Pazar, 26 Şubat 2017 13:40 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | | | Gösterim: 2065
Makedonya’daki Harabati Baba Tekkesi Görevli DervişiAbdülmattalip Bekiri (61) İle Bektaşilik ve Tekkedeki Son Dönem Babaları Hakkında SöyleşiAyhan AydınAbdülmüttalip Bekiri Derviş, 25 Mayıs 1955’de, Gostivar’da Zdunye Köyü’nde doğmuş. 1 Ocak 1987’de Tayyar Gaşi Baba’dan nasip alıp yola girmiş. Tayyar Gaşi’den Ağustos 1994’de Derviş’lik hırkası giymiş. Abdülmüttalip Bekiri; Bu Tekke’de görev yürüten Tahir Emini Baba ve şu anda Dedebaba olarak Tiran’da görev yürüten Ednond Brahimaj (Baba Mondi) ile de çalıştı, Sersem Ali Dedebaba (Harabati) Baba Tekkesi’nde dervişlik görevini yürüttü. Bu Tekke’de şu anda bir baba yok. Bu konu zaten eleştiriliyor. Abdülmüttalip Derviş, 22 yıldır aralıksız görev yürüttüğü ve kendisinden başka şu anda görevlisi, çalışanı ve sürekli kalanı olmayan bu tekkenin temel direğidir. Yol - Erkan Konuları, Baş Okutma ve Muharremde Yapılanlar…Sevgili Dervişim Bektaşilik burada her şeye rağmen tam anlamıyla yaşayan bir inanç. Burada “baş okutma” var. Nedir baş okutma? Muharrem (matem)’de buradaki Bektaşiler neler yaparlar?Sizde, Alevilerde Görgü Erkanı var, bizde de “Baş Okutma” vardır. Her muhip, her derviş, her baba, halifebaba, hepsi bu kuraldan, yani “Evliya Kanunu”ndan geçerler. Bektaşilikte yol kurallarında muhip olanlar muharrem ayında, matemden sonra, muharrem ayı boyunca büyük engeller yoksa, mutlaka baş okutmak zorundadırlar. Ama kişiler şehir dışında, yurtdışında olunca bu bazen aksayabilir. Ama genelde kural matemden sonra, muharrem sonuna kadar baş okutmasının yapılmasıdır. 1 Muharrem ile 10 Muharrem matemdir, yastır. Bu zamanda oruç tutulur, perhizlilik vardır. Bizde sefer ayında ve ramazanda nasip verilmez. Muharremde yapılanlar, yapılmayanlar, aşure orucuMatemde; insanlar birbirlerini gördükleri zaman; “Ya Hüseyin, Ya Hüseyin, Ya Hüseyin” derler… İnsanlar birbirlerine sarılmazlar, kucaklaşmazlar, tokalaşmazlar, birbirine el vermezler. Bir zahirle, (bir Sünniyle) karşılaşınca el sıkılır (mecburen), ona sırlar verilmez. Bir Bektaşi bir başka Bektaşiyle karşılaşınca “Ya İmam” der. Değeri de öbürüne “Ya Hüseyin” der. Oruç; bazen iki Cuma günü birbirine denk gelirse oruç o zaman 8 gün tutulur. 1 muharrem perşembeye denk gelirse ilk gün tutulmaz, Cuma günü öğleden sonra oruç başlar. Bu dokuz gün sayılır, 10. Gün sayılır, oruç açalır. Yani 10 gün oruç tutulur. 10. gün şerbetle oruç bırakılır (açılır). Öğleden sonra akşam vakti aşur (haşure) kazanı kaynamaya başlıyor, dualarla. Ya İmam, Ya Hüseyin, Kurtuluş Sendedir, diyor Baba. Çok uzun bir dua okuyor. Aşure kazanı kaynarken kepçeyi ilk önce baba alır, öper ve karıştırmaya başlar. Baba öperek bırakır, derviş öperek kepçeyi alır, o da karıştırır. Sırasıyla böylece herkes aşure kazanını karıştırır. Gece nöbeti tutulur. Kazanlar sabaha kadar yalnız bırakılmaz. İnsanlar bu konuda çok duyarlıdır. Tüm geleneklerimiz, göreneklerimiz hep devam eder be canım… Ertesi sabah mersiye okunur. “Lanet Yezit’e, Rahmet Hüseyin’e, Ya İmam Hüseyin” denir. Sonra aşure yenmeye başlanır. (Bizim burada bu dergahta, gece kazan kaynar, bizler gece aşure yeriz, sabah halka dağıtılır. Çünkü baba başka bir yere gidecektir. Burada da şu anda baba olmadığı için bunun gece yenmesi gerekir.)Makedonya’da burada Harabati Baba Tekkesi’nde; 10. Gün yapılır. Burada baba yok. 10. Gün öğlenleyin İmam Hüseyin şehit olduğu için, öğleden sonra 12.00’den, 13.00’den sonra halk orucu açar. Ama çorbadan içemez. Çünkü burada görevli baba olmadığı için babanın mutlaka gelmesi beklenir. Babanın çorbaya dua vermesi gerekir. Ondan sonra Aşure çorbası dağıtılabilir. Baba ne zaman gelirse o zaman çorba dağıtılır. Saat: 24.00’e kadar ibadet olur, muhabbet olur. Sofranın sonunda kaynayan aşure yenir. Ama normalde ve Arnavutluk’ta muharremin 11. Günü çorba dağıtılır. Yemek yenilir, muhabbet yapılır, kurbanlar kesilir, sonra aşure dağıtılır. 10. Ve 11. Gün kurbanlar kesilip muhabbet olur. Burada isteyen kişiler de kurban keserler. Ama kimse kurban kesmezse, tekke kendi imkânlarını zorlar ne yapar, ne eder kurbanı mutlaka keser. Baba diyelim ki geldi, öğleden sonra, 12.00’den sonra, aşure kaynamaya başlar. O gün aşure kaynar. Gece babayla birlikte orada bulunan canlar aşureden yiyebilirler. Estesi gün ise diğer tüm insanlara aşure dağıtılır. Bizler her türlü imkânı kullanıp her sene bin litre kadar üç büyük kazan aşure yapar hiç kimseyi ayırmadan dağıtırız, Harabati Baba Tekkesi olarak. Ama ola ki baba gelmeyip gündüz için icazeti bana verince bu fakir (ben) de niyetlenip yine öğleden sonra aşureyi kaynatırız. Akşama hazır olur. Erkanlar yürür. Akşam niyazımızı yaparız. Sonra Muhabbet Sofrası’na geçeriz, baba gelir, sonra burada mersiyeler, nefesler okunur. Muhabbet olur, lokmalar yenilir. İmam Hüseyin anılır. O gece kesinlikle aşure dışarı çıkarılmaz. Orada bulunanlar aşure yiyebilirler. Ertesi gün ise aşure herkese dağıtılıbilir. 12. Günden itibaren; murarrem ayının sonuna kadar, yani 18 gün boyunca, erkanlar yürütülür. 18 gün boyunca talip, muhip kabul edilir. Ayhacağım bu yolu sen de biliyorsun; İnsanlar kurbanıyla, rehberiyle gelir. Kefiliyle, ailesiyle, el alır, yola girer, nasip alır… Gurup halinde veya yalnız. Ağlaşan var mı, der. Dargınlık, küskünlük var mı, der… Baba. Dervişden razılık sorulur. Üçleme olmalı, yani az kişide küçük bir sofra kurulur. 10 kişilik bir gurup varsa kurbanlık muhabbet olur. “Baş Okutma”. Kişiler meydana teker teker alınırlar, baş okuturlar. Kocası girer, o çıkınca hanımı girer. Çünkü o meydan da herkes bacı-kardeştir. Ama kişinin eşi olduğu için bacı –kardeş olamazlar birbirlerine, birisinin çıkması gerekir. Diğer herkesle bacı-kardeştir. Yolumuz böyle kadın – erkek birlikte, dosdoğru bir yoldur. Bu meydanda herkes birbirinden bağımsız sorgudan, sualden geçirilir. Sevgili Dervişim Arnavutluk’da hangi dedebalara şu ana kadar görev yapmıştır?Dervişle birlikte mevcut orada bulunan kayıtlardan şu bilgeleri derledik. Arnavutluk’ta Görev Yürütmüş Dedebabalar:
Sali(h) Niyazi Dede Baba (1876-1941)
Ali Rıza Dede Baba (1882-1944)
Kamber Ali Dede Baba (1896-1950)
XHafer Sadık Dede Baba ( 1882-1945)
Abaz Hilmi Dede Baba (1997-1947)
Ahmet Myftar (Muhtar) Dede Baba (1916-1980)
Hacı Reşat Bardi Dedebaba: Son dönemin en sevilen “dede”si, 1935 doğumlu. 2 Nisan’da Hakk’a yürüyor, 4 Nisan 2011’de toprağa veriliyor.
Ve son Dedebaba
Haxhi (Haci) Edmond Brahimaj Dede Baba (Baba Mondi)
19 Mayıs1959 doğumlu. 2011’de Dedebaba oldu. Makedonya Tetova’da BulunanSersem Ali Dedebaba (Harabati Baba) Dergahı’nda (Tekke) Görev Yürüten Son Dönem Bektaşi Babaları:Kazım Bakali: Harabati Baba Dergâhı’nın son dönem en önemli babası. 1879’de doğmuş, 15 Şubat 1981’de Hakk’a yürümüş. 1946 yılına kadar Harabati Baba Dergâhı postnişiymiş. 1946’dan sonra Kosova’daki Jakova Bektaşi Dergâhı’nın postnişini olarak hizmet yürütmüş. Kabri Kosova’da Jakova Bektaşi Dergâhı’ndadır.Caferi Tayyar Gaşi:1915 doğumlu, 26 Kasım’da Hakk’a yürümüş, 27 Kasım 1994’de toprağa verilmiş.Gostivar’daki naşı sonra Harabati Baba Dergâhı’na getirilmiş, iç avluda, iki Malatya’lı seyit kökenli Baba’nın yanına sırlanmıştır. Aynı zamanda Abdülmüttalip Derviş’in mürşididir.Tahir Emini: Şahsen benim de tanıyıp söyleşiler yaptığım baba 1941 doğumlu. 16 Şubat’ta Hakk’a yürüdü, 17 Şubat 2006’da toprağa verildi. İç Avlu’daki kapalı mezarlıkta, Recep Paşa’nın kabrinin arkasındaki mezarlar yanında ilk sıradadır. (Bu bölgede kişinin ölümü kadar toprağa veriliş tarihi de önemseniyor. A. Aydın) Haxhi (Haci) Edmond Brahimaj Dede Baba (Baba Mondi)19. 05. 1959 doğumlu. 2011’de Dedebaba oldu. Tahir Baba’dan sonra Dedebaba oluncaya kadar bu Tekke’de babalık yaptı. Sık sık görevleri gereği Arnavutlu ve başka yerlere giderdi. Sevgili Dervişim mürşidiniz Tayyar Gaşi hakkında bize bilgiler verebilir misiniz? Onu en iyi tanıyanlardan birisiniz ve ilk ağızdan bu bilgileri almak çok önemli. Tayyar Gaşi1915’de Makedonya’nın Gostivar kentinde doğmuş. 1945’de açılan kurslarda eğitim almış, daha okullar açılmadan bazı eğitimler almış. Özellikle dini eğitimler almış, dini konularda kendisini çok geliştirmiş, yetiştirmiş, Kuran’ı 7 kez hatmetmiş. Aynı zamada terzi olarak geçimini sağlıyormuş. Ünlü Bektaşi Babalarından, Şair, Haydar Cemil Baba 1936’da Tayyar Gaşi’nin terzi dükkanına tesadüfen gelmiş. Salı günü için bir hırka yaptırmak istediğini söylemiş… Tayyar Gaşi de “bugün Salı, bugün elime makas alamam” demiş. Çok ağır bir gün, böyle bir anlamı var, demiş. O Zaman Haydar Cemil Baba, evladım sen bugünlerden hangi gün olduğunu biliyor musun, demiş? Bugün şehitler serdarı, yüceliğin timsali Kerbala Şehidi İmam Hüseyin’in doğum günüdür, demiş. Öyle bir konuşma olur… Caferi Tayyar Gaşi Haydar Cemil Baba’nın konuşmalarından, tavrından çok derin bir şekilde etkilenmiş. Adeta büyülenmiş. 2 gün sonra ise Perşembe günü Nevruz’a tesadüf eder. Zaten bilgiyle dolmuş, arayış içinde olan Tayyar Gaşi o gün, Haydar Cemil Baba’dan “el alır”. “Aşığa tarif yoktur” Ayhancığım, işte burada bir büyük etkilenme olur. Bir sözle Caferi Tayyar Gaşi, Haydar Cemil Baba’ya teslim olur. Tarika nail olur. (Yani Bektaşi yoluna giriyor.) Eskiden o mevlütlerden mevlütlere giden birisiymiş. Ama onu bunlar tatmin etmiyormuş, işte aradığını Haydar Cemil Baba’da ve Bektaşilik’te buluyor. Onun derin etkisini her zama bizlere anlatırdı. Haydar Cemil Baba’nın aslında çok kıymetli, bilgili ve hikmetli birisi olduğunu söylerdi. (Haydar Cemil Baba sonrasında Bulgaristan’a gidiyor. Orada da gerçekten Sünni kökenli onlarca kişiyi derinden etkileyip onların Bektaşi yoluna girmelerine neden oluyor. Böyle büyük bir etkilenme sonucunda Bektaşi Yolu’na girip halen o büyük aşkı yaşayan ve orada yaşayan son muhibiyle ben de söyleşi yapmıştım. Ayhan Aydın. Haydar Cemil Baba için bakınız: Deniz Ali Baba Dergahı Postnişini Haydar Cemil Baba, (Haydari) ve Şiirleri, Dr. Filiz Kılıç-Dr. Orhan Kurtoğlu- Tuncay Bülbül, Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi Yayınları, Mayıs 2008, Ankara)Kendisi terziliğe devam eder, geçimini bundan sağlar. Üsküp’te aldığı eğitimlerden dolayı, harpten sonra öğretmenlik görevini yerine getirmeye başlar. Terzilik bundan sonra ikinci mesleği olur artık. Birkaç köyde öğretmenlik yapar. Aynı zamanda hem de muhipliğine devam eder. Bir başka cemde Haydar Cemil Baba ona rehberliklik yapar. Ona derviş gibi taç, hırka verir. O gece muhabbeti birlikte yürütürler. O sonunda emanetleri alır, yolda yürümeye devam eder. Çevrede en çok sevilen baba olur.Dünya yaşamında ise uzun çalışmalar sonrasında Tayyar Gaşi, emekli oluyor. Harabati Baba Tekkesi’nde de uzun zaman hizmet yürüten, sonra Kosova’ya gitmek zorunda kalan Baba Kazım Bakali Jakova’dadır. 1977’den önce de Tayyar Gaşi onu tanır, ona rehberlik yapar. Kazım Bakali, Hayar Cemil Baba’ya dervişlik de yapan Tayyar Gaşi’ye 1977’de babalık icazetnamesini verir. Tayyar Gaşi aynı zamanda benim anam Nasfide’ye (83), ve Amcam İbrahim’e ve bir çok kişi de rehberlik yapmıştır. Baba Tayyar Gaşi zaten bundan önce; nevruzlara, muhabbetlere köy köy giden birisi. Kendisi hem öğretmenlik yapar, Gostivar ve diğer yerlerdeki köylerde sohbetler yaparmış. Gündüz öğretmenlik yapar, akşamlarıyla muhabbat yaparmış. Onun Türkçe’si mükemmeldi. Hem Osmanlıcası, hem de Arapça’sı vardı. Hadikatüs Sueda’yı Farsça’dan okurdu. Okuduğunu Türkçe’ye, Arnavutça’ya, Makedonca’ya çevirirdi. Biraz Fransızca bilirdi. Birçok vasfı olan çok üstün bir insandı… Bir dönem buralarda yasaklar olduğu için insanlar köylerde de meydan açmışlardır. Bir zaman Kazım Bakali olsun, Tayyar Gaşi olsun hep köylerde bu hizmetleri yapmış, yolu bırakmamışlardır. 1998’de ise elindeki yetkiyle Kosova Jakova’da Kazım Bakali Tayyar Gaşi’ye halifelik icazetnamesi vermiştir. Her ne kadar o zamanlar bu Harabati Baba Tekkesi müze şeklinde olsa da, bizler burayı ziyaret ediyor, dualarımız yapıyorduk. Yani burası fiilen kapalı olsa da, biz gelip kendi özel dualarımızı, niyazlarınızı, hizmetlerimizi yapıyorduk. Burası büyük bir makam olduğu için, kapalı olsa da buraya gelinirdi. Makedon olan müze görevlisinden bilet alarak buraya giriliyor. Kazım Bakali, Tayyar Gaşi’ye Harabati Baba Tekkesi halife icazetnamesini bu ruh haliyle veriyor. (Serçeşme Dergisi, Ağustos 2016, Sayı: 34, Sayfa: 22-25)Söyleşinin Devamı…Tayyar Gaşi Öncülüğünde Harabati Baba Tekkesi’nin Tekrar Açılması…Herkeste bir kanaat oluştu, içimizde de bu kararı aldık, herkesle anlaştık, Harabati Baba Tekkesi’nde artık bizler karar verdik, Tekke’yi ne olursa olsun, açmaya kararlaştırdık. Kendi aramızda anlaştık. 20 Mart 1994’de, Sultan Nevruz’da, burayı (Harabati Baba – Sersem Ali Dedebaba Tekkesi) açmaya karar verdik. İşte Tayyar Gaşi’de bizimle birlikte, bizim önümüzdeydi. Bu açılışta Türkiye’den de on beş kişi kadar Bektaşi bizleri desteklediler. Feta Baba olsun, Derviş Nazım olsun bizim yanımızdaydılar. (Bu açılışta Tahir Emini (Baba), İbrahim Bekiri (Abdülmüttalip Derviş’in amcası), İsmail Haki Emini, Abdülmüttalip Bekiri (Derviş) ve diğer muhiplerle bu açılış yapılıyor. Daha uzun öyküsü olan burada, Bektaşilik adına, bir büyük mücadeleyle bir hakkın gaspı önlenir, yıllar yılı Türkiye’de kem küm eden, kendi gölgesinden korkan kimi Alevi ve Bektaşi ileri gelenlerin aksine, müze olan Tekke’ye Bektaşiler el koyarlar, açlık grevine başlarlar. Her şeyi göze alırlar, sonunda başarırlar… Harabati Baba Tekkesi’ni Bektaşiler tekrar elde ederler… (Sonrasında ise vahabilerin işgali olur… Ayhan Aydın))Tayyar Gaşi çocuk ruhlu, insan üstü bir insandı. Her şeyi bilirdi, çok çalışkan bir insandı ama o hastaydı. Kendisi kanserdi. Her şeyin farkındaydı. O gözünü yumuncaya kadar Bektaşilik için çaba gösterdi. Büyük bir ulu kişidir. Kendisi Halifebaba’ydı. Yine bir öğretmen olan, çok sevilen, sizlerin de tanıdığı Tahir Emini Baba’ya Eylül 1994’de babalık icazeti verdi. Kendisi 26 Ekim 1994’de Cuma günü ruhunu teslim etti, Hakk’a ulaştı. 27 Ekim’de de toprağa verildi. Gostivar’da Hakk’a yürüdü. Sonra biliyorsunuz işte, buraya Tekke’ye getirdik. O buraya layıktı. Biz de bunu yaptık… Vefatından altı yedi sene sonra, kendi vasiyeti üzerine, müftülükten de izin alarak bunu yaptık. Onun 150 kadar “El Evladı” vardı. Yani “Yol Evladı” vardı… Bel evladı ise 7 tanedir.Hasiye (Doktordu – Hakk’a yürüdü), Şirin (Arnavutça Prof. – Emekli (muhip)), Ali Haydar Gaşi (Doktor, (muhip)), Musa Kazım (lise mezunu (muhip)), Zeynel Abidin (İngilizce hocası (aşık)), Bukuriye ( Lise öğretmeni, Baba Tahir’in muhibi, (dervişliğini ben yaptım)), Yolsa (öğretmen) (Aşık). Tayyar Gaşi bu 7 evladını “tuz – ekmek” gibi helal olan öğretmenliği ve terziliği sayesinde yetiştirdi, okuttu. Herkese de örnek aldı, herkes onu severdi. Gostivar’da otururdu. İki evi vardı. Evi dergah gibiydi. Harabati Baba Tekkesi kapalı olduğu için ibadetleri burada yapamıyordu, meydan açamıyordu.. O hem kendi evinde, hem de kendisini çağıranların evinde sohbetler açardı. Hep sohbet, muhabbetle dolu günleri vardı. O bir gönül insanı, o bir din büyüğü yani büyük bir Bektaşiydi. Onun önünde her zaman saygıyla eğiliyorum, her daim mürşidimi anıyorum. Işıklar içinde uyusun.Çağını Aşan Biri Önemli İsim; Kazım Bakali Baba var. O Tayyar Gaşi’ye halifelik vermiş, dediniz. Peki, Kazım Bakali, bu icazet nameyi vermeye yetkili miydi?Yetkiliydi. Arnavutluk’ta Envar Hoca olduğu için Bektaşilik yasaktı, tekkeler kapalıydı. Dedebabalık kurumu işlemiyordu. Kazım Bakali bu konularda görevlendirilmişti. Kendisinin yetkisi vardı. Kendisi mücerret, en yetkin halifebaba’ydı. Bizim bu bölgede son zamanlardaki en bilgili baba olarak bilinir. Kazım Bakali bir ilim insanıydı. 5 dili çok iyi bilirdi. Hem okur, hem yazar, hem konuşurdu. O çok üstün bir insandı. Kendisini en çok geliştirmiş bir babaydı. Kazım Bakali aslında tam bir öğretmendi.O aslında öğretmenden de öte bir şeymiş. Çünkü biliyorsunuz Türkiye’de de tanınan Salih Niyazi Dedebaba zamanında dervişlere ders veren bir büyük insanmış. Yani 1939’de dervişlerin hocalığını yapıyormuş Kazım Bakali. Kosova’da, Elbesan’da, birçok yerde öğretmenlik yapmıştır.Kazım Bakali’nin halifeliği Cafer Sadık Dedebaba’dandır. Kazım Bakali Tayyar Gaşi’nin dışında Türkiye’den de iki kişiye “halifelik” icazeti vermiştir. Bunlardan birisi İzmir’de yaşayan Cafer Baba bir diğeri de Aydın Tire’de Hasan Baba’dır, ilk halifeliği ona vermiştir. (Şimdi rahmetli oldu. Hakkı Saygı Baba’yla burayı yani Horasanlı Ali Baba Dergahı’nı, 2002’de ziyaret etmiştik. “Postnişini Horasanlı Ali Baba Dergahı”. Naciye Anabacı Sultan ise aksi gibi o gün orada değildi. Sonrasında o da Hakk’a yürüdü. Oğlu Sırrı varmış, o da nasipliymiş. A. Aydın.)(Kâzım Bakali Sipaho Baba ise, Salih Niyâzi Baba'dan nasipli mücerred babadır. Dervişlik nasibini Şemimi Baba Dergâhı Postnişini Mehmet Baba vermiş olup, babalık icâzetini 1932 yılında Hacı Adem Vechi Baba vermiştir. Önce Kalkandelen Dergâhı postnişini iken, dergâhın kapanması üzerine Yakova'ya geçmiştir. Halifelik icâzetini Cafer-i Sadık Baba'dan almıştır. Kâzım Bakalî Sipaho Baba: Kâzım Baba, Yakova doğumlu mücerret babalardandır. Üsküp Dar’ül-Muallim Mektebi mezunudur. Babası yörede tanınmış bir Bektâşî olan Derviş Selim Cemâli’dir. Sûlben fakîyr kulunuzun akrabalarındandır. Arnavutluk’un son kralı Zogo’nun, Savunma Bakanı Bayram Çuriye’nin özel sekreterliğini yapmıştır. Kroya (Akçahisar), Elbasan, Velican ve Timor Bektâşî dergâhlarında hizmet etmiştir. 1921 yılında Babalık icâzeti almıştır. 2’inci Dünya Savaşı sırasında, Tetova / Harâbâtî Baba Dergâhı’nda postnişin iken Recep Paşa’nın torunlarınca taciz edilmiş ve 1941 yılında Yakova Dergâhı’na muhacir olarak taşınmıştır. (Rahmetli Şevki Koca’nın notlarından) Şevki Koca, Bektaşilik ve Bektaşi Dergahları, Cem Vakfı Yayınları: 12, Editör: Ayhan Aydın, İstanbul, 2005))Türkiye’den hangi babaları tanıdınız?Türkiye’den çok fazla baba tanıdım. Onları zaman zaman ziyaret bile ettim. Onlar da buraları ziyaret ettiler ama daha çok ziyaret etmelerini bekleriz. Türkiye’deki kardeşlerimiz her zaman bekleriz…İzmir’de Cafer Halifebaba; Yunanistan’dan Balım Sultan Erkanı’nı sürdüren Mütehhil (evli) Halife Cafer Baba’nın İzmir’e yerleştiğini, şimdi 82 yaşlarında olabileceğini, hayatta olduğunu söylüyor. 1996’da kendisini ve Tahir Emini Baba’yı evinde ağırlayan babanın Selanik (veya Girit) Türkmenlerinden olduğunu söylüyor. Cafer Baba, Kazım Bakali Baba’dan el almış, 1979’larda. Kazım Baba Cafer Baba’yı “Halife” yapar. Kendisi mürşittir, Tayyar Gaşi ise rehberliğini yapar.(Bir tesadüf gibi olsa da o gece, Ahmet Muhtar Dedebaba Hakk’a yürüyor. İşte birisi Hakk’a yürüdü, birisi meydanda doğdu, yola girdi, diye sohbet ediyorlar.)Zeytinburnu’nda Veysel Baba var. Bayrampaşa’da Haşim Baba var, Küçük Muharrem Derviş var. Bunlar Halifebaba Cafer Baba’ya bağlıymışlar. Makedonya kökenli Fetah Güler Baba da Halife Cafer Baba’ya bağlıymış. Ayrıca şahsen bir kez gidip ziyaret ettiğim, Ankara Sincan’da Kesiktaş’taki Rahmetli Hasan Efe Baba’nın da Cafer Baba’ya bağlı olduğunu öğreniyoruz. Hasan Efe Baba’nın damadı Hasan Baba’nın varlığını öğreniyoruz. O da Cafer Baba’ya bağlıymış. Ayrıca bir başka Cafer Baba’nın da olduğunu Makedonya Kanatlar köyünden olan baba sultanın kendilerine bağlı olduğunu söylüyor.Kırçova’da Eyüp Baba var. Resne Nakolets Köyü’nde Derviş Ali Tekkesi varmış. Kazım Bakali’den muhip olan İzmir’li Derviş Cavit Sezer varmış. Dervişliği 1995’de rahmetli Tahir Emini Baba’dan almış. Tekkede duvarda asılı resimleri var. O zaman Fetah Güler Baba ile Harabati Baba Tekkesi’ni ziyaret gelmişler. Kendilerinde çok büyük bir aşk varmış. Ama sonrasında ilgileri azalmış. Meydan açılmış ozaman bir aşk doğmuş. Derviş Abdülmüttalip Bekiri’nin babası Bakır Bekiri de o zaman tekkedeymiş. Fetah Güler Baba Cavit Sezer’e kendisi dervişlik vermek istiyormuş. Tahir Baba olgunlukla, burada bir ayrım yok, bizler Tayyar Gaşi’nin evlatlarıyız, burada böyle oldu, İzmir’de yine size bağlanır, demiş. Onların gönlünü hoş etmiş. Çok güzel bir muhabbet olmuş. Derviş sonrasında kendisinin Cavit Sezer ile görüştüğünü söyledi. Fetah Güler Baba ile Cavit Sezer Derviş arası soğumuş ama Derviş İzmir’de ikisini tekrar buluşturmuş. Fetah Güler Kazım Bakali’den “muhipliği” alır. Babalığı Tayyar Gaşi’den, halifebabalığı ise İzmir’de Cafer Baba’dan alır. Bir de Derviş Nazım vardır. Kazım Bakali, 1950’lerde Makedonya’da ona nasip vermiştir. Dervişliği ise Baba Caferi Tayyar Gaşi veriyor. Kazım Baba onların köylerine de gidermiş. (Fetah Güler’le telefonda görüştüm. Kendisinin de Cafer Baba gibi 1935 doğumlu olduğunu, Makedonya Dofullu Köyü’nden 1957 yılında Türkiye’ye göçtüklerini, 1971’den sonra sık sık köyünü ziyaret ettiğini, şimdi ise köyün boş olduğunu, kalan bir ailenin ise Sünnileştiğini söyledi. 1967’de Türkiye’ye gelen Kazım Bakali Baba ile Hacı Bektaş’ı ziyaret ettiklerini söyleyen Fetah Baba, orada müze müdür Ali Sümer’le konuştukları iletti. (Rahmetli Ali Sümer Halifebaba) Şu an tarihlerde büyük yanlışlıklar var, bazen de Bektaşiler kendilerin bu yanlışı yapıyorlar. Hacı Bektaş’ı 1340 çıkarıyorlar. Bu yanlış. Bundan bir şey elde edilmez. Arada fark var. Güya Osmanlı’ya bağlayacaklar. Bunun yanlış olduğunu Kazım Bakali de söylemişti. Benim dervişim Derviş Nazım’dır. Şimdi derviş bulamıyoruz. (Ayhan Aydın))Öğretmen Bukuriye Gashi İseini Babası Tayyar Gaşi’yi anlatıyor…Bu geziden sonra, yeni gezimde, 12 Eylül 2016 Pazartesi günü, Kurban Bayramının birinci günü Gostivar’daki evinde ziyaret ettiğim aydın bir öğretmen olan Tayyar Gaşi’nin kızı Bukuriye Gashi İseini ve Tayyar Gaşi’nin oğlu Doktor Ali Haydar Gaşi Bey, Abdülmüttalip Bekiri’nin doğru bilgileri verdiğini, onu en iyi onun tanıdığını söylediler. Bukuriye Hanım’la uzun bir söyleşi de yaptım. Bururiye Gashi İseini, Gostivar’daki Hafız Yakup’un babası Tayyar Gaşi’den çok etkilendiğini, onun yazılarını, bilgilerini değerlendirdiğini araştırmalarında ve bir kitap çalışmasında ondan yararlandığını, onunla bir dostluk geliştirdiklerini söyledi. Tekke’ye defin işlemi için de Hafız Yakup’un yardımcı olduğunu dile getirdi. Bukuriye Gashi İseini, babasına ait fotoğrafları, bazı yazıları ve emanetleri Harabati Baba Tekkesi’ne teslim ettiklerini bildirdi. Bukuriye Gashi; babam herkesi kucaklayan, çocukla çocuk olan, kavgayı sevmeyen, insanları barıştıran, tam bir muhabbet adamıydı. Misafirden kaçmazdı. Küçücük evimiz misafirlerle dolup taşardı. Zaten her zaman misafirden korkmayın, misafirin rızkı peşinden gelir, derdi. Ekmek kırıntılarını kuşlara atardı. Hep bize örnek olmuştur. Diye babasını anlattı. Bizleri de babası gibi olağanüstü karşılayan bu can aileye şükranlarım vardır.Mufka Bekiri (Abdülmüttalip Bekiri’nin eşi – (58))Tayyar Gaşi çok iyi bir insandı. Hanımının ismi Fatıma idi. O da çok iyi bir insandı. Tayyar Gaşi’nin annesi Hasiye’de Zuydna Köyü’nden Bektaşi imiş. Edindiğimiz bilgilere göre de, Tayyar Gaşi;
Şeyho (Şeyh) Tayyar Velesbitci (Bisikletçi)’yi derviş yapmış. Onun mezarı da Gostivar’daymış. (Daha Tekke 1994’de yeniden açılmadan önce derviş yapmış).
Abdülmüttalip Bekiri’nin amcası, yola bağlı muhip Selam Bekiri’nin babası İbrahim Bekiri’yi derviş yapmış.
İsmail Hakkı Emini’yi de derviş yapmış. Tarlada ölü bulunan dervişin, Harabati Baba Tekkesi’ne çok yakın olan Rasadisht Köyü’ndeki mezarını da ziyaret ettim. Dervişin kardeşi ve aynı zaman Tahir Emini Baba’nın amcazadesi olan Ali Rıza Emini’yle uğradığımız Tetova’yı tepeden gören mezarlıktaki Mezar taşında; “Dervish Ismailakı Emini – 16.11.1939-08.08. 1997” yazıyordu.
(Serçeşme Dergisi, Eylül 2016, Sayı: 35, Sayfa: 33-35)