MAHMUT NEDİM TURHANER

MAHMUT NEDİM TURHANER

 (YAZAR - NUSAYRİ İNANÇ ÖNDERİ)

Mütevazı kimliğiyle yurduna, toplumuna sevdalı bir yürek olarak, İslam hakkında gerçekleri yazıp, çizerek halka aktarma yarışı veren Turhaner, Hakk’a yürümesinden sonra arkasında kendisini seven nice dostlar ve bu kubbede hoş bir seda bırakarak aramızdan ayrıldı.

 

AYHAN AYDIN

İslam dininden bahsetsek neler söylersiniz, nasıl başlarsınız? Çok teşekkür ediyorum. Bütün İslam alemine ramazan ayının hayırlı olmasını temenni ediyorum. İslamiyet teslim olmak demektir, kime teslim olmak? Allah’a teslim olmak, Müslüman kişi, ey Allah’ım ben senin emirlerine teslim olurum, vereceğin karara bağlı kalacağım, der. Kuran’a bakarsak yaratıcının bütün peygamberleri İslam’a davet ettiğini görüyoruz. Fakat tatbikatta Alevi, Sünni, Müslüman, Hıristiyan diye ayrım yapılmıştır.

Tanrı bizden ibadet istiyor. Ama nasıl ibadet edeceğiz? Bunun yolunu Peygamber gösterecek. Peygamber’in sünnetine tabi olacağız. Ama sünnet çeşitli siyasi görüşler yüzünden amacından uzaklaştırılmıştır. Oysa sünnet Kuran’ın kendisidir. Muhammed’in konuşması Tanrı’nın konuşması gibidir.

Hz. Ali buyurur ki, hadis nakledicileri dört çeşittir; bir çeşit Peygamber zamanında yaşanmış fakat Peygamber’den hiç hadis işitmemiştir. Dinleyenler bu Peygamber’in zamanında yaşamıştır, belki doğrudur buna inanmamak lazım.

İkinci çeşidi Peygamber zamanında yaşamış Peygamber’den işitmiş ama iyi ezberlememişler.

Üçüncüsü Peygamber’den işitmiş iyi anlamış ezberlemiş. Peygamber bir zaman bunların arasında bazılarını fes etmiş yerine başka hadisler ilave etmiştir.

Dördüncüsü Hz. Muhammet’ten işitmiş iyice ezberlemiş bunlar Allah’ın anlattıkları hadisler gerçek hadislerdir ve Ehlibeyt’tir.

Yani İslam aleminin bu günkü karmaşıklığı hadis enflasyonundan doğmuştur.

Yüce Peygamber Tanrı’nın selamı üzerinde olsun, diyor ki; anlatılan hadis eğer Kuran’a uyuyorsa bu hadis benimdir, eğer Kuran’a uymuyorsa kesinlikle reddediniz. O halde Kuran’a bakacağız, Kuran neyi emrediyor? Ona uyacağız.

 

Sayın Turhaner siz bir Alevisiniz, araştırmacısınız, dini konuları araştırıyorsunuz. Bir Alevi gözü ile bakarsak, Türkiye’de tüm inanç grupları eşit, kardeş, dost, aynı ülke yararı için çalışan insanlar. Fakat siz bir Alevi olarak Kuran’ı okuduğunuzda neler hissediyorsunuz, Kuran-ı Kerim bir kutsal kitap olarak neyi ifade ediyor, neler yazıyor? Kuranı Kerim’i bir belge olarak, bir kitap olarak nasıl yorumlarsınız? Kuranı Kerim insanlığın hasretini çektiği ebedi barış ve huzurun tek güvencesidir.

Bütün ayetleri ile yüce Atatürk’ün laik ülkülerini savunur, diyor ki hiç kimsenin hesabı senden sorulmaz, başka bir ayette; biz doğru yolu gösterdik, o ister teşekkür etsin, ister kafir olsun veya Peygamber sen mi zorluyorsun ille imana gelsinler diye, bırak senin vazifen bildirmektir, benim adıma bildir o ister inanır ister inanmaz. Nihayet dönüp bana gelecektir, hesabını ben görürüm. Bunun gibi yüzlerce örnek Kuran’ı Kerim’de mevcut.

Ama bakıyoruz ki İslamiyet bu temel amacından tamamen uzaklaştırılmıştır. Hatta diyebiliriz ki İslamiyet Peygamber’in hasta yatağında dejenere edilmeye başlandı. Çünkü yüce Peygamber kendisinden sonra takip edilecek yolu göstermek üzere kağıt kalem istediğinde, vermediler ve kavga ettiler. Bunun üzerine hepsini başından uzaklaştırdı. Zaten Kuran-ı Kerim diyor ki Peygamber’in sesi üzerinde siz fazla konuşmayınız ve bu hala devam ediyor. Örneğin; CEM Vakfı devlet bütçesinden bir şey alamıyor.

Neden? Laik değil bu devlet te o yüzden. Bütçesi Müslümanlara ait olduğu halde sadece Hanifi mezhebine bağlı olanlara veriliyor paralar.  İslamiyet’te böyle bir şey yok. İslamiyet; bütün peygamberleri ben gönderdim, siz onların arasında ayrım yapmayınız, demiyor mu? Kur’an’da, İslam’da ayrım yoktur. 

Sayın devlet başkanımız İslamiyet ve laiklik bağdaşır mı bağdaşmaz mı?

Bunun cevabını verecek olan Kuran’dır. Bu Kuran herkesin elinde. Türkiye’de en büyük sorun Diyanet İşleri’nin bu hadiselerde lakayıt kalmasıdır.

Aslında Türkiye’deki inanç farklılığını milli varlığımızın kuvveti haline getirecek yerde sadece şekil tarifinden başka İslamiyet’e hizmeti yoktur.

 

Atatürk ne getirmiştir güzel Türkiye’ye, Anadolu’ya, insanlarımıza neler kazandırmıştır İslamiyet babında? İslamiyet’in temel direği olan vicdan ve din hürriyetini getirmiştir, Atatürk. Laik dediğimiz şey budur. Bu vicdan hürriyeti içerisinde herkes kendi inancına bağlı olarak yaşayabilir. Laiklik, din ve vicdan hürriyetidir.

 

İslamiyet gerçeği içinde bir de Ehlibeyt var. Onların hayata kazandırmış oldukları ilkeler var, İslamiyet’e getirmiş oldukları yenilikler var. Ehlibeyt hakkında neler söylersiniz? Ehlibeyt İslamiyet’in esasıdır. Kuran-ı Kerim Peygamber’e emir ediyor, söyle diyor; ben sizden bir şey istemiyorum, sadece Ehlibeytime sevgi ve saygı istiyorum. Bu Kur’an’da açıkça yazmış. Onun her şeyini ortadan kaldırmak için İslam adına neler yaptılar. Böyle İslam olabilir mi? Örneğin; Peygamber’e itaat eden, Allah’a itaat etmiş, Peygamber size söylemiş benim Ehlibeytimi koruyunuz, onun sevgisini kazanınız, demiştir.

Atatürk laiklik ilkesi ile en büyük hizmeti yapmıştır.

Bugün Türkiye’de laiklik adına tartışma açılıyor. Bu açılabiliyorsa eğer İslamiyet’in bu temel ilkesi, İslam’a karşı olduğunu iftirası zihinlerde nasıl tutulmaya çalışılabiliyor ise, bu temel ilke Atatürk’ün aleyhinde malzeme olarak kullanma utanmazlığı sergileniyorsa, biliniz ki kimse suçlu değildir, bunda tek suçlu cehalettir.

Cehaletin üzerinde yüce Peygamber diyor ki; her şey bir şeydir, cahillik hiçbir şeydir. Hiçbir şey olan cahillik ikbal ordularının önüne terk ediliyor ve İslamiyet temel amacından uzaklaştırılarak bu günkü ucube hale getiriliyor.

Bunun tek kaynağı İslamiyet’i gereği gibi anlayamamaktan doğuyor. Çünkü İslamiyet daima iyinin, güzelin, doğrunun yanında yer almayı emir eden bir inançtır.

Örneğin; Kuran üç temel ilke üzerinde durmuştur; affı esas al, iyiliği emir et, cahillere yüz çevir. İyiliği emir eden, affı esas alan, kardeş kavgasını yapar mı? Yaptırabilir mi, böyle İslamiyet olur mu?

 

Sizin yıllar öncesinden başlayan güzel çalışmalarınız var. Bir tanesi de kitap boyutuna gelmiş, fakat piyasaya çıkmamış. Ben okuma olanağı buldum. İslamiyet’in ahlak anlayışı,  Alevilik, inanç... Orada bir güzellik var. İslam’da ahlak dediğimiz zaman neler söylersiniz? Yüce Peygamber, ben ahlaki kaideleri tamamlamaya geldim, diyor. Bundan anlıyoruz ki bütün peygamberler güzel ahlak üzerinde durmuşturlar.İnsanı insan yapan güzel ahlakta vardır. Peygamberimiz diyor ki, ahirette en iyi ahlakımız yanında olacaktır, bu ahlak bütün milletlerde temel ilkedir. Örneğin; Dr. Alex Scarel İnsan Bu Meçhul adlı eserinde diyor ki; bütün dinler ahlak tarifinde farklı düşünmezler, Musevi’lerin on emri, İncil’den daha uzağa çıkmış, ancak İslamlık ahlak düzeni olmuştur. İnsan Tanrı’yı reddetmekle iradesini boşluğa itmiş olur. Ahlakı reddetmekle insanlığı inkar, hayvanlığı tercih etmiş olur. Gezdim gördüm, nerede şifasız dertler varsa orada ahlakın kaybolmasında meydana gelen çukurlar içinde çırpınan hayvanlaşmış insanları gördüm, diyor Alex.İnsanı insan yapan güzelliklerin başında güzel ahlaktır.

Etrafınıza bakın ahlakın zerresini görmek mümkün değildir. İslam ahlakının temelinde Allah korkusu var ve bu korkunun silinmemesi için İslam’ı ahlak kaidelerine bağlamakta zorunluluk vardır.

 

Alevilik nedir, Alevilik ahlakı İslam’a neler getirmiştir? Alevi ahlakı sevgiyi, barışı, dayanışmayı, kardeşliği getirmiştir. Alevi ahlakı İslamiyet’in temelini kavrar. Tanrı bizi Alevi inancından ve ahlakından soyutlamasın.

 

Siz İskenderun’da doğdunuz, oralarda büyüdünüz. Reyhani zadesiniz. Babanız yine bu güzel inancın temsilcilerinden birisi Şeyh Muhammed Reyhani. O günlere dönsek, o günün yaşamları yani çocukluğunuzdan bugüne geçen yaşamı gözünüzden geçirseniz, hangi değerler vardı bu günkünden daha farklı olarak o günlerde. Nasıl bir aile ortamınız vardı, o günlerde nasıl bir yapı vardı. Aile olarak dinsel konular üzerinde yatan bir aile ortamı vardı.

Tanrı rızasını kazanmaktan başka hiçbir düşüncesi yoktu ailemin ve bu bütün insanları kucaklamak içinde İslam içinde, diğer inançlar içinde Aleviliği o şekilde yorumladım.

İslam birliktir, beraberliktir, dedi büyüklerim, babam ve onun üzerinde hayatını bina etti. Diğer kardeşlerimiz bize daima kem gözle baktılar. Rahmetli babam, aman seni Alevi bilmesinler diye ısrarla söylerdi Neden? Çünkü Aleviler’e hayat hakkı tanınmıyordu.

Bugüne kadar ufak bir yardım devletten alamıyorlar, neden?, bunlar Müslüman değil, deniyor.

Nasıl Müslüman olunur, siz gösterin.

Müslümanlığınızı yardım edin, ben CEM Vakfı’nın kuruluşunda hükümet sözcüsü Yıldırım Aktuna vardı, bana toplantıda haklısınız diyor ama size yardım etme cesaretini gösteremiyoruz, meclise getiremiyoruz diyor.

Ama çoğunluk ne diyor? Alevilere yardım getireceğiz ama Aleviler Müslüman değil ki, diyorlar.

 

Çok teşekkür ediyoruz Mahmut Turhaner’e, bizi kırmayıp buraya gelip söyleşi yaptığı için.

 

Söyleşi: 16.12.1999, İstanbul

 

(Değerli inanç önderi Mahmut Nedim Turhaner’in 2004’de Hakk’a yürüdüğünü üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz.)

 

Ayıbın Duvarını Aşan Tutum Ve Davranışlar

Mahmut Nedim Turhaner

 

“İnancını kıskanmayanın dini yoktur.” Yüce Peygamber’in bu sözünü, Suudilerin Türklerden kalan tarihi eserleri “Mukaddes topraklarımızda işi yoktur” küstahlıkları karşısında hatırladım. Onlara göre Türklerin Müslümanlığı makbul değildir. “Ben Arabım, ama hâşâ Sümme hâşâ Araplar benden olsunlar” ve ekleyerek, “En kâfir en münafık insanlardır.” Yüce Tanrı yüce kitabı Kuranı Kerim’de sevgili peygamberini tasdik ederek buyurur.

“Araplar iman ettik dediler.” Bunun üzerine hemen emir gelir:

“İman ettik demesinler, teslim olduk desinler” (Hicr / 14. Ayet).

İşte Türk olarak inancımızı nasıl kıskandığımızı en görkemli şekilde bu yıl haccı boykot etmekle göstermeliyiz.

Zaten hac temelde bir sosyal yardımlaşma gereğidir. Yüce Kuran buyurur: “Hz. İbrahim Tanrı’ya yalvarır Allah’ım soyumun bir kısmını, ekin bitmez bir yere hörmeti vacip olan evinin civarında yerleştirdim. Namaz kılsınlar diye, onlara insanların bir kısmını bağla ve meyvelerle rızklandır, şükretsinler.”

Cenabı Hak, peygamberlerin atası olan Hz. İbrahim’in bu duasını kabul eder ve hac Müslümanlara farz olur. Tanrı buyurur: “İbrahim’e vahyederek binanın yerini gösterdik ve bana hiçbir şeyi eş tutma ve evimi tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû edenler, secdeye varanlar için temiz tut söyledik.”

“İnananları hacca çağır, uzak yakın yerden yaya yahut binekle oraya gelsinler ki kendilerine ait faydaları görsünler ve rızk olarak verilen hayvanları, belli günlerde Allah’ın adını anarak kessinler, onları yiyin ve yoksullara dağıtın, sonra ikramda iken caiz olmayan şeyleri yapıp temizlensinler, adaklarını yerine getirsinler ve beyti atiki tavaf etsinler.”

Ayetin beyanatından anlıyoruz ki, haccın temel amacı, birbirimize yardım etmektir ve bunu Tanrı söylüyor ve yüce Tanrı, Nisa Suresi’nin 121’inci ayetinde kullarından sorar: “Allah’tan kim daha doğru söyler?” O halde bu gerçek doğrunun ışığında haccın bugünkü uygulama biçimini irdelediğimizde görürüz ki kin vardır, nifak vardır, husumet vardır, iftira vardır. Cihat deniliyor, İslâmlar birbirini katlediyor, ölene de mücahit, öldürene de mücahit deniliyor. Böylesine bir şaşkınlığı, Müslümanlığa yakıştırmanın ıstırabını kimse duymuyor, yazık.

“İnsanların en yükseği, intikama muktedir iken, affedendir.” Hz. Muhammet.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile