Alevi-Bektaşi Örgütleri Arasında
Diyalog
AYHAN AYDIN
l3 Kasım l997 Perşembe günü, saat l7. 00’de CEM Vakfı Genel Merkezi’nde bir araya gelen Alevi-Bektaşi Dernek ve Vakıf temsilcileri; Aleviler’in Sorunlarının çözümü ve Alevi-Bektaşi Kuruluşlarının üst birliğinin oluşturulması yönünde ortak ilke kararına vardılar.
Türkiye’de şu anda örgütlenmiş en üst Alevi-Bektaşi Dernek ve Vakıf temsilcileri; Alevi-Bektaşi Örgütlerinin bundan sonra Alevilik’le ilgili temel konularda nasıl ortak hareket etmeleri gerektiği yönünde ilk ciddi görüşmeyi yaptılar. Aleviler’in Devlet’ten alacakları yardım, Aleviler’in Diyanet İşleri Teşkilatı karşısındaki konumları ve tüm Alevi-Bektaşi Örgütlerinin bir araya gelmesine yönelik Federasyon oluşturmalarına ilişkin konuların görüşüldüğü toplantıda tüm katılımcılar iki saat boyunca fikirlerini ortaya koydular.
CEM Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. İzzettin DOĞAN, Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Genel Başkanı Murtaza DEMİR, Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ali DOĞAN, İstanbul Hacı Bektaşi Veli Kültür Derneği Başkanı Erol ŞENCAN, Semah Kültür Vakfı Genel Başkanı Lütfi KALELİ, Karacaahmet Sultan Dergahı II. Başkanı Hıdır ULUER, Şahkulu Sultan Dergahı Yönetim Kurulu Üyesi Makbule Nergis ve diğer örgüt temsilcileri; aynı akşam H. B. B. Televizyonunda yayınlanacak “On’da On” Haber Programında “Aleviler’in Ortak Örgütlülüğü”ne ilişkin konuda da sergilenecek ortak tavır konusunda görüş birlikteliğine vardılar.
Buna göre, Devlet; yüzlerce yıldır görmezden geldiği, haklı taleplerini gerçekleştirmediği, horladığı, dışladığı, bu ülkeyi vatan yapan, Türk Kültürü’nü, Arap emperyalizmine karşı korumuş, İslam’ı şekilden arındırarak, evrensel mesajlarıyla yorumlamayı başarmış, on bin yıllık Anadolu Uygarlığı’nın en özgün inanç ve kültürü olan Aleviliği artık görmek, duymak zorundadır.
Devlet’in Aleviler’e yapacağı her türlü yardım lütuf değil, bir sorumluluk ve zorunluluktur. Atatürk’ün kurduğu çağdaş, laik, demokrat Türkiye’de, Onun devrimlerini zaafa uğratmaya yönelmiş, Arap emperyalizmini bu ülkede hakim kılmak için çalışılan bir üst konumuna bürünen ve bu topraklar üzerinde yaşayan insanlara ayrımcılık yapan, Diyanet İşleri Teşkilatı’nın yeniden yapılandırılması bir zaruriyettir. Alevi-Bektaşi varlığı görmezlikten gelinerek, bu ülkede ilerlemenin kaydedilmesi, sosyal, toplumsal huzurun sağlanabilmesi mümkün değildir.
Bin yıldır her türlü cefayı çekmiş olan Alevi-Bektaşiler’in bundan sonra varlıklarına, inançlarına, kültürel yapılarına yönelecek her türlü baskıya ve asimilasyonuna karşı ortak hareket etmeleri bir zorunluluktur.
İnanç eksenli olup siyasal istismarlara ödün vermeyecek ve tüm Türkiye’deki ve dünyadaki Alevi-Bektaşi ortak örgütlülüğünün sağlanmasına yönelik her türlü girişimde bulunulması artık bir zorunluluktur.
Bu ortak görüşleri yukarıdaki örgüt temsilcileriyle beraber şunlar da kabul etmişlerdir: Hacı Bektaş Dernekleri Genel Başkan Yrd. Rıza BAŞ, Hacı Bektaş Veli Kültür Vakfı İstanbul İl Başkanı İsmail SAÇLI, Kartal Cemevi Genel Sek. Ali Rıza TALİ, Adalar Cemevi Vakfı Başkanı Güngör YILDIRIM, Yakacık Seyit Mustafa Efendi Derneği Başkanı Hüsnüye TAKMAZ, Gazi Mh. Hacı Bektaş Veli Derneği Gnl. Saym. Hıdır ELMAS, PSAK Derneği Eyüp Cem Evi Başkanı Uğur BİLGİN, Karacaahmet Vakfı Kurucusu Hasan KALENDER.
Aynı akşam, H. B. B. Televizyonu’nda saat: l0. 00 yayınlanan “On’da On“ isimli programda CEM Vakfı Gnl. Bşk. Prof. Dr. İzzettin DOĞAN, Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Gnl. Bşk. Murtaza DEMİR, Hacı Bektaşi Veli Kültür Vakfı Gnl. Bşk. Ali DOĞAN, Araştırmacı/Yazar Cemal Şener, Alevi-Beşkaşi Örgütlülüğü ve Devlet’in Aleviler’e yapacakları yardım ile Diyanet İşleri Başkanlığı konusundaki fikirlerini anlattılar.
Programda soruları yanıtlayan Murtaza DEMİR, CEM Vakfı Genel Merkezi’nde aynı gün l7. 00-l9. 00 saatleri arasında gerçekleştirilen tarihi toplantıya atıfta bulunarak; “Bu akşam bin yıllık bir özlemin ilk adımını attık. Sevgili Hocam Prof. Dr. İzzettin DOĞAN’da bunu kabul ettiler. Pir Sultan’ın dediği gibi “Gelin Canlar Bir Olalım” ve Hünkar Hacı Bektaşi Veli’nin dediği gibi “Bir Olalım, Diri Olalım, İri Olalım” mesajlarını biz gerçekleştirdik. Bu ülkede Mustafa Kemal Atatürk’ün laiklik ve demokrasisinde Aleviler’in varlıkları çok önemlidir. Bizler, bu ülkenin en önemli şansı olan Alevi İnancı’nın, Kültürü’nün yaşatılması, kurulacak enstütülerle araştırılıp gelecek kuşaklara aktarılması yönünde ortak kararlara vardık. Bin yıldır sorunlarla boğuşan Aleviliğin onuruyla yaşamaya kararlıyız” dedi.
Televizyon programında; şu anda ülkemizin karşı karşıya bulunduğu sorunların en önemli nedenlerinden birisinin de Alevi İnancı’nın görmezlikten gelinmesinden kaynaklandığını vurgulayan Prof. Dr. İzzettin DOĞAN, Atatürk’ün laik Türkiye Cumhuriyeti’nin hayati bir tehlikenin eşiğine getirildiğini söyleyerek, Arap emperyalizminin bir kültür devleti olan Atatürk Türkiye’sinin en temel kurumlarını yıkmaya yöneldiğini söyledi. Alevi kimliğinin önemine değindiği programda DOĞAN şunları söyledi: “25-30 milyonluk varlığı görülmek istenmeyen Aleviler aslında bu ülkenin en büyük şansıdırlar. Türkiye’nin dünyaya, Batı’ya ve Doğu’ya açılabilmesi ancak Hümanist İslam anlayışı olan, Aleviliğin varlığının tanınmasına bağlıdır. Ülkemizde Diyanet İşleri Teşkilatı Arap emperyalizmini yaymaktadır. Devletin bu gerçek karşısında Alevi varlığını tanımak, sorunlarını çözmek için bu konuya el atması gereklidir. “
CEM Vakfı Genel Merkezi’nde yapılan toplantıya da değinen DOĞAN, bu toplantı hakkında şunları söyledi: “Bütün dernek ve vakıfların bir araya gelmesi için bir mutabakat sağlanmıştır. Şu anda bazı hukuki engeller var, ama bu birliktelik sağlanacaktır. İnanç bazında bir birliktelik, hem Aleviler’e hem de ülkemize birçok şey kazandıracaktır. Bu birliktelik Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük güç verecektir.”
Program esnasında söz alıp Alevi Örgütlenmesi hakkında görüşlerini açıklayan Dr. Nazan Kuloğlu’nun “CEM Vakfı’nın DYP’nin bir alt örgütlenmesi gibi çalıştığı” yönündeki suçlamalara yanıt veren DOĞAN, “CEM Vakfı hiçbir partinin alt örgütlenmesi filan değildir. Hiçbir zaman böyle bir durum söz konusu olmadı, bundan sonra da olmayacaktır. Sayın Tansu Çiller Aleviler’e bütçeden pay ayıracağını söylediğinde bizim tavrımız net olmuştu. Bize bir vesileyle yaklaşana biz daha da yaklaşırız. Yoksa bizim tüm partilere mesafemiz eşittir. Bizim sorunumuz Alevilik’tir. Aleviler’in sorunlarının görülüp duyulmasıdır. Biz 3 trilyon da istemedik. Onlar 3 ile 5 trilyon arasında bir rakam telaffuz ettiler. Ama sonuca gidilmedi. Aleviler’e herhangi bir yardımda bulunulmadı. O yüzden bizden DYP’ye tek bir oy bile çıkmamıştır, o sözlerinde durmadıkları için. Bizim tüm siyasal partilerden ortak beklentimiz Anayasaca uygulanması zorunlu olan temel hak ve özgürlüklerin tüm insalara bu arada Aleviler’e de uygulanması yönündendir. ” dedi. Aynı konuda söz alan Murtaza DEMİR de bu konuda şunları söyledi: “Sayın Hocam’ın söylediği gibi biz bin yıllık düğümlenmiş sonuları çözmek için bir araya geldik. Her birimiz yeni yapılanan örgütleriz. Elbette sorunlarımız var ama birçok yararlı iş de yaptığımız kanısındayım.”
Programa telefon bağlantısıyla katılan Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Şükrü Özbuğdaycı, Diyanet’in hemen her zamanki üslubuyla Aleviliği tanımladı. Özbuğdaycı, “Aleviliğin bir tasavvufi meşrep olduğunu“, “farklı ibadet şekillerinin ise İslamiyet’in evrensel yapısına aykırı” (!) olduğunu söylemesi üzerine Prof. Dr. İzzettin DOĞAN ve Murtaza DEMİR görüşlerini açıkladılar. Prof. Dr. İzzettin DOĞAN, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın her zaman Aleviliğe ve diğer İslami inanış biçimlerine çok yanlış yaklaştığını vurgulayarak, Aleviliğin Türkler’in İslam’ı yorumlayış şekli, insanı herşeyin merkezine alan, Kur’an-ı Kerim’i de buna göre yorumlayan bir inanç sistemi olduğunu söyledi. DOĞAN, “Diyanet İşleri’nin yapısına bakarsak içinde inanç gibi çok önemli bir konuda çalışması zorunlu sosyolog, antropolog, etnolog, tarihçi gibi uzmanların yer almadığını görürüz. Aleviler, Hz. Muhammed’den, Hz. Ali’den, Şah Ahmet Yesevi’den aldıkları erdemlerle; insan severliği temel düstur yapan Anadolu ve Horasan Erenleri’nin, Yunuslar’ın, Pir Sultanlar’ın, Hacı Bektaşi Veli’lerin, Emrah’ların, Aşık Veysel’lerin yolunu sürürek inanç ve kültürlerini bugünlere getirmişlerdir. Onların nasıl inanacaklarına, nasıl ibadet edeceklerine kimse karar veremez. Herkesin temsilcisi olduğunu iddia eden bir teşkilat hiç karar veremez. Bu konuda hüküm yürütemez. Diyanet İşleri Teşkilatı Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kurumudur. Buna aykırı hareket etmesi Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Din hizmetlerinin verilmesinde ayrım yapmak kimsenin haddine değildir. Hele, hele Diyanet İşleri Teştilatı’nın hiç haddine değildir. Diyanet İşleri Teşkilatı’na ayrılan bütçe içindeki payda Alevi vatandaşlardan alınan vergiler vardır. Demokratik bir hukuk devletinde devlet kurumlarının vatandaşlarına eşit muamele etmemeleri hiçbir şekilde telafi edilemeyecek sorunlar yaratır.
Asya’da, Kazakistan’da, Kırgızistan’da, Özbekistan’da, Azerbeycan’da Kur’an ayetlerini sazla söyleyen, ibadetini, semahını sazla yapan bu insanların ibadetlerinin bir inanç olmadığını, İslamiyet’le ilgisinin olmadığını söyleme hakkını siz nereden alıyorsunuz? Bu sözleri söylemek için Tanrısal iradeyi siz nereden alıyorsunuz?
Devlet Diyanet İşleri Teşkilatı’na bütçeden 90 trilyon ayırabiliyor. Bu ülkenin vatandaşları olan Aleviler’in inançlarını sürdürmeleri içinse hiçbir ödenek ayrılmıyor. Bu bir haksızlıktır. Bu ülkenin l/3 olan Aleviler’e de bu oranda yardım yapılması gerekmektedir. Aleviler’e de devletin 30 trilyon ayırması gerekmektedir. ”
Aynı konudaki fikirlerini açıklayan Murtaza DEMİR de DOĞAN’la aynı düşünceleri paylaştığını söyleyerek; “Bizim inancımızı tanımlamaya kimsenin hakkı yoktur. İnanç kişinin kendisiyle ve Tanrı’sıyla ilgili bir olaydır. Bir başkasını ilgilendirmez. 96. 7 trilyonluk bütçesiyle ve görünmez ödenekleriyle devlet içinde bir başka devlet olan Diyanet İşleri Başkanlığı, Atatürk’ün Laik Cumhuriyet’ini yıkmaya yönelik çalışların üssü olmuştur.” dedi.
Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ali DOĞAN da yaptığı konuşmada en büyük hedeflerinin Alevilik ve Bektaşiliği araştırmak, incelemek ve tanıtmak için; dedeleri yetiştirmek için enstitü, akademi gibi bilimsel kurumları oluşturmak olduğunu belirtti. Aleviler’in birlikteliğinden herkesin mutlu olması gerektiğini vurgulayan DOĞAN, Alevi Örgütleri’nin sağladığı birlikteliğin tarihi bir olay olduğunu belirtti.
CEM DERGİSİ, YIL 8, SAYI 73, OCAK 1998
EKİN İDİK OLDUK HARMAN, AYHAN AYDIN, (ALEVİLİK BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ HABERLER, ETKİNLİKLER, SÖYLEŞİLER, YORUMLAR, FOTOĞRAFLAR – 1992 - 2004), 2005, İstanbul, KAHRAMAN OFSET, (SAYFA: 134-135)