Çandarlıyı Kar Bastı

Çandarlıyı Kar Bastı

Dün güzel bir karşılaşma oldu. Can Yayınları’ndayken, Nusret Erdoğan ve kızı Esma Erdoğan yayınevine geldiler. Kendisi beni tanıdı, yarenleştik, sohbet ettik. Daha önce görsem de okumadığım kitabını bana imzalayarak verdi. Sohbetimiz çok güzel konuların kapılarını açtı.

Her zaman söylediğim gibi her kitaptan alınacak çok şeyler olabilir. Ülkemizde anılar, yerel gelenekler, yerel ozanlar – âşıklar çoğu zaman kendi alanlarında hep kapalı kalıp gün yüzüne çıkamazlar. Oysaki toplumun hafızası hala oradadır. Halkbilim konusu olan bu alanda çok çok büyük ilerlemeler oldu. Bu alanda çok sayıda araştırmalar yapıldı, kitaplar yayınlandı. Üstelik insanlar da artık birikimlerini ortaya koymak için eskisi kadar umarsız ve çekimser davranmıyorlar. Ama çok çok iyi biliyorum ki, Türk – Kürt halk topluluklarının yaşadıkları çok geniş bir coğrafyada daha binlerce derlenmeyi bekleyen mani, türkü, şiir, öykü, anlatı, anı, gizli kahraman, halk önderi gibi zenginliklerimiz var. Bizlerin ve tüm dünyanın yaşamını ilgilendiren, bizlere hem zenginlik, hem de yaşanmışlıklarla birlikte köklerimizi bulmamız için dayanak olacak nice nice sözlü kültür, kaynak ürünler var. Türküler derlenmekle, öyküler – anılar – şiirler dinlenmekle bitmez bu kutsal topraklarda.

Ben de bir solukta okudum Nusret Erdoğan’ın bana imzaladığı Çavdarlıyı Kar Bastı kitabını. Eser konuyu bilen bir el’den geçmiş, iyi hazırlanmış, sade, kolay okunur, ince oylumlu bir anı- derleme kitabı.

Kitapta, kendi ifadesiyle, 20 Eylül 1936 tarihinde Ardahan ili, Hanak ilçesi, Çavdarlı (Verana Nakala (doğrusu ise, Virane Nikola)) köyünde doğan Nusret Erdoğan üstadımızın çocukluk anılarıyla birlikte özellikle mensubu bulunduğu Seyyid Garip Musa Ocağı’na mensubiyeti nedeniyle cem, dedelik konularında bilgilerini ihtiva eden sayfalar da var. Ama kitapta beni en çok ilgilendiren ise aynı zamanda öğretmen – eğitmen olan kitabın yazarı Nusret Erdoğan’ın da babası olan Hüseyin Erdoğan’ın şiirleri oldu. İşte bu yüzden derlemeler, kitaplar çok önemli, diyorum. İşte ben bu kitap sayesinde Hüseyin Erdoğan hakkında bilgi sahibi olmuş oldum.

Kitaptaki bilgiye göre; “1904 yılında doğan, 5 Temmuz 1973 yılında vefat eden babam Hüseyin Erdoğan, eğitmenliğinin yanı sıra çok güzel de şiir yazardı. Gerçek bir halk ozanı üslubuyla yazdığı şiirlerinde kimi zaman “Tekçe” mahlasını kullanırdı.” (Sayfa: 50) Kitapta Nusret Erdoğan’ın da şiirleri var.

Evet, sevgili dolu bir insan olan Nusret Erdoğan yakın zamanda hayat arkadaşını kaybetmiş, 83 yaşındaki bu ihtiyar delikanlı. O gerçekten de neşeyle gülen, hayata umutla bakan çok güzel bir yürek. Yine aynı şekilde sevgili kızı Esma Erdoğan da candan bir insan.

Ne güzel ki, dün tesadüf etti, bu güzellikleri yaşadık. Hayat her gün insanlara nice nice güzellikler, umutlar verir… Hayat her şeye rağmen çok güzel… Hayat yaşamın içinde ondan kaçmadığımız, onun değerlerine değer verdiğimiz zaman daha da güzel.

İnsanlar böyle derlemeler yapmalı, birikimlerini ortaya koymalı, insanlara dolayısıyla evrene de seslerini, sözlerini, şiirlerini, türkülerini bırakmalıdırlar.

Nusret Amca’ya selam ve sevgiler olsun, daha nice mutlu yıllarla dolu güzel bir ömür dilerim…

Ayhan Aydın

24 Aralık 2019

Rumelihasrüstü, Sarıyer

Çavdarlıyı Kar Bastı, Nusret Erdoğan, Can Yayınları, 2. Baskı, 2013

 

Hüseyin Erdoğan’dan Şiirler

 

AH Ü ZAR

Kimseler sormadı benim halimi

Gözlerimden akan selden haber al

Sinemin yarası asla dinmedi

Sinemden açılan yerden haber al

 

Dil ile söylesem dilim dolaşır

Ah’u zarım arş alaya ulaşır

Tezenemin ucu tele dolaşır

Bari saz söylesin telden haber al

 

Bu benim derdimi kimse bilmedi

Yuttum ağuları ardı gelmedi

Yolunda kanadım, kolda kalmadı

Yoluk kanadımdan koldan haber al

 

Hüseyin’in derdini kimseler bilmez

Hayatı boyunca ağlar ha gülmez

Dert derdin üstüne artar eksilmez

Beni kimse bilmez benden haber al (Sayfa: 57)

 

SOYUMU SORANLARA

Eğer benim soyum sorarsan

Ol Garip Musa’nın kolundayız biz

Tarikim Hüseyin yolum Bektaşi

On İki İmamların yolundayız biz

 

Bu cihanın burcu barısı olan

Hatmi evliyanın varisi olan

On İki İmamların barışı olan

Haydarı Kerrar’ın elindeyiz biz

 

Erenlerin kısmetin dağıttı Hünkâr

Mücizatın gördüğü inanmaz inkâr

Bizlere biz demiş ol piri peykar

Kökünden yürümüş dalındayız biz

 

Hüseyin Erdoğan ismi almışam

Penc-i Ali Aba’ya ikrar vermişim

Erenler yoluna boyun eğmişim

Tarık-ı Bektaşi yolundayız biz (Sayfa: 59)

 

ÇIKIP ÇAR KÖŞEYİ SEYRETMELİDİR

önül ne yatarsın gaflet içinde

Çıkıp çar köşeyi seyretmelidir

Bu dünya kimseye vefa kalmadı

Biraz da Hakk için hayretmelidir

 

Kimi ileri söyler kimisi geri

Gerçek muhip olan vermeli seri

Hakikat yolundan sen kalma geri

Elinden geleni sarf etmelidir

 

Muhip olanların özü yatarsa

Gönlündeki kılı kali atarsa

Erenlerin buyruğunu tutarsa

Ona muhip diye meyletmelidir

 

Eğer ikrarını inkâr ederse

Hakikatten gayrı yola giderse

Beyhude sözleri iddia ederse

Yüz azdıranların terk etmelidir

 

Tekçe düşersin nice mihnete

Minnet etme muhanede ne merde

Tarikate uymaz o solak perde

Onun orasını fark etmelidir (Sayfa: 75)

 

NUSRET ERDOĞAN’DAN BİR ŞİİR

 Sürüne sürüne ben sana geldim,

Yetiş imdadıma er Hacı Bektaş

Yüzüm yerde, özüm dara çekmişim

Bizi darda koyma pir Hacı Bektaş

 

Güvercin donunda geldin, oturdun

Özünü pak edip, Hakk’ı getirdin

Zemheride gonca güller bitirdin

Bizi darda koyma sen Hacı Bektaş

 

Aslanla Ceylanı sevginle tuttun

Aldın kucağına yüzünü öptün

İnsanlara ilim irfan öğrettin

Nusret’i yarlığına sen Hacı Bektaş (Sayfa: 101)