Kasım Kurbanı Etkinliği (8 Kasım 2015)

Yunanistan Batı Trakya’da, Seyyid Ali Sultan Dergâhı Çevresindeki Araştırma Gezisi ve Kasım Kurbanı Etkinlikleri (7-12 Kasım 2015)

Kasım Kurbanı (Mürsel Bali Kurbanı) Etkinliği (8 Kasım 2015)

Ayhan Aydın

Seyyid Ali Sultan Dergâhı çevresinde yaşayan inanç ve kültürü yaşatmak, korumak, dergâhın sorunlarını gidermek amacıyla tümüyle iyi niyetli bir gayret ve amatör bir ruhla, aşkla kurulan “Seyyid Ali Sultan Dergâhı Koruma Heyeti” başkanı Sayın Ahmet Karahüseyin’in davetlisi ve konuğu olarak, 7-12 Kasım 2015 tarihleri arasında Batı Trakya’daki soydaşlarımızın, Alevi Bektaşi inancına sahip ve bu inanç ve kültürü yaşatanların bulunduğu yöreye bir gezi yaptım. Bu seyahatler Balkan (Rumeli) araştırma gezilerim paralelinde yapılan ziyaretlerdir.

Bu gezi içinde katıldığım; geçmişi çok eskiye dayanan ve Meriç İli (Yunanca: Έβρου, Okunuşu: Evros), Sofulu belediyesi,  (Yunanca'da Σουφλί, Soufli)  Ruşenler Köyü (Roussa) sınırlarında yer alan (yaklaşık 2 km. kuzey batısındaki) Seyyid Ali Sultan Dergâhı sınırları içinde ve (yaklaşık beş yüz metre kuzey batısında) aynı isimli sırtta yapılan “Mürsel Bali Kurbanı” olarak da söylenen (bilinen) Kasım Kurbanı Etkinliği, 8 Kasım Pazar günü çok büyük bir katılımla gerçekleştirildi.

Seyyid Ali Sultan Dergâhı Koruma Heyeti tarafından organize edilen bu etkinliğe Yunanistan dışından özellikle Türkiye ve Bulgaristan’da da hem protokol, hem de halk nezdinde büyük bir katılım vardı. Mürsel Bali, Seyyid Ali Sultan ve yöredeki tüm eren- evliyalar aşkına yöre insanının tümünün katkı ve katılımlarıyla yapılan “Kasım Kurbanı Etkinliği” Mürsel Bali’nin Türbesi’nde dualar edilmesi, konuşmaların yapılması ve hazırlanan lokmaların dağıtılmasıyla yapıldı.

Etkinliğe; başta bölgedeki tüm Alevi Bektaşi köylerindeki insanlar ve aynı aşkı taşıyan yöre halkı; Yunanistan’daki Türk kökenli milletvekilleri, yöredeki dini önderler; Türkiye’den, Trakya Üniversitesi Rektörü, Edirne müftüsü, vali yardımcısı, çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcileri, dede ve babalar; Bulgaristan’dan Güney Bulgaristan’da bulunan Alevi Bektaşi toplumu temsilcileri katıldılar.

Etkinlikte elli kazan et, etli pilav, fasulyeden oluşan lokmalar misafirlere ikram edildi. Saat: 11.00’de başlayan etkinlik, saat: 17.00’de nihayetlendi.

Apaydınlık bir günde, büyük bir neşe, aşk, muhabbet duygularıyla bu birlik ve beraberlik aşkıyla kesilen kurbanlar yerini bulmuş oldu. Herkes kazasız belasız, yollara revan olarak, bir başka sefer de bu büyük buluşmaya katılmak niyetiyle yöreden ayrıldılar.

Üstün gayretleri, tümüyle gönüllü olarak bu organizasyonu hazırlayan başta Ahmet Karahüseyin ve ona destek olan çalışma arkadaşları, Ruşenler Köyü halkı ve yöre insanına ne kadar minnettar kalsak azdır.

 

Etkinlikle ilgili bir iki noktayı da vurgulamak zorunluluğu hissediyorum:

Tüm Balkanlar’da uzun yıllardan beri ara vermeden devam eden, Alevi Bektaşi varlığını Sünni inanç içinde eritme ve dönüştürme gayretleri her zaman olduğu gibi bu sene de burada da kendisini göstermiştir. Maalesef Edirne’den gelen müftümüz Mürsel Bali Türbesi’nde bulunan mumları (çerağları) kendi elleriyle söndürmüştür. (Geçtiğimiz sene de yine Edirne Valisi Seyyid Ali Sultan Türbesindeki çerağları söndürmüş.) Bu asla kabul edilebilecek bir şey değildir. O anda orada bulunan babaların buna müdahale edememiş olması da ayrı bir trajedinin, korkunun, endişenin bir işaretidir.

Bu etkinlikte bizim konuşmamız dışında bir Alevi Bektaşi varlığının olmaması ise bir eksikliktir.

Bu eksiklik biraz da, tümden Trakya – Balkan (Rumeli) topraklarına ilgisizliğin bir göstergesidir.

Bu eksiklik; bu coğrafyayı genel Alevi Bektaşi İnanç- Kültür-Düşünce Coğrafyasının bir parçası olarak halen algılayamayan Türkiye’deki bir kısım Alevi Bektaşi kurum ve kuruşlarının başında bulunanların perspektiflerinin olmamasının en güzel resmidir.

Bu eksiklik; televizyonlarda hiçbir inancı olmadığı halde Alevilik Bektaşilik hakkında nutuk çeken sözde bazı yazar-çizer- aydınların eksikliğidir.

Bu eksiklik; tüm sermayeleri Alevi Bektaşi inanç ve kültür dünyasının ürünleri olan ulu ozanlarımızın nefeslerini söyleyerek meşhur olmuş ve tümüyle bunu para kazanma aracı yapan bir kısım sanatçıların vurdumduymazlıkları ve her işi çıkar için düşünme prensiplerinden de kaynaklanmıştır.  

Ozanın dediği gibi halkımızın hiç mi kabahati yok? Muharrem etkinliklerini uzaktan da olsa izledim (daha önce yine Balkanlar’da olduğum için); Ne Hz. Ali’ye inanan, ne İmam Hüseyin’in davasını güden gerçekten inançsız olmasının ötesinde bu değerlerle alay eden kimi yazar, gazeteci bazı cahil dede ve babaların (kusura bakmasınlar birçoğuna saygım var, 25 yıldır onlara hizmet etmeye çalışıyorum ama kendini bilmez dede ve babaların sayısı arttı) derneklerde, cemevlerinde, televizyonlarda başköşeye kurulmaları zaten her şeyi çok iyi gösteriyor.

Alevilerden başka; Yeryüzünde kendi inanç ve kültürünün değerlerine küfredenleri alkışlayan bir başka toplum daha var mı acaba çok merak ediyorum?

Vur patlasın, çal oynasın dünyası… Ver keşkeği, davulu bugünün Alevisine daha deme keyfine!

 

Büyük Türk şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiirinde söylediği gibi: “ Çık hele Anadolu’ya, kamyonlarla gel, kağnılarla gel, o kadar uzak değil…”

Aynı şekilde bize her yerden yakın olan Rumeli’yi biz Türkler çok yalnız bıraktık, ama Alevilerin Bektaşilerin yalnız bırakmaları başka bir şeye benzemez… Nasıl bir hazineye sahip olduklarının halen farkında bile olmayan Alevi Bektaşi toplumu üzerinde, onlar uyurken, büyük oyunlar oynanıyor her yerde…

O toprakları Türk yurdu yapan eren ve evliyaların- ozanların düşünce dünyasıyla gerçek barış ve hoşgörü yurdu yapan bu inanç ve kültür orada yok olursa, bazı ahmak (sözde büyük proje adamı ama küçük beyinli olan) insanların yapmaya çalıştıkları gibi Balkanları tümüyle Sünni-Türk yapma gayreti, o toprakları sonsuza kadar bizden koparır…

Orada bu mayayı atanlar Alevi Bektaşi öncüleri olmuştur, onlara yapılan saygısızlık, baskılar, yok etmeler, yok saymalar, aynen Osmanlının sonunu hazırladığı gibi, o topraklarda Türk varlığını da sonsuza kadar tehdit eder, zayıflatır, bitirir.

Kimse kurnazlık yapmasın, kimse kimseyi aptal yerine koymasın; A.B. ülkesi olan ve olma adayı Balkan topraklarında Aleviler-Bektaşiler kendi varlıklarıyla orayı zenginleştirmektedir. Onları halen bu çağda kabul etmemek, dışlamak, onlara iftiralar atmak, kestiklerini yememek, onların yaktıkları çerağları nankörce söndürmek, tümüyle birer aymazlıktır, saygısızlıktır, bu inanca bir saldırıdır.

Tüm inançlar, tüm insan toplulukları kendi kültürel varlıklarıyla dünyayı güzelleştirirler. Bundan öte bir köy, bundan öte bir dünya yoktur.

Dünya’ya ışık saçan, aydınlık kaynağı Ruşenler köyünden yükselen aşk ateşi yeryüzünde tek bir inanan insan kalsa da, kimsenin bir başkasının inancını yok etmeye gücünün yetmeyeceğinin en güzel örneğidir…

Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli) Aşkına, cümle eren ve evliyalar aşkına, hepinizi selamlıyorum.

Muhabbetle kalın.