Büklü Dede ve Adına Yapılan Törenler

Erenler Yurdu Anadolu’da Bir Eren ve Bir Anma Etkinliği;
Büklü Dede ve Adına Yapılan Törenler
 

Erzincan’dan Doğuya Yayılan Işık Kaynağı:

Yunus Emre Cem ve Kültür Evi Açıldı

AYHAN AYDIN

Sevgili Okurlar Merhaba!

Can dostlar!

Geçtiğimiz ay içerisinde Erzincan Ulalar Beldesi’nde ışık doğudan yükselir, dendiği gibi bir aydınlık kaynağımızın açılışının onurunu binlerce insanla birlikte paylaştık. Erzincan Ulalar Yunus Emre Cem ve Kültürevi’nin açılışını Prof. Dr. İzzettin Doğan’la birlikte, Erzincan Valisi, Belediye Başkanı, İl Müftüsü ve askeri erkan da onurlandırdılar.

Tunceli Pülümür, Doğanpınar’a bağlı Büklü Mezrası’nda bir başka ışık kaynağını yıllar önce yaşama geçiren Büklü Dedelerin öncülüğündeki halk, Kazım Büklü’nün başkanlığında bu sene de düzenledikleri anma etkinliğiyle tüm yöre insanının bir kez daha kucaklaşmasına olanak sağladılar.

Geçtiğimiz ay Tunceli, Erzincan, Ordu, Erzurum, Muş, Bingöl, Elazığ ve Malatya’yı kapsayan toplam 25 günlük araştırma gezisinden çok etkilendiğimi sizlere iletmek istiyorum. Öyle ki bu toprakları gezerken hem Türk insanının yaşadığı kimi dramları, yaşam koşullarını, hem de canlı, diri bir şekilde yaşayan Alevi/Bektaşi inanç ve kültür varlığını tüm çıplaklığıyla gözlemledim, yaşadım. Bunu önümüzdeki sayılarda da sizlere detaylı bir şekilde aktarmayı bir görev biliyorum.

Bir talan yerindeydim, günler geceler boyunca. Yüreğimin yangın yerindeydim, uçsuz bucaksız yalnızlıklar içinde dostluklar, kederler diyarındaydım. Ağacı, dalı, yaprağı azalmış; dertlerle elleri büyümüş, ürkek insanlar içindeydim. Bizler aynı aileden kopmuşuz da başka başka diyarların, dağların, vadilerin içinde mi eğlenmişiz ne?

Yeryüzünün en yaman coğrafyalarından birinde boynu bükülmüş, küstürülmüş, ezilmiş, işkence çekmiş insanlar gördüm, gözlerimin yaşı içime aktı, insanlar sorunlarını, çektiklerini anlattıkça. Kör ve nankör karanlıklar içinde yaralarım kanadı. Öküzüyle yan yana yatan elleri kınalı analar, sararmış gözleriyle bir boşluğa bakıp derin derin düşünen, umut değil umutsuzluk tüketen elleri kocaman çocuklar... Talan edilmiş bir yurt, memleket gördüm. Siyasilerin pis kokan ağızlarından çıkan yalanlara rağmen elektriği, suyu, yolu, telefonu olmayan köyler gördüm, beldeler gördüm, ilçeler gördüm. Kandırılmış, yıpratılmış, sömürülmüş, bedenler gördüm. Dağ kovuklarında dağ keçilerinin, geyiklerin, vaşakların eğleştiği, bin bir kokulu çiçeklerin, otların büyüdüğü bu ulu diyarlarda insanımızın dostluğunu, inancını, sevgisini, misafirperverliğini, yardımlaşmasını, kaynaşmasını, sabrını, umudunu da gördüm elbet. Gelecek sayılarda bu izlenimlerle beraber tüm engellere rağmen inancının zirvelerinde kültürünü yaşatan insanımızı, dedeleri, bilge insanları ve onların fikirlerini sizlere aktarmaya çalışacağım.

 

CEM DERGİSİ AĞUSTOS 2002, EDİTÖR BÖLÜMÜ’NDEN

 

BİRLİK KURALIM

 

Bir birlik kuralım sevgiden yana

Ayın etrafında bir hale gibi

El ele gönül gönüle can cana

Zulmün etrafında bir kale gibi

 

Aşılmaz güçleri birlik aşalım

Birlik eğlenelim birlik koşalım

Sevgi halkasıyla kucaklaşalım

Karanlık içinde bir şule gibi

 

Tüm benlikler kalksın tarafsız olsun

Ne vurguncu olsun ne hırsız olsun

Bir sevgi bağımız sınırsız olsun

Burcu göğe varan bir kule gibi

 

Ne bir içilendir ne de yenilen

Sevgiyle haklaşır kendini bilen

Bir kutsal duygudur sevgi denilen

EKBERİ onunla bir köle gibi

Ali Ekber Gülbaş

 

Sünni İsem Aleviysem Ne Çıkar

 

Göremiyor isem gerçek varlığı

Sünni isem Aleviysem ne çıkar

Sanat edindiysem sahtekarlığı

Sünni isem Aleviysem ne çıkar

 

İnsanlar giderken hep ileriye

Bizler inadına kaldık geriye

Gelmedikçe cehaletten beriye

Sünni isem Aleviysem ne çıkar

 

Gayet inatçıysam gayet zorbalı

Gündüz tespihliysem gece kavgalı

Olmadıkça cemiyete faydalı

Sünni isem Aleviysem ne çıkar

 

Kemaletim hidayetim olmazsa

Marifet suyundan kabım dolmazsa

Benden insanlığa eser kalmazsa

Sünni isem Aleviysem ne çıkar

 

Daimi’yim nefse galip olmazsam

İlme fazilete talip olmazsam

Ele dile bele sahip olmazsam

Sünni isem Aleviysem ne çıkar

Aşık Daimi

 

 

 

EKİN İDİK OLDUK HARMAN, AYHAN AYDIN, (ALEVİLİK BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ HABERLER, ETKİNLİKLER, SÖYLEŞİLER, YORUMLAR, FOTOĞRAFLAR – 1992 - 2004), 2005, İstanbul, KAHRAMAN OFSET, (SAYFA: 134-135)

 

Erenler Yurdu Anadolu’da Bir Eren ve Bir Anma Etkinliği;

Büklü Dede ve Adına Yapılan Törenler (2002)

 

10 Temmuz 2002 tarihinde Tunceli-Pülümür Doğanpınar Köyü Büklü Mezrası, Büklü Dede Türbesi’nde her yıl geleneksel olarak düzenlediğimiz törene bu sene de binlerce insan katıldı. Bu küçücük beldede inancımızın, kültürümüzün hala nasıl canlı bir şekilde yaşadığını bir kez daha gurur ve kıvançla gördük.

Türbeyi ziyaret eden insanların kalplerinde ve dillerinde hep aynı duygu egemendi, sevgi, saygı, hoşgörü, barış, kardeşlik. Yani Aleviliğin Bektaşiliğin yüzlerce yıldır getirmiş olduğu temel değerler hala ayaktaydı ve yaşıyordu, yaşatılıyordu. Huzurunda bulunduğumuz bu ulu evliyanın, velinin ve bunun gibi Anadolu’daki binlerce ulunun sayesinde bu barış tohumları her tarafa ekilmişti. Öyle kökleşmişti ki onlar dünyalarını değiştirseler bile felsefeleri, inançları ayaktaydı. İşte bugün bu nedenlerle buradaydık. Onların açtığı yoldan yürüdüğümüz, onları unutmadığımız, kalplerimizde yaşattığımız için buradaydık. Bu anlamlı günde kurbanlar kesildi, lokmalar dağıtıldı, halk bir araya geldi, türbe ziyaret edildi. Birbirinden önemli ve anlamlı konuşmalar yapıldı.

Törende bir konuşma yapan Cem Dergisi Yayın Yönetmeni Ayhan Aydın da tam bu atmosferin resmini çizer gibiydi. İnançtan, kültürden, ocak sisteminden ve dedelik kurumunun toplum için öneminden bahsetti. Dedelerimize, babalarımıza sahip çıkmamız gerektiği konusunda ısrarla durdu. Yörenin çok bilgili dedelerinden Ahmet Uğurlu’nun konuşması ise ayakta alkışlanacak nitelikteydi. Aleviliğin inançsal ve kültürel boyutunu çok güzel anlatan Uğurlu’nun konuşması geniş yankı uyandırdı. Anma etkinliği bu sene de büyük bir başarıyla gerçekleşmiş oldu.

Etkinlikte Ali Rıza Uğurlu Dede’nin yapmış olduğu ceme ise yüzlerce can katıldı. Çok yoğun sıcağa rağmen, halkın ilgisi çok fazlaydı.

Bu sene törene katılanlar ise şunlardı; Tunceli milletvekili Kamer Genç, Tunceli Belediye Başkanı Hasan Korkmazcan, Cem Dergisi Yayın Yönetmeni Ayhan Aydın, Ahmet Uğurlu Dede, Pülümür Belediye Başkanı Mesut Coşkun, Pülümür İl Genel Meclis ve Belediye Meclis Üyeleri, Cem Vakfı dedesi Ali Rıza Uğurlu, Cem Vakfı Erzincan Ulalar Yunus Emre Cem ve Kültürevi başkanı İsmail Bal ve yönetim kurulu üyeleri, Erzincan Hacı Bektaşi Veli yönetim kurulu üyeleri, Erzincan siyasi parti yöneticileri, Pülümür ve Tunceli siyasi parti yöneticisi, Cem Dergisi Yayın Yönetmeni Sibel Uçkaç.

 

12 Temmuz 2002 tarihinde Büklü Dede dergahını ziyaret edenler:

Prof. Dr. İzzettin Doğan, Yıldırım Aktuna, Rasim Tükek, Bülent Gündoğdu, Fuzuli Bektaş, Ercan Güvenç, Kazım Büklü, Remzi Öner, Erol Şencan, Doç. Özgül Şahin, Prof. Gazi Aydın kalabalık ve halk kitleleri, dede ve babalar katılmıştır.

Büklü Dede Hakkında, Kazım Büklü

Seyyid Büklü Dede Tunceli-Pülümür’ün 45 km. batısında, Erzincan’ın 38. km doğusunda 1700 m. rakımında bulunmaktadır.

Moğol istilası zulmünden kaçan Orta Asya’dan göç eden Türk kavimleri, Hazar Denizi’nin güneyinden Anadolu’ya doğru kendine bağlı ocaklarla göç ettiler. Aynı dönemlerde Muaviye’nin zulmünden kaçan Hz. Muhammet ve Hz. Ali soyundan gelen Ehlibeyt ailesi ile Maveraünnehir bölgesinde, büyük Türk kavimleri İslam anlamı ile bu bölgede tanıştılar. Bu döneme kadar Türkler Müslüman değildiler. Türk kavimleri İslamiyet’ten önce gelenek ve töreleri itibarı ile ibadetlerini Türkçe, kadın-erkek ayrımı yapmaksızın saz çalıp semah yapıyorlardı.

13. asrın sonlarına geldiğinde İslam’ın yüce değerlerini alan Horasan Erenlerinin kafile önderlerinden Seyyid Hacı Kureyş, Seyyid Mahmudi Hayrani, Hacı Bektaş Veli, Mevlana, Abdal Musa, Sarı Saltık, Kızıldeli Sultan, Büklü Dede ve Yunus Emre gibi yüzlerce ermiş bilge insan yetişti.

Göçler dolayısı ile Seyyid Büklü dede 15’nci yüzyılda Nazimiye’nin Muşkana ardından da talipleri ile birlikte şu anda ikâmetgahı olan Doğanpınar köyü Büklü dedeye yerleşmiştir. Seyyit Büklü dede Evlad-ı Resul, Ehlibeytin soyundan, Hz. İmam Hüseyin’den, Hz. İmam Musa’yı Kazım’a, Seyyid Mahmudi Hayrani’den, Seyyid Hacı Kureyş’e ve Seyyid Derviş İlyas’a kadar soy şeceresi uzanır.

Seyyid Büklü Dede 16. yüzyılın ikinci yarısında Hakk’a yürümüştür. Seyyid Büklü dede yöre halkı tarafında şuan ki bulunan mekanında yıllar yılı ziyaret edilmiş kurban kesilmiş, dualar okunmuş, dileklerde bulunmuş, ruh hastalarını tedavi etmiş, keramet göstermiş Allah’ın velilerindendir.

Dilden dile günümüze dek gelmiş Büklü dedeyle bu bölümü bitirmek istiyorum müsaadelerinizle.

Ecdadım sizi doğruluktan, dürüstlükten, insanlıktan ayırmaya kazadan, beladan, iftiradan koruya.

Seyyid Büklü Dede yöre halkı tarafından yıllar yılı ziyaret edilmiş, kurbanlar kesilmiş, dualar okunmuş, dileklerde bulunulmuş ve ruh hastalıklarını tedavi etmiş, kerametler göstermiş Allah’ın velilerindendir.

“Allah Velileri için korku yoktur. Onlar mahzunda olamazlar. ” (Yunus Suresi: Ayet 62)

16’ncı yüzyılda inşa edilmiş bulunan ibadet ve konaklama yerleri, aslına uygun olarak 1997 yılında yeniden restore (inşa) edilmiş ve o günden beri de her yılın 10 Temmuz’da bu köyde Seyyid Büklü Dede kültür etkinlikleri düzenlenmektedir.

 

Aynı Celal Abbas Dede’yle birlikte Doğanpınar’a, dedenin evine gidiyorum. Dedeyle sohbet ediyoruz. Bükle ilgili, yöredeki ziyaretlerle ilgili kendisinin detaylı bilgisi var. Bunları bana aktarıyor ama bunları kendisinden yazılı olarak rica ediyorum. Çünkü bir bilenden konuyu almak daha sağlıklı.

Günbatımı Doğanpınar’dan müthiş görülüyor. Doğanpınar’ın bir diğer ismi Pintike.

Köyden Ali Yılmaz (80) amca da Büklü Dede ve yöredeki inançlar konusunda bana bazı şeyler aktarıyor. Yine aynı akşam sabah erken ayrılacağımdan dolayı; tekrar Kazım Büklü’nün yanına Bük Mezrası’na dönüyorum. Yine burada insanlarla söyleşip sohbet ettikten sonra misafirhaneye doğru hareket ediyorum.

Celal Abbas Dede’nin verdiği bilgiye göre Hacı Kureyş’in Düzgün Baba’nın kardeşlerinin köyleri; 1. Oğlu Mavalı Köyü (Kalmam-paş (Gülleç)), 2. Ali Köyü (Kureyş Köyü Zeve (Bostanlı)); 3. Hüseyin Köyü (Yereks (Dallıbahçe)); 4. Kali (Hadik (Yazgeldi)); 5. Gulin Köyü (Sayrik (Çevrecik)).

(Sarıyer’de oturan Bayburt Gülalı Hayık (Damlıca Köyü)’tan Hasan Malkoç’un verdiği bilgiye göre; onların da dedeleri Bük’ten gidiyormuş. A. Aydın))

 

KIRKLAR SEMAHI

 

Gitme durnam gitme nerden gelirsin

Sen nazlı canana benzersin durnam

Her bakışta beni Mecnun edersin

Gönülde mihmana benzersin durnam

 

Pir Balım Sultan’a benzersin durnam

Yürü de dilber yürü canana yürü

Durnam gökyüzünde pervane döner

Dertli aşıklara badeler sunar

 

Aşıkların senden inayet umar

Tabibe Lokman’a benzersin durnam

Allah Allah Allah Allah

Hudey hudey hudey hudey

 

Bugün ben pirimi gördüm

Gelir salını salını

Selamına karşı durdum

Bağrım delini delini

Hudey Hudey Hudey Hudey

 

Bağrım delini delini

Gel dedim yanıma geldi

Gamzesi sinemi deldi

Bir izzetli selam verdi

Aldım sevini sevini

 

Hudey Hudey Hudey Hudey

Allah Allah Allah Allah

 

Aldım sevini sevini

Kaynadı karıştı kanım

Ezelden severdi canım

Sen benimsin ben de senin

 

Dedim sevini sevini

Allah Allah Allah Allah

 

Dedim sevini sevini

Hudey Hudey Hudey Hudey

 

Kıymetin paha biçilmez

Cemalin nurdan seçilmez

Vakitsiz güller açılmaz

Derdim gülünü gülünü

 

Hudey Hudey Hudey Hudey

Allah Allah Allah Allah

 

Derdim gülünü gülünü

Dedem oğlu der ağlatma

Yüreğim derde dağlatma

Varıp yadlara bağlatma

Zülfün telini telini

 

Hudey Hudey Hudey Hudey

Zülfün telini telini

 

Allah Allah Allah Allah

Zülfün telini telini

 

CEM DERGİSİ, AĞUSTOS 2002

 

 

SEYRANIN NERDE

 

Deli gönül yükseklerden çok uçma

Tur vurup gezmeye seyranın nerde

Sözden bilmezlere derdini açma

Sızlayan yaranın saranın nerde

 

Seyyar oldum gezer idim cihanı

Görmedin mi hiç ahdında duranı

Düş ederiz her anında yaranı

Eş kader olacak yaranın nerde

 

Hazinlik duyarsın sen de kendine

Ne hasretlik gelir garip gönlüne

Amacını söyle iyi bilene

Bir seni arayıp soranın nerde

 

Çok gamlı gibisin acaba neden

Hiç hayır gelir mi faydasız elden

Efkârlı söylersin o nazik dilden

Gelip de yanına varanın nerde

 

Doğru konuşur söylersin derdini

Bildin mi ki sana yardım edeni

İşte böyle diyor Müslim Seyrani

Üç günlük dünyada devranın nerde

Müslim Seyrani

 

 

 

Erzincan’dan Doğuya Yayılan Işık Kaynağı:

Yunus Emre Cem ve Kültür Evi Açıldı (2002)

 

Ülkemizde yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen çok güzel gelişmeler de olmuyor değil. Tüm ayrımcılıklara, dışlanmışlıklara rağmen Alevi-Bektaşi-Mevlevi inancını benimseyen insanlar dünyanın her tarafında inançlarına sahip çıkıp, bunları ne pahasına olursa olsun yaşatma konusunda kararlılıklarını sürdürüyorlar. İnancın, kültürün, coğrafyası, sınırı, önü arkası yok. İnsan bağlanınca bir şeylere, özünü teslim edince değerlerine bunun uğrunda binlerce kilometre yol kat edip, yaşamını bile bu uğurda feda edebiliyor.

Türkiye’de yasalardan kaynaklanan haklarını bile kullanamama gibi bir sorunla karşı karşıya olan Aleviler, varlıklarını her koşul ve şartta da ortaya koyma kararlılıklarını sürdürüyorlar.

Herhalde çok dar olanaklar içinde, devletten hiçbir yardım alınmaksızın birlerce insana hizmet eden büyük inanç ve kültür merkezleri olan kültür ve cemevlerinin açılmasını başka türlü açıklayamayız.

Yurdumuzun dört bir köşesinde birer eğitim, kültür, inanç merkezi olan cemevlerinin sayısı hızla artıyor. Büyük sorunları, sıkıntıları olsa da onlarca cemevinin yapımı da tüm hızıyla sürüyor; hem de devletten, belediyelerden veya dünyanın başka herhangi bir kurumundan hiçbir maddi ve manevi destek görmeden, hatta zaman zaman engellemeler olsa da, zorluk çıkarmalar olsa da... Hala devleti idare edenler yasal olarak cemevlerinin varlığını kabul etmeseler de... Yapımlar hızla ilerliyor. Niçin ilerliyor? Bu bir ihtiyaç olduğu için ilerliyor, yaşlısı, kadını, erkeği, genci, dedesi... bunu istediği için ilerliyor. İyi de oluyor.

Aleviler, kendilerine tanınmak istenmeyen haklarını eninde sonunda hatta ve hatta söke söke alacaklar. Bazen de hakların verileceğini beklemek safdillik oluyor, biraz da zorlamak, itmek gerekiyor birilerini.

13 Temmuz Cumartesi günü Erzincan’ın bir mahallesi konumundaki Ulalar Beldesi’nde açılışı büyük bir törenle gerçekleştirilen Yunus Emre Cem ve Kültürevi tüm bölgeye hizmet verecek nitelikte bir ışık kaynağı gerçekten de. Bin beş yüz kişinin cem yapabileceği, yemekhanesi, gasılhanesi, oturma salonu, kütüphanesi, parkıyla yörenin en canlı, halka en fazla hizmet götüren merkezi konumunda hizmete açılan kültür ve cemevi, halka bir umut kaynağı da oldu.

Törende yaptıkları konuşmalarla Prof. Dr. İzzettin Doğan, Erzincan Valisi Halil İbrahim Altınok, CEM Vakfı Kurucu Üyesi ve Eski Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna, Belediye Başkanı Erkan Karaman, yörenin bilge dedesi Ahmet Uğurlu, CUSİAD Başkanı, Prof. Dr. Gazi Aydın, Erzincan Müftüsü İlhan Aydın, cemevi başkanı İsmail Bal büyük alkış aldılar.

Törende cemevinin yapımına katkılarından ve kültürel hizmetlerinden dolayı Prof. Dr. İzzettin Doğan başta olmak üzere işadamlarına, diğer ilgililere plaketler verildi.

Açılışın en renkli yönlerinden birisi de Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından görevli olarak açılışa gönderilen İl Müftüsü İlhan Aydın’ın yaptığı konuşma ve Aydın’ın Doğan’a plaket vermesiydi. Aydın yaptığı konuşmada kültür ve cemevinin halkımıza yararlı olmasını dilediklerini, söyledi.

Törende Atatürk büstünün açılışı, cemevinin açılışı gerçekleştirildi. Ali Rıza Uğurlu Dede’nin yürüttüğü ve bölge dedelerinin de hazır bulundukları cemden sonra halka lokma dağıtıldı. Ayrıca Ali Ekber Gül’ün verdiği konserle halka deyiş ve türkülerin tadı bir kez daha yaşatılmış oldu.

Özellikle Cemevi yöneticilerinin, CEM Vakfı yönetim kurulu üyeleri Kazım Büklü ve Ercan Güvenç’le, Ali Rıza Uğurlu Dede’nin de açılış organizasyonunda görev aldıkları açılış, Cem Radyo Yayın Yönetmeni Sibel Uçkaç’ın da törende hazır bulunmasıyla, Radyo’dan tüm dünyaya canlı olarak ulaştırıldı.

Gerçekleşen törene CEM Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan, Erzincan Valisi Halil İbrahim Altınok, Sağlık Eski Bakanı Yıldırım Aktuna, Erzincan Milletvekili Tevfik Karaya, Erzincan Belediye Başkanı Erkan Karaman, Jandarma Alay Komutan Vekili Albay Metin Arabası, Cem Radyo Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Tükek, CUSİAD Başkanı Prof. Dr. Gazi Aydın, Emniyet Müdürü Osman Araç, Erzincan Müftüsü İlhan Aydın, Altınbaşak Bld. Baş. Hasan Gazi, Otlukbeli Bld. Baş. Yusuf Albayrak, Yoğurtlu Bld. Baş. Rıza Kazan, Yalnızbağ Bld. Baş. Mehmet Çağlar, Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Kazım Erdoğan; Cem Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Bülent Gündoğdu, Rasim Tükek, Ercan Güvenç, Kazım Büklü, Hüseyin Akdoğan, CEM Vakfı Avrupa Koordinatörü Fuzuli Bektaş, CEM Vakfı kurucuları bu arada Erol Şencan, Remzi Öner, işadamları Turan Aras, Murat  Şahin, Mustafa Kaçmaz ve CUSİAD üyeleri, Gazi Cemevi Yöneticileri, Tunceli Cemevi Başkanı ve Dedesi Mahmut Doğanoğlu ve üyeleri, DSP Erzincan İl Başkanı Mahmut Aydın, CEM Vakfı Malatya, Ankara, Sivas, Tercan Şube başkan ve yöneticileri, Eski Ulalar Bld. Baş. Paşa Dağ, dedeler, köy muhtarlarıyla yüzlerce insan katıldı. (ismini sıralayamadığız kişiler olursa onlardan özür dileriz.)

CEM DERGİSİ, AĞUSTOS 2002

EKİN İDİK OLDUK HARMAN, AYHAN AYDIN, (ALEVİLİK BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ HABERLER, ETKİNLİKLER, SÖYLEŞİLER, YORUMLAR, FOTOĞRAFLAR – 1992 - 2004), 2005, İstanbul, KAHRAMAN OFSET, (SAYFA: 298-305)