Dostluk Bahçesinin Nazenin Gülü, Bizi Bırakıp Nereye Gittin?
Şevki Koca’yı Kaybettik
AYHAN AYDIN
Sohbetine, muhabbetine, bilgisine, görgüsüne hayran olduğumuz; varını yoğunu Bektaşilik araştırmaları için harcayan bir can dostumuzu daha kaybettik; hem de yine kendisi gibi genç bir yaşta örnek kişiliğiyle ve onlarca araştırmasıyla bu topluma çok büyük hizmetleri olan Baki Öz hocamızdan tam bir yıl sonra.
O geldiğinde dergide güller açardı, çiçekler bahçesine inerdi tüm çalışanlar; hem feyz alır, hem bilgilenir, hem de bambaşka alemlere giderdik. Sınırsız bir zeka, felsefi bir derinlik vardı anlatılarında; varlık, yokluk, Tanrı, insan, sevgi, dostluk... her konudan bahsederdik...
Tadına doyulmaz sohbetinden çok yararlandığımız eşi bulunmaz bir hatip, bilgisini tüm topluma aktarabilen kadirşinas, alçakgönüllü dünya varlığından, malından, mülkünden elini ayağını çekmiş bir dervişti o. Dervişlik en zor Bektaşilik kurumu. Elbette insanlar baba olur, sonra halifebaba olur, daha sonra dedebaba olup, mürşitlik makamına çıkabilirler ama onların hepsinden önce gerçek bir muhip olmak gerekir. Bu ulu, büyük yola talip olmak gerekir. Tabii gerçek bir hizmet eri olmak için de dervişlik şarttır Bektaşilikte. O belki de dünyanın en bilgili dervişi olarak aramızdan ayrılırken sevenlerini yaralayarak, çok üzerek gitti sonsuzluk alemine.
Örnek kişiliğiyle, nurlu yüzüyle, ışıklı fikirleriyle, tevazusuyla, her şeyden öte Harabati ehli olmasıyla, Melami kimliğiyle, kalender yapısıyla örnek bir Bektaşi, örnek bir aydın, örnek bir yazardı.
Yayınladığı birbirinden önemli eserlerinde, çok titiz bir işçi gibi, bir inci işçisi gibi kılı kırk yaran bir titizlikle Bektaşi terminolojisini özenle kullanan, bu alanda uğraşanların kimi zaman girmeye cesaret edemedikleri alanlara giren; tüm dünyadaki Bektaşi dergahlarının tarihleri ve buralarda hizmet veren babaların yaşamları hakkında en doyurucu bilgileri bizlere aktaran, yayınladığı kitapla Yeniçerilerle Bektaşilik arasındaki ilişkiye farklı bir açıdan bakan, Bektaşi babalarının nefeslerini derleyen; bugüne kadar yaşamış tüm Bektaşi babalarının resim ve fotoğraflarını bir araya getirme uğraşısı veren, Osmanlıca’ya çok hakim, İngilizce bilen, eski Türk dillerine ilgisi olan eşi bulunmaz bir araştırmacı yazarımızdı o.
30 Temmuz 1953 yılında İstanbul’da doğan; çok ünlü Bektaşi babalarından Turgut Koca’nın oğlu olan Şevki Koca; İTÜ Makine Mühendisliği Bölümünü bitirdikten sonra özel bir şirkette uzun yıllar mühendis olarak görev yaptı. Şevki Koca emekli olduktan sonra da zaman zaman bu alanda çalışmalara devam ediyordu. Çok geniş bir entelektüel çevresi olan Turgut Koca bugün Bektaşi camiasında çok sevilen bir insan olmanın ötesinde birçok yabancı dil bilen, Bektaşiliğin kurallarını sıkı sıkıya uygulan bir inanç önderi olarak da tanınıyordu. Şevki Koca babasından aldığı mirası çok güzel bir şekilde değerlendirerek bu topluma birçok şey verdi, vermeye çalıştı.
Şevki Koca bir dönem Nazenin Yayınları’nı kurarak büyük özveriyle yayıncılık da yaptı. Fakat toplumun da duyarsızlığı nedeniyle gerekli desteği bulamadı.
Değerli yazarın yayınladığı eserler şunlardır: Es Seyyid Halife Turgut Koca Baba Divanı, Melami-Bektaşi Metaforunda İrşad Paradigmaları Mürg-i Dil, Halikarnas Bohem Neyzen Tevfik Külliyatı, Yeniceri Ocağı ve Devşirmeler, Odman Baba Vilayetnamesi Vilayetname-i Şahi Gö’çek Abdal.
5 Mayıs’ta geçirmiş olduğu beyin kanaması sonucu yaşamını yitiren Şevki Koca için 6 Mayıs Salı günü Buca Şirinyer’de yapılan cenaze merasiminde aynı zamanda Bektaşi ritüelleri de uygulandı. Cenazeye Mustafa EkeDedebaba; Teoman Güre, Hasan Asuman, Fikri Öztanır, Nevruz Taci Akpınar Halifebabalar; Muharrem, Aslan, Bahri, Elmas, Tahsin, Haşim, Haydar Babalar; Cem Vakfı, Cem Dergisi, Cem Radyo adına Ayhan Aydın; Araştırmacı/Yazar Dursun Gümüşoğlu Derviş, Doğan Derviş, Ali Derviş, Limontepe Cemevi Dedesi Cemal Sevin ve yöneticileri ile birçok derviş; Şevki Koca’nın kardeşleri Şeref Koca, Av. Nakiye Güre ve eşi Prof. Dr. Ataman Güre ile Şevki Koca’yı seven kadın/erkek birçok insan katıldı. Daha sonra Şevki Koca’nın naşı Buca Yeni Mezarlığı’nda defnedildi.
İnsan öğüten, tüm değerlerini çarçur etmeyi adete bir başarı sayan bir zihniyetin hakim olduğu ülkemizdeki devlet yönetim anlayışı değişmelidir, bu ilkel kafalar değişmelidir. Gecesini gündüzünü, varını yoğunu insanlık için; yurdu için, insanı için harcayan, şanlı şerefli Türk Bayrağı’nın daha yücelmesi ve yükselmesi için çalışanlar; bu ülkenin tarihini, kültürünü, inancını toparlayarak devleti daha güçlü kılan, yüce Türk milletine hizmet etmekten başka hiçbir ama hiçbir amacı olmayan insanlarımıza devleti yönetenler sahip çıkmalıdır.
Devleti yönetenler artık Alevi-Bektaşi, ilerici-devrimci ayrımı yapmadan bu ülkeyi canları kadar seven gerçek araştırmacıların, aydınların, yazarların elinden tutmalıdır. Devletin milyarlarca dolarlık sermayesi bazı haysiyetsizlerin elinde yok edilirken; devleti devlet yapan unsurları araştıranlara kaynak yok, yardım yok, para yok; sürünmek var, genç yaşta ölmek var!
EKİN İDİK OLDUK HARMAN, AYHAN AYDIN, (ALEVİLİK BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ HABERLER, ETKİNLİKLER, SÖYLEŞİLER, YORUMLAR, FOTOĞRAFLAR – 1992 - 2004), 2005, İstanbul, KAHRAMAN OFSET, (SAYFA: 325-326