Karacaahmet’te
İnancı Uğruna
Direnen ve Dirilen Alevilik
AYHAN AYDIN
Daha önce 17 Ekim 1990 tarihinde eski Anakent Belediye Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sözen’in oluru ile kullanım hakkı Karacaahmet Sultan Derneği’ne ait olan mekan üzerinde yapılmak istenen cemevi ve aşevinin bir bölümü 7 Eylül’de saat 00.03’de İstanbul Büyük Şehir Belediyesi emriyle dozerle yıkıldı.
Sahiplerinden izin alınıp daha önce boşaltılan birkaç mezar üzerine yapılan binanın yıkılma nedeni, ruhsatsız olması. Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan, İstanbul’daki tüm ruhsatsız binaları yıkacağını, camilerin de buna dahil olduğunu belirterek yıkımın gerekçesini anlatıyordu.
Fakat yüzyıllardır Alevi-Sünni milyonların kalbinde sevgiyle anılan, ziyaret edilen, Karacaahmet’e dozerleri gece yarısı indirtirken, hoşgörüsüzlüğünün darbelerini de Alevilerin kalbine, inanç mekanlarına indirmiş oluyordu.
O küstah tavrıyla da herkesten çok Alevi, demokrat, ilerici olduğunu söyleyen açıklamalarda bulunmaktan da geri kalmıyordu. Ruhsatsız olduğu için bir cami bile yıktığını söyleyen Erdoğan, yapılmak istenen mekanın mutlaka ama mutlaka yıkılacağını da her vesileyle tekrarlayarak yüzbinlerce Alevi’yi güya tehdit ediyor, sindirmeye çalışıyordu. Ama inançlarını yaşatma konusunda kararlı olan Aleviler, despot, hoşgörüsüz belediye zihniyetine gereken cevabı da vermesini bildi. Hem de en demokrat şekilde. Karacaahmet Türbesi’ni ziyaret eden binlerce kişi günlerce gece yarılarına kadar nöbet tuttu.
“Bizi öldürmeden burayı yıkamazlar” diyen analar, bacılar gericiliğe karşı direndiler.
Alevilik, Yavuz Sultan Selim döneminden itibaren toplu kıyımlarla yok edilmeye çalışılmıştır. Yüzyıllar boyunca ücra dağ başlarına sürülen Aleviler, Devletin planlı sistemli Sünnileştirilme çabalarına karşı bugün de varlıklarını, inançlarını sürdürme mücadelesi vermektedirler. Refah Partisi’nin, Tayyip Erdoğan’ın yaptığı aslında kimi devlet yöneticilerinin yıllardan beri gizli gizli yapmaya çalıştığı Alevileri öz kimliklerinden soyutlayıp, sindirmek, Alevi inanç ve kimliğini yok etmek planlarının açıkça ve alçakça ifadesinden başka bir şey değildir. Binlerce camide, Sünni inancının propagandası yapılıp, Alevi-Sünni ayrımı körüklenirken, Sivas’ta geçen yıl insanları diri diri yakanların, gerici abileri tarafından yönlendirilen imam hatipli yurtlarda kalan dinci gençler olduğunu unutmayalım.
11 Eylül günü Türkiye’nin dört bucağından binlerce Alevi Karacaahmet Türbesi önünde toplanıp, görülmek duyulmak istenmeyen kimliklerini bir kez daha haykırdılar. “İnancımızı, Cemevimizi Kimse Yıkamaz”, “Şeriatçılara İzin Vermeyeceğiz”, “Yaşasın Demokrasi Laiklik”, “Yolumuz 4 Kapı 40 Makam”, “Aleviyiz, Alevi Kalacağız”.
Kanal D muhabirine verdiğim demeci burada yinelemekte fayda görüyorum: “Bu sene Hacı Bektaş etkinliklerine katılarak, Biz Aleviyiz, Biz Bektaşi’yiz diyen vatandaşlarımıza da bir şey demek istiyorum, size Alevi misiniz Bektaşi misiniz diye soran yok. Bu ülkenin birinci sınıf vatandaşlarısınız. Her vatandaşın sahip olduğu, hakka hukuka sahipsiniz. Sünni’siyle, Alevi’siyle, Caferi’siyle, Hanefi’siyle, Maliki’siyle bu inananlar bir bütündür diyen Süleyman Demirel’e sormak lazım; gerçekten de sizin Bektaşiliğiniz Hacı Bektaş Kasabası sınırlarını aştıktan sonra bitiyormuş, yıkılan şu duvarda bitiyormuş. Hiçbir sözünüzün inanılırlığı yokmuş ki yapımı için izin verilen bir inanç mekanına vurulan kanlı, çirkin darbelere karşı o soğuk bakışınızla bakıyorsunuz. Türkiye’de demokrasi, laiklik, inanç özgürlüğü, duvarlarda asılı levhalardan ibaret kalıyor.”
Birçok demokratik örgütlerin karşı geldiği yıkıma çok büyük tepkiler doğdu. Cemevi yıkımını siyasi bir gösteriş malzemesi yapan politikacılara da halk tepki gösterdi. Aleviliğin savunduğu hiçbir ilkeye sahip çıkmayıp, sorunlarına eğilmeyen siyasi parti temsilcileri, Karacaahmet Cemevi yıkımını Alevilere şirin görünmek için çirkin emellerine alet etmek istediler. Yazılı ve görüntülü medya da bir devlet bakanımızın açıkça söylediği gibi “bazıları sevdiği” için konuyu saptırıp, şov yaptılar, günlerce. Diğer günlerde hiçbir zaman tam tarafsız, Alevilerin haklı taleplerini dile getirmeyen medya, günlerce “şok haber” için Karacaahmet’te nöbetteydi.
Sivas’ta 33 kişinin yakılmasını alkışlayan gerici basın ise, tümüyle Alevileri karalayan, demokrasi ve laiklik düşmanı tavırlarını bu olayda da sergiledi. Haftalık Cuma Dergisi’nin 23-29 Eylül, 216 sayısının kapağı aynen şöyle: “Mezarlık üzerine cemevi cami arsasına Anayasa parkı: Zulmün Adı Devlet”. “Karacaahmet Sultan Derneği’nin yönetiminde bulunan bir çok insan Alevi kökenli komünist ve ateistlerdir.” (Cuma, sayfa 2)
Yıkımla ilgili Karacaahmet Sultan Derneği’nin görüşü ise şöyle:
“12 bin kayıtlı üyesi ve milyonlarca gönül üyesi ile Alevi toplumunun tarihi misyonunu yüklenmiş olan Karacaahmet Derneği’nin tesislerini yıkmak faaliyetlerini durdurmakla tahliye ettirmekle en büyük engeli aşıp şeriata biraz daha yakın olacağının hesabını yapan RP. partililer bir konuda yanılıyorlar.
Bu ülke Alevi’siyle, Sünni’siyle, Kürd’iyle, Türk’üyle hepimizindir. 20 milyon Alevinin yanı sıra 20 milyon da ilerici, demokrat ve laik Sünni kardeşlerimiz var. Her türlü ayrımcılığa karşıyız. Demokrasi ve laikliği sonuna kadar birlikte savunacağız. Belediyenin buradaki bu uygulamasını Alevi toplumunun inanç ve ibadet özgürlüğüne vurulmuş bir darbe olarak kabul etmekle beraber demokrasiye ve laikliğe de yönelmiş bir hareket olarak görüyoruz.”
Cemevi yıkımı öncesinde ve sonrasında bir araya gelen sayısız farklı dernek üyeleri de çeşitli ortak kararlar alarak bunları kamuoyuna duyurdular.
En son 18 Eylül günü toplanan 100’ün üzerindeki dernek temsilcisi, Alevilere yönelik baskının önlenmesi için örgütlenmenin artık kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu konusunda birleştiler.
Bağlarbaşı 7 Tepe Restoran’ta yapılan toplantıya Aleviliğin önde gelen temsilcileri katıldı. Toplantıda, Hacı Bektaş Kültür Der. Antalya Şubesi adına Hüseyin Yıldırım, H.B.V Derneği Kocaeli Şube Başkanı Eyüp Esen, H.B.V. Derneği Mersin Şube Başkanı Necdet Yıldırım, Hasan Dede Bld. Bşk. Malik Ejder, Ali Balkız, Pir Sultan Kültür Dernekleri Genel Başkanı Murtaza Demir birer konuşma yaptılar.
Konuşmalarda, Karacaahmet’e yapılan saldırının Aleviliğe, demokrasiye, laikliğe yönelik olduğu, ülkede faşizmin, şeriatın, gericiliğin her geçen gün arttığı vurgulandı. Toplantıda, Alevilerin ortak istekleri de şöyle sıralandı;
- Zorunlu din dersleri kaldırılsın.
- Diyanet’e akıtılan trilyonlar kesilsin, Diyanet kaldırılsın.
- Düşünce suçları kaldırılsın.
- Atatürk ve Laik Cumhuriyet düşmanlarına karşı tavır alınsın.
İstanbul Eski Belediye Başkanı Nurettin Sözen, Karacaahmet’i ziyaretinde, olayın siyasal, toplumsal boyutta olduğunu, laik bir ülkede inançlara saygı gösterilmesi gerektiğini vurguladı.
21 Eylül günü bir röportaj yaptığımız Karacaahmet Derneği Başkanı Mehmet Başaran ise Cemeviyle ilgili son gelişmeleri bize şöyle anlattı: “Valilik bir kararla cemevi yapımının “Mezarlıklar Kanunu”na aykırı olmasından dolayı yapımın durdurulmasına ilişkin bir bildiride bulundu. Biz de valiliğin emrine uyarak, yapımı durdurduk. Bizler kanunlara her zaman uyan, sahip çıkan kişileriz. Herhangi bir tartışma ve çelişmenin olmasını tasvip etmiyoruz. Şu anda yeni Hasan Celal Güzel’le telefonda konuştum. Bizim yanımızda olduğunu söyledi. CHP, DSP, Cem Boyner, Ali Talip Özdemir sürekli bizi arayarak bizleri destekliyorlar.”
Karacaahmet’e direnen Alevilik, kimliğini haykıran Alevilik gericiliğin kendi üzerindeki sinsi oyunlarının boyutlarını Sivas’tan, Alibeyköy Cemevi yıkımından sonra şimdi daha net görerek, bir silkiniş, dirilişin zorunluluğunu tüm benliğiyle hissetti.
CEM DERGİSİ, YIL 4, SAYI 41, EKİM 1994
EKİN İDİK OLDUK HARMAN, AYHAN AYDIN, (ALEVİLİK BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ HABERLER, ETKİNLİKLER, SÖYLEŞİLER, YORUMLAR, FOTOĞRAFLAR – 1992 - 2004), 2005, İstanbul, KAHRAMAN OFSET, (SAYFA: 134-135)