XXI. Yüzyıl Kültür Çağına Girerken...
AYHANA AYDIN
İsa’dan önceye, İsa’dan sonraya ayırmışlar tarihi, kolaylık olsun diye. Hicretten önce, Hicretten sonra ayrımını yapanlar da var. Tabii ki, insan evrimini parçalara bölmek olanaksızdır.
70 yıllık bir insan ömrü nasıl ki tümüyle daha önce yaşanmış yılların nihai birikimiyse; 1992 yılı da dünyanın binlerce yıllık kültür ve uygarlık birikiminin geldiği bugüne kadar ki son aşamadır.
Kültür, bir ulusun tarih içindeki tüm üretimleridir; maddi, manevi tüm değerleridir.
En bereketli yağmur, alın terinin ürünü emektir, kültürü yaratan.
Kılıçlarla, silahlarla, toplarla yıkılmaya çalışılmış, fakat her zaman tekrar tekrar dirilmiştir.
Kültür yaşamın ta kendisidir; ormandır, kitaptır. Araç-gereçtir, ışıktır.
Uygarlık ise Edgar Morin’in Avrupa’yı Düşünmek adlı eserinde belirttiği gibi, kültürlerin uluslar arası boyutudur. Kültürlerin, dünya insanlarına sundukları tüm getirilerdir.
Tüm yıkan, sömürenlere karşı; ezilenlerin yarattığı kültür, her şeyimizdir.
İnsanoğlunun sınır tanımaz gelişimi, onu ilkel çağlardan Elektronik, İletişim, Kültür Çağının eşiğine getirmiştir.
Bilim ve felsefenin; akıl ve mantığın hakimiyetindeki Batı Kültürü ve Uygarlığı, insanını en mutluya ulaştırmak için çalışıyor. İnsan iradesine ters düşen tüm tortular, dar kalıplar teker teker yıkılıp, kalkıyor. Tüm önyargılardan kurtulup özenilmesi için uğraşılıyor. Her konuda bilgi birikimi için araştırma inceleme faaliyetlerine tanınmıyor.
Batı, tarih içindeki tüm birikimlerini özümseyip, hiçbir yan etki, ilahsal güç, aramadan engelleri aşmayı birincil hedefi seçmiş. Artık, resim, müzik teknoloji, sinema, sanayi, çevre yan yana iç içe Computer Mozart’a, Emile Zola’ya, Rimbaud’ya uzak değil. Organik bir bütünlük var tüm yaşamlarında.
XXI. Y.Y., Kültür Çağına şurada çok az kala acaba, bizim ülkemizin durumu ne?
Biz nasıl ulaşacağız bu İletişim-Kültür Çağına?
Kütüphanelerde araya araya, diğer eserlere rastlamazken bildiğimiz kitaplardaki bilmem hangi hacıoğlu, hocaoğullarının fikirleriyle mi?
Çoğu gerçeğe, akıl, mantığa, bilime karşı; demokrasiye “piç ve fahişe” diyebilen dinci/gerici gazetelerle mi?
Düşünce yerine, içinde, ruh konuları olan sözde bilim-teknik dergileriyle mi?
Üniversal, Evrensel anlamına gelen fakat bizde “medresal”, üniversite görünüşlü, “yüksek meslek liseleriyle” mi?
Biz nasıl yakalayacağız Bilim Çağını, Kültür Çağını, İletişim Çağını? Yüzyılların en güzel birikimi öz, temel kültürümüzü dışlayarak mı, karalayarak mı, yok sayarak mı?
Yunus Emre’yi yobaz yaparak mı? Pir Sultan’ın adını hiç anmayarak mı? İçerisindeki Ali, Hasan, Hüseyin kelimeleri yerine Osman, Ömer, Ebubekir’i koyup, Dede Korkut Hikayelerinin doğal yapısını katlederek mi?
Biz nasıl ulaşacağız Kültür Çağına. Bazı kişileri, kültürleri yok sayarak mı?
Halka afyon verip, uyutarak bir yere varamayız.
Koşun koşun “üniversiteliler” maç var statta, koşun koşun “liseliler” arabesk var özel tv.’de.
Koşun millet, koşun; sağa koşun, sola koşun. Sinemaya gidip de ne olacak, kitap okumak mı, resim sergisi, kültür ve sanat ne, uygarlık ne?
Size de çıkabilir at yarışlarından milyarlar, sizlerde kısa zamanda köşe dönebilirsiniz. Geç kalmadınız, “sınıf atlamak için”.
Ne duruyorsunuz, soyun, sömürün; emeği. Sömürün bilgiyi, sömürün durmayın. Size afyon veriliyor, gerçekleri görmeyesiniz diye. Gözünüzü kapatın maçlarda tezahurat yapın, “Almanya’yı çökertin (becerin!)”, “vurun vurun inlesin Avrupa dinlesin” açlığınızı, sefaletinizi. Dinlesin ya, çocuğunuzun aç karın gurultularını, dinlesin. Maç bileti almak için feda ettiğiniz ekmeksizliğin ıstırabını dinlesin.
Avutun kendinizi, avutun; kahve köşelerinde zamanınızı, bilincinizi öldürün, gençler.
Ya siz, kültürü engellenen, yasaklanan Alevi gençler, siz ne durumdasınız?
Bu ülkenin televizyonu, Sünni kesime hitap ederken, bu milletin en büyük kültürünü yaratmış Alevi kitlenin ne sesi, ne düşüncesi, ne görüntüsü var TV’de. Ruhi Su yok, Rahmi Saltuk yok, Ali Ekber Çiçek yok, Aşık Mahzuni Şerif yok.
Tüm softalar boy gösteriyor da, bir Alevi düşünürden esirgiyorlar bu “kutu”yu.
Gazeteler ve dergiler Sünni kesimin propaganda aracı adeta. Ülkenin diğer kesimleri, kültürleri nerede?
“Kütüphane”ler ise birer gerici eğitim kurumu gibi. Dünya kültür ve uygarlığına mal olmuş yerli/yabancı sanat, edebiyat bilim şaheserleri yok hala, kütüphanelerimizde.
“Kültür bir ulusun tüm birikimleridir.”
Biz kültürlü müyüz?
“Uygarlık, kültürlerin uluslar arası boyutudur.”
Biz uygar mıyız?
Yunus Emre Birleşmiş Milletler Binasından, Ruhi Su Avrupa Radyo TV’lerinden dünyaya sesleniyor.
Biz ise onları gerçek anlamda okuyup, dinleyemiyoruz; XXI. Y. Y. Kültür Çağına girerken, ne acı değil mi?
CEM DERGİSİ, YIL 2, SAYI 14, TEMMUZ 1992
EKİN İDİK OLDUK HARMAN, AYHAN AYDIN, (ALEVİLİK BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ HABERLER, ETKİNLİKLER, SÖYLEŞİLER, YORUMLAR, FOTOĞRAFLAR – 1992 - 2004), 2005, İstanbul, KAHRAMAN OFSET, (SAYFA: 134-135)