkım saçak söğütleriyle Reda – Wiedinbörk de hayallerimi süsleyen bir kent olarak belleğimde yer etti.
14 Mayıs Pazartesi
Hollanda
Rotterdam'da Rıjnmont Alevi Kültür Derneği'nde Anadolu Halk Müziği Topluluğu
Çok sevgili Müslüme Kızıler - Zeynel Gül çiftiyle dün yoğun yağmur altında Almanya'dan Hollanda'ya geçtik.
Aynı akşam; Rotterdam'da Rıjnmont Alevi Kültür Derneği'nde Anadolu Halk Müziği Topluluğu'nun çok güzel bir konserine denk geldik.
Hollanda'da yaşayıp bu koroyu oluşturup bu birliği, bu başarıyı yakalamak kolay iş değil doğrusu.
Deyişlerin, türkülerin yorumları çok güzeldi. Ben de çok duygulandım.
Gurubu ve dernek yönetimini kutluyor, bu güzel çalışmaların devamının çok yararlı olacağını düşünüyorum.
Gençlerimize kültürümüzü aktarma konusunda emek verenlere aşk olsun.
YOLUMUZUN EMEKTARI ZEYNEL GÜL'LE SÖYLEŞİ
Yolumuzun emektarlarından araştırmacı, televizyon programcısı, çok değerli insan Zeynel Gül'le yaşamı, doğup büyüdüğü yöre, Tahtacılar, Almanya'da Türkler üzerine uzun soluklu bir söyleşi yaptık. Söyleşimizin ikinci bölümünü de bir sonraki gün yaptık.
Müslime Kızıler ve Zeynel Gül'e gösterdikleri içten ilgiden dolayı çok teşekkür ediyorum.
15 Mayıs, Salı
RUHUMUN ŞAİRİ NURİ CAN’LA SÖYLEŞİ
Sabah, Can Tv. İçin Köln’de bir toplantıya gidecek olan Zeynel Gül abi, beni Nuri Can’ın evine bırakıp, yola devam ediyor.
Şiirleri çok kuvvetli ve aynı zamanda benim de ruh dünyamı yansıtan Nuri Can'la, Hollanda Nijmegen'deki evinde; yaşamı, Hollanda'da yaşam, şairliği, ressamlığı üzerine uzun soluklu bir söyleşi yaptım.
Söyleşide kendisi, ben ve çok sevgili yazar dostumuz Ezeli Doğanay şiirlerinden örnekler okuduk.
Yunus’um
Çağlardan çağlara bir köprü olan
Sessiz deryaların sırrı Yunusum
Her gerçeği insan özünde bulan
Sonsuz sevdaların sırrı Yunusum
Erenler katında Hakk’a eriştin
Kırklar meclisinde badeler içtin
Çile dergâhında kavruldun piştin
Olgun meyvelerin sırrı Yunusum
Dotluğun meyvesi bir bağ gibisin
Zamanın dehlinde bir çağ gibisin
Yücelerden yüce bir dağ gibisin
Seyri seyranların sırrı Yunusum
Asırlar geçse de adın yaşıyor
Gönülden gönüle sevgin taşıyor
Sencileyin nazlı güller açıyor
Bülbül şeydaların sırrı Yunusum
Yangınsın sönmeyen küller sendedir
Bülbülsün şakıyan diller sendedir
Özün has bahçeden güller sendedir
Cennet alaların sırrı Yunusum
Miskin Yunus oldun dolaştın durdun
Düşmanın kalbinde dostluğu kurdun
Sevgi insan için haktır buyurdun
Aşkı merdanların sırrı Yunusum
Sen bir ulu pirsin CAN Nuri kulun
Sırat köprüsünden incedir yolun
Dervişlik şanından biçilmiş donun
Merdi meydanların sırrı Yunusum
Nuri CAN 1971
www.nuricann.com
BİR CAN İNSAN: BEKTAŞ TOSUN
Nuri Can’la sohbetimizden sonra hep beraber, Nijmegen içinde “hobi bahçesi” olarak nitelendirilen, insanların bu cennet güzelliğindeki beldelerde daha da doğalı yaşasınlar diye düzenlenmiş, bahçesi-bostanı olan kulübelerin yer aldığı bir başka yeşil diyara yol alıyoruz. Bektaş Tosun Hollanda’da çok sevilen bir sima. Alevi örgütlenmesinde emeği geçen, devrimci gelenekten gelen, sözünü sakınmadan söyleyen bir edebiyatçımız.
Bizi çok içten ve samimi bir şekilde karşılayıp hemen çok sevgili eşi ve ailesiyle konuklara bir şeyler hazırladı. Hem yemeğe, hem de saza söze doyduk.
Bektaş Tosun’la kısa bir de söyleşi yaptım, daha çok bahçesiyle ilgili. Yaz –kış burasa benim mekanımdır, ben burada mutlu oluyorum diyen Tosun, tüm ekip biçtiği ve kendisine fazla gelen her türlü sebze meyveyi dostlarıyla paylaştığını bundan çok büyük bir mutluluk duyduğunu söylüyor.
Bir bahçe yetmemiş dosta, bir ikincisini kiralamış. Burası belediyeye ait bir vakıf gibi kurumdur, üyeleri vardır, yönetimi vardır diyen Tosun’un bahçesinde yok, yok. Gerçekten her şey ekili biçili. Ama en güzeli de her zaman tüm dostları buraya bekleriz diyen Bektaş Tosun’un büyük samimiyeti, içtenliği. Onu yürekten sevip, benimsedim.
Bana da bir şiir kitabını hediye etti. Sağ olsun, var olsun. Bir kez daha gidince mutlaka ona tekrar uğrayacağım.
Dönüşte Zeynel Gül abi beni alıyor, tekrar Rotterdam’a gidiyoruz.
Soframdaki Şiirler
Hollanda'da tanıştığım, yüce gönlü tüm insanlığı kucaklayan şair, can dost ve Hollanda'da Alevi örgütlenmesine yıllarını vermiş Bektaş Tosun canımızın şiir kitabını bir solukta okudum.
Paylaşımcı, toplumcu, Anadolumuzun tüm insani değerlerini Avrupa'da yaşatan ozanımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum... Her şey gönlünce olsun...
Aşk eli uzatıyorsun
Zeytin dalı olsun
Sevgini damıtacaksan
Kırmızı gül renginde
Bir sözcük fısıldayacaksan
Bülbül dilinde
Ama açılan kollar
Dost kolu
Sarılan beden can olsun
19 Eylül 2015
Bektaş Tosun, Soframdaki Şiirler, KKM (Kurgu Kültür Merkezi) Yayınları, Şiir, 2018
Bektaş Tosun
Bektaş Tosun, 1956’da Yozgat’ın Sorgun’a bağlı Bahadın Kasabasında dünyaya gelmiştir. 1978’den beri Hollanda’da yaşamaktadır. 1988’de 7 sayı (aylık) yaşamı olan “Kırmızıgül Kültür Edebiyat Dergisi”ni çıkartanlardandır.
Hala faal olana ve gün geçtikçe güçlen bir federasyonun, bir konfederasyonunun, Alevi Akademisi’nin ve 78’lerin kurucularındandır.
Haziran 2015’te yayınlanan ilk şiir kitabı Şiir Çıkını’ndan sora, Soframdaki Şiirler ikinci şiir kitabıdır.
Alevilik konusunda makaleleri vardır. Ayrıca iki ciltlik bir destan üzerine (Göç Destanı ile Ayrılık Destanı) üzerine çalışmaktadır. Sosyalist ve devrimci bir dünya görüşü içinde yaşama sevdalı bir insandır. (Kitap Arka Kapak Yazı)
Ezeli Doğanay: Dün Türkiye'den, Amanya'dan, Hollanda'dan çok değerli Gazeteci, Televizyoncu, Ozan, Şair, sanatçı dostları ağırladık Bektaş Tosun dostumla. Barış Polat, Yusuf Öz, Ayhan Aydın, Ezeli Doğanay, Nuri Can, Bektaş Tosun, Kadir Büyükkaya, Adnan Aras, Zeynel Gül ve Amersfort' tan, Berxudar
16 Mayıs, Çarşamba
MÜSLÜME KIZILER'LE SÖYLEŞİ
Yaklaşık kırkbeş yıldır Hollanda'da yaşayan; Anadolu'nun öz kültürünü, aydınlığını bu topraklarda var ederken Hollanda'nın yaşam anlayışını da çok sevip benimsemiş dünya tatlısı sayın Müslime KIZILER'LE dün bir söyleşi yaptım.
Söyleşide Hollanda'daki yaşam ve Kızıler'in resim çalışmaları üzerinde durduk.
Van Gogh'ların yurdunda kendisini resme vermiş, fırçasındaki maharetle ufuktaki sonsuzluk hissini, Anadolu insanının benzersiz portre betimlerini, doğanın büyüsünü, özgürlüğün simgesi kuşları, derinliğin ve dinginliğin simgesi denizi; yani insana, yaşama, doğaya dair birçok şeyi resmeden Müslime Kızıler'i canı gönülden kutluyorum.
Çalışmalarının bağımsız bir sergide sanatseverlerle buluşmasını diliyorum.
Saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum.
17 Mayıs, Perşembe
Mutluluk Dolu Bir Gündü
Amsterdam
Dün hayatımda en mutlu olduğum günlerden bir gündü.
Hayatım boyunca en çok sevdiğim ressam ama aynı zamanda tam anlamıyla benim ruhumun ressamı olan, 37 yıllık yaşamına bir büyük dünyayı sığdıran Van Gogh'un resimlerinin bulunduğu Amsterdam Van Gogh Müzesi'sini gezerken bir trans halindeydim, tek kelimeyle büyülendim, derin bir etkiye kapıldım.
Sonrasında Hollanda'da Türklerin yaşamları, sorunları, ozanlık, sevgi ve dostluk üzerine; Aşık Can Ali ve Aşık Çağlari (Muammer Çalar) ile Can dost Zeynel Gül'le birlikte bir söyleşi yaptık.
Her iki Aşık da ses ve sazlarıyla beni büyülediler.
Böylesine ölümsüz bir günü bana yaşatan can dost Zeynel Gül ve âşıklarımıza şükranlarım vardır.
Her ikisinin de çok muazzam sesleri olduğunu kendi kulaklarımla canlı canlı dinleyince daha iyi anladım.
Aşık Çağları bana; Savaş Belası (Hoşgörü 2), Cumhuriyet (Hoşgörü 3) isimli CD’lerini hediye etti. Ben de kendisine yayınlanmış 3 kitabımı hediye ettim.
Can Alimiz ise mutlaka bir kez daha beklediğini, kapısının her daim bana ve dostlara açık olduğunu söyledi.
Kendilerine sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Zeynel Gül: Aşıkların arasında kalınca, aşıkların sofrasına oturunca dünya güzelleşiyor. Teşekkürler Aşık Çağlari, teşekkürler Aşık Canali, teşekkürler Ayhan Aydın hocam. Van Gogh resimleri duygusallığımıza, aşıklarımızın duygusallığı eklendi bu gün..
18 Mayıs, Cuma
Rijnmond Alevi Kültür Merkezi'nde Toplantı
(Albardastraat 67 3119 PB Schiedam)
Rotterdam'da Rijnmond Alevi Kültür Merkezi'nde can dostlarla bir araya geldik. Burada, Türkiye'de yapılacak seçimlerle ilgili ve 21 Mayıs 2018 günü uydu yayınına başlayacak olan CAN TV.’nin açılışının tanıtım toplantısına da katıldım.
Genel Başkan çok sevgili Düzgün Kayak ve emektar insan genel sekreter Hasan abiyle sohbet ettik.
Ben de ülkemizde Alevi yayın dünyasından kısaca bahsettim. Geleneğimizin gençlere aktarılması gerektiğini söyledim. Bilimsel çalışmaların zorunlu olduğu yönündeki konuşmam ilgiyle dinlendi. Kısmetse sonbaharda burada bir söyleşi yapmayı planladık.
Etkinlikte; halkımızın içtenliğini, samimiyetini, ilgisini, kültürel çalışmalara verdiği desteği bir kez daha görmüş oldum. Aşk olsun onlara, "diyar-ı gurbet"te sorunlarına sahip çıkan, sorgulayan, yüreğindeki direnç ve sevgi hiç eksik olmayan bu can dostları selamlıyorum.
Can T.v.
Toplumumuzun sesi, soluğu, rengi ve umudu olacak Can Tv.'nin yolu açık olsun.
Zeynel Gül ve tüm emekçi Can Tv. Yönetici ve çalışanlarını kutluyorum.
Üstün başarılarının devamını diliyorum.
Yakılacak çerağlar; Yolumuzun özellikle genç ve çocuklarımızın önünü aydınlatsın.
Evrensel değerler manzumesi olan geleneğimiz sonsuza kadar yaşasın.
19 Mayıs, Cumartesi
Ve Tekrar Köln...
Çok sevgili Zeynel Gül ve Müslime Kızıler çiftinin beş gün boyunca beni çok çok güzel misafir etmelerinden sonra Hollanda'dan tekrar Almanya Köln'e geldim.
Onlara ve beni büyük bir sevgiyle misafir eden diğer tüm dostlara şükranlarım vardır.
Köln'de ise bu sefer, Kütahya'yı ve Kütahya'daki Alevi varlığını tüm Köln'e ve Almanya'ya tanıtan uzun yıllardan beri tanıdığım çok sevgili Pala Dede'nin oğlu Seyrani Erdoğdu Dede'ye mihman oldum.
Kendisini gerçek anlamda yetiştirip Alevilik konusunda genç yaşında önemli birikim sahibi olmuş olan Seyrani Dede'yle kendisinin de dedeler kurulu başkanı olduğu Mülheim Hacı Bektaş Kültür Derneğı - Cemevi'ndeki bir kırk yemeğine katıldık. Orada da Seyrani Dede'nin hizmeti çok güzel yürüttüğünü halkın sevgisini kazandığını gördüm.
Böyle yol erkan bilen, geniş ufuklu dedelere her zaman ihtiyacımız var.
Yolu her daim açık olsun, hanesi her daim şen olsun, diyorum.
20 Mayıs, Pazar
Köln - Porz'da Madımak Oyunu
Seyrani Dede ve ailesiyle birlikte; Serdar Doğan'ın yazdığı, Cengiz Sezgin'in yönettiği ve Ankara Simurg Oyuncuları Tiyatrosu oyuncuları tarafından sahnelenen Madımak oyunu dün Porz Belediyesi Kültür Merkezinde gösterildi.
Oyun öncesinde, Yeter Gültekin ve Serdar Doğan' ın katıldıkları Madımak'la ilgili bir de söyleşi yapıldı.
Porz Alevi Kültür Merkezi'nin önemli desteğiyle gerçekleşen oyuna ilgi çok büyüktü.
Bence oyun çok başarılıydı. Oyuncuları canı gönülden kutluyorum. Gençlerin yoğun ilgisi de beni çok mutlu etti. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.
(Yalnız buraya not düşmekten yapamayacağım, Sayın Serdar Doğan’ın orada bulunmayan ve hiçbir cevap hakkı olmayan, Pir Sultan Abdal Kültür 2 Temmuz Vakfı eski başkanı Sayın Murteza Demir için halk önünde sarf ettiği ağır sözleri kabul etmek mümkün değildir.
En azından çok ciddi suçlamalarını halk önünde fütursuzca sarf etmesi ne sanat, ne de devrimci – demokrat bir düşünceye uygun düşer.)
Ve İsviçre...
Dün Köln'den, üç gün boyunca beni misafir eden Seyrani Erdoğdu Dede'lere elveda ederek Basel'e doğru yola çıktım. Onlara şükranlarım vardır.
Nihayet yaklaşık 5 saat süren tren yolculuğundan sonra beni bekleyen Basel ve Çevresi Alevi Bektaşi Kültür Merkezi başkanı çok sevgili Hulisi Yıldız, İbrahim Abi, Erol Taşdelen'e kavuştum.
Can insanlar Taşdelen ailesine mihman oldum.
Bu güzellikleri bana yaşatan yolumuzun ve atalarımızdan miras kalan değerlerinizin keremine bin şükür...
22 Mayıs, Salı
Bugün, Basel'de ilk iş olarak Erol can dostlarla "Baba Memet" olarak bilinen ve Isviçre'de yaşayan tüm Alevilerin çok sevdiği Mehmet Ali Polat Dede'nin mezarını ziyaret ettik.
Eşinin istemi üzerine Basel yakınlarındaki bir mezarlığa defnedilen Pir Mehme Ali Dede, geçtiğimiz Hızır ayında hızır cemi sonrası fenalaşarak Hakk'a yürümüştü.
Sonsuz ışıklar içinde yatsın. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Buradaki mezarlık o kadar güzel, o kadar yeşil ve o kadar huzur dolu ki buradan ayrılmak istemedim. Hele de benzersiz mezar taşlarını görseniz sizler de etkilenirdiniz. Ayrıca kimsesizler için de özel bir bölüm ayrılmış. Ne yalan söyleyeyim insanın burada yatası geliyor.
(Allah nasip ederse ben son huzur kaynağımı Serçeşmemiz Hacı Bektaş olarak belirledim. O benim vasiyetimdir. Ulu pirimizin huzurunda olmak en büyük arzumdur.)
23 Mayıs, Çarşamba
Dostlarla geziler, sohbetler devam ediyor.
Bu arada çok sevgili Ali Dedeoğlu’nu ziyaret edip, sohbet ediyorum.
Kazım Şengül Hakk’a Yürümüş
Şahkulu Dergahı'nda çok hizmetler yürüten çok sevgili Kazım Şengül büyüğümüz Hakk'a yürümüş. Devri daim, menzili mübarek olsun. İyi ki kendisiyle görüntülü sohbeti yapıp yayımlamışım. Şahkulu Dergâhı sitesinde yayınlan bu ve benzeri videoların ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor. Bu yolda hizmet edenlere aşk olsun.
24 Mayıs, Perşembe
Basel... Basel...
Can dostlar; Erol Taşdelen ve Adnan (Bektaş) Gül'le Basel'de çok güzel bir gezi yaptık. Adnan Gül’ün doğayı, yaşamı ne kadar da çok seven bir insan olduğunu anlıyorum. Sürekli gezilerle, yürüyüşlerle bu güzel ülkenin tadını çıkaran Bektaş Gül’ün candan bir insan olduğunu görüyorum.
Türkan - Yaşar Kaya çiftine misafir olduk. 1878 yılında yapılmış evlerinde bizleri çok güzel ağırlayan can dostlara çok teşekkür ediyorum.
Basel ise gez gez bitmez..
Tiyatrocu, fotoğrafçı, çok birikimli can insan Deniz Kurtuluş’la çok güzel bir sohbette bulunduk. Çalışmalarının önü açık, emekleri var olsun...
Tiyatro hayatı ama elbette insanı değiştirir...
Yaşasın sanat, yaşasın edebiyat, yaşasın tiyatro, yaşasın dostluk...
25 Mayıs, Cuma
Söyleşi
Basel ve Çevresi Alevi Bektaşi Kültür Birliği'nde oldukça verimli geçtiğine inandığım Alevilik-Bektaşilik söyleşisini gerçekleştirdik. Otuz kişinin katıldığı etkinliğimiz yaklaşık üç saat sürdü.
Başta; uzun yıllardan beri bu kuruma büyük emek veren Başkanımız Hulusi olmak üzere, tüm yönetici ve katılımcılara çok teşekkür ederim.
Bu arada etkinliğe katılmak için özellikle Almanya'dan gelen çok sevgili Recep Erce (Fakir Baba)'ya, Metin Eğin Dede'ye, yine Zürih'ten gelen Sait Ramazan Yıldırım ve arkadaşına da ayrıca teşekkürlerimi bir borç biliyorum; var olsunlar, sağ olsunlar.
Emek verenlerin emekleri daim olsun.
Türkiye’den Zeynal Ertekin Dede Hakk'a yürümüş. Devri daim, menzili mübarek olsun. Sonsuz ışıklar içinde yatsın.
26 Mayıs, Cumartesi
Basel'e doyum olmuyor...
700 yıllık evlerde hala oturanlar var... Yemyeşil bir doğa... Benzersiz bir tarih dokusu...
Dün de Yaşar Kaya ve Erol Taşdelen'le gezilerimiz devam etti... Basel her yönüyle çok güzel bir şehir. Doğası, nehri, tarihi binaları, sanayisiyle Avrupa’nın da ana geçiş bölgelerinden birisi.
5 gün boyunca beni evlerinde ağırlayan Mülkiye Taşdelen-Kurt - Erol Taşdelen çiftine ve tüm Taşdelen ailesine şükranlarım vardır. Özellikle beni evlatlarından ayırmayan Çiçek Anamın ellerinden öpüyorum.
27 Mayıs, Pazar
Bugün ise Basel'den hareket zamanı...
Basel ve Çevresi Alevi Bektaşi Kültür Birliği’nde İsviçre’de bulunan bazı Alevi kurumlarının temsilcileri, can insanlar bir araya gelerek sohbet ettiler. Birlik, beraberlik, dayanışma içinde Alevilik adına ortak neler yapabileceklerini konuştular.
Lugano'dan gelen dostlarla; bir söyleşi ve gezi için bu sefer de İtalya sınırına doğru kısmetse yol alacağız.
Bu arada çok sevgili hocamız Kemal Akgün'le görüştüm. O da kısmetse Roma'dan hareket ederek bizlerle buluşacak. (Maalesef çok sevgili hocamız ulaşım sorunu nedeniyle etkinliğe katılamadı. Ama bir başka sefer onunla birlikte olmak büyük bir mutluluk olacak.)
Lugano Alevi Derneği'nde pazartesi günü saat: 19.00'da söyleşimiz olacak...
Yolumuzun aydınlığında buluşanlara aşk olsun...
Uzun yıllardan beri İsviçre’de Alevi örgütlenmesinde büyük özveri ve emekleri olan Sebahattin Gül, Fazlı Çelik ve Lugano Alevi Kültür Merkezi’nin genç ve başarılı başkanı Necati Çamyurdu ve derneğin sekreteri Gülsüm Demirci toplantıya gelmişlerdi.
Necati Çamyurdu ve Gülsüm Demirci ile aynı araba yol alıyoruz. Uzun uzun sohbetlerimize İsviçre’nin güzellikleri ve bu arada görünmeyen sorunlu yüzü eşlik ediyor.
Lugano’ya doğru yol alırken olağanüstü bir coğrafya içinde adeta bir cennette yol alıyorduk. Yüce dağlar, göller, ormanlar, şirin kentler ve de elbette her tarafta inekler, koyunlar, kuzular.
Hani bizim ülkemizde bir düşmanmış gibi yok edilen, hem doğanın, hem de yaşamımızın temel kaynakları… Süt, yoğurt, yağ, peynir ve her şey… Avrupa’da insanlar bahçelerinde bile koyun, inek yetiştirebilirken, bizlerde dağlarda, köylerde, vadilerde bunu yok ettiler. Bu çok bilinçli yapılan ve Türkiye düşmanlığıyla eş değer bir şeydir bence.
Nice vadiler, dağlar aşıyoruz. Hele bir tüneli giriyoruz ki, bir an içinde kayboluyoruz. Dağın altından yol alıp diğer tarafa geçince gök gürültüsü, şimşekler yoğun yağmurla bir anda sanki başka bir mevsime geçmiş gibi oluyoruz. Dağın bir yanı başka, diğer yanı başka şeyler söylüyor.
28 Mayıs, Pazartesi
Lugano
İsviçre'de, Lugano Alevi Bektaşi Kültür Birliği Derneği'nde kırk kişinin katıldığı Alevilik söyleşimizi gerçekleştirdik.
Oldukça verimli geçen sohbette insanlarımızın sorularını yanıtlamaya çalıştık.
Dernek yönetimine ve tüm katılımcı canlarımızı çok teşekkür ediyorum.
Aynı şekilde bu akşam da seminerimiz devam edecek. Böylesine cennet güzelliğindeki bir beldede inanç - kültür ve öğretimizi yaşatanlara ne mutlu.
Onları saygıyla selamlıyorum...
Halk ozanı, aynı zamanda Elazığ Sedeftepe (Mığı) köyünden Celal Abbas Ocağı'ndan çok sevgili Ahmet Fethi Erdoğan Dedemiz oğlu Ozan Dertli Şinasi canımızın Hakk'a yürüdüğünü Şair - Yazar Turan Karatepe'yle yaptığım telefon görüşmesinden öğrendim . Uzun süredir tedavi gören aşığımız geçen sene Şahkulu 1. Ozanlar Festivali'ne de katılmıştı. Yayınlanmış kitapları ve kasetleri olan ozanımızın devri daim olsun, menzili mübarek olsun. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Güzel dedem, çok sevgili ozanım...
Gönlün coştukça diyar diyar sazınla yol aldın...
İçinde hep yeni meraklar, yeni hayaller...
Anadolu yollarında sevgi ve dostluk derdin.
Sesin beni etkileyen bambaşka bir sesti...
Ozanlık aşkıyla çalıp söyledin..
Söylenecek daha çok sözüm var sana...
Gerçekten yıldızlara baktıkça hep seni göreceğim, gün gelip oradaki diğer bizden önce göçenler kervanına katılımcıya kadar şimdilik hoşçakal...
Nurlar içinde yat...
29 Mayıs, Salı
LUGANO'NUN GÜZELLİKLERİ...
Rüya alemi gibi yerler... Bu güzellikleri görmemi sağlayan Zakirimiz Ozan Üstadımıza ve Fazlı Abi'ye şükranlarım vardır...
İsviçre Lugano'da güzel insan, türküleri birçok sanatçı tarafından okunan ozan Hasan Turan'ın misafiri olduk. Ezeli Baba'yla bir de gezi yaptık.
Aynı zamanda çok sevdiğim Haşim Turan canımın da kardeşi olan Ezeli Baba'ya çok teşekkür ederim.
Ezeli Baba (Hasan Turan)
Ezeli Baba (Hasan Turan) ise tam da benim kafamda olan bir can insan. Doğruya, doğru. Sözünü eğip bükmeden söyleyen, sazını da hem sevgi, hem aşk, hem de gerçekler doğrultusunda çalan çok mu çok güzel bir insan.
Ezeli Baba’nın benim candan sevdiğim ve Şahkulu Sultan Dergâhı çevresinde herkesin hizmetine ve kişiliğine hayran olduğu Haşim Turan kardeşimin ağabeyisi olduğunu öğrenmek ise ayrı keyf nedeni oldu.
Kendi ifadesiyle Haşim canla beni gönül insanı olarak nitelendirip, orada her şey farklılaşır, sırf bu yönünüze bile büyük bir saygı duyuyorum, diyen Ezeli Baba, taşlamaları da olan bir sanatçımız.
Sesi de, sazı da bir harika…
Maria Türküsü ise Lugano’daki Aleviler arasında genciyle, yaşlısıyla popüler olmuş bir türkü. Kendisini sevdirmeyi başarmış bir can insan.
Eşiyle birlikte o da orada bulunan hemen tüm canlarımız gibi emeğiyle geçinen, alın teri dökerek yaşamını kazanan bir güzel insan.
Onunla çok güzel anlar paylaştık, hatta doğada çok mu çok güzel bir gezi yaptık, söyleştik, sohbet ettik. O güzel sesini kaydetme şansına ulaştım. Kapımız sana her zaman açık diyen can dostla, bir daha buluşunca onunla da hayata, yaşama, İsviçre’nin de biraz gölgede kalan görünmez yüzüne dair de bir söyleşi yapmayı düşünüyorum.
Emekleri var olsun…
Bana iki CD’sini hediye etti. Yolu her daim açık olsun.
- Ezeli Baba, Yol Benim Olur, Gündem Müzik Yapım
- Ezeli Baba Türküleri, Gündem Müzik Yapım. Sanatçıların Ezeli Baba’nın Eserlerini Seslendirdikleri CD’si. (Metin Karataş, Serap Özcan, Veysel Agbaba, Şenay Özçelik, Mehmet Özcan, Xezal, Cengiz Yurtseven, Erdinç Buruç, Mehmet Ekici, Hasan Kaya)
YABAN GÜLÜ
Yaban gülü açıp solma
Bülbül üşür ben üşürüm
Kar düşürme dağlarıma
Bülbül üşür ben üşürüm
Yar oy yar oy ben üşürüm
Gitme gülüm ben üşürüm
Kalbimin ta derininde
Yaban gülü kal yerinde
Yüz çevirme aşk ehline
Sevgi üşür ben üşürüm
Ezeliyim sevgim başka
Senin ile geldim aşka
Ayrılık ataşı yakma
Sen üşürsün ben üşürüm
Söz – Müzik: Ezeli Baba
MARİA
Maria Maria vay Maria
Gittin alem yapmaya
Denk geldin Konyalıya
Maria Maria vay Mari
Ömrüm indirdin yarıya
Şirin şeker Maria
Ha ha ha ha
Kırkından sonra haylandın
Toy gençleri kandırdın
Markoyu hiçe saydın
Maria Maria vay Maria
Maria haylandı durmaz
Ele avuca sığmaz
Dünya sana da kalmaz
Maria Maria vay Maria
Söz –Müzik: Ezil Baba
Yayınladığım fotoğraf büyük ilgi gördü: Gümüşhane Şiran İnözü köyünden, Sarı Saltık Ocağı'ndan çok sevilen Potik Dede (İsmail Fırat) ve kardeşi Hasan Efendi. (Sebahattin Gül Arşivi) Nurlu cemalleri var olsun...
30 Mayıs, Çarbamba
Lugano’ya Doyum Olmaz…
Kenti geziyoruz ama kentin güzelliğine doyamıyorum. En sevdiğim şehir oldu mübarek. Gerçekten bin bir yönü var, bin bir ağaç ve çiçek çeşidi, evler, dağlar, göller her güzelliği Allah buraya vermiş.
Güzel Bir Haberi Lugano’da Aldım…
DEĞERLİ DOSTLAR,
ALEVİ DÜNYASI için çok mutlu bir haber daha geldi.
YUNANİSTAN makamlarından SEYİT ALİ SULTAN dergahımızın resmi kimlik kazanması için gereken izinler alındı ve SEYİT ALİ SULTAN Tüzel kişiliğine kavuştu. Başta bu çetim mücadeleyi sürdüren Seyit Ali Sultan dergahı üyelerine, onlara her adımda destek olmaya çalışan Gülizar Cengiz hanım, Ayhan Aydın ve bu tarih dergahta gerek dergah, gerekse SECEK etkinlikleri için emek veren tüm arkadaşlarımızın emekleri kabul olsun. Böylece HARABATİ BABA ve SEYİT ALİ SULTAN resmi kimliklerine kavuşuyorlar. Bizlere düşen de onlara destek olmaktır. Büyük bir coğrafyaya dağılmış olan ALEVİ toplulukları bu adımlarla kendi kimliklerine yeniden kavuşacak ve erenlerin himmetleri ile yapay Alevilik girişimlerinin tümünü boşa çıkaracaktır. GERÇEĞE HÜ !!!, MÜMİN'E YA ALİ !!!
31 Mayıs, Perşembe
Sohbetlere Devam…
İsterse on kişi gelsin ben her akşam orada olacağım dediğim, dernekteki söyleşilerimiz devam etti. Her gün bir başka konuyu konuştuk. Halk memnun gelince bu sohbetler sürdü.
İsviçre, Lugano Alevi Bektaşi Kültür Birliği'ndeki Alevilik sohbetlerimiz bugün de devam etti.
Çok sevgili başkanımız Necati Çamyurdu'nun sunumuyla başlayan ve otuz kişinin katıldığı bugünkü sohbetimizde; çok güzel sesiyle ve bilgisiyle halkın sevgisini kazanmış Zakir Ozan Demirci ve Sanatçı Ezeli Baba'nın okudukları nefesler sohbeti daha da anlamlı kıldı...
Etkinlik öncesi perşembe akşamı olması nedeniyle çerağlar yakıldı.
Beni bir haftadır evlerinde misafir eden Nadiye-Sebahattin Gül başta olmak üzere tüm canlarımıza derin sevgi ve muhabbetlerim vardır...
Zakir Ozan Demirci
Bizim Şiran yöresinden bu kadar kuvvetli bir zakirin çıkması beni ayrıca çok mutlu etti.
Sifon (Yedibölük) Köyü’nden, aynı zamanda İnönü’nün çok meşhur dedesi Potik Dede’nin de damadı olan Ozan Demirci gerçekten yüreği her daim var olsun, çok mu çok kuvvetli bir aşık. Sazı da sözü de çok kuvvetli. Hem de sadece bir cem zakiri olarak değil de, Alevi Yolu’nun değerlerini çok iyi işleyen deyişleriyle tüm toplantılarımızın baş tacı olabilecek, hem de hizmet yürütmesiyle aranan bir simamız olarak, yola çok hizmet eden bir büyüğümüz.
Dernek de hem zakirlik yapan, hem de bazı inanç hizmetlerini başarıyla sürdüren Ozan Demirci, bulunduğu her ortamda o güzel sesi ve sazıyla bir ilgi odağı oluyor.
1 Haziran Cuma
Bugün De Çekim Günü…
İsviçre Lugano'da can dostlarla bugün de muhabbete doyamadım.
Var olsunlar bizim gül yüzlü gönül sultanlarımız...
Lugano Alevi Bektaşi Kültür Merkezi'nin kuruluşuna, dostlarımızın yaşamlarına, İsviçre'deki sorunlarına, yörelerindeki yaşayan Aleviliğe dair uzun soluklu söyleşiler yaptım.
Ozan Demirci ve Ezeli Baba ise sazlarının gücünü de gösterdiler...
Seher Demirci, Şehriban Saraç, Durdane Çelik, Sebahattin Gül, Ozan Demirci, Fazlı Çelik, Ezeli Baba (Hasan Turan), Murtaza Saraç birçok konuda beni aydınlatırken, sevgi ve çilelerle dolu anılarını da benimle paylaştılar.
Ayrıca; Nadiye Gül, Satı Çelik, Fatma Turan bizleri çok güzel ağırladılar.
Bir hafta boyunca; bizleri davet eden ve ilgilenen başta genç, ufku geniş, hoşgörülü, olaylara farklı açılardan bakabilen sevgili başkanımız Necati Çamyurdu ve eşi Neriman Çamyurdu başta olmak üzere tüm dernek üyelerinin ve gönül verenlerin tümüne şükranlarım vardır.
2 Haziran Cumartesi
İnözü Köylülerinin Pikniği
Gümüşhane Şiran İnözü köyünden olup İsviçre Lugano ve çevresinde yaşayan, Anadolu'muzun aydınlık yüzlü insanları dün bir piknikte bir araya geldiler...
Gençlerimizin de ilgi gösterdikleri bu buluşmada diyar-ı gurbet elde yaşayan canlarımız buluşmanın mutluluğunu yaşarken, söylenen nefeslerle de kültürel köklerine dönüp kendi öz dokularını tekrar hatırladılar. İnözülüler aynı zamanda köylerinin sorunlarını da konuşup hasret giderdiler.
Bu birlikteliği sağlamak için çaba harcayan ve bizleri de bu güzel ortama davet eden duyarlı dostlarımıza çok teşekkür ediyorum. Her şey gönüllerince olsun...
3 Haziran Pazar
Elveda Lugano, Merhaba Biel
Lugano'daki can dostlarımla vedalaşıp sevgili başkanımızın aldığı biletle trene binip Biel'deki diğer can dostlara kavuştum.
Kendilerine tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
Biel Alevi Kültür Merkezi'nde Adıyaman yöresinden bir canımızın hayır yemeğinde halkımızla sohbet ettik.
Bu güzelliklerin kaynağı Alevi Bektaşi Yolumuzun değerleri ve erdemleri, aydınlığıdır.
Bu aşka düşenlere ne mutlu...
4-5 Haziran Pazartesi, Salı
Biel’de Güzel Geziler
Can dostlar; Ali Halıgür, Ali İskanlı, Hüseyin Pazarcıklı'yla Biel'de güzel bir geziler yaptık. Biel Gölü’nün bu kadar güzel olduğunu, kuğularla, ördekler dolu, uzadıkça uzayan bir göl olduğunu görmek beni mutlu etti. Yine göl çevresi de yemyeşil ve ağaçlarla dolu.
Gezi sonrasında ise yine derneğimizde sohbet ettik, farklı konularda dertleştik.
6 Haziran, Çarşamba
Söyleşi
Biel ve Çevresi Alevi Kültür Merkezi'nde bu dönemin de son sohbetini dostlarımızla yaptık.
Alevi-Bektaşi yolunun doruklarındaki değerlerimizi yaşatma mücadelesini veren dostlarımızla muhabbetimiz çok güzel geçti. Sohbetimize hemen her sene bir başka Avrupa kentine turistlik gezi yapıp, çok daha yeni Malta’dan gelen kadınlarımız da ilgi gösterdiler. Onları da ben tebrik ediyorum. Dünyayı gezdikçe, tanıdıkça yaşam daha anlamlı oluyor. Bu fikirde olan kadınlarımız her alanda olduğu gibi bu alanda da öncülük yapmış oluyorlar.
Bu can dostlarımızı ve bir inanç merkezi olan derneğimizin yöneticilerini sevgiyle selamlıyorum.
Gümüşhane Şiran Yeniköy'den Büyük Kayıp...
Köyümüzün ilk fotoğrafçısı, ressam, 1970'lerden itibaren Ankara Ege Mahallesi'nde insanların yer - yurt sahibi olması için candan çalışan, tüm hayatı mücadelelerle geçen, her zaman içindeki yaşama aşkını canlı tutan, Ankara'da Kırıntı ve Yeniköy derneğinin kurucularından, yöremizin ilk dergisi olan Gelincik Dergisini çıkaran çok güzel insan CEVAT GÜNEL'in Hakk'a yürüdüğünü bu sabah büyük bir üzüntüyle öğrendim.
Cenazesi bu akşam Yeniköy'e götürülerek orada toprağa sırlanacaktır.
Cevat Günel'in;
Devri daim, menzili mübarek olsun.
Sonsuz ışıklar içinde yatsın...
Cevat Abi; sen sevenlerinin gönlünde solmaz bir gül ve meşale olarak her zaman yaşayacaksın.
Seni hiç unutmayacağız...
Yaptığın hizmetler ve eserlerinle yaşayacaksın...
8 Haziran, Cuma
İsviçre'ye Veda Tekrar Köln'e Yolculuk
İsviçre Biel'e veda ederek CAN Tv. Etkinliğine daha doğrusu açılış kokteyline katılmak için Almanya Köln'e hareket ettim.
Gönlümde Cevat Günel Abinin hüznü, dostlarla muhabbetin tadı, Biel'in güzellikleri, türlü duygular...
Biel ve Çevresi Alevi Kültür Merkezi'nin her birisi bir Anadolu ışığı olan can yöneticilerine, her bir üyesine en içten şekilde teşekkürlerimi sunuyorum.
Özellikle, beş gün boyunca beni evlerinde misafir eden Sevinç ailesine ayrıca şükranlarım vardır.
Muhabbetlerimle...
Yolculuk…
Biel’den binip Basel aktarmalı trenle Köln’e vardım. Benimkisi bir alemlik iş doğrusu. Gezginlik de bu olsa gerekir. İki valizi sürükleye sürükleye çekip götürmek, aktarma yapmak, sonra inince tekrar araç bulmaya çalışmak, hepsi zor ama yeni hedeflere ulaşmak için zevkli şeyler.
İnenler, binenler, bira ekip nakarat yapanlar… Bir ara inanamadım, şehirlerarası yolda bile ayakta kalanlar oldu. Hem de çok pahalı bir ulaşım aracı olmasına rağmen tren kentlerin olmazsa olmazı.
Köln garında bu sefer beni Hasan Cengiz abinin kardeşi karşıladı, eve götürdü.
Can dost Cemil Arslan’la temasa geçtim. O da beni buradan alarak etkinliğin yapıldığı yere götürdü.
Can Tv.'nin Dostluk Buluşması...
Köln'de bir dostluk buluşması vardı.
Yayın hayatına uzun yılların Tv 10 birikimiyle başlayan Can Tv. için Avrupa'nın farklı ülkelerinden, Almanya'nın farklı bölgelerinden ve Türkiye'den gelen çok değerli konuklar sevgi dolu bir atmosferi birlikte yaşadılar.
Sunuculuğunu Televizyon Programcısı- Gazeteci Hüseyin Kelleci'nin yaptığı etkinlikte pirler, dede ve analar, kurum temsilcileri, gazeteci-yazarlar da konuşmalar yaptılar.
Konuşmalarda; karanlığa karşı aydınlığın sesinin yükseltilmesi gerektiği, Türkiye'de her türlü baskı ve zorbalığa direnen Tv. 10 emekçilerinin yürüttükleri mücadele aşkının devam edeceği, geleneklerimizin, Yolumuzun, inancımızın her türlü asimilasyoncu kafaya ve oyunlara karşın yaşatılacağı vurgulandı.
İnsan hakları ve demokrasi mücadelesinin, ezilenlerin sesi olma idealinin, halkların kardeşliği şiarının gerçekliği; her türlü baskıya karşın yılmadan yayınların ve çalışmaların devam etmesi isteği verilen mesajlardandı.
Kokteylle gelen misafirlere ikramlarda bulunuldu.
Bu önemli birlikteliği düşünen, hazırlayan, bu güzel insanları bir araya getiren Can Tv. emektarlarına çok teşekkür ediyoruz.
Can Tv.'nin yayın hayatında üstün başarılar diliyoruz.
Can Tv.'nin yolu açık, önü hep aydınlık olsun.
Ulu Erenlerin, pirlerin, ozanların yolundan gideceklere aşk olsun.
9 Haziran, Cumartesi
Köln'de Geziler...
Çok sevgili Araştırmacı-Yazar dostumuz Ali Duran Gülçiçek'le Köln'de çok güzel geziler yaptık... Bu arada kentin yeni ve modern müzesi Wallraf das Museum’i uzun bir zaman diliminde gezdik. Her katında farklı yüzyıllara ait çok özel resimlerin olduğu müze, Köln’ün merkezinde mutlaka gezilmesi gereken bir sanat merkezi konumunda. Daha önceki bir bina temelleri üzerinde yükselen ve tarihi Dom Kilisesi yakınlarındaki müzenin zemin katında eski çağlara ait eşyalar ve resimler varken, üç katında farklı yüzyıllara göre tasnif edilmiş yüzlerce orijinal ve çok önemli tablo resim severleri bekliyor.
Sonrasında çok sevgili Gülçiçek’le Dom’un karşısına oturup huzura vardık. Uzun bir süre Dom’un ve çevresinin seslerini, renklerini içimize çektik. Sevgili Gülçiçek buradan, Dom’dan bir büyük huzur bulduğunu, aynen benim gibi tarihi mekânlardan özellikle inanç mekânlarından çok etkilendiğini söylüyor.
Devamında Köln’ün yine Türklerin yoğun yaşadığı bir bölgesine yol aldık. Yemek tercihimizi de yine bir Türk lokantasında “kebap”tan yana tercih ettik.
Ali Duran Gülçiçek bir dönem hayatının önemli bir bölümünün geçtiği bu alandaki anıları benimle paylaştı.
Gülçiçek buraya ilk gelen insanlardan, konserler için gelen ozanlardan, kendi evlerinde kalan yazarlardan, burasının kültürel dokusunu oluşturan insan çeşitliliğinden, Türlerin açmazlarından uzun uzadıya bahsetti.
Sonrasında metroya gitmek için hareket ettiğimiz de ise, bira şişelerinin kırıkları arasında bize doğru yaklaşıp para isteyen Alman olmayan gençlerle karşılaştık.
10 Haziran, Pazar
Linz, Dergâh ve Dostlar
Hasan Cengiz hadi bugün de dergâhımıza gidelim, ben bir şeyler aldım, bugünü de orada geçirelim dedi. Ben hay, hay, dedim. Ali Duran Gülçiçek abimizi alalım onu da götürelim, deyince çok iyi düşündün, dedi. Onu da alıp çıktık yola.
Dergaha giderken Linz'e uğradık. Yüzlerce yıllık tarihi evleriyle, güzelim sokaklarıyla, korkunç İşkence Müzesiyle, ışık ışıl Linz'e doyamadan yola revan olduk...
Ben ilk kez geliyorum, önceden Hıdırellez Etkinliği için gelenler buraya gezmişlermiş. Ben de diyorum ki, benim adım bazen benden önde gidiyor. Her konuda olduğu gibi bu konuda da madur olan benmişim.
Gerçekten burası da bambaşka güzel bir kent. Hangi birisini anlatayım ki, bilmiyorum. Bunu bir başka gezi yazısına aktaralım artık, çok uzuyor ne yapayım.
Nihayet yeşilliğe doya doya hareketle Hausen'deki Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü ve Hacı Bektaş Vakfı'mıza vardık. Olağanüstü atmosferinde sohbetimizi yaptık, lokmalarımızı paylaştık. Salatayı ben yaptım, her zaman ki gibi bulaşıklar bana emanetti.
Dergahın Hannover'den de çok değerli misafirleri vardı. Can dost, ozan, inanç önderi, Seyyid Ali Sultan Ocağı'ndan Ali Kaykı ailesiyle uzun yolları aşarak geldiler.
Ali Kaykı dostla hasret giderdik. Uzun yıllar önce ilk açılışında buraya geldiğini, bu güzelliği tekrar yaşamaya değdiğini söyleyen Ali Kaygı dualarıyla, sohbetiyle, güzelliğiyle buraya başka bir enerji verdi.
Yine yakınlarsa yaşayan pırıl pırıl bir gencimiz Ali Ekinci de ziyarete geldi.
Manevi huzuru bulduğumuz çok güzel bir gün yaşamış olduk.
Bu güzellikleri yaşatanlar ne mutlu…
11 Haziran, Pazartesi
Artık yavaş yavaş 40 günlük uzun Avrupa gezisinden sonra İstanbul'a gitme zamanı geldi...
Hasan Abi beni havalimanına bıraktı. Can Tv. Etkinliği için Türkiye’den gelen Garipa Dede Türbesi Dernek başkanı sevgili Celal Fırat Dede, Televizyoncu sevgili Hüseyin Kelleci’yle aynı uçakta olmak bol bol sohbet etmemizi sağladı.
Sağ sağlık Türkiye’ye ve eve ulaştım.
Tüm bu gezi boyunca beni ailelerinin bir üyesi gibi kabul edip, çok büyük ilgi ve alaka gösteren tüm canlarıma şükranlarım vardır.
Bin muhabbetlerimle...
Geziden Bazı Notlar…
- Can dostlar; bu gezide de gördüğüm gibi, Avrupa’daki yürekleri apaydınlık insanlarımızın Türkiye’dekilerden çok farklı olmadan, Alevilik Bektaşilik ve bu alandaki araştırmalarla ilgili birçok çelişkiyi, bilgi eksikliğini, doğru bilgiye ulaşamama sorununu yaşadıklarını, bazı önyargılarını gideremediklerini gözlemledim. Bunların giderilmesi için yoğun çaba harcanmaya devam edilmelidir.
- Avrupa’daki canlarımızın Alevilik Bektaşilik konusunda akademisyenler, bilinçli tarafsız yazarlar, gerçek halk ozanı ve dedelerimizden, babalarımızdan elde edecekleri bilgiler var. Bu konuda panellerin, söyleşilerin, sohbetlerin devam etmesi çok yerinde olacaktır.
- Zaman zaman takip etmeye çalıştığım gibi Alevilik Bektaşilik konusunda bilimsel içerikli etkinliklerin örneğin sempozyumların arttırması artık işin daha ciddi bir şekilde bilinç düzeyinin yükselmesi için zorunlu bir etkinlik olduğunu gördüm.
- Avrupa genelinde dedelerimiz mevcut olsa bile, aynen Türkiye’deki gibi zaman zaman “senlik-benlik” davalarının güdüldüğünü, ikiliklerin halen ortadan kaybolmadığını tekrar gözlemledim. Halen burada “dedelik” bir sorun olmaya devam etmektedir.
- Gençlerin kurumlarımıza, cemevlerine gitmediklerini, bu konudaki sorunların halen devam ettiğini gördüm.
- Çağımızın olmazsa olmazı, bilgi edinme kaynağı internetin toplumumuzda ve kurumlarımızda aktif, doğru ve yoğun kullanımının olmadığını gözlemledim.
- Alevilik Bektaşilik konusunda insanların yazılı kaynağa yani kitaba ulaşmalarının bir sorun olduğunu gördüm. Tüm Avrupa’da hurafelerin ötesinde ciddi araştırma ve bilimsel içerikli kitapların elde edilebileceği Alevilikle ilgili bir kitapevinin, bir yayınevinin olmaması büyük bir eksikliktir.
Gezide Okuduğum Güzel Bir Kitap
Metin Kaçmaz'dan Bir Önemli Çalışma...
Araştırmacı-Yazar ve Televizyon programcısı METİN KAÇMAZ dostumuzun yayınladığı, "Almanya Alevi Örgütlenmesi Tarihi 1989-2018" isimli kitabı Avrupa Gezisi boyunca baştan sona okudum, bugün bitirdim.
Kitap tek kelimeyle; bu alanda yapılan en derli toplu ve bir büyük boşluğu dolduran çok önemli bir çalışma olmuş. Yazarımızın emeği var olsun.
Bu kitapla; sadece tarihi süreciyle değil, hemen tüm boyutlarıyla Avrupa'daki en büyük, tüm dünyadaki en önemli Alevi örgütlenmelerinden birisi olan Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu'nun geçmişi, emek verenleri, kurucuları, faaliyetleri ve sosyal arka planı hakkında ciddi bir bilgilenmeye sahip oluyoruz.
Kendisini gerçekten tebrik ediyorum.
Darısı Türkiye'nin başına...
Umarım ülkemizde de kurumlarımızı ele alan böylesine kitaplar yazılır.
12. Geleneksel “Hıdırellez“ Etkinliği Kutlandı
Alevi-Bektaşi Kültür Enstitümüzün 04.-06. Mayıs 2018 tarihlerinde düzenlediği 12. geleneksel “Hıdırellez“ etkinliği Türkiye’den ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen çok sayıda misafirlerin katılımı ile kutlandı.
Perșembe günü meydanlar açılarak kurbanlar tığlandı. Cuma günü açılan Muhabbet soframızda gelen mihmanlar birbirleriyle tanıșarak, sohbet ettiler. Cumartesi günü Cemevimizde yapılan „Koldan Kopan„ Erkanında Hüseyin Durak Baba ve Haydar Soylu Baba hizmet gördüler.
Pazar günü saat 11.00`da Su Salımı töreni ile bașlayan etkinliğimizde,
Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü Yönetim Kurulu adına sayın Gülizar Cengiz ve bölgemizin Belediye Başkanı sayın Karl-Josef Hühner`in yanı sıra Köln Başkonsolosu sayın B. Ceyhun Erciyes, Waldbreitbach Katolik kilisesi adına sayın Karin Böhme, Franziskanalar adına sayın Dr. Sr. Jutta Maria Musker,
Alevilik- Bektaşilik Araştırmaları Dergisi Bilim Kurulu adına, İzmir Katip Çelebi Üniversitesinden sayın Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal, mihmanlarımızı selamladılar.
Su salımı törenininde Mehmet Temren Halifebaba, Hüseyin Durak Baba, Haydar Soylu Baba, Yunanistan Seyyid Sultan Ali Ocağından Bașdede Mehmet İsmailoğlu, Bulgaristan Ali Koç Ocağından Fedal Hasanov Mollov Dede, Türkiye`den Mehmet Açık Dede, Nesimi Doğan Derviș gülbankları ile Hıdırellezin hayırlara vesile olması ve tüm insanlığa barış getirmesini dilediler.
Ayrıca; Ankara Üniversitesinden Prof. Dr. Belkıs Temren Menemencioğlu, Gazi Üniversitesinden Prof. Dr. Alemdar Yalçın, Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları Dergisi Editörü Bolu İzzet Baysal Üniversitesinden Prof. Dr. Ali Yaman, Köln Üniversitesinden Jun. –Prof. Dr. Beatrice Hendrich, İstanbul Kültür Üniversitesinden Prof. Dr. Muharrem Kaya, İzmir Katip Çelebi Üniversitesinden Prof. Dr. Ömür Ceylan, Yrd. Doç. Dr. Haydar Yalçın, Cem Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Muzaffer Birdal, Ali Koç Dedeliler Dernek Bașkanı Kevser Koçerdin Gencalp, Güney Bulgaristan Cem Derneği Başkanı Mustafa Mustafa Ali, Yunanistan Seyyid Ali Sultan Dergahı Koruma Vakfı Başkanı Ahmet Karahüseyin, Romanya`dan İșadamı aynı zamanda Hasan Dede Ocağından Erkan Demirhan Dede, Dokuz Eylül Üniversitesinden Öğretim Görevlisi Özkan Birim, Siirt Üniversitesinden Bülent Akın,Türkiye`den Arastırmacı-Yazar Ayhan Aydın bu yılkı etkinliğimizi katılımlarıyla destekleyerek bizleri onurlandırdılar.
Selamlama konuşmalarının ardından Sabahat Akkiraz, Hüseyin Albayrak, Ali Rıza Albayrak, Grup Müștak (Yashar Behnoud, Shahram Sadeghinia, Bülent Akın), Seval Eroğlu, Grup Nefes (Mustafa-Seda Aydın, Cem Tikil, Adnan Kantuğruer, Ceyhan Akkaya) ,Tayyar Erdem, Hüseyin Uğurlu nefesleriyle ve türküleriyle, bizlerle birlikte oldular.
Saat 14.30`da kara kazan ve lokmalar meydana geldi.
Çorlu`dan Tokat Yöresi Şah Hatayi Ocağı Semah Ekibi döndükleri Semah ile, Cengiz İyilik hocamız, Yurdun Sesi Kültür Topluluğu Halk Oyunları Ekibi Trakya ve Teke yöresi Halk oyunları sunumları ile ve aynı zamanda İzmir Konak İlçesi Hacivat-Karagöz ve Kukla sanatçıları Deniz-Şahnaz Özgökbel ve Elif Dilek, gösterileri ile, Özkan Birim Hocamız gün boyu çocukların yoğun șekilde katıldığı Ebru Sanatı sunumuyla bizlere unutulmayacak çok değerli dakikalar yaşattılar.
Bu yılki Hıdırellez Etkinliğinde yumurta yarışı, ip atlama, halat çekme, yoğurt yeme yarışları gibi çeşitli oyunlarla geleneklerimizi gelecek nesillere aktarmaya çalıștık.
Munzur Davul zurna ekibi eşliğinde, halaylar çekildi. Bu sene özellikle çoğunluğunu gençlerin olușturduğu yaklașık 2000 kișinin katılımı ile muhteșem bir coșkuyla kutlanan Hıdırellezin cümlemize huzur, bolluk, bereket getirmesi dileği ile gül dallarına kurdeleler bağlandı.
El ve gönül birliği ile bu yıl da Hıdırellezde kurabanımızı, ekmeğimizi, suyumuzu, tuzumuzu, kısacası insanlığımızı paylaşmayı bizlere nasip eylediği için Hakk erenlere șükürler olsun.
Gelecek yılki Hıdırellezde buluşmak dileğiyle Aşk ve Muhabbet ile kalın.
Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü
Yönetim Kurulu Adına
Gülizar CENGİZ