Toros Dağlarında, Avşar Boylarında
Bir Sevda Ozanı Dadaloğlu N'ic'oldu?
Şimdi
Hangi kuş uçmaz kervan geçmez
Yüce dağ başlarında
Bilinmez hangi serin derelerin koynunda
Oya gibi işlenmiş hangi vadi oylumlarında
Hangi mazlum ceylanlara söylüyordur
Dadaloğlu, Dadaloğlu
O yanık, yılanı deliğinden çıkaran
O içli Türkmen türkülerini
Dost kalbi olan o benzersiz sazıyla
Kim bilir?
İçinde sarılmamış hangi yarası kanar durur
Hangi hıncını alt edememiştir de hala
Zaman zaman kahreder her şeye,
En çok da Felek denen o umarsız,
Yenemediği tek hayduta karşı
Hala öfkelenir durur belki de
Kim bilir?
Nice gözüpek yiğitler can vermişler
Yılmadan cenk ettikleri er meydanlarında
Zalim Osmanlı'ya karşı,
Halk düşmanı, kadir kıymet bilmez
Ol Osmanlı paşaları ise,
Pare pare eyleyip atmışlar bir köşeye
Halkına canından can veren
Öyle güzel, öyle kalender,
Öyle cömert beylerini
Çadırlar yanmış, yıkılmış, ocaklar tütmez
Sürme gözlü yârdan bir haber gelmez olmuş
Sevgi yüzü görmemiş zalim babası
Görüşmelerini yasak edeli beri
O hayalindeki, düşündeki
Ahu bakışlı yare kavuş mudur bir dahi
Kim bilir?
Obadan obaya, yayladan yaylaya
Ozan olup hak bildiği yoldan dönmeyen
Bağrı yanıp sevda türküleri söyleyen
Düşmana gürz sallayıp zaman zaman
Kimileyin coşup zalimleri kovan
Gökte uçan turnalara yoldaş olup
Baharda açan çiğdemlere ve
Billur sulu gözelere karışan
Dadaloğlu, Dadaloğlu,
Söylese bize ne gün gördü, ne işitti
Ne murat aldı bu âlemden,
Sürdü mü acaba bir dem, bir devran?
Bir öğrensek, bir duysak
Bu öksüz oğlunun hiç dile getirmediği
Dertlerine ortak olur muyuz
Kim bilir?
Hiç umulmaz bir anda
Yari gibi sevdiği elma gözlü nazlı atı
Terk edip gitmiş midir yoksa
Yarı yollarda koyup da onu?
Ya hısım, akraba, toyları,
Yarenleri, ya Avşar boyları,
Unutmuşlar mıdır,
Bir nekeslik edip bir köşeye atmışlar mıdır,
Gayri yaşlanınca, eli ayağı tutmayınca,
Hatırlarına getirmez olmuşlar mıdır onu?
Kim bilir?
Yüreğimde derin, derin sızılar
Beni üzen, düşündüren kimi korkular,
Ruhumda O Ozanın kederli halleri var;
Doruklarında dağların reyhan kokan elleri,
Pare pare eder bizi gamlı sözleri
Biçer bağrımı sazlarının telleri
Meri kekliği uçurur yuvasından,
Eşi bulunmaz yaralı bülbül dilleri
Ah Dadaloğlu, Ah Dadaloğlu...
Onulmaz dertler, yaralar içinde
Tek başına mı kalmıştır yoksa
Kapkaranlık geceler içinde
Bir ağaç kovuğunda yapayalnız,
Öyle içli, öyle çıplak, öyle sefil...
Hüzün gözyaşları döke döke
Uçup gitmiş midir,
Bir tas su vereni olmadan,
Ecelsiz, umarsız, çaresiz,
Ve de
Her daim dünyaya sevgiyle bakan
O derin, o güzel gözleri açık mı gitmiştir
Bu vefasız, bu fani dünyadan,
Kim bilir?
Ayhan Aydın
29 Ekim 2022
İstanbul
Sevgili Öner Yağcı'nın Dadaloğlu kitabın okuyunca, bu büyük halk ozanımızın dünyasına bir yolculuk yapmakla kalmadım, bir başka hislerle ona bağlandım, onu sevdim... Dadaloğlu büyük bir ozan olarak Avşar boylarında, Toros Dağları'nda ömür sürmüş bir sevda ozanı olarak bilinir. Ama yerleşik yaşama geçmeme, dağlarda, yaylalarda yaşamak isteyen Türkmen boylarının yaşama aşkında, direnç kavgalarında o da yer alır... Sazını dostluk, sevda, aşk için çaldığı kadar, haksızlıklara baş kaldıran yiğit bir ses olarak da dağlarda yankılanır büyük yüreğinden çıkan avazları.
Ben ise bir başka hüzne saptım; bu Dadaloğlu deyip bağrımıza bastığımız büyük ozan ve diğer ozanlar... Acaba bu büyük değerlerimizin sonları nasıl olmuştur? Kendimce bir duygu aleminde onu düşünüp bir şeyler yazdım.
(Dadaloğlu, Yaşamı, ve Bütün Şiirleri, Öner Yağcı, Gün Yayıncılık, Tarih yok, İstanbul)