Balkanlar’da Alevi – Bektaşi Toplumunun Hakları ve Yunanistan’daki Son Gelişmeler
25 yıldır Balkanlar’daki Alevi – Bektaşi kültür varlığını araştırmaya, burada yaşayan topluluklarımızın sorunlarını gözlemlemeye; bu ülkelere giderek insanlarla görüşmeye, etkinlikleri izlemeye, görüntü, on binlerce fotoğraf ve yazı ile dile getirmeye çalışıyorum.
Aynen Türkiye’de olduğu gibi Balkan ülkelerinde de Alevi – Bektaşi toplumunun halen çok ciddi sorunları var.
Ülkelerde Alevi – Bektaşi Toplumunun Genel Durumları
- Arnavutluk’ta Bektaşi toplumu ülke ve toplum genelinde tanınma açısından ciddi bir mesafe alarak bazı haklarını uzun yıllardan beri elde etmişti. Ülkede Sultan Nevruz, Matem- Muharrem Arnavutluk Devleti’nin Bektaşi toplumunun özel günleri olması vesilesiyle devlet olarak tanıdığı, önem verdiği etkinlikler olarak anılıyor. Ayrıca burada tekkelerin yapımı, onarımı, buralarda yapılacak etkinlikler serbestlik içinde yerine getirilebiliyor.
- Bulgaristan en yoğun Alevi – Bektaşi nüfusun yaşadığı, türbe, dergâh, yerleşim alanı olarak geniş bir coğrafyaya yayılmış bir inanç topluluğu hüviyetindedir. Bu ülkede Müslüman toplulukları halen ayrı ayrı değil Sofya Müftülüğü aracılığıyla bir bütün olarak temsil ediliyor. Uzun yıllar boyunca baskı görseler de son yıllarda bazı türbe ve dergâhların onarımı, yapımı konusunda ciddi ilerlemeler olmuş, Alevi – Bektaşi toplumunun varlığı kabul görmüş olsa da bu ülkede bu topluluğun haklarını koruyan yasal bir düzenleme yok.
- Kosovo’da Jakova kentindeki Bektaşi Tekkesi buradaki Bektaşiliğin adeta temsil makamı olurken, ülkede Bektaşilere dönük bir kısıtlama olmasa da, birçok Bektaşi inanç merkezi harap halde, bir tüzel kişilik olarak yasalar karşısında bir güvenceden yoksun durumdadır.
- Bosna – Hersek’de sayısız Bektaşi türbesi ve dergâhı başka inançların kuşatmaları altında yok oluş süreci yaşamış, en ünlü ziyaret makamlarından birisi olan Blagay – Mostar Sarı Saltık Türbesi “Alp – Erenler” Türbesi olarak anılıp, Bektaşiliğin tüm izleri yok edilerek, Sünni bir tarikatın emrine verilmiştir.
- Makedonya’da 480 yıllık Bektaşi tekkesi Sersem Ali Dedebaba (Harabati Baba) Tekkesi ise yaklaşık otuz yıldır büyük bir hukuksuzluğu yaşamaktadır.
15 Ağustos 2002’de ise bir gurup selefi kılıklı ve zihniyetli insan Tekke’yi zor kullanarak işgal etmiştir.
28 Eylül 2007’de kabul edilip 1 Mayıs 2008’de işlerlik kazanıp yürürlüğü giren “Kiliselerin, Dini Cemaatlerin ve Dini Gurupların Hukuki Statüsü Kanunu (2007 Kanunu) ülkedeki dini konuları düzenlemiştir. Makedon Devleti’nin bu kanunla ülkedeki tüm Müslüman Toplulukları “İslam Dini Birliği” isimli bir kurumda toplamak istemesine buradaki Bektaşiler karşı çıkmıştır. Bu kurumun Türk Diyanet İşleri Başkanlığı’yla organik bir bağı bulunmaktadır. Harabati Baba Tekkesi’ni işgal eden gurubun Harabati Baba Tekkesi ve tüm varlığı üzerinde yasal hak iddia eden İslam Dini Birliği’nin adamları olduğu sonradan anlaşılmıştır. Makedon Mahkemelerinden bir netice elde edilemeyince olay AİHM taşınmış, AİHM ise 2018’de verdiği kararda Bektaşileri haklı bulmuş, Bektaşilerin bu ülkede kendi isimleriyle kurumlaşmasının önünü açmışken, Makedon Devleti bu konuda bir adım atmamıştır. Harabati Baba Tekkesi’ndeki işgal halen devam etmektedir. Makedonya örneği Türkiye örneğiyle benzerlik göstermektedir.
Mekedonya’da İslam Dini’yle ilgili çalışmaları organize etmek üzere kurulan fakat ülkedeki Bektaşi varlığını yok sayan, onları Sünni İslam içinde eritmek için her fırsatı değerlendiren Kuzey Makedonya İslam Dini Birliği, sözde bu ülkede Müslümanları temsil eden tek yasal kurumdur.
Yunanistan
Savaşlar, baskılar, 1923 Türk – Yunan Mübadelesi ve sonrasındaki gelişmelerle ile Yunanistan’daki Türk ve Alevi – Bektaşi nüfusu azalmış olsa da; Yunanlıların “Müslüman Azınlığı” dediği, “Batı Trakya Türk Varlığı” her şeye rağmen bu ülkede kimliğini korumaya devam etmektedir.
Tüm Balkanların “Kutup Yıldızı” olarak nitelendirdiğimiz ve 1356 yılında “Rumeli’nin Fethi”ni gerçekleştiren Kırk Eren’in başı olarak kabul edilen “Keşfi Kerametleri” ile yüzyıllardır gönüllere taht kuran Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli) manevi varlığıyla ve yarattığı derin etkiyle bugünkü Rumeli – Trakya Alevi – Bektaşi varlığının da pusulası olma niteliğini koruyor.
1402 yılında Dergâh olarak kurulan Seyyid Ali Sultan Tekkesi; Seyyid Ali Sultan’ın 1420’lerde göçmesinden sonra da önemine önem katarak bugüne kadar Rumeli’deki en önemli Alevi – Bektaşi kültür ve inanç merkezi olmayı sürdürmüştür.
Alevilik – Bektaşilik açısından son derece önemli olan Pir Balım Sultan da (Ölümü: 1516) bu tekkede yetişmiştir. Tekke dünyadaki en büyük dört Alevi – Bektaşi inanç merkezinden birisi kabul edilmiş, hem Seyyidlerin, hem Hacı Bektaş Çelebilerinin, hem de Pir Balım Sultan Erkânı sürdüren Babagan Bektaşi Kolu’nun temsilcilerinin hizmet yürüttükleri, 24 vakıf köyüyle birlikte tüm Batı Trakya’nın en önemli inanç, kültür ve yaşam merkezlerinden birisi olmuştur.
1826 yılında Osmanlı’nın Yeniçeri Askeri Birliğini kapatması dâhilinde Bektaşi Tekkelerini Yasaklayıp Yıktırmalarıyla Seyyid Ali Sultan Tekkesi de çok büyük ölümcül bir zarar görmüştür. Zamanla toparlanan tekkede Yunan iç savaşı dışında yeryüzünde tek olmak üzere yaklaşık 650 yıldır “Hakk – Muhammed – Ali” adına erenlerin birlik çerağı her daim yanmaya devam etmektedir.
Buradaki Alevi – Bektaşi varlığı yüzyıllar boyunca yaşamaya devam etmiş, bugünlere gelmiştir.
Çok canlı bir şekilde, cem, görgü, baş okutma, sorgu, kurbanlar, Alevi – Bektaşi inanç dünyasındaki tüm erkânlar, gelenekler burada tüm canlılığıyla yaşamaya devam etmektedir.
Son yıllarda ise maalesef çok anlamsız ve baskıya dayalı olarak buradaki Alevi – Bektaşi birliği parçalanmak istenmiş, dış baskılar, Türkiye’den uzanan karanlık eller burada bir ikilik yaratmıştır. Ama Batı Trakya’nın aydın gönüllü, nurlu yüzlü insanları bu ikiliğe geçit vermemişler, bir tarih yazarak, buradaki yozlaşmaları bertaraf etmeyi başarmışlar, birliği var etmişlerdir.
Hukuki Tanınma, Yunanistan’da Alevi – Bektaşi Toplumuna Verilen Haklar
Zaten Seyyid Ali Sultan Dergâhı içinde dergâhla yaşıt en eski ibadet mekânı “meydan” yanında, tüm Alevi köylerinde cemleri mevcut olup insanlar ibadetlerini yerine getiriyorlardı.
En son Büyük Derbent (Makro Derio)’da 2022’de yapılıp açılışı yapılan Yunanistan’daki “ilk yasal cemevi” statüsündeki inanç merkezi Yunanistan’da Alevi – Bektaşi toplumunun ilk resmi inanç merkezi olmuş, burayı Yunan bakan ve yetkililer ziyaret etmişlerdir.
Yunan parlamentosunda son yıllarda çalışmaları devam eden bir kanun düzenlemesiyle, Avrupa Birliği Uyum Yasalarıyla örtüşecek bir şekilde hukuki bazı düzenlemeler yapılıyordu.
Sonunda bizlerin de katıldıkları; 1-3 Ağustos 2025 tarihleri arasındaki Seçek Yaylası Etkinlikleri’nde Seyyid Ali Sultan Dergâhı’nın merkezindeki köy olan Ruşenler’deki etkinlikte Yunanistan’ın Eğitim ve Din İşleri Bakanı Sofia Zaharaki bizzat kendisi konuşma yaparak kararı açıkladı.
Uzun yıllardır büyük bir mücadeleyle insanları birlik içinde tutan Seyyid Ali Sultan Dergâhı Koruma Heyeti Başkanı çok sevgili Ahmet Karahüseyin bu sevinci tüm yöre insanıyla paylaştı.
Etkinlikte uzun yıllardır akademik çalışmaları destekleyen Almanya Köln merkezli Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü’nün başkanı Sayın Gülizar Cengiz de bir konuşma yaptı.
Yunan Bakan yaptığı konuşmayla;
Yunanistan’daki Alevi – Bektaşi toplumunun Yunan devletinin, parlamentodan çıkan kanun hükmüyle yasal tüzel kişiliğe sahip olduklarını ilan etti.
Böylece bu ülkedeki Alevi – Bektaşi toplumunun bir inanç topluluğu olarak tanındığı, ibadet mekânlarının olduğu, kendilerine ait inanç sistemleri bulunup bunların kabul edildiği, okullarda istenildiğinde Alevilik -Bektaşilik konusunda derslerin verileceği hususları yasal güvenceye alınmış oldu.
Tüm kanun metninin çevrisi olmadığı için çok daha detaylı yazı yazmayı, yorumları başka sefere bırakmak zorundayız, ha keza herkes her işin uzmanı oluyor bu ülkede.
Benim öğrendiğime göre ve bence çok önemli bir husus olmak üzere; (kanunda Yunanistan’daki bazı dostların istemleriyle “Bektaşi – Alevi Toplumu” olarak yasaya girmiş) bu topluluğun tarihsel olarak elde etmiş oldukları, sahip oldukları ve kayıtlı, belgeli, ispatlanabilir bir şekilde olan tüm inanç ve kültür varlıkları sahiplerine yani Alevi – Bektaşi toplumuna teslim edilecek.
Bu bence her şeyden önemli bir gelişmedir. Çünkü Yunanistan’da maalesef ki dile getirmek gerekirse; Osmanlı’dan kalan, Türk’ten kalan, tarihi ne kadar eski eser varsa bunlar düşmanca hislerle yok edilmek istenmiştir.
İşte Şimdi tarihsel olarak çok büyük bir geniş araziye sahip Seyyid Ali Sultan Dergâhı (Tekkesi) Vakfi’yesine ait ne kadar türbelerimiz, mezar taşlarımız, dergâhın tüm tarihi yapı taşları varsa, köylerin tümü elde edilebilecektir.
Bunu ben çok büyük bir kültür kazanımı olarak görüyorum.
Bütün Alevi – Bektaşi dünyası için bir dönüm noktası olabilecek karar bence budur.
Çünkü Türkiye başta olmak üzere, Alevi – Bektaşi nüfusun yaşadığı tüm alanlarda insanı insan yapan, kültürü kültür yapan, bir topluluğun varlığını ortaya koyan tarihi kökleri simgeleyen tüm kalıntılardır. Bugün Türkiye’de büyük bir işgal var; Alevi – Bektaşi varlığı her anlamda yok edilirken, asimile edilirken, tarihi tüm değerleri işgal edilip yağmalanırken, 1826’da “devrim yasası” adı altında 25 Kasım 1925’te kapatılan Tekkelerimizdeki kitaplar nerede?
Dergâhların şamdanları nerede?
Ebu ecdadımızın babaların, dedelerin, dervişlerin manevi hatıraları yok edilirken geçmişiz silininken elle tutulun malzemelerimiz nerede?
Diye sorma sırası bugünkü Alevi – Bektaşi toplumunda ve sözde onları temsile eden Alevi kurumlarının başındakilerde olmalıdır.
Zamanla her şey daha iyi açığa çıkar.
Yunanistan Devleti’nin Alevi – Bektaşi toplumu için düzenlediği hukuki kazanımlar hayırlı olsun. Umarız her şey yüzyıllardır çile çeken bu gül yüzlü toplumun, gençlerimizin, çocuklarımızın yolumuzun, erkânımızın geleceği için hayırlı olur…
Sevgi ve muhabbetlerimle…
Ayhan Aydın
15 Ağustos 2025