34. ABDAL MUSA ANMA ETKİNLİKLERİ YAPILDI (4-7 TEMMUZ 2019)

34. ABDAL MUSA ANMA ETKİNLİKLERİ YAPILDI (4-7 TEMMUZ 2019)

Etkinlik, Gözlemler, İzlenimler, Eleştiriler…

34. Ulusal, 17. Uluslar arası Abdal Musa Anma Etkinleri, 4 - 7 Temmuz 2019 tarihleri arasında Abdal Musa’nın da türbesinin olduğu Antalya Elmalı Tekke Köyü’nde büyük bir coşkuyla yapıldı. Geleneksel olarak uzun yıllardan beri yapıla gelen etkinliklerde bu sene de birçok sanatçı, ozan sahnede yer alırken, Alevilik’le ilgili paneller de gerçekleştirildi.

Ayhan Aydın

Abdal Musa – Kaygusuz Abdal ve Sürülen Yol…

Alevi Bektaşi düşünce dünyası içinde en önemli sembol şahsiyetlerden birisi olarak kabul edilen Abdal Musa; Osmanlı döneminde, 1326’da Bursa’nın fethinde yer almış, Gazi- Alp Eren kimliğinde bir öncü olarak, Batı Anadolu’da ve Akdeniz Bölgesinde Hacı Bektaş’ın düşüncesini yaymış, bu öğretinin bu topraklarda kökleşmesine sağlamış bir büyük tarihi kişiliktir. Zamanla; bugün türbesinin de bulunduğu yerde dünyanın dört büyük Bektaşi tekkesinden birisi olmuş ve tüm yörenin hayat kaynağı olan Abdal Musa Tekkesi, birçok ozan ve inanç önderinin yetişmesinin yanında, çok geniş tarım arazileri ve hayvancılığıyla da bugünkü sosyo - ekonomik hayatın da temel yapı taşı olmuştur.  Abdal Musa – Kaygusuz Abdal ve ondan sonra gelenler bu dergâhta, diğerlerinden farklı olarak sürülen Alevi – Bektaşi erkânıyla da kendine ait bir yol kurmuştur.

Abdal Musa’ya bağlanan ve Alevi Bektaşi dünyasında en üretken ve önemli ozanlardan birisi olarak bilinen, eskiden Alaiye Beyi oğlu Gaybi iken, dergâha intisap edip (bağlanıp) zamanla Kaygusuz Abdal (1341-1444 (Yaklaşık tarih)) olan bu büyük ozanın da varlığı bu tekkeyi daha da bilinir kılmıştır. Rumeli başta olmak üzere birçok yeri gezen, gören ve zamanla kendi yarenleri de oluşan Kaygusuz Abdal’ı Abdal Musa Mısır’a göndermiş, orada bir Tekke kuran Kaygusuz Abdal 1960’lı yıllara kadar Mısır’da da Bektaşiliğin var olmasını sağlayarak tarihi bir misyon üstlenmiştir.

Bugün tüm Alevi Bektaşi dünyasında anılan, öğretesi, çalışmaları, eserleri, sözleri bu toplum üzerinde büyük bir etkiye ve öneme sahip olan Abdal Musa ve ondan ayrılmadan anılan Kaygusuz Abdal, en azından bu dört yüz hanelik köyde sadece ismen değil de, kendine özgü bir cem erkânıyla da yaşatılmaya çalışılıyor.

Her sene Abdal Musa, Kaygusuz Abdal (Türbesi Mısır’da olsa da), Budala Sultan, Mestan Dede gibi ziyaret mekânlarının olduğu Tekke Köyü’nü binlerce insan ziyaret ediyor. Burada kurbanlar tığlanıyor, cemler yapılıyor.

Bektaşilik’te bir halifelik makamı olan, 1826 yılında kapatıldığında büyük bir mal varlığı yanında zengin bir kütüphanesi de bulunan Abdal Musa adına yine burada bir inanç önderi olarak Halifebaba bulunmaktadır. Hüseyin Eriş bugün buradaki inanç önderi pozisyonunda hizmetlerini sürdürmektedir. Geleneksel etkinliklerini, cemlerini yapan yöre insanı Abdal Musa- Kaygusuz Abdal’ı adını yaşatmakta, onlar adına aksatmadan erkânlarını sürdürmektedirler.

Anma Etkinlikleri

Abdal Musa felsefesine uygun bir şekilde, onun öğretisini yaşatmak ve tanıtmak amacıyla Abdal Musa adına her sene bir etkinlik yapmak geleneğin bir devamı olmuştur. Alevi Bektaşi inanç ve kültür dünyasının değerlerini yaşatmak, insanları bir araya getirmek, birlik kurmak, aynı zamanda bu öğretinin dışındakilere bu yolun değerlerini tanıtmak, anlatmak, insanları kaynaştırmayı da amaçlayan Abdal Musa Anma, Kültür ve Sanat Etkinlikleri her yıl sadece Türkiye’den değil dünyanın da birçok yerinden gelen binlerce insan tarafından anılır olmuştur.

Bu sene de aynı düşünceyle Tekke Köyü Abdal Musa Kültürünü Araştırma Derneği tarafından anma etkinlikleri yapılmıştır. 

5 Temmuz 2019, Cuma

Alevi Bektaşi İnancında Abdal Musa ve Kaygusuz Abdal isimli panel Abdal Musa Sultan Kültür Merkezi, Zeynel Gündoğan Konferans Salonu’nda yapıldı.

Panele; Alevi İnanç Birliği Vakfı (AİBV) Genel Başkanı Faruk Ali Yıldırım, AİBV. Kadın Meclisi Başkanı Gönül Akkuş,  AİBV. Ozanlar Başkanı İrfani Yıldırım,  Adıyaman İmam Hüseyin Derneği Başkanı Hüseyin Alagöz, Bolu İzzet Abant Üniversitesi’nden Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Yaman, Abdal Musa Dergâhı Postnişini, Halifebaba Hüseyin Eriş,  Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahin Filiz konuşmacı olarak katıldılar.

Akşam ise; Anfi Tiyatro’da, Devrim arkadaşımızın sunuculuğunda, İlke Türkdoğan- İhsan Güvercin, Seval Eroğlu, Ali Sağlam, Binali Yıldırım (Mansuri), Yılmaz Abuzer (Âşık Kederi), Haydar Kaya, Teberik Düzgün, Mustafa Sayılır, Cevahir Çokbilir, Naciye Çokbilir, Divriğili Ozan Mehmet Gökçe, Selahattin Dündar, Hüseyin Kalkan, Ali Cevat Çiftçi gibi birbirinden değerli ozanların, sanatçıların yer aldıkları dinletilerde deyişler söylendi, semahlar dönüldü.

Çekim: Antalya’dan etkinliğe katılan Murat Koyun arkadaşımızın video çekimleri de youtube’da yayınlandı, emekleri var olsun: Abdal Musa Anma Şenlikleri 2019 Video: Antalya Jimmy Jib Murat KOYUN

 6 Temmuz 2019, Cumartesi

Alevi Bektaşi İnancında Kadının Yeri isimli panel yine Abdal Musa Sultan Kültür Merkezi, Zeynel Gündoğan Konferans Salonu’nda yapıldı. Panel iki bölüm halinde gerçekleştirildi. Araştırmacı – Yazar Ali Aksüt’ün yönettiği ve Halk Kültürü Araştırmacısı Öznur Tanal,  Güvenç Abdal Araştırma Eğitim Kültür ve Tanıtma Derneği Başkanı Sakine Dağıdır, Tahtacı Sibel Gezen’in konuşmacı olarak katıldıkları ilk bölümden sonra ikinci panel de yapıldı. Öznur Tanal’ın yönettiği bu panelde de Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü Başkanı Gülizar Cengiz, Araştırmacı – Yazar Birsen Temir Saraç konuşmacı olarak katıldılar.

Etkinlik Resmi Açılışı ise, akşam saatlerinde saygı duruşu ve istiklal marşının söylenmesiyle başladı. Tekke Köyü Abdal Musa Kültürünü Araştırma Derneği Başkanı Ali Eriş, Köy Muhtarı Fehmi Durma, Antalya Valisi Münir Karaloğlu konuşmalar yaptılar. Ali Koca babanın gülbengi ve hayırlısı, Tekke Köyü semahının dönülmesiyle etkinlikler devam etti. Devrim Aşkın Karasoy isimli arkadaşımızın sunuculuğunda İlke Türkdoğan, Serpil Efe gibi sanatçılar sahne aldılar.

 

Geleneği Yaşatanlar...

Abdal Musa’da Söyleşiler…

(5-8 Temmuz 2019)

Abdal Musa Anma Etkinliklerinde kısa kısa söyleşiler de yaptım. Artık kamera, cep telefonu fark etmiyor. Uzun yıllardan beri yaptığım gibi elim hemen kameraya, şimdilerde de cep telefonuna gidiyor, sadece fotoğraf çekmek değil, görüntü kayıtları için de. Bazen hem daha kolay, hem de dikkat çekmeyen bir pratik araç oluyor cep telefonu. Etkinliklerde zaman zaman sosyal medyada, facebook’ta canlı yayınlar ve çekimler, kadınlarla ilgili panelin çekimi, yörenin inanç önderi Hüseyin Eriş Halifebaba, genç ve çok yetenekli sevdiğim sanatçı, akademisyen Seval Eroğlu, Aslen Sivas’lı olup Ankara, İstanbul yaşamından sonra şimdi Antalya’ya yerleşmiş ve Tekke Köyü’ne de ev yapmış, beni mihman eden bir can insan Nusret Yalçın, Çorumlu Halk Ozanı Haydar Kaya, aslen Yozgatlı Ankara’da yaşayan Zakir Sadık Kıyak, Seyyid Seyfi Ocağı’ndan Kasım Güvercin Dede, aslen Erzincanlı Antalya’dan gelen İbrahim Güneş, Hüseyin Durmaz gibi birçok kişiyle kısa kısa da olsa söyleşiler, çekimler yaptım.

Burada kaldığım dört gün boyunca; Yüzlerce fotoğrafla da hem Tekke Köyü’nü, hem etkinlikleri, hem de türbeleri ve çevresindekileri, köy mezarlığını belgelemeye çalıştım.

 

Bir Garip Ozan: Haydar Kaya

Abdal Musa Anma Etkinlikleri'nde tanıştığım, Çorum'lu Halk Ozanı Haydar Kaya'nın (1939) aynı isimli bir kitabı da var. Doğadan, kadına, Alevi ulularından dostluğa birçok konuda şiirler yazan Haydar Kaya'ya selam olsun...

DÜŞÜNCEM PERİŞAN, AKLIM PERİŞAN

Seher vakti yolum düştü dostuma

Haneler perişan yollar perişan

Bir garip sevdadır çöktü başıma

Düşüncem perişan, aklım perişan

 

Dur dedim dizime habire gider

Düştüm ahu zara zefil derbeder

Arayıp sormasam perişan eder

Cananım perişan can da perişan

 

Felek bunca çile bana reva mı

Kan ağlarım çiğerciğim yara mı

Haber verin o dost beni arar mı

Yaşamım perişan ömür perişan

 

Haydariyem böyle halim ne olacak

Düşüne düşüne benzim solacak

Terki diyar etsem eller gülecek

Kalsam perişanım gitsem perişan.

Mehmet Akbaba Dede (Erzurum Aşkala, Hacı Hamza Köyü, 1947)

Artık kırdık şişeyi, doludizgin gideriz... Gördüm ki, yaşam gerçekten çok kısa... Her fırsatı değerlendirmek kar oldu bize... Artık kamera, cep telefonu fark etmez... Fırsatı yakala, çek! 
Antalya Elmalı, Tekke Köyü'nde Abdal Musa Etkinlikleri esnasında, eskiden beri tanıdığım, sevdiğim, saydığım, bir de rahmetlik dedem Ahmet Zemci Aydın'a çok benzettiğim Mehmet Akbaba Dede'yi görünce, kısa bir söyleşi yapalım dedim. Hem de bir duasını alınca, uzun yıllar boyunca Karacaahmet Sultan Dergâhı’nda hizmet yürütmüş bu güzel insanı kayıt altına almış oldum... Ne mutlu bana... (7 Temmuz 2019)

Bektaşi Halife Babası Hüseyin Eriş

Abdal Musa Anma Etkinliklerinde yörenin inanç önderi pozisyonundaki Hüseyin Eriş'le bir söyleşi yaptım. Bir bütün halinde yayınlanacak söyleşinin ilk bölümünü ayrıca yayınlamak istedim. Hüseyin Eriş Halifebaba, Alevi Bektaşi kurum ve kuruluşlarına bazı eleştiriler yöneltiyor. Şehir dışından gelen kurumların kendileriyle yeteri kadar ilgilenmediğini, törenlerle ilgili görüş - alış verişinde bulunmadıklarını söyleyen Hüseyin Eriş, bu dergah-bu ocak hepimizin aslında, ama yeteri kadar bize sahip çıkılmıyor, dedi.

Hüseyin Eriş, dışarıdan gelenlerin şu cemevi, bu ev deyip kendi kendilerine hareket ettiklerinden dert yandı.

Eriş; Abdal Musa, Kaygusuz Abdal öğretisi, bir olmak, bir araya gelmek, bunu tüm âleme anlatmak değil mi? Gelenler kendi başlarına çalışmalarına yapıyorlar ama bizlere uğramıyorlar, bize yardımcı olmuyorlar, dedi. Hüseyin Eriş şunları dile getiriyor...

Gelin birlik olalım, gelin gönüldaş olalım, birbirimize karşı sevgi dolu olalım... Aynı şekilde Hacı Bektaş'ta da durum aynı. Özde bir bütünleşme olmuyor. Gelen canlara saygım var ama yöneticiler biraz daha duyarlı olmalılar. (7 Temmuz 2019)

Budala Sultan

Budala Sultan dilde dilekleri, gönülde muratları versin; evsiz olanlara ev, işsiz olanlara iş, çocuğu olmayanlara çocuk versin... Bize düşen Hakk eyvallah, demektir. Aşk ile...
Budala Sultan Türbesi, Abdal Musa Ziyareti, Antalya-Elmalı Tekke Köyü... (8 Temmuz 2019, Pazartesi)

Eleştiri Ve Yorumlar…

Bu Ayıp Hepimizin...
30 yıldır ulu erenleri anma etkinliklerinde gördüğümüz bir çirkin tablo hiç değişmiyor. Her taraf çöp deryası... Hiç kimseye suç atmayalım, tümümüz üstlenim bu görüntülerin ayıbını. Ne Abdal Musa'nın, ne de hiç bir erenin bizlere ihtiyacı yok. Tedbirini alalım. Anlamıyorsak sorgulayalım. Birilerini eleştirmek yerine çözümünü bulmalım. 
Yendi- içildi, semahlar dönüldü, nutuklar çekildi, herkes ayrı baş çekip ne kadar kudretli birer artist olduklarını beyan ettiler, canlı manlı yayınlar yaptılar, kimisi ta İstanbul'dan gelip kaldığı evden bile dışarı çıkmadı, Tekke Köylüler ise kendi yaşamlarındaydılar... 
Yazacak çok şey birikti yine heybede... Ne diyelim; Hakk bizi islah etsin, islah olacağımız yok ama başka da söylenecek söz yok...

Köy ve Köylülerden…

Daha çok elma yetiştiriciliğiyle geçinen Tekke köylüler, hayat şartlarından yakınıyorlar. Her şeye rağmen, tavuğu, hayvanı, tarlası, bahçesiyle tam bir köy olan Tekke Köyü’nü iyice bir gezmek, burada en az bir ay kalmak çok iyi olur gerçekten de. Dağlar içinde düz bir plato olan belki de bir ova, dümdüz arazisiyle aranıp bulunamayacak eşsiz bir doğaya sahip Tekke Köyü, Abdal Musa’nın mirasını nasıl yaşatıyor? Kışları, yazları nasıl geçiriyor? Düğünler, dernekler, özel günler nasıl oluyor? Eskiden beri gelen inanç ve kültür pratikleri nelerdir? Bir iyice öğrenmek gerekir. Daha öncesinde de, anma törenleri dışında da gelip bir ceme katılmıştım. Abdal Musa Anma Etkinlikleri’nden sonra gördüğüm bir sünnet düğünü bile biraz ip ucu veriyor, gündelik yaşam hakkında. Tereyağlı plavları, fasülye yemeği ve köy tavuğuyla hazırlanan sofrada aynı tabaktan yenen yemeğin lezzeti bir başka oluyor, doğrusu. Mazot pahalı, gübre pahalı, ilaç pahalı… Köylünün, çiftçinin değişmez yakınmaları burada da var.

Böylesine önemli bir inanç merkezinde, yörenin tanıtımı, geleneksel yaşamın geleceğe taşınması için fazla bir şey yapıldığını söylemek mümkün değil. Daha önceden yapılmış bazı sosyal tesislere yeteri kadar bakıldığını, onların yeteri kadar değerlendirilebildiğini söylemek ise mümkün değil.

Köyde kurulan Vakıf’ın yarattığı ikilik ve bazı vakfa ait arazilerin satıldığının söylenmesi ise bir başka utanç vesilesi. Ulu pirlere yapılan saygısızlıklar hiç bitmiyor, Aleviliği Bektaşiliği bazı çıkarcıların sömürmesi hiç bitmiyor.

Törenler

Tam yirmi yıldır geldiğim anma etkinliklerinde hemen hemen değişen olumlu hiçbir şey yok. Türbenin hemen yanından başlayarak, köy içine kadar akan pis sular ortadan kalkmış, her taraf parke taşıyla düzenlenmiş. Ama türbenin içine kadar sokulan Pazar, daha doğrusu kadın sütyenlerinin de satıldığı en basit tabiriyle ticari meta, pis dahası iğrenç suçuk sakatat kokan, her tarafı dumana boğan mangal yerleri, değil Aleviliğe – Bektaşiliğe, Abdal Musa felsefesine, insanlığın hiçbir yerine sığmaz. Bu hem derneğin, hem muhtarlığın, hem de tüm Türkiye’deki ve dünyadaki Alevi kurumlarının en büyük utançlarından birisidir. Bu görüntüler Türkiye’de Alevi Bektaşi anma etkinliklerinin tümünde görülmektedir. Bunu düzeltemeyen, engelleyemeyen kurumların temsilcileri hiçbir yerde hiçbir şey konuşmasınlar, lütfen. Bu utancı derhal bitirmenin yolu bulunmalıdır.

Etkinlik bitiyor, bir sene boyunca yatılıyor, tam bir sene sonra yine aynı aymazlıkla uyanıyoruz. Bu utancı hiçbir kişiye, hele de hiçbir gencimize izah edemeyiz…

Birinci Günkü Panelde, Hüseyin Alagöz’ün Şiilik kokan konuşması her ne kadar salondan büyük alkış aldıysa da, genel de tepkiyle karşılandı. Bir bağımsız yazı konusu olarak Cem Tv.’nin de maalesef biraz rolüyle her geçen gün televizyonlar da dahil olmak üzere, her tarafta Şiilik Alevilik olarak anlatılmakta, ajitasyon yüklü, boşlukta kalmış geniş kesimlerin duygularına çok güzel hitap eden, daha doğrusu bunu istismar eden Şii hatipler dede olarak, yazar olarak, dernek başkanı olarak sürekli bu tip etkinliklere davet edilmektedir, kendi görüşlerini rahatlıkla aktarabilmektedirler. Bu derin acı geniş bir şekilde işlenmelidir. Yoksa İran’ın yirmi otuz yılda birkaç milyon Alevi’yi Şiileştirmesi bu gidişte pek ala da mümkün olacaktır. Bunun yaratacağı yıkımı hiçbir şeyle kıyas etmek mümkün değildir.

Vali Namaz Kıldı, Asimilasyona Devam, Dedi…

Antalya Valisi Münir Karaloğlu Abdal Musa Türbesi’nde namaz kılarak dini siyasete alet etmenin en son vahim örneğini sergilemiş oldu. Bunu doğal kabul edene şaşarım. Düpedüz asimilasyoncu zihniyettir bu. Edirne valisi olacak bağnazın Yunanistan Seyyid Ali Sultan Dergahı'nda oradaki canlara "bu mumları niye yakıyorsunuz, siz Hıristiyanlaştınız mı?" demesinden farkı yok bunun da. Devlet elindeki kudretli güçle Alevi Bektaşi toplumu üzerinde baskı yapıp, Sünnileştirme çalışmalarına hızla devam ediyor.

 Kurulan Yeni Dernek ve Vakıflara Dikkat,

Bir De Artist Başkanlara ve Dedeciklere…

Son dönemlerde de rastladığımız Alevilik Bektaşilik adına kurulan bazı dernek ve vakıflar Alevileri asimile etmek ve iktidar olanaklarından nemalanmak için kurulmuş çıkar odaklı paravan örgütlerdir.

Her gün bir yenisini gördüğümüz bu kurumlar kendilerine hemen bir kadro oluşturabiliyorlar. Kendisini toplumda tam ifade edemeyen, bazı kurumlardan dışlanmış, atılmış, benliğini yenemeyip gösteriş meraklısı olarak “yazar, ozan, sanatçı” gibi sıfatlarla kendi kendilerine verdikleri payeyle ne oldum delisi olan kimi meczup tipleri yanına alan, görünen sıfatlarının arkasında başka sıfatlar taşıyan kimi çıkarcılar başkan adı altında; ellerinde birer çanta, kurum kurum, parti parti gezmektedirler.

Her gün yeni bir proje, her gün yeni bir gündem, istek ve çıkar beklentileri…

Bir zamanlar Aleviliği proje üretim merkezi olarak gören üzerine çullanan ve belediyelerden, partilerden, devletin tüm kurumlarından istekli, ricacı olan; “lider, önder, başkan, dede, profesör, uzman, çok uzman, en büyük uzman, baş, en baş, en önde giden baş” gibi vasıflarla birer pişmiş kelle gibi sırıta sırata dolaşanlar hiç bitmiyor, tükenmiyor…

Bu toplum böyle aymaz oldukça da hiç biteceği yok bu görüntülerin…

Hangi birisini söylersin be kardeşim; bunlar gerçek tabanı olmayan, Aleviliğe hizmet etmekten çok uzak soysuz sömürücülerdir…

Bir de kurumları bitiren asalaklar hem de birtakım artistler var.

Onlar da bir başka gülünç tiyatrocular birliğinin üyeleri oldular şimdilerde. Bir de solculuktan, eşitlikten, paylaşımdan maylaşımdan bahsetmezler mi, hiç gülesim gelmiyor doğrusu...

Mektep – medrese görmemiş, yol – erkân sürmemiş, değil kırk – elli, yirmi – otuz yıl bile bu yola bir hizmeti olmadan kimilerinin makyajlayıp makyajlayıp piyasaya sürdüğü kimi dedecikler, başkancıklar, anacıklar yol alır oldular bu öğretide…

Bir de anlamsız bir şekilde, toplumun genel değerlerine, yol ve erkânına küfredercesine konuşmalar yapanları, yazılar yazanları, yanlış davranışlar içinde olanları niye bu kadar ön plana süreriz, bunu yaparken içimizde hangi hayvanlığımızın artığı kalmıştır da bunu kusmak isteriz, bunu bir türlü çözemiyorum.

Kurumların paralarıyla sosyal medyada “sponsorlu” paylaşımları yok mu kimi yöneticilerin, yüreğim bir hoş oluyor, Allah biliyor… Boy boy resimler… Kendi kişisel görüşlerini ve görüntülerini toplumun ve sözde temsil ettiği kurumun görüşüymüş gibi empoze etmeler, bir havalar, bir civalar…

Bir kurum başkanı olmuş, almış yanına kimilerini seyran halinde…

Aleviliği kurtaracaklar mübarekler…

Vay ki vay, vah ki vah…

Ört ki ölem, ört ki ölem…

Kimin parasıyla ne reklamı yapıyorsunuz, nereye, neye yatırım yapıyorsunuz, ey mübarekler! Hayır ola?

Çıkar şebekesi sarmış iyice bu toplumu…

Yazık ediyoruz, elbirliğiyle tükeniyoruz, tükensek iyi tüketiyoruz bu güzel yolu, erkânı…

Yezit’in, Faşist’in, Yobaz’ın yanında bir de bunların, bu çıkar şebekelerinin çarklarını kırmak, çakalarını bozmak iyi gelir doğrusu…

Bu da gerekli ve şarttır dahası…

Muhabbet Ehline…

Aşk ile erenler, aşk ile…

 

Ayhan Aydın

 

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile