TANIRLI AŞIK YENER
TANIRLI AŞIK YENER
(AŞIK YENER-(Hacı Yener))
1928-2009
AYHAN AYDIN
Günümüzde yaşayan en ünlü halk ozanlarımızdan birisiniz. Tanırlı Aşık Yener ismini bu konuyla ilgilenen herkesin duyduğunu sanıyorum. Şiirlerinde çok farklı konuları işleyen; halk ozanlığı geleneğini gelecek kuşaklara aktarmada öncü roller oynayan birisiniz. Bize kendinizi tanıtmanızı istesek neler söylersiniz; hayatınız, çektiğiniz çileli yaşam için?
Bizlerin yaşaması, öldükten sonra da yaşatılması halkın yararınadır. Bizler halkın diliyiz, halkın kulağıyız, halkın sesiyiz.
İlkokulu 1928 yılında doğup büyüdüğüm, Maraş-Elbistan’a bağlı Tanır’da bitirdim. Orta ve mesleki öğrenimimi de eski bir öğrencisi ve mensubu bulunmakla gurur duyduğum Seyhan-Düziçi; Sağlık kısmını da Ankara Hasanoğlan Köy Enstitülerinde tamamlayarak, 1946 yılında sağlık memuru ünvanıyla mezun oldum.
Demokrat, devrimci, ilerici bir insan olduğum için; ülkenin içinde bulunduğu durum beni her zaman sarsmıştı, düşündürmüştü.
Bir halk ozanı olarak devamlı her türlü gericiliğe ve kötülüğe karşı gelmeye çalıştım.
Şiirlerimde devamlı halkın haklı davasının yanında olmamdan dolayı bir çok kez tutuklandım. Beni tımarhaneye tıkmak istediler, çok yoğun baskılar nedeniyle İstanbul’a gitmek zorunda kaldım. 6 yıl görevimden açığa alındım. Mahkemem 6 yıl boyunca devam etti. Tekrar görevime döndükten sonrada bu kez Kayseri’ye sürüldüm. Şiirlerim suçlu bulunuyordu fakat ben o suçu işlemeye devam ettim.
Bitmez çile, tükenmeyen sefalet
Yıllar yılı başımızda taç bizim
Vicdansızlar kanun çiğner maharet,
Gerçekleri söylememiz suç bizim.
Daha eğitim yıllarınızdan başlayarak devlet yönetimindeki çarpıklıkları toplumsal sorunları gördünüz. Bu çarpıklıkları ve sorunları açık yüreklilikle dile getirerek, bunları şiirlerinde işleyen bir ozan olarak ünlendiniz.
Sevgili Yener sizin de bir parçası olmaktan gurur duyduğunuzu söylediğiniz halk ozanlığından ve ozanlarından bahseder misiniz?
Gerçek bir halk ozanı hiçbir zaman herhangi bir menfaat düşünmeden toplumun yanında olan kişidir. Nasıl ki zoraki şair olunamazsa zoraki halk ozanı da olunamaz. Halk ozanlığı apayrı bir yapıdır. Halk ozanlığı özgün bir yapıdır. Ozan yetişmesiyle, eğitimi, etkilenmeleriyle eserlerini ortaya koyar.
Ben çocukluktan itibaren başta Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Karacaoğlan, Köroğlu gibi halk ozanlarının, halk şiiri yazanlarının eserleriyle birlikte diğer şair ve yazarların da eserlerini okuyarak yetiştim. Hepsinin derin etkileri oldu bana. İnsan sevgisini, hümanizmayı, kardeşliği, dostluğu, eşitliği şiirlerinde işlemiş bir Yunus Emre, haksızlıklara karşı direnebilen bir Pir Sultan Abdal, güzellikleri şiirlerinde işleyen bir Karacaoğlan değerli isimlerdir. Onların şiirlerinde yoğun insan severlik ince bir duyarlılık vardır. Bunlara daha birçoklarını eklemek mümkün, Aşık Veysel zaten benim hocamdır.
Halk ozanı, yöneticilere dalkavukluk yapan birisi değildir. Halk ozanı adında da olduğu gibi halkın yanında olan kişidir. Halkın sorunlarını düşünüşünü, duygularını, sevgilerini yansıtır şiirlerinde.
Köy Enstitüsündeki yıllarınızın sizin üzerinizde etkileri oldu mu?
Biz orada gerçekten iyi bir eğitim aldık. Çok okuyorduk. Köy çocuklarını okutma, yetiştirme amaçlarıyla kurulan Enstitülerdeki çalışmaları inkâr etmek mümkün değildir. Benim orada unutulmaz yıllarım geçti. Bir içtenlik, sıcaklık vardı orada. Dostluklar sağlamdı. Uygar düşünce ve felsefe hakimdi oraya. Bugün ülkemizde gericilerin çoğaldığını görüyoruz.
Aydınlıktan yana insanlar, yazarlar, şairler, bilim adamları susturulmak isteniyor. Eğitimimizin hızla köhneleştirildiğine tanık oluyoruz.
Bizler enstitülerde yılın 11 ayı okuyor 1 ay da tatil yapıyorduk. Gerek pratik ve gerek teorik bilgilerle yetişiyorduk. Çok bol okuma fırsatları buluyorduk. Büyük kütüphanelerimiz vardı. Mesela hemen hemen tüm dünya klasiklerini kütüphanelerimizde bulmak mümkündü. Bizler de zaten birçoğunu okumuştuk.
Halk ozanlarının en büyük özelliği, gördüğü haksızlıklar karşısında bunlara direnip, bunları haykırabilmesi niteliğidir, görüşünü savunuyorsunuz, sanırım?
Halk ozanları gerçeklerin peşinde, aksaklıklara, baskılara isyan eden, insanları, yöneticileri uyaran insanlardır. Nasıl ki halk yokluk-yoksulluk içindeyse ozan da o yokluk ve yoksulluğu görebilendir. Ozan, halkın diline tercüman olarak sorunları yansıtmalıdır.
Halk ozanının büyük cesareti olmalıdır. O korkmadan haykırabilmelidir, haksızlıklar karşısında gerçekleri. Bana büyük baskılar yapıyorlardı. Benim ise bir şiirim vardır, buna karşı.
Korkmam ulan korkmam zalim dölleri
Bin türlü sualle yorsanız beni
Sıkıyönetimin zalim kulları
Acı sözler ile kırsanız beni...
Ozan gerçek yazar, gerçeği söyler
Açlıktan iniler şehirler, köyler
Gene yazacağım hep aynı şeyler
Yağlı kementlere sarsanız beni....
Siz büyük halk ozanlarının eserlerini okurken onları özümsediniz. Fakat bu bir taklit değildi. Başkalarının eserlerini taklit ederek güzel şeyler ortaya konulamaz değil mi?
Doğru söylediniz. Ben yukarda da söylediğim gibi elbetteki büyük halk ozanlarının şiirlerini okudum, onlardan etkilendim. Fakat ben onları taklit etmedim. Kendi şiirimi kurmaya çalıştım. Taklitle bir yere varılamaz. Sanat edebiyat yaratılamaz. Ama etkilenmeler olabilir. Bu da normaldir.
Ben sürekli yaşamın içindeyim. Her türlü insanca yaşam tarzına açık bir yapım vardır. Seyahat etmeyi çok seviyorum. Değişik insanları tanımak, onlarla konuşup kaynaşmak vazgeçemediğim tutkularımdandır. Doğaya bayılıyorum. Doğasız yaşam zaten düşünülemez. Hayatı, gençleri, yenilikleri çok sevip her şeyi kendime yakın hissediyorum. Beni yaşama bağlayan çok şey var. İçimde umutlarımı hep yaşatırım. Umutsuzluğa hiç düşmem. En çok insanlığa bir şeyler verebilmiş kişileri severim.
Ülkemizde sayısız sorun yaşanıyor. Her geçen gün de daha fazla arttığını görüyoruz sorunların. Açlık, sefalet, cinayetler, intiharlar, baskı, sömürü, ayrımcılık... hat safhada. Siz bir halk ozanı olarak bu sorunların nedenlerini nelere bağlıyorsunuz? Sorunların çözümü için neler yapılabilir?
Bunların bence temel nedeni; ülkemizde emperyalizmin gücüyle kapitalist sistemin yerleşmiş olmasıdır. İnsanlarda bencillik, egoizm artmış. Herkes sadece kendi çıkarını düşünür hale getirilmiş. Ortak yararlar için çalışma yok edilmiş. Eğitim yerle bir edilmiştir. Okullarda yetişen öğrencilerin bu ülkeyi daha iyi yönetmeleri şu haliyle mümkün değildir.
Her şeyden önce eğitim sisteminin değiştirilmesi, sağlıklı bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir.
Ülke yönetimindekilerin bilgili tecrübeli insanlar olması gerekir. Çıkarlar ortadan kaldırılmalıdır. Ortak insani yararlar ön plana getirilmelidir. Toplumun gereksinmelerini karşılayacak yeni kanunlar, hukuk yolları bulunmalıdır. Yani önce devleti yönetenlerin insanlara layık niteliklere sahip olmaları sağlanmalıdır. Toplumun ortak yararı için artık laçkalaşmış hukuk sisteminin değiştirilmesi gerekir. Parlamento, hukuk sistemi, eğitim sistemi, çağdaş, uygar, ileri bir hale getirilmeden bu ülkede bir şey değişmez. Teokrasiyi isteyenlere, gericilere karşı daha da çok uyanık ve dikkatli olmalıyız.
Sazların susturulamayacağı, seslerin türkülerin dindirilemeyeceği, düşüncenin öldürülemeyeceği, yazmanın engellenemeyeceği gerçeği bir türlü anlaşılamıyor. Sivas’ta da 33 aydın, yazar, şair ve ozanın yakılması bunu değiştiremeyecek herhalde?
Değiştiremez. Ne yakmakla, ne yıkmakla, ne yasaklamakla gerçekleri dile getirmek engellenemeyecek. Yazmak, düşünmek, güzellikler yok edilemez. Sivas’ta en yakın dostlarımı, arkadaşlarımı yaktılar. Bu barbarlığı unutmak mümkün değil. Sevgisiz yobazlar, bu yaptıklarıyla bir yere varamazlar. Burada aynı zamanda düzenin bir oyununu gördük. Ve bu düzen böyle gittikçe başka Sivas’lar da yaşamak mümkün. O yüzden çok dikkatli ve duyarlı olmalıyız.
Toplumsal sorunları dile getirmenin yanında sevgi ve duygu temaları da daha birçok tema gibi halk ozanlarının şiirlerindeki ayrılmaz unsurlardan. İnce duyarlılığı olmayan birisi ozan olamaz zaten?
Her şeyden önce duygu olmalı. İnsan duygusunu içinde hissetmeyen birisi ozan olamaz zaten.
Yaşayan hemen tüm halk ozanlarını tanıyorsunuz. Onlar da sizi çok seviyorlar. Birçok ozanla yakın dostluklarınız var. Bunlardan bahsedelim biraz da. Aşık Veysel’le de yakınlığınız bambaşkaydı sanırım?
Aşık Veysel değer verdiğim, çok sevdiğim bir ozandı. İyi niyetli, samimi birisiydi. Aşık Veysel’i toplumsal şiirler yazmadığı için eleştiriyorlar. Fakat o kendi boyutunda sevgiyi, duyguyu, güzelliği işleyen şiirler yazdı. İnsanlara niye şöyle değil de böyle şiirler yazıyorsun, diyemeyiz. Buna kimsenin hakkı yoktur. O yine de ileri değerleri savunuyordu.
Şimdi tek tek sayamayacağım, birçok ozan yakın dostumdur. Ben onları, onlar beni severler. Bir Hüseyin Çırakman’ın şiiri güçlüdür, önemlidir. Genç halk ozanları şiirlerini bana getirip beğenip beğenmediğimi sorarlar. Ben de onlara, benim şiirim Karacaoğlan’ın, Pir Sultan’ın, Yunus’un şiiri gücünde değil, diye yılgınlığa düşmeyin derim. Her çiçeğin bir kokusu, güzelliği vardır. Her gülün bir kokusu vardır. Gökyüzünde yüzlerce yıldız vardır. Bir kısmı çok parlaktır. Fakat onların yanında da yıldızlar vardır. Önemli olan ürün meydana getirebilmektir, diyorum genç ozanlara. Devamlı yazılmalı, çaba harcanmalıdır. Ozanlık, şairlik bir halka gibidir. Birbirine bağlanır, kopmaz. Karamsar olmamak gerekir, sürekli çaba harcamak gerekir.
XX. Yüzyılda bağlamasını çalan, yazan, ozanlık geleneğini sürdüren, sürdürmeye çalışan insanlarımız var. Siz günümüzde halk ozanlarının sorunlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ne gibi sıkıntılar çekiyorlar ozanlar?
Bir kere devlet ve hükümetler ozanlara herhangi bir değer vermiyorlar. Ozanları muhalif güçler olarak görüyor devlet yöneticileri. Ozanlar dernekler kuruyorlar, fakat onlar da sağlıklı çalışmıyorlar. Bizi üzen başka şeyler de oluyor. Bazı aydınım, ilericiyim diyen insanlar, ozanlar da sömürücü çıkıyor. Ben bunlara daha çok üzülüyorum.
Bütün dünya insanlarının; din, dil, ırk, ayrımı gözetmeksizin ortak sevinçlerde buluşabilmeleri için tüm insanlara ne gibi görevler düşüyor. Savaşlar olmasın, diyoruz ama savaşların olmaması için neler yapılmalıdır?
Bu hem felsefi hem siyasi etmenlere bağlıdır. Aslında bence hiçbir dünya insan topluluğunun, ulusların başka ulusları insanları yok etmek gibi bir dertleri yoktur. Herkes yaşam için, geçim derdiyle uğraşmaktadır. Dünya güzeldir herkes yaşamak ister. Fakat çağımız emperyalist sistemi insanları ve toplumları birbirine düşürerek
savaştırmaktadır. Emperyalistler ilişkiye girdikleri ülkelerin siyasetçileriyle işbirliği halinde ırkçılığı, savaşı, barbarlığı sürdürmek, bunu körüklemek için çalışmaktadırlar. Bundan çıkarı olan güçler, devletler vardır. Çünkü binlerce silah satacaklardır. Bence hiçbir toplum, millet birbiriyle savaşmak istemez. Toplumlar, yüzyıllar boyunca süren savaşlardan bir yarar gelmediğini görmüşlerdir.
Şairler, ozanlar, ressamlar tüm edebiyatçılar sanatçılar ve bilim adamları savaş istemez. Bunun karşısında olurlar. Savaşlar karşısında bizim rol almamız görevimizdir. Din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin tüm insanların bir olduğuna inanıyorum ki öyledir. İnsan yaşamak için dünyaya gelmiştir. İnsanlar bir araya gelince konuşurlar, birbirlerini anlayınca sorunlar azalır. Çünkü aslında insanların kaygıları da sevinçleri de, beklentileri de büyük ölçüde aynıdır. O yüzden şu veya bu şekilde tüm insanlar birbirini tanımalıdır. Birbirine saygı ve sevgi besleyen tüm insanların sorunları azalır. Aslında dünya tüm insanlarındır. Japonu, Amerikalısı, Türkü... tümü bu dünyanın parçasıdır. Her şeyden önce insanların birbirini anlaması ve sevmesi gerekir o zaman görün bakın ki siyasilerin kışkırtmaları boşa çıkacak, barış daha da yaygınlaşacak. Bunda edebiyatçıların, sanatçıların çok önemli rolleri vardır. Bence her şair ozan sanatçı birer barış elçisidir. Dünya insanların dünyasıdır. Yahu bıraksınlar da yaşayalım. Tüm insanlar kardeşçe yaşasınlar.
Şu anda neler yapıyorsunuz? Günlerinizi nasıl geçiriyorsunuz?
Ben sürekli toplantılara, konferanslara giden birisiyim. Bir Anadolu köyünde kalmış olsaydım herhalde kendimi yetiştiremezdim. Sürekli seyahat ederim. Değişik insanlarla tanışmanın benim üzerimde çok olumlu etkileri oldu.
Yaşım 68 olmasına rağmen hareketlilik bana dinçlik getiriyor. Daha çok öğretmen evlerine, toplantılara gidiyorum. Şiir yazmaya devam ediyorum. 2 Kitap halinde yayınlanan şiirlerim yanında yayınlanmamış 3 kitaplık şiirim daha var.
Bizim bir kültür bakanlığımız var. Bunun görevi işlevi nedir buna akıl erdiremiyorum. Kültür, edebiyat, sanat işidir. Edebiyattan sanattan uzak bir kültür bakanlığı da yalnız Türkiye’de var, herhalde. Ozanların, şairlerin yazarların Kültür Bakanlığı’nda yeri yok. Bundan daha vahim bir şey olur mu?
Son olarak da ozan dostlarıma, yılmadan, bıkmadan uğraşlarına devam etmelerini istiyorum.
Sizin tasavvufta, insan severlilikle yoğun etkileşiminiz var. Pir Sultanlardan, Yunuslardan bahsettik. Anadolu Aleviliği hakkında neler söyleyeceksiniz. Anadolu uygarlığına ve insanlarına Aleviler neler katmışlardır?
Alevilik-Bektaşilik felsefesi bir ezilmişliğin içinden gelmiştir yüzyıllar boyu. Hep dışlanıp, hor görülmüşlerdir Aleviler-Bektaşiler. Ayrıcalıklara tabi tutulmuşlardır. Alevi kökenli olmasam da Alevilik felsefesini benimsemiş bir ozanım, ben. Alevilik-Bektaşilik bir kültür ve felsefesidir. Mezhepsel değildir. Aleviler genelde çağdaş demokrat insanlardır. Ezilmiş, horlanan insanlardır. Ama her şeye rağmen düşüncelerinden ödün vermemişlerdir.
(Söyleşi 1996)
Folklor Edebiyat Dergisi, Kasım-Aralık, 1997, 12. Sayı
OZANIN KİTAPLARI
Deyişler Demeti, 1982, 350 sayfa
Tanırlı Aşık Yener, Şiirler Demeti, Ankara 1992
Yol Ver Dağlar Yol Ver Bana 1998, İstanbul
Binboğadan Marmaraya, Aralık 2000, İstanbul
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
YOL VER DAĞLAR
Başı Duman pare pare
Yol ver dağlar yol ver bana
Gönlüm gitmek ister yare
Yol ver dağlar yol ver yare
Ömrümün uzun yolu
Geçip gitsem yare doğru
Gözlerim yaş dolu dolu
Yol ver dağlar yol ver bana
Aşık olmak benim kârım
Çok aradım nazlı yarim
Dudu dillim sitem karım
Yol ver dağlar yol ver bana
Karlı dağından esmedim
Ben o yare hiç küsmedim
Daha umudum kesmedim
Yol ver dağlar yol ver bana
Yar bir rakip bulur sonra
Gidip elin olur sonra
Aşık Yener ölür sonra
Yol ver dağlar yol ver bana
YILLAR YILI BAŞIMIZ DA TAÇ BİZİM
Bitmez çile, tükenmeyen sefalet
Yıllar yılı başımızda taç bizim
Vicdansızlar kanun çiğner maharet,
Gerçekleri söylememiz suç bizim.
Ankara’da türlü türlü plan var
İstanbul’da açık açık talan var
Seksen bine köpek satıp, alan var
Sorsak hele kıymetimiz kaç bizim.
Kanuni Han önder olup askere
Seferi var Avrupa’ya on kere
Ecdadının at sürdüğü yerlere
Çöpçülüğe akın eden göç bizim.
Vurguncular sayfiye’de Ada’da
Köşkleri var Şişli, Levent, Moda’da
Yedi nüfus kiracı tek odada
İki metre yerimiz yok hiç bizim.
Aşık Yener bozma gene asabı
Soysun hele fırsatçılar kasabı
Elbet bir gün sorulacak hesabı
En sonunda alınacak öç bizim.
BU VATAN KİMİN
Dipdiri Ayakta Duranlarındır.
Orhan Şaik Gökyay’a Cevap
Bu vatan toprağın tam üzerinde
Dipdiri ayakta duranlarındır.
Büyük şehirlerin orta yerinde
On katlı saraylar kuranlarındır.
Sivri zekasıyla bin tuzak kurup
Tilki düzeniyle tetikte durup
Halkımın sırtından milyonlar vurup
“Daha var mı” diye soranlardır.
Yoksul bir iş için girer sıraya
Bekle ki iş bulsun seneye, aya
Tekmil bakanlıklar, hem Çankaya’ya
Teklifsiz, destursuz girenlerindir.
Hanlar, köşkler, yatlar tüm sıra sıra
Elli kat elbise, yüz çift kundura
Gönlü çektiği an Paris, Londra
Atlayıp uçağa görenlerindir.
Ele kalkan yapıp imanı, dini
İçinde saklayıp garazı, kini
Kendi günde alıp doksan, yüz bini
İşçiye yüz lira verenlerindir.
Sevgili nazlanır durur kolunda
Cins köpek sağında, uşak solunda
Tarabya’ya doğru sahil yolunda
Binip mersedese sürenlerindir.
Boğaz otelleri bakar denize
Siyah havyar yenir beşbin beşyüze
Ellibini sayıp bakire kıza
Sütün kaymağını derenlerindir.
Aşık Yener aşkı devrim kızının
Teli de devrimci divan sazının
Halk için söyleyen halk ozanının
Koluna zincirler vuranlarındır.
Aşık Veysel’e Ağıt
HANİ AŞIK VEYSEL SİVAS ELLERİ.
Kanlı Kızılırmak, Yıldız dağları
Hani Aşık Veysel Sivas elleri.
Yansın Şarkışla’nın viran bağları
Hani Aşık Veysel Sivas elleri?
Naz ile duvara yaslansın sazı
Karalar bağlansın gelini, kızı
Kavurdu gönlümü derin bir sızı
Hani Aşık Veysel Sivas elleri?
Nice yıl dolaştı, söyledi, çaldı
Eseri yurduna yadigar kaldı
O’nu sadık yari toprak mı aldı
Hani Aşık Veysel Sivas elleri?
Başkent Ankara’ya ulaştı posta
Karalı bir haber geldi Sivas’ta
Başvekil, bakanlar, mebuslar yasta
Hani Aşık Veysel Sivas elleri?
Karanlık dünyasın aydınlık gördü
Nice unutulmaz eserler verdi
“Hayatın yalan, ölüm bir gerçek” derdi
Hani Aşık Veysel Sivas elleri?
Uzun, ince yolda hem bile bile
Gahi ağlayarak, gahide güle
Yolcusu sonunda vardı menzile
Hani Aşık Veysel Sivas elleri?
Derdini döktüğü derin dereler
Rakipler gitsin ki geçit vereler
Sivrialan Köyü bütün yöreler
Hani Aşık Veysel Sivas elleri?
Ünü duyulurdu bütün dünyada
İngiliz, Fransız hem Almanya’da
Mevlana duymuştu ağlar Konya’da
Hani Aşık Veysel Sivas elleri?
Dağlan benim gönlüm yürekten dağlan
Ağla Veysel için, karalar bağlan
Emrah, Yunus Emre, Karacaoğlan
Hani Aşık Veysel Sivas elleri?
Nice yiğitleri, nice canları
Nice ozanları, nice hanları
Aşık Ruhsatiyle, Pir Sultan’ları
Hani Aşık Veysel Sivas elleri?
Ferhat ah eyleyip dağlar deliyor
Aslı Han Kerem’e sabır diliyor
Açın sinenizi Veysel geliyor
Hani Aşık Veysel Sivas elleri?
Bak göçüp gidiyor günleri dolan
Üç damla gözyaşı geride kalan
Kanma Aşık Yener bu dünya yalan
Hani Aşık Veysel Sivas elleri?
EGEMENLİK MİLLETİNDİR
Hem kayıtsız, hem de şartsız
Egemenlik milletindir.
Ruhsatsız, vizesiz, kartsız
Egemenlik milletindir.
Oğuz, Selçuklu boyumuz
Türk oğlu Türk’tür soyumuz
Özgürlük bizim huyumuz
Egemenlik milletindir.
Çağdaşlığın gerçek yüzü
Demokrasimizin özü
Atatürk’ün kutsal özü
Egemenlik milletindir.
Biriz neş’e, tasamızda
Soframızda, masamızda
Yazar Anayasamızda
Egemenlik milletindir.
Kentin, kasabanın, köyün
Töresi var her bir şeyin
Ne paşanın, ne de beyin
Egemenlik milletindir.
Vatanın temel taşıyız
Biz bu yurdun yurttaşıyız
Diktatörlüğe karşıyız
Egemenlik milletindir.
Anlamayan beri gelsin
Gelip bizden öğüt alsın
Bilmeyenler varsa, bilsin
Egemenlik milletindir.
Aşık Yener’in emeli
Herkes gerçeği bilmeli
Adalet mülkün temeli
Egemenlik milletindir.
KİMLER KONUP KİMLER GÖÇMEDİLER Kİ
Üç günlük yalancı fani dünyaya
Kimler konup kimler göçmediler ki.
Kimisi atlı da, kimisi yaya
Kimler gelip, kimler geçmediler ki.
Gördük nice Ağa, nice Beyini
Koyup da gittiler olan şeyini
Feleğin sunduğu ecel meyini
Kimler alıp, kimler içmediler ki.
Herkes niyetince giydi donunu
Kendi amelince gördü sonunu
Hayır tohumunu, şer tohumunu
Kimler ekip, kimler biçmediler ki.
Aşık Yener benim ozan dağımda
Her mevsim yıllarca ömür çağımda
Dostluk gülü bitti gönül bağımda
Kimler bakıp, kimler seçmediler ki.
OZANCA
Korkmam ulan korkmam zalim dölleri
Bin türlü sualle yorsanız beni.
Sıkı Yönetim’in emir kulları
Acı sözler ile kırsanız beni.
Zincirlerle bağlansam da kolumdan
Dipçiğiniz kalkmasa da dalımdan
Halk ozanıyım dönmem yolumdan
Çekip mavzer ile vursanız beni.
Namerdim ben size boyun bükersem
Affedilmem için diller dökersem
Kör olsun gözlerim bir off çekersem
Bağlayıp cellada verseniz beni.
Ozan gerçek yazar, gerçeği söyler
Açlıktan iniler şehirler, köyler
Gene yazacağım hep aynı şeyler
Yağlı kementlere sarsanız beni.
Çekseniz de Pir Sultan’ın darına
Bugünkü sözümü koymam yarına
Değil ki Maraş’ın zındanlarına
Götürüp Fizan’a sürseniz beni.
Zalim Yusuf Paşa, vicdansız Vali
Sizin boynunuzda halkın vebali
Şahınızdan korkmam İsa misali
Tutup da çamıha gerseniz beni.
Aşık Yener ölmez eroğlu erler
Bir gün yıkılır bu köhne eserler
Özü, sözü doğru, kendi mert derler
Dosta, düşmanlara sorsanız beni.
GEL BANA
Aşkınla yandığım gül yüzlü yarim
Mavi sular gibi ak da gel bana
Bir bahar mevsimi akşamüzeri
Saçına sümbüller tak da gel bana
Hasretle tutuşur sevdanı çeken
Goncalar kuruyup olmadan diken
Senin hayalinle avunur iken
Şöyle usul usul çık da gel bana
Ölürüm gözlerim seni görmezse
Gönlüm aşk bağından güller dermezse
Eğer annen duyup izin vermezse
Uykuya dalsın da çek de gel bana
Şadolsun bu gönlüm yeniden yeni
Mestane bakışın mest etsin beni
Aşık Yener kulun özledi seni
Hasretle yollara bak da gel bana
GEÇTİ
Çocukluk yıllarım gençliğim derken
Seneler ne çabuk geldi de geçti
İçimde yaşamak umudu varken
Felek kozlarını böldü de geçti
Çok dostlar vakitsiz bizi boşladı
Gönlümde hüzünlü dönem başladı
Kimisi serseri diye taşladı
Kimi mecnun diye güldü de geçti
Aşık Yener yoktur garazım kastım
Dostluk dergahında serili postum
Ben vefa beklerken vefasız dostum
Ok attı sinemi deldi de geçti
KİMSEM YOKTUR
Yalnızım gurbet elde
Benden başka kimsem yoktur
Tek başıma kaldım çölde
Benden başka kimsem yoktur
Yüceden engine indim
Bir mum gibi yanıp, söndüm
Anasız kuzuya döndüm
Benden başka kimsem yoktur
Yel olup gurbete estim
Sıladan umudum kestim
Ne eşim var ne de dostum
Benden başka kimsem yoktur
Geçiyor gençlik çağlarım
Yas tutar kara bağlarım
Bir gün ölsem yok ağlarım
Benden başka kimsem yoktur
Aşık Yener’im biçare
Yüreğimde türlü yare
Mecnun gezerim avare
Benden başka kimsem yoktur