ZEYNEL ORAK DEDE
ZEYNEL ORAK DEDE
(ERKONAŞ SULTAN OCAĞI – YASSIÇAL (EBEMİ)/ AMASYA- 1944)
AYHAN AYDIN
Nerede, ne zaman doğdunuz?
Yassıçal Kasabası’nda (Ebemi), 1944 yılında doğmuşum. Babam Mustafa Dede dedelik yapıyordu. Büyük çekilmeyince bizde küçük posta oturmaz. 15 yıl önce vefat etti. Annem Emine Orak 41 sene evvel vefat etmişti. Dedem Ali Dede ise 50 yıl önce Hakk’a yürüdü.
Yassıcal tümüyle Alevi Bektaşidir.
Bizler rençperlik yapardık, malcılık yapardık. İlkokulu üçe kadar okudum. O zamanlar da köylerde de böyle cemevleri vardı. Cemevi derler, cem yaparlardı. “DAMYAPI” kekren üstü çamur/çolak toprakla sıvalı ama üstü ağaçtan yapılar vardı.
Dedenizi anlatır mısınız?
Dedem; hiç unutmuyorum, beni iki dizinin üstüne oturturdu. Dualar okurdu. Dedem sürekli düvezimam okurdu. Ben 13-14 yaşlarında 37 düvezimam’ı öğrenmiştim, ezbere okuyordum.
Dedem dünyadan göçtükten sonra babam yol erkân sürmeye başladı.
Dedem iyiydi, zalim birisi değildi. Olumlu bir kişiydi, bilgili bir insandı, saz da çalardı, âşıklığı da vardı. Saz dedem de vardı, babamda yoktur.
Dedem ayrıca Ardıçlı (Kütle Köyü), o köyde de cem yapardı. Cemleri kışın yapardı. Kasım ayında Abdal Musa yapıyordu. Mart çıkana kadar cemlere devam ediyordu. Köyde insanlar avara zamanı, yani kışın, işlerin olmadığı zamanlar hep ibadetle meşgul olurdu. Diğer zamanlar ise iş güç zamanıydı. İnsanlar yazları tarlalarında olurdu.
Görgü, sorgu; 4 Kapı, 40 Makam; Yol, Erkan… Bunların tümü bilinirdi, uygulanırdı. Buyruğa göre, İmam Cafer Sadık Buyruğu’na göre işler yapılırdı. Bizler İmam Cafer Sadık Buyruğuna göre müsahiplik yaparız. Müsahip olacak kişiler kurban keserler. Her şey kitapta vardır, bizler onları okuyarak işlerimizi gördük.
Bizler dedemizden, babamızdan atalarımızdan, kitaplardan aldığımızı uyguladık. Bizler cem yapmayı, hizmetleri, müsahipliği, muharremi hep öğrendik. Bizler on iki hizmeti ayetleriyle yaparız. Tüm hizmetlerin ayetleri vardır. Bunların Kuran’da yeri vardır. Kuran’da Fetih Suresi 10. Ayetinde Yediullah Ayeti vardır. Biz onunla talkın, öğüt veririz. Örtü altından insanları geçiririz, müsahip yaparız. Onları görgüden, sorgudan geçiririz.
Cemleri nasıl yapardınız?
Bizler üç sefer el çalarız, “pençeciyiz” bizler.
Bu pençe Peygamber Efendimizden bize miras kalmıştır. Bu Ehlibeyt’in elidir, Peygamber’in elidir. İnsanların sırtına pençe vururuz, Elhibeyt’in elini vurmuş oluruz. Bizlere Rehberlik Hz. Muhammed Mustafa’dan; Pirlik Hz. Ali’den; Mürşit’lik ise Hacı Bektaş Veli’den kalmıştır. Peygamber abasının altına kimleri aldı? Hz. Fatıma’yı, Hz. Ali’yi, Hz. Hasan’ı, Hz. Hüseyin’i, abasının altına aldı. Ehlibeyt’im bunlardır, dedi. Yani onlar “pençe”nin içindedir. Pençe oradan kalmıştır. Bizler Pençe vururuz.
Her dedenin bir talip kitlesi vardır. Bizim tahminen 2-3 bin kadar talip kitlemiz vardır.
Ben kendimi yıkamadan, talibimi yıkayamam. O yüzden ilk önce kendimin temiz olması gerekir. Kendim temiz olursam, talip üzerine gidebilirim.
Ben ilk önce Dergâha (Hacı Bektaş Veli Dergâhı’na, Çelebiler) giderim. Binim ocağımın seceresi orada kayıtlıdır. Oradan icazatname alırım. O icazatname günüm dolana kadar ben ceme devam ederim.
Peki, Kurban kesiyor musunuz?
Biz yeri gelince para (nezir) veririz. Kurban da kesebiliriz. (Dergaha)
Kurban önemli ama insanın imkânı varsa kurban kesebilir. İnsanlar her zaman kurban kesemeyebilirler. Bu maddi imkâna bağlıdır. İnsanın gücü yetiyorsa kurban keser. İnsanların cemlerde mutlaka kurban kesmeleri diye bir kural yoktur. Ama her insan senede bir kez de olsa kurban kesmeli. Kurban talibin hakkıdır. Sene de bir kez o da görgüde talibin bir kurban kesmesi gerekir.
Veliyettin Efendi, Sefa Efendi onları bizler tanıyoruz. Hacı Bektaş Veli’nin evlatları olarak onları tanıyoruz. Biz onlara bağlıyız. O bize mühür basar: “… Bu dünyanın her yerinde rehberlik yapar, posta oturur, cem yürütür…” diye bize mühür basar.
Cemlerde eğitim vardır, birlik vardır, dirlik vardır. Dede on iki hizmetin tüm kurallarını bilmek zorundadır. Cemi o yürütür. Ama duasını da bilmek zorundadır.
Ben cemlere eşimle giderim, onu yanımdan ayırmam.
Her Alevinin yol erkânı uygulaması gerekir. Bizim görgümüz üstündür, bizim ahlakımız üstündür, Alevilik çok ulu bir yoldur, bu yolu sürebilirsen.
Müsahiplikten biraz daha bahseder misiniz?
Bizler insanları hemen müsahip yapmayız. Bir iki sene bekleriz, onu sınarız. Bu iş kolay değildir, hayat boyu süren bir şeydir. Her insan müsahip olamaz, onu kaldıramaz. İnsanların hazır olmaları gerekir. Hemen kurban kestirmeyiz. İnsanlar ancak ölünce ayrılırlar. Eğer insanlar bunu başarabileceklerse, hayat boyu bacı kardeş, her zaman her günde birlikte olacaklarsa müsahip olabilirler. İlk önce çok hevesli istekli olmaları gerekir. Sonra ise bunda kararlı olmak lazım. Çiftlerin sınanması lazım. Bunun vebali günahı çok ağırdır. Hemen biz müsahip olalım, demekle bu olmaz. O yüzden biz insanları sınanırız. Eğer bu işi yapabileceklerse, çok kararlıysalar bunu yapabilirler. Bu öz kardeşten de üstündür, ölene kadar dört can bir kardeş oluyor, bir beden oluyor.
Müsahiplik çok mühimdir, Aleviliğin temeli aslında müsahipliktir. Ah yapabilene, onu anlayabiline ne mutlu!
İlk önce sınanır, “Elma Lokması”, “Cebrail Lokması” vardır. Zamanla gerçek bir cem yapılıp Müsahip olup kurban kesilir. Yani burada insanın tam ikrar verip, teslim olması gerekir. İmam Cafer Buyruğuna göre ikrar vermeyen, canı teslim etmeyen, gerçek ceme girip, görgüden geçmeyen hiçbir zaman Müsahip olamaz.
Ocağınızın kurucusu olan Erkonaş Sultan’dan bahseder misiniz?
Erkonaş Sultan
Horasan’dan Urum Eli’ne gelen 8. İmam Ali Rıza’nın torunudur. Ahmet Yesevi’den, Lokman Perende’den ders almıştır. O da Hacı Bektaş gibi Anadolu’ya gelince, Erkonaş Sultan da diğer erenler gibi Hacı Bektaş’a bağlanmıştır. Hacı Bektaş onların hepsine önder olmuştur. Sonradan Hacı Bektaş onları dünyanın her tarafına göndermiştir.
Hacı Bektaş tümüne yol, erkân, dört kapı, kırk makam, müsahiplik, taliplik, ocak, yol her bilgiyi onlara iyice anlatmış, onları dünyanın dört bir yanına göndermiştir.
İşte Erkonaş Sultan’da Hacı Bektaş Dergâhı’nda da bazı bilgileri, emanetleri, hünerleri aldıktan sonra Amasya iline geliyor.
Erkonaş Sultan Taşova Ulu Köyü (şimdi belediye) yaşıyor. Seceresini orada açıyor, hizmetlerini orada yürütmeye başlıyor. Onun buralara gelişi 1200-1300’lü yılladır. Çeşitli kerametle, mucizeler gösteriyor. Ama en çok da cem erkân yürütüyor, Aleviliği, Ehlibeyt yolunu tanıtıyor. İmam Rıza’dan aldıklarını, Hoca Ahmet Yesevi’den, Lokman Perende’den ve Hacı Bektaş Veli Sultan’dan aldıklarını insanlara anlatıyor, onları eğitiyor, onlara hep örnek oluyor, halk onu çok sevip, benimsiyor.
Erkonaş Sultan’ın dört oğlu, bir kızı olmuş.
1. Büyük oğlu Mehmet Sultan’ın, Ordu Akkuş Alan Köyü’nde türbesi vardır.
2. Oğlu, Seyyid Mustafa (Erkonaş) ismiyle anılıyor yani babasının ismiyle anılıyor. Yassıçal’da türbesi vardır.
3. Oğlu, Hacı Hasan Baba, Uygur Kasabası’nda türbesi var. O erenlerin çocukları olmamış.
4. Oğlu, Ali Sultan isminde, Sarı Meşe’de (Aydıncık- Amasya) türbesi var. Orada onun kızı Fatma Hatun Türbesi var, yan yana yatarlar.
İşte bizler bunlar içinde Seyyid Mustafa’dan geliyoruz.
Erkonaş’ın bir ismi de Ergüneş’tir. Fark etmez.
Onun yolundan gidenlere ne mutlu.
Ayhan Bey, onun yolundan giden olarak 12 hizmetleri şu anda naçizane ben yapıyorum. Benim icazetim var. Biz de icazetli olmayınca cem yapılmaz. İcazetname önemlidir.
Serçeşme gözcüdür, bizler Hünkâr Hacı Bektaş Veli’ye bağlıyız. El ele, el Hakk’adır. Bizler hizmetlerimizi gönül hoşluğuyla, atalarımızdan aldığımız gibi, yerine getiriyoruz, bizler Hacı Bektaş Dergâhı’na bağlıyız.
Talipleriniz daha çok nerelerdeler?
Amasya’da talibiz çok. Tabii şimdi İstanbul’da da çok talibimiz var.
Bizlere sağ olsunlar, çok ilgi gösterirler. Biz size bağlıyız, ne zaman sizin ocağınızdan bir dede olsa biz ona bağlanırız, yolumuza gideriz, derler. Biz sizlere teslim oluruz, derler. İşte Ayhan Bey, Alevilik’te bu vardır. Bizlere kendi ocağımızın talipleri yeter de artar bile. Her dede kendi ocağının taliplerine hizmet götürmelidir, onlara sahip çıkmalıdır, dedelik budur, Alevilik budur. Önemli olan yolun yürümesidir.
Bizler gençlere, taliplerimize her nerede olursa olsun, sahip çıkmazsak, bu olmaz. Gerçek dedelik bu değildir. Talibine sahip çıkmayan, dedeye sahip çıkmayanın derdine derman yoktur. Bu yol eskiden, atalarımızdan beri böyle kurulmuştur, erenler. Şimdi bir de, başka ocağın dedeleri, başka ocağın taliplerine sahip çıkıyor, bu da büyük günahtır, yanlıştır, yazıktır. Bu bizim yolumuzda yoktur. Herkes kendi talibini arayıp bulacak, ona hizmet edecek, o talip de kendi pirini, mürşidini, dedesini bilecek, öğrenecek, bu bizim yolumuzun kuralıdır.
Yol devam eder, gider. Önemli olan düşkünlüğün olmamasıdır, Allah kimseyi düşkün etmesin. Onun derdine dünyada derman yoktur.
Dedeler, talipler herkes kendi görevini bilecek erenler.
Bir olay olmuştu: Sarıözü Aydıncık’tan, Altınbıyık Ocağı’na bağlı bir gurup Alevi can, kendi dedeleri çok yaşlı, hizmet yapamayacak durumda olduğu için; dedelerinden himmet, müsaade alarak, imza alarak, bir başkasından hizmet görmeye başladılar. Erenler böyle şeyler olur. Bu zaten gereklidir. Bizim yolumuz hem uludur, hem de kuralları vardır, yol kalmaz. Ama başkasının talipleri üstüne gitmek çok yanlıştır, bu olmaz.
Ayhan Bey, bu yolu bilen yapar. Herkes bu yolu süremez.
Amasya’da durum nasıl?
Burada Pir Hamdullah Efendi Cemevi var, onlar çalışıyorlar. Elbette burada bir cemaat var. İnsanlar kendi köylerinde cemevlerinde cemlerini yapıyorlar. Ama önemli olan merkezde de bu ibadetin yapılması. Bir cemevinin daha yapılması iyi olur. Belediyenin buna destek vermesi gerekir. Ama şimdi insanlar değişti. Eski gelenekler, görenekler yok. Ben eski saygının devam etmesini istiyorum. Amasya merkezi o kadar benimsemiyorum. Eski gelenekler, bağlılıklar, inanç kalmadı.
Aleviliği nasıl tanımlıyorsunuz?
Alevilik bir yoldur, sürektir. Alevi olsun, Sünni olsun, Şafii olsun fark etmez, Alevi herkesi eşit görür, herkese bir gözle bakar. Anadan doğumla elde edilir ama önemli olan Aleviliği yaşatabilmektir. Kişi anadan, babadan doğar Alevi olur ama mutlaka ikrar vermesi gerekir. Yolun başı ikrardır. Bir Alevinin gerçek Alevi olabilmesi için ikrar verip, kurban kesmesi gerekir. Dede huzurundan geçmeyen bir Alevi, gerçek bir Alevi olamaz. Alevilik özünü yaşatırsa Alevi Alevi olu.
Alevi Ehlibey’in yolunu sürendir, o yoldan gidendir. Pirini, mürşidini, dedesini bilendir. Hz. Ali’yi bilmeyen, sevmeyen Alevi olabilir mi? Dört kapı kırk makam var, bunlardan geçmeyen bir Alevi olabilir mi? Alevilik lafla olmaz.
Dedeler kimlerdir, gerçek bir dede nasıl bir insandır?
Gerçek dede dürüst bir insandır. Sözünden herkesin emin olduğu, yalan söylemeyen kişiye dede denir. Anadan doğduğu gibi dürüst ve temiz olacak dede dediğin. Haram yiyen dede olamaz. Dört kapı kırk makamdan geçmeyen gerçek bir dede olamaz. Ahlaklı olmayan birisi dede olamaz. O posta oturması için gerçek dedenin, bilgili, ahlaklı, edepli, erdemli olması gerekir. Hiç kimseyi birbirinden ayırmayan kişi dededir.
Post aslında bilene göre ateştir, insanı yakar. O posta layık olan oturur, başkasının oturmaması gerekir.
Biz de namus, şeref, helal çok önemlidir. Gerçek bir dede bunlara uymak zorundadır. Namussuzdan, haram yiyenden, ahlaksızdan dede olmaz. Biz böyle biliyoruz.
Dedenin dedelik yapabilmesi için dünya malında gözünün olmaması gerekir. “Dü Cihan”, denir. Yani iki cihanda, iki dünyada da temiz kişi dededir. İşte öyle gerçek dedeler topluma önderlik yaparlar.
İyi bir dede olmayınca, namuslu bir dede olmayınca o kanatlı bir kuş olsa da kimse ona secde etmez.
Talip talipliğini bilecek, dede dedeliğini bilecek. Postunu arıt da öyle hizmet yürüt, derler. Arı ilk önce arınması gerekir ki, arıtıcı olsun. El temiz olmayınca, yuyucu olamaz. Dedelerin herkesten çok bu kurallara uyması gerekir.
Pir, Mürşit, Rehber kavlarları var, bunlar hakkında neler söylersiniz?
Pir: Bir toplumdaki temel eğitici kişidir. Her şey ondandır.
Mürşit: O pirin sülbünden gelen’dir. Hacı Bektaş bütün evliyaların başıdır. Musa’yı Kazım evlatlarındandır.
Rehber: Peygamlerin emanetlerini, bilgilerini taşır, dededir.
Bizlere: Rehberlik Hz. Muhammed Mustafa’dan; Pirlik Hz. Ali’den; Mürşit’lik ise Hacı Bektaş Veli’den kalmıştır.
Aslında Hz. Ali Cebrail’dir.
Hz. Muhammed’de ümmetine Rehberlik yapan rehberdir.
Söyleşi: Amasya, 16 Eylül 2013