Hüseyin Gazi’de Yüzyıllar Sonra Hizmetler Hala Sürüyor! (2000)
Hüseyin Gazi’de
Yüzyıllar Sonra
Hizmetler Hala Sürüyor!
(2000)
AYHAN AYDIN
Yüzyılların inanç, kültür ve maneviyat bağlarından birisini daha ziyaret ettik 17 Kasım’da.
Anadolu’da Alevi/Sünni milyonlarca insanın ismini bildiği ve gönlünde yaşattığı artık bir Anadolu ereni, evliyası olmuş Hüseyin Gazi, tarih boyunca insanların en önemli ziyaret mekanlarından birisi olmuş.
İnsanlar umut bağlamışlar, dileklerinin yerine gelmesi için dua etmişler, aynı isimli dağın eteğinde bulanan bu mekana.
Hüseyin Gazi'de hizmetleri gördük, yapılan güzellikleri gördük.
Hüseyin Gazi Derneği’nin bu kültüre güzel katkıları olacağını görüyoruz. Gülağ Öz ve diğer yönetim kurulunda bulunan arkadaşlarımız ve Cemal Mutluer Dede burada canla başla çalışıyorlar.
Bu da bizi sevindiriyor, sevindirmesinin ötesinde umutlandırıyor.
Bu Ankara'nın, Anadolu'nun önemli inanç merkezlerinden birisinde yerden yüksekliği yüzlerce metre olan bu mekanda, yağmura, rüzgara karşın yine insanları görüyoruz.
Ziyaretler yılın her ayında, her gününde devam ediyor.
Bitmeyen, bitmeyecek bir aşk ve sevgi var dergahlarda, yatırlarda...
XV. yüzyılın en önemli zaviyelerinden birisi olarak binlerce insanın ziyaret ettiği Hüseyin Gazi Türbesi, yüzlerce insanı doyurmuş, barındırmış, onlarca dedenin, babanın, dervişin yetişmesini sağlamış...
Gülağ Öz ve diğer yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımızla yaptığımız türbe ziyaretimizde yine Cemal Mutluer Dede’yi hizmet başında görüyoruz. Kendisiyle yaptığımız söyleşinin bir bölümünü ve dernek başkanı Gülağ Öz’ün çalışmalar hakkındaki açıklamalarını sizlerle paylaşıyoruz.
Cemal Mutluer Dede’yle Söyleşi
Burada hizmet yürütüyorsunuz. Ayrıca aynı isimli derneğin yönetim kurulundasınız ve buranın da görevli dedesisiniz. Hüseyin Gazi Sultan hakkında neler biliyorsunuz?
Ankara’ya geldiğimiz 1968’lerden beri Hüseyin Gazi olarak bildiğimiz burayı biz her sene ziyaret ederdik. Evlenmeden önce gelirdik buraya kurban keserdik, o zaman yaşlılar dururdu, yabancılar dururdu. Biliyorsunuz biz Aleviler sıkıştığımız anda hemen kurban adarız. Ben buraya 8-10 tane kurban kesmişimdir. En son kurbanım da 1993’de olmuştur. Aleviler buraya geldiği zaman geç giderlerdi yürekten bağlıydılar. Fakat ibadetle, inançla ilgisi olmayanlar buraya hakimdi. Bizler de düşündük, taşındık, inancımızı yaşatmak için buraya sahip çıkalım dedik.
Peki neler yaptınız, neler yapmak istiyorsunuz burada?
Hüseyin Gazi Türbesi’ne biraz hizmetlerimiz oldu ama eksiklerimiz daha çok. Hüseyin Gazi’nin kendisinden kalma yeri olduğu için duvarla çevirdik üzerini kapattık. Bir dernek odamızı yaptık, türbenin iç kısmını kaldırım taşı ile döşettik, elektriği aldık böyle hizmetlerimiz var.
Buraya Alevi/Sünni, karışık farklı inançlardan insanlar geliyor onu biliyoruz. Gelenlerle ilişkileriniz nasıl? Burada mesela kurban kesimi oluyor, dualar ediliyor sanırım dileklerinin gerçekleşmesi için insanlar geliyor. Başka neler gözlemliyorsunuz. Buraya daha çok hangi insanlar geliyor?
Bizim buraya herkes geliyor; Alevi’si ile Sünni’si geliyor biz insanları ayırmıyoruz, herkese hizmetimiz aynı ne istiyorlarsa biz yapıyoruz. Buraya yaşlısı da geliyor, genci de geliyor. Kurbanlar kesiliyor. Ben duasını veriyorum, kasabımız kesiyor. Eğer isterseler burada pişirip lokma olarak herkese dağıtıyoruz.
Buraya toplu olarak gelme var mı?
Tabii. Kurban kesmek isteyen otobüs tutuyor, traktör tutuyor, çevresi ne kadarsa geliyorlar. Kurbanını pişirip lokma olarak herkese dağıtır. Ama bazıları da adak yapıyor burada, kesiyor evine götürüp komşuya dağıtıyor. Biz burada herkese açığız.
Alevi/Bektaşi inancına mensup birisi olarak bu inancı nasıl tanımlıyorsunuz. Bir dede olarak nedir, Alevilik/Bektaşilik, ne dersiniz?
Alevilik ve Bektaşilik’te bir ayrım yoktur; ikisi aynı biz bu inancı iyi biliriz. Buradaki kurban kesmeler insanlarımızı birleştiriyor. Bazı ilişkileri kopuk insanlarımızı buraya çağırıyoruz akraba, hısım ama çokları da burada tanışıyor belki.
Alevilik nedir, dendiği zaman bir Alevi genci veya bir Sünni vatandaş, siz neler söylüyorsunuz ne cevap veriyorsunuz?
Alevilik; Hz. Ali zamanından, Ali evinden gelmedir. Sordukları zaman detaylı olarak her şeyi anlatıyoruz, bildiğimiz kadarıyla.
Neler anlatıyorsunuz özet olarak?
Hz. Ali devamlı haksızlığa karşı durmuştur. Ondan sonraki nesil de haksızlığa karşı olduğu için, onların bu yönüne değer veriyoruz. Önce bizim insanlarımıza, Alevi olarak insanı insan olarak bildiğimiz için, ve yanlışları olmadığı için, Aleviliğin değerlerini anlatıyorum. Alevilik adına doğru olan neyse onları yapıyorum.
Peki dedeler neler yapmışlardır ya da dedelere neler yapılması lazım. Dedelerin sorunları nelerdir?
Dedeler devletten, bir yerden para almıyorlar, onlar kendi imkanları ile talibin yanına varır. Ama talipten para istemezler, ama onun bir mürşit hakkı vardır. Ama dedenin cebine az yada çok bir miktar koyar. Hiçbir dede talibine demez ki bana şu kadar para vereceksin.
Yeni kuşak insanlara eğitim verilmesi gündemde. Peki dedelere bir okul açılması, bir kurs verilmesi olabilir mi, bunu kimler yapabilir sizce?
Olabilir tabii. 1993’lerde ben Hacı Bektaş’a gittim orada postta oturan efendilerimiz var; Feyzullah Efendi’nin oğlu Veliyettin Ulusoy var, ben ona bu konuyu önerdim. Eğitim alalım, dedim.
Peki senelik olarak oraya gidip icazet alma olayınız var mı, ya da sizin ocak doğrudan oraya mı bağlı?
Ben her sene Hacı Bektaş’a gider, icazetname alırım.
Biliyorsunuz bizde bir mürşit, pir, rehber hakkı var. Taliplerimizi gördüğümüz zaman diyoruz ki, bir mürşit hakkı vardır. Mürşidimiz Hacı Bektaş olduğu için bizlerin orada bulanan çelebilere karşı bir sorumluluğumuz var. Beş kuruş, on kuruş, on iki kuruş her neyse, gönlünüzden ne kopuyorsa onu alacağız, dualayacağız, deriz. Ben o parayı alıp giderim Hacı Bektaş’a, o posta oturana sunarım. Çünkü bizim eskiden beri gelenek göreneğimiz olduğu için onu yaparız. O da bana der ki filan köylü Cemal Dede gelmiştir lokmayı getirip bize sunmuşlardır.
Sizin kendi yörenizde sorunlar olduğu zaman, dedeler arası sorunlar olduğu zaman gidip onlardan mı yardım istiyorsunuz, onlar mı yazı yazıyor? Mesela filanca yörede filanca ocağa bağlı filanca dedenin şu sorunu bilinmektedir, fakat bunda bir mesuliyet yoktur, gibi bir yazı var mı, buna benzer şeyler olabilir mi?
Dedenin de olabiliyor, talibin de.
Dedenin var mı? Sizin var mı?
Tabii oluyor. Bazı sorunlar vardır çözülemiyor. Bir düşkünlük olayı vardır, dede bunun altından kalkamaz.
Dergaha mı gidiyor, Hıdır Abdal Ocağı’na gitmiyor mu?
Hacı Bektaş Dergahı’na gider.
Gider der ki Hacı Bektaş’a git, Hacı Bektaş’a durumun ne ise onu anlat. Aynen yazar. Der ki benim şu suçum vardı, okudum aynen şu durumu tatbik ediyorum, bu adam üç sene sonra görülür veya buna şu cezalı işlemler yapılır, der yazar gönderir.
Sizin durumunuz, özellikle İç Anadolu Alevileri’nde olduğu gibi, bizim Şiran yöresindeki Sarıbal Ocağı’nın durumuyla hemen hemen aynı. Bu ocağın dedesi İbrahim Günel Dede ile yapmış olduğum söyleşide de benzer sonuçlara ulaşabiliyoruz. (Dedeliğin babadan oğula geçmesinde veya her yıl veya belli dönemlerde icazet yenilemelerinde olduğu gibi durumlar, çözülemeyen önemli problemlerde olduğu gibi.)
Siz kendi yörenizdeki ocaklı olmakla beraber, piriniz Pir Sultan olmakla beraber, sorunlarınızı veya sıkıştığınız durumu her sene Hacı Bektaş dergahına gidip oradaki Ulusoylar’a (Çelebiler, Efendilerden) danışarak bu sorunları aşma yoluna gidiyorsunuz.
Sorunum olduğu zaman benim dedem benim sorunumu çözer. Eğer benim sorunumu dedem çözemiyor ise o zaman der ki, senin sorununu ben çözemedim bir üst mahkeme olarak Hacı Bektaş’a git, orada çöz, der.
Cemal Dede her yıl taliplerinden para toplar, Hacı Bektaş’taki Pire gönderir. (Gülağ Öz)
Gülağ Öz’le Söyleşi
Bu derneğin başkanı ve diğer dostlarımızın da temsilcisi olması bakımından Gülağ Öz’e bir iki soru yönelteceğiz. Gülağ Bey, bu dernek düşüncesi nasıl oluştu ve bu dernek nasıl doğdu?
Türkiye’deki dernekler özellikle Alevi dernekleri, 1990’dan sonra çoğalmaya başladı.
Alevi insanı kendisini örgütlemeye, ifade etmeye başladı kısa sürede.
Bununla birlikte Aleviler de kendi inanç bölgelerini kendi inanç yerlerini açıktan ziyaret ederek buralara kurbanlar götürdüler buralara sahiplenmeye çalıştılar bu esnada Hüseyin Gazi Türbesi ile ilgili fazla bilgimiz yoktu.
1997’yılında Cemal Dede’nin arz ettiği gibi buraya kurban için gelmiştik ve burada insanların yoğunluğu, ilgisi, eski tarihi kalıntılar benim dikkatimi çekti, burayla ilgili araştırma yaptım. Öncelikle Hüseyin Gazi kimdir, buraya ne zaman gelmiş buranın amacı nedir? Bu soruların yanıtlarını araştırdım.
Burada benim edindiğim sonuç; burada 13. yüzyılda yapılmış bir Bektaşi tekkesinin varlığının olduğu yönündeydi. Buradaki dergahın 1925 yılına kadar süren bir varlığı var.
Burada ve buranın da işlevi tamamen Anadolu’da Türk kültürünü yaşatmak yaymak, Arap, Fars kültürüne karşı Anadolu’da gerek Selçuklu döneminde olsun, gerek Osmanlı döneminde olsun, var olan fakat kendi halkına hizmet etmeyen medreselere karşı bu tekkelerin varlığıydı.
Anadolu’nun çeşitli yerlerine açılan tekkelerden bir tanesi de Hüseyin Gazi’ye açılmış, bu dağın zirvesine burada yapılmış olduğunu tespit ettim.
Burada kitabe kalıntıları vardı. Bunu çözdüğümüzde 13. yüzyılda yapılmış olduğu anlaşılıyordu. Kitabenin 1476 yılında tamir gördüğü, Hüseyin Gazi Tekkesi’nin Yıldırım Beyazıt döneminde tamir gördüğünü gördük ve bura ile ilgili uzun araştırmaları Evliya Çelebi’nin Seyahatnamelerinden izledik.
Evliya Çelebi 1632 yılında burada cem yapıldığını söylüyordu ve bu alanda yüz tane dervişin görev yaptığını gerçekten doğruluyor. Çünkü buradaki binaların kalıntıları da burada büyük bir yerleşim yeri olduğunu, burada Hüseyin Gazi Vakfiyesinde de geniş arazi ve toprak üretimine sahip olduğunu gösteriyordu.
Ayrıca 1826 yılında 2. Mahmut döneminde burasının kapatıldığını kayıtlardan elde ettik.
42 yıl sonra Abdülaziz törenle açarak burasının Bektaşi’lere devr edildiğini gördük.
1925 yılında burası kapatıldıktan sonra halk hala geleneğini göreneğini inancını sürdürdü. O dönemde yığınlarca insanların burada olması çok güzel bir şey. Burasının yönetiminin tamamen burayla ilgisinin olması bizi şaşırttı. Ve buraya sahip çıkılması gerektiğini, burada yüzyıllardır var olan bir Bektaşi tekkesinin şeriatçıların elinde olması onların burayı kötü amaçları uğruna kullanmaları ve insanlardan topladıkları yardımlarla buraya hizmet yapmamaları bizleri tedirgin etti.
Ben bununla ilgili yaptığım çalışmalar sonucu buranın gerçek sahiplerinin elinde olması gerektiği kanaatine vardım. Ankara’da bulunan birkaç vakıf ve derneğe önerdim bu konuyu; böyle mekan var, buraya sahip çıkın, burayı alın, amacına uygun şekilde değerlendirin, dedim.
Dernekten ve vakıftan çok fazla ilgi görmeyince aydın çevreden bazı arkadaşlar bir araya geldiler ve bu derneği kurarak toplumumuza kazandırmayı ilke edindik.
Hayırlı olsun. Güzel bir çalışma yapmışsınız gerçekten de.
Şöyle bir olay var; yüz yıllar içerisinde tamamen Kalenderi, Hayderi, Vefai, Heterodoks Türk zümrelerinin, Alevi-Bektaşi-Kızılbaş zümrelerinin mekanları olan bu dergah yapıları zaman içerisinde maalesef farklı zihniyetlerle gerçek sahiplerinin dışındaki ellere geçmişler ve böylece özünden uzaklaşmışlar.
Bu çalışmalarınız önemli, diğer dernek ve vakıfların her birinin bir birinden güzel çalışmaları olduğunu biliyoruz.
Siz buna çağdaş bir boyut da eklediniz zor olanaklarla dergi de çıkardınız.
Türkiye’de böyle bir derginin çıkması da zor bunu da başardınız. Böylece derneğin hemen dergi hamlesi yapması buranın tarihi zenginliklerinin tanıtılması yanında, bu kültüre katkılarda da bulunmayı gerçek amaç edinildiğini de gösteriyor.
Bu dağdaki mekanımıza binlerce insan geliyor.
Bu insanlarımızı hangi doğrultuda eğitelim hangi doğrultuya doğru yönlendirelim? Bu da çok önemlidir.
Hüseyin Gazi Derneği’ne bağlı olarak dergi gitmektedir. Çünkü biz Hüseyin Gazi Derneği’ni kurarken, bilimsel temellere otursun dedik. Bu dernek sadece insanların inançları ile ilgili değil sosyal yapıları ile de ilgilensin, bu ilgilenme içerisinde Anadolu insanına Türk kültürü, Aleviliğin temellerinin gerçek anlamlarını da öğretsin, bu doğrultuda bilimsel çalışmalar yapsın, dedik.
Biz burayı yaptırırken önce bir festivalle başladık işe. Alevi toplumuna sahiplendirmek için bunun arkasından Hüseyin Gazi Kütüphanesi ile bu işi devam ettirdik.
Hüseyin Gazi Derneği olarak araştırma alanında, yayın alanında çok eksiğimiz var. Bunların ucundan tutmak gerektiğine inandık, bilimsel dergi çıkaralım dedik ve bu işe başladık. Yol adı ile iki sayı çıkardık. Önümüzdeki dönemde iki sayı daha çıkarırsak yaza kadar bu derginin kesintisiz devam edeceğine inanıyoruz.
Ahmet Yaşar Ocak, İrene Melikoff ve Oktay Efendiyev gibi Alevi/Bektaşi araştırmacılığının en önemli isimlerinden olan değerlerimizi ağırladığınızı duyduk, burada?
Evet. Biz buraya dünyanın önde gelen üç bilim adamını davet ettik ve geldiler ziyaret ettiler. Burayı hayranlıkla izlediler. Buraya sahip çıkılması gerektiğini de yazdılar.
Çok teşekkür ederim, hizmetlerinizin devamını bekliyoruz.
CEM DERGİSİ, SAYI: 97, OCAK 2000
EKİN İDİK OLDUK HARMAN, AYHAN AYDIN, (ALEVİLİK BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ HABERLER, ETKİNLİKLER, SÖYLEŞİLER, YORUMLAR, FOTOĞRAFLAR – 1992 - 2004), 2005, İstanbul, KAHRAMAN OFSET, (SAYFA: 87-92)