MUSTAFA ÖZCİVAN İLE SÖYLEŞİ
TARİHTEN SAYFALAR…
HACIBEKTAŞ BELEDİYE BAŞKANI MUSTAFA ÖZCİVAN İLE SÖYLEŞİ
AYHAN AYDIN
Sayın Mustafa Özcivan, yüzyıllardır milyonlarca insanın kalbinin attığı; sevginin, dostluğu kâbesi, kıblesi Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin beldesinde Belediye Başkanı seçildiniz. Bu büyük bir onur kaynağı olduğu kadar, herhalde büyük bir sorumluluk da getiriyor.
Görevleriniz hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
Teşekkür ederim. Mutlaka Hacıbektaş Belediye Başkanı seçilmek büyük bir onurdur, gururdur. Ama şu anda içinde bulunduğumuz belediyenin ekonomik koşulları sorunları, bizim üzerimize aldığımız sorumluluğu tam yerine getirtmemektedir. Ayrıca bu kültürel anma etkinliklerine devletin yardım etmediğini de vurgulamalıyız. Yirmi milyon insanın inanç noktası, odak noktası olan törenlere devletin cüzi miktarda ekonomik destek olması gerçekten çok komik. Bu bizim, burada aldığımız ses cihazlarının kirasın karşılamıyor. Belediyenin içindeki ekonomik durumda şu anda iyi değil. Borç boğazı aşmış durumda. Elimizden geldiğince buraya gelen insanlara her türlü yardımı, desteği, hizmeti vermeye çalışıyoruz. Ama zorlanıyoruz. Bunu imkânlar dâhilinde ileri ki yıllarda gidermeye çalışacağız. Ve bundan sonraki anma törenleri de Alevî-Bektaşi kültürüne yakışır şekilde düşünsel ağırlıklı yapmak istiyoruz.
Zaten dünyanın dört bucağından yüz binlerce insan geliyor. Sadece Türk değil yabancı araştırmacı, incelemecilerinden buraya geldiğini görüyoruz. Herhalde bu ileri ki yıllarda dünya çapında bir kültürle etkinlik olacak. Her ne kadar etkinliğinizi her yıl düzenleseniz de görülüyor ki çok büyük bir potansiyel olmasına rağmen bu değerlendirilemiyor. Buna da organize edecek bir alt yapının, bir üst yapının, oluşturulması gerekiyor.
Bu tür organizasyonlar zaten yerel yönetimlerin boyutunu aşıyor. Organizasyon yapacak beyin gücümüz var, elemanımız var. Fakat ekonomik güç, alt yapı eksikliği bizi engelliyor. Her ne kadar adlı “Beşinci Uluslar arası Etkinlik” ise de tam bir uluslar arası etkinlik olduğunu söyleyemeyiz, bu törenlerin.
Şu anda yanımızda bulunan Azerbaycan’lı bilim adamları var, Türkmenistan’dan gelen bir bilim adamları var. Siz de gördünüz Amerika’dan, Almanya’dan gelen bilim adamları var. Bunu ileri ki yıllarda daha da arttırıp daha geniş bir boyuta taşıyacağız. Gerçekten bir “Uluslar arası Kültür Şenliği” düzenlemek için çok çaba harcamalıyız. Bunda ise devletin desteğine ihtiyacımız var. Tek başına Hacıbektaş Belediyesinin Uluslar arası Etkinlik düzenleyip diğer ülkelere ulaşması mümkün değil. Dışişleri Bakanlığının konuyla ilgilenmesi gerekiyor. Uluslar arası boyut için Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bu hizmetlere sıcak bakması gerekiyor.
Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Vakfı’nın varlığını biliyoruz. Bu Vakıf’ın kuruluş ve çalışmaları hakkında bize neler söyleyeceksiniz. Süleyman Demirel’in de belirttiği bir üniversite ve fakülte kurma fikri var Hacıbektaş’ta. Bu düşüncenin oluşmasında sizin çabalarınızın olduğunu biliyoruz. Ne gibi girişimlerde bulundunuz üniversite ve fakülte için?
Sayın Cumhurbaşkanından böyle bir talepte ben yazılı ve sözlü olarak bulundum. Konuşmamda da bunu özellikle belirttim. Hacı Bektaş Kültür merkezi ve mutlaka yüksek okul ve üniversite düzeyinde bir örgütlenmenin yapılanması şart.
Hacıbektaş’ta 1990’da kurulan Hacı Bektaş Vakfı var. Bunu zamanın Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek valilik tarafından desteklenerek kurdurdu. Fakat çok büyük bir etkinlik göstermedi. Ondan sonra Hacı Bektaş törenleri tekrar belediyenin öncülüğünde yönlenmeye başladı. Şu anda Vakıf herhangi bir etkinlik yapmıyor. Adı, “Tabela Vakfı” olarak duruyor orada. Hatta işin ilginci vakfın üyelerinden birisi de benim. Öyle kurulmuş ki vakıf hangi vali buraya atanırsa atansın kaymakam, belediye başkanı atanırsa atansın değişmez üç isim vakfı yönetiyor. Ben gidiyorum, siz geliyorsunuz, siz gidiyorsunuz o geliyor. Yönetimde vali, belediye başkanı, kaymakam, kültür müdürü ve halktan birisi sürekli bulunuyor.
Açılışta izlediğimiz gibi siyasal partilerin “şov” yapmalarını politikacıların değişik maksatlarla etkinliklere destek verip katıldıklarını gördük. Siz bu konuda neler söyleyeceksiniz. Hacı Bektaş gerçeğine karşı politikacıların çarpık durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben burada şunu görüyorum; bizler yirmi milyon Alevî var, diyoruz. Bu yirmi milyon Alevînin nereden baksak on milyon seçmeni vardır. On milyon seçmen iktidardır aslında. Şu anda Türkiye’nin birinci partisi DYP’nin sekiz milyon oyu var. Siyasal çıkarlar için bu kesime hoş görülmek için buraya geliyorlar. Genellikle sosyal demokrat kesimler geliyor ama şimdi biz düşünmeyi de politikadan, siyasetten soyutlayamayız. Bu bir gerçektir. Mutlaka yeni bir yere varmak için bazı olanakları değerlendirmeliyiz. Ancak bu elimdeki oy potansiyelini iyi kullanarak bu siyasi partiler üzerine baskı unsuru yapabiliriz. Bizim oyumuz filancının tekelinde değildir. “Biz bunları dövsek de, sövsek de yine de bize oyunu verirler.” dedirtmememiz lazım. Bunun bilincinde olup elimizdeki potansiyeli çok iyi değerlendirmeliyiz. Ve tek başına iktidar olmanın yolunu aramalıyız.
Gerek Türkiye’de gerekse dünyanın birçok yerinde olsun Alevîlerin dernekler, federasyonlar, vakıflar boyutunda örgütlendiklerini görüyoruz. Her ne kadar tam bir bütünlük olmasa da bazı çabaların varlığını görüyoruz. Sizin bu dernekler karşındaki tutumunuz nedir? Yani bunları nasıl değerlendiriyorsunuz. Özellikle sizin belediye olarak bunlarla ilişkiniz nasıl?
Şimdi önce şunu söyleyeyim, Türkiye genelinde hatta Avrupa’da da örgütlenmiş Alevî-Bektaşi dernekleri var. İsmi farklı da olsa kırk elli tane Alevî-Bektaşi Derneği var. Birçok da dergimiz var. Bundan insan mutlu oluyor. İnsanların bir araya gelip örgütlenmeleri, birleşmeleri çok güzel. Ancak burada hiç kimse siyasal, dinsel, ekonomik çıkar gözetmeden bir çaba içerisine girmelidir. Bize, “Hacı Bektaş Törenlerini biz organize edelim, organizede yer alalım” gibi teklifler geldi. Hacıbektaş Belediyesi bu törenleri 31 yıldır yapıyor. Her türlü riske, zorluğa karşı; bugüne kadar bir takım siyasi baskılara, askeri iktidarlara, darbelere maruz kalmış olmasına rağmen bu törenleri sürdürebilmiş. Bu işi yapabilecek organize ve beyin gücümüz var. Ancak dernekler bize ekonomik, düşünce, proje bazında yardım edebilirler. Hatta organizelere de gelip katılabilirler, komitelerimize girebilirler. Ancak burada şunu belirtmek istiyorum. Bir takım dernekler “Biz Alevî-Bektaşi toplumunun temsilcileriyiz” diyorlar. Ben buna karşıyım. Çünkü 50-100 kişinin bir araya gelip kurdukları dernekler tüm Alevî toplumunu temsil edemez. Alevî-Bektaşi toplumunun temsilcisi olmak ayrı bir şeydir. Bunu Alevî-Bektaşi toplumunun kendisinin seçmesi gerekir. Yoksa filanca birkaç dernek kurulmuş “biz” Alevî temsilciyiz demişler; “Hangi Alevî seçti seni, hangi kitle getirdi seni Türkiye genelinde bir seçimle mi geldin bütün Alevîleri mi temsil ediyorsun?” Bunlar yanlış, biz buna karşıyız. Ama örgütlenme olması gerekir. Türkiye’de bir bütünleşme, federasyonlaşma olması gerekir. Yedi yüzyıl önce burada yanmışsa bu ışık şu anda da burada da yanmaya devam ediyor. Merkezin bu, büyük insanın yattığı yerin olması gerekir. Nasıl Kabe’yi Mekke’den alıp başka bir yere götüremiyorsunuz niçin oraya gidiyorsunuz? Hacı Bektaş’da Alevî-Bektaşi toplumunun Kâbesi durumundadır. Onun için burayı yaşanabilir hale getirmek alt yapısıyla; üst yapısıyla, çevresiyle yani Alevî-Bektaşi düşüncesine uygun, yani Alev î-Bektaşi düşüncesinin uygun çağdaş bir kent haline getirmemiz gerekiyor. Hacı Bektaş sadece bizim değil bunu kabul ediyorum. Bu düşüncede bizim değil sadece evrenseldir herkesindir. Ortak hareket etmemiz gerekiyor. Bize her türlü desteği vermesini bekliyoruz, çıkarsız beklentisiz.
Alevî-Bektaşi inancının, felsefesinin kurucularından, Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin yurdu Anadolu Alevîlerinin gönül Kâbesi olan Hacıbektaş İlçesinden tüm insanlara verebileceğiniz bir mesaj var mı?
Burada söyleyebileceğimiz tek konu sevgi, barış, kardeşlik, tüm insanlığın birleşmesi bizim felsefemizde bütünleşme birleşme var.
Düşüncemizde, insanları din, dil ırk ayrımı gözetmeden insanı değerleri temel alarak dünya barışı, tüm insanların eşitliği ve kardeşliği için çaba sarf etmek var.
Bunların bu şekilde buradan yayılması gerekiyor. Bu bir başlangıçtır. Ama yedi yüz yıl olduğu gibi dünya durdukça bu devam edecektir. Bir nükleer savaş çıkıp da dünyanın sonu gelmezse devam edecek.
Çok teşekkür ederiz, çalışmalarınızda başarılar dileriz.
Ben teşekkür ederim.
Cem Dergisi, Eylül 1994