Alevi Bektaşi Etkinliklerine Dair Bazı Sorunlar- Sorular...

Alevi Bektaşi Etkinliklerine Dair Bazı Sorunlar- Sorular...

AYHAN AYDIN

Abdal Musa etkinliği davetiye metnini görünce, sabah sabah bir iki satır yazamadan duramadım... 
Ne diyeyim kalem utansın, dilim durmaz benim...
Türkiye'de Alevi Bektaşi etkinliklerindeki kargaşa uzun yıllardır devam ediyor. Aleviliğin evrensel değerlerine yakışmayacak şekilde, bir "işporta pazarı" alanına dönüşen etkinlikler bir ölçüde uzak doğudaki, Hindistan v.s. yerlerdeki dini ve sosyal etkinliklere benziyor. Bu hemen her yer için böyle. Bunda etkinliğin yapıldığı yerlerdeki yöneticilerin bir kısmının gerçekten olanaklarının yetersiz olmasının yanı sıra, her türlü eleştiriyi sırıtarak dinleyip "elimizden gelen bu kadar" deyip, Kültür Bakanlığı veya başka yerlerden aldıkları kaynakları bilinçli kullanmamalarındaki pişkinlikleri kadar, İstanbul'da koltuklarında oturup, o yöreden gelen heyetlere çay kahve içirip, onlara bir yemek yedirdikten sonra bir an önce başlarından gönderen Alevi kurum yöneticilerinin de suçu var. 

Çamurun, pisliğin içinde, bir kamyon dolusu çekirdek çöpünün içinde Alevi Anma Etkinliği... 
Gerçek anlamıyla işporta pazarlarının içinde Anma Etkinliği... 
Ben kentsoylu birisi değilim, cemevlerinde ve halkımın evlerinde hep konuk oldum. 
Ama bu kepazelik yeter artık! Ulu pirlere layık olamıyoruz, Aleviliğin Bektaşiliğin yüce değerlerine layık olamıyoruz... Bazı yazarlar da diyebilir ki, halk bu ne yapalım, etkinliğe nasıl geliyorlarsa, nasıl rahat ediyorlarsa, nasıl ibadet ediyorlarsa biz onlara karışamayız. İyi o zaman türbenin hemen yanına sıçan insanları da hoş görelim o zaman! Bu kadarı da dünyanın hiç bir yerinde yok, bu gerçekten yeter artık... 
Korkuyorum yirmi beş-otuz yıldır yaşadığımızı bu sene de yaşayacağız: keşmekeşin içinde, birileri nutuk çekecek, birileri alternatif etkinlik yapacak, sözde bazı sanatçılar saatler boyunca beklenecek ki, himmet eyleyip bizim ulu ozanlarımızın eserlerini söylesin, sanki onları hiç dinlememiş açlıkla zavallılaştırılmış insanlar da saatler boyunca onları beklesinler, dinlesinler... 
Düşünün, Aleviliği Bektaşiliği ve bu güzellikleri yaşamak, öğrenmek, insanları dinlemek için bu etkenliklere gelen gençleri düşünün; Alevisi, Sünnisi, hangi dinden, inançtan olursa olsun gençleri düşünün... O gül yüzlü gençlerimiz çamurun içinde o bağırtıları, çığırtıları görünce ne hissederler, ne hissediyorlar? Hiç de iyi bir şeyler hissetmiyorlar elbette. Bizim buna hakkımız yok, Aleviler adına, Bektaşiler adına yola çıkanlar, bir kere bunları da düşünsünler... 
Ancak yemek- içmek, ben daha bilgiliyim, akıllıyım dedirtmek için nutuk çekmek... 
Bu son olsun artık, bu son... 
İki sene önce Çeşminaz- Cemal Aydoğan'larla birlikte tanık olduk, Keskin'deki Haydar Sultan Türbesi'ni ziyaret edelim, dedik. Avlunun içinde başı kesilmiş tavuklar, leğenlerde yıkanan çamaşırlar, türbenin içinde serin olsun diye oynanan okey oyunları, bağırtılar, çığırtılar. Yirmi otuz kişi burada yaşıyor... Hünkar'la aynı çağda yaşadığı söylenen Anadolu'nun ulu pirlerinden Haydar Sultan'da yaşananlar... 
Bu arada Hacı Bektaş Veli Etkinlikleri'nin Ekim ayına alındığını öğreniyoruz... 
Gizli olan bir gerekçe de, "yazın Çingeneler çok geliyor, onları engelleyemiyoruz, temizlik sorununu çözemiyoruz, bu kadar kalabalıkla baş edemiyoruz" şeklinde görüşler var... Her tarafı dökülen gerekçeler... "72 millete bir nazarla bakan" ulu Hünkar'ın diyarında insan ayırmak, Çingene deyip insanları dışlamak... Ben daha önce de söyledim, şekle bakmayın, bugünkü bazı davranışlara bakmayın, o Çingene diye küçümsenen insanlar belki bugünkü Alevi kimliğini sergileyenlerden daha da Alevice yaşıyorlardır ve onlar bu dergahlara sahip çıkacaklardır. Temizlik evet büyük sorun. Bunu çözememek ise hepimizin büyük ayıbı. Ama İstanbul ve çevre illerdeki CHP'li belediyeler olarak orada boy gösteren yetkilileri imkanları dar olan Hacı Bektaş İlçesi'ne daha fazla yardımcı olmalıdırlar. 
Böyle her isteyen istediği gibi davranırsa, bizim halimiz ne olur? 
İki üç sene önce, iki ayrı Alevi gurubu Hacı Bektaş'da iki ayrı mekanda toplandılar. Toplantıların konusu ise "birlikti". Evet yalan değil ayrıntısını yazmalıyım aslında; birisi Garipdede Cemevi'de, birisi de Kültür Merkezi'nde toplanan iki ayrı Alevi gurubu ve konuları "birlik"! Bir araya gelemeyenlerin yapacakları birlik toplantısından ne çıkar? Elbette hiçbir şey çıkmaz, çıkmadı da... Her iki guruptakiler, siyasiler yine kendi kişisel görüşlerini dile getirdiler, sonra darmadağın olup çekip gittiler... Alevilerin mekanında, yine Aleviler adına bir şey konuşulmadı, herkes kendisini anlattı, kendi dertlerini dile getirdiler.
Bu kafalar beton duvarlara çarpa çarpa yıllarımızı tükettiler, bu bozuk zihniyetler... 
Birlik olunmazsa, gösterişe işler yapılırsa, biz daha çok boşu boşuna toplantılar yapar, bir gün Yezit zihniyetinin karşısında, asimilasyoncu devlet anlayışının karşısında birlik kurar da, gençlerimizin önünü açar, Alevice Bektaşice yaşarız!... 
Bu kafalarla daha çok o güzel günleri özleriz!.. 
Kurumların paralarıyla uçaklara binip, yeyip içip nutuk çekerek daha çok halkımızın beklentisi olan birlikleri kurarız!.. 
Abdal Musa'nın aydınlığı umarım bir gün insanların akıllarını başlarına getirir de, bu büyük öğretiye yakışır etkinlikler yaparız.
Muhabbet ehline...