RIZA HASGÜL
(1932 - 7 Ağustos 2011)
AYHAN AYDIN
Sevgili Hasgül, bu erenler, evliyalar yurdu Anadolumuzun güzel köşesi, Antalya’da, Elmalı’da, Tekke’de buluştuk, ama sizler Tokatlısınız. Önce ağzınızdan sizin yaşamınızı alalım. Hangi ilçe, hangi köy?
Efendim Tokat’ın Zile ilçesine bağlı Güzelbeyli (ilk ismi Silis diye geçer), şimdi değişti, kasaba oldu, Güzelbeyli kasabasındanım. 1932 doğumluyum. Babam Hasgül ile annem Hatice’den doğmuşum. 1952 yılında başladığım askerden, 1954’te terhis oldum, jandarmaydım. Bir yıl sonra tekrar müracaat ettim, uzman çavuş olarak orduya katıldım. 20 sene görev yaptım, yurdun çeşitli yerlerinde.
Türk ordusunda hizmet yürüttünüz.
Evet. Oradan, son çalıştığım yer Kastamonu’da emekli oldum. Mersin’e geldim. 6 sene kaldıktan sonra, 1981’de ilk görev yerim olduğu ve çok sevdiğim için, Antalya’ya gelip, yerleştim. 18 senedir Antalya’dayım. Daha evvel, burada görev yaptığım sıralarda, devamlı Abdal Musa Tekkesi’ne geldim, gittim. Ta o zamandan halk beni tanır. İlk Antalya’ya, Tekke’ye, Abdal Musa’ya, Elmalı’ya geldiğimde, çocuklarımla birlikte, ailemi de aldım. Akçaeniş Köyü’ne geldim, vakit de akşamdı. “Ben tekkeye gideceğim” dedim. Sağ olsunlar, burası çok misafirperver köydür, “Sabah gidersin, kal” dediler. “Yok, niyetlendim bir kere, gitmem lazım” dedim. Bir gencin at arabası varmış, koştu, çocuklarla bindik, karanlık basarken tekkeye gittik. Çocukla konuşurken, “Amca, nerelisin?” diye sordu, “Ben Abdal Musa’yı ziyarete geldim” dedim. “Ya? İnsanları 25 liraya götürürüm, ama sizden 5’ini almayacağım” dedi. Çocuk bizi bıraktı, döndü. Misafir olacağım evde, ev sahibi yoktu, çocukları, kızları vardı. “Buyurun” dedi. “Baban yok mu?” dedim, “Çağırayım, komşuda” dedi, gitti. Biz eve çıktık, o da babasını aldı, geldi. Hoş beşten sonra, “Buyur, koltuk cemimiz var, oraya gidelim” dedi. Dedim ki, “Yok, babanız, dedeniz kimse, önce ondan müsaade alın, öyle geleyim. Ben bu şekilde gitmem hemen” dedim. “Peki” dedi, gitti. “Buyursun gelsin, onu tanıyorum. Çünkü Antalya’da görüşmüştük. ” demiş baba.
O dönemde baba vardı, yine var mı?
Gene baba var orada. Oturduk, hoş sohbet ettik. Bana, “Onlar saz çaldı, bir de seni dinleyelim” dediler. Biz de bildiğimiz kadarıyla çalınca, adamlar iyice bana ısındılar. O tarihten beri de, buraya geldiğim müddetçe uğrarım. Tekkenin açılışından beri de her yıl buraya gelir, giderim Abdal Musa’ya. 1993 tarihinde Antalya’da Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği’ni kurduk. Bir buçuk yıl başkanlığını yaptım.
1995 yılında Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın Ankara Merkezi’ne bağlı olarak şubesini kurdum. Bir buçuk yıl da bu vakfın başkanlığını yaptım. Belediyeden vakıf adına arsa aldım. Plan, proje elektrik, su şantiye, kurup temel attık ve ayrıldım. Şimdi şiir yazıyorum, kitap bastırma aşamasına geldim. Onun hazırlığını yapmaktayım. İki yüz şiirim vardır.
Memleketinizden çıktınız, değişik yörelerde görev yaptınız, sonunda Antalya’ya geldiniz.
Evet.
Konumuzun belki dışında, ama gene de soracağım bu soruyu. Ben merak ederim, insanlar farklı yerlerde görev yapıp, geliyor bir yere. Peki, zor olmuyor mu, olmadı mı yeni bir yere yerleşme? Yeni insanlar, yeni bir çevre, yeni şartlar, yeni bir hayat başlamıyor zor olmuyor mu?
Ben, bütün görev yaptığım yerleri gezerim. Bu, bilhassa bizim Alevîlerde, insanlarla kaynaşmak çok iyi bir şeydir. Vardığı yerde insanlarla iyi bir diyalog kurar, orayla güzel bir temasa geçerler. Her gittiğim yerde kendimi sevdirmiş, saydırmışımdır. Nitekim Antalya’da da böyle oldu. Ben buradan gideli 24-25 sene oldu. Antalya’dan ayrılalı 30 sene oldu.
Yani ilk görevden sonra ayrıldınız, gittiniz. Öyle mi?
Evet, Serikliler halen beni düğünlere davet ederler. “Komutanım hoş geldin” diye bütün eski dost kişiler evime gelirler, ben de giderim. Yani, insanların elindedir, kaynaşmak, birbiriyle bağlantı kurmak. Her gittiğim yerde çevre edinirim, burada da öyle. Emekli olduktan sonra, 6 sene Mersin’de kaldım. Orada da geniş bir çevrem vardı. Çok ısrar ettiler, “Gitme” diye, ama geldim buraya. Çünkü orası çok kalabalıklaştı. Eğlence yeri, şu bu yoktu, buraya geldim.
Ordu mensubu olmanıza rağmen bu inancı, bu kültürü içinizde yaşatmışsınız ki, bugüne kadar getirebilmişsiniz?
Ben küçükten beri, tarikatın içinden geldim. Bu mesleğe geçmeden, en az 300 deyiş biliyordum. Hatayî kitabını baştan aşağı kafama sokmuştum. Dede bir muhabbet yaptığı zaman, ona bir deyişle cevap verebiliyordum. Dedeyi açmak için, deyişler söylüyordum. O, “Aşık şurada, şu deyişi söyledi. Bak, bunun manası şudur” diye, güzel bir muhabbet açardı.
Kendi yöreniz derken, doğdunuz yöreden bahsediyorsunuz, değil mi?
Evet, evet. O zaman, belki dedem tanır, Kurt Veli vardı. Prof. Dr. Fuat Bozkurt’un babası. Çok iyi, güzel bir insandı.
Kurt Veli, çok ünlü bir dededir.
Çok da güzel bağlama çalardı. Ben, bütün deyişlerin makamlarını onlardan aldım. Geldikleri zaman, yanlarından ayrılmazdım.
Nereye geldikleri zaman?
Köyümüze geldikleri zaman, bir ay gitmezlerdi.
Talip köyü müydü, sizin köyünüz?
Evet. Biz, Şah İbrahim Veli talibiyiz. Küçük İsmail Dede vardı, bilmem tanır mısınız? Sivaslı, kardeşi Hüseyin Efendi vardı. Kara Eller, onu belki tanırsınız. Sivas’a yakın köylerden. Bunlar gelirdi, ama Arapçaları, Farsçaları çok kuvvetliydi, çok güzel muhabbet ederlerdi. Yani ne öğrendiysek, ne kaptıysak, onlardan kaptık.
O dedelerden kuvvetli bir şekilde etkilendiğiniz belli, ama içinizde bir aşk var. Diyorsunuz ki, Şah Hatayî’nin deyişlerini, küçükken ezberledim, dedelerle muhabbet ettim. Peki, yörenizdeki cem erkanlarla, Anadolu’yu gezdiniz, her tarafa girdiniz, ne farklar vardı diğerleri arasında?
Her yörede farklar var. Bakın, burada örneğin, Abdal Musa cemlerine gittik.
Abdal Musa cemlerinden ne farkı var?
Farkı şu; on iki hizmet diyoruz. Bizde on iki hizmeti tam olarak yürütürler. Buralarda, miraçlama vardır, cemin aynası deriz biz ona. Bütün şeyler onun içinde geçer. O miraçlamayı burada okuyan yok, pek bilen de yok, Tekke’de de yok, Isparta’da da.
Akçaeniş’te?
Akçaeniş’te de zannederim yok. Şimdi bakın, okuyayım:
Geldi Cebrail buyurdu
Hak Muhammet Mustafa
Hak seni miraç okudu
Davete kadir Hüda
Evvel emanet budur ki
Pîr, rehber tutasın
Gadim erkana yatıben
Tariki müstakime
Muhammet sükûta vardı
Yoktur senden bir aziz
İmdi senden el tutayım
Hak buyurdu vettuha
Cebrail’den el tutuban
Muhammet bel bağladı
İki gönül bir edüben
Yürüdüler dergaha
Vardı dergah kapısına
Gördü bir aslan yatar
Aslan onda hamle kıldı
Başa koptu bir fena
Buyurdu sırrı kainat
Korkma gel habibim dedi
Hatemi ağzına ver ki
Aslan ister nişane
Muhammet hatemin verdi
Aslan onda sakin oldu
Muhammet’e yol veriben
Aslan gitti nihane (kayboldu)
Vardı Hakk’ı devah etti
Evvel bunu söyledi
Ne yeğin şirin varmış*
Ne iyi şirin varmış
Hayli cevretti bize
Gördü bir biçare derviş
Hemen yutmak diledi
Ali bile olaydı
Dayanaydı ol şaha
Muhammet diyor bunu
Ali diyor ki;
O benim sırrı devletim
Sana tabidir habibim
Eğil eşiğe niyaz ettiki
Kabeyi kıblegaha
Doksan bin kelam danıştı
İki gönül dostuna (İşte orada danışıyorlar)
Böylece uzayıp, gidiyor... *Şir aslan diye geçiyor Arapça’da, yeğin kuvvetli güçlü anlamında.
Şah İbrahim Veli ocağına bağlı, sizin yörede öyle. Kurt Veli’de yetiştiniz mi?
Kurt Veli’de yetiştim.
Biraz daha anlatır mısınız Kurt Veli Dede’yi?
Kurt Veli Dede’nin Arapçası da güzeldi, güzel de deyiş yazıyordu. Hatta birkaç deyişi de bende vardır. Kardeşi de öyleymiş Revani mahlasını kullanır. Kardeşi de Süzani mahlasını kullanır.
Kardeşini gördünüz mü?
Ona yetişmedim, fakat Kurt Veli her sene gelirdi bize.
Küçüklüğünüzde dedeleri gördünüz, zaten bu işe gönül vermiştiniz, içinizde de bir aşk vardı. Deyişleri ezberlediniz, Hak-Muhammet-Ali dediniz, Alevîlik/Bektaşilik, cem, cemaat... Bu ne zamana kadar sürdü?
Halen devam eder bizde.
Sizin yörenizden bahsediyorum. Okula gidene kadar mı, askere gidene kadar mı?
Askere gidene kadar, devamlı tarikata girer, çıkardım.
O zaman sizin yöre, tarikatı uygulayan, on iki hizmeti yürüten, cem-cemaat olan bir yer.
Evet, halen de devam ediyor.
Yörenizdeki diğer köy ve ilçeleri hatırlıyor musunuz?
Evet.
Söyleyebilir misiniz?
Bizim köyümüzde Bektaşiler de vardır. İki, hatta üç gruba ayrılmıştır. Üç dede grubuna ayrılmıştır, bize “dedeciler” diyorlar örneğin. Dedemiz vardır, o gelir, ona görülürüz bize dedeciler derler. Bektaşilerin babaları veya vekilleri gelir, onlar görünürler.
Nereden gelirler, o babacıların babaları?
Ulusoylar’dan geliyorlar.
Çelebiler’den geliyor.
Çelebilerden geliyor. Onlar birini tayin ediyor, köyde veya yakın köyde.
Baba mı deniyor. Çelebiler’in tayin ettiği adama? Belgeli mi onlar?
Vekil, bir de baba var. Vekil olanlar belgelidir, baba olanlar dikmedir.
İkisi de mi Ulusoylar’dan geliyor?
Evet. Köyde dede soyundan olanlar da Hacı Bektaş Ocağı’na bağlı, oradan himmet almışlardır. Onları da hep dede olarak görürler zaten.
Bizim Şah İbrahim Veli’nin de postu var. 9’uncu post mu olacak, kaçıncı post, hatırımda kalmadı. Şah İbrahim Veli de o ocakta.
Şah İbrahim Veli, Hacı Bektaş’tan evvel gelmiş Anadolu’ya. Mezirme’de yatıyor. Mezirme Köyü’nün, Yazıhan’a bağlı olması lazım. Oradan gelmişler, fakat sonradan Hacı Bektaş’a onlar da bağlanmış. Dede Gargınoğulları diye geçiyor. Dede Gargınlar da Şah İbrahim Veli kolundan. Alaca’da Camili köyündeler.
Diyorsunuz ki, Hacı Bektaş Dergahı’ndan icazet alarak gelip, hizmet yürütenler var. Çelebilere bağlı olanlar da var, onlar belgeli, oradan gelip hizmet yürütüyorlar, üçüncü grup nedir, üç grup dediniz?
Üçüncü grup; yine onlar Hacı Bektaş postunda hizmet etmiş, çiğ pişirmiş, icazet almışlar, onlar da dede olmuşlar. Bunlardan birkaçını tanıyoruz. Sivas Şarkışla’nın Yahyalı köyünde Şeyh Uşağı derler. Abdullah Şenol vardır, Ankara’da halk ozanıdır. Bunların babasını, dedesini tanıyorum. Küçüktüm, bize gelirlerdi, Çorum ovasına, Hüseyin Ovaya dedeliğe giderlerdi. Atlarını bize bırakır, trenle giderdi, dönüşte de biner giderlerdi. Bir-iki ay kalırlardı bizde. Bunların babaları, Hacı Bektaş’ta hizmet etmiş, çiğ pişirmiş, kazanı kaynatmış, icazetname almış. Bunların akrabaları, Deveci Dağı’nın arkasında, Tekke köyündedir. Bunlar, Sünniden dönmüş, Şarkışla’nın o köyüne yerleşmişler.
Bunlar mı Sünni’den, onlar mı Alevîlik’ten dönmüşler?
Bunların ataları Sünni. Tekke köyündekiler hala Sünni. Şeyh uşağı, Sünnilikten Alevîliğe dönüşüyor.
İyi biliyor musunuz?
Evet, bunların akrabaları Tekke köyündeler.
Nasıl dönmüşler? Sonradan Hacı Bektaş’a mı gitmişler?
Hacı Bektaş’a gitmiş, oradan icazetname almış, dönmüşler. Bunun birkaç örneği var.
Nedir?
Bir de Yağmuroğulları var, duydunuz mu?
Kara Yağmur, Yağmuroğulları, Yağmur Ocağı, onlar mı?
Yağmur Uşağı derler, hatta adına bir köy var. Artova’nın Yağmur köyü.
Artova’da dedeler var.
Artova’ya bağlıydı, şimdi Sulusaray kazasına bağlandı.
Yağmur köyünde tanıdığınız dede var mı? Olması lazım.
Var. Ali Dede vardı, öldü, Allah rahmet eylesin. Oğlu Süleyman Dede vardı oda öldü. Şimdi hala yaşayan Elvan Dede var İzmir’de.
Peki, Antalya Finike Yuvalı köyündekiler de Yağmurluyuz diyorlar, duydunuz mu?
Onlar da var, onlarla ilgili araştırma yaptım. Yağmurlular bir de Zeytin köyde var. Yuvalı’da da var bunlar. Onlar da “Yağmuroğullarındanız” diyorlar, ama bunlar nereden geldiklerini bilemiyorlar. Ben sordum da, bilemiyorlar. Bunların aslı, Kütahya’dan gitme, orada ecdatları var.
Çelebiler, Yağmuroğulları’nın dedelerine gelirler, bunlar ocakzadedir. Bunlar bütün görgüye devam ederler. Çelebiler geldiği zaman, bunları görürler.
Yağmuroğulları. Bizim oradakiler, Yağmuroğlu talibi diyorlar ki, bunlar da Hacı Bektaş Veli Ocağı’na bağlıdırlar.
Yalnız bizde şu var, bu üç grup da birbirine zıt değiller. Onlar bizim cemimize gelir, biz onlara gideriz. Kız alır, kız veririz. Hiçbir sorunumuz yok.
Cemlerde farklılık var mı?
Hiçbir fark yok. Hizmetlerimiz, deyişlerimiz, duazlarımız aynı şekilde devam eder.
Peki, size gelelim şimdi. Sizin de eserleriniz var, az dediniz ama, olsun. Deyiş tarzında, inanç, Ehlibeyt sevgisi babında eser yazmak tabii daha da zor. Siz bu sevgiyi küçükken aldınız, ne zaman şiir yazmaya başladınız?
Küçükken, askere gittiğimde başlamıştım. Biraz yazıyor, karalıyordum. Buraya geldiğimde, birkaç arkadaşla tanıştım; Hasan Şimşek, TRT’den Saffet Bey’i almış, evime getirmişti bir gün. Radyoda bir iki program yaptık. Yazıcıoğlu da sağ olsun, çok destek oldu. Destek verdiler, biz de yazmaya başladık, giderek daha güzel şiirler yazmaya başladım önder oldular.
Bize şiirlerinizden örnek verebilir misiniz?
Abdal Musa’ya ait birkaç şiirim var. Bir tane buraya aldılar, bazı kitaplarda da var. Abdal Musa hakkında çıkan kitaplara da koydular.
Musa Seyirci’nin kitabında da var mı?
Var. İki tane de onda var. Bunu geçen sene yazmıştım:
Hak nasip eyledi düştüm yoluna
Ziyarete geldim Pîr Abdal Musa
Sıdk ile isteyen mümin kuluna
Sen ver muradını Pîr Abdal Musa
Her yıl törenine geldim de gittim
Senin dergahında kaynadım, piştim
Gerçekler elinden bir dolu içtim
Burada aşık oldum Pîr Abdal Musa
Hani İsa Musa Davut Süleyman
Gelip gittim boşa geçti çok zaman
Sene seksen yedi ol vakit tamam
Açıldı dillerim Pîr Abdal Musa (87’den sonra daha çok yazmaya başladık.)
Veliler nebiler kuldan gelmişler
Gerçekleri kendisinde bulmuşlar
Kendini bilenler kamil olmuşlar
Okuyup anladım Pîr Abdal Musa
Aşık Hasgül yola hizmet etmeyen
Gönlünden kibirle kini atmayan
Şah Hüseyin’e gözyaşını dökmeyen
Yanamaz yüreği Pîr Abdal Musa
Bu güzel şiirlerin sahibi olarak şimdi ne yapıyorsunuz? Emeklisiniz, Antalya’dasınız, dergahlara, tekkelere gidip geliyorsunuz; cemlerde görev yapıyor musunuz?
Çağırırlarsa gidiyoruz.
Zakirlik mi yapıyorsunuz?
Evet. Çağırdıkları zaman gidiyorum, aklımın erdiği, dilimin döndüğü kadar anlatıyorum.
Sayın Hasgül, Alevîlik-Bektaşilik sizce nedir?
Alevîlik: İslamiyet’in doğuşundan sonraki yıllara rastlar. Türkler Anadolu’ya gelirken, Budizm, Şamanizm inançlarını da birlikte getirmişler. Birçokları da Alevî olarak gelmişler. Birçokları da sonradan Alevîliği kabul etmişler. Hoca Ahmet Yesevi’den evvel, Şah İsmail’in dedeleri İran’da, Erdebil Daril (yüksek), İrşat Ocağı tekkesini kurmuşlar. Anadolu’ya oradan çok derviş (ermiş), kamil insan göndermişler. Ve onun için ki bunlara ocakzade, derviş; doğuda seyyit denir ki, bunların birçoğu Ehlibeyt soyundan gelmiştir. Bektaşilik’ten evvel Anadolu ve doğudaki Aleviler, bu ocakzade seyyitlere görülürler. Doğu illerimizde Bektaşiye çok nadir rastlarız.
Bektaşilik: Hacı Bektaş Veli, bilgisi, ilmi ve kerametleriyle örgütledi. Birçok Hıristiyanı Bektaşiliğe çevirdi. Hıristiyanların çok olduğu Kapadokya denilen bölgeye yerleşti. Hıristiyan ve Sünni kesimden dönenlere dönük de denir. Bektaşiliğin daha sonra Balım Sultan zamanında kurulduğu söylenir. Alevîlik’le Bektaşilik arasında Anadolu’da pek fazla bir fark yoktur. Yakınımızdaki köylerde ve kendi köyümüzde musahipliği Bektaşiler de tutar (olurdu). Sonraları tutmaz oldular. Şimdi Alevîler de pek tutmaz oldu, musahiplik kavli zordur.
Zakir olarak yıllardır görev yapıyorsunuz, zakirlik nedir? Bir zakir olarak, cemlerde hangi hizmetleri görüyorsunuz? Cemin anlamı ve içeriği sizce nedir?
Zakirlik: Cemde sırasına göre, 12 hizmetlerde deyiş söyleyen, duvaz okuyan, saz çalan kimseye zakir (aşık) denir. Dede dua okur, cemi zakirle yürütür. Cemlerde zakirin görevleri: Cem birlenir, Dede gülbenk çeker (okur), aşık üç duvaz okur, bunun üzerine kurban meydana gelir. Dede kurbanı tekbirler, zakir kurbana ait yine On iki İmam’ın ismi geçen üç duvazimam okur. Kurban hakkında bilmiyorsa, bildiği üç duvazı okur. Delil (çerağ) yakılır, bunu bu görevi alan kişi yakar. “Allah Allah çün çerağı fahri uyandırdı ol Hüda’nın aşkına” duasını okur. Ve buna ilaveten zakir yine çerağ hakkında üç duvaz okur. Tevhit başlar, üç deyiş ve iki de duvazimam okunur. Üç deyiş okununca, miraçlama başlar. Miraçlamanın sonunda semah devam eder, bir tevhit okur. Tekrar semah döneriz, bir tevhit daha okuruz. Bu iki tevhit, duvaz olarak okunur. Tekrar bir semah daha dönülür, üç olur. Ve Kırklar Semahı dönenler meydana diz çöker, otururlar. Zakir yine semaha ait duvaz okur. Örneğin; “Hata ettim, Hüda girdi semaha, Muhammet Mustafa girdi semaha” der, hem ağırlama, hem de hızlandırma olarak okur. Şekilleri için mersiye okur Hüseyin aşkına gözyaşı dökerler. Su duası okunur, canlar içerler ve dualı sudan canların üzerine serpilir. Yezit’e lanetler söylenir. Hizmetlerin ara boşluklarında zakir, canlara öğüt verici, ilham alıcı olarak 7 büyük ulu ozan olan Nesîmî, Viranî, Yemînî, Kul Himmet, Pîr Sultan Abdal, Şah Hatayî gibi ozanların deyişlerini okur. Dedenin muhabbetine göre deyişler söyler. Cemde asıl görev zakirlerindir. Cemin anlamı; Arapça ve Farsçadan gelen toplanmadır. Cemde canların bir araya gelmeleri, toplanmaları, ceme girmeden evvel görülmeleri, birbirlerinde alacak-verecek, dargın-küskün varsa, bunları sorgulayarak alacağını alıp, karşı tarafa vermek; canlar huzurunda, rehber önünde görüşüp, küskünlüğü ve dargınlığı atarak barışıp, canlar içine can cana oturmak, muhabbet etmek kadar iyi bir şey var mı? Bugünlere kadar Alevîliği sürdürüp getiren o dedelere minnettarım; Allah razı olsun, teşekkür ederim.
Söyleşi; 1999, ANTALYA
Cem Dergisi, Ekim 2001, Sayı:114
RIZA HASGÜL (II.)
Sizce “Halk Ozanlığı” neyi ifade ediyor? Halkın gözü, kulağıdır. Halkın dilek ve istemlerine tercümanlık eden kişidir.
Halk Ozanlığının tarihsel geçmişiyle ilgili bilgileriniz nelerdir? Halk ozanları ezilenin daima yanında olmuş, ezenlerin karşısında durmuştur
Halk Ozanlığı sizce ne zaman ve nasıl başlamıştır? Halk ozanlığı tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Tarihin her döneminde halkının dertlerine tercüman olan insanlar çıkmıştır.
Çocukluk döneminizdeki ailesel ve çevresel şartlarınız nasıldı? Çocukluk devremiz köyde geçti. Çevre ile uyum içindeydim
Köyde mi, kentte mi doğup-büyüdünüz? Köyde büyüdüm.
Öğrenim durumunuz nasıldır? İlkokul mezunuyum.
Bir Alevi ocağına bağlı mısınız? Şah İbrahim Veli Sultan.
Küçüklüğünüzde ve gençliğinizde cemlerde bulundunuz mu? Bulundum.
Dedeler, zakirler, mürşitlerle bir arada yaşadınız mı? Sizce dedeler kimlerdir? Cemlerde bir arada bulundum. Dedeler ocakzadelerdir.
En çok hangi ozanların şiirlerinden etkilendiniz? Yedi ulu ozanın şiirlerinden çok etkilendim
En çok okuduğunuz ya da dinlediğiniz kitaplar hangileridir? Cenk kitapları ve ehlibeyte ait kitaplar
İlk şiir tecrübeleriniz nasıldı? Ne zaman şiir yazmaya başladınız? Geçmiş halk ozanlarının şiirlerinden etkilendim. 1987 yılında daha çok şiir yazmaya başladım.
Bade içme gibi bir durumunuz oldu mu? Olmadı.
Sizce size bu ilham nasıl geldi? Okuduğum Ehlibeyt ve geçmiş ozanların kitaplarından etkilenerek ilham geldi.
Ozanlıkta bağlamanın yeri nedir? Sazsız ozanlık olabilir mi? Ozan hem çalıp hem okuyan demektir. Sazsız ozan olabilir.
Bağlama dışında bir çalgı kullanıyor musunuz? Kullanmıyorum.
Şiir yazarken özendiğiniz, örnek aldığınız, ozanlar kimlerdi? Geçmişteki halk ozanlarıdır
Dünyaya bakışınız, insan, tabiat hakkındaki fikirleriniz nelerdir? 72 milleti bir nazarda görmektir. Doğaya baktığımız zaman tüm canlıların tabiat aleminde yaşadığını doğanın da mevsimlerde canlandığını görmekteyim.
Şimdiye kadar katıldığınız yarışmalar hangileridir? Hacı Bektaş Veli, Abdal Musa, Veli Baba, Keçeci Baba yarışmalarına katıldım.
Aldığınız herhangi bir ödül var mı? Abdal Musa şenliklerinde bir ödül aldım.
Yayımlanmış kitabınız var mı? Yok.
Kasetiniz var mı? Yok.
Türk Tarihi hakkında bilgi sahibi misiniz? Evet.
İslam Tarihi hakkında neler biliyorsunuz? Bu konuda fazla bilgim yok.
Anadolu Aleviliği hakkındaki fikirleriniz, bilgileriniz nelerdir? Anadolu Aleviliği diğer ülkelerdeki Aleviliğin hiçbirisine benzemez. Tarikatta on iki hizmet i tam olarak yürütürler.
Sizce Hz. Ali nasıl bir insandı, en önemli özellikleri nelerdir? Hz. Ali’de insanlık üstü bir vasıf vardı. Daima mazlumun yanında olmuştur.
Kerbela ve Hz. Hüseyin için neler söyleyeceksiniz? Niçin tüm Alevi-Bektaşi ozanları Kerbela için matem şiirleri yazmışlardır? Kerbela Olayı size ne ifade ediyor? Hz. Hüseyin haklı olduğu bir dava için başını vermiş, yezide biat etmemiştir. Bunun için tüm Alevi ve Bektaşi ozanları haksızlığa uğrayan Hz. Hüseyin için şiirler, mersiyeler yazmışlardır ve Hz. Hüseyin şerefsiz yaşamaktansa şerefli ölmeyi yeğ kılmıştır. Bunun için de devamlı halkın gönlünde taht kurmuştur.
Alevi -Sünni farklılaşması ve Alevilerle Sünniler arasındaki kaynaşma hakkında neler düşünüyorsunuz? Biz Aleviler, Alevi Sünni ayrımcılığı yapmadan inançlarımız da hür, birlikte yaşamak istiyoruz.
Tasavvuf hakkında neler söyleyeceksiniz? Okumak lazım.
Yunus Emre, Seyyid Nesimi, Hatayi, Pir Sultan Abdal gibi ozanların şiirlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Her ozan kendi çağında sömürüye karşı koymuş, halkının yanında yer almıştır.
Sizce bu isimler neden ölümsüzler arasına katılmışlardır? Halkın dertlerine çare oldukları sömürüye, düzene, haksızlıklara, zulme karşı oldukları için.
Atatürk ismi size neyi ifade ediyor? Atatürk’ün Türk insanına getirdikleri nelerdir?
Atatürk ismi özgürlüğü, barışı, demokrasiyi, hürriyeti kısaca tüm güzellikleri ifade ediyor.
Türkiye’nin geri kalmışlığını nelere bağlıyorsunuz? Atatürk’ün kurmuş olduğu laik bağımsız demokratik Türkiye Cumhuriyeti Atatürk’ün bize emanet ettiği şekilde yönetilmediği için ve yönetenlerin şahsi menfaatlerini memleket menfaatlerinin üzerinde tuttuklarından dolayı geri kalmışlık doğal olmuştur.
Sizce bu toplumu neler değiştirebilir? Eğitim de köklü bir yenilik yapılması ve fakir halk çocuklarına okuma olanaklarının tanınması ve toplum olarak kültürlü bilgili bir nesil yetişmesi ile olanaklıdır.
Sizce demokrasi nedir? Gerçek bir demokrasinin yaşabilmesinin şartları nedir? Demokrasi; din işleri ile devlet işlerinin ayrılması milli gelirin tüm vatandaşlara eşit şekilde sağlanması ile mümkündür.
Sizce Halk Ozanları toplumsal olarak ne gibi işlevleri yerine getirmişlerdir? Halk ozanları tarihler boyu halkı için kellelerini verdiler, asıldılar, yüzüldüler ve yakıldılar.
Çağdaş dünya ve Türk yazarları hakkında neler biliyorsunuz? Çağdaş dünya demek insanların birbirini sömürmediği hor görmediği ve öldürmediği barış içerisinde yenilikler arayan bir bilgi dünyasıdır. Türk yazarları içerisinde dünyaya mal olmuş birçok yazarımız vardır. Fakat bu yazarlarımız Türkiye’nin imaj sorunu yüzünden laik oldukları yere gelememişlerdir.
Günümüz çağdaş Türk yazar ve sanatçılarından birisiyle tanışıklığınız var mı? Evet.
Hangi ozan ve ses sanatçılarıyla dostluğunuz var? Arif Sağ, Mahzuni Şerif, Yavuz Top vs.
Kitap okuyor musunuz? Evet.
Sinemaya, tiyatroya gidiyor musunuz? Zaman zaman.
Şimdiye kadar kaç Alevi - Bektaşi anma etkinliğine katıldınız? Hemen hemen tamamına katıldım.
Halk ozanlarının genel sorunları sizce nelerdir? Çözümlenebilmesi için neler yapılmalıdır? Halk ozanlarının en önemli sorunu devlet tarafından ekonomik yönden desteklenememesi.
Halk ozanlığında ne gibi değişmeler yaşanmıştır? Günün koşullarına göre değişmeler olmuştur.
Toplumun ve devletin halk ozanlarına bakışını, yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Halk ozanlarının toplumla ilgili bir sorunu yoktur. Devlet halk ozanlarına sahip çıkmamaktadır.
Halk ozanlarının geleceği hakkındaki fikirleriniz nelerdir? Devlet halk ozanlarına maddi ve manevi destek sağlamalıdır. Gerekirse bir bakanlık çatısı altında böyle bir birim oluşturulmalıdır.
Elinizde bulunan ozanlarla, ozanlıkla ilgili kaynaklar hangileridir? Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Hatayi, Kul Himmet, Nesimi, Yunus Emre, Virani, vs.
Hangi ozanların, hangi eserlerini biliyorsunuz? Birçoklarını biliyorum.
Halk ozanlarının sorunlarını giderilebilmesi için hangi kurumlar, neler yapabilir? Kültür Bakanlığı.
Ozanlara ekonomik destek sağlanması için neler yapılabilir? Ozanların eserlerinin korunması, kasetlerinin, kitaplarının basılabilmesi için neler yapılabilir? Kültür Bakanlığı bütçeden ozanlar için ödenek ayırması ve ihtiyacı olan ozanların desteklenmesi gereklidir.
Dedeler, babalarla ozanlar arasındaki ilişkilerin daha yoğun olabilmesi için neler yapılabilir? Sık sık toplantılar yapılması gerekir.
Bağlı olduğu ocak : Şah İbrahim Veli
Nüfusa kayıtlı olduğu il : Tokat
İlçe : Zile
Köy : Silis (Güzelbeyli)
Köyün hane sayısı : 250
Köyün nüfusu : 2325
Köyde yaşayanların sayısı : 1820
Şehre göç edenlerin sayısı : 973
Köyünüzü çevreleyen Alevi/Bektaşi köyleri var mıdır? Belpınar, Alibağı, Çakır, Çalıköy, Karabalçık, Heriş, Fecirgen, İspolus.
Varsa; Piriniz hangi ocaktan gelir? Şah İbrahim Veli ocağından gelir.
Rehberiniz hangi ocaktan gelir? Şah İbrahim Veli ocağından.
Çevre köylerdeki ziyaret yerleri ve yatırların adresleri: Çeltek Baba türbesi
Medeni durumunuz? Evli.
Eğitim durumunuz? İlkokul mezunu.
Eşiniz Alevi mi, Sünni mi? Eşiniz Alevi ise dede kızı mı, talip kızı mı? Eşim Alevi, talip kızı. Talip dede kızı ile evlenemez.
Oğlunuz evliyse, eşi Alevi mi, Sünni mi? Aleviyse dede kızı mı, talip kızı mı? Alevi talip kızı
Kızınız evliyse, eşi Alevi mi, Sünni mi?Kızınızın eşi dede oğlu mu, talip oğlu mu? Üç kızım var üçü de evli, Alevi talip oğlu.
Kaç yaşındasınız? 68 yaşında.
Mesleğiniz ya da işiniz nedir? Uzm. J. Cvş. Emekliyim.
Şu anda hanenizde (evinizde) kaç kişi bulunmaktadır? 3 kişi.
Halen kiminle birlikte oturuyorsunuz? Eşim, kızım ve ben.
Sizce Türkiye’de ne kadar Alevi/Bektaşi vardır? 27 milyon.
Bağlama gibi bir çalgı kullanabiliyor musunuz? Evet.
Hangi Alevi Bektaşi anma etkinliğine katılırsınız? Abdal Musa, Hacı Bektaş Veli, Veli Baba, Keçeci Baba.
Muharrem orucunu ne zaman ve ne kadar tutarsınız? Kurban bayramından 20 gün sonra 12 gün tutuyoruz.
Hızır orucunu ne zaman ve ne kadar tutarsınız? 13 Şubat’tan itibaren 3 gün tutarız.
Hz. Ali’nin doğum günü olarak hangi günü kabul ediyorsunuz? 21 Mart Nevruz.
Söyleşi: 2000
ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER
Hoş Geldiniz Hoş Geldiniz
Mümin dostlar bu dergaha
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Neşe doldu gönlümüze
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Nasip imiş oldum burda
Kul olayım sözü merde
Büyük küçük hepiniz de
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Niyaz ettik pîrimize
Hoyrat girmez cemimize
Huzur geldi cümlemize
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Ehlibeyt’e sürsem yüzüm
Enel Hakk’adır niyazım
Ali diye çalar sazım
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Aşık Hasgül güler yüzün
Hakk’a yönelmiştir özün
Turabıdır hepinizin
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Abdal Musa
Arzuladık yine geldik
Abdal Musa Abdal Musa
Bel bağlayıp divan durduk
Abdal Musa Abdal Musa
Gözümüzden kalksın perde
Eyüp gibi zalim derde
Müminleri koyma darda
Abdal Musa Abdal Musa
Suyu ovaya indiren
Gaybi’ye geyik görünen
Değirmeni sola döndüren
Abdal Musa Abdal Musa
Yunus Pîr Sultan’ın izi
Selman’dan aldık nergizi
Boş gönderme cümlemizi
Abdal Musa Abdal Musa
Aşık Hasgül sen de bu can
Tekkede tutmuşsun mekan
Sende mevcut edep erkan
Abdal Musa Abdal Musa
Pîr Abdal Musa
Hak nasip eyledi düştüm yoluna
Ziyarete geldim Pîr Abdal Musa
Sıdkile isteyen mümin kuluna
Sen ver muradını Pîr Abdal Musa
Her yıl törenine geldim de gittim
Senin dergahında kaynadım piştim
Gerçekler elinden bir dolu içtim
Burda aşık oldum Pîr Abdal Musa
Hani İsa Musa Davut Süleyman
Gelip gittim boşa geçti çok zaman
Sene seksen yedi ol vakit tamam
Açıldı dillerim Pîr Abdal Musa
Veliler nebiler kuldan gelmişler
Gerçekleri kendisinde bulmuşlar
Kendini bilenler kamil olmuşlar
Okuyup anladım Pîr Abdal Musa
Aşık Hasgül yola hizmet etmeyen
Gönlünden kibirle kini atmayan
Şah Hüseyin’e gözyaşını dökmeyen
Yanamaz yüreği Pîr Abdal Musa
RIZA HASGÜL
(1932 - 7 Ağustos 2011)
AYHAN AYDIN
Sevgili Hasgül, bu erenler, evliyalar yurdu Anadolumuzun güzel köşesi, Antalya’da, Elmalı’da, Tekke’de buluştuk, ama sizler Tokatlısınız. Önce ağzınızdan sizin yaşamınızı alalım. Hangi ilçe, hangi köy?
Efendim Tokat’ın Zile ilçesine bağlı Güzelbeyli (ilk ismi Silis diye geçer), şimdi değişti, kasaba oldu, Güzelbeyli kasabasındanım. 1932 doğumluyum. Babam Hasgül ile annem Hatice’den doğmuşum. 1952 yılında başladığım askerden, 1954’te terhis oldum, jandarmaydım. Bir yıl sonra tekrar müracaat ettim, uzman çavuş olarak orduya katıldım. 20 sene görev yaptım, yurdun çeşitli yerlerinde.
Türk ordusunda hizmet yürüttünüz.
Evet. Oradan, son çalıştığım yer Kastamonu’da emekli oldum. Mersin’e geldim. 6 sene kaldıktan sonra, 1981’de ilk görev yerim olduğu ve çok sevdiğim için, Antalya’ya gelip, yerleştim. 18 senedir Antalya’dayım. Daha evvel, burada görev yaptığım sıralarda, devamlı Abdal Musa Tekkesi’ne geldim, gittim. Ta o zamandan halk beni tanır. İlk Antalya’ya, Tekke’ye, Abdal Musa’ya, Elmalı’ya geldiğimde, çocuklarımla birlikte, ailemi de aldım. Akçaeniş Köyü’ne geldim, vakit de akşamdı. “Ben tekkeye gideceğim” dedim. Sağ olsunlar, burası çok misafirperver köydür, “Sabah gidersin, kal” dediler. “Yok, niyetlendim bir kere, gitmem lazım” dedim. Bir gencin at arabası varmış, koştu, çocuklarla bindik, karanlık basarken tekkeye gittik. Çocukla konuşurken, “Amca, nerelisin?” diye sordu, “Ben Abdal Musa’yı ziyarete geldim” dedim. “Ya? İnsanları 25 liraya götürürüm, ama sizden 5’ini almayacağım” dedi. Çocuk bizi bıraktı, döndü. Misafir olacağım evde, ev sahibi yoktu, çocukları, kızları vardı. “Buyurun” dedi. “Baban yok mu?” dedim, “Çağırayım, komşuda” dedi, gitti. Biz eve çıktık, o da babasını aldı, geldi. Hoş beşten sonra, “Buyur, koltuk cemimiz var, oraya gidelim” dedi. Dedim ki, “Yok, babanız, dedeniz kimse, önce ondan müsaade alın, öyle geleyim. Ben bu şekilde gitmem hemen” dedim. “Peki” dedi, gitti. “Buyursun gelsin, onu tanıyorum. Çünkü Antalya’da görüşmüştük. ” demiş baba.
O dönemde baba vardı, yine var mı?
Gene baba var orada. Oturduk, hoş sohbet ettik. Bana, “Onlar saz çaldı, bir de seni dinleyelim” dediler. Biz de bildiğimiz kadarıyla çalınca, adamlar iyice bana ısındılar. O tarihten beri de, buraya geldiğim müddetçe uğrarım. Tekkenin açılışından beri de her yıl buraya gelir, giderim Abdal Musa’ya. 1993 tarihinde Antalya’da Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği’ni kurduk. Bir buçuk yıl başkanlığını yaptım.
1995 yılında Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın Ankara Merkezi’ne bağlı olarak şubesini kurdum. Bir buçuk yıl da bu vakfın başkanlığını yaptım. Belediyeden vakıf adına arsa aldım. Plan, proje elektrik, su şantiye, kurup temel attık ve ayrıldım. Şimdi şiir yazıyorum, kitap bastırma aşamasına geldim. Onun hazırlığını yapmaktayım. İki yüz şiirim vardır.
Memleketinizden çıktınız, değişik yörelerde görev yaptınız, sonunda Antalya’ya geldiniz.
Evet.
Konumuzun belki dışında, ama gene de soracağım bu soruyu. Ben merak ederim, insanlar farklı yerlerde görev yapıp, geliyor bir yere. Peki, zor olmuyor mu, olmadı mı yeni bir yere yerleşme? Yeni insanlar, yeni bir çevre, yeni şartlar, yeni bir hayat başlamıyor zor olmuyor mu?
Ben, bütün görev yaptığım yerleri gezerim. Bu, bilhassa bizim Alevîlerde, insanlarla kaynaşmak çok iyi bir şeydir. Vardığı yerde insanlarla iyi bir diyalog kurar, orayla güzel bir temasa geçerler. Her gittiğim yerde kendimi sevdirmiş, saydırmışımdır. Nitekim Antalya’da da böyle oldu. Ben buradan gideli 24-25 sene oldu. Antalya’dan ayrılalı 30 sene oldu.
Yani ilk görevden sonra ayrıldınız, gittiniz. Öyle mi?
Evet, Serikliler halen beni düğünlere davet ederler. “Komutanım hoş geldin” diye bütün eski dost kişiler evime gelirler, ben de giderim. Yani, insanların elindedir, kaynaşmak, birbiriyle bağlantı kurmak. Her gittiğim yerde çevre edinirim, burada da öyle. Emekli olduktan sonra, 6 sene Mersin’de kaldım. Orada da geniş bir çevrem vardı. Çok ısrar ettiler, “Gitme” diye, ama geldim buraya. Çünkü orası çok kalabalıklaştı. Eğlence yeri, şu bu yoktu, buraya geldim.
Ordu mensubu olmanıza rağmen bu inancı, bu kültürü içinizde yaşatmışsınız ki, bugüne kadar getirebilmişsiniz?
Ben küçükten beri, tarikatın içinden geldim. Bu mesleğe geçmeden, en az 300 deyiş biliyordum. Hatayî kitabını baştan aşağı kafama sokmuştum. Dede bir muhabbet yaptığı zaman, ona bir deyişle cevap verebiliyordum. Dedeyi açmak için, deyişler söylüyordum. O, “Aşık şurada, şu deyişi söyledi. Bak, bunun manası şudur” diye, güzel bir muhabbet açardı.
Kendi yöreniz derken, doğdunuz yöreden bahsediyorsunuz, değil mi?
Evet, evet. O zaman, belki dedem tanır, Kurt Veli vardı. Prof. Dr. Fuat Bozkurt’un babası. Çok iyi, güzel bir insandı.
Kurt Veli, çok ünlü bir dededir.
Çok da güzel bağlama çalardı. Ben, bütün deyişlerin makamlarını onlardan aldım. Geldikleri zaman, yanlarından ayrılmazdım.
Nereye geldikleri zaman?
Köyümüze geldikleri zaman, bir ay gitmezlerdi.
Talip köyü müydü, sizin köyünüz?
Evet. Biz, Şah İbrahim Veli talibiyiz. Küçük İsmail Dede vardı, bilmem tanır mısınız? Sivaslı, kardeşi Hüseyin Efendi vardı. Kara Eller, onu belki tanırsınız. Sivas’a yakın köylerden. Bunlar gelirdi, ama Arapçaları, Farsçaları çok kuvvetliydi, çok güzel muhabbet ederlerdi. Yani ne öğrendiysek, ne kaptıysak, onlardan kaptık.
O dedelerden kuvvetli bir şekilde etkilendiğiniz belli, ama içinizde bir aşk var. Diyorsunuz ki, Şah Hatayî’nin deyişlerini, küçükken ezberledim, dedelerle muhabbet ettim. Peki, yörenizdeki cem erkanlarla, Anadolu’yu gezdiniz, her tarafa girdiniz, ne farklar vardı diğerleri arasında?
Her yörede farklar var. Bakın, burada örneğin, Abdal Musa cemlerine gittik.
Abdal Musa cemlerinden ne farkı var?
Farkı şu; on iki hizmet diyoruz. Bizde on iki hizmeti tam olarak yürütürler. Buralarda, miraçlama vardır, cemin aynası deriz biz ona. Bütün şeyler onun içinde geçer. O miraçlamayı burada okuyan yok, pek bilen de yok, Tekke’de de yok, Isparta’da da.
Akçaeniş’te?
Akçaeniş’te de zannederim yok. Şimdi bakın, okuyayım:
Geldi Cebrail buyurdu
Hak Muhammet Mustafa
Hak seni miraç okudu
Davete kadir Hüda
Evvel emanet budur ki
Pîr, rehber tutasın
Gadim erkana yatıben
Tariki müstakime
Muhammet sükûta vardı
Yoktur senden bir aziz
İmdi senden el tutayım
Hak buyurdu vettuha
Cebrail’den el tutuban
Muhammet bel bağladı
İki gönül bir edüben
Yürüdüler dergaha
Vardı dergah kapısına
Gördü bir aslan yatar
Aslan onda hamle kıldı
Başa koptu bir fena
Buyurdu sırrı kainat
Korkma gel habibim dedi
Hatemi ağzına ver ki
Aslan ister nişane
Muhammet hatemin verdi
Aslan onda sakin oldu
Muhammet’e yol veriben
Aslan gitti nihane (kayboldu)
Vardı Hakk’ı devah etti
Evvel bunu söyledi
Ne yeğin şirin varmış*
Ne iyi şirin varmış
Hayli cevretti bize
Gördü bir biçare derviş
Hemen yutmak diledi
Ali bile olaydı
Dayanaydı ol şaha
Muhammet diyor bunu
Ali diyor ki;
O benim sırrı devletim
Sana tabidir habibim
Eğil eşiğe niyaz ettiki
Kabeyi kıblegaha
Doksan bin kelam danıştı
İki gönül dostuna (İşte orada danışıyorlar)
Böylece uzayıp, gidiyor... *Şir aslan diye geçiyor Arapça’da, yeğin kuvvetli güçlü anlamında.
Şah İbrahim Veli ocağına bağlı, sizin yörede öyle. Kurt Veli’de yetiştiniz mi?
Kurt Veli’de yetiştim.
Biraz daha anlatır mısınız Kurt Veli Dede’yi?
Kurt Veli Dede’nin Arapçası da güzeldi, güzel de deyiş yazıyordu. Hatta birkaç deyişi de bende vardır. Kardeşi de öyleymiş Revani mahlasını kullanır. Kardeşi de Süzani mahlasını kullanır.
Kardeşini gördünüz mü?
Ona yetişmedim, fakat Kurt Veli her sene gelirdi bize.
Küçüklüğünüzde dedeleri gördünüz, zaten bu işe gönül vermiştiniz, içinizde de bir aşk vardı. Deyişleri ezberlediniz, Hak-Muhammet-Ali dediniz, Alevîlik/Bektaşilik, cem, cemaat... Bu ne zamana kadar sürdü?
Halen devam eder bizde.
Sizin yörenizden bahsediyorum. Okula gidene kadar mı, askere gidene kadar mı?
Askere gidene kadar, devamlı tarikata girer, çıkardım.
O zaman sizin yöre, tarikatı uygulayan, on iki hizmeti yürüten, cem-cemaat olan bir yer.
Evet, halen de devam ediyor.
Yörenizdeki diğer köy ve ilçeleri hatırlıyor musunuz?
Evet.
Söyleyebilir misiniz?
Bizim köyümüzde Bektaşiler de vardır. İki, hatta üç gruba ayrılmıştır. Üç dede grubuna ayrılmıştır, bize “dedeciler” diyorlar örneğin. Dedemiz vardır, o gelir, ona görülürüz bize dedeciler derler. Bektaşilerin babaları veya vekilleri gelir, onlar görünürler.
Nereden gelirler, o babacıların babaları?
Ulusoylar’dan geliyorlar.
Çelebiler’den geliyor.
Çelebilerden geliyor. Onlar birini tayin ediyor, köyde veya yakın köyde.
Baba mı deniyor. Çelebiler’in tayin ettiği adama? Belgeli mi onlar?
Vekil, bir de baba var. Vekil olanlar belgelidir, baba olanlar dikmedir.
İkisi de mi Ulusoylar’dan geliyor?
Evet. Köyde dede soyundan olanlar da Hacı Bektaş Ocağı’na bağlı, oradan himmet almışlardır. Onları da hep dede olarak görürler zaten.
Bizim Şah İbrahim Veli’nin de postu var. 9’uncu post mu olacak, kaçıncı post, hatırımda kalmadı. Şah İbrahim Veli de o ocakta.
Şah İbrahim Veli, Hacı Bektaş’tan evvel gelmiş Anadolu’ya. Mezirme’de yatıyor. Mezirme Köyü’nün, Yazıhan’a bağlı olması lazım. Oradan gelmişler, fakat sonradan Hacı Bektaş’a onlar da bağlanmış. Dede Gargınoğulları diye geçiyor. Dede Gargınlar da Şah İbrahim Veli kolundan. Alaca’da Camili köyündeler.
Diyorsunuz ki, Hacı Bektaş Dergahı’ndan icazet alarak gelip, hizmet yürütenler var. Çelebilere bağlı olanlar da var, onlar belgeli, oradan gelip hizmet yürütüyorlar, üçüncü grup nedir, üç grup dediniz?
Üçüncü grup; yine onlar Hacı Bektaş postunda hizmet etmiş, çiğ pişirmiş, icazet almışlar, onlar da dede olmuşlar. Bunlardan birkaçını tanıyoruz. Sivas Şarkışla’nın Yahyalı köyünde Şeyh Uşağı derler. Abdullah Şenol vardır, Ankara’da halk ozanıdır. Bunların babasını, dedesini tanıyorum. Küçüktüm, bize gelirlerdi, Çorum ovasına, Hüseyin Ovaya dedeliğe giderlerdi. Atlarını bize bırakır, trenle giderdi, dönüşte de biner giderlerdi. Bir-iki ay kalırlardı bizde. Bunların babaları, Hacı Bektaş’ta hizmet etmiş, çiğ pişirmiş, kazanı kaynatmış, icazetname almış. Bunların akrabaları, Deveci Dağı’nın arkasında, Tekke köyündedir. Bunlar, Sünniden dönmüş, Şarkışla’nın o köyüne yerleşmişler.
Bunlar mı Sünni’den, onlar mı Alevîlik’ten dönmüşler?
Bunların ataları Sünni. Tekke köyündekiler hala Sünni. Şeyh uşağı, Sünnilikten Alevîliğe dönüşüyor.
İyi biliyor musunuz?
Evet, bunların akrabaları Tekke köyündeler.
Nasıl dönmüşler? Sonradan Hacı Bektaş’a mı gitmişler?
Hacı Bektaş’a gitmiş, oradan icazetname almış, dönmüşler. Bunun birkaç örneği var.
Nedir?
Bir de Yağmuroğulları var, duydunuz mu?
Kara Yağmur, Yağmuroğulları, Yağmur Ocağı, onlar mı?
Yağmur Uşağı derler, hatta adına bir köy var. Artova’nın Yağmur köyü.
Artova’da dedeler var.
Artova’ya bağlıydı, şimdi Sulusaray kazasına bağlandı.
Yağmur köyünde tanıdığınız dede var mı? Olması lazım.
Var. Ali Dede vardı, öldü, Allah rahmet eylesin. Oğlu Süleyman Dede vardı oda öldü. Şimdi hala yaşayan Elvan Dede var İzmir’de.
Peki, Antalya Finike Yuvalı köyündekiler de Yağmurluyuz diyorlar, duydunuz mu?
Onlar da var, onlarla ilgili araştırma yaptım. Yağmurlular bir de Zeytin köyde var. Yuvalı’da da var bunlar. Onlar da “Yağmuroğullarındanız” diyorlar, ama bunlar nereden geldiklerini bilemiyorlar. Ben sordum da, bilemiyorlar. Bunların aslı, Kütahya’dan gitme, orada ecdatları var.
Çelebiler, Yağmuroğulları’nın dedelerine gelirler, bunlar ocakzadedir. Bunlar bütün görgüye devam ederler. Çelebiler geldiği zaman, bunları görürler.
Yağmuroğulları. Bizim oradakiler, Yağmuroğlu talibi diyorlar ki, bunlar da Hacı Bektaş Veli Ocağı’na bağlıdırlar.
Yalnız bizde şu var, bu üç grup da birbirine zıt değiller. Onlar bizim cemimize gelir, biz onlara gideriz. Kız alır, kız veririz. Hiçbir sorunumuz yok.
Cemlerde farklılık var mı?
Hiçbir fark yok. Hizmetlerimiz, deyişlerimiz, duazlarımız aynı şekilde devam eder.
Peki, size gelelim şimdi. Sizin de eserleriniz var, az dediniz ama, olsun. Deyiş tarzında, inanç, Ehlibeyt sevgisi babında eser yazmak tabii daha da zor. Siz bu sevgiyi küçükken aldınız, ne zaman şiir yazmaya başladınız?
Küçükken, askere gittiğimde başlamıştım. Biraz yazıyor, karalıyordum. Buraya geldiğimde, birkaç arkadaşla tanıştım; Hasan Şimşek, TRT’den Saffet Bey’i almış, evime getirmişti bir gün. Radyoda bir iki program yaptık. Yazıcıoğlu da sağ olsun, çok destek oldu. Destek verdiler, biz de yazmaya başladık, giderek daha güzel şiirler yazmaya başladım önder oldular.
Bize şiirlerinizden örnek verebilir misiniz?
Abdal Musa’ya ait birkaç şiirim var. Bir tane buraya aldılar, bazı kitaplarda da var. Abdal Musa hakkında çıkan kitaplara da koydular.
Musa Seyirci’nin kitabında da var mı?
Var. İki tane de onda var. Bunu geçen sene yazmıştım:
Hak nasip eyledi düştüm yoluna
Ziyarete geldim Pîr Abdal Musa
Sıdk ile isteyen mümin kuluna
Sen ver muradını Pîr Abdal Musa
Her yıl törenine geldim de gittim
Senin dergahında kaynadım, piştim
Gerçekler elinden bir dolu içtim
Burada aşık oldum Pîr Abdal Musa
Hani İsa Musa Davut Süleyman
Gelip gittim boşa geçti çok zaman
Sene seksen yedi ol vakit tamam
Açıldı dillerim Pîr Abdal Musa (87’den sonra daha çok yazmaya başladık.)
Veliler nebiler kuldan gelmişler
Gerçekleri kendisinde bulmuşlar
Kendini bilenler kamil olmuşlar
Okuyup anladım Pîr Abdal Musa
Aşık Hasgül yola hizmet etmeyen
Gönlünden kibirle kini atmayan
Şah Hüseyin’e gözyaşını dökmeyen
Yanamaz yüreği Pîr Abdal Musa
Bu güzel şiirlerin sahibi olarak şimdi ne yapıyorsunuz? Emeklisiniz, Antalya’dasınız, dergahlara, tekkelere gidip geliyorsunuz; cemlerde görev yapıyor musunuz?
Çağırırlarsa gidiyoruz.
Zakirlik mi yapıyorsunuz?
Evet. Çağırdıkları zaman gidiyorum, aklımın erdiği, dilimin döndüğü kadar anlatıyorum.
Sayın Hasgül, Alevîlik-Bektaşilik sizce nedir?
Alevîlik: İslamiyet’in doğuşundan sonraki yıllara rastlar. Türkler Anadolu’ya gelirken, Budizm, Şamanizm inançlarını da birlikte getirmişler. Birçokları da Alevî olarak gelmişler. Birçokları da sonradan Alevîliği kabul etmişler. Hoca Ahmet Yesevi’den evvel, Şah İsmail’in dedeleri İran’da, Erdebil Daril (yüksek), İrşat Ocağı tekkesini kurmuşlar. Anadolu’ya oradan çok derviş (ermiş), kamil insan göndermişler. Ve onun için ki bunlara ocakzade, derviş; doğuda seyyit denir ki, bunların birçoğu Ehlibeyt soyundan gelmiştir. Bektaşilik’ten evvel Anadolu ve doğudaki Aleviler, bu ocakzade seyyitlere görülürler. Doğu illerimizde Bektaşiye çok nadir rastlarız.
Bektaşilik: Hacı Bektaş Veli, bilgisi, ilmi ve kerametleriyle örgütledi. Birçok Hıristiyanı Bektaşiliğe çevirdi. Hıristiyanların çok olduğu Kapadokya denilen bölgeye yerleşti. Hıristiyan ve Sünni kesimden dönenlere dönük de denir. Bektaşiliğin daha sonra Balım Sultan zamanında kurulduğu söylenir. Alevîlik’le Bektaşilik arasında Anadolu’da pek fazla bir fark yoktur. Yakınımızdaki köylerde ve kendi köyümüzde musahipliği Bektaşiler de tutar (olurdu). Sonraları tutmaz oldular. Şimdi Alevîler de pek tutmaz oldu, musahiplik kavli zordur.
Zakir olarak yıllardır görev yapıyorsunuz, zakirlik nedir? Bir zakir olarak, cemlerde hangi hizmetleri görüyorsunuz? Cemin anlamı ve içeriği sizce nedir?
Zakirlik: Cemde sırasına göre, 12 hizmetlerde deyiş söyleyen, duvaz okuyan, saz çalan kimseye zakir (aşık) denir. Dede dua okur, cemi zakirle yürütür. Cemlerde zakirin görevleri: Cem birlenir, Dede gülbenk çeker (okur), aşık üç duvaz okur, bunun üzerine kurban meydana gelir. Dede kurbanı tekbirler, zakir kurbana ait yine On iki İmam’ın ismi geçen üç duvazimam okur. Kurban hakkında bilmiyorsa, bildiği üç duvazı okur. Delil (çerağ) yakılır, bunu bu görevi alan kişi yakar. “Allah Allah çün çerağı fahri uyandırdı ol Hüda’nın aşkına” duasını okur. Ve buna ilaveten zakir yine çerağ hakkında üç duvaz okur. Tevhit başlar, üç deyiş ve iki de duvazimam okunur. Üç deyiş okununca, miraçlama başlar. Miraçlamanın sonunda semah devam eder, bir tevhit okur. Tekrar semah döneriz, bir tevhit daha okuruz. Bu iki tevhit, duvaz olarak okunur. Tekrar bir semah daha dönülür, üç olur. Ve Kırklar Semahı dönenler meydana diz çöker, otururlar. Zakir yine semaha ait duvaz okur. Örneğin; “Hata ettim, Hüda girdi semaha, Muhammet Mustafa girdi semaha” der, hem ağırlama, hem de hızlandırma olarak okur. Şekilleri için mersiye okur Hüseyin aşkına gözyaşı dökerler. Su duası okunur, canlar içerler ve dualı sudan canların üzerine serpilir. Yezit’e lanetler söylenir. Hizmetlerin ara boşluklarında zakir, canlara öğüt verici, ilham alıcı olarak 7 büyük ulu ozan olan Nesîmî, Viranî, Yemînî, Kul Himmet, Pîr Sultan Abdal, Şah Hatayî gibi ozanların deyişlerini okur. Dedenin muhabbetine göre deyişler söyler. Cemde asıl görev zakirlerindir. Cemin anlamı; Arapça ve Farsçadan gelen toplanmadır. Cemde canların bir araya gelmeleri, toplanmaları, ceme girmeden evvel görülmeleri, birbirlerinde alacak-verecek, dargın-küskün varsa, bunları sorgulayarak alacağını alıp, karşı tarafa vermek; canlar huzurunda, rehber önünde görüşüp, küskünlüğü ve dargınlığı atarak barışıp, canlar içine can cana oturmak, muhabbet etmek kadar iyi bir şey var mı? Bugünlere kadar Alevîliği sürdürüp getiren o dedelere minnettarım; Allah razı olsun, teşekkür ederim.
Söyleşi; 1999, ANTALYA
Cem Dergisi, Ekim 2001, Sayı:114
RIZA HASGÜL (II.)
Sizce “Halk Ozanlığı” neyi ifade ediyor? Halkın gözü, kulağıdır. Halkın dilek ve istemlerine tercümanlık eden kişidir.
Halk Ozanlığının tarihsel geçmişiyle ilgili bilgileriniz nelerdir? Halk ozanları ezilenin daima yanında olmuş, ezenlerin karşısında durmuştur
Halk Ozanlığı sizce ne zaman ve nasıl başlamıştır? Halk ozanlığı tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Tarihin her döneminde halkının dertlerine tercüman olan insanlar çıkmıştır.
Çocukluk döneminizdeki ailesel ve çevresel şartlarınız nasıldı? Çocukluk devremiz köyde geçti. Çevre ile uyum içindeydim
Köyde mi, kentte mi doğup-büyüdünüz? Köyde büyüdüm.
Öğrenim durumunuz nasıldır? İlkokul mezunuyum.
Bir Alevi ocağına bağlı mısınız? Şah İbrahim Veli Sultan.
Küçüklüğünüzde ve gençliğinizde cemlerde bulundunuz mu? Bulundum.
Dedeler, zakirler, mürşitlerle bir arada yaşadınız mı? Sizce dedeler kimlerdir? Cemlerde bir arada bulundum. Dedeler ocakzadelerdir.
En çok hangi ozanların şiirlerinden etkilendiniz? Yedi ulu ozanın şiirlerinden çok etkilendim
En çok okuduğunuz ya da dinlediğiniz kitaplar hangileridir? Cenk kitapları ve ehlibeyte ait kitaplar
İlk şiir tecrübeleriniz nasıldı? Ne zaman şiir yazmaya başladınız? Geçmiş halk ozanlarının şiirlerinden etkilendim. 1987 yılında daha çok şiir yazmaya başladım.
Bade içme gibi bir durumunuz oldu mu? Olmadı.
Sizce size bu ilham nasıl geldi? Okuduğum Ehlibeyt ve geçmiş ozanların kitaplarından etkilenerek ilham geldi.
Ozanlıkta bağlamanın yeri nedir? Sazsız ozanlık olabilir mi? Ozan hem çalıp hem okuyan demektir. Sazsız ozan olabilir.
Bağlama dışında bir çalgı kullanıyor musunuz? Kullanmıyorum.
Şiir yazarken özendiğiniz, örnek aldığınız, ozanlar kimlerdi? Geçmişteki halk ozanlarıdır
Dünyaya bakışınız, insan, tabiat hakkındaki fikirleriniz nelerdir? 72 milleti bir nazarda görmektir. Doğaya baktığımız zaman tüm canlıların tabiat aleminde yaşadığını doğanın da mevsimlerde canlandığını görmekteyim.
Şimdiye kadar katıldığınız yarışmalar hangileridir? Hacı Bektaş Veli, Abdal Musa, Veli Baba, Keçeci Baba yarışmalarına katıldım.
Aldığınız herhangi bir ödül var mı? Abdal Musa şenliklerinde bir ödül aldım.
Yayımlanmış kitabınız var mı? Yok.
Kasetiniz var mı? Yok.
Türk Tarihi hakkında bilgi sahibi misiniz? Evet.
İslam Tarihi hakkında neler biliyorsunuz? Bu konuda fazla bilgim yok.
Anadolu Aleviliği hakkındaki fikirleriniz, bilgileriniz nelerdir? Anadolu Aleviliği diğer ülkelerdeki Aleviliğin hiçbirisine benzemez. Tarikatta on iki hizmet i tam olarak yürütürler.
Sizce Hz. Ali nasıl bir insandı, en önemli özellikleri nelerdir? Hz. Ali’de insanlık üstü bir vasıf vardı. Daima mazlumun yanında olmuştur.
Kerbela ve Hz. Hüseyin için neler söyleyeceksiniz? Niçin tüm Alevi-Bektaşi ozanları Kerbela için matem şiirleri yazmışlardır? Kerbela Olayı size ne ifade ediyor? Hz. Hüseyin haklı olduğu bir dava için başını vermiş, yezide biat etmemiştir. Bunun için tüm Alevi ve Bektaşi ozanları haksızlığa uğrayan Hz. Hüseyin için şiirler, mersiyeler yazmışlardır ve Hz. Hüseyin şerefsiz yaşamaktansa şerefli ölmeyi yeğ kılmıştır. Bunun için de devamlı halkın gönlünde taht kurmuştur.
Alevi -Sünni farklılaşması ve Alevilerle Sünniler arasındaki kaynaşma hakkında neler düşünüyorsunuz? Biz Aleviler, Alevi Sünni ayrımcılığı yapmadan inançlarımız da hür, birlikte yaşamak istiyoruz.
Tasavvuf hakkında neler söyleyeceksiniz? Okumak lazım.
Yunus Emre, Seyyid Nesimi, Hatayi, Pir Sultan Abdal gibi ozanların şiirlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Her ozan kendi çağında sömürüye karşı koymuş, halkının yanında yer almıştır.
Sizce bu isimler neden ölümsüzler arasına katılmışlardır? Halkın dertlerine çare oldukları sömürüye, düzene, haksızlıklara, zulme karşı oldukları için.
Atatürk ismi size neyi ifade ediyor? Atatürk’ün Türk insanına getirdikleri nelerdir?
Atatürk ismi özgürlüğü, barışı, demokrasiyi, hürriyeti kısaca tüm güzellikleri ifade ediyor.
Türkiye’nin geri kalmışlığını nelere bağlıyorsunuz? Atatürk’ün kurmuş olduğu laik bağımsız demokratik Türkiye Cumhuriyeti Atatürk’ün bize emanet ettiği şekilde yönetilmediği için ve yönetenlerin şahsi menfaatlerini memleket menfaatlerinin üzerinde tuttuklarından dolayı geri kalmışlık doğal olmuştur.
Sizce bu toplumu neler değiştirebilir? Eğitim de köklü bir yenilik yapılması ve fakir halk çocuklarına okuma olanaklarının tanınması ve toplum olarak kültürlü bilgili bir nesil yetişmesi ile olanaklıdır.
Sizce demokrasi nedir? Gerçek bir demokrasinin yaşabilmesinin şartları nedir? Demokrasi; din işleri ile devlet işlerinin ayrılması milli gelirin tüm vatandaşlara eşit şekilde sağlanması ile mümkündür.
Sizce Halk Ozanları toplumsal olarak ne gibi işlevleri yerine getirmişlerdir? Halk ozanları tarihler boyu halkı için kellelerini verdiler, asıldılar, yüzüldüler ve yakıldılar.
Çağdaş dünya ve Türk yazarları hakkında neler biliyorsunuz? Çağdaş dünya demek insanların birbirini sömürmediği hor görmediği ve öldürmediği barış içerisinde yenilikler arayan bir bilgi dünyasıdır. Türk yazarları içerisinde dünyaya mal olmuş birçok yazarımız vardır. Fakat bu yazarlarımız Türkiye’nin imaj sorunu yüzünden laik oldukları yere gelememişlerdir.
Günümüz çağdaş Türk yazar ve sanatçılarından birisiyle tanışıklığınız var mı? Evet.
Hangi ozan ve ses sanatçılarıyla dostluğunuz var? Arif Sağ, Mahzuni Şerif, Yavuz Top vs.
Kitap okuyor musunuz? Evet.
Sinemaya, tiyatroya gidiyor musunuz? Zaman zaman.
Şimdiye kadar kaç Alevi - Bektaşi anma etkinliğine katıldınız? Hemen hemen tamamına katıldım.
Halk ozanlarının genel sorunları sizce nelerdir? Çözümlenebilmesi için neler yapılmalıdır? Halk ozanlarının en önemli sorunu devlet tarafından ekonomik yönden desteklenememesi.
Halk ozanlığında ne gibi değişmeler yaşanmıştır? Günün koşullarına göre değişmeler olmuştur.
Toplumun ve devletin halk ozanlarına bakışını, yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Halk ozanlarının toplumla ilgili bir sorunu yoktur. Devlet halk ozanlarına sahip çıkmamaktadır.
Halk ozanlarının geleceği hakkındaki fikirleriniz nelerdir? Devlet halk ozanlarına maddi ve manevi destek sağlamalıdır. Gerekirse bir bakanlık çatısı altında böyle bir birim oluşturulmalıdır.
Elinizde bulunan ozanlarla, ozanlıkla ilgili kaynaklar hangileridir? Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Hatayi, Kul Himmet, Nesimi, Yunus Emre, Virani, vs.
Hangi ozanların, hangi eserlerini biliyorsunuz? Birçoklarını biliyorum.
Halk ozanlarının sorunlarını giderilebilmesi için hangi kurumlar, neler yapabilir? Kültür Bakanlığı.
Ozanlara ekonomik destek sağlanması için neler yapılabilir? Ozanların eserlerinin korunması, kasetlerinin, kitaplarının basılabilmesi için neler yapılabilir? Kültür Bakanlığı bütçeden ozanlar için ödenek ayırması ve ihtiyacı olan ozanların desteklenmesi gereklidir.
Dedeler, babalarla ozanlar arasındaki ilişkilerin daha yoğun olabilmesi için neler yapılabilir? Sık sık toplantılar yapılması gerekir.
Bağlı olduğu ocak : Şah İbrahim Veli
Nüfusa kayıtlı olduğu il : Tokat
İlçe : Zile
Köy : Silis (Güzelbeyli)
Köyün hane sayısı : 250
Köyün nüfusu : 2325
Köyde yaşayanların sayısı : 1820
Şehre göç edenlerin sayısı : 973
Köyünüzü çevreleyen Alevi/Bektaşi köyleri var mıdır? Belpınar, Alibağı, Çakır, Çalıköy, Karabalçık, Heriş, Fecirgen, İspolus.
Varsa; Piriniz hangi ocaktan gelir? Şah İbrahim Veli ocağından gelir.
Rehberiniz hangi ocaktan gelir? Şah İbrahim Veli ocağından.
Çevre köylerdeki ziyaret yerleri ve yatırların adresleri: Çeltek Baba türbesi
Medeni durumunuz? Evli.
Eğitim durumunuz? İlkokul mezunu.
Eşiniz Alevi mi, Sünni mi? Eşiniz Alevi ise dede kızı mı, talip kızı mı? Eşim Alevi, talip kızı. Talip dede kızı ile evlenemez.
Oğlunuz evliyse, eşi Alevi mi, Sünni mi? Aleviyse dede kızı mı, talip kızı mı? Alevi talip kızı
Kızınız evliyse, eşi Alevi mi, Sünni mi?Kızınızın eşi dede oğlu mu, talip oğlu mu? Üç kızım var üçü de evli, Alevi talip oğlu.
Kaç yaşındasınız? 68 yaşında.
Mesleğiniz ya da işiniz nedir? Uzm. J. Cvş. Emekliyim.
Şu anda hanenizde (evinizde) kaç kişi bulunmaktadır? 3 kişi.
Halen kiminle birlikte oturuyorsunuz? Eşim, kızım ve ben.
Sizce Türkiye’de ne kadar Alevi/Bektaşi vardır? 27 milyon.
Bağlama gibi bir çalgı kullanabiliyor musunuz? Evet.
Hangi Alevi Bektaşi anma etkinliğine katılırsınız? Abdal Musa, Hacı Bektaş Veli, Veli Baba, Keçeci Baba.
Muharrem orucunu ne zaman ve ne kadar tutarsınız? Kurban bayramından 20 gün sonra 12 gün tutuyoruz.
Hızır orucunu ne zaman ve ne kadar tutarsınız? 13 Şubat’tan itibaren 3 gün tutarız.
Hz. Ali’nin doğum günü olarak hangi günü kabul ediyorsunuz? 21 Mart Nevruz.
Söyleşi: 2000
ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER
Hoş Geldiniz Hoş Geldiniz
Mümin dostlar bu dergaha
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Neşe doldu gönlümüze
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Nasip imiş oldum burda
Kul olayım sözü merde
Büyük küçük hepiniz de
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Niyaz ettik pîrimize
Hoyrat girmez cemimize
Huzur geldi cümlemize
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Ehlibeyt’e sürsem yüzüm
Enel Hakk’adır niyazım
Ali diye çalar sazım
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Aşık Hasgül güler yüzün
Hakk’a yönelmiştir özün
Turabıdır hepinizin
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Abdal Musa
Arzuladık yine geldik
Abdal Musa Abdal Musa
Bel bağlayıp divan durduk
Abdal Musa Abdal Musa
Gözümüzden kalksın perde
Eyüp gibi zalim derde
Müminleri koyma darda
Abdal Musa Abdal Musa
Suyu ovaya indiren
Gaybi’ye geyik görünen
Değirmeni sola döndüren
Abdal Musa Abdal Musa
Yunus Pîr Sultan’ın izi
Selman’dan aldık nergizi
Boş gönderme cümlemizi
Abdal Musa Abdal Musa
Aşık Hasgül sen de bu can
Tekkede tutmuşsun mekan
Sende mevcut edep erkan
Abdal Musa Abdal Musa
Pîr Abdal Musa
Hak nasip eyledi düştüm yoluna
Ziyarete geldim Pîr Abdal Musa
Sıdkile isteyen mümin kuluna
Sen ver muradını Pîr Abdal Musa
Her yıl törenine geldim de gittim
Senin dergahında kaynadım piştim
Gerçekler elinden bir dolu içtim
Burda aşık oldum Pîr Abdal Musa
Hani İsa Musa Davut Süleyman
Gelip gittim boşa geçti çok zaman
Sene seksen yedi ol vakit tamam
Açıldı dillerim Pîr Abdal Musa
Veliler nebiler kuldan gelmişler
Gerçekleri kendisinde bulmuşlar
Kendini bilenler kamil olmuşlar
Okuyup anladım Pîr Abdal Musa
Aşık Hasgül yola hizmet etmeyen
Gönlünden kibirle kini atmayan
Şah Hüseyin’e gözyaşını dökmeyen
Yanamaz yüreği Pîr Abdal Musa