Kırıntı Ve Yeniköy’de Ortak Geziler, Notlar...
GÜMÜŞHANE – ŞİRAN’da
YAŞAYAN İNANÇ, TARİH, KÜLTÜR...
(KIRINTI, YENİKÖY, ÇAL)
Kırıntı Ve Yeniköy’de Ortak Geziler, Notlar...
Memleketim...
Dizinden Ayrılmadığımız Anadolu
Ayhan Aydın
Anadolu; bin yılların kültür izlerini taşıyan toprak. Yüzlerce kavim, ulus, uygarlık gelip geçmiş bu topraklardan. Her dağın, her vadinin dibinde bir tarihi eser bulmak mümkün, Anadolu’da. Sorunlarıyla kederleriyle, sevinçleriyle, oyunlarıyla, türküleriyle bizim öz yurdumuz burası.
İhtiyar katırından
Daha ölü bir köylü
Yanımızda, yanımızda değil
Yanan kanımızda,
Hasta öküzlerin yaşlı gözlerinde
Dinledik tasalı tarlaların sesini
Gördük ki artık vermiyor toprak
Altın kaşıklı nefesini kara sapanlara
Basık,
Suratı asık evler
Köstebek sokakların üstünde
Vermiş kafa kafaya
(Yalınayak, Nazım HİKMET)
Sevginin, dostluğun, güzelliğin yayıldığı doğa harikası, Anadolu, bizlere de yüce dağlarını vermiştir.
Gümüşhane
Gümüşhane, Karadeniz Bölgesi’nin Doğu Karadeniz kesiminde, merkezi 1400 m. yükseklikte bulunan bir ilimiz.
38-49 ile 40-45 doğu boylamları ve 39-50 ile 40-51 Kuzey enlemleri arasında yer alan Gümüşhane kuzeyde Trabzon, güneydoğu ve doğudan Bayburt kuzeydoğusunda Rize, kuzeybatı ve batıda Giresun, güneyde ise Erzincan ile çevrilmiştir. İl toprakları, kuzeydoğu ve doğudan Zigana ve Soğanlı Dağları’yla, batıdan Balaban Dağları ve uzantılarıyla güney ve güneydoğusunda ise Çimen, Sipikör, Otlukbeli, Kop ve Çoruh Dağlarıyla sınırlıdır. İl topraklarının % 60’ını dağlar, % 29’unu platolar, % 11’ini ise ovalar kaplamaktadır. (1)
Gümüşhane’de; bakır, çinko, kurşun, barit, dolomit, kaolin, kuvarsit, killi kaolin, linyit madenlerinin varlığı tespit edilmiştir.
İlk gümüş madeni işletmeleri, yaklaşık 4000 yıl önce, İ. Ö. 2000’lerde Asurlular döneminde başlamıştır. İ. Ö. 3000 yıllarda (ilk) Tunç Çağında başlayan yerleşimde Asur Kolonileri, Azzi ve Hayaşalar, Urartular, Kimmerler, Medler, Persler, Pontus Krallığı, Rum ve Bizans İmparatorlukları ile Osmanlılar bölgeye hakim olmuştur.
(1) Ayrıntılı bilgiler için bkz. Yurd Ansiklopedisi 5. Cilt, Gümüşhane Maddesi s. 3200.
Şiran, (Kheriana)
Şiran’ın kesin kuruluş tarihi saptanamamıştır. Trabzon Rum Pontus İmparatorluğu döneminde kent, Kheriana (Kherisan) adıyla anılmaktaydı. Osmanlı yönetimi altında bir süre Karaca adını almıştır.
Şiran Belediyesi 1877’de kurulmuştur. Şiran’ın denizden yüksekliği 1150 m.’dir. Nüfusu 7. 576’dır. İlçeye bağlı 72 köy vardır. Gümüşhane ili jeoloji haritası incelendiğinde, Balaban Dağları’nın Şiran kesiminde “granit, grandiyorit, kuvarslı diyerit, volkanik fasiyes” gibi volkan dağlarında bulunan taş örnekleri görülmüştür. Yıldız Gölleri volkanik buzul göllerdir.
Şiran’da bakır, çinko, demir madenlerine rastlanmıştır. Yörede, hayvancılık, arıcılık, tarım başlıca geçim kaynaklarındandır.
“1881, 1882, 1893 Döneminden Gümüşhane Sancağı Kadın-Erkek Nüfusunun Dinsel Dağılımı” belgesi incelendiğinde, Şiran’ın 14. 521 Müslüman nüfusuna karşın 1726 Rum Ortodoks, 221 Ermeni Gregoryan nüfusu olduğu saptanmıştır. Bu da şu anda yöre insanları tarafından zaten bilinen eski Rum/Ermeni varlığını göstermektedir. (2)
Şiran ilçesinde saptanan çeşitli yaban hayvan türleri şunlardır: Çaylak, kerkenez, kartal, baykuş, bıldırcın, çengel boynuzlu dağ keçisi, tavşan, ayı, karaca, yaban keçisi (kızılkeçi, elik keçisi). (3)
Gümüşhane Şiran Çengel Boynuzlu Dağ Keçisi Koruma ve Üretme Sahası olarak; 2231 rakımlı tepe, Kızıkıranı Yaylası, Geçit Yaylası, Malador (Melidar) Tepesi, Artobel Mahallesi tespit edilmiştir. (4) Şiran ilçesinin 60 km. uzağındaki Tomara Şelalesi, binlerce yıl önceye ait Telme ve Karaköy çevresi höyükleri, kaplıcalar, Çakırkaya Köyü’nde (Kalur) Kaya Kilisesi, Çilhoroz Dağı’nda Firdevs Hanım Türbesi, Balaban Dağları üzerindeki Balıklı göl, Aygır ve Yıldız Gölleri turistik değer taşımaktadır ve ziyaret edilecek başlıca yerlerdir.
Şiran’da en fazla buğday, pancar, patates, fasulye, elma ve armut yetiştirilmektedir. Yörenin en ünlü yemekleri küme, pestil, kuymak, ziron (Yeniköy ve Kırıntı’da siron)dur. (5)
Şiran’da ve Gümüşhane çevresinde halen devam eden bir gelenek, ölümle ilgilidir. Ölen birisi gençse; mezarına sevenlerince bayrak biçiminde kırmızı yada değişik renklerde bezlerin, giysilerin asılması, gelinse; tabutuna gelinlik örtülmesidir.
Yörenin başlıca halk oyunları da şunlardır: Temir Ağa, Hançer, Tamzara, Sekme, Daldalan, Kutluğ Hanım, Sıksaray, Sarıkız, Kaçarı, Yusuf ile Zeliha’dır.
(2) Bkz. Yurd Ansiklopedisi 5. Cilt s. 3200.
(3) Bkz. Atlas Dergisi Sayı, 11 Şubat 1994, Türkiye Yaban Hayvanları Haritası T.C. Orman Bakanlığı, Planlama Koordinasyon Başkanlığı Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğün.
(4) Bkz. 1993-94, Av Mevsimi Av Komisyonu Kararının Yayınladığı Kitapçık s. 48.
(5) Bkz. Yurdumuz Ansiklopedisi II. Cilt s. 480.
Temir Ağa:
Kaleden kaleye şahin uçurdum
Ah ile vah ile ömrü geçirdim
Yare şeker ezdim şerbet içirdim
Can Temir Ağa yar Temir Ağa
Bir ayak üstünde dön Temir Ağa
Kalenin kapısı demir değil mi?
Demiri eriten kömür değil mi ?
Güzeli sorması ömür değil mi?
Can Temir Ağa, yar Temir Ağa
Bir ayak üstünde dön Temir Ağa
Gümüşhaneli ünlü şair Ceyhun Atuf Kansu’nun şiirlerinde de Şiran’ı görmek mümkün.
“Haydar’ın evreni küçük; gözlerinde büyür gider
Kokuludur bağlarının üzümü
Doldurmuş kır çiçeği heybelere babası
Şiran pazarına satmaya gider. ”
Çimen Dağlarında süzülüp gelen sular
Hani bıldır bir taze gelin geçiyordu
Saçını taradınız, yüzünü yıkadınız gelin ettiniz
Sarıgız köprüsüne gelip de durmuş”.
Gümüşhaneli Özgürlük Şairi Şinasi Özdenoğlu, “Sanat insan mutluluğuna adanmalı, daha aydınlık bir dünyayı kuracak devrimci bir ses olmalıdır. Sanatçı, kendi iç dünyasını söylediği zaman bile buna insanlığın sesini katabilmelidir. ” diyor.
Gümüşhane de Anadolu’nun yarası sarılmayan bir parçasıdır. Şair bir gün Türkiye’nin derin uykulardan uyanacağına inanır, uyandırmaya çalışır.
“Beşiktekilerin diliyle güldüğüm olmuştur;
Kağnılarımın diliyle ağladığım;
İnsanların, kavgaların benden sorulmuştur
Anadolu, ey dizinden ayrılmadığım. ”
Köy Gezisinden Notlar
Çeşitli nedenlerle doğup, büyüdüğü yöreleri terk etmek durumunda kalan Yeniköylüler ve Kırıntılılar köyleriyle bağlarını hiç koparmamışlardır. Geçim sıkıntısı, eğitim zorunluluğu nedeniyle başta, Ankara, İstanbul, Almanya’ya göç etmek zorunda kalan Yeniköy ve Kırıntı köylüleri hemen her sene köylerini ziyaret etmektedirler. Özellikle yaz aylarında her iki köy, bir şenlik havasına bürünmektedir. İstanbul ve Ankara’dan kafilelerle, turlarla yurt dışından bireysel olarak ziyaretler yapılarak, kültürel bağlılıklar yenilenip, sağlamlaştırılmaktadır.
Ankara’da bu sene içinde kurulan (1994) Yeniköy ve Kırıntı köylülerinin birlik, dayanışma, kaynaşma, kültürel varlıklarını güçlendirerek yaşatmalarını hedef alan “Gümüşhane İli Şiran İlçesi Yeniköy ve Kırıntı Köyleri Derneği” de ilk en önemli etkinliği; “Şiran Turunu”nu 6-17 Temmuz 1994 tarihleri arasında başarıyla gerçekleştirdi. 6 Temmuz’da Kırıntı ve Yeniköy’e gelen tur kafilesinde yüzlerce kişi vardı. Kafile kadirşinaslık ve görev bilirlik inceliğiyle 8 Temmuz’da İstanbul’dan hareket edip, 9 Temmuzda Kırıntı ve Yeniköy’e varan yaklaşık 300 kişilik İstanbul’daki Yeniköy ve Kırıntı Köyü derneklerinin Turlarını bekleyerek, herhangi bir etkinlikte bulunulmadı.
Köylerimizin Çevresinde Geziler
(10 Temmuz 1994)
İstanbul turu ile Kırıntı ve Yeniköy’e gelenler, köylülerle hasret giderdiler. Köylerin çevresi gezildi. Küçük piknikler yapıldı.
Bir gün önceden, Orman Bakanlığı’ndaki görevinden ötürü, Kırıntı çevresinde doğa çekimleri yapan Cevat Günel, o gün de Yeniköy çevresinde çekimlerine devam ediyor. Kırıntı’daki doğa çekimlerini tamamlayan Cevat Günel’le Zencirler’de karşılaşıyoruz. Bir süre dinlendikten sonra, Malador’a (Melidar, Demirci Kalesi’ne) hareket ediyoruz. Doğal bir tepelik gibi görünmesine rağmen, kayalık kısmı çıktıktan sonra (birçok ağaç kümesi yetişmiş olsa da), doğal olmayan kaya ve taş parçalarına rastlıyoruz. Bunlar, yıkılmış bir binadan arta kalanlar. Malador’un tepesi zaten düzlük. Burada bir yapının bulunduğu olasılığını tepenin diğer ismi, Demirci Kalesi anlatımı güçlendiriyor. Ama yapı uzun yıllar önce yıkılmış olmalı ki üstünün çoğu toprakla kaplı.
Daha sonra Evcikler’e doğru hareket ederken çekimleri Kırıntı tepelerinde yoğunlaştırıyor Cevat Günel. Bir gün önce çekimler yaptığı halkın ziyaret ettiği, kurumuş büyük bir ardıcın bulunduğu tepeleri çekiyor, Zeyrat Tepe (Ziyaret Tepe) (Hıdırellez Tepesi). Buradaki Kutsal Ardıç Ağacı’nın yaşının yüzlerce yıllık olduğu söyleniyor.
Kürt Çadırları’na varıyoruz. “Kürt Çadırları” deyiminin, burada uzun yıllar önce konaklayan Kürt göçerlerinden dolayı konduğu söyleniyor.
Daha sonra ise önceden bulunmuş olan kilise kalıntılarını arıyoruz. Bu da yörenin eski bir Rum yerleşim yeri olduğu savını güçlendiriyor.
Yeniköy Yaylasında Eğlence
(11 Temmuz 1994, Pazartesi)
Program, sabah erkenden Yeniköy’ün yaylasına gidiş, yaylalarda ve daha sonra Yeniköy köy meydanında eğlence...
Yeniköy’den yürüyüş hızına göre birkaç saatlik uzaklıkta bulunan Yeniköy Yaylası’na Kırıntılılar ve Yeniköylüler kafileler halinde çıkıyor...
Yeniköy’ün gençleri herkesi sevgiyle karşılıyor. Bütün yayla evleri ziyaretçilere açılıyor. Bir telaş, bir heyecan var yayla evlerinde. Çadır kuranlar, türkü söyleyenler, duygulanıp ağıt yakanlar, oynayanlar birbirine karışıyor. Asırlık çam ağaçlarında büyük salıncaklarla korkusuzca tepe aşağı sallananlar... birbiriyle hasret giderenler... farklı insan manzaralarıyla karşılaşıyoruz. Kurban kesiliyor, yemekler hazırlanıyor. Tüm Kırıntılı ve Yeniköylüler kaynaşarak esenleşiyorlar.
Kafilenin bir kısmı Başyurt’la Büyük Şehit’i ve Küçük Şehit’i ziyaret ediyor. Büyük Şehit’ten (Soğuk Paar (Pınar) Tepesi’nde) Şiran’ın 50 köyünün göründüğü söyleniyor. Denizden yüksekliği tahminen 2500-2700 metre olan Büyük Şehitlik Dağı’nda halkın ziyaret ettiği mezarlıklar var. Buralar, rakım farkından dolayı Büyük ve Küçük Şehitlikler olarak anılıyor. (Kurtuluş Savaşı’ndan kaldığı söylenen siper ve şehitlikler. Bu yöreye gelen hemen herkes bu kutsal ziyaret yerlerine gelerek dualar ediyorlar. Buranın kutsallığının ötesinde, nihayetinde şahsen benimde de görüp tanık olduğum gibi burada siper alanları, birçok mezarlıklar var. Nihayetinde bu konuda Genelkurmay Başkanlığı yayınları arasında çıkan bir kitapta da bahs açılmıştır. Buna göre Gümüşhane Şiran özellikle Trabzon ve Kars arasında önemli bir askeri geçiş bölgesidir. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda buradan önemli sevkiyatlar yapılmıştır.)
Akşama doğru yayladan iniliyor. Bu sefer Yeniköy’ün içinde büyük bir şenlik düzenleniyor. Kırıntılı, Yeniköylü hatta Kayacıklı, yüzlerce kişi bir araya geliyor... Davullar çalınıp horonlar sergileniyor.
Köylülerin ve ziyaretçilerin içini sonsuz bir sevinç kaplıyor. Eğlence, uyumaksızın tüm gece sürüyor...
Tuğkıranı’na Gidiş
Bugünkü program, Çiçekli Çayır, Tuğkıranı ve Kırıntı’nın Yaylasına gidiş... Bu kez de Kırıntı Köyü bölgelerindeyiz.
Birkaç saatte Çiçekli Çayıra oradan da Tuğkıranı’na varıyor. Alış-veriş nedeniyle köylerinden geç çıkmak zorunda kalan Yeniköylüler, büyük bir merak içinde olan ve kendilerini nezaketle karşılayan Kırıntılılarla içtenlikle tekrar kucaklaştılar.
Buz gibi suları olan bir çeşme, rüzgar, ağaçlar ve doğa...
Tüm ziyaretçileri büyüleyen doğa... Çaylar demleniyor, oyunlar oynanıyor, elik (dağ) keçisi gibi dağlarda geziliyor. Grup grup insanlar, Kırıntı’nın yaylasını ziyaret ediyor.
Yine Kırıntılarla Yeniköylülerin kaynaşması, dostluğu her tarafa yayılıyor...
Akşam aynı kaynaşma Yeniköy’de Hıdırın Çeşmesi’nden devam ediyor. Kuzular çevriliyor. Yörenin ünlü mehtarı (zurna çalan ünlü çalgıcı) Aslan Aydın eşliğinde oyunlar oynanıyor. Yeniköy ve Kırıntılar coştukça coşuyor, hayli geç saatlere kadar eğlence devam ediyor.
Sayı Sayma Oyunu
(14 Temmuz 1994, Perşembe)
Bugünün en önemli olayı “Sayı Sayma Oyunu”nun sergilenmesi. Şubat’ın 21 ve 22’sinde yapılan oyun, köydeki ziyaretçiler onuruna tekrarlanıyor. Yörenin eski ve ilginç oyunlarından “Sayı Sayma” izleyenlerden büyük beğeni ve ilgi topluyor. “Deve, Deveci, Kürt Kızı, Gelin, Ayı, Ayıcı, Korkuluk, Bekçi, Jandarma, Hakim Tosbağa... ” rollerindeki kişilerle oynanan oyunda, Kürt Kızı, Gelin birden fazla kişiyle de oynanabilmektedir.
Oyunun merkez kişisi deveci, iki insan, merdiven ve örtülerden oluşan deveciyle köyün içinde sürekli seyir halinde...
Etek, elbise, yelek, başörtüsü ile kadın kılığına girmiş erkeklerden gelinler, korunması gereken grubun gözbebekleri.
Yine kadın kılığına girmiş erkeklerden oluşan, Kürt kızı/kızları evlerden yiyecek isteyen oyuncuları.
Korkuluk, halkı korkutacak... Ayı halka saldıracak... Tosbağalar yakalayabildiği kız, kadınları, erkekleri meydanda kurulan darağacına asarak (göstermelik) kendilerine yiyecek, giyecek, para verilmesini ister..., vermeyenlerden zorla alır... Zorla evlerin içine girilir, mutlaka bir şey alınır. Topluluğu ziyaret eden izleyici köylüler, gençler, çocuklar kovalanır. Bu arada gelinlerden birisi kaçılırsa tüm oyuncular gelini kaçırana saldırarak gelini kurtarırlar, yüklüce bahşiş olmadan bırakmazlar.
Bu, böylece tüm evlerde tekrarlanır. Darağacının olduğu meydana gelince işler biraz değişir. Oyuncular gözüne kestirdikleri kişileri asmak için darağacına getirirler. Asılmak üzere olanların yakınları onları asılmaktan kurtarmak istiyorlarsa bol bahşiş vermek zorundadırlar. (Asılma olayı iple koltuk altından yapılır).
Kimileri ayının pençesine rast gelir. Kimileri tutulup bir su birikintisine atılarak ıslatılır.
Oyunlarını başarıyla sergileyen bu oyuncular, köyde bir “Amatör Tiyatro Grubu” oluşturdular. Yeniköy’den Kırıntıya hareket eden Sayı Sayıcılar burada da oyunlarını sergileyip büyük beğeni kazandılar. Gösterileri sırasında Kayacık’tan (Giresun’a bağlı doğal kökleri Kırıntı olan köy) gelen misafirlerden de büyük alkış topladılar.
Gösterilerinin bitiminde toplanan para ve yiyecekler bir sonraki eğlenceye ayrıldı. Kırıntı Köyü’nden olan Yazar Muzaffer Bal bize bir noktayı hatırlattı. Yıllar önce Kırıntı ve Yeniköy de Tiyatro Oyunları sergilenmiş, köylülerce çok beğenilmiştir.
(Bu işin Yeniköy’deki en büyük ustası Süleyman Kara’dan derlediğimiz bilgilerle, özellikle kış aylarında yapılan bu etkinlikle tüm köylülerden toplanan çeşitli yiyecek malzemesiyle ortak bir yemek pişirilip, ortak yenilir, oyunlar oynanır, eğlenilir.)
Akşam, Kırıntı Köyünde eğlence düzenlendi. Aramızda Giresun ili Alucra ilçesi Kayacık köyü Derneği üyeleri de vardı. Eşi az rastlanan bu topluluğun tek amaçları birlik, beraberlik ve mutluluktu.
Yeniköy ve Kırıntı Köyleri Yardımlaşma Derneği’nin veda gecesi olarak verilen davette merkezi İstanbul’da bulunan Kırıntı Köyü Derneği Başkanı Celal Coşkun, Kayacık köyü Derneği Başkanı Ali Günel birer teşekkür konuşması yaptılar. Ankara’da bulunan Yeniköy ve Kırıntı Köyleri Derneği Başkanı Hüseyin Aydoğan teşekkür konuşmasında şunları söyledi;
“Bu dernekler, ayrı ayrı değil, bir çatı altında birleşmelidir. Bundan dolayı bir çatışma varsa, bunların giderilmesi; dernekler arası birlik ve beraberliğin, dayanışmanın tüm Türkiye’ye yayılması en büyük dileğimizdir. Biz dernek olarak birlikten yana elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız. ”
İstanbul Kırıntı Köyü Derneği’nin
Karaburga (Burga Baba) Programı
Bugün, İstanbul Kırıntı Köyü Derneği’nce Kırıntılıların Aşığın Paarı’na Karaburga’ya yapacakları ziyaret haberi ve daveti gelince Yeniköy’den de birkaç kafile buraya hareket ediyor. Şiran’ın eşsiz güzelliklerinden Tamara Şelalesi bazılarının ilgisini daha fazla çekmiş ki bir grup insan da oraya yöneliyor.
Hayli uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Aşığın Paarı’na varıyoruz. Yemeklerimizi yiyip dinlendikten sonra çevrenin en önemli “ziyaretgahı” olan Karaburga’ya (Burgababa) yöneliyoruz.
Denizden 3300 metre yükseklikte, sırtlarında devamlı kar olan bu dağın kutsallığına inanılıyor. Burada her zaman kurban kesen birilerine rastlamak mümkün. Tüm Gümüşhane çevresinden olduğu gibi Giresun ve Trabzon’dan ziyarete gelenler de oluyor.
Karaburga Dağı, Gümüşhane ve Giresun il sınırını oluşturuyor. Bölgenin en yüksek noktası olan bu dağ hakkında coğrafi atlas ve kitaplardan bilgi edinmek mümkün.
Karaburga ili ilgili sayısız söylence var. Dağa çıkarken konuyla ilgilenen Günaydın Aydoğan’dan dinliyoruz; “Buranın esas ismi Burhan Ya Ali”dir. Bin bir surata sahip Burhan Ya Ali. Bir gün damadı deli olan, bir hatun, damadıyla bu dağlara gelmiş. Dağın ardından o anda atlılar dergah olmuş, selam verip selam almışlar. Kadın “sıfatını beri döndersene ya er kişi, yabancı” demiş. O anda yabancı Delik Taşın ardından sır olup gitmiş. Orada bulunan birisi demiş ki, bu “Burhan Ya Ali” idi. Biz isteyip de almasını bilemedik. Kısmet dağıtandan yararlanamadık.
Yine bir söylence de, kocası hasta bir laz karısı anlatmış. Dokuz sene yatalak olan kocasını bu dağa getirince, güle oynaya aşağı inmişler.”
Tabii ki bunlar tümüyle bir inanç. Halkın sevdiği kişilere, yerlere besledikleri ilginin göstergesi. Karaburga’nın diğer ismi Burgababa. Kırıntı köyü yaylasından yaklaşık dört saati tutan dağın arka cephesinde Yıldız Gölleri’nden önceki en büyük dağ Abdal Dede Dağını (Abdal Musa Tepesi) görürüz. Bu sene çok kurak olmasına rağmen dağ eteklerinde kar kendini yine gösteriyor. Bu bölgede kutsal ziyaret yerlerimizden biri.
Halk tarafından belirlenen şifalı sular dağın eteklerinde Çorağan Deresi’nde toplanmış. Karaburga dağından sonra ilk vadi Çorah sularını halka sunuyor.
Topluluk doğanın bütün güzelliklerinden yararlanıyor, doğayla bütünleşiyor. (Senenin belli dönemlerinde ziyaret edilen ve anma etkinlikleri yapılan Burgababa, (Karaburga) yöredeki en ünlü ziyaret yeridir, onun adına kurbanlar kesilir, dilekler dilenir, uzun sarp yollar aşılalarak buraya varılır.)
Köylülerle Röportajlar
Köy gezilerine katılmayan yaşlıları teker teker ziyaret ediyoruz.
Yeniköy’ün yaşlısı olan, Gülhanım Aydın’la (90) konuşuyoruz. Eski gelenek ve görenekleri soruyoruz, bize eski türkülerden söylemesini istiyoruz. Hıdırellez’den bahsediyor. Hıdırellez günü Kırıntı, Yeniköy hatta Aşağı Görsütlülerin (Sünni İslam anlayışından olan köy) toplanıp eğlenceler düzenlediklerini Kırıntı’daki Hıdırellez, Kırklar Tepesini ziyaret ettiklerini, türkü söylediklerini, Aşağı Görsüt’ün yaylasına çıktıklarını belirtiyor. Bize yöreye ait iki türkü de söylüyor.
“Entarimin kolları
oymalıdır oymalı... ”
“Yılan taşa kaynadı
Taştan çıktı oynadı...
Azma yılanım azma
Yoktur elimde kazma
Öldürürler yılanı
Kâtip deftere yazma... ”
Kırıntılı Gülhanım Öztürk (90) ise hasta olmasına karşın bizi o sevecen yüzüyle kabul etti. Düzenlenen turlardan memnun olduğunu söyleyen Gülhanım Hala, bize yöreye ait iki türkü okudu.
“Üç bacım, üç gardaşım
Şekerlerde imanım
Hepsi de var ama
İlle de büyük bacım... ”,
“Kırıntı’nın taşları
Civciv öter kuşları
İsmail’i vurdular
Arnavut’un Puştları... ”.
Kırıntı’da Cenaze
16 Temmuz 1994 Cumartesi Ankara’dan gelen Süleyman Öztürk dün gece Karaburga dönüşünde yolda vefat ediyor. Her iki köyü de yas bürüyor. Tüm köylüler Kırıntı’da cenazede buluşuyorlar. Cenaze erkânı yerine getiriliyor, sonra gözyaşları içinde toprağa verilirken; herkesin içinde bir burukluk bırakıyor, o sevecen, tatlı yüzlü adam.
Kurallar, uymak zorunda olduğumuz fakat sevemediğimiz kurallar. O gün bizi uzaklaştırıyor. Ankara turu ilk kafilesi yola çıkıyor.
Her halde az sayıda tur böylesine hedefine ulaşmış, böylesine bir çok kişiyi mutlu etmiştir.
Ah; bir de cenaze olmasaydı.
En büyük dileğimiz bu turların devamı.
Köy Turundan İzlenimler
Geziye katılanların geziyle ilgili gözlem, sonuçlar ve izlenimleri alındı. Bunları aşağıda sunuyoruz.
- “Aradan 17 yıl geçtikten sonra ancak köye gidebildim. Büyük değişimler olmuş. Köye elektrik, televizyon gibi şeyler gelmiş, yayla yolları yapılmış çok güzel bir şey. Memnun oldum. ”
- “Gezi iyiydi; ama organizasyon iyi değildi. ”
- “Köy dışından gelen insanlar, yeni yeni insanlarla tanıştırıldı. Yeni dostluklar kuruldu ki en güzeli de buydu. ”
- “Bir Çorumlu olarak köye ilk kez gittim. Yolculuklarla ilgili organizasyonda eksiklikler vardı; görevliler daha fazla olabilirdi ama, genel olarak çok iyi geçti. ”
- “Benim kişisel görüşüm şu; Kırıntı ve Yeniköy ayrımı olmamalı. İki köyün tek çatı altında dernek kurması çok iyi iş olmuş. Çünkü ben daima birlikten yanayım. ”
- “Yollar oldukça bozuktu. Yolların yapılması konusunda girişimlerde bulunulmalı. ”
- “Çok kalabalık olarak gidilen bu tip gezilerde mutlaka ses yükseltici olmalıdır. Bu gezide en azından bir megafon alınabilirdi. ”
- “İstanbul ve Ankara Dernekleri aralarında daha içtenlikli bir dostluk havası estirilebilirdi. Sanki yapay da olsa, bir ayrım var gibi geldi bana. ”
- “25 yıl önce görmediğim Kırıntılı arkadaşımı gördüm. Çok daha iyi oldu. ”
GELİNCİK, YIL 1, SAYI 1, EYLÜL 1994