Alevi Akademisi’nin Almanya’da Düzenlediği
6. Ocakzadeliler Buluşması (24-26 Aralık 2018)
Ayhan Aydın
Alevi Akademisi başkanı ve Baba Mansur Ocağı’ndan bir ocakzade olan Ali Yoleri’nin kamuoyuna açık bir davet mektubu vardı…
“Dili, dini, rengi ne olursa olsun, iyiler iyidir.” Hacı Bektaş Veli
Saygıdeğer Ocakzâdeler,
Alevi Akademisi olarak Ceddimize sahip çıkmak, Hak-Muhammed-Ali yolunda Halk’a ve Hakk’a hizmet etmek, Yolu sürmek, Ocaklarımızı yaşatmak, Taliplerimiz ile bağlarımızı kuvvetli kılmak, İkrarlarımızı güdmek için Almanya ve Avrupa’nın diğer ülkelerinden tüm Ocakzâdelerimizi düzenleyeceğimiz 6. Avrupa Ocakzâdeler Buluşmasına davet ediyoruz.
Bu buluşmada günümüzde ocaklar ve ocakzâdeler ile ilgili gelişmeleri, eksiklikleri ve beklentileri görüşmek ve çözümler bulmak için toplanıyoruz.
Bu yılki buluşmamızın ana teması "Aleviliğin Kaynakları" olacaktır. Geçmişten günümüze Alevilikte “Yazılı Kaynaklar” ve “Sözlü Kaynaklar ve Ritüeller” konuları görüşecek ve birlikte değerlendireceğiz.
Aynı zamanda Ocakzâdeler Buluşması`nda aynı ocağın evlatlarını ve uzun yıllardır birbirini göremeyen ocakzâdeler, Talip, Pir ve Mürşitler bir araya gelecekler.
"Sevgi ve muhabbet kaynar yanan ocağımızda”
Așk-ı niyaz ile…
Uzun yıllardan beri dedeler- babalar konusunda emek veren, yüzlerce dedemizle söyleşiler de yapan birisi olarak bu konudaki etkinlikler her zaman ilgimi çeker. Ben de çok sevgili ve bu yolun gerçek hizmet ehli canlarından, ozan, Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli) Ocağı / Dergâhı’nın yoluna bağlı bir rehber olarak hizmet yürüten, gençlerimiz başta olmak üzere her zaman canlarımızı bir araya getiren Ali Kaykı dostumuzun sayesinde, bu davete icabet ettim. Tüm amacım, daha önceki yıllarda çok istediğim halde aralarında bulanamadığım Avrupa’daki ocakzadeliler ile bir araya gelmek, tanıdıklarımla hasret gidermek, söyleşi yapmak, yeni tanıyacaklarımla gönül bağları kurmaktı.
24-26 Aralık 2018 tarihleri arasında Almanya’nın Duisburg kentinde, Duisburg Alevi Toplumu’nda yani buradaki dernek-cemevi binasında yapılan buluşmaya, Avrupa’nın dört bir tarafından onlarca ocakzede gelmişti.
24 Aralık Pazartesi günü, etkinliğin ilk gününde Alevi Akademisi’nin kurucu başkanı Sayın Mustafa Düzgün, yine bir sonraki başkan Av. Sedat Korkmaz, yeni başkan Ali Yoleri, Duisburg Cemevi Eşbaşkanı Fatma Yaşar ve diğer birçok kişinin katılımıyla kısa konuşma, dua ve gülbengler verilerek etkinlik başladı. Akşam yemeğinde ise katılımcı, davetli ve misafir tüm konuklar bir araya gelmiş oldu.
Bu arada Almanya’nın farklı şehirlerinden olduğu gibi; Avusturya’dan, İsviçre’den, Fransa’dan gelen dostları, dedeleri de bir arada görmüş olduk.
Sonrasında ise orada bulunanların çoğunun katılımıyla deyişlerimizin çalındığı muhabbet – sohbet gerçekleştirildi. 2. ve 3. Gün Etkinlikleri Programda Belirtildiği Gibi Yapıldı.
25 Aralık 2018
08.00 – 10.00 |
KAHVALTI |
10.00 – 10.15 |
AÇILIŞ ve GÜLBANK |
10.15 – 18.00 |
6. AVRUPA OCAKZÂDELER ÇALIŞTAYLARI “ALEVİLİĞİN KAYNAKLARI” |
Oturum 1: |
“Buyruk” - Prof. Dr. Ali Yaman |
Oturum 2: |
“Kur’an-ı Kerim ve Ehlibeyt” - Enis Emir |
Oturum 3: |
“Makalat” - Mustafa Düzgün |
Oturum 4: |
“Alevi Şiir Geleneği ve - Serdar Umut Ulu Ozanların Kelamlarında Alevilik Tasavvuru” |
Oturum 5: |
“Sözlü Gelenek ve Ritüeller” - Jun. Prof. Dr. Mehmet Ersal |
13.30 – 14.30 |
ÖĞLEN YEMEĞİ |
18.30 – 19.30 |
AKŞAM YEMEĞİ |
20.00 |
OCAKZÂDELER MUHABBETİ & ÂŞIKLARDAN DEYİŞLER |
26 Aralık 2018
08.00 – 10.00 |
KAHVALTI |
10.00 – 10.15 |
AÇILIŞ ve GÜLBANK |
10.15 – 12.45 |
ÇALIŞTAY RAPORLARI |
10.15 – 10.45 |
“Buyruk” - Prof. Dr. Ali YAMAN |
10.45 – 11.15 |
“Kur’an-ı Kerim ve Ehlibeyt” - Enis EMİR |
11.15 – 11.45 |
“Makalat” - Mustafa DÜZGÜN |
11.45 – 12.15 |
“Alevi Şiir Geleneği ve - Serdar UMUT Ulu Ozanların Kelamlarında Alevilik Tasavvuru” |
12.15 – 12.45 |
“Sözlü Gelenek ve Ritüeller” - Jun. Prof. Dr. Mehmet ERSAL |
Ben ise, bu etkinlikte, Mustafa Düzgün Dede’nin oturumuna katılarak konuşmaları dinledim aynı zamanda konuşulanları baştan sona kayıt altına aldım.
Etkinlik sonrasında çok sevdiği ve genç bir yetenek olan, alan araştırmalarıyla çok iyi perçinlediği bilimsel bakışını eserlere dönüştüren, tüm dergâh ve tekkelere, ocaklara sevgisi yanında yoğun çalışmalarıyla etkinlikten etkinliğe koşturan, doğru bildiği şeyleri çekinmeden söyleyen Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal’ın konuşmasını yine çok takdir ettim.
Değerlendirme konuşmasında, Aleviliğin özüyle yaşatılması gereken bir inanç olduğunu söyleyen Ersal, Alevilik kendi değerleriyle vardır ve bu şekilde yaşatılmalıdır, Caferilik veya başka inanç sistemleri kendi doğrularıyla yaşarken, Alevilik kendi geleneksel ocak yapısıyla, dede yapısıyla varlığını sürdürmelidir, şeklinde konuştu. Konuşması geniş ilgi görse de, kendisini ve dolayısıyla Aleviliği başka mecralarda gören, arayan, değerlendiren kimi kişilerin ise bu konuşmadan fazla hoşlanmadıklarını gözlemledim.
Mehmet Ersal doğru söylüyordu; bizler geleneksel yapımızı yaşatmaz, kendi sorunlarımızı kendimiz çözemeyip başka yerlerden kurtarıcılar ararsak, sonumuz vahimdir… Herkesin görüşüne saygımız vardır, her inanca da saygımız vardır. Ama Alevilik Bektaşilik dediğimiz inanç sistemi, yüzyıllardır kendisine nasıl bir Yol kurmuşsa, kendi değerleri üzerinde ödün vermeden yürümüşse, bizlere düşen görev de bunu asimile edecek yeni yeni kapılara yönelmeden, kendi sorunlarımızı kendimizin çözmesidir…
Bir de burada paylaşmadan geçemeyeceğim, bir genç benim bir yazarla birlikte çekilmiş fotoğrafımdan bahsetti. O “İslam-dışıcı” dedi. Sizin onunla niye bir fotoğrafınız var, dedi. Ben de hatırlamıyorum, o isimle bir bağımda yok, dedim. Ama o genç ısrarla peşimi bırakmadı, arayıp buldu, bir yazar arkadaşımızla Şahkulu’nda çekildiğimiz fotoğrafı gösterdi, bu, dedi. Sanki bir canavarın resmini gösteriyordu. Benim binlerce fotoğrafım var, hemen herkesle de fotoğraf çektiririm, çektirmişimdir. Bunu kendisine de söyledim. Burada gördüğüm, bir saplantı haline gelen “İslam –içi / İslam- dışı” tartışmasının geldiği boyuttu.
Bir başka genç ise, “Ayhan hocam, hep “Telli Kuran” deniyor, bu yazılı Kuran’a ne olmuş ki, hep Telli Kuran, deniyor;” dedi.
Gençlerin bir bölümünün Ehlibeyt ve Kuran kaynakları ve bu yönlü konuşmalara yönelmeleri de bir başka husustu. Bu inancın içinden gelen ve hele de bu doğrultu da görüşler belirten birisi olarak elbette bu doğal bir durumdur… Ama lafı dolandırmadan söylemek gerekirse, Alevi Bektaşi Yolu’nun geleneksel bir çizgisi varken, şimdi Caferilik ve Nusayrilik etkisi ve sevdasıyla Yolun geleneksel çizgisinin dışında bir arayışa girmek, Aleviliğe bir yarar getirmeyecektir.
Ben bu eğilimi biraz da, “Alevilik İslam Dışı’dır, Ali’siz Alevilik” kavramlarının getirmiş olduğu hoşnutsuzluğun etkisiyle de, buna karşı duyulan bir tepkinin bu şekilde dışa vurumu olarak yorumluyorum.
Aklın yolu birdir, Alevilik Bektaşilik geleneksel çizgisiyle yüzyıllardır olduğu gibi nasıl var olmuş, Hakk erenlerin kurmuş olduğu bu güzel Yol nasıl bugünlere gelmişse, kendi değerler sistematiği içinde aynı şekilde yozlaşmadan, asimile edilmeden geleceğe de aynı şekilde aktırılmalıdır… Elbette çağın koşulları gereği yaşananlar da göz önünde bulundurulup, mevcut sorunlar da yine bu yolun içinden gelenlerce tartışılıp-değerlendirip-çözümler bulunarak yol alınmalıdır.
Pireye kızıp yorgan yakmak, diye bir söz vardır. Belki kaba bir benzetme olacaktır ama şimdi buna benzer bir durum söz konusudur. Avrupa’da veya Türkiye’de Alevilik Bektaşilik adına bazı yanlışlar yapılıyor diye, bu sefer de yine başka yanlışlara yönelmenin, yanlış yollara sapmanın bizlere vereceği zarar aynı olacaktır.
Özleri, yüzleri, gönülleri aydınlıklar içinde olan gençlerimizin bunu ayırt edeceklerine inanıyorum.
Alevi Akademisi’nin de inançlarımız doğrultusunda daha da güzel çalışmalar yapmasını arzu ediyorum.
Elbette hem Türkiye’de, hem de tüm dünyada Alevilik olgusu kadar bir de Bektaşilik gerçeği vardır. Anadolu kadar bir de Balkanlar gerçeği vardır… Bir de Türkiye Aleviliği, Ocak Dedeliği sadece belli bazı ocaklar içine sıkışmış, belli bir bölgenin hâkimiyetindeki bir yapı değildir.
Yeni etkinliklerde bunların da dikkate alınmasında yarar olacaktır. Akademi’nin işi çok kolay değil, beklentiler yüksek. Alevi Akademisi akademik çalışmalarıyla kendisine bir yol çizerken aynı zamanda Ocakzadeliler ile ilgili elbette bir eğitim programı sürdürecektir. Ama bu da yine akademisyenlerin desteğiyle olmalıdır. Bir de tüm çalışmalar; ocaklar bağlamında, dedeler hakkında olamaz… Aleviliğin çok önemli başka temel yapıları, araştırılması gereken boyutları ve sorun alanları vardır.
Tüm bunlar elbette Alevi Akademisi’nin tek başına kaldıracağı, üstesinden gelebileceği bir mesele de değildir. Tüm Alevi Bektaşi toplumunun geleceği; Hakk Erenlerin kurdukları “Hakk – Muhammed- Ali” denilerek yüzyıllar boyunca geleneksel çizgisiyle yaşayan bu evrensel kutlu yolun sorunlarını giderecek, ona yeni soluklar getirecek, gençlerin aydınlanmasına katkıda bulunacak çalışmaların yapılmasıyla mümkündür.
Her şeye rağmen bu seneki Avrupa Ocakzadeliler Buluşması oldukça iyi bir etkinlik oldu.
Bu etkinliğin düzenlenmesine emek veren tüm canlara hürmetlerimiz vardır.
Bu buluşmada en çok dikkatim çekin ise; Avrupa’da yaşayan gençlerimizin herkesin hakkına saygı göstermeleri, genel anlamda çok saygılı davranmaları, kendilerinden bekleneni vermeleriydi.
Özverili çalışarak bu etkinliğin başarıya ulaşması için gayret gösterenler de yine gençlerimiz oldu. Bunlar beni çok mu çok mutlu etti. Onlara aşk olsun…
Etkinlik sonrasında ise; Avusturya’dan etkinliğe katılan Hüseyin Aksoy (Boro) Dede’yle bir söyleşi gerçekleştirdim.