Abdal Musa Anma Etkinlikleri (2002)

Abdal Musa Anma Etkinlikleri (2002)

AYHAN AYDIN

22 Haziran 2002

Anadolu ve Rumeli’nin gerçek manevi önderlerinden Abdal Musa’nın huzurunda olmak apayrı bir duygu.

Cemler, semahlar, sazlar, deyişler, sohbetler, aylardır, yıllardır görülmeyen yola gönül vermiş dostları görmek duygusu insanı mutlu ediyor. Tüm insanlar bir barış, dostluk ekseninde bir araya gelmişler, aşkla niyazlaşıp, ziyaretlerini yapıyorlar.

Benim görevim dedelere, babalara ulaşmak. İstanbul’dan, İzmir’den, Ankara’dan yurdun dört bir tarafından gelenlerle sohbetlerimiz, söyleşilerimiz oluyor.

Etkinliklerde Araştırmacı/yazar Ali Aksüt’le karşılaşıyorum, güzel bir söyleşi yapıyorum. İzmir’de çok aramamıza rağmen bir türlü ulaşamadığım Düzgün Şahin dedeyle ve babası Kamer Şahin’le, Hakkı Fırat ve Dursun Ali Güneş dedelerle söyleşiyoruz.

Düzgün Şahin Dede; bir dedeler babalar meclisinin kurulmasının çok yararlı olacağını ancak bunun için çok çaba harcamak gerektiğini, dedeliğin çok zor bir hizmet olduğunu, her dedeyim diyenin dedelik yapamayacağını söylüyor.

 

Düzgün Şahin Dede (Baba Mansur)

Kendisinin de İzmir de yoğun bir şekilde uğraş verdiğini, insanlara bir şey anlatmanın, onlarla bir şeyler yapmanın çok zor olduğunu ama bu mücadeleden de yılmamak gerektiğini, örgütlenmeden de hiçbir şeyin başarılamayacağını belirtiyor. Biyoloji öğretmeni olan, Baba Mansur evlatlarından Düzgün Şahin, Aleviliği İslam dışı gösterip, yozlaştıranlara karşı ortak bir mücadele yürütülmesi gerektiğini de belirtti.

 

Kamer Şahin Dede (Baba Mansur)

Yılların tecrübesini taşıyan Dede de dedelerin, babaların birliğinden ve devlette temsilinden yana. Bu konuda önemli çalışmalar olsa da alınacak daha çok mesafe olduğunu söyleşen Dede, bu alanda verilen emeklerin boşa gitmeyeceğini söyledi.

 

Hakkı Fırat ve Dursun Ali Güneşler ise dedelerin ayaklarına kadar giderek, yapılacak çalışmaların önemini kavradıklarını ama dedelerin de bir eğitime gereksinim duyduklarını, bir okullaşmanın bu konuda gerekliliğini söylüyorlar.

Ayrıca Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi’nden Ramazan Uçar, aynı bölümden Ahmet Taşğın, SDÜ. İlahiyat Fakültesi’nden Sadık Akdemir’le karşılaşıp sohbet ediyorum.

 

İsmail Uğurlu (54) (Gözcü)

Isparta Merkez Aliköy’den olan ve 25-30 yıldır babalık görevini yapan Raşit Öztürk Baba’ya bağlı olan bilgili Gözcü İsmail Uğurlu’yla söyleşi yapıyorum. Gözcülüğün Karacaahmet’ten kaldığını ve cemlerde sadece insanları gözleyen bir makam olmadığını daha derin anlamları olan bir hizmet olduğunu söyleyen İsmail Uğurlu, gözcü postuna oturanın kendi bölgelerinde genellikle baba olduğunu, babalık kurumunun kendi inançlarında bulunduğunu söyledi.

Bir baba vefat ettikten sonra yerine gelecek kişinin baba olmadan önce mutlaka eşinden onay alması gerektiğini söyleyen İsmail Uğurlu, Muhammed-Ali yoluna ancak ikrar verilerek, kurban kesilerek girilir, musahiplik bizde çok önemlidir, 12 hizmet, 12 post, çok önemlidir, bizde zakire “güvende” denir, 3-4-5 güvende bir arada olabilir, erkanda sezandersiz hizmet yürümez, bizim köy 500 hane yarısı Bektaşi’dir, bir talip bir senede bir kurban kesmelidir, bizler Abdal Musa’yı pir olarak biliyoruz, Abdal Musa Hacı Bektaşi Veli’nin temsilcisidir, bize Ulusoylardan (Çelebiler’den) da Güvençlerden de gelirler, diyor. Ayrıca daha önce de duyduğumuz Acıpayam İlçesi Yeniköy’ün Alevi, Gölhisar İlçesi Kargalık Köyü’nün Yan Yatır Ocağı’na bağlı Tahtacılar olduğunu öğreniyoruz.

Burada da babalık kurumunun dede olarak nitelendirildiğini anlıyoruz.

 

Hüseyin Eriş Halifebaba (41)

Kendisiyle daha önce de söyleşiler yaptığım halifebabanın 500 talibi olduğunu öğreniyorum.

12 hizmeti uyguladıklarını, kendisinin Ali Haydar Ercan Dedebaba’ya bağlı olduğunu, kendisini halkın halife baba yaptığını, Alevi/Bektaşi inanç önderlerinin Diyanet İşleri Teşkilatı dışında bir kurumda temsil edilmesi gerektiğini söyleyen baba tek isteğinin birlik, dirlik olduğunu söyledi.

 

Ali Koca Baba (61)

300 talibi olduğunu öğrendiğimiz baba yörede ünlenen inanç önderlerinden. 1964 yılında Yunus Baba’ya ikrar verdiğini, 1994/1995’de Hasan Asuman’dan derviş olduğunu, Mustafa Eke’den babalık icazetini aldığını, hala da ona bağlı olduğunu söyleyen Baba, Kaygusuz’un erkanı burada açtığı için kendilerinin de Kaygusuz Erkanı’na bağlı olduklarını, tek amaçlarının hiçbir sınır tanımadan tüm Alevi/Bektaşi kesimine hizmet vermek olduğunu söyledi.

 

23 Haziran, Akçaeniş,

Hamza Tanal (Mürebbi)

Günümüzde Mürebbilik geleneğinin en önde gelen temsilcilerinden birisi olan ve ünü tüm yöreye yayılan Hamza Tanal’ı hasta yatağında ziyaretim beni oldukça etkiliyor. Daha önce birçok kez buluşup söyleştiğim, sohbet ettiğim, Abdal Musa anma etkinliklerine katılan yazarların, sanatçıların uğrak yeri, nice dostlukların kurulduğu, adeta bölgedeki Tahtacı geleneğinin odaklandığı, sergilendiği, herkese açık bir ocak evi, dede evi, muhabbet evi Hamza Tanal’ın evi bu sefer beni hüzünlendirip ağlattı, aynen kendisi beni gördüğünde ağladığı gibi.

Hey gönlü yüce, soyu yüce, karekteri yüce dost insan; hey ak yüzlü, ak börklü, ak yürekli Anadolu ereni! Bu kapılardan kimler geldi, kimler geçti? Hepsi senin sohbetinden, deminden demlenip, esriyip Aleviliğin, Bektaşiliğin, Tahtacı Türkmen geleneğinin zenginliklerini senden dinleyip, coşmuş nice güzellikler yaşamışlardı.

Umuyor ve diliyoruz ki tekrar ve tekrar sabahlara kadar süren yarenlikler devam eder, o büyük ceviz ağacının altında bir lokmanın kırk parçaya bölündüğü, bin bir umudun filizlendiği gün ağarma vakitleri sohbetlerin tadına varılamadan sofra başlarından tekrar kalkıldığı günleri tekrar yaşarız.

EKİN İDİK OLDUK HARMAN, AYHAN AYDIN, (ALEVİLİK BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ HABERLER, ETKİNLİKLER, SÖYLEŞİLER, YORUMLAR, FOTOĞRAFLAR – 1992 - 2004), 2005, İstanbul, KAHRAMAN OFSET, (SAYFA: 122-124)